News - Haberler
On iki Caesar!
On iki Caesar! figure > Gaius Suetonius Tranquillus, On İki Caesar adlı yapıtında; Iulius Caesar’dan Domitianus’un ölümüne dek (MÖ 100 - MS 96) Roma tarihine yön veren imparatorların yaşamlarını anlatırken, Roma devletinin yapısı, işleyiş biçimi, toplumun durumu, olaylar ve çeşitli konular hakkında ayrıntılı bilgi veriyor. /Archive/2020/12/29/120508103-ic-.jpgGaius Suetonius Tranquillus’in yapıtı; Iulius Caesar’dan Domitianus’un ölümüne dek (MÖ 100 - MS 96) Roma tarihine yön veren imparatorların yaşamlarını anlatırken, Roma devletinin yapısı, işleyiş biçimi, toplumun durumu, olaylar ve çeşitli konular hakkında ayrıntılı bilgi veriyor.Tarihyazımının biçimlenmesinde etkili olmuş Suetonius, biyografik yapıtına, Roma devlet yönetiminde Senatus’un etkinliğinin azaldığı bir dönemde yönetimde önemli rol oynayan Gaius Iulius Caesar’ın yaşam öyküsüyle başlıyor.Suetonius, Caesar’ın ve ardılı princepslerin (birinci yurttaşlar) yaşamlarını, dış görünüşlerini, doğumları ve ölümleri ile ilgili kehanetleri, ailelerini, biyografi yazım türünün geleneğine uyarak belli bir düzen içinde anlatıyor.Suetonius’un, kamu görevlerinden ötürü doğrudan bilgilerine dayandırdığı biyografik yapıtı, Roma’daki yönetim değişikliğinin nasıl başladığı ve halkın sosyal yaşamının bundan nasıl etkilendiğini de ortaya koyuyor.On İki Caesar'ın Yaşamı / Gaius Suetonius Tranquillus / Çevirenler: Gül Özaktürk, Ü. Fafo Telatar / Doğu Batı Yayınları / 494 s. Cumhuriyet Kitap EkiÇeviri sanatı, Pablo Neruda, EvrenselŞarkı
Çeviri sanatı, Pablo Neruda, Evrensel Şarkı figure > İkinci Yeni zamanında bazı önemli şairlerin adları istifleme sıralanmıştı ama bunların hiçbiri dilimize çevrilmemişti. Malumatfuruşluk edilmişti. İçerik ve biçim olarak devrimci niteliğe sahip iki ozan Ezra Pound ² ve Pablo Neruda’nın başyapıtları ancak bu yıl (2020) yayınlandı. İkinci Yeni şairleri Pound’un adını hemen her yazıda anmışlar ama Neruda neredeyse hiç anılmamıştı. /Archive/2020/12/29/115900821-ic2.jpgÇAĞDAŞ ŞİİRİN MİMARLARIBizim kuşak 1950’li yıllarda şiire başladığımız zaman önümüzde 1900 ve 1910 doğumlu şairlerin antolojisi vardı, yerli ürün olarak. Şiirimiz dünya şiirine kapalı idi. Milli Eğitim Bakanlığı’nın yayınladığı Tercüme dergisi dünyaya açılan küçük bir pencere idi. Türkçe poetika kitabı yoktu. Yabancı dilde kitaplara erişim yolları kapalı idi. Rimbaud bilinirdi ama sadece Sarhoş Gemi gibi klasik formda şiiriyle.İkinci Yeni zamanında bazı önemli şairlerin adları istifleme sıralanmıştı ama bunların hiçbiri dilimize çevrilmemişti. Malumatfuruşluk edilmişti. İçerik ve biçim olarak devrimci niteliğe sahip iki ozan Ezra Pound ² ve Pablo Neruda’nın başyapıtları ancak bu yıl (2020) yayınlandı. İkinci Yeni şairleri Pound’un adını hemen her yazıda anmışlar ama Neruda neredeyse hiç anılmamıştı.İKİ DAHİ ŞAİR: LAUTRéAMNONT İLE RIMBAUDÇağdaş şiirin üç mimarını (Aloysius Bertrand, Comte de Lautréamnont ve Arthur Rimbaud) 1980-1990 yıllarında ben çevirdim, kitap olarak yayınladım.“Nasıl çağdaş şair olunur?” sorusunun cevabı olarak, Konstantinos Kavafis, Yorgo Seferis, Yannis Ritsos, (Üçü de Herkül Millas ve İoanna Kuçuradi ile) René Char, Nicolas Guillen, Alain Bosquet gibi şairleri dilimize çevirip kitaplarını yayınladım.Başta Cevat Çapan, Sait Maden, Yüksel Pazarkaya olmak üzere başka arkadaşlar da Alman, İngiliz, Amerikalı, İtalyan, İspanyol şairleri çevirdiler: T. S. Eliot, e. e. Cummings, Rilke gibi…Poetika alanı nerdeyse çöl gibiydi. Akademisyenlerin yapması gereken işi yaptım: 1985-2000 yılları arasında Şiir ve Gerçeklik, Tabula Rasa, Yazınsal Söylem Üzerine ve Şiirde Devrim adlı dört temel kitap yayımladım.Başkaları da elinden geleni yaptı. Şimdi, genç ya da yaşlı, bütün şairlerin önünde yüklü bir antoloji var.İkinci Yeni zamanında “anlamsız şiiri” savunan şairler vardı. Çünkü yeterli ölçüde yabancı dil bilmedikleri için e.e. Cummings’in, Ezra Pound’un, Dylan Thomas’ın, Mallarmé ve Antonin Artaud’nun anlamsız şiir yazdıklarını sanıyorlardı. O dönemde İlhan Berk’in yazı ve sözleri, konuşmaları çok zararlı oldu.Bütün şiir tarihinde dünyaya iki dahi şair geldi: Comte de Lautréamont ile Arthur Rimbaud. İkisinin dışında bütün şairler hamal gibi çalıştılar./Archive/2020/12/29/115928852-kapakic3.jpg‘ŞİİR ÇEVİRİSİ ÇOK DAHA ÖNEMLİ’Şairlerin rakibi kendi yaşdaşları değildir; Homeros’tan bu yana bütün zirve şairleridir. Gerisi hikayedir!Çeviri çok önemlidir, ama şiir çevirisi çok daha önemli. Pablo Neruda’ını kitabını ben yayınlasaydım kitabın kapağını şöyle yaptırırdım: “Pablo Neruda / Adnan Özer, “Evrensel Şarkı”.Çevirinin önemini iki sosyolojik kavramla açıklamak istiyorum:Endogami (içten evlenme): Bireyin üyesi olduğu klanın içinden biriyle evlemesidir.Tarım toplumlarında toprağın bölünmemesi için yapılır. Sonunda soyun kalitesi bozulur. Sadece kendi dilinin şiirini okumak endogamiye benzer. Şiir yozlaşır. Ayrıca her kuşak kendi şiirini okursa iş ensente benzer.Egzogami (dıştan evlenme): Bireyin üyesi olduğu klanın dışından biriyle evlenmesidir. Bu evlenme biçimiyle farklı toplumlar etkileşim içine girerler. Çeviri yoluyla başka şiirlerle ilişki şairi zenginleştirir. Güzelleştirir.İKİ ELEŞTİRİŞair Adnan Özer, Evrensel Şarkı’yı çevirerek müthiş bir iş yaptı. Keşke elli yıl önce dilimize çevrilmiş olsaydı İkinci Yeni’den sonraki şiirimiz zenginleşebilirdi. Daha önce yapılan çeviriler ciddi ölçüde bir işe yaradı mı? Yaramadı ama genç şairlerin önünde ve elinde Türk Şiir Antolojisi’nin yanında çok zengin bir çeviri şiir derlemeleri var. Birkaç genç şair bunları değerlendirse yeter. Zaten bir kuşaktan ancak birkaç iyi şair çıkar.Şair Adnan Özer çok önemli ve çok değerli bir iş yaptı. Şiirlerden örnekler verip “Bakın çevirmen ne güzel çevirmiş” demek, bence gereksiz. Söylenmesi gereken şu: Adnan Özer’in Türkçeye dönüştürdüğü Neruda metinleri şiir mi? Şiir hem de çok iyi şiir. Bu bakımdan Adnan Özer’i kutlarım.Ancak iki eleştirim var, hem Adnan Özer’e, hem editöre: Böyle bir çalışmaya (yapıt/eser) esaslı bir önsöz gerekmez mi? Gerekir!İkincisi: Başta Konkitatorlar (Güney Amerika’yı sömürgeleştiren fatihler) ve Kurtarıcılar bölümleri için mutlaka bir özel isimler dizini gerekirdi. Örneğin “Kurtarıcılar” dan Bartalemeo de las Casas’ın (1484-1566) Güney Amerika’da “Kurtuluş Teolojisi”ni başlatan rahip ve yerli halkları savunan fikirleriyle uluslararası hukukun ve insan haklarının ilk savunucusu olduğunu öğrenmek iyi olmaz mıydı?¹ Pablo Neruda / Evrensel Şarkı / Çev: Adnan Özer / Can Yayınları² Ezra Pound / Kantolar / Çev: Efe Murad / YKY Özdemir İnceÇalıştığıinşaatta fecişekilde can verdi
Çalıştığı inşaatta feci şekilde can verdi figure > Şanlıurfa'nın Harran ilçesinde çalıştığı inşaatta elektrik akımına kapılan Kasım Demir (40), hayatını kaybetti. /Archive/2020/12/29/120518306-harranda-insaatta-elektrik-akimina-kapilan-isci-oldu_1.jpgOlay, Harran'ın Kaymaklı Mahallesinde meydana geldi. Kalıp ustası Kasım Demir, inşaatta çalışırken, yakınındaki elektrik kablosuna temas edince akıma kapıldı. Diğer işçilerin ihbarı üzerine inşaata sağlık ekibi sevk edildi. Sağlık ekiplerinin yaptığı kontrolde Kasım Demir’in öldüğü belirlendi.Yapılan incelemesinin ardından Kasım Demir’in cenazesi otopsi için Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. DHATürk bilim insanları, 4 yeni parazit türükeşfetti
Türk bilim insanları, 4 yeni parazit türü keşfetti figure > Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nde 5 öğretim üyesinin 3 yıl süren araştırmaları sonucunda dünyada ilk kez dört yeni parazit türü keşfedildi. Sazangiller familyasından olan 'sıraz' balığında görülen parazit türü keşfi bilimsel bir dergide yayımlanarak bilim dünyasına duyuruldu. /Archive%5C2020%5C12%5C29%5C120617556-turk-bilim-insanlari-4-yeni-parazit-turu-kesfetti_2.jpgSamsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Veteriner Fakültesi ile Fen- Edebiyat Fakültesi’nde görevli 5 öğretim üyesi 3 yıl önce iç sularda araştırma çalışması başlattı. Çalışmanın yürütücülüğünü Doç. Dr. Gökmen Zafer Pekmezci, araştırmacılığını ise Doç. Dr. Banu Yardımcı ve Doç. Dr. Cenk Soner Bölükbaş ile Prof. Dr. Savaş Yılmaz ve Prof. Dr. Nazmi Polat yaptı.Öğretim üyelerinin kentteki 26 akarsu, göl ve gölette yaptıkları araştırmalar sonucunda sazangiller familyasından sıraz balığında görülen 4 yeni parazit türü keşfedildi. Parazit türlerine 'Myxobolus Samsunensis', 'Myxobolus Karaeri', 'Myxobolus Cakmaki' ve 'Myxobolus Ekingeni' isimleri verildi. Keşif ile ilgili hazırlanan bilimsel makale 21 Aralık'ta 'Diseases of Aquatic Organism' isimli dergide yayınlanarak bilim dünyasına duyuruldu.'KİMSENİN BİLMEDİĞİ DÖRT YENİ CANLI'/Archive%5C2020%5C12%5C29%5C120618477-turk-bilim-insanlari-4-yeni-parazit-turu-kesfetti_3.jpgOMÜ Fen- Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Nazmi Polat, buldukları 4 yeni türün adlandırılarak dünya literatürüne geçirilmiş olduğunu söyleyerek "Dünyada yaşayan canlı türlerinin sayısı her geçen gün yeni keşiflerle artıyor. Biz bu zincirde Türk bilim insanlarının katkısının artırılmasını çok önemsiyoruz. Çünkü biyolojik çeşitliliğimizin ürünlerinin Türk bilim insanları tarafından isimlendirilerek dünyaya tanıtılmasının hem bilim dünyası açısından hem Türk bilim insanları açısından hem de üniversitemiz açısından çok önemli olduğunu düşünüyoruz. Özellikle Samsun'un iç sularında yaygın olan sazan balıklarının içerisinde parazit olarak yaşayan ve daha önce hiç kimsenin bulmadığı, bilmediği, isim vermediği 4 yeni canlının varlığını bilim dünyasına ilan etmiş oluyoruz. Bir bilim insanının haz duyabileceği zirveyi biz arkadaşlarımızla birlikte yaşıyoruz. Canlıların keşfedilmesi, yeni türlerin ortaya çıkarılması böyle sıradan yapılan işler değil. Çok uzun zaman, emek ve disiplinler arası bir çalışmanın ürünü" dedi.'SAMSUN'UN VE 3 BİLİM İNSANININ İSMİ VERİLDİ'/Archive%5C2020%5C12%5C29%5C120618634-turk-bilim-insanlari-4-yeni-parazit-turu-kesfetti_4.jpgOMÜ Veteriner Fakültesi Su Ürünleri Hastalıkları Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Gökmen Zafer Pekmezci, dünyada ilk kez 4 yeni parazit türü keşfettikleri söyleyerek, "Keşfettiğimiz bu yeni parazit türleri çok önemli bir bilimsel dergide de yayınlandı. Bilim dünyası ile paylaşıldı. Yaşadığımız Samsun'un adını onurlandırmak istedik ve kentimizin ismini verdik. Bir türün adını bunun için 'Myxobolus Samsunensis' olarak belirledik. Diğer 3 türe ise isim olarak ekibimizdeki öğretim üyelerimizin hocalarının ismini vererek bir ahde vefa örneği göstermek istedik. Emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Zafer Karaer, öğretim üyesi Prof. Dr. Ayşe Çakmak ve emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Gürken Ekingen hocalarımızın isimlerini onurlandırmak için bulduğumuz diğer 3 türe de 'Myxobolus Karaeri', 'Myxobolus Cakmaki' ve 'Myxobolus Ekingeni' isimlerini verdik. Biz böyle bir keşif yapmaktan çok mutluluk duyuyoruz" diye konuştu. DHACovid-19: Koronavirüse rağmen kışıpozitif geçirmenin beşyolu
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Covid-19: Koronavirüse rağmen kışı pozitif geçirmenin beş yolu figure > Kışın en karanlık günlerini yaşıyoruz ve bu normal dönemlerde bile pek çok kişi için zor bir durumken, koronavirüs her şeyi daha da zorlaştırıyor. Fakat akıl sağlığı uzmanları moralimizi artırmak için etkili tavsiyeler veriyor. İşte onlardan bazıları:HAREKETE GEÇİNKışın açık havada egzersiz yapmak kulağa kolay gelmese de, uzmanlar bunun morali artırmak için müthiş bir yol olduğunu söylüyor.King's College London'dan Dr. Brendon Stubbs "Bedenlerimiz ve zihinlerimiz birbirinden ayrılmaz bir bütündür" diyor.Egzersiz yapmak bedenimizin endorfin salgılamasını tetikliyor. Bunun sayesinde acı hissi azalıyor, insan kendisini daha iyi hissediyor.Dr. Stubbs'ın yaptığı araştırma, egzersiz yapmanın beyinde duyguları işleyen bölümdeki elektrik faaliyetlerini artırdığını ortaya koyuyor. Bunlar özellikle hipokampus ve pre-frontal korteks."Akıl sağlığını iyileştirmek ve beyninizi uyarmak için aktif olmak önemli. Egzersiz yapmazsanız beyninizin aktivitesi de azalır" diyor.Bu yüzden egzersiz eksikliği anksiyete ve depresyonun nedenlerinden biri.Egzersiz beyin sağlığı için kritik öneme sahip bir protein olan BDNF'in (beyin türevli nörotrofik faktör) salgılanmasını da artırabiliyor.Dr. Stubbs "Bunu bir beyin gübresi olarak düşünebilirsiniz, beynin çeşitli parçalarının yenilenmesini sağlıyor" diyor ve ekliyor:"Sizi hafif bir şekilde nefes nefese bırakan her şey buna etki eder. Hızlı bir yürüyüş, bahçeyle uğraşmak veya bisiklete binmek buna dahildir."10 dakika kadar spor yapmak bile önemli bir fark yaratıyor.BBCÇOK KAFAYA TAKMAYINBBCOxford Üniversitesi'nden Prof. Jennifer Wild, bazı şeyleri çok kafaya takmaktan kurtulmak için faydalı alışkanlıklar edinmenin en iyi yol olduğunu söylüyor.Bunu "kafanızdan çıkarmak" olarak adlandırıyor.İnsanlar genellikle aynı olumsuz düşünceleri tekrar tekrar düşünüp canlarını sıkar. Prof. Wild, bunun önüne geçmek için basit tavsiyeler veriyor:"Bir sorun sizi 30 dakika veya daha uzun süredir endişelendiriyorsa ve çözüm için bir eylem planı geliştiremiyorsanız, aynı soruları düşünüp yanıt bulamıyorsanız durma vakti gelmiştir."Burada püf noktası endişelerinize odaklanmak yerine pratik problem çözmeye odaklanmak.Bu yüzden durun ve sorunu çözmek için hangi adımları atabileceğinizi bulun.Kafaya takılan bir sorunu düşünmeyi bırakmak tabii ki kolay değildir.Bazıları fiziksel bir etkinlik yapmanın işi kolaylaştırdığını söylüyor.Tabii bunu yapmayı öğrenmek biraz zaman alabilir.Endişe duymak tamamen normaldir fakat çoğu zaman endişe ettiğimiz şeyler gerçekleşmez.Yapılan bir araştırma, her 10 endişeden yalnızca birinin gerçek bir sorunla ilişkili olduğunu gösteriyor.Bunun bir açıklaması insan evrimiyle ilişkili olabilir.Evrim ölüm ve ciddi yaralanma gibi tehditlere karşı bir savunma olarak bizleri negatiflik ve tehlikeye karşı çok hassas kılmış.Prof. Wild, "Tehlike beynimizin içine gömülmüş" diyor ve ekliyor:"Bazı düşünceleri gereksiz yere kafaya taktığınızı kabul edip, durup gerçeklere odaklandığınızda çok daha rahat hissedersiniz."YENİ BİR HEDEF BELİRLEYİNBBCSinir bilimci Dr. Dean Burnett "Yeni bir hedef veya amaç belirlemek toparlanmanıza gerçekten yardımcı olur" diyor.Bu yeni bir dil öğrenmek gibi büyük bir proje de olabilir, yeni bir yemek tarifi öğrenmek gibi küçük bir hedef de.Büyük fikirler gözünüzü korkutuyorsa küçüklerden başlayın.Amaç sizi konfor alanınızdan çıkararak ileri itmek, odaklanma ve kontrol hissi kazandırmak.Bu pek çok kişiye zihinsel açıdan yardımcı olur.Dr. Burnett, "Yenilik beyin için ödüllendiricidir" diyor ve ekliyor:"Sık sık yeni şeyler öğrenmek kendimizi değerli hissetmemizi sağlar."Hedef güdülü davranışlar insan davranışının en temel özelliklerinden biridir."KONUŞUNBBCCovid-19 ile birlikte insanlarla bir araya gelmek riskli görülür oldu. Kış mevsimi de bunu iyice zorlaştırdı.Bu milyonlarca kişinin hayatını derinden etkiliyor. Bazılarının akıl sağlığına etkileri etkileri büyük olacak.Bu yüzden mümkün olan sosyal etkileşimleri maksimum şekilde değerlendirmek iyi bir fikir.King's College London'dan Prof. Elizabeth Kuipers "Tek başına kalmak için tasarlanmış değiliz" diyor ve ekliyor:"Sosyal varlıklarız. Sosyal etkileşim kurduğumuzda daha iyi hissederiz."Problemleri konuşarak çözmenin önemli olduğunu fakat kritik meselenin bunun nasıl yapılacağı olduğunu anlatıyor:"Problemleri tekrar tekrar konuşmak, kendinizi ne kadar kötü hissettiğini tekrar etmek iyi gelmeyebilir."Sorunlarınıza farklı açıdan bakmanıza yardımcı olacak ve bunları aşmanızı sağlayacak arkadaşlarınızla konuşun."Prof. Kuipers izole insanların kendine daha çok odaklandığını ve bunun da işleri kötüleştirebileceğini söylüyor.Covid-19 nedeniyle yüz yüze görüşmeler yapamasanız bile arkadaşlarınızla telefonda konuşun veya birbirinizi görüntülü arayın.KÖTÜ BİR ŞEKİLDE YAPINBBCCambridge Üniversitesi'nden Olivia Remes'e göre iyimserler daha uzun yaşıyor, daha iyi ilişkilere sahip oluyor ve daha iyi bağışıklık sistemleri bulunuyor.Olivia iyi bir haber de veriyor: İyimser birine dönüşmek mümkün.Nasıl mı? Hayatınızı değiştirebileceğinize dair içinizdeki hissi güçlendirin ve her şeyin kontrolünüz dışında olmadığınızı düşünün.Bunu yapabilmek için "kötü bir şekilde yapın" prensibini tavsiye ediyor.Bir başka deyişle doğru anda doğru şeyi mükemmel bir şekilde yapmayı beklemeyin. Kötü havaların bir şey yapmaya karar verdiğinizde iki kere düşünmenize yol açabilecek etkisi nedeniyle kışın bu prensip daha da önemli.Olivia "İç sesimiz bizi güzel şeyler yapmaktan alıkoyan bir eleştirmene dönüşebilir" uyarısında bulunuyor:"Hemen eyleme geçin. İstediğiniz şeyi yapın ve bunu iyi bir şekilde yapamıyor olabileceğinizi de kabul edin."Bunu kabul edip harekete geçtiğinizde yaptıklarınız genelde korktuğunuz kadar kötü olmaz, üstelik her koşulda hiçbir şey yapmamaktan daha iyidir."Olivia'nın bir diğer tavsiyesi de her gün hoşunuza giden üç şeyi yazmak. Böylece nelerin neden iyi gittiğine odaklanabileceğinizi söylüyor.Bunun beynin pozitiflikle ilişkilendirilen sol yarım küresini de harekete geçireceğini ekliyor."Duygular bulaşıcıdır" diyen Olivia "Mümkünse negatif, mutsuz, sürekli şikayet eden insanlardan yavaşça uzaklaşın" tavsiyesinde bulunuyor, aksi takdirde öyle bir insana dönüşme riskinizin olduğunu vurguluyor.İllüstrasyonlar: Gerry Fletcher BBC TürkçeProf.Şenol: Aşılar gümrükte uygun koşullarda beklemezse etkinliğini yitirebilir
Prof. Şenol: Aşılar gümrükte uygun koşullarda beklemezse etkinliğini yitirebilir figure > Çin'den gelen aşıların gümrükte bekletilirken, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol'dan, aşıların uygun koşullarda saklanmaması durumunda tıbbı atık olabileceği uyarısı geldi. Çin’in başkenti Pekin’den Türkiye’ye gelmesi beklenen koronavirüs aşılarının gümrük faaliyetlerinin durması nedeniyle birkaç günlüğüne ertelenmesi ve aşıların gümrükte bekletilmesi “Aşılar uygun koşullarda bekliyor mu” sorusunu da gündeme getirdi. Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, aşıların uygun koşullarda gümrükte bekletilmesinin önemli olduğunu belirterek “İnaktif aşılar 2 ila 8 derece arasında saklanmalı. Aksi halde tıbbi atık olur. Bu aşıların da 2 ila 8 derece arasında korunuyor olduğunu umuyoruz, aksi takdirde etkisi kaybolacaktır” dedi. Prof. Şenol, “aşı takip sistemi” denilen bir sistem ile güvenli ısı aralıklarında kalmalarının sağlandığını belirterek “Günlük iniş çıkışlar takip edilir o ısıda, uzun sürede kaldıkları tespit edilirse aşı tıbbi atık olarak kabul edilir ve atılır” diye konuştu. Sibel Bahçetepeİstanbul Tabip OdasıGenel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu geciken aşıyorumu
İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu geciken aşı yorumu figure > İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, gümrükte beklemede olan aşılar için "Bugün yarın aşılar gelecekse büyük bir gecikme olmaz" dedi. Çin’in başkenti Pekin’de koronavirüs vaka sayılarındaki artış ve bir kişinin Covid-19 olması nedeniyle gümrük faaliyetlerinin durması, Türkiye’ye gelecek koronavirüs aşılarının geliş tarihini erteledi. Türkiye’ye gelecek aşıların gümrükte beklediği belirtildi. Cumhuriyet’e konuşan Sağlık Bakanlığı yetkilileri, söz konusu gecikmelerin aşılama sürecini aksatmayacağını ve aşıların birkaç gün içinde Türkiye’de olacağını belirtti. Ertelemeleri değerlendiren İstanbul Tabip Odası Genel Sekreteri Prof. Dr. Osman Küçükosmanoğlu, “Aşı gelse bile 15 gün test edilecek deniyor. Bugün yarın aşılar gelecekse büyük bir gecikme olmaz. Ancak görünen durumdan aşılamanın başlayamayacağını anlıyoruz. Samimiyete de inanamıyoruz. Çünkü verilen tarih birkaç defa ileri atıldı. Tarih ne kadar ertelenecek bilemiyoruz” dedi. Sarp SağkalÜniversitelerin‘özelşartlar’içeren kadro ilanlarında yalnızca isim yok
Üniversitelerin ‘özel şartlar’ içeren kadro ilanlarında yalnızca isim yok figure > YÖK’ün “kişiyi tanımlayacak ek koşul” uyarısına karşın üniversiteler özel koşuldan vazgeçmiyor. Üniversiteler, boş kadrolarının iade edilmemesi için akademik personel alımlarını hızlandırdı. Bu kapsamda bazı üniversitelerin, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi alanı için “İngiltere’nin Balkan politikalarını çalışmış olmak”, lojistik alanı için “mesleki tükenmişlik ve girişimcilik üzerine çalışmış olmak” ve Fars dili ve edebiyatı alanı için “Hasan-ı Zarifi’nin Mesnevi Şerhi ile ilgili çalışma yapmış olmak” gibi “özel şartlar” aranması “adrese teslim kadro mu” sorusunu akıllara getirdi. Üniversitelerin, akademik personel alımlarında bazı bölümler için aradığı özel şartlar, sık sık “adrese teslim kadro” tartışmasını gündeme getiriyor. Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ise üniversitelere gönderdiği yazılar ve yayımladığı bilgi notları ile “üniversitelerin belirlediği ek koşulların kişiyi tanımlamaya yönelik olarak akademik rekabeti engelleyecek nitelikte olmasının anayasanın eşitlik ilkesine ve Yükseköğretim Yasası’na aykırılık oluşturduğunu” vurguluyor. Buna karşın, üniversiteler bu tarz ilanlara çıkmaya devam ediyor. Resmi Gazete’de dün çok sayıda üniversite ilan yayımladı. Bazı ilanlarda, kadrolar için aranan özel şartlar ise “adrese teslim/kişiye özel kadro” tartışmalarını gündeme getirdi.İLGİSİZ ‘ÖZEL ŞARTLAR’Bu ilanlardan ve üniversitelerden bazıları şöyle:- Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü’nde, “Türkiye Cumhuriyeti Tarihi” alanında çıkılan doktor öğretim üyesi ilanı için “İngiltere’nin Balkan politikalarını ve Bulgaristan’daki Türklere yönelik asimilasyon politikalarını çalışmış olmak” şartı yer aldı. “Hemşirelik’ alanında çıkılan doktor öğretim üyesi ilanı için aranan şartlar arasında ise Obez Kadınlarda Alt Üriner Sistem Şikâyetleri ve Yaşam Kalitesi üzerine çalışmak” şartları bulunuyor. - Necmettin Erbakan Üniversitesi, “Gıda Bilimleri” alanında çıkılan profesör ilanı için “zeytinyağı ekstraksiyonu teknolojisi alanında yayınlar yapmış olmak” şartı bulunuyor. - Selçuk Üniversitesi Doğanhisar Meslek Yüksekokulu Yönetim ve Organizasyon Bölümü’nde, “Lojistik” alanı için çıkılan doktor öğretim üyesi ilanı için belirlenen şartlar arasında “mesleki tükenmişlik ve girişimcilik üzerine çalışmaları olma” şartları yer aldı. Edebiyat Fakültesi Fars Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde, “Fars Dili ve Edebiyatı” alanı için çıkılan profesör kadrosu için aranan özel şart ise “Hasan-ı Zarîfî’nin Mesnevî Şerhi ile ilgili çalışma yapmış olmak” olarak belirlendi.YÖK Ulusal Tez Merkezi’ne göre, aranan özel şartlarda çalışma yapan kişilerin oldukça sınırlı olması da dikkat çekti. Sefa Uyarİnsan HaklarıTazminat Komisyonu Başkanlığıemsal niteliğinde karar aldı
İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı emsal niteliğinde karar aldı figure > İnsan Hakları Tazminat Komisyonu, eski ismi Kombassan olan Bera Holding mağduru M.Y’ye 12 bin 500 TL tazminat ödenmesine karar verdi. Avukat Papakçı, yeşil sermayenin yasayla korunduğunu anımsatarak “Milyarlarca Avro tazminat devletin üstüne kalacak” dedi. Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı, M.Y’nin eski ismi Kombassan olan Bera Holding hakkında 2006 yılında açtığı davanın 14 yıl boyunca sonuçlanmaması üzerine “hak ihlali” gerekçesiyle başvurucuya 12 bin 500 TL tazminat ödenmesine karar verdi. M.Y’nin avukatı Acun Papakçı. “Karar Kombassan, Yimpaş gibi şirketlerce yürütülen faaliyetlerin insan hakları açısından incelendiği ve mağdurların davalarına yönelik yakınmalarında haklı bulunduğu ilk karardır” dedi. Papakçı, devletin milyarlık tazminatlar ödemek zorunda kalacağına dikkat çekti. Yurtdışında yaşayan Türklerden kâr payı ortaklığı vaadiyle en çok para toplayan holdinglerin başında gelen eski ismi Kombassan olan Bera Holding’in binlerce mağdurundan sadece birisi olan M.Y’nin 2006 yılında açtığı dava 14 yıl boyunca sonuçlanmadı. Dosya sürekli ilk derece mahkemesi ile Yargıtay arasında mekik dokudu. “Hak ihlalinin tespiti ve tazmin edilmesi” talebiyle 2016 yılında M.Y., Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. AYM ise topu İnsan Hakları Tazminat Komisyonu Başkanlığı’na attı. İnsan Hakları Tazminat Komisyonu ise 10 Aralık 2020 tarihli kararı ile “makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğini” tespit etti ve başvurucuya 12 bin 500 TL tazminat ödenmesine karar verdi.‘GÖRÜLMEMİŞ KANUN’M.Y’nin avukatı Acun Papakçı mağdurlar adına 2000’li yılların başında açılan davaların aynı şekilde Konya Mahkemeleri ve Yargıtay arasında gidip geldiğini belirterek “Davalar Yargıtay’ın emsal kararları uyarınca kabul edilmeye ve alacaklar 2018 yılından itibaren tahsil edilmeye başlandığında eski Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve 2016 yılında Kombassan’ın yönetim kurulu başkanlığına getirilen Ali Rıza Alaboyun’un girişimleri ile Kombassan’a dava açılamayacağı, süren davalarda da karar verilemeyeceği yönünde, bugüne kadar hiçbir devlete eşi benzeri olmayan bir düzenleme kanunlaştırılmıştır. Yargıtay’ın emsal kararları ile kazanılan davalara ve ödenen tazminatlara son verilmek istenmiştir. Her ne kadar TBMM’de grubu bulunan bazı partiler tarafından AYM’ye kanunun iptali için başvurmuş olsa da bugüne kadar bu başvuru görüşülmemiş ve AYM karar vermemiştir” dedi. İnsan Hakları Tazminat Komisyonu’nun müvekkili hakkında verilen kararın dikkat çekici olduğunu dile getiren Papakçı, “Türkiye yakın gelecekte ekonomik anlamda en fazla sıkıntıya sokacak olan, Kombassan’ı korumak için çıkarılan kanundur. Anılan kanun ile Kombassan korunmaya çalışılırken, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, haksız fiil ile para toplayan Kombassan’ın yerine mağdurların muhatabı haline getirilmiştir. Sayıları yüzbinleri bulan mağdurların döviz bazındaki yatırımlarının 20 yıla yakın faizi ile birlikte milyarlarca Avro tutacak tazminatını Türkiye Cumhuriyeti Devleti ödemek zorunda kalacaktır” dedi. Zehra ÖzdilekTozkoparan Mahallesi isyanda: 'Kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm'
Tozkoparan Mahallesi isyanda: 'Kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm' figure > İstanbul’da Güngören Belediyesi’ne bağlı Tozkoparan Mahallesi riskli alan ilan edilerek mahalleliye evleri terk edin denildi. Mahalle sakinleri ise bu duruma kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm diyerek tepki gösterdi. İstanbul’da Güngören Belediyesi’ne bağlı Tozkoparan Mahallesi’nin riskli alan ilan edilmesinin ardından mahallede yaşayanlara, “30 gün içerisinde evleri terk edin” denildi. Tepki gösteren mahalleli, Barış Parkı’nda eylem yaptı. Mahalleli, “Planlanan kentsel dönüşüm değil, rantsal dönüşüm” dedi. Tozkoparan Mahallesi’nde riskli alan ilan edilen bölgedeki 900 haneye tahliye tebligatlarının gönderilmesi mahallelinin tepkisine neden oldu. “1 ay içinde nereye gideriz” diyen mahalleli dün Barış Parkı’nda eylem yaptı. Mahalleli sık sık “Tozkopan bizimdir bizim kalacak” “Evimiz hakkımız söke söke alırız” sloganları attı. Mahalleli Havva Kara, karşılarında muhatap olmadığına dikkat çekerek şunları söyledi: “Bize ‘bir ay içinde terk edeceksiniz, terk etmezseniz altyapıyı keseriz, kolluk güçleriyle sizi atarız’ dediler. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşıyoruz. Neden gidelim, kim tapulu evini bırakır gider? Bizi tatmin edecek hiçbir açıklama yapmıyorlar. Karşımıza çıkıp muhatap almıyorlar bizi. Tehditle bir şey olmaz” dedi. Ali Sürer ise şunları söyledi: “Biz yıkıma karşı değiliz, gelmişler kapılara bildirileri yapıştırmışlar. Muhatap yok. Başımıza ne gelecek açıklasınlar? Biz de gönül rahatlığı ile imzalayalım çıkalım. Bize garanti versinler. Ben evimi teslim edeceğim bana bir kolaylık sunmuyor. Bu kış günü ne yapacağız?” Başka bir mahalleli ise “Herhangi bir sözleşme ortaya konulmadan, insanları kış günü tahliye etmeye çalışmak ne demek? Kentsel dönüşüm değil, talan zihniyeti” dedi. Güngören Belediye Başkanı’nın kendilerini muhatapa almadığına aktaran Yasemin Ataç ise “Bize ‘malınızı mülkünüzü bırakıp gidin’ diyorlar. Kim bırakır gider? Yapılmak istenen rantsal dönüşüm” tepkisini gösterdi. Zehra ÖzdilekİşBankasıGenel MüdürüAdnan Bali: 'Türkiye’de kaygılarıyok edecek bir hukuk ortamıoluşturulmalı'
İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali: 'Türkiye’de kaygıları yok edecek bir hukuk ortamı oluşturulmalı' figure > İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, aşı umutları ve ekonomi yönetimindeki diyaloğun iyimserliği artırdığını söyledi ve “Samimi bir anlayışla karşı karşıyayız” dedi. İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, doğal kaynağı, tasarruf fazlası olmayan Türkiye’nin dış kaynak bulmak için tek sermayesinin güven olduğunu belirterek “Güven sarsıldığında problem çıkar. Güvenin de karşılığı basittir aslında; Hukuk ve serbest piyasa” dedi. Pandemi sürecinde Türkiye’nin yaşadığı sorunları ve 2021 yılına ilişkin öngörülerini anlatan genel müdür Adnan Bali, Türkiye’de 2019’dan itibaren izlenmiş olan ekonomi politikaları nedeniyle serbest piyasa kültürünün zarar gördüğünü belirtti.Serbest piyasa dinamikleriyle örtüşmeyen işlerin yeni ekonomi yönetiminin açıklamaları ve yaptıklarıyla birlikte düzelme imkânının doğduğunu dile getiren Bali, şunları söyledi: “Hayatın hiçbir alanında olabilecekten daha fazlası elde edilemez. Bu, bilime aykırı. Kısa vadede olur gibi zannedildi. Onun için de yöntemler denendi. Merkez Bankası rezervleri eridi, enflasyon yükseldi, işsizlik yükseldi. Bunun dolar ve faizler üzerindeki etkileriyle de reel sektöre, oradan bankacılık bilançosuna her yere etkisi oldu. Şu anda yapılanlar da bunların ayıklanması, temizlenmesi sürecine işaret ediyor. Neler yapılıyor? Geleneksel olmayan, kredibilite kaybına neden olan bütün unsurlar teker teker gideriliyor.” “Merkez Bankası Başkanımızın ‘Enflasyonda kalıcı düşüşe ikna olmadığımız sürece parasal sıkılaştırma devam edecektir. Şartlar gerektirdiğinde ilave parasal sıkılaşmaya da gidilebilecektir’ demesi kıymetli bir şey” diyen Adnan Bali, piyasanın da şu anda bunu olumlu ama iskontolu olumlu aldığını söyledi. Türkiye’de hanehalkından başlayarak hem başarılı iş insanlarının, bilim insanlarının hem yabancı yatırımcıların kaygı duymadığı bir hukuk düzeni ve öngörülebilir bir ortam oluşturulması gerektiğini anlatan Bali, “Bu yönde çalışmalarla ve pandemi sürecinin de aşı bağlantılı olarak izin verdiği imkânlarla, önümüzdeki 6 ila 9 aylık süreçte ekonominin daha iyimser bir noktaya evrildiğini bütün üçüncü taraflar görebilirlerse güven tesis edilecektir. Benim gördüğüm, Merkez Bankası Başkanımız, Hazine ve Maliye Bakanımız, piyasa mekanizmasının esas alınacağı konusunda net bir yaklaşım ortaya koyuyor” diye konuştu.SAMİMİ BİR ANLAYIŞBu yaklaşımın, zamanlama itibarıyla da çok iyi bir başlangıç olduğunu ifade eden Bali, “Ben şu anda olağanüstü bir diyalog ve koordinasyon ortamı görüyorum. Usulden diye’ de değil, karşılıklı etkileşimle, doğrudan politikaları konu edinen bir yaklaşımla... Samimi bir anlayışla karşı karşıyayız” dedi. Ekonomi yönetiminin şu anda ortaya koyduğu bu tabloyu sürdürebilmesi ve bunun kesintiye uğramaması için bazı küçük, hızlı başarılara ihtiyaç olduğunu vurgulayan Bali, “İşler iyiye gitmeli ki bu politikalar sürdürülebilir olsun. Bunun da kilidini ters dolarizasyonda görüyorum. Bir şekilde ters dolarizasyon oluşmalıdır” dedi.YERİNDE ÜRETİM ÖNEMLİ HALE GELDİAdnan Bali, Türkiye’nin, salgın sonrası toparlanma fırsatlarına odaklanması gerektiğini de belirtti. Bu konuda şunları söyledi: “Bu musibet insanlığa şunu gösterdi: Yakın üretim, yerinde üretim önemli hale geldi. ‘En büyük ölçekle Çin’de ürettiririm, sonra istediğim yere naklederim.’ Artık bu o kadar geçerli değil. Yerinde üretim, yakın üretim önemli hale geldi. Yakın ticaret, her talep edildiğinde karşılanabilen siparişlerle çalışan bir ekonomi kritik hale geldi. Türkiye, etrafındaki iki-üç saatlik zaman dilimi farklarıyla stok taşınmaksızın, kısa terminlerle ihtiyaç duyulduğunda, talebin kendi seyrine göre arz sürekliliği sağlayabilecek esnek bir ekonomiye sahip. Ülkemiz, esnek ve dinamik üretim yapısı ile öne çıkabilir.” cumhuriyet.com.tr