Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Sunday, 06.08.2025, 01:19 PM (GMT)

News - Haberler

İkinci el online otomobil satışlarında son durum

İkinci el online otomobil satışlarında son durum İkinci el online binek ve hafif ticari araç pazarında satışlar, şubatta ocak ayına göre yüzde 10,9 artarken, araç fiyatları bu dönemde ortalama yüzde 1,3 geriledi. /Archive/2021/3/10/120656352-arac.jpgIndicata'nın ikinci el online pazar raporundan derlenen verilere göre, Türkiye ikinci el online binek ve hafif ticari araç pazarında şubatta ocak ayına kıyasla yüzde 10,9 artışla toplam 123 bin 497 adet satış (ilandan tamamen kaldırılan araçlar satılmış kabul edildiğinde) gerçekleşti.Bu dönemde ikinci el online satışlar içinde binek araçların payı yüzde 80, hafif ticari araçların payı yüzde 20 oldu.Geçen yılın şubat ayında 157 bin 483 araç satılmıştı. Satışlarda Şubat 2020'ye göre yaklaşık yüzde 22 ve 2020'nin Ocak-Şubat dönemine göre de yüzde 25'lik azalış kaydedildi.İLANA ÇIKAN ARAÇLARIN YÜZDE 41'İ SATILDIGeçen ay ikinci el online binek ve hafif ticari pazarında ilana çıkan araç adedi 2020'nin aynı dönemine göre yüzde 76, bir önceki aya göre de yüzde 13 artarak 302 bin 551 oldu.Şubatta ilana çıkan araçların yüzde 41'i satıldı.ELEKTRİKLİ OTOMOBİL SATIŞI 356 ADET OLDUTürkiye ikinci el online binek ve hafif ticari pazarı motor tipine göre değerlendirildiğinde, şubatta en yüksek payı 78 bin 949 adet ve yüzde 63,93 payla dizel otomobiller aldı.Dizel otomobilleri, 43 bin 291 adet ve yüzde 35,05 payla benzinli, 852 adet ve yüzde 0,69 payla otogazlı otomobiller takip etti.Elektrikli otomobillerin payı 356 adetle yüzde 0,29 ve hibrit otomobillerin payı da 49 adetle yüzde 0,04 olarak belirlendi.ŞUBATTA PAZARIN LİDERİ C SEGMENTİ OLDUSegment bazında ele alındığında, geçen ay pazarın lideri 39 bin 655 adetlik satış ve yüzde 40,2'lik payla C segmenti oldu. C segmentinden sonra en fazla satış yüzde 22,8 pay ve 25 bin 452 adetle B segmentinde kaydedildi.Şubat ayı segment bazında ocak ile kıyaslandığında satışlarda en fazla artış yüzde 50 ile A, yüzde 16 ile B-SUV ve yüzde 5 ile B segmentinde gerçekleşti.SENE BAŞINDAN İTİBAREN FİYATLARDA YÜZDE 2,7'LİK DÜŞÜŞ KAYDEDİLDİŞubatta ilanlar üzerinden yapılan analize göre, ikinci el online binek ve hafif ticari araç pazarında bir önceki aya göre ortalama yüzde 1,3'lük fiyat düşüşü oldu. Sene başından itibaren fiyatlarda yüzde 2,7'lik düşüş kaydedildi.İkinci el pazarında en çok satışı gerçekleşen ilk 28 markanın 200 modeline ait 800 varyantın 15 farklı model yılındaki 67 bin 650 adet ilanının fiyat değişimleri incelenerek yapılan analize göre, en fazla fiyat düşüşü A, B-SUV ve F segmentinde gerçekleşti.İNTERNETTEN KALDIRILDIĞINDA "SATIŞ" OLARAK SINIFLANDIRILIYORÖte yandan, makine öğrenmesi, yapay zeka ve büyük verinin birleşmesinden oluşan iş zekası seti Indicata, Türkiye'deki ikinci el online araç pazarını tarayarak günlük 450 binden fazla ikinci el araç datasını analiz ediyor.Rapordaki satış verileri, ikinci el ticareti yapan kurum ve kuruluşların online pazarda verdikleri ilan verilerine dayanırken, bu verilerin içinde bireysel araç ilanlarına ait veriler bulunmuyor.Online platformda ikinci el ticareti yapan kurumlar, iki sebeple satışa sundukları araçların ilanlarını geri çekiyor. Birincisi, değişen pazar koşullarına göre ilandaki araçların fiyatını revize ederek yeniden ilanı yayınlıyorlar. Bu ilanların yeniden ne zaman yayınlandığı da Indicata tarafından takip ediliyor.İkinci olarak ise ticaret yapan kurum, aracını sattığı için ilandan çekiyor ve yeniden satışa sunacağı bir aracının ilanını yayınlıyor. Bu ikinci grup araç ilanları, yani ilandan tamamen kaldırılan araçlar "satış" olarak kabul ediliyor. AA

CHP'ye katılan Cihangirİslam'dan ilk açıklama

Türkçe Haberler En Son Başlıklar CHP'ye katılan Cihangir İslam'dan ilk açıklama Saadet Partisi'nden istifa eden İstanbul Milletvekili Cihangir İslam, CHP'ye katıldı. İslam'a rozetini CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu taktı. İslam yaptığı ilk açıklamada “Ülkemiz, CHP ve kendim için hayırlı olmasını diliyorum” dedi. “Metot ve görüş farklılıkları, bunun yanında vesayetten ari, özgürlükçü, demokratik, çoğulcu, eşitlikçi ve her kesimi kucaklayan bir anlayışın hakim olmasına dair inancım genel anlamda istifa gerekçelerimi oluşturmuştur” sözleriyle geçen yılın mart ayında Saadet Partisi'nden istifa eden Cihangir İslam, CHP'ye katıldı.CHP'ye katılması ile ilgili Twitter'dan açıklama yapan İslam, şunları söyledi:“Siyasi hayatıma "Adalet Yürüyüşü"nde birbirimizi yakından tanıma fırsatı bulduğumuz ve kaynaştığımız Sayın @kilicdarogluk ve @herkesicinCHP  ile devam etme kararı verdim. Gösterdikleri samimiyete ve teşvike teşekkür ediyor; Ülkemiz, CHP ve kendim için hayırlı olmasını diliyorum.Saadet Partisi ve Hasparti Kurucularındanım. 2018 seçimlerinde CHP listesindeki Saadet kontenjanından İstanbul Milletvekili seçildim. Görevime bir yıldır bağımsız olarak devam ediyordum. Bugüne dek elimden geleni yapabilme gayreti içinde oldum; İnşallah böyle devam edeceğim.Kararımı destekleyenlere teşekkür ediyorum. Eleştiri benim için çok değerlidir ve kıymetini bileni daha iyiye taşır. İster içeriden ister dışarıdan, bütün eleştirenlere içtenlikle teşekkürlerimi sunuyor; esirgememelerini diliyorum. Saldırılara ve saygısızlıklara bir sözüm yok.Türkiyemizin acil ihtiyacı olan şey normalleşmedir. Problemlerimizin çözümü için öncelikle özgürce, gönüllü olarak birarada yaşayabildiğimiz, adil bir toplum haline gelmeliyiz. Bunun için birbirimizi tanımaya, müzakere etmeye ve karşılıklı saygıya ihtiyacımız var. Gerisi kolay!Tarihte bir çok özellikleri birbirine benzeyen iki topluluğun akibetinin farklı olduğunu görürsünüz. Biri kavgalar içerisinde yok olup gitmiş; diğeri ise bir cazibe merkezi haline gelerek gelişmiş, hatta gönüllü katılımlarla büyümüştür. İradelerimizin önemli olduğunu düşünüyorum.Bütün insanların kendimiz gibi inanmasını, düşünmesini ve yaşamasını hayal etmek masum bir istek; bunu zorla gerçekleştirmeye çalışmak zulümdür. İnsanın kendini gerçekleştirme hakkı dokunulmazdır.Özgürce birarada yaşamanın ilkesi budur. Cazibe merkezi olmanın sırrı da buradadır.”Siyasi hayatıma "Adalet Yürüyüşü"nde birbirimizi yakından tanıma fırsatı bulduğumuz ve kaynaştığımız Sayın @kilicdarogluk ve @herkesicinCHP ile devam etme kararı verdim.Gösterdikleri samimiyete ve teşvike teşekkür ediyor;Ülkemiz, CHP ve kendim için hayırlı olmasını diliyorum. https://t.co/dU7pEqbAhx— cihangir islam (@cihangirislam) March 9, 2021 cumhuriyet.com.tr

Emekçi kadınlar: "Yapamayacağım duygusunu dayanışma ile aştım"

Emekçi kadınlar: "Yapamayacağım duygusunu dayanışma ile aştım" "Metal sektörün çelik kadınları" yazı dizinin dördüncü sayısı okurlarla buluştu: "İşe girmek için bir yıl bekledi. Açıköğretimde finans okuyorken dondurdu. Daha mantıklı bulduğu için iş güvenliğinde devam etmek istiyor. Halen grup lideri..." "Metal sektörünün çelik kadınları" yazı dizinin üçüncü sayısına buradan ulaşabilirsiniz.Zımpara ile başladığı işte, bir erkeğin yaptığı işi bir kadının da kolaylıkla yapabileceğini gösterme duygusu çok gurur verici Esra Özcan’a göre. Yedi yıldır çalıştığı fabrikada kendisini gelecekte bölüm müdürü olarak görüyor.ESRA ÖZCAN Grup Lideri31 yaşında, 23 yaşında çalışmaya başlıyor Ford Otosan’da.. Daha önce bazı işlerde çalışıyor ama düzenli değil; sigorta, sendika, yol, yemek yok. Evlendikten sonra taşınıyor Gölcük’e... İlk çocuğu oluyor. Çocuk biraz büyüyünce başvuruyor fabrikaya. Bir yıl bekliyor. Sonra görüşmeye çağırdıklarında kocası, belki büyük ve kalabalık bir yer olduğu için çalışmasını istemiyor, hatta caydırıcı olur diye taksi parası vermiyor görüşmeye gitmesin diye... “Ama ben istiyordum. Bir şekilde hallettim ve işe girdim. Ürktüm, yapamayacağım duygusu oldu. Ancak dayanışma ile bu duyguyu çok çabuk aştım” diye anlatıyor Esra ilk günleri...Tabii ki bilindik, “Elinin hamuruyla ne arıyorsun burada, kocan baksın işte. Çocuğun da daha küçükmüş” diyenler kadar, oradaki varlığının çok önemli olduğunu hissettiren çalışma arkadaşları da oluyor. Ne de olsa her türlü insan var, geri kafalı olanlar da olacaktı Esra’ya göre. Çok takılmıyor oralara... Ama çocuk küçük olunca yaşadığı duygusal dalgalanma daha fazla oluyor. Hasta olduğunda bırakıp gitme zorunluluğu ağır geliyor. Neyse ki şimdi her şey daha organize evde. Çünkü neredeyse çalışan kadınların çok büyük bir kesiminde olduğu gibi anne ya da kayınvalide en büyük destek oluyor. Onların olmadığı yerde komşular devreye giriyor. İlla ki bir yol bulunuyor. “Birkaç yıl sonra eşimi de fabrikada çalışmaya ikna ettim” diyor Esra. Ortamı görünce kendisi de evde yardımcı olmaya başlıyor. Şimdi ikinci çocukları iki yaşında ama hayat daha kolay ilerliyor artık...PİYANGONUN DA BÜYÜĞÜ...Çalışmaya iten şeylerin başında kendi ayakları üstünde durmak istemesi yatıyor. Zaten evde boş duramaz, oturamaz. Öğrenci iken bile bir şeylerle ilgileniyor. Düzensiz olsa bile işlere girip çıkıyor. Büyük hedefleri var. Milli piyango çıkacaksa bile büyük ikramiye çıksın istiyor, küçük ikramiye ile yetinmek istemiyor. Çalışıyor, başarıyor, şu an grup lideri... Açıköğretimde okuduğu bankacılık ve finans programını donduruyor. Daha mantıklı bulduğu için ileride iş güvenliğinden devam etmek istiyor. Kendisini ileride bölüm müdürü olarak görüyor.İMRENİYORÜç kardeşler, biri erkek, diğeri kız, kardeşler onun kadar cevval değil. Fabrikadaki 17-20 yıllık çalışan kadınları gördüğünde onlara imrenerek bakıyor. 20 yıldır emek veren kadınlar... Bir gün kendisi de öyle olmak istiyor. İleride küçük de olsa bahçeli bir evi olsun istiyor. 16.00-22.00 vardiyası onu en çok zorlayan vardiya. Çünkü çocuk okula gittiğinde 15.00’te çıkıyor, kendisi işe gitmek üzere evden ayrılıyor. Gece geldiğinde çocuklar uyumuş oluyor. Ama eşler aynı vardiyada değilse büyük sorun değil...Hem işyeri hem de sendikal eğitimlerden çok şey öğrendiğini düşünüyor. Eğitimlerde, kişisel gelişimden kadınların köle olmadığına, kadının erkeğin cinsel oyuncağı değil hayat arkadaşı olduğu, erkeklerin evlerde iş yaptığında kılıbık olmadığı, yapması gereken bir şeyi yaptığının anlatıldığını dile getiriyor Esra... İşyerindeki sorunlara hızlı bir şekilde müdahale ediliyor. Pandemide gelirlerinde düşme olmadı. Giderleri bir miktar arttı. Vakıf destek oldu. İşyerinin çalışanları için kurduğu vakıf, üç yıl ve üstü çalışanlara gereksinim duyulan zamanlarda, geri ödemesi faizsiz olmak üzere katkı sağlıyor.Çocuklar için aylık 800 liralık gelir de çocuk bakımı konusunda ciddi bir katkı sağlıyor. Çocuk bakım parası, çocuk 5.5 yaşına gelene kadar veriliyor. FARKLI BİR AİLEFabrikada gösterilen dayanışma, orada farklı bir aile var duygusu yaşatıyor Esra’ya. Değişik bölümlerde çalışıyor. Şimdi kendisini tamamen oraya ait biri olarak görüyor. “Burada yapamayacağım şey yok, bunu biliyorum. Şimdi yapamadığımı ileride yapabileceğim” diye düşünüyor. Kadınların sayısı artıyor hızla. Zaten hedef var 2020’de yüzde 35 kadın, 2023’te yüzde 50 kadın çalışan diye...‘HAYIR’ DEMEYİ ÖĞRENDİM“Çalışmak, üretmek ne kazandırdı” diye soruyorum, anlatıyor Esra: Getirisi çok, aslında özgüvenli idim ama onun burada daha iyi ortaya çıktığını gördüm. İnsanlara hayır diyebilmeyi öğrendim. Burada insanların gelişimi için büyük yatırım yapılıyor, bu çok değerli. Bizim aile kültürü çok farklı, biraz tutucu... Burada kendi ayaklarım üstünde durmanın ne kadar gerekli olduğunu öğrendim. Ekonomik olarak zaten getirisi büyük. Düğün borçlarımızı kendimiz ödedik, nefes aldık, ev aldık ödüyoruz. Önceden düşünürdük bu hafta sonu bir yere gidelim mi diye, şimdi istersek gidebileceğimizi biliyoruz. Pandemi olmadığı zamanlarda gidiyorduk... Para olmayınca ailevi sorunlar olabiliyor, şimdi hiçbir sorun kalmadı. Çocukların eğitimi için yatırım yapabiliyoruz.Aldığım ücretten memnunun, bir memurdan daha çok kazanıyorum. Çalıştığımız kurumu soranlara yanıt verdiğimizde “Aa iyisiniz” diyorlar.. Bu da bence çok iyi...EŞİN DESTEĞİ ÖNEMLİKendisini geliştirme konusunda kararlı. Eşin bu konularda aldığı tavır ve destek önemli. Erkeklerin yaptığı her şeyi kadınlar da yapar, kaza yaptığında bir süre arabaya binemiyor ama eşinin desteği ile bu durumdan kurtuluyor. İş yaşamı özellikle de sanayi işçiliği erkeği de değiştiriyor. Evlerde ciddi yardımları olabiliyor. Eşin, çalışan kadının yanında olması önemli, başlarda biraz sıkıntı yaşıyor Esra, ama sonraları düzeliyor her şey...FATURA ÖDERKEN EŞİT İŞ YAPARKEN DEĞİLDokuz yıldır sendika temsilciliği yapıyor. Güne bazen servis sorunuyla bazen çay makinesinin bozulması şikâyetiyle başlıyor. Evli ve çocuklu kadınlar, ev işi - çocuk bakımı konularında ezilebiliyor. Erkek, kazanılan paranın harcanmasında kadından eşitlik bekliyor ama ev işlerinin yapımı söz konusu olunca “Kadın değil misin yaparsın” bakışı ortaya çıkıyor...SEMA KUL Türk Metal Sendikası Gölcük İşyeri Temsilcisiİşletme okuyor, yüksek lisans yapıyor. O da fabrikada pek çok serviste çalışıyor. Dokuz yıldır sendika temsilcisi... Tüm işçilerle görüşebilmek için gündüzleri fabrikada. Böyle olunca herkesle denk gelme olanağı oluyor. Fabrikaya 22 yaşında gidiyor. 18 yıllık işçi. Pek çok alanda çalışıyor. Şimdi esas olarak sendika ile ilgili görevleri yapıyor. İşçilerin her türlü sorunları ile ilgileniyor. “Artık bir Güzin Abla gibiyim” diyor. Dokuz temsilciden tek kadın temsilci o...Yalnız işyerindeki sorunlar değil, kişisel, psikolojik akla gelebilecek pek çok sorunuyla ilgileniyor işçilerin. Ford Otosan’da 6 bin 300 erkek, 1200 kadın işçi var. Gün bazen bir servis şikâyetiyle başlıyor. Bazen de sorunsuz bitiyor. Çorba soğuk, kıl çıktı, su sebilleri temiz değil... Genellikle iş dışındaki sorunlar işyerine taşınıyor. Çözümü zaman alan sorunlar... Bekâr kadınların pek sorunu olmuyor. Ama evli kadınlarda en çok çocuk bakımı ve vardiya sorun olarak yaşanıyor. Hele çocuklar hastalanınca, kadınlar büyük bir duygusal boşluğa düşüyor. Ev işleri, iş yükünün yoğunluğu onların yeterince dinlenmelerini önlüyor. Kadın sürekli kendi zamanından veriyor. Kadın işçi sayısı azken erkeklerin yardımlaşma ve koruma, sahiplenme güdüsü daha fazla imiş. SAYI ARTTI, SORUN ARTTISonra kadın işçi sayısında yüzde 25 kota geliyor. Rahmetli Mustafa Koç zamanında, “HeForShe” hareketiyle sayı aniden artıyor. Kadın işçiler büyük bir saygı ve sevgiyle anıyor Mustafa Koç’u...Sayının artmasıyla tablo da biraz değişiyor. “Sayı çoğalınca erkekler kadınlar aşık atmaya başladı.. Kalite kontrol yapan bir kadına, erkek işçiler ‘madem aynı parayı alıyorsun’ diye bakışları değişti. Zor işlerde çalışınca mızmızlanmayın o zaman lafları gelir oldu. Erkeklerin yetiştirilme tarzından kaynaklanan kendini üstün görme ve sahiplenme hali, kadınlar azınlıktayken sahiplenme, çoğunluk olunca diş göstermeye dönüştü” diye anlatıyor Sema Kul.Halbuki bu kadınlar küçük binek değil ticari araçlar, transporter, kamyon üretiyor. Üretimin her aşamasında varlar. Vida sıkıyor, koltuk yerleştiriyor, otomasyonu sağlıyor. Bu kaprisleri de aşarlar tabii...BİR AY DESTEKLE ÜRETİMİşbaşı için önce eğitim alıyorlar 15 gün, sonraları bu 10 güne düşüyor. Atölyelere geldiklerinde bir aya yakın grup liderinin desteği ile çalışıyorlar. Çocuğun eğitiminden ev işine kadınlar ilgileniyor genellikle. Çamaşır yüzde 90 kadının işi. Hele şimdi çocukların eğitimlerinin takibi önemli ölçüde kadına kalmış durumda. Evdeki temizlik, alışveriş yine öyle... Çok kadın tanıyor Sema Kul, “Bu işlerin hepsini yapıyorsam adamla ne uğraşacağım” deyip ayrılan. Ve evi de çocuğu da işi de gayet güzel yürüten... Çünkü karıkoca birlikte çalışıyorlar. Ev alınıyor, araba alınıyor, birinin ücreti krediye gidiyor, diğer tüm ihtiyaçları karşılıyor. Ama ev işlerinin hepsi kadından soruluyor. “Ee oldu mu şimdi” diyor kadın haklı olarak...“Kadınlar ne kazandı burada çalışarak” diye soruyorum: “Bir bütüne ait olmanın verdiği güveni, ben de varım duygusunu, birey olmayı... Benim de katkım var, düşüncelerim var güvenini kazandıklarını görüyorum. Ailesi tarafından susturulan, bastırılan, konuşturulmayan, sen bilmezsin denilen kadınların, burada maddi güç kazanmasıyla paylaşan, toplumda kendisine bir yer edinen, ben de varım diyen birine dönüştüğünü gördüm... Kadınların önemli bir bölümü burada evrim geçiyor. Kendisine yapılanları, haksızlık gördüğü şeyleri kabul etmiyor. Bana yaptıkları yeter diyen çok kadın gördüm” diye anlatıyor Sema Kul.Kadınların daha kariyer odaklı olmasını istiyor. İletişim konusunda ciddi bir yol alınması gerektiğini düşünüyor. Gelen sorunların 10 tanesinden 7’si iletişim kaynaklı sorunlar. Bu alanda bir dizi sendikal eğitimler düzenleniyor ama yeterli değil. Kadınların daha çok rol model olması gerektiğine inanıyor işyerinde de sendikada da... Olcay Büyüktaş

Hükümet sadece varlıktan bahsediyor. Merkez Bankası’nın net 61 milyar dolar açığıvar

Hükümet sadece varlıktan bahsediyor. Merkez Bankası’nın net 61 milyar dolar açığı var Eski Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı: Türkiye’nin en can yakıcı sorunları, işsizlik, hayat pahalılığı ve yoksulluk. Bunlarda iyileşme sağlanmadığı müddetçe kur 8.50 liradan 7.50 liraya geriledi diye halkımızın rahatlamasını beklemesinler. Eski Hazine Müsteşarı ve DEVA Partisi Ekonomi ve Finans Politikaları Başkanı İbrahim Çanakcı, hükümetin sadece Merkez Bankası’nın (TCMB) varlıklarından bahsettiğini, borçlarından bahsetmediğini ve böylece halkı yanılttığını söyledi.Çanakcı, “11 yıldan fazla Hazine Müsteşarlığı yaptım. Merkez Bankası’ndaki, kamu bankalarındaki arkadaşlarımıza da soruyorum, döviz satış işlemlerinin nasıl bir yöntemle yapıldığıyla ilgili onlardan da tatminkâr bir cevap alamıyoruz” dedi. Gelinen noktada enflasyonun arttığını, faizin iki kattan fazla yükseldiğini, TL’nin çok ciddi değer yitirdiğini, bütçe açığı ve borcun patladığını vurgulayan İbrahim Çanakcı ile TCMB rezervlerini ve piyasadaki son gelişmeleri konuştuk.- Merkez Bankası döviz rezervleri eksiye indi ama hükümete göre 95 milyar dolar rezerv var. Gerçekten rezerv var mı?Hükümet sadece varlıktan bahsediyor. Yükümlülükten bahsetmiyor. 19 Şubat verilerine göre TCMB’nin altın ve döviz rezervlerinin toplamı 94 milyar TL. Bu varlık kısmı. TCMB’nin 140 milyar TL de borcu, yani yükümlülüğü var. TCMB’nin net döviz pozisyonu 46 milyar dolar ekside. Bunun içinde 15 milyar dolar Hazine’ye ait döviz mevduatı da var. Bunu da düşersek TCMB’nin net 61 milyar dolar açığı var.Deniliyor ki TCMB, dövizlerini piyasa kurallarına uygun sattı. Dövize doğrudan müdahaleleri hukuka uygun gerçekleştirdik diyorlar. Bu doğru değil. TCMB, Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden önce de döviz müdahaleleri ve döviz alım satım ihaleleri düzenliyordu. Ama TCMB’nin, bu müdahalenin ne zaman yapıldığı ve ne kadar döviz satıldığı, ne şekilde döviz alımı yapıldığı internet sitesinde yayımlanıyordu. Ama en son döviz alım satım ihalesi 27 Temmuz 2011, en son doğrudan döviz müdahaleleri de 23 Ocak 2014’te yapılmış görünüyor. Peki, 2019-2020’de yapılan döviz müdahaleleri maden piyasa kurallarına uygun yapıldıysa neden gizlendi, neden TCMB internet sitesinde yayımlanmadı?Bu satışlar önümüzdeki günlerde hangi tarihlerde ne kadar tutarda, hangi kur üzerinde döviz satılacağını hükümet açıklamak zorunda.- İhale tarihleri açıklanmadığına göre ne oldu bu paralara? İhaleler yapılmadı mı?11 yıldan fazla Hazine Müsteşarlığı yaptım. Merkez Bankası’ndaki, kamu bankalarındaki arkadaşlarımıza da soruyorum, bu döviz satış işlemlerinin nasıl bir yöntemle yapıldığıyla ilgili onlardan da tatminkâr bir cevap alamıyoruz. 6 Kasım’da değişen TCMB başkanının en büyük vaadi şeffaflıktı. Öyleyse açıklansın. Hükümet şöyle bir algı vermeye çalışıyor: Biz bu işlemleri pandemiyle mücadele kapsamında yaptık diyor. Bununla sadece yapılan vahim hataların üzerini örtüyorlar. Gelinen noktada ne enflasyon ne kur düştü ne de faiz düşük seviyede kalabildi.DELİK BÜYÜK, YAMA KÜÇÜK- Gelen zamlardan, vergi artışları bütçedeki kara deliği kapatmaya yeter mi?Yetmez tabii ki. Bunun kapatılması için kapsamlı, güven verici, tutarlı bir kadronun ve politikanın olması lazım. Bir tabir var: Delik büyük, yama küçük. O kadar büyümüş ki o delik, bir tarafını kapatmaya çalışsanız diğer tarafı açılıyor. Bunu halkın sırtına zamlarla, vergilerle yüklenip kapatmak mümkün değil. Ekonomi büyüyecek, istihdam artacak ki bütçenin gelirleri de artsın. Bütçede çok ciddi bir önceliklendirme yapmak gerekiyor. Şu anda herhangi bir israfla mücadele önlemi görmüyorum.- Yüksek kur, yüksek enflasyon, yüksek faiz, düşük büyüme ve işsizlik... Yurttaş daha ne kadar dayanabilir?Eğer ekonomideki sorunları kalıcı olarak çözmek istiyorsanız topyekûn bir değişim gerekiyor. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçmek lazım. Hukukun üstünlüğünün, yargı bağımsızlığının tahsis edilmesi. Kuralların, kurumların, liyakatin esas olduğu bir kamu yönetimi şart. Adil rekabet olmalı. Güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı büyüme modeline geçilmeli. Yeni bir sosyal yardım modeli geliştirilmeli. Bunlar yapılmadığı sürece hep bir bacak eksik kalacaktır.- Kredi geri ödemeleri de başlıyor. Yurttaşı nasıl günler bekliyor?Halkımıza doğrudan destek sağlayın demiştik. Ama hükümet halkı borçlandırma yoluna gitti. Küçük esnaf ve KOBİ’lerin borcu 225 milyar liradan fazla arttı, şu anda 824 milyar lira borçları var. Çiftçinin, yurttaşın borcu yüzde 50 civarında arttı. Şimdi bunların geri ödeme vadesi geldi. Bunun banka bilançolarına yansımasını engellemek için de takibe alma sürelerini uzattılar. Sıkıntıların önemli bir kısmını halının altına süpürdüler. Ertelenen işsizlik, ertelenen borçlar, ertelenen enflasyon, hayat pahalılığı önümüzdeki dönemde tekrar iktidarın önüne gelecek. Sadece takipteki krediler değil, ikinci grup kredilerde de ciddi bir artış söz konusu. İkinci grup krediler takip aşamasına gelince sorunlar daha da büyüyecek.KUR, ENFLASYON, FAİZ ARTIYOR- Bu noktaya gelirken asıl hatalar nerede yapıldı?Esas hatalar politikaların tasarımında yapıldı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilince Merkez Bankası’na ciddi müdahaleler yapıldı. TCMB’nin hareket alanı ciddi daraltıldı. Bir taraftan bütçe açığı patladı. Öbür yandan bizim 2012 başında artık sona erdirdiğimiz iç piyasadan döviz, altın tarzı borçlanmalara geri dönüldü. Bu kur üzerinde ciddi baskı oluşturdu. Esas yanlış, kuru baskı altına sokan politikalardan kaynaklandı. Türkiye serbest dalgalı kur rejimi uygulayan bir ülke. Eğer siz belli bir kur seviyesini tutturabilmek için rezervlerinizi harcıyorsanız bu, kur rejiminizi de değiştirdiğiniz anlamına geliyor. Yanlış politikalarda ısrar etmeselerdi böyle bir neticeye maruz kalmazdı ülkemiz. Bu döviz rezervlerini de heba etmezdi, çarçur etmezdi. Ortada çok açık bir başarısızlık var. Gelinen noktada enflasyon artıyor, faiz iki katından fazla yükselmiş, TL çok ciddi değer yitiriyor. Bütçe açığı ve borç patlıyor. Bu sorunun kök nedeni Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçiştir.HAZİNE KUR RİSKİNİ ÜZERİNE ALIYOR- Hazine bu dönemde dövizle iç borçlanmaya da gitti. Bu ne tür riskler getiriyor?Biz sıfırlama yönünde adım atmıştık. Çünkü bu tarzda borçlanma hem Hazine için risk hem de dolarizasyon yaratıyor. Hazine’nin döviz cinsinden gelirleri sınırlı olduğu için tüm kur riskini üzerine almış oluyor. 2017’de yapılan altın cinsi borçlanmaların ödeme vadesi geldiğinde bazılarının Hazine’ye maliyeti yüzde 100’e vardı. Aynı dönemde Hazine iç piyasada TL cinsinden borçlansaydı maliyeti yüzde 15 civarında olacaktı.Döviz ve altın fiyatlarındaki sıçrama da maliyetleri ciddi artırdı. Bu hem Hazine’nin faiz ödemelerini hem de bütçe açığını ciddi anlamda artırdı. Hazine bu yıl 180 milyar lira faiz ödemesi öngörüyor, toplam bütçe açığı 240 milyar TL civarında bekleniyor. Bunlar hep halkın sırtına yüklenen yükler. Her güne yeni bir zamla kalkıyoruz.Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildiğinde Hazine’nin borç stoku 970 milyar liraydı, şimdi 1 trilyon 830 milyar TL’nin üzerinde. Her alanda ciddi hatalar yapıldı ve tablo da ağırlaştı.İYİLEŞME YOK- Ekonomideki kötü gidişata dur demek için TCMB Başkanı ile Hazine ve Maliye Bakanı değişti ama gelinen noktada pek bir başarı da sağlanmadı. Enflasyon ve kur yükseliyor, ne diyeceksiniz?Başta fiyat istikrarına çok vurgu yaptılar. Politika faizi iki katından fazla artırıldı. Bunlar piyasada nispi bir iyileşme sağladı. Ama politikaların sürdürülebilirliğiyle ilgili kuşkular devam ettiği için de iyileşme de kalıcı olmadı. En ufak iç ve dış gelişmede piyasaların hareketlendiğini görüyoruz. Çünkü tutarlılık, öngörülebilirlik, şeffaflık, sıkı duruş gibi konularda somut adımlar atılmadı. Hiçbir göstergede kalıcı ve kayda değer bir iyileşme olmadı. Çok ciddi bedel ödedik. TCMB’nin 130 milyar dolara yakın rezervi çarçur edildi. Ülkenin borcu patladı. Toplumun tüm kesimleri ağır bir borç yükü altına girdi. Türkiye’nin yakıcı sorunları devam ediyor.- Hangileri o can yakıcı sorunlar?Birincisi işsizlik, ikincisi hayat pahalılığı, üçüncüsü bu ikisinin ortaya çıkardığı derin ve yaygın yoksulluk. Türkiye’nin gerçek sorunları bunlar. Bunlarda iyileşme sağlanmadığı müddetçe döviz kurları 8.50 liradan 7.50 liraya geriledi diye halkımızın rahatlamasını beklemesinler. Hükümet bunları görmemekte ısrar ediyor. Şehriban Kıraç

TEDMEM’den TIMSS 2019 değerlendirme raporu

TEDMEM’den TIMSS 2019 değerlendirme raporu Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu TEDMEM tarafından "Türkiye’nin TIMSS 2019 Performansı Üzerine Değerlendirme ve Öneriler’’ raporu hazırlandı. Türkiye’de, matematik ve fen bilimleri başarıları coğrafi bölgelerde genel bir iyileşme gösterse de bölgeler arası başarı farkları keskin bir biçimde devam ediyor. Hem matematik hem de fen bilimlerinde her iki sınıf düzeyinde de en başarılı öğrencilerin olduğu bölge Doğu Marmara, en düşük ortalamaya sahip olanlar ise Güneydoğu Anadolu bölgesindeki öğrenciler. Bu iki bölgedeki öğrenciler arasındaki başarı farkı en çok 4. sınıfta belirginleşiyor. Türk Eğitim Derneği’nin düşünce kuruluşu TEDMEM tarafından "Türkiye’nin TIMSS 2019 Performansı Üzerine Değerlendirme ve Öneriler’’ raporu hazırlandı. Raporda, TIMSS 2019 bulguları Türkiye açısından incelendi, Türkiye’nin matematik ve fen bilimleri performansı, farklı yeterlik düzeyleri, öğrenme alanları ve bilişsel alanlardaki başarı durumu, uluslararası ortalamayla kıyaslanarak değerlendirildi. Raporda incelenen öğrenme çıktıları ile ilgili değişkenler arasında öğrenmeyi destekleyen ev-aile ortamı, öğrencilerin ailelerinin ekonomik durumları, okul kaynakları, okul disiplini ve güvenliği, öğretmenlerin mesleki deneyimleri, mesleki gelişim süreçleri, iş doyumları, öğretme ve öğrenme sürecinde süre, konu, kapsam ve sorunlar, öğrencilerin derslere yönelik tutumları ve öğrenci başarısı bulunuyor. Raporda yer alan tespitler ve öneriler şöyle: - Matematik ve fen bilimlerinde ileri yeterlik düzeyine ulaşan öğrenci oranı, Türkiye’de uluslararası ortancadan daha yüksektir. Ancak alt düzeye dahi ulaşamayan öğrenci oranı da uluslararası ortancadan daha yüksektir. Türkiye’de ortaokul yıllarında matematik başarısı düşüş göstermekte ve alt düzeyin altında kalan öğrenci oranı artmaktadır.- Türkiye’de matematiği çok seven öğrenci oranı uluslararası ortalamaya kıyasla daha yüksektir, ancak 4. sınıftan 8. sınıfa gelindiğinde matematiği çok seven öğrenci oranlarında önemli ölçüde düşüş görülmektedir.  Dördüncü sınıfta matematiği çok seven öğrenci oranı yüzde 66 iken 8. sınıfa gelindiğinde bu oran yüzde 29’a düşmektedir. - Benzer bir şekilde derslerde kendilerine çok güvenen öğrenci oranları da 4. sınıftan (yüzde 34) 8. sınıfa gelindiğinde (yüzde 15) azalmaktadır. OLUMSUZ DEĞİŞİM - Türkiye’de özellikle 8. sınıftaki öğrencilerin matematik başarısı, öğrencilerin kendilerine güvenme durumlarına göre önemli ölçüde farklılaşmaktadır. Matematikte kendine çok güvenen ve kendine güvenmeyen 8. sınıf öğrencileri arasındaki başarı farkı 147 puandır. Bu durum, özellikle matematik dersinde 4. sınıftan 8. sınıfa gelindiğinde öğrencilerin dersle ilgili tutumlarında olumsuz bir değişime işaret etmektedir. Bu değişimin hangi sebeplerden kaynaklandığının araştırılması, öğrencileri matematikten uzaklaştıran ve öğrenmede duyuşsal açıdan bir kopuş yaşanmasına neden olan süreçlerin incelenmesi ortaokul süresince matematik başarısı açısından önem taşımaktadır.- TIMSS 2019 verileri Türkiye’deki öğretmenlerin mesleki gelişim etkinliklerine katılma oranlarının, uluslararası ortalamaya kıyasla daha düşük olduğunu göstermektedir. Öğretmenlerin mesleki gelişim ihtiyaçları da bu doğrultuda uluslararası ortalamaya kıyasla daha yüksektirTürkiye’deki yaygın söylemin aksine 8. sınıf öğrencilerinin bilme alanındaki başarısı, akıl yürütme alanındaki başarısından daha yüksek değildir.DİSİPLİN SORUNU Türkiye’de 4. sınıf öğrencileri daha fazla orta ve ileri düzeyde disiplin sorunu yaşamaktadır.  - Öğrencilerin zorbalığa maruz kalması, olumlu okul iklimi oluşturmanın önünde bir engeldir.- Türkiye’de okulun akademik başarıya önem verme derecesi arttıkça öğrenci başarısı da artış göstermektedir.- Türkiye’de okul kaynaklarındaki kısıtlılıklardan etkilenen öğrenci oranı uluslararası ortalamaya kıyasla daha fazladır.- Evdeki öğrenme kaynaklarının miktarı, Türkiye’deki öğrenciler açısından en büyük başarı farkının oluştuğu değişkendir. Figen Atalay

Rakibiyleçarpışıp hastaneye kaldırılan F.Bahçeli Pelkas, kendine gelince skoruöğrenmek istemiş

Rakibiyle çarpışıp hastaneye kaldırılan F.Bahçeli Pelkas, kendine gelince skoru öğrenmek istemiş Fenerbahçe Konya’dan net bir skorla döndü ancak Pelkas’ın sakatlığı hepimizi tedirgin etti. Yunan futbolcu, maçın 80. dakikasında Skubiç ile çarpışmış, bir süre yerde kalmış sonrasında hastaneye kaldırılmıştı. MR ve tomografisi çekilen oyuncuyla ilgili takım doktoru Burak Kunduracıoğlu, sıcağı sıcağına “Pelkas göğsüne çok ciddi bir darbe alıyor, aldığı darbeyle şuurunu kaybetmişti, dilini ısırmıştı. Hafif bir kanaması vardı. Şuuru geldikten sonra göğsünde ağrıları oldu, bir an önce ambulansa aldık, damar yolunu açtık, hastaneye getirdik. Beyin, boyun ve akciğer tomogrofisini çektik. Herhangi patolojik bir şey görünmüyor” açıklamasında bulunmuştu. Karşılaşma biter bitmez soluğu hastanede alan yönetici Selahattin Baki futbolcuyla yaşadığı diyaloğu anlattı. Baki, “Pelkas, ilk olarak bana ‘Maç, kaç kaç bitti’ dedi. ‘3-0’ dedik. ‘Kim attı’ dedi. Serdar’ı söyledik. ‘Kart gördü mü’ diye sordu. ‘Görmedi’ dedik. Şaşırdı çocuk. Ne desin ki, herhalde böyle bir ortam görmedi. Buradaki ortamı hayal etmek de güç” ifadelerini kullandı. ‘HER ŞEY YOLUNDA’ Pelkas ise sosyal medya hesabından iyi olduğunu duyurdu. 27 yaşındaki orta saha oyuncusu, kız arkadaşı Kivs Marda’nın “Sağlıklı, güçlü ve mutlu” mesajını alıntıladı ve taraftarlara her şeyin yolunda gittiği iletti. Pelkas’ın Konyaspor maçında yaşadığı sakatlık, ülke basınında da geniş yer buldu. Yunanistan’da Pelkas için ‘Şok eden sakatlık, Pelkas çok korkuttu’ başlıkları atıldı. ‘BÜYÜK RÜYAYA 12 MAÇ KALDI’F.Bahçe’nin başarılı savunma oyuncusu Attila Szalai, Macar televizyonu M1’e yaptığı açıklamada, Fenerbahçe’ye çok çabuk alıştığını, bu süre zarfında hem kulübün hem de takım arkadaşlarının kendisine çok yardımcı olduğunu kaydetti. Fenerbahçe’nin Türkiye’nin en köklü kulüplerinden birisi olduğuna dikkati çeken 23 yaşındaki futbolcu, “Büyük rüyamızın gerçekleşmesine, şampiyon olmamıza 12 maç kaldı” dedi. Hilmi Türkay

Usta oyuncu RasimÖztekin bugün son yolculuğuna uğurlanacak

Usta oyuncu Rasim Öztekin bugün son yolculuğuna uğurlanacak Usta oyuncu Rasim Öztekin bugün saat 15.00’te Zincirlikuyu Camii’nden son yolculuğuna uğurlanacak. Sevenlerinden ona dair paylaşımları. Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun en önemli simgelerinden olan ‘Kavuk’, Harbiye Cemil Topuzlu Açık Hava Tiyatrosu’nda düzenlenen törenle Rasim Öztekin’den Şevket Çoruh’a devredildi. Tarih 22 Eylül 2020. Son kez sahnede o akşam gördük ustayı. “Doktorum bana ‘Sahneye çıkma, ölürsün’ dediği günden bu yana çıkmıyorum; sahneyi özlemişim” demiş ve seyircilerin arasında oturan doktoruna “Bak sahnedeyim ve ölmedim!” diye espri yapmıştı. Bugün tüm Türkiye hüzünlü... Usta ansızın, hep şikâyet ettiği kalbine yenildi. Sahneden bir replik daha kaydı. /Archive/2021/3/10/034635548-10rasimkuly30renk.jpgO gün konuşmasında “Ustalar benim konservatuvarlarımdır. Müjdat Gezen konservatuvarı, Haldun Hocamın konservatuvarı, Mustafa Alabora’nın konservatuvarı: Hepsi benim konservatuarlarım. Bana birebir sahnede emeği geçen konservatuvarlarım var. Onların çoğu şimdi beni yukarıdan seyrediyor. Erol Günaydın şuradan seyrediyor, Tuncel Kurtiz şuradan seyrediyor, Savaş Dinçel oradan bakıyor, Münir ağabey de oradan bakıyor” diyen Öztekin çok sevdiği ustalarının yanına çok erken gitti. Öztekin çarşamba günü saat 15.00’te Zincirlikuyu Mezarlığı’nda kılınacak ikindi namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığı’nda son yolculuğuna uğurlanacak. /Archive/2021/3/10/034635111-10rasim3kulen30renk.jpgDün sabah telefonla ulaştığımız Şevket Çoruh “çok üzgünüm” diyerek şunları ekledi: “Meslek hayatı boyunca bir- çok role sıcacık yorumuyla ruh üfleyen büyük usta Rasim Öztekin’in erken kaybı hepimizi derinden sarstı. Ustasından aldığı eli bizlere uzatarak yalnız olmadığımızı hissettirdi. Daha yapacağı çok şey vardı. Her zaman güvendiği ve desteklediği gençlere onun bıraktığı yerden devam etmek düşüyor. Hem Ortaoyuncular’la hem de kişisel sinema kariyeriyle koca bir geçmiş emanet etti bize. Emaneti emanetimizdir. Ona layık olmaya çalışacağız.”‘HEP GÜZEL GÜLEN ÇOCUK GÖZLERİ...’Kadriye Kenter (Yönetmen,Oyuncu)Hüzünlüyüm, tiyatro büyük bir yüreği kaybetti. Oyunculuğu saygıdeğer bir incelik, içtenlikli bir alçakgönullülük, üstlendiği sorumluluğu misyonuyla, sabır ve onurla sonuna kadar sürdürmeyi başaran bir güzel yürek. Özellikle de Kavuk’tan büyük bir öngörüyle zamanında kurtulmayı bilen yürekli ve kocaman bir oyuncu. Umarım sevgi ve güvenle el verdiği çocukları değerli mirasının kıymetini bilip sürdürmeyi başarırlar.. Hep güzel gülen çocuk gözlerini akıllarımızda, yüreklerimizde mühürleyeceğiz. Tiyatromuz asil duruşunun ve büyük emeğininin önünde saygıyla eğilecek hatırladıkça. Yüreklerimizde yaşadıkça Rasim Öztekin ölmeyecek. Bu erken veda için sevgili ailesine başsağlığı ve dayanma gücü diliyorum.Tiyatro dünyamızın, tüm sevenlerinin, hepimizin başı sağolsun. Nurlar içinde huzurla uyuşun.Mehmet Ergen (İBB ŞEHİR TİYATROLARI GENEL SANAT YÖNETMENİ)Rasim Abi, ilkgençlik yıllarımda, geçen yıl müze yapılmak adına yıkılan ve Muhsin Ertuğrul’un da gözbebeği olan Küçük Sahne’de, Ortaoyuncular ekibinin vazgeçilmez oyuncularından biri olarak çıktı karşıma. Tiyatrocu olmak için verdiğim kararı perçinleyen bir ilham olmuştu oynadığı oyunlar. Yıllar sonra “Yıldızların Altında” adlı müzikali yönetirken kendisiyle çalışma fırsatı buldum. Her daim dinç ve neşeli bir oyuncuydu. En son kavuk töreninde yine o güçlü duruşuyla, son kez sahne alışına tanık oldum, son kez olduğuna hiç inanmayarak. Bize çok neşeli anlar yaşattı, huzur içinde uyuduğundan eminim.Goncagül Sunar (OYUNCU)Çok erken bir ölüm. Kendisiyle yıllar önce bir TRT dizisi olan “Güzel Günler”de çalışma fırsatı bulmuştum. Hem çok iyi kalpli, hem çok hoş sohbet biriydi. Çok özgün, yumuşak bir oyuncuydu. Sevenlerine sabır diliyorum.Dilek Türker (YÖNETMEN, OYUNCU)Sanatçı kişiliğine hayranlık duyduğum  bir oyuncuyu kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyorum. Yaptığı değerli işler için minnettarım.Bennu Yıldırımlar(OYUNCU)Usta bir ağabeyimizi kaybetmekten dolayı çok üzgünüm. Başımız sağ olsun...Levent Üzümcü (OYUNCU)Biz oyuncular saksıda yetişmiyoruz, pek çok insanın yapamayacağı bir sanatı yetenek haline getirip, geliştirip, tiyatro sahnelerine, kamera önüne çıkıp rol yapıyor, diyalog ve tiratlar oynuyoruz, hem de ağzımızdan çıkan sözlerin amatör hafiyelerle takip edildiği bir coğrafyada. Yine pek çoğumuz bu ortam içerisinde kendimizi abartmadan, doğal olmaya, hazmetmeye ve en önemlisi şöhret sarhoşluğuna kapılmadan insan kalmaya çabalıyoruz. Mesleğimizin en büyük getirisi -zannedilenin aksine- para değil, işte bu insan kalabilme ve tanınır olma servetidir. Bu servetin en büyük sahiplerinden birini kaybettik, hep birlikte. Sevenlerine sabır diliyorum.‘GELENEKSEL OLANI GÜNÜMÜZLE BAĞDAŞTIRDI...’Özen Yula(DRAMATURG,YAZAR)Rasim Öztekin insan olma hasletlerini bırakmayan ve çalıştığı insanlar tarafından da halk tarafından da sevilen bir oyuncu. Geleneksel olanı günümüzle bağdaştıran samimi, sıcak oyunculuğu ve enerjisi hatırlanacak hep. Ailesinin ve sevenlerinin başı sağ olsun.Altan Erkekli(OYUNCU)Kocaman yürekli sevgi dolu arkadaşım severek, sevilerek yaşadı, erken veda etti, ışıklarda uyusun, çok özleyeceğiz çok...Emre Kınay (YÖNETMEN, OYUNCU)Türk televizyonunun ve tiyatrosunun saygıdeğer, kendi halinde renkli oyuncusunu kaybettik. Çok erken bir kayıp oldu. Çok üzgünüm gerçekten...Nesrin Kazankaya (YÖNETMEN, YAZAR, OYUNCU)Çocuksu, neşe saçan kimliğinin ardında yüksek donanımlı bir geçmişi olan, gerçek bir aydındı Rasim Öztekin. Belki de bu ikisini bir arada yaşama becerisi, onu sahnede usta bir oyuncu yapmıştı. Sahnede onu izlemek, yaşama sevinci veren büyük bir keyifti. Tiyatromuz için büyük bir kayıp, çok üzgünüm.  ‘SANATA VE SANATÇIYA YAŞARKEN SAHİP ÇIKALIM’IŞIL YÜCESOY(OYUNCU)Toplum olarak bir soru sormamız gerekir kendimize: Biz sanata ve sanatçıya yaşarken ne kadar sahip çıkıyoruz? Biz ona yaşarken daha çok üretmesine, bizlere daha dünyanın gerçek yüzünü göstermesine ve öğretmesine ne kadar destek oluyoruz? Nice sanatçımız hayatlarının sonunu huzurevlerinde bir dost sesine muhtaç geçiriyor. Ne bir iş garantisi, ne bir hayat garantisi, ne de sevgi garantisi var ve bir gün aramızdan ayrılıyor toplumda ahlar, vahlar... Ne iyi bir sanatçı, ah onu ne kadar çok özleyeceğiz... Bir sürü hamasi laf... Sevgili Rasim şükür ki evladının, ailesinin sevgisiyle, toplumun saygısıyla ayrıldı aramızdan. Ama bu yaşanan olumsuzuklar sosyal güvence eksikliğini yok edemez. Her bir kaybettiğimiz arkadaşımız bu gerçekleri kafamıza birbir vuruyor. Sanatçı toplumun aynasıdır, o aynanın tuz buz olmasına izin vermemek gerek. Sevgili Rasim Öztekin’i kaybettik, acımız büyük, acımızı yaşayalım ama devlet olarak, toplum olarak sanatı yaşatmanın ve ileriye taşımanın yolunu bulalım. GENÇ KUŞAKLARA ÖRNEK OLDUMehmet Ali Kaptanlar(OYUNCU)1980’lerde “Şahları da Vururlar” oyununda izlemiştim ilk kez. Etkili bir oyuncuydu; sonrasında gelen oyunlarını da zevkle takip ettiğim Rasim Öztekin birçok projede yer almış değerli bir oyuncuydu. Bu ani, erken gidişi hepimizi çok üzdü. 40 yılı aşkın bir süre bu kentin ve ülkenin belleğinde yer almış, insanlığı, aydınlık düşünceleriyle genç kuşaklara örnekti. Huzur içinde uyusun.çok üzgünüz.BEYTİ ENGİN(OYUNCU)2004 senesinde konservatuvarın son sınıfındaydım, normalde okul dışında iş yapmak yasak olduğu halde özel izinle “Yıldızların Altında” isimli bir müzikalin provalarına başladık. Rasim Ağabeyi ilk orada tanıdım, sevecen ve cana yakındı. Profesyonel hayata geçişimin ilk projesi olan bu işte hem Rasim Abi, hem de ekibin kalanıyla birlikte çalışıyor olmak muhteşem bir deneyimdi. Rasim abi her zaman hoş sohbetiyle anlatan, eğlenmeyi seven biriydi. ‘Eğlenmediğim işi niye yapayım’ diyordu ve çok da haklıydı. O günden sonra ben de ne zaman eğlenmediğim bir işin içinde olsam ortada yanlış bir şeyler var diye düşünmeye başlarım. Nur içinde yatsın, hem büyük bir aktör, hem de çok iyi bir insanı kaybettik. Geride kalan ailesine sabır diliyorum...Mert Turak(OYUNCU)Bu değerlerin yerine bizler, duruşumuzla, tiyatro aşkımızla, ilkelerimizle onların küllerinden doğamazsak. Bize yazıklar olsun!Zeliha Berksoy (YÖNETMEN, OYUNCU)Rasim’i kaybetmek beni çok üzdü. 1980’li yıllarda Küçük Sahne’de gencecik bir tiyatro ve Ferhan âşığı olarak, her gece sahnenin kenarında bir koltukta otururken geliyor gözümün önüne. Biz sahnede oynarken Rasim, Ferhan’la yıllarca sahnede omuz omuza çalıştı.. Çok iyi ve değerli bir oyuncu. Sinema ve unutulmaz  Seksenler dizisindeki unutulmayacak oyunu ile.Nurlar içinde uyu, Rasimciğim. Öznur Oğraş Çolak

Kılınçer’den yeni albümün ilkşarkısı

Kılınçer’den yeni albümün ilk şarkısı Gökçe Kılınçer'ın “Zor Yollar Benim” isimli şarkısı müzik severlerle buluştu. Geçen yıllarda yayımladığı iki adet 45’liğin ardından albüm çalışması için stüdyoya kapanan retro-pop müziğin öncüsü Gökçe Kılınçer, müzikseverleri yeni albümünün ismini taşıyan “Zor Yollar Benim” şarkısı ile buluşturdu. 12 şarkılık bir albüm çalışmasına imza atan Kılınçer’in yeni albümü, 5 Mart tarihinde 33’lük plak ile birlikte ön siparişe açıldı. Söz ve müzikleri sanatçının kendisine ait olan albümün hem prodüktörlüğünü hem de şarkıların aranjelerini Bobina üstleniyor. Kayıt ve miksleri Hicaz Stüdyosu’nda yapılan albümün mastering çalışması Pete Maher imzası taşıyor.Albüm 30 Nisan tarihinde Hicazplaks etiketiyle tüm dijital platformlarda yayında olacak. cumhuriyet.com.tr

Cihat Aşkın ve HakanŞensoy’dan‘Alla Turca’

Cihat Aşkın ve Hakan Şensoy’dan ‘Alla Turca’ Şef Hakan Şensoy’un yönetimindeki Milli Reasürans Oda Orkestrası’nın yeni konseri İş Sanat’ın programında yerini aldı. Topluluk, mart ayındaki konserinde keman sanatçısı Cihat Aşkın’ı ağırlıyor. Sanatçı, aynı zamanda İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenecek 49. İstanbul Müzik Festivali’nde Onur Ödülü’nü almaya hazırlanıyor. Şef Hakan Şensoy’un da Cihat Aşkın ile birlikte iki eserde solist olarak yer alacağı konserde, Antonio Vivaldi’nin iki keman konçertosunun yanı sıra Cem Küçümen’in iki keman ve yaylı orkestra için bestelediği “Alla Turca” eseri seslendirilecek. İş Kuleleri Salonu’nda seyircisiz kaydedilen konserin repertuvarında Gioacchino Rossini ve Felix Mendelsohn-Bartholdy’nin eserleri de yer alıyor. Etkinlik, ilk gösteriminin yapılacağı yarın saat 20.30’dan itibaren sezon sonuna kadar İş Sanat’ın YouTube kanalından ve internet sitesinden izlenebilecek.  cumhuriyet.com.tr

Öney ve Tanrıdağlı’dan düet

Öney ve Tanrıdağlı’dan düet Feryal Öney ve Güldiyar Tanrıdağlı’nın son tekli çalışması “Çiçekçi Seyhan” tüm dijital platformlarda yayımlandı. BGST Records etiketiyle yayımlanan şarkının sözleri Öney’e, beste ve düzenlemesi Güldiyar Tanrıdağlı’na ait. Öney, şarkıyla ilgili şunları söyledi: “Bu şarkıyı Güldiyar’la birlikte, tarihe küçük bir not düşmek için yaptık: ‘Kadınlar yaşasın!’ demek için.” cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter