News - Haberler
Hollanda yalnızca Amsterdam mı?..
Hollanda yalnızca Amsterdam mı?.. Genelde Türkiye’den gelen turistler zamanlarının tamamını Amsterdam’da geçirirler. Kafeler, restoranlar, kanallar, kırmızı lambalı evler, müzeler... Genelde Türkiye’den gelen turistler zamanlarının tamamını Amsterdam’da geçirirler. Kafeler, restoranlar, kanallar, kırmızı lambalı evleri gezerler. Kimileri Van Gogh ya da Rambrand tablolarının olduğu müzeleri de ziyaret eder. Toplamda yıllık 9 milyon turist çeker, bu şehir. Dünya üzerindeki bu minicik kara parçası üzerinde yaşayan 800 bin şehir sakini, turizmden ve turistlerden bunalmış durumda ve belediye yönetimi şehri yeniden gerçek sahiplerine geri verebilmek için bir dizi önlem üzerinde çalışmalar yapmakta. Gerçi, doğal olarak pandemi nedeniyle bu günlerde turist sayısında gözle görülür bir azalma var...Hollanda yalnızca Amsterdam değil şüphesiz. Ülkenin masalsı şehirleri, küçük kasabaları ve köyleri keşfedilmeyi bekliyor. Fazla bilinmeyen, ama Türkiye’nin tarihinde önemli yeri olan Schiedam, Rotterdam’ın 10 kilometre kadar ötesinde deniz kenarında pitoresk minik bir şehir örneğin. 1200’lü yıllarda kurulan Schiedam’da bulunan 7 yel değirmeninden birisi dünyanın en büyüğü olan “Deve” isimli yel değirmeni. Bu değirmenlerin çoğunda hâlâ buğday öğütülmekte.Bu küçük, sevimli şehrin en önemli ürünü Jenever içkisi. Küçük 5cl’lik kadehlerde bir defada kafaya dikilen bu sert içkiler, Schiedam’dan tüm dünyaya satılmakta ve bölgenin en önemli geçim kaynağını oluşturuyor. 80 bin nüfuslu küçük kasabaya gelenlerin Jenever Müzesi’ne uğramasını da hararetle salık veririz...Hollanda’da her bir fert sağlık sigortasına sahip, bağlı olduğu bir aile hekimi, eczane ve diş hekimi var. Aile hekimi, -ki biz burada ev doktoru diyoruz, aldığınız randevu sonrasında sizi muayene eder ve gerekli görürse hastaneye sevk eder. Yani elini kolunu sallayarak hastaneye gidemezsin buralarda. Önce ev doktorunun önünden geçeceksin. Eğer gerekli görmezse bir ilaç yazar ve reçeteni dijital yollardan eczanene ulaştırır. Sen de oradan gidip kimi zaman aynı gün, kimi zaman bir gün sonra ilacını alırsın.Geçenlerde yukarıda anlattığım Schiedam şehrindeki eczaneden ilaçlarımı alıp çıktım. Sokağın başındaki süpermarkete uğrayıp, sonrasında eve kadar on bin adımımı tamamlamaya karar verdim. Bunca zamandır gelip giderim, hiç dikkatimi çekmeyen sokak ismi, bu kez kafamı kaldırır kaldırmaz gözüme ilişti. Sokak tabelasının altına, sokağa ismini veren Cornelius Haga’nın bilgileri de iliştirilmişti.Schiedamlı genç hukukçu Haga, 1612 yılında yedi Hollanda eyaleti adına ilk Avrupalı olarak Osmanlı İmparatorluğu’na elçi olarak atanmış ve İstanbul’a gitmiş. Haftalar süren yolculuktan sonra İstanbul’a varıp Sultan I. Ahmet’in huzuruna alınmış. Aynı yıl ticaret anlaşmaları imzalanmış ve Hollanda ile Osmanlı arasında ilişkiler resmi olarak başlamış. Haga, 1638’e kadar tam 26 yıl İstanbul’da yaşamış. İşte lalenin de ilk kez Türkiye’den Hollanda’ya gelme macerasının yolu böyle açılmış. İlk ilişkilerin başlaması sonrasında pek çok Hollandalı tüccar İstanbul, İzmir, Selanik, Atina, Halep gibi şehirlere akın etmeye başlamış ve lalenin yanı sıra nergis, sümbül, yasemin, karanfil gibi çiçekleri de ülkeye getirmişler. 16. yüzyılın ikinci yarısına, Hollanda bahçeciliğine Anadolu’dan getirilen bitkiler damga vurmuş.GÖÇMENLERİN LALE SEVGİSİGünümüzde dünyadaki süs bitkileri dış satımı 22 milyar dolar düzeyinde ve Hollanda 11 milyar dolar ile bu pastanın yarısını alıyor. Bir sonraki ülke Kolombiya’nın dış satımı yalnızca 1.5 milyar dolar dolayında. Listede ismi olmayan Türkiye ise ne yazık ki 80 milyon dolarlık yıllık çiçek dış satımı ile yetiniyor.2012 yılında iki ülke ilişkilerinin 400. yılı kutlanmış, pek çok etkinlikler yapılmıştı. Özellikle bu yıllardan sonra Türkiye’den Hollanda’ya giden göçmenler, iki ülkenin ortak değeri lale ile başlayan birçok kurum ve kuruluş oluşturdu. Camisinden kültürel derneklere kadar pek çok kurum ve kuruluşun isimleri lale ile başlar. Pandemi nedeniyle iptal edilen ve 7 kez düzenlenen Red Tulip Film Festival/Kırmızı Lale Film Festivali de bunlardan birisi. Kırmızı Lale Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen bu etkinlik, bugüne kadar Türkiye’den 300 kadar filmi getirerek Hollanda sinemalarında gösterdi. Bu yıl kasım ayına ertelenen festival Rotterdam, Amsterdam, Utrecht gibi şehirlerde yapılacak ve yine iki ülkeden pek çok sinema oyuncusu, yönetmen ve yapımcısını bir araya getirecek. Altın Lale Vakfı da Türkiye’den tanınmış Yeşilçam sanatçılarına Altın Lale ödülleri dağıtıyor. Pandemi sonrasında ülkedeki tüm kültürel çalışmaların askıya alındığını, sinemalar ve tiyatroların geçici olarak kapatıldığını, akşamları sokağa çıkma yasağı getirildiğini belirtmek gerekir.17 Mart’ta yapılacak Hollanda’daki genel seçimle sonrasına kadar yasakların devam etmesi bekleniyor. Sürekli şikâyet ettiğimiz, memnuniyetsizliğimizi dile getirdiğimiz o eski günlerimiz ne güzelmiş... O günlerimize haksızlık ettiğimiz için kendi adıma çok üzgünü[email protected] Mehmet Emin Alkanlar/Hollanda(Schiedam)Brüksel’de yaşlanmak!
Brüksel’de yaşlanmak! Brüksel, Belçika’da Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2010 yılında “Yaşlı Dostu Şehir” unvanına uygun görülen ilk kent oldu. Korona felaketinde yaşlıların başına geleni saymazsak Belçika, yaşlılar için hiç de fena bir ülke değil. Brüksel, Belçika’da Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2010 yılında “Yaşlı Dostu Şehir” unvanına uygun görülen ilk kent oldu. Kent yetkilileri, Brüksel’de yaşayan yaşlı yurttaşları dikkate alarak onların da rahatlıkla katılabileceği çeşitli faaliyet programlarına erişim sağlıyor. Farklı yerlerde buluşma mekânları oluşturuyor. Flamanca ya da Fransızca konuşan yaşlıların ayrı ayrı platformları ya da merkezleri var. Hıristiyan, sosyalist, liberal veya laik olmak üzere farklı yaşlı oluşumları bulunuyor. Bunlar, sosyal hizmetler ve evrak işleri vb. pratik yardım sağlıyor ve sosyal, kültürel, spor etkinlikleri, kurslar ve geziler düzenliyor.EN GENÇ KENTBrüksel denince ilk akla gelen Jacques Brel’in 1962 yılında söylediği “C’était au temps où Bruxelles brusselait” şarkısı, “Brüksel’in şen olduğu zamanlardı” diye geçmişine özlemi dile getirse de Brüksel hâlâ aramasını bilene göz kamaştıran parlak bir mücevher. Flamanların oluşturduğu Brüksel Yaşlılar Platformu’nun genellikle yılda bir kez yayımladığı broşürde yaşlılara uygun kent turları yer alıyor. Her gezi önerisi daha önce fark etmedikleri “başka bir Brüksel”le buluşturuyor.Salgınla tekrar dikkatleri üzerine çeken 65 yaş ve üstü yurttaşlar Avrupa Birliği nüfusunun yüzde 20’sini oluşturuyor ve her geçen yıl bu yaş grubunun nüfus içindeki payı artıyor. Nüfusunun yüzde 65’i yabancı kökenlilerden oluşan Brüksel, “Belçika’nın en genç kenti”. Türk belediye başkanı Emir Kır’ın yönettiği Saint Josse Belediyesi ise Brüksel’in en genç belediyesi olarak öne çıkıyor. Türklerin yoğun olarak yaşadığı Brüksel’in ikinci büyük belediyesi Schaerbeek ise en küçük belediyesi Saint Josse’tan sonraki en genç yerleşim birimi. Ancak Brüksel’de yaşlılar arasında Türklerin sayısı artıyor.Ağır işlerde çalışmış olan Türkler erken yaşlanıyorlar. Emekli maaşları düşük. Dil engelleri nedeniyle yaşama tam katılamıyorlar. Son zamanlarda bir kıpırdama olsa bile hâlâ huzurevlerine sıcak bakmıyorlar. Yaşlı, yoksul, yalnız ve yaban ellerde yabancı olmanın zorluklarını düşünürken “Dünyanın tüm yaşlıları yalnızlığa karşı birleşin!” sloganı dökülüyor kâğıda.2007 yılında “Gurbette yaşlanmak!” pazar yazımda gelecek kuşaklar için hazırlık niteliğindeki, öncü oluşumdan, Belçika Göçmen Yaşlılar Derneği’nden (ASEM) bahsetmiştim. Başkan Ali İnce’nin o zaman söylediği “Yabancı kökenliler huzurevinden korkuyor. Ziyaretine gittiğimiz bir huzurevinde yaşlı biri elimden tuttu ve 45 dakika hiç bırakmadı. Orada gözlemlediğimiz yalnızlık bizim insanımızı ürküttü” sözlerini unutmam mümkün değil. ASEM, 2010 yılında çalışmalarını dondurdu. Bu arada Türk yaşlıların sayısı da sorunları da katlanarak arttı. Ta 12 Şubat 2019’da BEL-DOST Belçika Türk Kökenli Kıdemli Vatandaşlar Dostluk Platformu açılış ve tanıtım toplantısına kadar. Henüz dernekleşmemiş olsa da artık yaşlıların sorunlarına çözüm aramayı dert edinen bir oluşum var Brüksel’de. BEL-DOST sosyal medyada sanal bir grup olarak çalışmalarını sürdürüyor. Bilgilendirme toplantılarına Türkiye konsolosluğu salonunu veriyor.Daha önce Belçika’da işadamlarını örgütleyen Yaşar Tümbaş ve Institut Libre Marie Haps Türk Dili ve Uygarlığı Merkezi (ATA CLCT) kurucu başkanı Eser Baysal’ın öncülüğünü yaptığı oluşum 65 yaş ve üstü Türk kökenlilerin kendi deyimleriyle “kıdemli vatandaşların” sorunlarına duyarlılığı ve aralarında dostluk, dayanışmayı artırmak, yasal hak ve sosyal güvencelerle ilgili bilgilendirmek, Türkiye’de kalabilecekleri huzurevleri ve yaşamevlerini tanıtmak gibi amaçlarla kuruldu. En büyük hayalleri ise 60 bin yaşlı Türkün bulunduğunu düşündükleri Belçika’da “Gelecekte, kendi gelenek ve göreneklerimize de uygun bir ‘Yaşam Evi’ projesini hayata geçirmek”.PANDEMİ SORUNLARI KATLADIKurucularından Eser Baysal’a göre en önemli ve acilen el atılması gereken üç sorun, “yalnızlık, dil sorunu ve sağlık sistemi ile sosyal haklar konusunda bilgisizlik”. Pandeminin yalnızlığı ve diğer sorunları katladığını belirten Baysal, “Zaten dünyanın neresinde olursak olalım, ileri yaşlarda sosyal izolasyon sorunları büyümekte. Geri dönmeye istekli birinci nesil Türkleri, gurbette kalmaya zorlayan bir başka sebep, memleketlerinde de yalnız kalmaktan çekinmeleri: Her şey o denli değişmiştir ki gurbetteymişçesine yine dışlanma olasılığı vardır. Çoğunlukla varılan nokta ‘yarı orada yarı burada’ yalnızlığı sürdürmek...” diye düşünüyor.BEL-DOST’un programındaki bir madde ilgimi çekiyor: “Huzurevlerinde ya da kendi evlerinde yalnız yaşayan kıdemli vatandaşlarımızın ya da Belçikalı komşularımızın yalnızlıklarını, az da olsa, paylaşabilmek üzere düzenli ziyaretlerde bulunmak”. Yaşlılık Allah’ın emri/Yalnızlık [email protected] Erdinç Utku/Belçika(Brüksel)Atamalarda fizik, kimya, matematik ve biyolojiöğretmenleri yine hüsrana uğradı
Atamalarda fizik, kimya, matematik ve biyoloji öğretmenleri yine hüsrana uğradı Atanamayan binlerce öğretmenin beklediği Milli Eğitim Bakanlığı’nın 20 bin sözleşmeli öğretmen atamasına ilişkin takvim ve kontenjanlar açıklandı. Ön başvuruların 15-26 Mart’ta, sözlü sınavlar 17 Mayıs-6 Haziran’da yapılacak başvuruların sonuçları ise 8 Temmuz’da açıklanacak. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) tepki çeken 20 bin sözleşmeli öğretmen atamasına ilişkin takvimi ve kontenjanları açıklandı. Buna göre, ön başvurular 15-26 Mart’ta alınacak, sözlü sınavlar 17 Mayıs-6 Haziran’da yapılacak, sonuçlar 8 Temmuz’da açıklanacak. İtirazlar ise 2 Ağustos’ta sonuçlandırılacak. Atama tercihleri 1-6 Eylül’de alınacak, sonuçları ise 8 Eylül’de duyurulacak. En çok atama yapılacak alanları ise 2 bin 883 kontenjanla sınıf öğretmenliği, 2 bin 94 kontenjanla özel eğitim, bin 938 kontenjanla İngilizce, bin 805 kontenjanla din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği oluşturdu. Fizik, kimya, matematik ve biyoloji alanlarına ayrılan toplam kontenjanın bin 834 olması da dikkat çekti. Atama takviminin, 7 aylık sürece yayılması da öğretmenler ve eğitimciler tarafından tepkiyle karşılandı. Takvimin yayımlanmasının ardından sosyal medyadan tepki gösteren öğretmen adayları, “Ziya Selçuk istifa” ve “Öğretmenler için artık yoksunuz” gibi etiketlerle paylaşımlarda bulundu. Eğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, pandemi sürecinde 20 binin üzerinde öğretmenin emekli olduğunu, atanacak öğretmenlerin öğretmen açığını kapatmak bir yana, pandemi sürecinde emekli olan öğretmen sayısını bile karşılamadığını belirterek, “Çok sayıda öğretmen de yaz ayında emekli olacak. Bu atama, bu yılın emeklilerini bile karşılamaz” dedi. “Öğretmenler en ihtiyaç duyulan zamanda atanmayacaksa ne zaman atanacak?” sorusunu yönelten Yıldırım, ataması yapılacak öğretmenlerin en geç nisan başında öğrencilerle buluşması gerektiğine işaret ederek, “Bu durumu, eğitime verilen önemin ve ekonomik krizin yansıması olarak görüyoruz. 20 bin öğretmene maaş vermemek, erken başlatmamak için 7-8 ay sonraya işaret ediyorlar. Muhtemelen ekim ayında başlatmayı düşünüyorlar. MEB, öğretmen olmadan çocukların eğitim eksiğinin giderilemeyeceğinin farkında değil. Ek öğretmen alımı yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.‘İHTİYAÇ VARMIŞ GİBİ GÖSTERİLDİ’Din kültürü ve ahlak bilgisi ile Arapça gibi alanlara ayrılan kontenjanlara dikkat çeken Yıldırım, ders seçimi döneminde “öğrencilerin dini seçmeli derslere yönlendirildiğini” anımsatarak, “seçmeli derslerin asıl dersler gibi belirtildiğini ve bu şekilde dini derslere ilişkin öğretmenlere ihtiyaç varmış gibi gösterildiğini” vurguladı. “Çocuklarımızın ihtiyaç duyduğu dersler, fen bilimleri dersleri. Alınacak fazladan din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleriyle ne yapılacak? İdareci atamalarında din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri mi atanmaya çalışılacak?” sorusunu yöneltti. Yıldırım, akademik eğitim almak isteyen öğrencilere, seçmeli dersler aracılığıyla imam hatiplerdeki gibi dini dersler verdirilmeye çalışıldığını söyledi. Sefa UyarBursa TeknikÜniversitesi’nde 3öğretimüyesi intihal iddiasıyla CİMER ve YÖK’e bildirildi
Bursa Teknik Üniversitesi’nde 3 öğretim üyesi intihal iddiasıyla CİMER ve YÖK’e bildirildi Bursa Teknik Üniversitesi’nde (BTÜ) bazı öğretim görevlilerinin, yüksek lisans ve doktora için yazdıkları yayınların, tezlerin, intihal ve dilimleme yöntemleriyle hazırladıkları iddia edildi. BTÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gökhan Özkan, Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Zeki Ünal ve Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Ulukütük’ün YÖK ve CİMER’e şikâyet edildiği öğrenildi. Özkan hakkında CİMER’e yapılan şikâyette, akademik etik problemi olan yayınlar taranıp eklenirken tezin Turnitin intihal programında tarandığında intihal oranının yüzde 40 olarak çıktığı ifade edildi. Şikâyette “Üniversitenin öğretim üyeliği atanma yönergesine göre de profesörlük ünvanına yükseltilme kriterlerini de sağlamayan Özkan’ın akademik çalışma dosyasındaki makalelerinin de birbirinin aynısı olduğu görülmektedir” denildi.Eski Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Zeki Ünal’ın da doçentliğini aldığı dönemde doktora tezinden türettiği çalışmalarla doçentlik unvanını aldığını belirten akademisyen, “Ünal’ın doktora teziyle ilk basımını 2011’de gerçekleştirdiği ‘Toplumda Tabakalaşma ve Hareketlilik’ başlıklı kitabı birbiriyle aynı eserlerdir. Daha ilginci ise Prof. Ünal’ın Bursa Teknik Üniversitesi Etik Kurul Başkanı olmasıdır” dedi. Ulukü-tük’ün yüksek lisans tezinde de yüzde 45 intihal olduğunun tespit edildiğini aktaran akademisyen, “Ulukütük’ün 2013’te Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde savunmuş olduğu doktora tezinde 2008’deki bir yüksek lisans tezinden 12 sayfa kadar aşırdığı ortaya çıkmıştır. Söz konusu öğretim üyesinin bu durumu Twitter gibi sosyal medya ortamlarında tt olmuştur” ifadelerini kullandı.‘İDDİALAR DOĞRU DEĞİL’Hakkındaki iddiaları sorduğumuz Prof. Dr. Ahmet Zeki Ünal, “Tezden yayın üretmek suç değil. Şartları var, bu şartlar yerine getirilirse suç değildir. Usulüne uygun bir tezden üretilmiş bir yayındır. İddialar doğru değildir. Birilerinin canı sıkıldığında hemen iftirayla gazetelere koşuyorlar” dedi. Özkan ve Ulukütük telefonlarımıza ve konuya ilişkin mesajlarımıza yanıt vermedi. Zehra ÖzdilekMahkeme, bakanlığın Kumburgaz’daki proje için 14 kat izinli ruhsatınıiptal etti
Mahkeme, bakanlığın Kumburgaz’daki proje için 14 kat izinli ruhsatını iptal etti İstanbul 12. İdare Mahkemesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Büyükçekmece’de yazlık bölgesi olan ve 2-3 katlı yapılaşmanın olduğu Kumburgaz’da bir inşaat projesine verdiği 14 kat izinli ruhsatı iptal etti. Mahkeme, bakanlığın yetkilerinin sınırsız olmadığına dikkat çekerek yapı ruhsatı düzenlemesi için ilk olarak ilçe belediyesine başvurulması gerektiğinin altını çizdi. Bakanlık aynı projeye daha önce de 35 kat izin vermiş mahkeme ruhsatları iptal edince izni bu kez 13 ve 14 kata indirmişti.Çevre ve Şehircilik Bakanlığı projeye 18 Eylül 2015’te 3 katlı ve 35 katlı olmak üzere 2 blok için yapı ruhsatı vermişti. Büyükçekmece Belediye Başkanlığı projenin çevredeki kentsel dokuyu bozacağı gerekçesiyle İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nde dava açmıştı. Mahkeme ruhsatları iptal etmişti ve karar Bölge İdare Mahkemesi tarafından 18 Nisan 2018’de onanmıştı. Bayburtlu Grup İnşaat’ın sahipleri yeniden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na müracaat etmiş ve 25 Aralık 2019’da bu kez 13 ve 14 kattan oluşan 2 blok için yapı ruhsatı almıştı. İlçe belediyesi bu inşaat ruhsatlarının iptali için de mahkemeye başvurdu. İstanbul 12. İdare Mahkemesi kararında proje sahibi şirketin ilçe belediyesine müraacat etmeden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ruhsat talebinde bulunduğu vurgulandı. Yapı ruhsatı düzenlenebilmesi için öncelikli olarak ilçe belediyesine başvurulması gerektiği ifade edilen kararda bakanlığın ruhsat vermesi hukuka uygun görülmedi. Mahkeme bu nedenlerle bakanlığın verdiği ruhsatı 30 Aralık 2020 tarihinde ipral etti. İlçe belediyesinden yapılan açıklamada “Yatay yapılaşmanın hâkim olduğu bu alanda böylesine yüksek kat uygulamaları ileride çok daha kötü örnekler teşkil edecek ve önü alınmaz bir noktaya gidecektir. İstanbul’un sayfiye alanı olarak bilinen Kumburgaz bölgesi betonlaşma tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır’’ denildi. Hazal OcakBakan Selçuk, Samsun'da eski eşineşiddet uygulayan erkeğin davasına müdahil olacaklarınıaçıkladı
Bakan Selçuk, Samsun'da eski eşine şiddet uygulayan erkeğin davasına müdahil olacaklarını açıkladı Bakan Zehra Zümrüt Selçuk, Samsun'da eski eşine şiddet uygulayan şüpheliye yönelik davaya müdahil olacaklarını açıkladı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Samsun'da eski eşine şiddet uygulayan İbrahim Zarap'ın en ağır cezayı alması için davaya müdahil olacaklarını bildirdi.Selçuk, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Samsun'da bir kadına, bir anneye uygulanan insanlık dışı şiddet vakasının Bakanlık olarak takipçisiyiz. Failin en ağır cezayı alması için davaya müdahil olacağız. Anneye ve çocuğumuza gereken tüm sosyal hizmet modelleri ve psikososyal destek sağlanacaktır" ifadelerini kullandı./Archive/2021/3/7/020717329-basliksiz-1-kurtarildi.jpg AASamsun'da eşineşiddet uygulayanşahsın gözaltına alındığıaçıklandı
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Samsun'da eşine şiddet uygulayan şahsın gözaltına alındığı açıklandı Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Samsun'da eşine sokak ortasında şiddet uygulayan şahsın başsavcılık talimatıyla gözaltına alındığını bildirdi. Gül, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, şunları kaydetti: "Samsun'da kadına karşı şiddetin en aşağılık örneklerinden birinin sergilendiği olay hakkında soruşturma başlatıldı. Başsavcılık talimatıyla fail yakalanarak gözaltına alındı. Hukuk gereğini yapacak, failin yaptığı yanına kar kalmayacak."/Archive/2021/3/7/011244094-gul.jpg cumhuriyet.com.trLessing’in cehennemi!
Lessing’in cehennemi! 17 Kasım 2013’de yaşama veda eden, 2007 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Doris Lessing; Cehenneme İniş Talimatnamesi isimli, Delidolu Yayınları tarafından Niran Elçi’nin çevirisiyle sunulan yapıtında, hafızasını kaybeden ve gerçeklikle bağını yitiren bir adamın deliliğin kıyılarında gezinen ''uyanış'' öyküsünü anlatıyor. /Archive/2021/3/6/184029701-doriskapak2.jpgCambridge Üniversitesi'nde Klasik Dönem Çalışmaları profesörü olan elli yaşındaki Charles Watkins, gece yarısı Waterloo Köprüsü yakınlarında sayıklar hâlde bulunur.Geçmişine ve kimliğine dair hiçbir şey hatırlamayan adam, kaldığı akıl hastanesinde ilaçlarla eski hâline getirilmeye çalışılır. Ancak Watkins, ısrarla çağırıldığı dış gerçekliği çoktan terk etmiş, zihninde bambaşka bir yolculuğa çıkmıştır.Atlantik'teki bir sal içinde dolanıp durduktan sonra, acayip geleneklere sahip garip yaratıkların yaşadığı tropik bir adaya ayak basar. Ardından da kendini uzayda, kozmik güçlerle semavi bir toplantıda bulur.17 Kasım 2013’de yaşama veda eden, 2007 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Doris Lessing; Cehenneme İniş Talimatnamesi isimli, Delidolu Yayınları tarafından Niran Elçi’nin çevirisiyle sunulan yapıtında, hafızasını kaybeden ve gerçeklikle bağını yitiren bir adamın deliliğin kıyılarında gezinen ''uyanış'' öyküsünü anlatıyor.Kendine ve çevresine yabancılaşan, düzen içinde ''uyutulan'' modern bireyin, evrenle uyum içindeki ilk benliğini yeniden keşfetme yolculuğuna odaklanıyor.Cehenneme İniş Talimatnamesi / Doris Lessing / Çeviren: Niran Elçi / Delidolu Yayınları / 280 s. Cumhuriyet Kitap EkiBorges ile zamana açılın!
Borges ile zamana açılın! İletişim Yayınları tarafından yayımlanan ve Celâl Üster’in dilimize çevirdiği Atlas, Jorge Luis Borges'in dünyanın farklı şehirlerine yaptığı gezilerde biriktirdiği anıları, gözlemleri ve düşleri harmanlayan benzersiz bir metin. /Archive/2021/3/6/183848343-atlasicok.jpgİletişim Yayınları tarafından yayımlanan ve Celâl Üster’in dilimize çevirdiği Atlas, Jorge Luis Borges'in dünyanın farklı şehirlerine yaptığı gezilerde biriktirdiği anıları, gözlemleri ve düşleri harmanlayan benzersiz bir metin.Borges ile eşi María Kodama'nın, dünyanın dört bir köşesinde benzersiz sesleri, dilleri, alacakaranlıkları, kentleri, bahçeleri, insanları keşfedişlerinin seyri içinde ortaya çıkan bir atlas.Havasını içlerine çektikleri İstanbul, Venedik, Atina, Cenevre, Roma, Paris ve Madrid gibi şehirlerin görüntüleriyle Borges'in metinlerinin bir harmanı.Atlas, söz ile imgenin Borges'çe buluşması. Yeryüzünün ruhundan doğmuş düşlerin, zamanın örgüsünde buluşması.Sarp dağlar, duru denizler, büyülü adalar arasında bir yazınsal çağrışımlar yolculuğu. Borges´le birlikte, zamanın dışında bir zamana açılmak ve evrenin dilini öğrenmek isteyen okur için bulunmaz bir yolculuk daveti. Cumhuriyet Kitap EkiRönesans’tan Romantizme…
Rönesans’tan Romantizme… Önde gelen kültür tarihçisi Peter Burke, Rönesans’tan Romantizme Gizli Tarih ve Tarihsel Bilinç adlı yapıtında yenilikçi tutumunu daha da ileriye taşıyor. Kitaba adını veren “gizli tarih” kavramının köklerini 17. yüzyılda bulabileceğimizi ifade eden yazar, bu “yeni” tarih yazıcılığı yöntemi hakkında ayrıntılı ve zaman zaman da eğlenceli bilgiler sunuyor. /Archive/2021/3/6/183636454-kapak.jpgÖnde gelen kültür tarihçisi Peter Burke, Rönesans’tan Romantizme Gizli Tarih ve Tarihsel Bilinç adlı yapıtında yenilikçi tutumunu daha da ileriye taşıyor. Kitaba adını veren “gizli tarih” kavramının köklerini 17. yüzyılda bulabileceğimizi ifade eden yazar, bu “yeni” tarih yazıcılığı yöntemi hakkında ayrıntılı ve zaman zaman da eğlenceli bilgiler sunuyor.Toplam on üç özgün makaleden oluşan Rönesans’tan Romantizme Gizli Tarih ve Tarihsel Bilinç; historiyografi, Rönesans ve entelektüel tarihe dokunan, bilinçle bir araya getirilmiş bir toplam.Günümüzde kasten görmezden gelinen kimi tarih yazıcılığı metotları, Rönesans’ı anlamak için tarih biliminin yanında daima haklı yerini bulan sosyoloji, bu iki kardeş bilimin yardımına yetişerek Rönesans’ı görünür kılan antropoloji ve coğrafya, yazılı ve sözlü kültürle iç içe geçmiş sözlü şiir geleneği, yepyeni metin okuma yöntemleri ve tabii entelektüel tarih yapıtta bulabileceklerinizden bazıları.Rönesans’tan Romantizme Gizli Tarih ve Tarihsel Bilinç / Peter Burke/ Çeviren: Çağla Çakın / Islık Yayınları / 328 s. Cumhuriyet Kitap EkiChristie'nin asırlık Poirot’su!
Christie'nin asırlık Poirot’su! Agatha Christie'nin sevilen karakteri Hercule Poirot'nun kaleme alınmasının 100. yılı şerefine özel ciltli Poirot Seçkisi Seti piyasaya çıkıyor. Poirot Seçkisi Seti, sürükleyici kurgusu ve dikkat çekici konularıyla her döneme hitap eden Ölüm Sessiz Geldi, Nil'de Ölüm, Roger Ackroyd Cinayeti, Acı Kahve, Doğu Ekspresinde Cinayet ve Cinayet Alfabesi romanlarından oluşuyor. /Archive/2021/3/6/183157347-ic9.jpgHercule Poirot karakteri ile tanıştığımız, Agatha Christie’nin ilk romanı olan Ölüm Sessiz Geldi yayımlanalı 100 yıl oldu. Altın Kitaplar Yayınevi, Polisiye kraliçesinin en sevilen roman kahramanlarından Hercule Poirot’nun 100 yıllık macerasına yaraşır bir projeyi okurların beğenisine sunuyor.Poirot Seçkisi Seti, sürükleyici kurgusu ve dikkat çekici konularıyla her döneme hitap eden Ölüm Sessiz Geldi, Nil'de Ölüm, Roger Ackroyd Cinayeti, Acı Kahve, Doğu Ekspresinde Cinayet ve Cinayet Alfabesi romanlarından oluşuyor.Ölüm Sessiz Geldi, Nil'de Ölüm, Roger Ackroyd Cinayeti, Acı Kahve, Doğu Ekspresinde Cinayet ve Cinayet Alfabesi / Agatha Christie / Çev.: Çiğdem Öztekin / Altın Kitaplar / 1576 s,/Archive/2021/3/6/183224331-ic2.jpgAGATHA CHRISTIE (1890-1976): 15 Eylül 1890 tarihinde, Torquay, Devon‘da doğmuştur. Tam adı Agatha Mary Clarissa Miller Christie Mollowan’dır. Mary Clarissa Miller ve Mary Westmacott takma adını da kullanmıştır. Babası Frederick Alvah Miller ve annesi de Clarissa Miller’dır. Kız kardeşi Margaret Frary Miller ve erkek kardeşi Louis Montant Miller’dır.Agatha Christie, evde eğitim görmüştür. Çok küçük yaşta annesi tarafından yazmak için cesaretlendirilen Christie, on altı yaşındayken, Paris‘e, şan ve piyano dersleri alacağı bir okula gönderilmiştir./Archive/2021/3/6/183236441-ic3.jpgCiddi anlamda ilk edebi denemeleri, duygusal konuları ele alan öyküler oldu. 1914'te bir Flying Royal Corps çalışanı olan Archibald Christie ile evlendi ve Fransa’ya gitti. Bu evliliğinden 1919 yılında kızları Rosalind, dünyaya geldi. Dislektik olmasına rağmen öykü, roman okumayı çok seviyordu.Archiebald, Christie’nin, NancyNeele adında, daha genç bir kadına aşık olduğunu açıklaması üzerine, 1926 yılında boşanan Agatha Christie bu üzüntüsünün üzerine aynı yıl annesini de kaybetmiştir.Aynı yıl 11 gün boyunca ortadan kaybolan Christie tüm aramalara rağmen bulunamadı. Arabası ağaçlara çarpmış, bavulları yerlere saçılmış vaziyette göl kenarında bulundu. Christie bir süre sonra ortaya çıksa da bu konu hakkında hiçbir açıklama yapmadı. Agatha Christie'nin geçici hafıza kaybına uğradığı, kocasını ve onun sevgilisini öldürme planları yaptığı gibi çeşitli iddialar ortaya atıldı./Archive/2021/3/6/183244300-ic4.jpg1928 yılında sonuçlanan boşanma sürecinin iki yıl sonrasında, Agatha Christie, 1927’de, Ortadoğu’ya yaptığı ziyaretler sırasında tanıştığı, Arkeolog Max Mallowan’a, Suriye ve Irak’taki kazı alanlarına yaptığı yolculuklarda eşlik etmiştir. Daha sonra Max Mallowan ile evlenen Christie, bir çok yer gezip, görmüştür.Agatha Christie’nin ilk dedektif romanı, The Mysterious Affair at Styles’dır (Styles’daki Esrarengiz Olay). Daha sonra kırkı aşkın romanda karşımıza çıkacak olan ünlü Belçikalı dedektif karakteri, Hercule Poirot’u ilk kez kullandığı kitabıdır. Kitap, çeşitli yayınevinlerinden geri çevrilmiştir. Daha sonra 1920 yılında Bodley Heidi Yayınevi tarafından kabul edilmiştir./Archive/2021/3/6/183252831-ic5.jpgEn çok çalıştığı ve yoğun olduğu dönemi 1920’lerin sonu olan Agatha Christie’nin, 1930’larda, farklı esrarengiz olayları konu alan dört, Dedektif Hercule Poirot’un hikayelerini yazdığı on dört, Miss Marple ve Müfettiş Battle’ın hikayelerini yazdığı dört kitabı basılmıştır. Christie, yine aynı yıllarda Harley Quin ve Mr. Marker Pyne hikayelerinin anlatıldığı, iki kitap yazmıştır. Daha sonra da iki sahne oyunu yazmıştır.Christie'nin, diğer kitabında yazdığı ünlü dedektifi, görevinde amatör olan dedektif Miss Jane Marple, tipik bir İngiliz karakteri olarak kaleme alınmıştır. Poirot karakteri, mantığını, akılcı metotlarını ve “küçük gri hücreler”ini kullanarak esrarengiz olayları çözüme ulaştırmak için görevini yerine getiren bir dedektiftir./Archive/2021/3/6/183301722-ic6.jpgMarple karakteri, kadınlık içgüdülerine ve empati kurma yeteneğine güvenen bir dedektif olarak görevini yerine getirmiştir. Marple’ın adı, içlerinde ilk olarak Agatha Christie’nin 1930’da yazdığı, Murder At The Vicarage (Ölüm Çığlığı) ve son olarak da, 1977’de yazdığı, Sleeping Murder (Uyuyan Ölüm)’ın bulunduğu, on yedi kitabında geçmektedir. Poirot ve Miss Marple karakterlerinin ikisi de sinema ve televizyona uyarlanmıştır.1978 yılında Michael Apted’in yönetmenliğini yaptığı ve Agatha Christie’yi, Vanessa Redgrave’in canlandırdığı, Christie’nin gerçek hayat öyküsünü konu alan Agatha filmi, çekilmiştir. Film, 1926 yılında Christie’nin boşanmasından sonra bir süreliğine ortadan kaybolup Harrowgate Oteli’nde, Mrs. Neele adı altında yaşamasını konu almaktadır./Archive/2021/3/6/183311581-ic7.jpgAgatha Christie’nin, 1936 yılında Mary Westmacott takma adı altında yazdığı, ilk altı psikolojik romantizm romanı basılmıştır.1937 yılında ise Howard Carter’la tanıştığı, Luxor ziyaretinden sonra, 1973 yılına kadar basılmayan, “Akhanaton” adlı sahne oyununu yazmıştır. Bu oyun 1979 yılında New York Londra’da, “Akhanaton” ve “Nefertiti” adıyla sahnelenmiştir.Hayranlarınca her kitabı beğenilmekle birlikte, Agatha Christie’nin edebi kaygılarla yazdığı bazı romanlar eleştirmenlerin de dikkatini çekti. On Küçük Zenci romanı da polis romanının klasikleri arasındadır./Archive/2021/3/6/183323815-ic8.jpgAgatha Christie, ikinci dünya savaşı sırasında, Londra’da Univesity College Hospital dispanserinde görev yapmıştır. Savaş sonrasında, roman çalışmalarına devam etmesinin yanı sıra, sahnede ve sinemada da başarı kazanmıştır.1954 yılında “Witness for the Prosecution (Beklenmeyen Şahit)” oyunu, New York Drama Critics Circle tarafından, sezonun en iyi yabancı sahne oyunu seçilmiştir. Agatha Christie, 1967 yılında, İngiliz Araştırma Klübü’nün başkanı olmuştur. 1971 yılında ise AgathaChristie, İngiltere’nin en yüksek onur ünvanı olan “Britanya İmparatorluğu Kadın Komutanı” nişanını almıştır./Archive/2021/3/6/183334049-ic1.jpgAgatha Christie, 12 Ocak 1976’da, 86 yaşında İngiltere Wallingford'da hayatını kaybetti. Polisiye edebiyatın öncüsü olarak anılan yazar, kısa hikâyeleri ve sahne oyunlarının yanında yüzden fazla roman yazmıştır. Yüz farklı dile çevrilen ve tüm zamanların en çok satan İngiliz roman yazarı olan Christie’nin. yapıtları tüm dünyada yüz milyonlarca, İngiltere’de ise bir milyar kopyanın üzerinde satmıştır. Cumhuriyet Kitap Eki