Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Sunday, 05.18.2025, 06:46 AM (GMT)

News - Haberler

AksoyÖdülü’ne katılım koşullarıaçıklandı

Aksoy Ödülü’ne katılım koşulları açıklandı Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü’nün bu yıl bir şiir kitabına verileceği açıklandı. Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü’nün bu yıl bir şiir kitabına verileceği açıklandı. Dernekten yapılan açıklamada, “Yaşamı boyunca dil devriminin ödünsüz savunucusu olan, 30 Ekim 1993’te yitirdiğimiz Ömer Asım Aksoy’u dilci ve devrimci kişiliğiyle yaşatmak, düşünce ve yapıtlarını gelecek kuşaklara aktarmak amacıyla Aksoy ailesiyle Dil Derneği’nin düzenlediği ‘Dil Derneği Ömer Asım Aksoy Ödülü’ 2021’de bir ‘şiir’ kitabına verilecektir” denildi. SON BAŞVURU 5 TEMMUZÖdüle son başvuru tarihinin 5 Temmuz olduğu belirtildi. Kazanan isme 5 bin TL para ödülü verileceği bildirildi. Ödül töreninin 26 Eylül’de Dil Bayramı’nda yapılacağı duyuruldu. Ödülün seçici kurulu Hidayet Karakuş, Turgay Fişekçi, Haydar Ergülen, Metin Turan ve aile adına Sevgi Özel’den oluşuyor. (Bilgi için: Tel. 0312-425 83 60; belgeç. 0312- 417 33 28, [email protected], www. dildernegi.org.tr) cumhuriyet.com.tr

Kendine ait bir yuva

Kendine ait bir yuva Ankaralı sanatçı Şaylan Özyılmaz’ın “Kendine Ait Bir Yuva” adlı kişisel sergisi, Fırça Sanat Galerisi’nde açıldı. Resimlerindeki rengârenk evlerin, kadınların duygularını, yaşadıklarını, ideallerini yansıttığını söyleyen Özyılmaz, “Benim resimlerimdeki kadınlar özgür, enerjik, ne isteğini bilen, güçlü kadınlar. Kendilerini iyi hissettikleri evleriyle de bütünleşmişler. Kadınlar evlerini sever. Yalnız olmaları da onlar için bir sorun değil” diyor.15 MART'A KADARSergi 15 Mart’a kadar görülebilir. (www.fircasanatevi.com) cumhuriyet.com.tr

27.İFSAK Kısa Film Festivali başlıyor

27. İFSAK Kısa Film Festivali başlıyor Bu yıl 27. yaşını kutlayacak olan İFSAK Kısa Film Festivali, bugün festivalin www.kisafilm.ifsak.org.tr adresinden çevrimiçi başlayacak. Gösterimleri 14 Mart’a kadar sürecek festivalin son gününde ulusal yarışmanın ödül töreniyle festival kapanışı da çevrimiçi olacak. Ön elemeyi geçen filmler festival süresince çevrimiçi olarak izlenebilecek. Filmleri jüri üyeleri yönetmen ve metin yazarı Bingöl Elmas, Altyazı Fasikül: Özgür Sinema editörü Fırat Yücel ve görüntü yönetmeni Meryem Yavuz değerlendirecek. En iyi film ödülleri 14 Mart’ta saat 20.00’den itibaren yapılacak çevrimiçi ödül töreninde açıklanacak. KONUK ÜLKE İRAN  Festivalde bu yıl konuk ülke İran. Beş İran filmi programda izlenebilecek. Bunlardan birisi özel gösterim kapsamında gösterilecek olan “The Forbidden Strings” belgeseli. Öte yandan ilk uzun metraj filmi “Hayaletler”le festivallerden ödüllerle dönen Azra Deniz Okyay, festivale üç kısa filmiyle katılıyor. Yönetmenin “Palyaço”, “Küçük Kara Balıklar” ve “Sulukule Mon Amour” filmleri festivalde yer alacak. Ayrıca 2019 yılında yaşamını yitiren sinema yazarı Cüneyt Cebenoyan anısına, yarın saat 21.00’de Berna Kuleli moderatörlüğünde bir söyleşi yine İFSAK TV YouTube kanalında yayımlanacak.  cumhuriyet.com.tr

Z kuşağıyeni‘Sanat Güneşi’nin peşinde

Z kuşağı yeni ‘Sanat Güneşi’nin peşinde Son 4 yılın parlayan pop yıldızı Aleyna Tilki ve DJ’lik yaparken şovlarıyla ve kimliğiyle şöhret olan Kerimcan Durmaz, aynı günlerde iki kliple müzik piyasasına bomba gibi düştü. Biri ilk kez olmayan sesiyle şarkı söylerken öteki müzik piyasasında büyümenin deneyimini konuşturdu. “Bir Türk klipte şu sahneyi gördüm ya, Allahım ölsem gam yemem, literally homofobik muhafazakâr Türk kudurtma timi!” yazmış tweet’inde @aylin. Z kuşağıyla baş edemeyeceksiniz beyler! Özellikle beyler diyorum, kadınların pek derdi değil. Kerimcan Durmaz’ın yayına girdiği günden 24 saat geçmeden 3 milyonu geçen izlenmeye ulaşan videosu “Peşimdesin peşimde” çok mu cüretkâr? Zeki Müren ilk çıktığında siyah smokini vardı. Cumhuriyet neslinin beyefendisiydi. Bahçevan filminde bir kıza sevdalanıyordu. “Sanat Güneşi” olduğunda ise apartman topukları, payetli mini kıyafetiyle astronot gibiydi ama milyonların kalbinde taht kurmuştu. Bülent Ersoy da siyah smokinle başladı sanat hayatına. Muhafazakâr, dindar, genç erkeklerle evlenen assolist, “Diva” sıfatıyla AKP döneminde resmi davetlerde bile ağırlandı. Şimdilerde ise Japon antik opera sanatçıları gibi 5 saat süren makyajı, yerinden kalkmasına, yürümesine imkân vermeyen abartılı kıyafetleri ile “Diva” mıdır, divane mi, belli değil. Sesi ve yorumu hâlâ güzel ama modası geçmiş, ancak kürkleriyle tepki çeken bir trans. Şimdi bu kimlikleriyle magazin gündemini sallayan, 3 milyon takipçili Kerimcan Durmaz var. Gerçi o “Yeni Sanat Güneşi” unvanını sadece popülaritesine borçlu, DJ olarak çıktı, sesi parlak değil, daha önce hiç şarkı da söylememişti ama “Cilalı İmaj Devri” bile geride kalmışken şimdi ünlü olmak için “tık sayısı” yetiyor! Hele gençlerin evde tıkılı kaldığı ve bütün yaşamlarını eldeki akıllı telefon ya da dizdeki bilgisayarın internetinde geçirdikleri salgın günlerinde Kerimcan Durmaz’ın ilk kez şarkı söylediği klibi fena halde eğlendiriyor. Kerimcan, klibine renkli bir “erkek” olarak başlayıp kadına dönüşürken kadınlara da kadın olmayı öğretiyor üstelik! Prodüksiyon da fena değil. Z kuşağıyla öyle zart zurt etmekle baş edilemiyor. İnadına, işe yaramıyor, üstelik bu nesil çok da kalabalık! Müziğine dönersek şarkısı olmayan, şarkı söylememiş biri olarak Kerimcan’ın çıkışı her anlamda çok cesur. Üstelik varını yoğunu yatırıp kendi şirketinden çıkardığı kliple tamamen yok olmayı da göze almış. Kendi başına da iş yapılabileceğini göstermek istemiş! Başardı mı? Tıklanma sayıları her şeyi söylüyor!TİLKİ İNİNDEN ÇIKTIKerimcan Durmaz’la aynı gün Aleyna Tilki de ilk İngilizce parçasına “Retrograde” isimli bir klip çıkardı. Kerimcan’ınki şu ara çok popüler olan trap rap, Aleyna’nınki pop. Daha az cüretkâr. Aleyna, Kerimcan’ın tersine Grammy ödüllü Diplo gibi çok önemli isimlerle çalışmış, söz yazarından müziğine hepsi yabancı, ünlü isimler. Prodüksiyon da Warner Music Global gibi önemli bir uluslararası şirket. Aleyna Tilki, ergenlik dönemini şarkıcı olmak için çalışarak geçirmiş, sesi güçlü, beğenilen bir müzisyen. Dans etmeyi, kliplerde çok kullanılan direk dansı yapmayı da neredeyse çocukken öğrenmiş, daha başlarda da olsa, bacak açmalar iyi. Kıyafetleri çarpıcı. Ama olmayan, tutmayan bir şey var; ne şarkısı ne müziği ne de klibi özgün! Dijitalin tavan yaptığı günümüzde bu da hemen ortaya çıkıyor, klibin formatından Aleyna’nın kıyafetlerine kadar hepsi daha önce kullanılmış. Klibi ilk çıkardığında ben bu kadar uğraştım, uluslararası piyasa kurallarına uygun bir iş yaptım, beni niye desteklemiyorsunuz diye sitem etmişti genç şarkıcı... Olmayan destek de milyonları buluyor o başka... Ama rakamları karşılaştırdığınızda kimin daha çok izlendiği ortada: Kerimcan 11 milyon, Aleyna 7.7 milyon. Spotify’da dinlenmede Kerimcan 1.4 milyon, Aleyna 1 milyon. Şarkıcı bile olmayan biriyle şarkıcı olmak için gençliğini bile yaşamamış, yıllarını vermiş iki müzisyenin işini karşılaştırmak haksızlık mı? Evet ve yapmak istediğim de bu değil, sadece kitleye hitap eden popüler müziğin parmak ucunda olduğunu, buna neyin hitap ettiğini düşünmek! Genç, güzel ve yetenekli sarışın nasıl oluyor da Kerimcan’dan daha az tıklanıyor? Kerimcan’ın Peşindekiler, Aleyna’nın peşinde niye o kadar koşmuyor?   Yazgülü Aldoğan

Berlin Film Festivali’nde büyüködülüRumen yönetmen Radu Jude’un filmi kazandı

Berlin Film Festivali’nde büyük ödülü Rumen yönetmen Radu Jude’un filmi kazandı Radu June’ün pandemi vesilesiyle iyice görünür olan çöküş halimizi memleketi Romanya üzerinden anlattığı müthiş taşlaması “Bad Luck Banging or Looney ****” adlı filmi büyük ödül Altın Ayı’yı kazandı. Festival gibi ödül töreni de çevrimiçi yapıldı. Kocasıyla çektiği ****** kaydın sızmasıyla işini ve itibarını korumaya çalışan bir öğretmenin yaşadıklarını anlatan film, 71. Berlin Film Festivali’nde eleştirmenlerin gözdeleri arasındaydı. Zoom söyleşimizde “Bu bozuk düzende hâlâ delirmemiş olmamız şaşırtıcı. Zaten senaryoyu çok önceden yazdım, pandemi koşullarında çekmek o kadar da zorlamadı, hatta çekmek için tam zamanıydı” diyen yönetmen, sosyal iflasın çoktan gerçekleştiğini haykırmak ihtiyacından da bahis açmıştı. Nitekim bu yıl Altın Ayı ödüllü yönetmenlerden oluşan jüri üyelerinden İsrailli Nadav Lapid, kararı açıklarken filmi “Zamane ruhunu yansıtan, yüze tokat gibi patlayan, karşıt görüşlere açık, kışkırtırıcı” gibi sözlerle övdü. ‘OKUL TIRAŞI’NA ELEŞTİRMEN ÖDÜLÜGelgelelim Fransız Celine Sciamma’nın sessiz ve derinden duygular silsilesi yaratan benzersiz filmi “Petit Maman”ın jüri tarafından hiçbir ödülle takdir edilmemesi büyük hayal kırıklığı yarattı. Önceki “Alev Almış Bir Kızın Portresi”yle baş tacı edilen Sciamma’nin her şeyin sadece “burası” olmadığını usulca hatırlatan filmi belli ki ikincilik anlamına gelen jüri büyük ödülü için de düşünülmemişti. Yerine bu ödülü Japon Ryusuke Hamaguchi’in talih hikâyeleri kıvamında “Wheel of Fortune and Fantasy” aldı. Tam üç büçük saatiyle meydan okuyuşu da Almanya’da mülteci çocuklarına ders veren idealist öğretmen “Mr. Bachmann And His Class”ın jüri ödülüne kimsenin itirazı olmadı. Ancak bundan sonrası iyice bir hayal kırıklığı oldu. Güçlü ama aşırı duygusuz bir savaş filmi olan “Natural Light” vasıtasıyla en iyi yönetmen Dénes Nagy kazandı. En iyi performans ödülünü ise “I’m Your Man”deki rolüyle Maren Eggert kazandı. Güney Koreli Hong Sangson’un en az heyecan verici filminin, “Introduction”ın senaryo ödlünü kazanması şaşırttı. Güzel haber FIPRESCI yani Uluslararası Eleştirmenler Birliği’nden geldi ve Panaroma bölümündeki “Okul Tıraşı” en iyi film ödülüyle baş tacı edildi. FIPRESCI yine isabetli bir tercihle Encounters bölümünde en iyi yönetmen ödülünü kazanan, Ramon ve Silvan Zürcher’in yönettiği “The Girl And The Spider”ı en iyi film seçti. Esin Küçüktepepınar

Sinemalarıteker teker kapanan Beyoğlu’nda bir sinema müzesi açıldı

Sinemaları teker teker kapanan Beyoğlu’nda bir sinema müzesi açıldı İstanbul Sinema Müzesi, kapılarını ziyaretçilere açtı. Beyoğlu’ndaki Atlas Sineması’nın da bulunduğu binada yer alan 4 katlı müze, sanatseverlerle buluştu. Medyada birkaç gün önce kopan yaygarayı fark etmişsinizdir muhakkak. Cumhurbaşkanının doğum günü pastasındaki mumlar her nedense aksiyon sinemasının dünyadaki en popüler yıldızlarından Jason Statham’ın müstehzi bakışları ve hevesli alkışları eşliğinde söndürülüyordu. İlk başta ben de herkes gibi duruma anlam verememiş ve manzaranın absürtlüğü karşısında güleyim mi ağlayayım mı bilememiştim. Meğerse İstanbul Sinema Müzesi’nin açılışı yapılıyormuş ve bir aklı evvelin, aynı günün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da doğum günü olduğunu fark etmesiyle hemen bir sürpriz kutlama ortamı düzenlenmiş. Gerçi ortamın fena halde mizansen kokan hali belki de en başından beri bunun planlandığını ve gerekli üst mercilerden (artık ben söylemeyeyim kim ya da kimler olduğunu) onay alınarak her şeyin yapıldığını hissettiriyordu ama neyse, yemiş görünelim. BİLGİ NOTU EKSİKJason Statham, İstiklal Caddesi’nde bir araba yarışı sahnesi çeker mi çekmez mi bilemem ama İstanbul Sinema Müzesi’nin açılmış olması vesilesiyle derhal kendimi Beyoğlu’na attım ve halka açıldığı ilk gün müzenin kapısından içeri süzüldüm. Atlas Sineması’nın da bulunduğu pasaja girer girmez hemen soldaki merdivenlerden yukarı çıkarak ulaştığınız müzenin girişinde ne olduğuna pek anlam veremediğim ama akla Refik Anadol’un yerleştirmelerini getiren, duvara yansıtılmış bir dijital iş karşılıyor sizi. Bunun gibi bir iki tane daha iş var müzenin merdivenlerinde ama nedense bu işlerin kime ait olduğuna dair bir bilgi notu iliştirilmemiş. Yetkilileri buradan uyaralım.ACELEYE Mİ GELDİ?İstanbul Sinema Müzesi’nin ilk katı daha çok dijital ve interaktif uygulamalara ayrılmış. Bir odada çeşitli ekranlar ve tabletlerle eski Türk filmlerinden sahneleri “artırılmış gerçeklik” uygulamasıyla izlemek mümkün örneğin ama bu odada bazı aygıtlar çalışmıyordu maalesef. Müzenin ilk günü olduğundan bazı şeylerin tam olarak işlerliğe geçmesinde kimi sorunlar olduğunu tahmin ediyorum ama hemen yandaki “Montaj” odasına geçtiğimde oradaki aygıtların hiç çalışmadığını (sadece duvardaki video çalışıyordu) fark ettim. Açıkçası müzenin açılışının aceleye getirildiği duygusunu verdi bana bu durum. Müzenin henüz bir internet sayfasının olmayışı da bu aceleye getirilme şüphesini destekleyen bir şey sanki; ne de olsa bir sitenin işlerliğe girmesi böylesi kurumlar için bir hayli önemli ve hazırlanması da evet vakit alır, ama bir şekilde açılışa yetiştirilir sonuçta.  Emrah Kolukısa

Antalya Kent Konseyi Kadın Meclisi BaşkanıEylemÜlgen: Kadının işyüküarttı

Antalya Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkanı Eylem Ülgen: Kadının iş yükü arttı Antalya Kent Konseyi Kadın Meclisi, bir yılı aşan süredir devam eden pandeminin kadınlar üzerindeki olumsuz etkisine işaret ederek “Pandemi kadın istihdamında düşüşe yol açtı, kadınlar üzerindeki iş yükünü artırdı” açıklamasında bulundu. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü hatırlatan Kadın Meclisi Başkanı Eylem Ülgen, “Eşit işe eşit ücret”, “Sendikalaşma ve oy hakkı” mücadelesini anma ve yüceltmenin 164’üncü yılının kutlandığını bildirdi. Antalya Kent Konseyi Kadın Meclisi adına açıklama yapan Ülgen, pandeminin kadın istihdamı üzerindeki olumsuz etkilerine işaret etti, bu sürecin kadınlar üzerindeki iş yükünü de artırdığını vurgulandı. Kadınların dünyada son yıllarda göreceli olarak iş yaşamında daha fazla yer almaya başlamış olsa da ataerkil zihniyetin ve kadınlara biçilen cinsiyetçi rollerin etkisiyle, çalışma hayatında halen erkeklerin gerisinde kaldığını söyledi.TÜKENMİŞLİK SENDROMUPandeminin kadınlar üzerindeki etkilerine dikkat çekilen açıklamada, “Her ne kadar bu dönemde evden ve uzaktan çalışma şekli kadınlar için olumlu bir gelişme olarak sunulmakta ise de evden çalışmanın kadınlar aleyhine bir durum yarattığı açık olduğu gibi yapılan araştırmalar da bunu ortaya koymaktadır. Ebeveynlerden her ikisinin evden çalışıyor olması da kadınların üzerindeki iş yükünü ayrıca artırmıştır. Kadınların ev işlerine ayırdıkları zamanı, çalışma sürelerinden değil, dinlenme sürelerinden kullanmak zorunda kalmaları, tükenmişlik sendromuna yol açmaktadır. Ayrıca kadınlar, işlerini kaybetme korkusuyla daha çok iş yükü altına girme eğilimi göstermekte, bu da tükenmişlik sendromu etkilerini daha da artırmaktadır” denildi. Açıklamada adaletsiz olan gelir dağılımının kadınlar aleyhine yaşanan sonuçlarına da işaret edildi. Bülent Ecevit

Kadın sağlıkçıların neredeyse tamamıyaptığıişnedeniyle elde ettiği gelirin yeterli olmadığınıdüşünüyor

Kadın sağlıkçıların neredeyse tamamı yaptığı iş nedeniyle elde ettiği gelirin yeterli olmadığını düşünüyor Genel Sağlık-İş tarafından 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü öncesi yapılan “Pandemi ve kadın sağlık çalışanları” başlıklı araştırmaya göre pandemide kadın sağlık çalışanlarının sorunları büyüdü. Araştırmada, kadın sağlık çalışanlarının yüzde 77.5’i gündelik yaşamın devamı için borçlandığı ortaya çıkarken; yüzde 92.6’sı yaptığı iş nedeniyle elde ettiği gelirin yeterli olmadığını ifade etti. Yine araştırmaya göre kadın sağlık çalışanlarının yüzde 66.2’si işiyle ilgili gelecek kaygısı duyarken; yüzde 40.5’i de pandemi sürecinde işyerinde sözlü şiddete maruz kaldığını söyledi. Genel Sağlık-İş Genel Başkanı Zekiye Bacaksız, Cumhuriyet’e yaptığı değerlendirmede, kadın sağlık çalışanlarının tamamına yakınının ekonomik ve geçim sıkıntısı yaşadığını belirterek “Araştırmanın sonuçlarına göre kadın sağlık çalışanlarının neredeyse tamamı yaptığı iş nedeniyle elde ettiği gelirin yeterli olduğunu düşünmemektedir. Kadın sağlık çalışanlarının sorunları pandemi ile katlanarak büyümüştür” dedi.KREDİ BORÇLARIFarklı bölgelerde yaşayan 545 kadın sağlıkçı üzerinde yapılan ankete göre kadın sağlık çalışanlarının yüzde 84.2’si kredi kullandığını söyledi. Kadın sağlık çalışanlarının yüzde 61.1’inin ihtiyaç kredisi borcu varken yaklaşık yüzde 30’u da aylık kullanım dışında kredi kartı borçlu olduğu, mülkiyet (konut ve taşıt) amacıyla kredi borçlusu olanların ise yüzde 50’ler düzeyinde olduğu belirtildi. Yine kadın sağlık çalışanlarının yüzde 92.6’sı yaptığı iş nedeniyle elde ettiği gelirin yeterli olduğunu düşünmediğini belirtirken; yüzde 23.2’si Covid-19 geçirdiğini; yüzde 22.2’si de Covid-19 yakın temaslısı olduğunu belirtti. KAYGI VE KORKU HİSSİAraştırmaya göre kadın sağlık çalışanlarının yüzde 52.5’i pandemi sürecinde kaygı ve korku hissi yaşarken; bunu sırasıyla mutsuz olduğu zamanlar artanlar, stres bozukluğu yaşayanlar, depresyona girenler ve yalnızlık hissi yaşayanların izlediği görüldü. Kurumlarının kadın sağlık çalışanlarına yüzde 43.7’sinin pandemi sürecinde yeterli ve güçlü destek sunmadığını söylerken; yüzde 15.8’i kurum yönetimi tarafından yalnız hissettirildiklerini, yüzde 9.5’i ise mobbinge maruz kaldıklarını vurguladı. Araştırmaya göre kadın sağlık çalışanlarının yüzde 40.5’i pandemi sürecinde işyerinde sözlü şiddete maruz kaldığını, yüzde 66.5’i de pandemi sürecinde şiddet olaylarının arttığını düşünürken, yüzde 66.2’si işiyle ilgili gelecek kaygısı duyduğunu kaydetti. Kreş çağında çocuğu bulunan kadın sağlık çalışanlarının yüzde 34.5’i pandemi sürecinde çocuklarının bakımında zorlandığını söyledi. SÖZLÜ ŞİDDETE MARUZ KALDILARGenel Sağlık-İş Genel Başkanı Zekiye Bacaksız, kadın sağlık çalışanlarının tamamına yakınına göre Türkiye’nin temel sorunu ekonomi ve geçim sıkıntısı olduğunu söyledi. Bacaksız, özetle şunları söyledi: “Ankette kadın sağlık çalışanları, pandemi sürecinde yaşadıkları idari ve yönetimsel sorunlara dikkat çekmişlerdir. Zaman baskısı ve aşırı iş yükü kadın sağlık çalışanları açısından ciddi bir sorundur. Her on kadın sağlık çalışanından dördü pandemi döneminde sözlü şiddete maruz kalmıştır. En çok kadının istihdam edildiği sağlık hizmetlerinde; pandemi ile birlikte kadın, kreş hizmeti sağlanmayarak ebeveyn izni verilmeyerek mağdur edilmiştir. Kadınların refah düzeyinin artması sadece kadının değil, toplumun refahı için büyük önem arz etmektedir. Her türlü şiddetin son bulması, kadınların eşit ve adil bir dünya için örgütlü mücadelenin içinde yer alması inancıyla Sendikamız Genel Sağlık-İş ve Konfederasyonumuz Birleşik Kamu-İş’e bağlı sendikalarımızın üyesi emekçi kadınlar olmak üzere tüm kadınlarımızın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü kutluyoruz.” Sibel Bahçetepe

CİMER bir haftayıaşkın süredir internetüzerinden bilgi edinme hakkıbaşvurusu almıyor

CİMER bir haftayı aşkın süredir internet üzerinden bilgi edinme hakkı başvurusu almıyor Çalışmaları ve bütçesi ile sık sık gündeme gelen Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlı Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi (CİMER), bir haftayı aşkın süredir internet üzerinden başvuru almıyor. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı, basına ilişkin görevleri dışında CİMER aracılığı ile yurttaşlardan “istek”, “görüş/öneri”, “ihbar”, “şikâyet”, “bilgi edinme hakkı” ve “teşekkür” başlıkları altında başvurular alıyor. Bu başvuruların bazıları, CİMER’in iletişim numarasından da yapılabiliyor. Ancak bilgi edinme hakkı başvurusu, yalnızca CİMER’in internet sitesi üzerinden gerçekleştirilebiliyor. Sisteme e-Devlet üzerinden giren yurttaşlar, kimlik bilgileri, başvuru tipi ve başvuru konusu gibi konuları yazdıktan sonra, başvurunun muhatabı kurumu seçerek başvurusunu tamamlıyor. “Başvuruyu tamamla” diyen yurttaşlara, başvurularının kabul edildiğine dair bir bildirim çıkıyor ve başvuru numarası veriliyor. Ayrıca başvuruya ilişkin tüm süreç, başvuru tamamlandıktan sonra e-Devlet ve CİMER üzerinden “başvurularım” sekmesinden kontrol edilebiliyor. Ancak CİMER, bir haftayı aşkın süredir internet sitesi üzerinden hizmet vermiyor.‘ARIZA OLABİLİR’Sisteme giren ve bilgi edinme hakkı kapsamında başvuru yapmak isteyen yurttaşlar, sistemde gerekli tüm bilgileri doldurduktan sonra “başvuruyu tamamla” demesine karşın site, başlangıç sayfasına geri yönlendiriyor. Yurttaşlara, başvurunun tamamlandığına dair bildirim yapılmıyor ve başvuru numarası verilmiyor. e-Devlet üzerinden başvurularını kontrol eden yurttaşlar, başvurunun alınmadığını görüyor. CİMER’in iletişim numarasını arayan yurttaşlara ise “sistemde arıza olabileceği” söyleniyor ancak arızanın ne kadar süreceği belirtilmiyor. Yurttaşlar, bilgi edinme başvurusu yalnızca internet üzerinden yapılabildiği için de başvuru gerçekleştirememiş oluyor. Sefa Uyar

Hrant Dink davasında 130. Celse görüldü: Yine kararçıkmadı

Hrant Dink davasında 130. Celse görüldü: Yine karar çıkmadı Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin 6’sı tutuklu 76 sanığın yargılandığı davada, üye hâkimlerden birinin kalp ameliyatı olması nedeniyle karar çıkmadı. Duruşma karar için 26 Mart’a ertelendi. Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen, eski savcı Zekeriya Öz, gazeteciler, Jandarma ve eski Emniyet görevlilerinin de aralarında bulunduğu 6’sı tutuklu 76 sanığın yargılandığı davada, üye hâkimlerden birinin kalp ameliyatı olması nedeniyle karar çıkmadı. Duruşma karar için 26 Mart’a ertelendi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, tutuklu sanıklar Ali Fuat Yılmazer, Ercan Gün, Ramazan Akyürek, Muharrem Demirkale, Okan Şimşek, Veysal Şahin Ses ve Görüntülü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile katıldı. Tutuksuz sanıklardan Ali Öz, Reşat Altay, Celalettin Cerrah’ın da aralarında olduğu bazı sanıklar ile Dink Ailesi avukatları da duruşmada hazır bulundu.26 MART’A ERTELENDİDuruşmada, iki tanık dinlendi. Daha sonra mahkeme başkanı, mahkeme heyeti üyesi hâkimlerinden Ferhat Şahin’in kalp ameliyatı geçirdiğini belirterek karar çıkmayacağını söyledi. Mahkeme heyeti ara kararında, “Duruşma günü son sözlerinin alınması ile karar verileceği belirtilmişse de mahkememizde dosyaya üye hâkimlerden en baştan beri hâkim Ferhat Şahin ile hâkim Şenol Kartal’ın çıktığı, diğer üye hâkimlerimizin mahkememizde yapılan işbölümü uyarınca diğer dosyalara çıktıkları, üye hâkimlerinden Şahin’in kalp ameliyatı geçirdiği, bu duruşmaya aynı mahkemeden çıkan hâkim Mücteba Akkaya’nın arızi (gecici) olarak duruşmaya çıktığı, duruşmanın Şahin’in sağlık raporu nedeniyle 26 Mart’a bırakılmasına, sanıkların son sözlerinin alınarak hükmün açıklanacağının taraflara bildirilmesine” hükmedildi. Duruşma, 26 Mart’a karar açıklanmak üzere ertelendi.ADALETİ BULANA DEKDava öncesinde Hrant’ın Arkadaşları İnisiyatifi, basın açıklaması yaptı. Grup adına açıklama yapan Bülent Aydın, “Hrant Dink cinayeti davası 2007’den bu yana yani 14 yıldır sürüyor. Hrant için adalet için demeye devam edeceğiz. Bu cinayetten hemen sonra yüz binlerce kişiyle Hrant Dink’in arkasından yürürken söylediğimiz gibi bu cinayetin üstündeki karanlık perde kalkana, tüm ortakları gerçekten yargılanana ve hak ettikleri cezayı bulana kadar ‘Hepimiz Hrant’ız, hepimiz Ermeniyiz’ demeye devam edeceğiz” dedi.  Zehra Özdilek

Anayasa Mahkemesi’nin emeklilik hakkıyla ilgili kararı, yeni bir tartışma başlattı

Anayasa Mahkemesi’nin emeklilik hakkıyla ilgili kararı, yeni bir tartışma başlattı Emekli maaşı talebi için “çalıştığı işten ayrılma” şartının iptali, bu hakkı kullanmak isteyen işçinin kıdem tazminatını nasıl alacağı konusunda belirsizlik yarattı. Anayasa Mahkemesi (AYM), 3 Mart’ta Resmi Gazete’de yayımlanan kararıyla Sosyal Sigortalar Kanunu’nun (SSK) mülga 62. madde birinci fıkrasındaki “çalıştığı işten ayrıldıktan sonra” ibaresini anayasaya aykırı bularak iptal etti. Bu, emeklilik hakkını kazanan işçinin SGK’den maaş talebinde bulunabilmesi için çalıştığı işten ayrılma şartının iptali anlamına geliyor. YARGIDA EN AZ 2 YILAYM’ye itiraz için başvuru yapan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, düzenlemenin çalışma hak ve özgürlüğünü ihlal ettiğini ileri sürerken, AYM de kararında emekli maaşı bağlanacak işçinin tahsis taleplerine SGK’nin en geç 3 ay içinde yazılı yanıt verilmesinin öngörüldüğünü hatırlattı ve sigortalının yaşlılık aylığı talebinde bulunabilmesi için işten ayrılması gerektiği gözetildiğinde bu kuralın, işçinin 3 aylık dönemde herhangi bir gelir elde edememesine yol açacağını vurguladı. Ancak iptal kararının ardından uzmanlar ve sendikacılar arasında “peki, işçinin kıdem tazminatı ne olacak?” tartışması başladı.Çünkü normalde bir işçinin emekliliği geldiğinde, dilekçesi verilir, işten çıkışı yapılır, SGK’ye başvurulur ve 3 ay sonra emekli maaşı bağlanırdı. Ayrıca kıdem tazminatı işçiye ödenirdi. Çalışmaya devam etmek isteyenlerin de yeniden işe girişi yapılırdı. Ancak AYM’nin kararından sonra bu işçi işten ayrılma dilekçesi vermeyeceği için normalde kıdem tazminatını alamaz. Ayrıca işveren son dönemde olduğu gibi “Kod 29” kapsamında “ahlak ve iyi niyet kurallarına uymadığı” gerekçesiyle işçiyi işten atabilir ve tazminat en azından yargı süreci sonuna kadar yanar. Bu durumda kıdem tazminatının nasıl korunacağı önemli belirsizlik içeriyor. İşçi, yargıya başvurabilir ancak o da 2 yıl sürer.    Yine, AYM sadece SSK’de iptal kararı verdi. Kıdem tazminatı ise İş Yasası ve Yargıtay kararları ile güvence altında. AYM kararında İş Yasası’yla bağlantı kurmadığı için işveren haksız şekilde kıdem tazminatını ödemezse işçi yargıya başvurur ve tazminatını alabilir. Bu nedenle iptal kararının kıdem tazminatı için bir sonuç doğurmağı vurgulanıyor ama yargı süreçlerinin uzunluğu endişe kaynağı.BİRİKMİŞLER NE ZAMAN ÖDENECEK?Bir diğer tartışma ise emekliliği gelen ama işten ayrılmayan ve kıdemini almayan bir işçinin, bir süre sonra “artık işten ayrılmak istiyorum” demesi halinde tazminatın ne olacağıyla ilgili yaşanıyor. İşveren, işçinin bu talebine “hayır, olmaz” derse, işçi buna karşılık daha önceden hak ettiği kıdem tazminatını almak isterse ve yine işveren “ben seni işten atmıyorum” derse ne olacak? İşçi kendi isteği ile ayrıldığına göre tazminatını alamayacak mı? Süreç yine uzun süren yargıya mı taşınacak? Ayrıca emeklilik işlemleri SGK’de genelde 3 ay sürüyor, sonrasında birikmiş maaşlar da ödeniyor. Bu karardan sonra “zaten işçi maaşını almaya devam ediyor, 3 aylık birikmişi de sonra verelim” denirse ne olacak? Mustafa Çakır

Hükümetlere acilçağrıyapan dünya işçileri: Salgın ençokçalışanlarıvurdu

Hükümetlere acil çağrı yapan dünya işçileri: Salgın en çok çalışanları vurdu Türkiye’den aralarında Türk-İş ve DİSK’in de bulunduğu konfederasyonların da üyesi olduğu Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu, 30-31 Ekim 2021’de Roma’da yapılacak G20 Zirvesi için dünya işçilerinin taleplerini raporlaştırdı. Dünya işçileri, salgının düşük ücretli ve savunmasız çalışanları vurduğuna, yüz milyonlarca işçinin işlerini, çalışma zamanlarını ve gelirlerini kaybettiklerine dikkat çekti. Uluslararası sendikalar, hükümetlerden acilen Covid-19’un meslek hastalığı olarak tanınmasını, işçilerin aşılama ve toplu testlerden yararlandırılmasını istedi. Raporda yer alan talepler özetle şöyle:- Acil eylem olmadığı takdirde, kemer sıkma politikaları ile ateşlenen ve güvencesiz çalışma, yüksek işsizlik ve ekonomik belirsizlikle göze çarpan küresel ekonomi yine kırılgan ve eşitsiz bir iyileşme riskiyle karşı karşıya kalacak.- Kayıtlı ve kayıt dışı yüz milyonlarca işçi işlerini, çalışma zamanlarını ve gelirlerini kaybetti.  - Diğer krizlerde olduğu gibi Covid-19 da kadınları, gençleri, kayıt dışı çalışanları ve standart olmayan istihdam biçimlerindeki işçiler de dahil olmak üzere en düşük ücretli ve savunmasız çalışanları vurdu.- Bütün ülkelerdeki insanlar için aşılama, test ve tedavilere evrensel erişim pandemiden çıkmanın tek güvenilir yoludur. İlaç firmalarının kârları küresel halk sağlığının önüne konulduğu takdirde başarılamaz. - Ulusal hükümetlerin evrensel sosyal korumayı sağlamaları, uluslararası vergiden kaçınma uygulamalarını sona erdirmeleri, asgari kurumlar vergisi oranı, aşırı servetin yükselmesini engellemek için vergilendirme, finansal işlem vergileri ve servet vergileri gibi aşamalı vergilendirme önlemlerini desteklemeleri için gerekli mali alanı yaratmalarını sağlamak amacıyla yerel gelir seferberliği desteklenmelidir.KÜRESEL DAYANIŞMA İSTENDİ- Sosyal koruma sistemleri güçlendirilmeli, ruh sağlığı, yaşlı bakımı, erken çocukluk eğitimi, çocuk bakımı ve diğer sosyal bakım hizmetleri dahil olmak üzere ücretsiz ve evrensel sağlık ve bakım hizmetleri desteklenmelidir.- Borç azaltma ve silme işlemleri için uluslararası çabalar desteklenmeli ve dünyanın en azgelişmiş ülkelerinde evrensel sosyal korumayı desteklemek için bir “Küresel Sosyal Koruma Fonu” oluşturularak küresel dayanışma gösterilmeli.- Özellikle gençlik ve çıraklıklara odaklanarak kaliteli kamu eğitimine yatırım yapılmalı ve sosyal ortaklarla birlikte herkes için yaşam boyu öğrenmeyi sağlamak için iddialı bir gündem uygulanmalı. - ILO’nun kadınlar ve erkekler arasında “eşit değerde işe eşit ücret” ilkesinin uygulanmasını yasallaştırmak, izlemek ve yürürlüğe koymak ve işyerinde şiddeti ortadan kaldırmak için ILO’nun 190 sayılı sözleşmesi onaylanmalı. - Sağlık ve bakım alanında kamu yatırımları artırılmalı. - Eğitim ve öğretimde fırsat eşitliği sağlanmalı. Mustafa Çakır




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter