Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Monday, 07.21.2025, 01:54 PM (GMT)

News - Haberler

Öğrenciler uykudayken ders ziliçaldı!

Öğrenciler uykudayken ders zili çaldı! Türkiye genelindeki okulların yüzde 25’inde ikili öğretimin devam ettiğini anımsatan Yıldırım, “Sınıflar uygun değil, çünkü boş sınıf yok. Boş sınıfın olmadığı yerde seyreltilmiş eğitimi nasıl yapacaksınız” diye sordu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önceki gün akşam saatlerindeki açıklaması ile eğitimciler ve öğrenciler, 12 saatten az zaman kala okula gideceklerini öğrendi. Okulların, “kafe ve restoranlar” gibi yüz yüze eğitime açıldığını söyleyen Eğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, “Okulların ciddi çoğunluğu açılmadı. Gelen tek tük öğrenci de geri gönderildi. Kimi okul birkaç gün sonra, kimi okul da pazartesi tam olarak açılabileceğini öğretmenlere, velilere duyurdu” dedi.“TAMAMEN KONTROL DIŞI”Karar sürecini “tamamen kontrol dışı” olarak nitelendiren Yıldırım, akşam saatlerinde açıklanan karar nedeniyle okul müdürlerinin gece yarısı öğretmenlere okulun açılıp açılmayacağı yönünde mesaj attığını söyledi.Son dakika açıklanan karar nedeniyle servislerin konuşulamadığını ve faaliyete geçmediğini aktaran Yıldırım, “Öğrencileri kim okula götürecek, okuldan alacak? Yanlarında bulunacak yardımcı personelle henüz anlaşılmamış; okullardaki yardımcı çalışanlar yeterli olmadığı için hijyen koşulları tam sağlanmamış; maske sayısı yetersiz. Öğretmenlere, aşının ikinci dozu tamamlanmadan eğitim öğretimin biteceğini düşünüyoruz” dedi.  Sefa Uyar

4 ay sonra okuldalar

4 ay sonra okuldalar Yeni kontrollü normalleşme süreci ile eğitim kurumlarında 4 ay aranın ardından yüz yüze eğitim başladı. Yeni kontrollü normalleşme süreci kapsamında düşük ve orta riskli illerde yüz yüze eğitim tüm okulöncesi eğitim kurumlarında, ilkokullarda, ortaokullarda ve liselerde; yüksek ve çok yüksek riskli illerde ise okulöncesi eğitim kurumlarında tam zamanlı, ilkokullarda, 8. ve 12. sınıflarda seyreltilmiş olarak başladı.  cumhuriyet.com.tr

Uzaktan Eğitime Yönelik Tutumlar araştırması: "Uzaktan eğitime güven yüzde 39"

Uzaktan Eğitime Yönelik Tutumlar araştırması: "Uzaktan eğitime güven yüzde 39" Araştırmaya katılanların yüzde 72’si, tüm öğrencilerin gerekli dijital erişime sahip olmamasının, uzaktan eğitimin önündeki en önemli bariyer olduğunu düşünüyor. Uzaktan eğitim sistemine güvendiğini belirtenlerin oranı yüzde 39. İnsani Gelişme Vakfı (İNGEV) ile İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi işbirliğiyle yapılan “Uzaktan Eğitime Yönelik Tutumlar” araştırması, toplumun uzaktan eğitim konusunda çekimser olduğunu ve öğretmenlerin yüzde 64’ünün uzaktan eğitime uygun içerik hazırlamak konusunda yeterli donanıma sahip olmadığını gösterdi.26 şehirde 1754 görüşme yapılarak düzenlenen araştırmaya göre bu çekimserliğin başlıca nedeni, tüm öğrencilerin uzaktan eğitimine katılabilmek için ihtiyacı olan dijital erişime sahip olmaması. Anne-babaların dijital okuryazarlıklarının çocuklarının uzaktan eğitim sistemini kullanmasına yardımcı olabilecek düzeyde olmaması ise bir diğer engel olarak algılanıyor. Öğrencilerin sürekli evde olması, yüz yüze eğitimde öğretmenin sorumluluğunda olan önemli görevleri de anne-babalara yüklüyor. Bütün bunlar, toplumda dijital erişim ve okuryazarlık seviyesine göre oluşan eşitsizliklere işaret ediyor. YETERLİ DEĞİL Araştırma sonuçlarına göre uzaktan eğitim sistemine güvendiğini belirtenlerin oranı yüzde 39. Bu sistemin tek başına yeterli olduğunu düşünenlerin oranı ise yüzde 23. Katılımcıların yüzde 50’si ise öğrencilerin yüz yüze eğitime başlamasını destekliyor. Uzaktan eğitime güven konusunda çekimserlik olsa da yüzde 52’lik bir kesim yüz yüze eğitimin uzaktan eğitim ile de desteklenmesi gerektiği görüşünde. “Salgın geçse bile eğitim sistemi uzaktan eğitim olarak devam etmelidir” görüşünü savunanların oranı yalnızca yüzde 12.  Katılımcıların yüzde 72’si, tüm öğrencilerin gerekli dijital erişime sahip olmamasının, uzaktan eğitimin önündeki en önemli engel olduğunu düşünüyor. Yüzde 67’lik bir kesim ise tüm anne-babaların, çocuklarının uzaktan eğitim sistemi kullanmasına yardımcı olacak bilgi seviyesine sahip olmamasını diğer bir engel olarak tanımlıyor. Yüzde 66’lık bir kesim, uzaktan eğitim sisteminin öğrenciler arasında eşitsizliğe neden olduğu görüşünde. Görüşmelere katılanların yüzde 63’ü, devlet okulu öğrencilerinin bu süreçte özel okul öğrencilerine göre daha dezavantajlı olduğu inancında. BAŞARI DÜŞECEKAraştırmada çıkan diğer sonuçlar şöyle: “Eşitsizlik algısı, halkın yüzde 64’ünde uzaktan eğitim alan öğrencilerin sınav başarısının daha düşük olacağı, yüzde 53’ünde ise uzaktan eğitim alarak üniversiteden mezun olan gençlerin işverenler tarafından daha az tercih edileceği gibi endişelere yol açıyor. Uzaktan eğitim, ebeveynlerin önemli ölçüde eğitim sürecine dahil olup daha fazla vakit ayırmalarını gerektiriyor. Toplumun yüzde 85’i, uzaktan eğitimde öğrencinin başarısının veli-öğretmen işbirliğine bağlı olduğu konusunda hemfikir. Yüzde 81’i ise bu sistemin ebeveynlerin çocuklarıyla daha fazla ilgilenmesini gerektirdiğine inanıyor. Yüzde 62’lik bir kesim, uzaktan eğitim sisteminin özellikle evden çalışan ebeveynlere ek yük yarattığını düşünürken, halkın yüzde 53’ü ise öğrencinin uzaktan eğitimini takip etmenin evde annenin sorumluluğunda olduğu görüşünde.”KADINLARDAN BEKLENEN KATKI ARTTI‘’Bu araştırma, tek başına uzaktan eğitimin kısıtlamalar nedeniyle oluşan öğrenim kaybını karşılamakta yeterli olmadığını gösterdi. Araştırma sonucunda, toplumun farklı ekonomik grupları arasında uzaktan eğitime erişimde mevcut eşitsizliklerin daha görünür hale geldiğini gördük. Bir başka önemli gözlem, çocukların eğitimi için kadınlardan daha çok katkı beklendiği oldu. Bu sonuçlar bizleri şaşırtmadı. Eğitimin öğretmen/okul cephesinde, teknolojiye erişim ve teknoloji yetkinliği bakımından öğretmenlerin sıkıntıya girdiği anlaşılıyor. Öğretmenlerin yüzde 64’ünün uzaktan eğitime uygun içerik hazırlamak konusunda yeterli donanıma sahip olmadığı gözlemleniyor.” Figen Atalay

Erdoğan ile Macron uzun aradan sonra görüştüler

Erdoğan ile Macron uzun aradan sonra görüştüler Birbirlerine ağır eleştiriler yönelten Erdoğan ve Macron, video konferansla görüştü. Türkiye - Fransa dostluğuna vurgu yapan Erdoğan’ın Avrupa’dan Kafkaslar’a, Ortadoğu’ya ve Afrika’ya kadar olan coğrafyada ortak adımlar önerdiği belirtildi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile video konferans görüşmesi gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamaya göre görüşmede, Türkiye-Fransa ilişkileri ve bölgesel konular ele alındı. KAVGADAN DOSTLUĞACumhurbaşkanı Erdoğan, görüşmede, Fransız mevkidaşı Macron ile uzun bir aranın ardından yeniden görüştüklerini ve Macron’un şahsında Fransız halkını selamladığını ifade etti. Erdoğan, bu sene Ankara Anlaşması’nın 100’üncü yılı olduğuna değinerek, Türkiye-Fransa ilişkilerinde liderler arasında tesis edilen diyaloğun her zaman büyük rolü olduğunu ifade etti. Birinci Fransuva ve Kanuni Sultan Süleyman tarafından mektup ile temelleri atılan dostluk ilişkisinin pek çok badireden başarıyla geçtiğini belirten Erdoğan, Türkiye-Fransa işbirliğinin çok ciddi bir potansiyeli olduğuna inandığını dile getirdi. Erdoğan, “İki güçlü NATO müttefiki olarak Avrupa’dan Kafkaslar’a, Ortadoğu’ya ve Afrika’ya uzanan geniş coğrafyada güvenlik, istikrar ve barış çabalarına önemli katkılar sağlayabiliriz. Ülkelerimizi, vatandaşlarımızın can ve mal emniyetini tehdit eden terör örgütleriyle mücadelede de ortaklaşa atabileceğimiz adımlar var. Tüm bu hususlarda Türkiye ve Fransa’nın dayanışma içinde hareket etmesini arzu ediyoruz” diye konuştu. cumhuriyet.com.tr

İktidar, 'Kanalİstanbul için' yasal değişiklik peşinde

İktidar, 'Kanal İstanbul için' yasal değişiklik peşinde TBMM’YE sunulan 12 maddelik yasa teklifiyle Kanal İstanbul ile yol bağlantısının sağlanacağı Kuzey Marmara Otoyolu kapsamındaki Nakkaş-Başakşehir kesimi ihalesine dış kredi sağlanması için Ulaştırma Bakanlığı’nın ilk kez kefil olacağı belirtildi. CHP’li Akın, “İktidara yakın şirketlere ayrıcalık sağlanacak” dedi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, TBMM’ye sunulan 7 yasada değişiklik yapılmasını öngören 12 maddelik yasa teklifinde, iktidara yakın şirketlere yeni ayrıcalıklar tanındığına dikkat çekerek, Kanal İstanbul ile yol bağlantısının sağlanacağı Kuzey Marmara Otoyolu kapsamındaki Nakkaş-Başakşehir kesimi ihalesine dış kredi sağlanması için Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın ilk kez kefil olacağını açıkladı. Akın, “İktidar yanlısı şirket dış kredi bulsun diye Ulaştırma Bakanlığı’nın kefil olması için yasal düzenleme yapılıyor. İktidar; Kanal İstanbul’a henüz tek bir çivi bile çakılmadan bağlantı yolu için özel yasa değişikliği yapmak istiyor” değerlendirmesinde bulundu.KGM'NİN KEFİL OLMASI YETERLİ BULUNMADIAkın, “Yap-işlet-devret (YİD) modeliyle yapılacak proje için Karayolları Genel Müdürlüğü’nün kefil olması yeterli bulunmadı. Hazine ve Maliye Bakanlığı da borç üstlenim anlaşmasına taraf olmak istemedi. Yurtdışından para bulunamayınca iktidar bugüne kadar uygulanmayan bir yöntemi hayata geçirmeyi amaçlıyor. İlk kez Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın kefil olması için düzenleme yapılacak. Esnafımız, salgında yeteri kadar desteklenmediği için peş peşe iflas etmeye başlarken, ekmek kapısına kilit vururken iktidar; inatla yapacağını duyurduğu Kanal İstanbul’un yol bağlantısı için dış kredi bulamayınca; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nı kefil göstermek için yasa değişikliği yapıyor” ifadelerini kullandı. Erdem Sevgi

‘İthal edilen tohumlarda GDO’ya rastlandı’iddiasıdoğrulanırsa sektöre büyük darbe vurulacak

‘İthal edilen tohumlarda GDO’ya rastlandı’ iddiası doğrulanırsa sektöre büyük darbe vurulacak İktidarın hayvan yemi hammaddesi olarak kullanılmak üzere genetiği değiştirilmiş organizmalı (GDO) mısır ve soya çeşitlerine yeni izinler vermesinin ardından pamukta da GDO tehdidi ortaya çıktı. Türkiye, GDO’suz tohum kullanan ve GDO’lu pamuk ithalatının yasak olduğu üç ülkeden birisi. Bu durum dünya tekstil sektöründe Türkiye’ye önemli avantaj sağlıyor. Ancak bir süredir GDO’lu pamuk tohumu üreticisi uluslararası firmaların ithalat izni alabilmek için baskı yaptıkları iddia ediliyor. CHP Manisa Milletvekili Vehbi Bakırlıoğlu, bu iddiaları Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’ye sordu. Biyogüvenlik Yasası’na göre GDO veya ürünlerinin üretimi ve ithalatının yasak olduğuna dikkat çeken Bakırlıoğlu, sadece hayvan yemi amaçlı mısır ve soyaya izin verildiğini söyledi. Ancak her ne kadar yasak olsa da pamuk tohumlarında GDO’ya rastlandığı iddiaları bulunduğuna dikkat çeken Bakırlıoğlu, “Bu durumun bulaşmadan kaynaklandığına ilişkin bilgiler verilse de GDO’lu pamuk tohumlarının ülkeye nasıl girdiği veya nerelerde üretildiği bilinmemektedir. Alınan tüm tedbirlere rağmen GDO’lu pamuk tohumu ve pamuk yağı söylentileri bile ülkemizi, tohum ve pamuk üreticilerimizi uluslararası piyasada zor durumda bırakacaktır” dedi. Bakırlıoğlu, pamuğun önemli bir tekstil merkezi olan Türkiye için stratejik bir ürün olduğuna işaret etti. Bir zamanlar önemli bir üretici konumunda olan Türkiye’de yanlış politikalar sonucunda yıllar içinde pamuk ekim alanları ve üretimin neredeyse yarı yarıya düştüğünü belirten Bakırlıoğlu, şunları kaydetti:“Bu süreç içerisinde Türkiye, dünyadaki önemli ithalatçı ülke konumuna gelmiştir. Son dönemlerde destekleme ile üretim ve ekim alanları artmış olmasına rağmen geçen sene münavele uygulamasından dolayı üretim yüzde 40 azalmış, ithalat yüzde 40 artmıştır. İthalata ödenen döviz miktarı 2 milyar doları geçmiştir. Azalan üretim, ithalatın artması demektir.” Bakırlıoğlu, Türkiye’nin dünyada GDO’lu pamuk üretiminin olmadığı 3 ülkeden birisi konumunda bulunduğunu, GDO’lu pamuk üretimi ve ithalatının yasak olduğunu vurguladı. Vehbi Bakırlıoğlu, “Ülkemiz için önemli avantaj sağlayan bu uygulama Türk pamuğunun ve ‘FREE GMO’ etiketi ile ihraç edilen tekstil ürünlerinin dünyadaki prestijini ve değerini artırmıştır” dedi. Ancak 2019’da pamuk yağında ve yemde kullanılan pamuk küspesinde GDO’lu gene rastlandığına dikkat çeken Bakırlıoğlu, “Ekim sürecine yaklaştığımız şu günlerde pamuk tohumu piyasasında yüzde 35’lik pazar payına sahip bir firmaya ait 2 çeşit tohumda GDO’lu gene rastlandığı iddia edilmektedir. Bu iddialar piyasanın tüm bileşenleri tarafından dile getirilmektedir” değerlendirmesini yaptı. ‘TEKSTİL İÇİN RİSK’Gelen bilgilerin Türkiye’nin GDO’lu pamuk tohumu tehdidi altında olduğunu gösterdiğine işaret eden Bakırlıoğlu, bu iddiaların pamuk üretimi ve tekstil sektörü açısından büyük risk oluşturacağını vurguladı. Bakırlıoğlu, Bakan Pakdemirli’ye şu soruları yöneltti: “İthal edilen pamuk tohumlarında GDO’ya rastlandığı iddiaları doğru mudur? Alınan numunelerdeki GDO oranı nedir, mevzuatta belirtilen kriterlere uygun mudur? Bu durum ‘bulaştan’ mı kaynaklanmaktadır? Eğer bulaştan kaynaklı bir GDO varlığı söz konusu ise bu tohumlar hangi yolla ülkeye girmiştir?” Mustafa Çakır

Üsküdar'da CHP'li Belediye Meclisüyeleri istifa edip AKP'ye geçti

Üsküdar'da CHP'li Belediye Meclis üyeleri istifa edip AKP'ye geçti İstifa eden belediye meclis üyelerine tepki gösteren CHP Üsküdar İlçe Başkanı Suat Özçağdaş, "CHP seçmeninin iradesiyle seçildiler, belediye meclis üyeliğinden de istifa etsinler” dedi. CHP Üsküdar İlçe Başkanı Suat Özçağdaş, CHP’den istifa ederek AKP’ye geçen Üsküdar Belediyesi Meclis üyelerine tepki göstererek “Beklentilerinin karşılanmadığını belirterek gittiler. AKP’ye geçmişler. CHP seçmeninin iradesiyle seçildiler, belediye meclis üyeliğinden de istifa etsinler” dedi. 6 AY ÖNCE DE 3 ÜYE İSTİFA ETTİCHP’den geçen aylarda istifa eden Üsküdar Belediyesi Meclis üyeleri Köksal Durmuş ile Selahattin Kamışoğlu, önceki gün AKP’ye katıldı. Eski meclis üyelerinin AKP’ye geçmesine tepki gösteren CHP Üsküdar İlçe Başkanı Suat Özçağdaş ise Cumhuriyet’e yatığı açıklamada, “Belediye meclisinizde 15 CHP’li Meclis üyemiz vardı. 6 ay önce de 3 üye istifa etti. İstifa etme gerekçeleri olarak beklentilerinin karşılanmadığını söylediler. Partiden istifa ediyorlarsa, meclis üyeliğinden de istifa etmeleri gerekir. İstifanın arkasında kişisel beklentilerin olduğu ortaya çıkmıştır” diye konuştu. İlayda Kaya

Kılıçdaroğlu'ndan Koca'ya: Erdoğan seni aldatıyor

Kılıçdaroğlu'ndan Koca'ya: Erdoğan seni aldatıyor Kemal Kılıçdaroğlu, ücretsiz aşıların 12 milyon dolara fatura edilmesi ve aracı şirkete ilişkin Bakan Koca’ya “Anlaşmayı sana gönderebilirim” diye seslendi. Kılıçdaroğlu, “Bakanlar ve Erdoğan seni aldatıyor. Rantın olduğu yerde siyasi akbabalar vardır” dedi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Türkiye’ye ücretsiz geldiği açıklanan 1 milyon doz aşının Devlet Malzeme Ofisi’ne (DMO) 12 milyon dolara fatura edildiğini belirtti. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya, “Bakanlar ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan seni aldatıyor. DMO ile Sinovac arasındaki anlaşma elimde var. Arzu edersen senin bulamadığın o anlaşmayı gönderebilirim” uyarısında bulunan Kılıçdaroğlu, Merkez Bankası’nın (MB) satılan 128 milyar dolarına yönelik de Erdoğan’a 5 soru yöneltti. Kılıçdaroğlu, “Satışı hangi yöntemle, hangi tarihlerde yapıldı? Hangi kurdan ne kadar döviz satıldı? Bu ticaretin alıcıları kimlerdir? İşleminin altında kimlerin imzası var?” diye sordu. Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında özetle şunları söyledi:  Sağlık Bakanı’nı yanıltıyorlar: Sağlık Bakanı Koca, “Anlaşmamızı doğrudan Sinovac ile yaptık. DMO ile Sinovac arasında aracı yok” dedi. Ben de aracı olan firmanın adını açıkladım. Keymen İlaç Sanayi ve Ticaret A.Ş. Size aracı yok diyen kim? Onu iyi tanı, o kişi sana doğru bilgi vermiyor. Senin bütün bakanların ve Erdoğan sana doğru bilgi vermiyor, seni aldatıyorlar. 1 milyon doz aşıyı bedava alacak, götürüp DMO’ya 12 dolara satacaksın. Ben bunu sorduğum zaman da “Ticari sırlar açıklandı.” Ne sırrı? Faturalar var, kesilmiş.1 milyon doz Filistin’e gönderilirdi: Sinovac da diyor ki: “Aşının Sinovac ve Keymen arasında imzalanan anlaşmalara uygun olarak Sağlık Bakanlığı’na Sinovac adına temin edildiğini teyit etmekteyiz.” Anlaşmayı DMO ile yaptıklarını hiç söylemiyor. Demek ki Sayın Bakan yanıltıldı. Cevap vermesi gereken Hazine ve Maliye Bakanı. Sağlık Bakanı’nın sırtına yıkıyorlar. Ayrıca 1 milyon doz aşı bedava gelseydi ve CHP iktidarda olsaydı o 1 milyon doz aşı Filistin’e gönderilirdi. MB ‘Kur politikamız yok’ diyor: 128 milyar dolar küçük bir rakam değil. Erdoğan şu cevabı veriyor: “Salgın bahanesiyle yeni bir finansal dalgalanma oluşturmak isteyenlere elimizdeki tüm araçları kullanarak fırsat vermedik” Soru şu: 128 milyar doları kime sattın? Farz edelim ki MB döviz satıyor. O zaman ilgili kurumlardan yetki almak zorundadır. MB meclisi böyle bir karar aldı mı, almadı mı? Damat ile el ele tefecilere verdiniz: Erdoğan’a tüyü bitmemiş yetim, çiftçi, emekli, esnaf adına beş soru soruyorum: Bu satış hangi yöntemle yapıldı? Bu satış hangi tarihlerde yapıldı? Hangi kurdan ne kadar döviz satıldı? Bu ticaretin alıcıları kimlerdir? Bu satış işleminin altında kimlerin imzası var? Damadı tasfiye etti çünkü bütün suçu damadın üzerine yıktı. Sen ve damadın el ele verdiniz, 128 milyar doları Londra’daki bir avuç tefeciye teslim ettiniz.  128 milyar dolarla neler yapılırdı? Asıl soru şu: 128 milyar dolarla ne yapılabilirdi? 932 milyar TL yapıyor. Eski parayla 932 katrilyon TL yapıyor. 10 milyon işsize 1 yıl boyunca 3 bin TL verebilirdi. 1 milyon 300 bin esnafın 13 milyar liralık kredi borcunu silebilirdi. Çiftçilerin takibe düşen 5 milyar kredi borcunu kapatabilirdi. Yoksulluk sınırının altında gelire sahip olup doğalgaz kullanan bir 1 milyon 600 bin hanenin Kasım 2020 ile Nisan 2021 arasında borçlarının tamamı kapatılabilirdi. 4 milyon 80 bin öğrenciye tablet verilebilirdi. Şimdi diyorlar ki “128 milyar doların önemi ne?” İşte önemi bu. Kime gitti bu para? Milletvekili her şeyi söyleyebilmeli: Yasama dokunulmazlığını kaldırırsanız siyaset alanını daraltırsınız, demokrasiden vazgeçmiş olursunuz. Dokunulmazlıkların gerçek anlamda kaldırılabilmesi ya da sağlıklı karar alınabilmesi için Türkiye’de yargı bağımsızlığının olması lazım. Yargı bağımsızlığının olmadığı bir yerde dokunulmazlık dışında milletvekilinin hiçbir güvencesi yoktur. Milletvekili her şeyi söyleyebilmeli. Fezlekeler ittifakı bozma arayışı: 6-7 yıl önce bir olay olmuş, insanlar ölmüş. “Şimdi acaba Millet İttifakı’nı nasıl bozabiliriz” diye yola çıkıyorlar. Fezlekeleri getirelim, CHP zor durumda kalsın. Siyaseti dizayn edecekler, Millet İttifakı’nı bozacaklar. Yok arkadaş, biz bildiğimiz yoldan yürürüz. Anayasadaki dokunulmazlığın ruhuna uygun hareket ederiz. Milletvekilinin dokunulmazlığı bir kişinin iradesine terk edilemez. Türkiye bir avuç tefeciye çalışıyor: TÜİK yayınlamış, 2020 yılında Türkiye bir yılda yüzde 1,8 oranında büyümüş. Çiftçi kardeşlerime, hayvan üreticilerine, esnafa, işsizlere soruyorum. Sizde bir büyüme var mı? Yok. Herkes perişan. Saray ve beslemelerinin tamamı büyüdü. Bir maaş yetmiyor, beş ayrı yerden alıyorlar. “Beşli çete” büyüdü. 128 milyar doları götürenler zaten çok iyi büyüdüler. Devlete dolarla, altınla borç verenlerin durumu çok iyi. Bunlar olurken yerli ve milli ayaklarına yatılıyor. Sayın Bahçeli’ye sormak isterim: Bu tablonun neresi yerli ve milli? Yüzde 1,8 büyümüşüz, 1 milyon 272 bin vatandaşımız işinden olmuş. Ama finans sektöründeki büyüme yüzde 21. Döviz fiyatları düştü, doğalgaza ocak, şubat, martta zam geldi. Elektrik fiyatlarına da zam geldi. Dolayısıyla Türkiye bir avuç tefeciye çalışır halde.EMİR, SAVCILIĞI GÖREVE ÇAĞIRDICHP Milletvekili Murat Emir ve 21 milletvekili “bedelsiz 1 milyon doz aşı” ile ilgili TBMM Başkanlığı’na araştırma önergesi sundu. Önerge üzerinde konuşan Emir, bedelsiz 1 milyon doz aşı için ödenen 12 milyon doların aracılık faaliyetinin karşılığı olduğunu belirterek özetle şu ifadeleri kullandı: “İlk parti ödemeden 12 milyon dolar aldıysa toplamda 50-60 milyon dolar aracılık faaliyetinden para kazanmadığını hanginiz iddia edebilirsiniz? Peki, bu 50-60 milyon doların bakanlığın koridorlarında, gizli odalarında paylaşılmadığını hanginiz söyleyebilirsiniz? Savcılığı devreye sokmamız lazım.” Konuşmaların ardından önerge kabul edilmedi.  cumhuriyet.com.tr

Dağlık Karabağ: Azerbaycan, Ermenistan'la yeni bir savaşa mıhazırlanıyor?

Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev, Dağlık Karabağ'da çatışma döneminin kapandığını açıklasa da bağımsız gözlemciler bölgedeki anlaşmazlığın çözümden uzak olduğunu ve ufukta yeni çatışmaların görülebileceğini söylüyor. BBC İzleme Servisi'nin değerlendirmesi.Habere Gitmek için Tıklayın

Uzmanlar: kontrol sağlanmadan normalleşme yanlış

Uzmanlar: kontrol sağlanmadan normalleşme yanlış Uzmanlar, "kontrollü normalleşme" sürecine geçerken uyarılarda bulundu. Hekimler ve meslek örgütleri, “Pandeminin kontrolü sağlanamamışken kontrollü normalleşmeye geçmek doğru değil” değerlendirmesini yaptı. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı “kontrollü normalleşme” sürecini değerlendiren hekimler ve meslek örgütleri, “Pandeminin kontrolü sağlanamamışken kontrollü normalleşmeye geçmek doğru değil” değerlendirmesini yaptı. Vaka sayısındaki artışa dikkat çeken hekimler “Kısa bir süre önce günlük 6 bin 500 olan vaka sayıları  12 bine dayandı. Yüzde 50’nin üzerinde bir artış var. Bir diğeri mutant virüs sayısı giderek artıyor, test sayıları ve aşılanma oranları da düşükken kontrollü normalleşme kabul edilemez” ifadelerini kullandı. İl bazlı değerlendirmenin doğru ‘bir karar olduğunu’ ancak tüm verilerin şeffaflıkla ve bilimsel kriterlerle açıklanması gerektiğine dikkat çeken hekimler “Bunlar yapılmadığı sürece kontrollü normalleşme ne yazık ki üçüncü bir pike götürebilir” uyarısında bulundu.HES KODU OLMAYAN MÜŞTERİ KABUL EDİLMİYORYeme-içme yerlerine yönelik serbesti mavi, sarı ve turuncu kategorideki illeri kapsıyor. Bu illerdeki    lokanta, restoran, kafeterya, pastane, tatlıcı ve çay bahçesi gibi işyerleri, açık ve kapalı alanlar için ayrı ayrı olacak şekilde yüzde 50 kapasite sınırlaması oranı uygulanarak, 07.00-19.00 saatleri arasında faaliyet gösterecek. Müşteriler, HES kodu kontrol edilmeden işyerlerine kabul edilmeyecek. Kırmızı kategorideki illerde ise bu işyerleri açılmayacak, paket servis veya gel-al hizmetine devam edecek. SAĞLIK EMEKÇİSİ KAYGILIHeybet Aslanoğlu(Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği Başkanı)Her gün 10 bine yakın yeni vaka ve onlarca insanımızı kaybettiğimiz bir tablo ortada. Pandemi bitmiş değil aksine mutant virüslerin etkisi ile vaka sayıları her gün artıyor. Tüm bunlar görmezden gelinerek adı kısmi de olsa normalleşmeye geçilmesi biz sağlık emekçilerinin bir yıldır yüzlerce meslektaşımızı şehit vererek yaptığımız özverili çalışmaların heba edilmesi demek. 1 yılın sonunda salgında en başa dönüyoruz. Mavi illerin toplam nüfusu Türkiye nüfusunun 10’da 1’i. Yani yüze 90 hâlâ çok riskli. Bu tablonun 10 gün sonra tamamen kırmızı olmasından endişeliyiz. Yeterli test ve aşı yapılmadan normalleşmeye geçmek büyük bir kumar. Başta Sayın Cumhurbaşkanı olmak üzere karar vericilerin ekonomik kaygılarla aldıkları bu kararları tekrar gözden geçirmeleri gerekiyor. ‘İKİ HAFTADIR CİDDİ ARTIŞ VAR’Prof. Osman Küçükosmanoğlu(İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri)İki haftadan bu yana gözüken rakamlar vaka sayılarında ciddi bir artış olduğunu gösteriyor. Özellikle Karadeniz’deki artıştan İstanbul’un etkilenmemesi mümkün değil, biz de zaten yüzde 20-30 bir artış olduğunu söylemiştik. Bu açılmanın bir süre daha ertelenmesinin gerektiğini düşünüyoruz. Özellikle okulların açılması konusunda eğitimcilerle birlikte karar vermek gerekir. Bir de aşı konusu çok yavaşladı. Özellikle öğretmenlerin yaygın aşılanmasına başlanamadı. Kasım, aralık ayındaki tabloyu yeniden yaşamak istemiyoruz. ‘RİSK HARİTASI NEYE GÖRE RENKLENDİRİLDİ?’Prof. Dr. Kayıhan Pala(Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı)Bir süredir kısıtlamaların bu haliyle sürdürülmesinin doğru olmadığını söylüyordum. Özellikle 65 yaş üzerine ilişkin ve esnafı olumsuz etkileyen kısıtlamalardan söz ediyorum.  Yeni birtakım düzenlemeler yapmak gerekiyordu ancak önceki gün yapılan düzenlemelerle ilgili bana kalırsa iki tane önemli nokta var. Birincisi Sağlık Bakanı tarafından yayımlanan renklendirilmiş risk haritasının neye göre renklendirildiği belli değil. Örneğin Bursa üç haftadır yayımlanan yeni olgu sayılarında belli bir artış gösterirken ikinci grupta yer alıyor. Alınan kararlar bu haliyle önümüzdeki haftalarda zaten yükselmeye başlayan olgu sayılarını daha da artırabilir. PANDEMİNİN KONTROLÜ SAĞLANAMAMIŞKEN!Doç. Dr. Ali İhsan Ökten(Türk Tabipleri Birliği 2. Başkanı)Pandeminin daha kontrolü sağlanmamışken kontrollü normalleşmeye geçmek çok uygun bir şey değil. Yeni vaka sayısında giderek bir artış var, kısa bir süre önce 6 bin 500’lerde olan vaka sayıları 9 bin 500’leri aştı. Yüzde 50 artış demek. İkincisi mutant virüs sayısı muhtemelen giderek artıyor ve bulaşıcılık hızı daha fazla. Bir diğeri de Karadeniz Bölgesi’nde AKP’nin il kongrelerini dolu salonlarda yapması, özellikle Karadeniz’deki artışın en büyük nedenlerinden. Bir de aşılama hızımız ve doz oranımız da henüz istenilen düzeyde değil.İl bazlı değerlendirme yapılırken de tüm verilerin şeffaflıkla ve gerçek bilimsel verilerle açıklanması gerek. Bunlar yapılmadığı sürece kontrollü normalleşme ne yazık ki bizi üçüncü bir pike götürebilir.  Sibel Bahçetepe

Devlet Demir Yolları’nın Kırklareli Koruköy’deki taşocağı, yurttaşlarıisyan ettirdi

Devlet Demir Yolları’nın Kırklareli Koruköy’deki taş ocağı, yurttaşları isyan ettirdi Devlet Demir Yolları İşletmesi Genel Müdürlüğü’nün Kırklareli Koruköy köyünde “Kireçtaşı Mıcır Ocağı, Kırma Eleme Tesisi ve Mekanik Plent Tesisi’’ projesi için 10 binden fazla ağacın kesileceği ortaya çıktı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, projeye “Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir’’ kararı verdi. Maden ocağına tepki göstererek bakanlığa çok sert bir mektup yazan köylüler ocağın faaliyetlerinin durdurulmasını istedi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın Halkalı - Kapıkule Demir Yolu Hattı Çerkezköy - Kapıkule kesiminin inşası projesi sürüyor. Projenin yüklenicisi ise Salini İmpregilo - KOLİN adi ortaklığı. Kolin şirketi devletten aldığı çok sayıda işle tartışma yaratmıştı. Devlet Demiryolları İşletmesi Genel Müdürlüğü tarafından geçen yıl Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na Kırklareli, Merkez ilçesi Koruköy’de söz konusu projeye malzeme üretmek için “Kireçtaşı (mıcır) ocağı, kırma - eleme ve mekanik plent tesisi’’ proje başvurusu yapıldı. Bakanlığa sunulan proje tanıtım dosyasında 24.49 hektarlık sahanın 22.54 hektarlık kısmının orman, 1.95 hektarlık kısmının ise tapulu şahıs arazisi olduğu belirtildi. Söz konusu proje sahası en yakın yerleşim biriminin 1.6 kilometre mesafedeki Koruköy ve kuzeydoğusunda 2.4 kilometre mesafedeki Kapaklı Köyü olduğu belirtildi. Dinamitin de kullanılacağı belirten dosyada “Patlatma sırasında ocak çevresinde gerekli önlemler alınacak, alan içerisindeki insan ve hayvanlar alandan uzaklaştırılacaktır’’ denildi. Dosyada proje kapsamında 10 bin 421 adet meşe - gürgen ağacının kesileceği, kesilecek ağaç sayısının 5 katı kadar da ağaç dikileceği ifade edildi. YURTTAŞLAR: YAŞAM HAKKIMIZ KORUNSUNTaş ocağına tepki gösteren bölge sakinleri Çevre ve Şehircilik Müdürlüğü’ne sert bir mektup yazdı. Mektupta projenin kapasite artışı istediği ve geçen ocak ayında bu artış talebine de “ÇED gerekli değildir” kararı verildiği belirtilerek taş ocağının köylerine yalnızca 600 metre uzaklıkta olduğuna dikkat çekildi. Mektupta özetle şöyle denildi:“Köyümüzün kuzey yönünde Devlet Demir Yolları’na ait sahada 3 aydan beri kısa adı KOLİN olan şirket tarafından taş ocağı işletilmektedir. Bu ocak su kaynağımıza 100 metre uzaktadır. Günlük 250 kamyon çalışmaktadır. Günde 3 servis yapmaktadır. Kapasite artışıyla bu durum en az üçe katlanacaktır. Bu işyerinin çevrenin tüm bileşenlerini etkilemeyeceğini söylemek mümkün müdür? Bu ocak şimdiki haliyle bile patlamalarıyla, tozuyla, gürültüsüyle, taşıt trafiğiyle, çeşmelerimizden akan suda görülen etkileriyle, yarattığı titreşimle, hayvanlar üzerindeki etkileriyle, bitki örtüsüne yaptığı etkiyle, yaban hayatındaki etkilerle, bizim belki de düşünemeyeceğimiz binlerce başka etkiyle tüm yaşamımızı derinden etkilemektedir. ÇED raporu istenmeyerek insan hayatından diğer canlıların hayatına kadar inceleme yapılmadığı görüşündeyiz. Yaşam hakkımızın korunması için bu ocağın faaliyetinin durdurulmasını, çevredeki diğer ocaklarla birlikte bölgenin sürekli denetim altında tutulmasını istiyoruz.’’ Hazal Ocak




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter