Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Thursday, 10.16.2025, 06:25 AM (GMT)

Search by date: 1/14/2021

Mahkeme Gökçe hakkında yapılan yalan haberleri basınözgürlüğüve eleştiri saydı

Mahkeme Gökçe hakkında yapılan yalan haberleri basın özgürlüğü ve eleştiri saydı İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe hakkında “darbeci askerlerle ilişkili olduğu” iddiasıyla yapılan yalan haberin “basın özgürlüğü ve eleştiri” sınırları içinde kaldığına karar verdi. Gökçe’nin avukatı Burak Güner, “Asılsız haberlerle müvekkilimin toplum tarafından vatan haini olarak görülmesi ve terör örgütü üyesi olarak linç edilmesi amaçlanmıştır” diyerek kararı Anayasa Mahkemesi’ne götüreceklerini açıkladı. Kararı Cumhuriyet’e değerlendiren İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, yargının siyasi karar verdiğini belirterek, “Terörle ilişkilendirmek ise içinde bulunduğumuz iklimin muhalif görünenler için en sık başvurduğu acımasız yollardan biri. Canımız yanarak dile getirsek de ‘yandaş basın’ ne yazık ki gerçekliğe dayanan bir tanım. Hukuksuzluklar ve siyasi kararlar en önemli sorunumuz. Bağımsız basının haberlerine verilen cezayla, yandaş basının haberlerine verilen cezalar karşılaştırıldığında durumun vahameti daha iyi anlaşılır. Böyle bir haber muhalif gazetede çıksaydı ve suçlanan kişi devlet katında muteber bir kişi olsaydı cezalar ardı ardına gelirdi” ifadelerini kullandı.‘YANDAŞLIĞIN ÖRNEĞİKararı eleştiren avukat Celal Ülgen ise durumu, “Bilindiği gibi mahkemelerin bağımsızlığı ve hâkim teminatı olmadığı için bizde yargıçlar nabza göre şerbet vermeyi tercih ediyorlar. Burada da Gökçe'ye karşı bir eleştiri olmayıp bir iftira yer almaktadır. Bu nedenle istinaf mahkemesi eminim tersi konumda olduğunda daha farklı bir karar verecektir. Adalet kişinin iktidara yakınlığı ve uzaklığı üzerine terazisini konuşlandırmaktadır. İlk mahkeme kararı doğrudur. İstinaf kararı ise yandaşlığın somut bir örneği. İstinaf gerekçesini yazarken de nasıl ve ne için bir karar verdiğini unutmuş görülmektedir. Konu eleştiri değil asılsız haberdir. Asılsız haber eleştiri içinde değerlendirilmez. İşte son günlerde hukukumuzun hâli pür melali budur” sözleriyle değerlendirdi.‘KUMPAS KURULDU’Eski CHP milletvekili ve hukukçu Haluk Pekşen, yaşanan durumun benzerlerini Ergenekon ve Balyoz kumpas davalarında da gördüklerini vurgulayarak, “İktidara hizmet etmeyen, onların suyuna gitmeyen kamu görevlileri hakkında aynı yöntemlerle kumpaslar kuruldu ve o uygulamaları yapanlar şu an ağır ceza mahkemelerinde yargılanıyor. Karşımızdaki durum basın özgürlüğü değildir, açıkça bir kamu görevlisinin bazı yaftamalarla, iftiralarla görevini yapamaz hale getirilmesi amaçlanmıştır. Verilen karar ceza hukuku açısından son derece yanlıştır. Sorumlular, Yargıtay içtihatlarına göre mutlaka ceza almalıdır” dedi.NE OLMUŞTUSabah gazetesi, 2016’da, İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe’nin 2015’te Hava Kuvvetleri'nin kuruluşunun 104. yıldönümü nedeniyle Çiğli 2. Ana Jet Üssü'nde yapılan kutlama töreni öncesinde çekilen fotoğrafını, “Çankayalı Gökçe FETÖ’cülerle Beraber” şekilde servis etmiş, Gökçe’nin şikâyetiyle konu yargıya taşınmıştı. Mahkeme, Sabah muhabirini “basın yoluyla asılsız haber yaparak hakaret ve iftira suçlarını işlediğine” hükmederek 1 yıl 15 gün hapis cezasına çarptırmış, ayrıca Gökçe’ye 7 bin 500 TL manevi ve 304 TL maddi tazminat ödenmesine karar vermişti. Sabah’ın istinaf başvurusu üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, yerel mahkemenin kararını bozarak yalan haberin “basın özgürlüğü ve eleştiri” sınırlarında olduğuna hükmetmişti. Tazminat kararını kaldıran mahkeme yargılamanın tüm giderleri olayın mağduru Buğra Gökçe’nin üzerine bıraktı. Muhammed Özmen

ABD'de aşırısağçok daha fazlaşiddete başvuracak

ABD'de aşırı sağ çok daha fazla şiddete başvuracak ABD’de kurumsal sağ ile aşırı sağ arasındaki “işbirliği” değişen biçimler alarak sürecek. Bakmayın şimdi Cumhuriyetçi Parti’den kimilerinin Capitol Baskını’nı kınamış olmalarına. Ülkedeki kargaşadan antifaşist sol örgüt Antifa’yı suçlarken, şiddetin, kontrol ettiklerini sandığı aşır sağdan gelmesinin sersemliğini yaşıyorlar şu an. Önümüzdeki dönemde ABD aşırı sağı çok daha fazla şiddete başvuracak. Joe Biden yönetiminde daha çok tanık olunacak buna. Çünkü neo-liberal politikaların olumsuz sonuçları, halihazırdaki salgının yarattığı kırılganlık aşırı sağcıların propaganda yeteneklerini geliştirmelerine yarıyor. Sahte bir neo-liberalizm eleştirisi, ahlak sosuna bandırılmış zemin üzerinde yükseliyor. Yaklaşık bir milyondan fazla insanın resmi olarak işsiz olduğu, gayri resmi olarak bu rakamın milyonları bulduğu ABD’de aşırı sağ, sola yönelik sermaye kaynaklı “endişeleri” de kullanarak kurumsal sağa karşı alternatif hale geliyor. Bu ortamı yaratan kurumsal sağın ortağı olmasına rağmen, onun yarattığı sefaletten, istikrarsızlıktan besleniyor.Tüm bunlara karşın ABD’de aşırı sağ tehlikenin yarattığı tehditler kötü birçok örneğe rağmen ciddiye alınmıyor. Çünkü beyaz üstünlüğünün hâkim ideoloji olması aşırı sağın gücünü gizliyor.‘DARBE UYARISI’ABD’nin başta Jacobin olmak üzere sosyalist yayın organlarında darbe teşebbüslerine ilişkin haberler yer almıştı. Derginin editörü David Sirota bu uyarılarının dikkate alınmadığından yakınıyor haklı olarak. “Sanki Amerika’da böyle şeyler asla olmazmış gibi alaycı yaklaşıldı yazdıklarımıza” diyen Sirota, Capitol Baskını’ndan sonra artık kimsenin alay etmediğine de dikkat çekiyor. Sirota önemli bir Amerikalı sosyalist. Okuma şansını bulamadığım, on yıl önce yazdığı The Uprising (Başkaldırı) adlı kitabında yazdıklarının gerçekleştiğini belirtiyor. O da birçok gözlemci gibi Trump’ın kışkırtıcılığına dikkat çekerek “Baskın bu kışkırtmanın sonucuydu” diyor. Söylediği bir şey daha var: “Trump gitse de bu olaylar sürecek”. Sirota “Aşırı sağın ve özellikle birçok Trump destekçisinin demokrasiye düşman olduğunu uzun zamandır biliyoruz. Monmouth Üniversitesi’nden 2019’da yapılan anket verileri, Trump’ın en güçlü taraftarlarının yaklaşık üçte birinin otoriter eğilimlere destek verdiğini ortaya koyuyor” da diyor. Trump’ın sağcı şiddeti az göstermek için hazırlanan bir istihbarat raporunda “beyaz üstünlüğünü savunanların daha az tehlikeli” gösterilmesi konusunda baskı yaptığı da belirtiliyor. Bunu ortaya atan bir FBI yetkilisi. Politico dergisi de FBI yetkililerinin aşırı sağ tehditle mücadeleden Trump ilgilenmediği için vazgeçtiklerini yazmıştı. Trump bunun yerine göçmenlere, solculara, çevrecilere karşı “politikalar” geliştirdi. Polisin baskını bastırmama tutumu Trump’ın polis teşkilatında da taraftarlarının olduğu gerçeğini gözler önüne serdi. Yakın tarihlerde yapılan barışçıl gösterileri çok sert bastıran polisin “taraf” olduğunu anımsatacak örnekler arasında küreselleşme karşıtlarına aldığı tutumlar başta geliyor. 1999 Seattle çatışmaları örneğin. Plastik mermilerin, gaz bombalarının havada uçuştuğu bir polis baskını söz konusu olmuştu. 2011’de Zuccotti Park’taki Occupy Wall Street kampına düzenlenen baskındaki polis vahşetini de anımsamalıyız. 2016’da, polis ile Ulusal Muhafızlar’ın protestocuları dağıtmak için ses bombası, tazyikli su, otomatik tüfekler kullandığı da akıllardadır. Nihayet geçen yıl yaşanan George Floyd’un polis eliyle öldürülmesine yönelik protestolarda polisin (diz çöküp siyah toplumdan özür dileyen az sayıdaki meslektaşları hariç) nasıl vahşi bir tutum aldığı biliniyor. Oysa Capitol Baskını’nda polislerden birinin saldırganların lideri konumunda olan kişiye “lütfen, lütfen çıkın” diye yalvardığına tanık olundu. Zaman zaman başını gösteren, ancak marijinal olduğu sanılan ya da öyle görülmesi istenen aşırı sağ Trump marifetiyle artık iyice görünür oldu. Bundan sonrası bu görünürlüğün avantajıyla şiddet olaylarına daha sık başvuracak oluşu kimse için sürpriz olmayacak. Mustafa K Erdemol

Mahkeme, kararıusul veşekil yönünden aykırıbuldu,İYİParti ihraçtaısrarlı

Mahkeme, kararı usul ve şekil yönünden aykırı buldu, İYİ Parti ihraçta ısrarlı İstanbul milletvekili Ümit Özdağ’ın İYİ Parti’den ihracına ilişkin kararı mahkeme iptal etti. Özdağ, “Adalet yerini buldu” dedi. İYİ Parti yeniden harekete geçti. Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi, İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu hakkında “FETÖ ile ilgili iddiaları” nedeniyle, İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ’ın İYİ Parti’den ihraç edilmesine ilişkin kararı iptal etti. Parti yönetimi bu kez Özdağ’ı parti tüzüğünde belirtilen genel idare kurulu (GİK) kararı uyarınca disipline sevk edecek. Özdağ’ın İYİ Parti’den ihracının ardından avukatı Uğur Tarhan, Ankara 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne açtığı davada, “disipline sevk kararının usul ve şekil yönünden gerek anayasaya, gerekse Siyasi Partiler Yasası ile parti tüzüğüne aykırı olduğunu” belirtti. Mahkeme, “sevk kararının usul ve şekil yönünden aykırı olduğunu”, davanın kabulüyle Özdağ’ın, parti üyeliğinden çıkarılmasına ilişkin disiplin kurulu kararının iptaline kesin olarak hükmetti. Karar sonrası Özdağ, sosyal medya hesabından, “Adalet yerini buldu” paylaşımında bulunurken, DHA’ya yaptığı açıklamada da şunları kaydetti: “Mahkemenin doğru karar aldığını düşünüyorum. Biz sadece şekil açısından itiraz etmiştik. Mahkemeler bu konuda meselelerin içeriğine girmiyorlar. Mahkeme şekil açısından bu ihracın tüzüğe aykırı olduğuna karar vererek ihracı iptal etti. Bakın ben, İYİ Parti’nin 20 Eylül’de yaptığı kongreden sonra, 19 Ekim’de, CNN Türk’te, Ahmet Hakan’ın programına çıktım. İYİ Parti’deki gelişmeleri paylaştım. O günden bugüne yapmış olduğum açıklamaların arkasında duruyorum. Hiçbir açıklamamdan dolayı pişman değilim. Bundan sonra da bugüne kadar ne söylediysem, bir siyasetçi olarak, Türk milliyetçisi çizgisinde, onları söylemeye devam edeceğim. Bunu da bir İYİ Parti milletvekili olarak yapmaya devam edeceğim.” Özdağ, kararın “usul ve şekil yönünden alındığı gerekçesiyle” genel merkezin itiraz yolunun bulunmadığına da dikkat çekti.GİK KARARIYLA SEVKÖte yandan Özdağ kararı sonrası İYİ Parti de harekete geçti. Parti yönetimi bu kez Özdağ’ı, genel idare kurulu kararıyla, “kesin ihraç istemiyle” disiplin kuruluna sevk etmeye hazırlanıyor. Selda Güneysu

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 9 HDP'li milletvekili hakkında fezleke hazırlıyor

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 9 HDP'li milletvekili hakkında fezleke hazırlıyor Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, aralarında HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ın da bulunduğu 9 milletvekili hakkında, 6-8 Ekim 2014’te 37 kişinin yaşamını yitirdiği “Kobani olayları”na ilişkin fezleke hazırlıyor. Fezlekelerde, “milletvekillerinin terör örgütü eylemlerine destek verdiği” yer alıyor. HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, “HDP’nin yargılanma yerinin sadece sandık olduğunu” ifade ederek “Hesabı seçmene veririz” dedi.Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, eski HDP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın da yer aldığı 108 sanık hakkındaki iddianamenin kabul edilmesinin ardından, olay tarihinde HDP MYK üyesi olan milletvekilleri hakkında fezleke hazırlamak için harekete geçti. Bu kapsamda HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, grup başkanvekilleri Meral Danış Beştaş ve Hakkı Saruhan Oluç ile milletvekilleri Garo Paylan, Hüda Kaya, Sezai Temelli, Pero Dundar, Fatma Kurtulan ve Serpil Kemalbay Pekgözegü hakkında, anayasanın 83. maddesi gereğince milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması talebiyle fezleke düzenlenecek. Bugüne dek HDP’li milletvekilleri hakkında TBMM’ye ulaşan 914 fezleke bulunurken hakkında fezleke düzenlenmeyen milletvekili ise yok.Fezlekeler ve HDP’nin kapatılmasına yönelik tartışmalar üzerine Cumhuriyet’e konuşan Beştaş, “bu durumun tamamen siyaset yapma hakkının engellenmesi olduğunu” kaydetti. Beştaş, “Partilerin yargılanma yeri sadece sandıktır. Hesabı yalnızca seçmene veririz. Olumlu ya da olumsuz görüşlerini seçmenler, sandıkta gösterirler” dedi. “Kobani iddianamesinin de siyasi bir metin olduğunu” savunan Beştaş, “HDP’nin şiddetle ilişkilendirilemeyeceğini” ifade ederek sözlerini “Biz, demokratik siyasete inanan, şiddetsiz bir çözüm için bedel ödeyen bir partiyiz. Burada bir kumpas var. HDP’yi devre dışı bırakmak istiyorlar. Burada gasp edilmek istenense halkın iradesidir. Tıpkı kayyımlar gibi. Fezlekeleri okuyorum, acı acı gülüyorum. Her sözümüz bir fezleke” dedi. Selda Güneysu

Sinovac firmasının Brezilya’daki koruma oranın yüzde 50.38’lik değerlendirenÇinli uzmanlar, aşılarınısavundu

Sinovac firmasının Brezilya’daki koruma oranın yüzde 50.38’lik değerlendiren Çinli uzmanlar, aşılarını savundu Çin Komünist Partisi’nin İngilizce yayın organı Global Times, Sinovac firmasının Brezilya’daki denemelerinde elde edilen yüzde 50.38’lik koruma oranını Çinli uzmanlara sordu. Haberde, uzmanlar Brezilya’daki faz-3 denemelerinin salgının yoğun olduğu bir dönemde ön cephede yer alan sağlık çalışanlarına odaklanması ve ileri yaşlardaki kişileri de içermesi nedeniyle sonuçların bu şekilde çıkmasının normal olduğu yorumunu yaptı.Çin Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’nden Shao Yiming, bu konuda yaptığı değerlendirmede ise “Sağlık çalışanlarının virüse daha fazla maruz kaldığını, bunun da aşının koruma oranını düşüreceğini” söyledi. Shao, “Bir aşı virüs tarafından ne kadar çok saldırıya uğrarsa, koruma oranı o kadar düşük olur” dedi. Sinovac aşısının Brezilya’daki deneme ortamının Pfizer aşısının ortamından üç kat, Moderna aşısınınkinden de altı kat daha riski olduğunu söyleyen Shao, bir aşının koruma oranının sadece etkinliğine değil, aynı zamanda ortamdaki enfeksiyon riskine de bağlı olduğunu belirtti. Çinli uzman, Brezilya’da açıklanan yüzde 50.38 oranında en hafif vakaların bile değerlendirmeye alındığını söyleyerek Sinovac’ın kullanıldığı bu “hassas sistemin” de koruma oranını düşürdüğü yorumu yaptı.‘YETERİNCE İYİ’Haberde, Pekin Üniversite Hastanesi’nden enfeksiyon hastalıkları uzmanı Wang Guiqiang’in de benzer bir yorumu yer aldı. Katılımcıların neredeyse tamamının sağlık çalışanı olduğunu söyleyen Wang, “Aşı böylesine yüksek risk altındaki bir nüfusta ağır hastalığı yüzde 100 önleyebildi, hastalık oranını etkili biçimde kontrol altına alabildi ve insanların en az yüzde 50’sini enfeksiyondan korudu. Bu, yeterince iyi” dedi. cumhuriyet.com.tr

İzmir TorbalıDevlet Hastanesi'nde koronalıhastadan para istendi

İzmir Torbalı Devlet Hastanesi'nde koronalı hastadan para istendi Torbalı Devlet Hastanesi koronalı hastadan para istedi, ödeyemeyen hastayı tedavi bitmeden yolladı. İzmir Torbalı Devlet Hastanesi’nde yatan Covid 19 hastası Kutbettin Köstetçi’den ücret istendi. İddiaya göre, 11 Ocak’ta koronavirüs testi pozitif çıkan Kutbettin Köstekçi (51), ağırlaşınca Torbalı Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. 3 gün yoğun bakımda kalan Köstekçi’ye SGK’siz olduğu için 1632 lira fatura çıkarıldı. Parası olmadığını söyleyen Köstekçi, hastane yönetimi tarafından tutulan tutanakla taburcu edildi. Tutanakta, “Sosyal güvencesi olmadığı için ücretli tedavi uygulandığı, 1632 lira tedavi gideri olduğu ve ödeyemediğini beyan etmiştir. Borcu ileri bir tarihte ödeyeceği beyan edilerek taburcu edildi” denildi. CHP İzmir Milletvekili Av. Sevda Erdan Kılıç, İzmir’in Torbalı ilçesindeki “sağlık skandalını” Meclis gündemine taşıdı. Kılıç, “Aslında taburcu edilmiyor, parası olmadığı için hem de daha iyileşmeden tutanak tutularak hastaneden kovuluyor. AKP iktidarı pandeminin başladığı tarihten beri ‘Özel hastanelerde bile koronavirüs tedavisi ücretsiz!’ diyor. Bırakın özel hastaneyi devlet hastanesinde bile korona tedavisinin ücretli olduğunu Torbalı’daki bu olay ortaya koymaktadır” dedi.GİTMEYE KORKUYORHala testi pozitif olan Köstekçi’nin, bir yandan hastalığı nasıl yeneceğini diğer yandan da bu borcu nasıl ödeyeceğini kara kara düşündüğünü ifade eden Kılıç, “Sağlık Bakanı’na ve bakanlığın bürokratlarına şunu sormak istiyorum: Köstekçi gibi SGK’si olmayan hastalar parasından korkup hastaneye yatmaz ve daha fazla kişiye bu hastalığı bulaştırırsa bunun sorumlusu kim olur? Yazık değil mi bu millete? Hastaneden çıktıktan sonra baş ağrısının kendisini çok zorladığını, sık sık öksürdüğünü, ancak parası olmadığı için hastaneye bir daha gitmeye korktuğunu belirten Köstekçi, bu parayı ödeyemeyeceğini de söylüyor.” Mehmet İnmez

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan,Çinli Sinovac aşının Brezilya'daki yüzde 50.38’lik koruma oranınıdeğerlendirdi

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Çinli Sinovac aşının Brezilya'daki yüzde 50.38’lik koruma oranını değerlendirdi Çinli Sinovac firmasının Brezilya'daki denemelerinde elde ettiği yüzde 50.38’lik koruma oranını değerlendiren Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Faz 3 çalışmaları sonuçlanmadan açıklanacak verilerin bilimsel anlam taşımayacağını belirtti Çinli Sinovac firmasının Brezilya’daki denemelerinde elde edilen yüzde 50.38’lik koruma oranını vermesi akıllarda soru işaretlerine neden oldu. Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, her ülkenin kendi ara verilerini açıkladığını, Faz 3 çalışmaları sonuçlanmadan açıklanacak verilerin bilimsel anlam taşımayacağını belirtti. Ceyhan, “faz-3 çalışmalarına katılan denek sayısı arttıkça etkinlik oranı düşük de çıkar yüksek de çıkabilir” dedi.Endonezya, Brezilya Türkiye’de daha önce açıklanan değerlerin ara veriler olduğunu, biten faz-3 çalışması olmadığını anlatan Ceyhan “Çin bu işi başından beri açıklamayı erteledi. Nedeni de buydu. Zaten faz-3 çalışmasında kullandığı denek sayısı düşük ama bunu bir de ülke ülke, bölük pörçük açıklarsanız, açıkladığınız ülkelerin verilerinin güvenirliliği olmaz. Kaç denek olduğunu bilmiyoruz, zaten hiçbiri bilimsel değil. Çinlilerin dediği şu idi ‘pandemi aşısında yüzde 50 etkinlik kullanılabilir anlamına gelir’ diyor. Fakat orada şöyle bir sıkıntı var, elinizde: Etkin bir aşı yoksa yüzde 50’ye razı olabilirsiniz” dedi. Ceyhan diğer aşıların da faz-3 çalışmalarının henüz sonuçlanmadığını hatırlatarak “faz3 çalışmalarına katılan denek sayısı arttıkça etkinlik oranı düşük de çıkar yüksek de çıkabilir...” dedi. Dün Sinovac aşısı olan Mehmet Ceyhan, “Türkiye’de şu an kısa bir zamanda görünen başka bir aşı gelmeyecek gibi. Elinizde etkin bir aşı yoksa yüzde 50’ye razı olabilirsiniz” ifadelerini kullandı.‘AĞIR HASTALARDA KORUYUCU’Sosyal medya hesabından açıklama yapan Asistan Prof. Emrah Altındiş, “Çalışmada 4 bin 653 kişi Sinovac aşısı olurken (60 yaş üstü dahil), 4 bin 599 kişi kontrol. Kontrol grubunda 7 kişi hastalığı ağır geçirirken, aşı grubunda bu sayı 0! Dolayısı ile aşı ağır hastalığı engellemede yüzde 100 koruyucu. Toplumun koruyuculuğu daha yüksek olan aşılarla aşılanmasından yana olduğunu belirterek “Verilere göre Sinovac aşısı Pfizer, Moderna, AstraZeneca aşılarından çok daha düşük olsa da koruyucu. Sinovac aşısına mecbur bırakıldıysak: aşıyı olmamız, olmamamızdan çok daha iyi” dedi. Sibel Bahçetepe

Sosyal medya platformu Snapchat, Trump'ın hesabınıkapatacağınıaçıkladı

Sosyal medya platformu Snapchat, Trump'ın hesabını kapatacağını açıkladı ABD Başkanı Donald Trump'ın hesabını bir süreliğine askıya alan Snapchat, hesabı kapatacağını duyurdu. 6 Ocak'taki Kongre baskınının ardından olayların sorumlusu olarak görülen Trump'a sosyal medya şirketlerinin engellemesi devam ediyor.Amerikan basınına yansıyan haberlere göre, sosyal medya platformu Snapchat, Trump'ın geçen hafta askıya alınan hesabı ile ilgili son kararı verdi.Snapchat'ten yapılan yazılı açıklamada, Trump'ın hesabının incelendiğine dikkati çekilerek, "Kamu güvenliği adına ve yanlış bilgilerin, nefret söyleminin, şiddete teşvikin yayılmasını önlemek için Trump'ın hesabını kalıcı olarak kapatmaya karar verdik." ifadesi kullanıldı.ABD'de geçen hafta Trump yanlılarının Kongreyi basmasının ardından Facebook ve Instagram başta olmak üzere birçok sosyal medya platformu, Trump'ın hesaplarına erişimi kısıtlarken, Twitter başkanın hesabını süresiz olarak askıya almıştı. AA

Koronavirüs:İngiltere'de sağlıkçalışanlarının yarısının ruh sağlığıbozuldu

İngiltere'de yapılan bir araştırmaya göre, ilk koronavirüs dalgasının ardından sağlık çalışanlarının neredeyse yarısında major depresyon, travma sonrası stres bozukluğu, alkol bağımlılığı ve anksiyete gibi sorunlar görüldü. Sağlık çalışanlarının yedide biri kendine zarar vermeyi ya da ölmeyi düşündü.Habere Gitmek için Tıklayın

Başkan Donald Trump'ın "isyana teşvik" ile suçlanarak azledildi

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Başkan Donald Trump'ın "isyana teşvik" ile suçlanarak azledildi ABD Temsilciler Meclisinde yapılan oylamada Başkan Donald Trump'ın "isyana teşvik" ile suçlandığı azil maddesi kabul edildi. ABD Temsilciler Meclisi'nin, Başkan Donald Trump'ın görevden azledilmesini tartıştığı oturumun ve oylamanın sona erdi. Oylama sonucu Başkan Donald Trump'ın "isyana teşvik" ile suçlandığı azil maddesi kabul edildi. cumhuriyet.com.tr

Behramoğluşiiri Gürcücede!

Behramoğlu şiiri Gürcücede! Doğu bilimci, Türkolog, çevirmen Makvala Kharebava ve Gürcistan Edebiyat Çevirmenleri Birliği’nin ortak çalışmasıyla elli şiirin yer aldığı Ataol Behramoğlu Seçme Şiirler kitabı, Yunus Emre Enstitüsü desteğiyle İntelekti Yayınevi tarafından Tiflis’te yayımlandı. Kharebava ile hem bu kitap hem de Türkçe-Gürcüce etkileşimi hakkında konuştuk. /Archive/2021/1/14/003459884-ic1.jpg- Ataol Behramoğlu’nun elli şiirinin Türkçe ve Gürcüce çevirisiyle yer aldığı kitap ortaklaşa emek ürünü. Çeviri sürecinde nasıl bir yöntem benimsediniz?Kitabı doğu bilimci, çevirmen Aleksander Elerdashvili ile hazırladık. Düzelti ve iki dilde karşılaştırmalı redaksiyonu doğu bilimci, çevirmen Nino Ramishvili ve yazar, çevirmen Kevser Ruhi yaptı. Şiirlerin satır çevirilerini ben yaptım, Edebiyat Çevirmenleri Birliği’ne üye şairler şiir formuna getirdi. Şiirdeki ses, ahenk ve anlamı Gürcücesinde de aynı güzellikte yansıtan çeviriler oldu.Behramoğlu, Türk şiirinin geleneksel özelliklerini ve çağdaş formları ustalıkla kullanıyor, sözünü olağanüstü lirizm ve incelikle söylüyor. Gürcü okur bu kitapla onu ilk kez tanıyacak.- Gürcistan Edebiyat Çevirmenleri Birliği çeviri sürecine nasıl katkı koyuyor?Birlik 2013’te kuruldu. Birliğe üye olan ve farklı ülkelerde yaşayan şair ve çevirmenler çalışmalarının büyük bölümünü internet üzerinden sürdürüyor./Archive/2021/1/14/003516322-ic2.jpgİLK ÇEVİRİ NÂZIM’LA BAŞLADI- Birlik, 2013’ten bu yana birçok çalışmaya imza attı. Türk Şiiri Antolojisi ve karma dilli seçkilerde yer alan şiirler dışında, birliğin bir Türk şairi kapsamlı çalıştığı ilk kitap bu. Türk şiirinin Gürcüceye çevrilmesi ne zaman başladı, nasıl yol aldı?İlk çeviriler 1940’larda başladı. 50’lerin başında, Türk şiirini çevirmede öncü olan şair, Türkolog Vakhtang Kekelidze Nâzım Hikmet’in Şiirleri kitabını yayımladı. Bunu bazı gazete ve dergilerde basılan çeviriler izledi. Demirperde sürecinde Türk şiirinden çeviri çok fazla yok. Daha önce yapılmış çevirilerin büyük bölümünü Türk Şiiri Antolojisi’ne aldık.Ben ve Türkolog arkadaşlarım Nana Janashia, Nana Katcharava, Mariam Gaprindashvili ve şair Eter Sadagashvili’den oluşturduğumuz ekip, satır çevirilerini yapmıştık, edebiyat çevirmenleri bunları şiir biçimine taşıdı.- Sizin çeviri yolculuğunuz desek…Tiflis’te Türkoloji öğrencisiyken ilkin Nâzım Hikmet’in Mavi Gözlü Dev şiirini çevirmiştim. Nâzım o yıllarda çok popülerdi. Şiirleri çevriliyor, oyunları sahneleniyordu. Delikanlılar aşk mektuplarında Nâzım’dan alıntı yapardı. Çeviri yolculuğumda etkisi olan, Türk dili ve edebiyatını sevdiren hocalarımızı da anmak isterim.1930’larda İstanbul’da Fuat Köprülü’nün öğrencisi olmuş, Türkoloji Bölümü’nün kurucusu Sergi Jikia, Nodar Janashia, Elizbar Javelidze, İrine Gotsiridze... Bugün Türkiye ve Gürcistan arasında kültür, edebiyat alanında bir şeyler yapıyorsak onların sayesindedir.Türk Şiiri Antolojisi’ni hocalarımıza ithaf ettik. 2021’de Tiflis’te yapılacak, Türkiye’nin konuk ülke olacağı Uluslararası Kitap Fuarı’na yetiştirmek üzere Yunus Emre Şiirleri ve Türk Kadın Şairleri Antolojisi’ne çalışıyorum şimdi./Archive/2021/1/14/003539072-kapakic3.jpgÜÇ DİLİN KAVŞAĞINDA…- Çeviri yolculuğunuz Ataol Behramoğlu ile de devam ediyor, yolunuz nasıl kesişti?Türkolog, edebiyat çevirmeni, şiirsever olarak benim için Ataol Behramoğlu, Yunus Emre’nin, Karacaoğlan’ın, Pir Sultan Abdal’ın nefes aldığı, söz söylediği geleneğin, şiir dokuduğu dilin uzantısıdır.Rusçadan çevirileriyle Türkçeye önemli eserler kazandırmış Puşkin Ödülü sahibi Behramoğlu’nu tanımak bir ayrıcalık. Türkçe, Gürcüce, Rusça; sevdiğim üç dilin kavşağında Behramoğlu ile karşılaşmak şans oldu benim için.Onu basından, televizyon programlarından tanıyordum. Bilkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Bölümüne Sovyet ekolüne mensup hocalar gelmişti Gürcistan’dan. Rus klasiklerini sahneliyorlardı. Behramoğlu’nun Rusçadan çevirileriyle o zaman tanıştım, kendisiyle de İzmir Kitap Fuarı’nda tanıştık.Düşgezginleri stüdyosunun sahibi, yazar ve müzisyen Erhan Doğan’la “Karadeniz’in Kardeş Şarkıları-Aynı Denizin Çocuklarıyız” adını verdiğimiz Gürcistan-Türkiye ortak müzik projesine çalışıyorduk. Erhan Doğan, Behramoğlu’nun “Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum” şiirini besteledi. Şarkıyı bir Gürcü şarkıcıya söylettik. Şiirde imgeler, içten duygularla anlatılan yurt sevgisinden çok etkilenmiştim.GÜLEN AYVA AĞLAYAN NAR!- Behramoğlu bir şiirinde “Şiir nedir ki sezilir geçer” diyor. O sezgiden sonra ulaştığınız yer neresidir?Okurun imgeleminde farklı bir evren olabilir. Ben de o evrenin içinde buldum kendimi. Bu şiir “alçakgönüllü, hünerli, sevdalı, güzel” yurdunuzu daha da sevdirdi bana.Behramoğlu’nun, Geçmiş Yaz isimli şiirinin gönlümdeki yeri başka. “Bir yazdı uzak Gürcistan’da / Kıyısında kartal dağların / Mavi gözlü bir göl bırakan / Düşlerine çocukların” diyor şair. Ülkemin böyle güzel, kısa, yalın ve simgesel tasviri için kendisine müteşekkirim.Şairle bu şiir üzerine konuşurken Gürcistan’daki günlerini hüzünlenerek anlatmıştı. Şiir farklı duyguları birkaç kelimenin etkisiyle harmanlayıp yeni duygu birlikteliği yaratabiliyor. Ayrıca Behramoğlu’nun hazırladığı Büyük Türk Şiiri Antolojisi yol göstericim oldu. Türk Şiiri Antolojisi’nin hazırlanması için bana cesaret veren Ataol Behramoğlu’dur.- Peki ya “gülen ayva, ağlayan nar”?..Behramoğlu’nun şiirlerindeki ses, imge yoğunluğunun yanı sıra, Türkolog olarak aşina olduğum bazı geleneksel deyişlerin çağdaş yorumları da ilgimi çekti. Türkiye Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum şiirindeki “gülen ayva, ağlayan nar” bunlardan biri… Dede Korkut’tan bildiğim imgeye Behramoğlu’nun şiirinde rastlamak, önemsiz bir detay gibi görülebilir ama benim açımdan güzel bir karşılaşmaydı.“Bebeklerin ulusu olmadığını” seziyorduk ama Behramoğlu’nun şiirinden sonra sezgi somut bilgiye dönüştü. Yürüdüğümüz yolun “erguvan ışıklı kıyı” olabileceğini fark ettik. Gürcü okurlara aynı duyguyu geçirebildiğimiz bir çeviri yaptığımızı, okurlardan aldığımız geri bildirimlerde gördük.Bir çevirinin başarılı olması, çevrildiği dilin ait olduğu edebiyatın da zenginliğidir. Bu kitapla Gürcü edebiyatı da bir kazanım elde etmiş, zenginleşmiştir. Nurduran Duman




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter