Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Tuesday, 11.04.2025, 06:05 AM (GMT)

Karikatürcüüzerinden belediye yıpratması!

Karikatürcü üzerinden belediye yıpratması! figure > Karalama kampanyası İzmir’deki Karikatür Festivali’ne ara verdirdi. Yahudi düşmanlığı yapan yerel medya, din düşmanı diye karikatüristler Plantu ve Kichka’nın konuşmalarının yayımlanacağı bölümün yayından kaldırılmasına neden olurken Türkiye’nin en özgürlükçü kenti olarak bilinen İzmir’e bu baskı yakışmadı. Öyle anlaşılıyor ki Millet İttifakı’nın büyükşehirlerin belediyelerini kazanıp başarıyla yönetmelerini Cumhur İttifakı’nın merkezi iktidarı bir türlü hazmedemeyecek! Çıkarılan her türlü engele bir de karalama kampanyaları eşlik ediyor. Daha çok İstanbul Büyükşehir üzerinde yürütülen kıskaç, (şimdi de Bellini’nin Fatih portresinin sahici olup olmadığını sorguluyorlar!) kültür sanat faaliyetlerini bile kapsıyor. En sonuncusu ise İzmir’de gerçekleşti. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin düzenlediği 16 Aralık’ta başlayan İzmir Mizah Festivali’ne İzmir’de yayımlanan Yeni Asır Gazetesi’nin yürüttüğü saldırı kampanyasına valiliğin de destek vermesi, festivalin İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i yıpratma kampanyasına dönüşmesi festivalin ara vermesine neden oldu. /Archive/2020/12/26/002143284-manset-kulturmaxrnk.jpgİlki Aziz Nesin’in 100. doğum yılında gerçekleştirilen festival bu yıl ilk kez uluslararası boyuta taşınmış ve pandemi koşullarında çevrimiçi ortamda yayımlanıyordu. Festivalde, on günde farklı sanat disiplinlerinde mizahın rolünü vurgulayan 60’a yakın söyleşi gerçekleştirildi. Hilmi Etikan’ın seçtiği dünya kısa filmlerinden 10 ödüllü yapım ve Tan Oral’ın “İş - Aş - Eş” başlıklı karikatür sergisi ile Turgut Çeviker’in küratörlüğünde “Dünden Bugüne Karikatürümüzde Toplumsal Eleştiri ve Mizah” başlıklı sergi açıldı. BASKI ERTELEMEYİ GETİRDİSöyleşilerden onuncusu, uluslararası basın karikatürcüleri ile ünlü karikatürist İzel Rozental’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen “Dünya Karikatüründe Toplumsal Eleştiri ve Mizah” başlıklı olan bölümdü. Bundan sonrasını festivalin yöneticisi Vecdi Seviğ’den dinleyelim: “Ne yazık ki bu programı yayından çekme kararını almak zorunda kaldık. Nedeni, yerel bir gazetenin programda yer alan iki karikatüristin adını diline dolayarak, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i hedef alan bir karalama kampanyası başlatması; bu kampanyanın, AKP ve MHP’li siyasetçilerin ve trollerinin katkısı ile yaygınlaştırılması, sosyal medyada saldırıların tehdit boyutuna ulaşması olmuştur. İkisi de ‘Cartooning for Peace’ (Barış için Karikatür) Platformu üyesi olan, Fransız karikatürist Plantu ve İsrailli karikatürist Kichka’ya yöneltilen suçlamalar, bu kişilerin ‘İslam ve Türk düşmanı’ olduğu iddiasına dayanıyor. Oysa, ikisi de söyleşilerinde Türkiye’ye olan sevgilerini dile getirmişlerdi ve iddia edildiği gibi ‘Charlie Hebdo’ dergisinin çizeri değil. Yalanlara yaslanan bu kampanyanın asıl hedefinin, CHP’yi tartışma platformuna çekmek ve ‘din düşmanı’ söylemlerine malzeme yapmak olduğu anlaşıyordu. Ya da, HDP’li siyasetçilerin bu saldırıları eleştirmesi sonucu, ‘Bakın nasıl buluştular Türk düşmanlığında’ diye manşetler atılmasını planladıkları çok açıktı. Bu nedenle, programın moderatörü ve belediye yetkilileri ile birlikte bu programı yayına vermeme kararını aldık. Demokrasi tarihimizin bir ayıbı olarak tarihe geçecek bu olay, toplumumuzun barıştan, hoşgörüden ve mizah duygusundan ne kadar uzak bir çizgiye sürüklendiğini gösteriyor.”Program moderatörü karikatürist İzel Rozental bu konuda şunları söylüyor: “Zorlu ve hassas dönemlerden geçiyoruz. Tepkiler önyargılı ve haksız da olsa, karşılıklı hoşgörü gözardı edilmemelidir. Sözü geçen karikatürcülerin programda görünmeleri bazı kesimleri bu denli rahatsız ediyorsa, programın bu ortamda yayımlanması sorunun büyümesinden başka işe yaramayacaktı.”Olan karikatürcüleri dinlemekten mahrum kalan festivalin izleyicilerine oldu, konuşmaları yayımlanmayan katılımcılara oldu. İki karikatüristin çevirimiçi konuşmasına bile tahammül edemeyen Türkiye imajının dünyaya sunulmasına neden oldu! Türkiye, mizahın beşiği bir ülkedir ve karikatürden, fikirlerin yayımlanmasından, dile getirilmesinden korkulacak bir şey yoktur! Dileriz ki bu karar gözden geçirilir ve festival durduğu yerden devam eder.DÜNYANIN TANIDIĞI KARİKATÜRİSTLERYeni Asır’ın çevirimiçi bir yayında görünmelerine bile tahammül edemediği, dünya mizahının temsilcisi ve halen yazılı basında karikatürleri yayımlanan bu 10 karikatürist ise şu isimlerdi: Daryl Cagle, ABD’nin önemli editoryal karikatürcüsü. Plantu, Le Monde gazetesi çizeri. Türkiye’ye birçok kez konuk olmuş, sergiler açmış olan Plantu, kampanyanın hedefindeydi, ama iddia edildiği gibi Charlie Hebdo dergisinin değil, Le Monde’un çizeri. Hollandalı Tjeerd Royaards, uluslararası editoryal karikatür ajansının genel yayın yönetmeni. Norio Yamanoi, Japonya’nın yurtdışında en fazla üne sahip editoryal karikatürcüsü. Nadia Khiari, Tunus devriminin ardından yıldızı parlayan genç kuşak editoryal karikatürcülerden, geçen yıl BBC tarafından dünyanın en etkin 100 kadını arasında adı anıldı. Yemsrach Yetneberk (YEMİ), Afrika’daki kadın haklarını irdeleyen editoryal karikatürleri yalnız Afrika kıtasında değil, Avrupa basınında da yer buluyor. Damien Glez, Burkina-Fasolu dünya çapında ünlü ve çok sayıda basın ödülü sahibi bir editoryal karikatürcü. Michel Kichka, İsrail’in önde gelen muhalif editoryal karikatürcülerinden. Marilena Nardi, Venedik Güzel Sanatlar Akademisi’nde eğitim görevlisi olup karikatür ve illüstrasyonları dünya çapında çeşitli basın organlarında düzenli olarak yer alıyor. Thiwawat Pattagulwanit (MOR), Bangkoklu bir genç kuşak editoryal karikatürcü. Yazgülü Aldoğan

Âşık Veysel’in hiçyayımlanmamış64 yıllık röportajı

Âşık Veysel’in hiç yayımlanmamış 64 yıllık röportajı figure > Cumhuriyeti ve kurucularını kötülemek isteyenler 1923-1950 arasında geçen olayları saptırarak anlatırlar, üzerine yalanlar eklerler. Örneğin İsmet İnönü, Kurtuluş Savaşı’nda hiçbir savaş kazanmamıştır. I. ve II. İnönü savaşlarını kazandığı bir yalandır. Tam tersine savaş sırasında samanlığa saklanmış, sonra ortaya çıkmıştır. Bu yalanlardan birine göre: CHP’nin anayasaya da girmiş olan Altı Ok’undan “Halkçılık” ilkesi de bir kandırmacadan ibarettir. Öyle ki Atatürk zamanında ortalıkta dolaşıp yabancı misyonların gözünde itibarımızı iki paralık etmemeleri için köylülerin Kızılay ve Ulus’ta dolaşmaları yasaklanmıştır. İnsanlar bu tezvirata inanmış ve daha sonraki kuşaklar genç Cumhuriyet’i yermek için bunları hiç düşünmeden kullanmıştır.Tezviratçılar, Atatürk’ü görmek için Ankara’ya gelen Âşık Veysel’in Yenişehir’e, dahası Ankara’ya sokulmadığını söyleyip yazarlar. Günümüzde Kızılay olarak anılan Yenişehir 1930’larda yeni yeni kurulmaktaydı. Sanki, Ulus ve Yenişehir semtlerine gümrük kapısından pasaport göstererek girilirmiş gibi anlatırlar. Köylünün Ulus’a sokulmamak iddiasını ele alalım: 6 Ocak 1961’den önce TBMM binası Ulus’ta idi. Şimdi müze olarak kullanılan bina. Güvenlik gereği ilk zamanlar yayaların TBMM’nin önünden geçen kaldırımda yürümelerine izin verilmez, sadece köylülerin değil şehirlilerin de Ankara Palas’ın önünden geçen kaldırımda yürümeleri tavsiye edilirmiş. Yalana kaynaklık eden gerçek bu. Bu kadar savunmadan sonra bir soru soracağım: Günümüzde TBMM’ye yaklaşmak mümkün mü?Âşık Veysel’in Kızılay’a değil, Ulus’ta bir çarşıya sokulmamasına gelince, işin doğrusunu kendi ağzından okuyacaksınız.1956 yılında aldığı sesin eski usul kaydını bulup 54 yıl sonra CD’ye aktarıp 2010’da bana gönderen değerli dostum şair ve yazar Nedret Gürcan’a (1931-2019) çok teşekkür ederim. Onun sayesinde tarihi bir anı bir daha yitirmemek üzere yakalamış bulunuyoruz. [Muhabirin açıklaması: Saz çalıp para kazanmak için gittiği Dinar’da 4 günde 4 konser veriyor, bu konserlerden birinde yaptığı sohbet zamanın ses kayıt cihazı telli diktafona aktarılıyor. Konuşmanın önemli bir kısmı gayet net anlaşılır durumda. Bir kısmı şair Nedret Gürcan tarafından Şairler Yaprağı dergisinde de yayımlanan o sohbette, Âşık Veysel Atatürk için şiir yazdığını söylüyor. Konuşmayı hiç müdahale etmeden, mümkün mertebe Âşık Veysel’in kendi telaffuzuyla aktarmaya çalıştık. Türkçenin bu büyük üstadını redakte edecek yeteneği kendimde göremedim.] Ses kaydı, Âşık Veysel’in saz çalışıyla başlıyor. Müzik bitince bir erkek sesi: “Çok çok teşekkür ederiz üstat. Eksik olmayın. Gerek ben Nedret Gürcan gerek ortaokul müdür muavini Reşat Ünsal size çok çok teşekkür ediyoruz ziyaretiniz için. Şimdi Dinar Belediye Reisi’nin yanına kadar gidelim. Kendisi bekliyor.” - Sağ olun. (Âşık Veysel’in sesi)Memleketimizin yegâne halk saz şairi, kıymetli üstat Âşık Veysel Şatıroğlu gözlerini kaybettikten sonra saz çalmaya başlamış fakat şairliğini ancak Cumhuriyetin onuncu yıldönümünde göstermiştir. Bize söylediğine göre ilk şiirini Cumhuriyetin onuncu yıldönümü üzerine Atatürk’ü konu alan bir destanla yazmıştır. Kendisinden Atatürk’e ait bir hatırası olup olmadığını sorduğumuz kıymetli Âşık bize çok güzel bir hikâyesini anlattı. Ne yazık ki büyük Atatürk’ü bu büyük sanatkâr hiç görememiş fakat hemen hemen gördü gibi bir şey olmuş. Şimdi bu hikâyeyi kendi ağzından dinliyoruz. Buyrun üstat... (Sözü Âşık Veysel alıyor.)BİZ DAHİ GEÇELİM ÖZ CANIMIZDAN- Onuncu yıldönümünde bizim nahiyede Ali Rıza isminde bir müdür varıdı. “Onuncu yıldönümüne bir şiir veya destan hazırla” deye bana beş-on gün evvel habar virmişti. İşte biz de o zamanlar bir destan hazırladıh, nahiyeye gettik. İlk defa da orada ohudum. Destan da şu idi. Baştan bir kıtasını okuyayım: “Atatürk’tür Türkiyenin ihyası / Gurtardı vetanı düşmanımızdan / Canını bu yolda eyledi feda / Biz dahi geçelim öz canımızdan.”İşte bu destanı orada ohudum. Nahiye müdürü yazdı, aldı Ankara’ya gönderirim deye. Bekledih. Geldi, geleceh, Atatürk duyar, bizi ister felan bir ümitle hayli bir zaman bekledih. Nihayet, kara gışın içinde, evvelki arkadaşım İbraam varıdı, Angara’ya gadar gidelim dedih. Yaya olarak düştüh yollara. Akdağ madeninden, Yozgat koylerinden, Alaca’nın koylerinden, Sungurlu ve koylerinden, efendim, Çangırı’nın bazı koylerinden, Çıbık’tan hasılı üç ayda Angara’ya gelebildih. Çünkü gış, yaya...BİZE YEDİRMEDİKÇE KENDİSİ DE YEMEZAnkara’ya geldih. Misafir olacah bir yerimiz yoh. Cebimizde para yoh. Gendimize güvenemiyoruh otelde şurda burda yatmah için... Biz ne yaparıh filan... Orda burda dert yanar iken, dediler Erzurumlu Paşo dayı var. O adam müsafiperverdir, sizleri misafir ider didiler. Sora sora o adamı bulduh. Hakigaten adam da misafirperver bir adamıdı. Allah rahmet eylesin. Bizi seve seve misafir etti. Birkaç gun orda galdıhtan sonra, orda kahveler varıdı. Kahvelerde çalıp söylüyoruh... Orda Alaca’nın (burası anlaşılmıyor) köyünden bir Hasan Efendi isminde, Allah rahmet eylesin, orda vaktiyle gelmiş ev yapmış. İki tane arabası var. Arabalar çalışıyor. Ordan bizi gordü, misafir etti. Neyse orda kendi evinden bize bir oda ayırdı. Yatah virdi. Gece geliriz, gundüz geliriz yatahlarımız hazırlanmış bayaa evimiz gibi. Yemeklerimiz hazırlanmış. Bize yemea yedirmeyince yemaz.HALK ŞEARİYİZ ATATÜRK’Ü GORMEK İSTİYORUZDedim Hasan Efendi biz buraya yeyip içmek için gelmedih. Bizim maksedimiz var. “Neymiş” deye sordu adamcaağaz. Dedim böyle bir destanım var, bunu Atatürk’e duyurmak maksediyle geldim. Tanıdığımız yoh, yolunu bulamayoruz. Dedi, “vallahi ben işçi bir adamım böyle şeylerle elakamız yoh. Ama burda bir milletvekili var, gidelim ona danışalım da o ne türlü yol gosterirse gidelim oğa gore iş tutalım” didi. Gettik adama. “Ne istiyorsunuz” didi. Valla halk şaeriyiz, Atatürk’ü gormek istiyoruz didik. “Bırak canım” didi, “siz kıyıda köşede çalın çığırın, geçin gidin beş-on para kazanabiliyorsanız” didi. “Halk şaerine, şuna buna ehemmiyet veren yok” didi. “Hayır öyle deel, bizim şöyle bir destanımız var, bunu okuyalım da onun için onu duyuracağız” didik. “Söyle bakalım” didi. Aynen destanı baştan ayağe gader ohudum. “Gozel” didi. “Çok iyi yazmışsın ve iyi düşünmüşsün” didi. “Bunu” didi, “Hakimiyeti Milli Metbaası’na abimiz (anlaşılmıyor) Bey’i goriyim de” didi. “Yarın saat sekizde bir cevap viririm”. Gittih.Nota bene:  “Âşık Veysel’in CHP’nin tek parti döneminde Sivas’a bile girmesinin yasaklandığını, bağlamaların kırılıp yakıldığını söyleyen Başbakan Erdoğan’a Veysel’in torunu Yeliz Şatıroğlu’ndan cevap geldi:“Demokrat Parti döneminde dedeme ‘Bizim partinin vatan cephesine üye olmanı istiyoruz’ demişler. Dedemin cevabı şu olmuş: ‘Ben sadece Atatürk’ün partisine (CHP) üyeyim. Başka partiye üye olmam...’ Bunun üzerine dedemin Sivas bağlantılı müzik çalışmalarına engel olmaya çalışılmış. O dönem dedemin radyolara çıkması da bir süreliğine yasaklanmış. Kısacası Başbakan’ın sözünü ettiği yasakların CHP’yle ilgisi yoktur..”(Sözcü, 07.03.13)BELEDİYENİN PARASI TÜKENMİŞNeyse koye getmeh istedih. Bi avukatın birisi dedi ki “Yahu ben bir istida yazayım, belediyeye gotürün meccanen gidin” didi. “Neye para veresiğız” didi. Yazdı. Belediyeye çıktıh. Belediye istidaye bahtı. “Siz nasıl gelebildinizse öyle gidersiniz, siz sanatker adamsınız” didi. Geri geldik. Avukat sordu “Ne yaptınız” didi. “Mesele böyle” didik. “Dur bir de valiye yazalım” didi. Valiye yazdı. Gotürdük vali imza etti. Gene belediyeye gotüreceez. Belediyeye gotürdüh. Belediye gine reddetti. Ama giderken vali yardımcısı “Gabul itmezse bana getirin” didi. Muavine getirdih tekrar. Adamcağız içerledi. “Bırakın baba” dedi. “Herhalda Angara Belediyesi’nin parası tukenmiş, sizin için parası yoh” didi. Çıktıh. Orda donelim monelim deriken adam “Bir de şeye uğriyah” didi, halkevine. Belki ordan bir yardım olur felan. Halkevine gettik, halkevinde içeri girecaaz kapıcılar bırahmeyor. Ordan bir adam çıhtı. “Ne dolanıyorsunuz burda” didi. “Halkevine gireceğiz kapıcılar koymuyor” didik. “Yahu bunları bırakın bunlar tanınmış edam. Âşık Veysel’dir” didi. Geçsin edebiyat şube reisi elakeder olsun. Gotürün gosterin” didi. 50 lira verdiler döndük köyeeAdamlar bizi gotürdüler. Gaziantepli İshak (anlaşılmıyor) Bey varıdı. Edebiyat şube reisi oymuş. Bizi gorünce “Ooo buyrun buyrun buyrun”, bir iltifat hürmet. Sordu, sual etti, yazdı hangi şairlerden birisin... Duyduğu şiirleri yazdı gaydetti. Dairalar dağılıyor, saat 6 oldu. Orda İzzet Ünlü Bey varıdı, Afyonkarahisar milletvekili. Sonra Necip Ali Bey varıdı. Bir Denizlili. Umum halkevlerinin reisiydi o zamanlar. Onlar giderken, “Buyrun beyler halk şaerleri gelmiş, biraz dinleyelim” didi. Başımızı sardılar, toplandılar. Çaldıh söyledih. Necip Ali Bey dedi ki “Yahu bunlar perişan adamlar, bunlara bahmalı, birer gat elbise yapdırın” didi. “Kerem’e yaptırın (anlaşılmıyor) gozden çıkarman,” didi. Yani ikimize yaptırın. Neyse, “Pazar gunu de” dedi, “Halke bir gonser tertib edin bir gonser virsinler” didi. Pazar gunüne elbiseleri hazırmışlar. Gettik geyindih. Orda bir gonser virdik. 50 lira virdiler ordan döndük köyee.RADYODA DUYUP TELEFON ETMİŞSonra dolandık İstanbul’a vardıh. İstanbul’da, daha Angara’da radyo açılmamıştı, radyo evinde söylerken, Atatürk rahmetlik, Dolmabahçe Sarayı’nda içermiş. Duymuş. Biz çıktıh (kesintiler) telefon etmiş radyo evine. Bizi de bir Arapgirli bir Memmet Efendi isimli birisi, Guledibi’nde gapıcıymış, bizi aldı oraya gotürdü. Orda çalıp eğleneyoz. Radyo evinden cevap virmişler ki “Çıhtılar edreslerini bilmiyoruz”. Emniyet müdürlüğüne telefon etmişler. Polisler 12’ye gader İstanbul’u altüst etmiş, aramış daramış bulamamışlar. Sabahleyin geldik. Cemil Bey “yahu akşam nerdeydiniz bir fırsat kaçırdık ki”... “Hayrola neymiş” didik. “Böyle böyle oldu, nerdeydeniz” didi. Eee tabii müteessir olduk emme “iş elden cıhtı, ne yapalım ya” didik. “Valla ben bir mektup yazayım Yaver Şükrü Bey’e” didi. “Gidin doğrulun doğru Dolmabahçe Sarayı’na gader” didi. Yazdı, mektubu aldıh, sazı aldıh, haydi bahalım Dolmabahçe Sarayı’na. Vardık gapıya dayandıh. Polisler “Ne o” didiler, “Böyle böyle olmuş” didik. Komiser dedi ki “Evet evet bırahın geçsinler akşem (anlaşılmıyor) Atatürk” dedi. Geçtik içeriye. Vardık, Yaver Şükrü Bey’e habar virdiler, geldi. Mektübü verdih. Açtı ohudu. “Ne yapayım şansınız dutmadı” didi. “Akşem o gadder arattım saat 12’ye gader” didi. “Fakat bulduramadım” dedi. “Malum bu bir keyf zamanıdır” didi. “O zaman çok iyi, hakkınızda hayırlıydı” didi. “Fakat şimdi söylenmez ve ben söyleyemem” didi.)Âşık Veysel’in kendisiyle 1956 yılında Dinar’da yapılan söyleşiyi okudunuz. Başından geçenleri içtenlikle anlatıyor. Herhangi bir densiz sazını kırmış olsaydı, onu da anlatırdı.1950 yılında, yasasını iktidar ile muhalefet liderlerinin birlikte hazırladığı genel seçimi kaybeden CHP, 27 yıllık tek parti iktidarından sonra, dünyada örnek ve benzeri olmayan uygar davranışla iktidarı Demokrat Parti’ye barış içinde teslim etti. Ancak 1950’de iktidara gelen Demokrat Parti’den başlayarak günümüze kadar, iktidara gelen bütün sağcı partiler Cumhuriyeti kuran partiyi karalamak amacıyla masum olayları tersine çevirip kendi çıkarları için kullanarak her türlü yalana dolana başvurdular. Âşık Veysel’in Ankara’ya alınmaması, sazının kırılması yalanı da bunlardan biridir. Ama aslında hedef devrimci ve halkçı Cumhuriyettir. Çağdaşlaştırıcı Cumhuriyet, toplumu dönüştürecek devrim ve reformlara başlayınca mürteci akımlar ve tarikatlar yeminli ve inatçı bir direnmişe geçti ve yeraltına indi. 1950’de iktidara geçmelerine karşın hâlâ yeraltı yöntemlerini kullanıyorlar ve Cumhuriyete karşı “Beşinci Kol” yöntemiyle çalışıyorlar. Bu insanların “Âşık Veysel” yalan ve düzmecesinden vazgeçeceklerini hiç sanmıyorum. Ancak bundan sonra Âşık Veysel’in ağzından çıkan yalanlama tarihsel bir tanık ve kanıt olarak kalacak.                   Yazar Aka GündüzATATÜRK’ÜN BAŞI KALABALIHTI, PEHLEVİ GELİYORUDU(Sabahsı saat sekizde geldih. Adam gine “Yoh” didi, “Ben böyle şeye karışmam” didi. “Gedin ne yaparsanız yapın. Ben öyle şeyleri bilmem” didi. Eeeee ümidimiz kesildi. İbraem’e didim, “Haydi gideh yahu, madem metbaa bunu basarmış, kendimiz gideh bir görüneh bahalım nasıl olur”. Ordan indıh Bent Deresi’nden Karaoğlan Çarşısı’na gireceğimiz zeman polisler bizi zırp yakaladı. Ayağımızda çarıh, bacağımız şalvar, üstümüzde şal ceket, belimizde guşak, perişan bir vaziyette. “Girmen çarşıya” didi. “Yahu biz dilenecek değiliz, bizim başka işimiz var!”. “Hayır” didi, olmaz giremezsiniz” didi. E başka türlü bir şey diyemedih, “Girmeyeh” didik. Birez geri döner gibi ettik, polisi sapıtmış gibi olduk goya. Polis bizi takip ederimiş. Gene ileriye devam ettih, polis geriden geldi, İbraam’ın yakasından duttu, “Beynini patladırım girme deyom” didi. “Beyefendi tel alacağız” filan... “Tel alacaasan bunu bi yere oturt” didi, “Git telini al gel!” didi. İLTİFAT BAŞLADI İbraam beni bi gayfeye oturttu. Getti teli aldı geldi. Gittih sazı telledih düzenledih. Bu Dış Gapı tarafından dolandık, çarşıdan gidemeyoz. Gettik metbaayi bulduh. Vardıh. “Ne istiyorsunuz” didiler. “Ağa Gundüz* Bey’i goreceğiz” didik. Neyse haber virdiler, geldi. “Ne istiyorsunuz” didi. “Valla böyle böyle bir destan hazırladıh, bunu metbaaya vereceeiz” didik. “Okuun bahiyim” didi. Ohudum. “Gozel” didi!Hemen fotoğraflarımızı  aldılar. Destanı yazdılar. Orda telif hakkı 8 lira bir para virdiler bize. O zaman için gıymatli. Sabahleein gelin gazetenizden gazete alın dediler. Sabahlayın vardık beş-altı tane gazatea virdiler. Aldıh, çarşıya çıktıh. Polisler “Ooo Veysel Efendi, siz misınız Âşık Veysel? Efendim kahvelere girin oturun istirahat idin, ayaküzeri dolaşman filan filan iltifat başladı.” Onun üzerine bir müddet gezdik. Gece gezdik, gundüz gezdik. Bazı tanıyanlar oldu. Evlerine gotürdüler. Saet bire gadder, ikiye gadder geliriz gideriz ne polis ne de şey hiç kimse müdahale etmedi. Hatta ellerinden gelen yardımı esirgemediler. Eeee, dinledih hiçbir ses-sade yok. Atatürk okuyacak da, bizi çağıracak... O zaman da başının kalabalıh  zemanıydı. Şu Rıza Pehlevi (İran şahı) geliyorudu, o esnada. Özdemir İnce

Cumhuriyet Gazetesi dayanışmasıbüyüyor. 26 Aralık 2020 tarihli okur dayanışmasıilanları

Cumhuriyet Gazetesi dayanışması büyüyor. 26 Aralık 2020 tarihli okur dayanışması ilanları figure > Basın İlan Kurumu'nun gazetemize yönelik ilan cezalarına karşı okurlarımızın 'dayanışması' büyüyerek sürüyor. Cumhuriyet'e 'dayanışma ilanları'yla büyük güç veren gazetemizin gerçek sahibi okurlarımızın sayfalarımızda yayımlanan ilanlarına dijital dünyadaki sesimiz www.cumhuriyet.com.tr'de de yer vereceğiz. BASKI SÜRÜYOR, DAYANIŞMA BÜYÜYOR, OKURLARI CUMHURİYET'İ YALNIZ BIRAKMIYOR! BASIN İLAN KURUMU'NUN CUMHURİYET'E YÖNELİK İLAN KESME CEZALARINA KARŞI OKURLARIMIZ DAYANIŞMA İLANLARI VERİYOR, BAĞIMSIZ VE GÜÇLÜ CUMHURİYET'E DESTEK OLUYOR. DAYANIŞMA İLANLARI HAKKINDA BİLGİ İÇİN AŞAĞIDAKİ İLETİŞİM BİLGİLERİNİ KULLANABİLİRSİNİZ./Archive/2020/12/26/004602435-1.jpg/Archive/2020/12/26/004637779-20.jpg/Archive/2020/12/26/004637841-27.jpg/Archive/2020/12/26/004637888-28.jpg/Archive/2020/12/26/004637951-29.jpg/Archive/2020/12/26/004637998-30.jpg/Archive/2020/12/26/004638060-31.jpg/Archive/2020/12/26/004638107-32.jpg/Archive/2020/12/26/004638170-33.jpg/Archive/2020/12/26/004638232-34.jpg/Archive/2020/12/26/004638248-26.jpg/Archive/2020/12/26/004638279-35.jpg/Archive/2020/12/26/004638295-36.jpg/Archive/2020/12/26/004638748-21.jpg/Archive/2020/12/26/004639310-23.jpg/Archive/2020/12/26/004640279-25.jpg/Archive/2020/12/26/004641310-24.jpg cumhuriyet.com.tr

Midemizde kelebekler varmışgibi hissetmemize sebep olanşey nedir?

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Midemizde kelebekler varmış gibi hissetmemize sebep olan şey nedir? figure > Genelde aşık olduğumuzda, sarılıp öpmek istediğimiz özel biri etrafımızda olduğunda sanki midemizde kelebekler kanat çırpıyormuş gibi garip bir mutluluk hissi kaplar içimizi. Fakat çok önemli bir sınava veya iş görüşmesine girmeden hemen önce de vücudumuzun yarattığı gerginlikle aynı şeyleri hissetmemiz mümkün. Peki, bu kelebek hissi nereden geliyor? Bu duygunun, beynin amigdala bölgesi tarafından oluşturulan “kaç ya da savaş!” refleksi ile ilgili olduğu düşünülüyor.Ne gelişmekte olduğunu seziyoruz, vücudumuz anında aksiyon moduna geçiyor.Böylece kana karışan adrenalin seviyemiz bir anda yükseliyor. Ayrıca otomatik sinir sistemi, kanımızı yaşamsal anlamda gerek duymadığımız bölgelerden hızla uzaklaştırmaya başlıyor.Örneğin mide ve bağırsaklardaki kan çekiliyor, vücudun bu ani durum için kullanacağı diğer bölgelere pompalanıyor. Kan akışındaki bu değişimi büyük ölçüde yöneten kısım ise onuncu kafa siniri olarak da bilinen vagus siniri adlı bölüm.Vagus, kanın çekilmesiye birlikte midenin fonksiyonlarını yavaşlatmasına yardımcı oluyor. Fakat diğer taraftan kalbin atış ritmini de arttırıyor.Tüm bunlar vücudumuzun ilkel bir biçimde yarattığı ani refleks sonucunda ve çok kısa sürelerde gerçekleşiyor.Sonuç olarak bu etkiyi; “midemizde kelebeklerin uçması” olarak adlandırıyoruz.Kaynak: Popular Science Türkiye cumhuriyet.com.tr

TTB'denÇin aşısının sonuçlarına ilişkin açıklama

TTB'den Çin aşısının sonuçlarına ilişkin açıklama figure > Sinovac aşısının Faz-3 ara dönem sonuçlarıyla ilgili görüşlerini paylaşan Türk Tabipleri Birliği (TTB), "Sonuçları denek sayısı az olmasına rağmen sevindiricidir" ifadelerine yer verdi. Sağlık Bakanlığı’nın Sinovac aşısının etkinlik oranının yüzde 91,25 olarak açıkladığı ara dönem sonuçlarıyla ilgili Türk Tabipleri Birliği’nden (TTB) açıklama yapıldı.TTB’nin açıklamasında, “Ülkemizde faz-3 çalışması devam eden aşıya yönelik açıklanan ‘ara dönem’ sonuçları denek sayısı az olmasına rağmen sevindiricidir. Ayrıntılı raporu ve aşının diğer ülkelerdeki sonuçlarını bekliyor, Acil Kullanım Onayı’na (AKO) ilişkin uyarı ve önerilerimizin uygulanması için de süreci yakından izliyoruz” ifadelerine yer verildi.“RAPORLAR YAYINLANMALI”TTB, acil kullanım onayına ilişkin ise şu önerilerini hatırlattı:-Aşının Faz1, Faz2 ve Faz3 çalışmaları bilimsel rapor olarak kamunun erişebileceği biçimde yayınlanmış olmalı.-Bu raporlarda aşının “güvenli” ve “etkili” olduğu kanıtlanmış olmalı, Bilim Kurulu tarafından değerlendirilmişse sonuç kamuoyuyla hızla paylaşılmalı.-Aşı ile ilgili üretim sürecinin kalite güvencesi de dahil olmak üzere tüm bilgiler ve veriler -eğer varsa/tamamlanmışsa ülkemize ait çalışma sonuçları özellikle- Türkiye İlaç Tıbbi Cihaz Kurumu'na verilmiş olmalı, zamanın dar olması ya da aciliyet gibi gerekçelerle olağan incelemeler göz ardı edilmemeli ve her koşulda yapılmalı.-Türkiye İlaç Tıbbi Cihaz Kurumu aşıya “Acil Kullanım Onayı” vermek üzere konularında yetkin farmakoloji, immünoloji, viroloji, mikrobiyoloji, enfeksiyon hastalıkları, halk sağlığı ve epidemiyoloji uzmanlarından oluşan ve hiçbir çıkar çatışması söz konusu olmayan bilim insanlarından oluşan bir kurul kurmalı.-Karar süreci öncesinde Türkiye İlaç Tıbbi Cihaz Kurumu tarafından tüm bilgi ve veriler kamuoyuna açıklanmalı, Kurul toplantısı çevrimiçi kamuya açık biçimde gerçekleşmelidir. cumhuriyet.com.tr

Rabia Naz’ın babasıŞaban Vatan’a 1 yıl 8 ay hapis cezası

Rabia Naz’ın babası Şaban Vatan’a 1 yıl 8 ay hapis cezası figure > Rabia Naz Vatan’ın babası Şaban Vatan’a AKP'li Nurettin Canikli’nin açtığı davada 1 yıl 8 ay hapis cezası ve para cezası verildi. Giresun’un Eynesil ilçesinde şüpheli şekilde yaşamını yitirem 11 yaşındaki kızı Rabia Naz Vatan’ın ölümünün aydınlatılması için yıllardır mücadele eden baba Şaban Vatan hakkında, Nurettin Canikli tarafından açılan davada 1 yıl 8 ay hapis cezası ve para cezası verildi. Vatan’a verilen cezanın hükmü ise geri bırakıldı.ŞABAN VATAN’A “KAMU GÖREVLİSİNE HAKARET” CEZASIEvrensel’de yer alan habere göre; Şaban Vatan, kızı Rabia Naz Vatan’ın şüpheli şekilde hayatını kaybetmesinin ardından sosyal medyada yaptığı paylaşımlar sebebiyle hakim karşısına çıktı. Dönemin Milli Savunma Bakanı olan Nurettin Canikli tarafından açılan davada Şaban Vatan hakkında “Kamu görevlisine hakaret” ve “Kişisel verileri hukuka aykırı olarak ele geçirmek veya yaymak” suçlamaları yöneltildi. Mahkeme, Şaban Vatan’ın 8 bin 840 lira para cezasına ve 1 yıl 8 ay hapse çarptırılmasına karar verdi ve hükmü geri bıraktı.“ÇOCUK ÖLDÜRÜLMÜŞ KİMİN UMRUNDA?”Karara tepki gösteren Şaban Vatan, Twitter hesabından yaptığı paylaşımda “Buyurun sonuç. Avukat bedelini de ben ödeyecekmişim. Çocuk öldürülmüş kimin umrunda” ifadelerini kullandı. cumhuriyet.com.tr

Ünlüyorumcu Rıdvan Dilmen'den TFF'ye 'operasyon' uyarısı

Ünlü yorumcu Rıdvan Dilmen'den TFF'ye 'operasyon' uyarısı figure > Rıdvan Dilmen: "Rafael kararı, bana operasyon gibi geldi. Çok gördüm ama böylesini görmedim, dünyada emsali olduğunu da zannetmiyorum" dedi. Ünlü futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen, Fenerbahçe-Başakşehir maçında kırmızı kart gören Başakşehirli Rafael'in kartının affedilmesini 'operasyonr' olarak yorumladı.İşte o görüşlerRıdvan Dilmen: "Rafael kararı, bana operasyon gibi geldi. Çok gördüm ama böylesini görmedim, dünyada emsali olduğunu da zannetmiyorum. Başakşehir itiraz ediyor, kurul olağanüstü toplanıyor ve kart iptal ediliyor, dolayısıyla ceza almıyor. Çok tehlikeli bir gidiş bu.Türk futboluna dinamit atıyorsunuz. TFF Başkanı Nihat Özdemir'e ve Hukuk Kurulu başındaki Hazer Akil'e büyük görev düşüyor. Nasıl disiplin kurulu, bazı kirli kirli eller aniden topladıysa, siz de Tahkim Kurulu'nu toplayın ve bu kararı bozsunlar. cumhuriyet.com.tr

Destek bekleyen esnafa zamşoku

Destek bekleyen esnafa zam şoku figure > Ankara'nın tarihi alışveriş noktalarından Suluhan, en boş günlerini yaşıyor. Pandemi öncesinde hınca hınç dolu olan Han'da esnaf şimdi siftah yapamadan günü kapatıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı esnafa destek miktarının yeterli olmadığını söyleyen Suluhan esnafı, bir de Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün dükkan kiralarına yüzde 12 zam yapmasıyla karşılaştı. Siftah yapamadan günü sonlandıran esnaf bir de dükkan kiralarına yapılan zamla karşı karşıya. Kültür ve Turizm Bakanlığı Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne bağlı Suluhan'da, Bakanlık tarafından dükkan kiralarına yüzde 12 zam yapıldı. Esnafa gönderilen ihbarnamede, kiraların yüzde 12 oranında arttığı görüldü. Üstelik esnaf, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 1000 TL  doğrudan gelir desteği ile üç ay boyunca büyükşehirlerde aylık 750 TL diğer illerde aylık 500 TL kira yardımından yararlanacak esnaf listesinde de yer almadıklarını, destekten yararlansalar bile bunun yeterli olmadığını söyledi. Esnaf, iktidarın yardım paketinin "umutlarıyla oynadığını" söyleyerek sitem etti. “BU HÜKÜMET BİZİ PERİŞAN ETTİ”Suluhan’da 70 yaşında hala çalışmak zorunda olan bir esnaf, "Bu yaşıma kadar böyle hükümet görmedim. Siftahsız kapatıyorum, vergimizi bile ödeyemiyoruz, dükkan kapatacağız, bu hükümet bizi perişan etti, bizim belimizi kırdılar" diye isyan etti.“SATIŞLAR YÜZDE 80 DÜŞTÜ”Han’da bir depoda çalışan bir emekçi, satışların yüzde 80 oranında düştüğünü söyledi. Korkuyla çalıştıklarını anlatan emekçi, “Pandemi var insanlar korkuyor gelmiyorlar, biz de korkuyoruz ama çalışmak zorundayız. Yasaklar yeterli değil, yasak koyuyorsunuz insanlar hala sokakta ama alışveriş yapmıyorlar sadece geziyorlar. Esnaf dükkanları kapatmak üzere, ekonomi çöküyor, gidişatımız hiç iyi değil. Böyle bir kapatma işe yaramıyor. 14 gün tamamen kapatılsa en iyisi. Satışlar yüzde 80 oranında düştü. Satış yok. İşverenler de işçi çıkarmak zorunda kalıyor. Kazanç yok ki çalışanlarına para versin” dedi. ANKA

ABD'de patlama: 3 yaralı

ABD'de patlama: 3 yaralı figure > ABD’nin Tennessee eyaletinin Nashville kenti merkezinde Noel sabahı büyük bir patlama meydana geldi. Metro Nashville Acil Durum Yönetimi Ofisinden yerel medyaya yapılan açıklamada, şehir merkezine park edilmiş karavan tipi bir aracın yerel saatle 06.30 civarında patlaması sonucu çevredeki yaklaşık 10 binanın zarar gördüğü belirtildi.Patlama sonrası çıkan yangının alevleri ve yükselen siyah dumanları uzak mesafeden görülürken, itfaiye ekiplerinin olay yerinde yangını kontrol altına almaya çalıştığı kaydedildi.Metro Nashville Polis Departmanı sözcüsü Don Aaron, basına yaptığı açıklamada, patlama nedeniyle 3 kişinin yaralanarak, hastaneye kaldırıldığını ancak hayati tehlikelerinin bulunmadığını belirtti.Aaron, "Bu olayın kasıtlı olduğuna inanıyoruz. Patlamanın olduğu caddede ciddi hasar meydana geldi, olayı inceliyoruz." ifadelerini kullandı. AA

Bıontech ile 550 bin doz için imzalar atıldı

Bıontech ile 550 bin doz için imzalar atıldı figure > Sağlık Bakanı Fahrettin Koca aşı ile ilgili yaptığı açıklamada, "Bıontech aşısı ile ilgili anlaşmanın imzalanmak üzere olduğunu dün sizlerle paylaşmıştım. Bu gece 04.30 itibariyle anlaşma imzalandı. Yapılan anlaşmaya göre bu yıl için ayrılan, depolarda hazır beklediğini Prof. Dr. Uğur Şahin hocamızın açıkladığı doz miktarı 550 bin dozdur" bilgisini paylaştı. Koca, ayrıca 4.5 milyon doz aşının mart ayında ülkemize teslim edileceğini söyledi. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca aşı ile ilgili açıklamada bulundu. Bıontech ile anlaşmaya varıldığını belirten Koca, "Bıontech aşısı ile ilgili anlaşmanın imzalanmak üzere olduğunu dün sizlerle paylaşmıştım. Bu gece 04.30 itibariyle anlaşma imzalandı. Yapılan anlaşmaya göre bu yıl için ayrılan, depolarda hazır beklediğini Prof. Dr. Uğur Şahin hocamızın açıkladığı doz miktarı 550 bin dozdur" bilgisini paylaştı."30 MİLYON DOZ TEMİN EDİLECEK""Bu miktarın Türkiye’ye yıl sonuna kadar ya da ocak ayı başında gelmesi beklenmektedir" diyen Koca, "Bununla birlikte mart ayı sonuna kadar 4.5 milyon doz aşı ülkemize teslim edilecektir. Anlaşmamıza göre tarafların mutabakatı ile 30 milyon doza kadar aynı şartlarda aşı temin edilebilecektir" ifadelerini kullandı."GECİKME NEDENİ"Yurttaşlardan kullanım için izin alınacağını ifade eden Fahrettin Koca, "Gecikmenin nedeni üreticinin aşının üretiminden kaynaklanabilecek sorunlarla ilgili sorumluluk kabul etmek istememesiydi. Bu konuda üreticinin sorumluluğunun sözleşmenin mali büyüklüğü ile sınırlı tutulmasında anlaşıldı. Bu aşıyı kullanmak için vatandaşlarımızdan onay alınacak" dedi. Prof. Dr. Şahin'e teşekkür eden Koca, "Bu anlaşmanın hayata geçmesinde engellerin ortadan kalkmasında Prof. Dr. Uğur Şahin hocamızın büyük emekleri vardır. Türkiye için yaptığı ayrıcalık unutulmayacaktır" ifadelerini kullandı. cumhuriyet.com.tr

Belçika'da futbolcuların sahada birbirlerine sarılmalarıyasaklandı

Belçika'da koronavirüs önlemleri kapsamında profesyonel futbolcuların, atılan gol sonrası saha içinde birbirlerine sarılarak kutlama yapması yasaklandı. Gol sevincini sarılarak yaşayan oyunculara 750, kulüplere de 10 bin euro ceza verilecek.Habere Gitmek için Tıklayın




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter