Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Monday, 06.09.2025, 06:48 PM (GMT)

News - Haberler

Yaşamın kıyısındaşekillenen yazar

Yaşamın kıyısında şekillenen yazar figure > Jack London insanın doğayla ve kendisiyle mücadelesinin, serüvenin, zorluğun, direncin, savaşın, kanın, ateşin ve tutkunun yazarı... /Archive/2020/11/30/184134160-kapakic1.jpgJack London 1876’da doğduğunda Amerika büyük bir ekonomik krizle boğuşuyordu. Elbette emekçi sınıflara kesilen bu fatura nedeniyle London ailesi de büyük bir yoksulluk içindeydi.Oyuncaksız geçen çocukluğunda aç kaldığı günlerle birlikte sahip olduğu “dükkândan alınma” ilk fanilanın hikâyesini otobiyografik romanı John Barleycorn’da anlatan London, bu yoksulluktan ve aile içi krizlerden kitaplar aracılığıyla uzaklaşacaktı.Okuma hırsına yetişemeyen Oakland Yerel Kütüphanesi’nden tüm aile bireyleri için birer üyelik kartı çıkarttıran bu tutkulu çocuğun dünyasında artık macera romanları, denizaşırı yolculukları ve keşifleri anlatan kitaplar ve (kendisi de bir şair olan kütüphane memurunun temin ettiği) Anna Karenina, Madam Bovary gibi büyük eserler vardı. Kitaplar milyonlarca kişiye verdikleri soluğu bu çocuktan da esirgememişlerdi.On yaşında çalışmaya başlayan London, on beşinde denize açılmıştı bile. Yıllar sonra İstiridye Korsanları’nda o günleri anlatan yazar, on yedisinde Japonya’ya giden bir gemide, Bering Boğazı açıklarında ayıbalığı avlayacak ve dönüşünde bir fabrikada emek sömürüsünün ne demek olduğunu kavrayacaktı./Archive/2020/11/30/184142707-ic2.jpgOn sekizinde kâh yürüyerek kâh trenlere kaçak binerek ABD ve Kanada’yı turlamaya çıktı. Haytalarla Çolpalar’da “on bin millik avareliğim” dediği bu destansı serserilik günlerini anlatan London’ın yaşamındaki en büyük dönüşüm yine bu gezi sırasında gerçekleşti ve London zaten olduğu şeyin ne olduğunu bu yolculukta keşfetti: O bir sosyalistti.“Nasıl Sosyalist Oldum” adlı makalesinde o günleri anlatan London, bu aydınlanmadan sonra kol gücü yerine beyin gücünü satmaya, dolayısıyla yazmaya karar verdi./Archive/2020/11/30/184155097-ic3.jpgDURMADAN, YORULMADAN YAZDIHayatı boyunca sayısız işte çalışan Jack London yaşadıklarından beslenen, anlatılarındaki karakterlerin çoğunu bizzat tanıyan, yaşam deneyimi oldukça zengin biriydi. İngiltere’den Kore’ye, Japonya’dan Hawai’ye, Solomon, Marquesas ve Fiji Adaları’na uzanan geniş bir coğrafyada sayısız yolculuğa katıldı.Bir röportaj yazarı ve savaş muhabiri olarak 1904-05 Rus-Japon Savaşı’nda Mançurya’ya gitti. San Francisco depremi hakkında görgü tanıklığı raporu yayımladı. Ancak sadece bir maceraperest değil aynı zamanda iyi bir okur olmayı da her zaman başardı.Tüm bu yolculuklarda Charles Darwin, Herbert Spencer, Karl Marx, Henry James, Lord Tennyson ve Joseph Conrad gibi yazarların kitapları ona eşlik etti. Onu bir kayanın üstünde yazı yazarken gösteren o ünlü fotoğrafının da işaret ettiği gibi her koşulda, durmadan, yorulmadan yazı yazdı./Archive/2020/11/30/184202535-ic4.jpgYapıtlarında genellikle mücadeleyi işledi. Kimi zaman doğayla kimi zaman toplumsal eşitsizlikle kimi zaman da bizzat kendisiyle mücadele eden insanı anlattığı eserlerinde fiziki koşulları da buna en uygun şekilde seçti.Kâh buzullar üstünde, kutup bölgesinde, kâh on sekiz saat çalışan bir emekçinin ter döktüğü ruh emici bir fabrikada, kâh fırtınalı denizlerde yaşattı kahramanlarını ya da davetkâr yollara düşürdü.Bu yolların en ünlüsü kuşkusuz Klondike Altın Avı’ydı ve London bu yolculuğa bizzat çıkmıştı. Ünlü Altına Hücum dönemiydi bu. London bu yolculukta kaptığı hastalıktan dolayı dört dişini kaybedip erkenden dönse de bu yolculukta tanıdığı insanların ve edindiği hayat deneyiminin etkisiyle başta Kurt Dölü, Atalarının Tanrısı, Yanan Gün ve Vahşetin Çağrısı olmak üzere sayısız hikâye yazdı. Yaşamla edebiyat bir kez daha birbirini üretiyordu.Artık bedenini zorlayacak işler yapmamaya karar veren Jack London, kısa zamanda klasik yapıtlar arasında yer alan bir başka otobiyografik romanı Martin Eden’da kol işçiliğinden yazı işçiliğine uzanışını anlattı.London, kırk yıllık kısa yaşamında on dokuzu roman olmak üzere birbirinden ilginç konularda elliden fazla kitap ve yüz doksan sekiz hikâye yazdı.Tüm bu anlatılarda ister hayvan olsun ister insan, tüm kahramanlarına büyük değişimler yaşattı. Çünkü o, yaşantıların kişiyi dönüştürdüğünü çok erken yaşta kavramıştı./Archive/2020/11/30/184211066-ic5.jpgJack London, toplumun dönüşümünün işçi hareketi kaynaklı olacağı bilgisiyle kapitalizme şiddetle saldırdığı romanı Demir Ökçe’nin 1908’de basılmasıyla birlikte proleter edebiyatta büyük ve haklı bir yer edindi. Kendisinden iki yıl önce yine ABD’de Ana’yı yazan Maksim Gorki ile bir tanışıklığı olmadığını bilsek de benzer özgeçmişlere sahip bu iki yazarın aynı dönemde aynı coğrafyada doğan bu iki sosyalist klasiğini bir kez daha selamlamak gerekir diye düşünüyorum./Archive/2020/11/30/184223878-ic6.jpgYAZARIN SESİNİ KORUYABİLMEKYordam Edebiyat geçtiğimiz günlerde Jack London’ın on eserini birden yayımladı: Kurt Dölü, Atalarının Tanrısı, İstiridye Korsanları, Vahşetin Çağrısı, Oyun, Beyaz Diş, Haytalarla Çolpalar, Martin Eden, Yanan Gün, John Barleycorn. On kitaplık serinin tamamı Mete Ergin tarafından Türkçeleştirilmiş.Mete Ergin, dikkatli okurların iyi tanıdığı, yetkin bir çevirmen. Çeviride en az kaynak dilin bilgisi kadar hedef dilin bilgisinin de önemli olduğu gerçeğini kavramış bir Türkçe ustası. Birçok alanın terminolojisine olan hakimiyeti ile de öne çıkıyor.Avı getirmesi istenen köpeğin sahibine “Getir” değil, “Aport!” dedirtiyor. “Bessy adeta adımlarla geliyordu” diyor, “Bessy ağır adımlarla geliyordu” demiyor. Toplumun en alt tabakasından, hiçbir eğitim almamış birini kusursuz bir Türkçeyle konuşturmuyor ya da “Kıymet eder bin dolar bu” dedirtiyor.“Getir”i kullanan çevirmen, Bessy’yi ağır ağır yürüten çevirmen yanlış çevirmiş olmuyor belki, terim anlamını kullanmak zorunda da değil kimse, ama bir yerlerde tek bir okur aport ve adeta kelimelerini öğrenmekten mahrum kalıyor işte.Gorki ile London’ı aynı kelimelerle çevirmiyor, okuduğumuz Mete Ergin olmasın diye. Yazarın sesini koruyabilmek adına... En önemlisi sadık ve dürüst bir çevirmen Ergin; eseri kısaltmadan, değiştirmeden, yorumlamadan aktarıyor. Dilinin güzelliği de cabası.Jack London insanın doğayla ve kendisiyle mücadelesinin, serüvenin, zorluğun, direncin, savaşın, kanın, ateşin ve tutkunun yazarı. Okuyanı seveni bol olsun.Kurt Dölü (192 s.), Atalarının Tanrısı (224 s.), İstiridye Korsanları (159 s.), Vahşetin Çağrısı (128 s.), Oyun (80 s.), Beyaz Diş (272 s.), Haytalarla Çolpalar (176 s.), Martin Eden (447 s.), Yanan Gün (350 s.), John Barleycorn (240 s.) / Jack London / Çeviren: Mete Ergin / Yordam Edebiyat. Ali C. Toprak

Yüzer kentin bebeği...

Yüzer kentin bebeği... figure > Bin Dokuz Yüz, 1900’lerin başında bir transatlantikte karton bir kutunun içinde bulunan ve yirmi yedi yıl boyunca o gemiden hiç inmeyen bir bebeğin büyüleyici öyküsünü anlatıyor. Romanında okuru gizemiyle büyüleyen, aslında sıradan sayılabilecek bir dünyaya götüren Alessandro Baricco şu soruyu soruyor: Yaşamda bizi korkutan gördüklerimiz midir, yoksa hiç görmediklerimiz mi? /Archive/2020/11/30/183922911-ic-.jpg“Bayanlar ve Baylar... gemimize, her şeyiyle Titanic’e benzeyen bu yüzer kente hoş geldiniz, sakin olun, oturun, şu arkadaki bey Tanrı korusun diye kulağını çekti, çok iyi gördüm, Okyanus’a hoş geldiniz, sahiden ne işiniz var sizin burada, bir bahse girdiniz, alacaklılar peşinize düşmüştü, altın yarışında yaklaşık otuz yıllık bir gecikmeniz var, gemiyi görmek istiyordunuz ve kalktığının farkına varmadınız, sigara almak için iki dakikalığına çıktınız, şu anda karınız polise çok normal, iyi bir adamdı, otuz yılda bir gün bile kavga etmedik diyor... Neyse lafı uzatmayayım, dünyanın lanet olası her yerinden üç yüz mil ötede ve iki dakika sonra birisinin kusmaya çalışacağı bu yerde ne işiniz var kuzum?..”RomandanBin Dokuz Yüz, 1900’lerin başında bir transatlantikte karton bir kutunun içinde bulunan ve yirmi yedi yıl boyunca o gemiden hiç inmeyen bir bebeğin büyüleyici öyküsünü anlatıyor.“Cennet Sineması”nın ünlü yönetmeni Giuseppe Tornatore’nin beyaz perdeye uyarladığı Bin Dokuz Yüz’de Alessandro Baricco okuru gizemiyle büyüleyen, aslında oldukça sıradan sayılabilecek bir dünyaya götürüyor ve şu soruyu soruyor: Yaşamda bizi korkutan gördüklerimiz midir, yoksa hiç görmediklerimiz mi?Bin Dokuz Yüz - Bir Monolog / Alessandro Barricco / Çeviren: Şemsa Gezgin / Can Yayınları / 64 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Mark Twain’in intikamı!

Mark Twain’in intikamı! figure > Hadleyburg’ü Yozlaştıran Adam; gerçek adı Samuel Langhorne Clemens olan, öykülerinde ırmakta gemilerin seyredebilmesi için gerekli derinliği belirten ve “iki kulaçlık derinlik” anlamına gelen bir gemici terimi olan Mark Twain takma adını kullanan Amerikalı yazarın mizahçı yanının öne çıktığı kısa bir öyküsü. William Faulkner’ın Amerikan edebiyatının kurucusu olarak nitelediği Mark Twain, öyküsünde büyük bir intikam hikâyesi anlatıyor. İnsanlığın açgözlülük, kıskançlık, intikam gibi en olumsuz niteliklerini hicveden Twain ikiyüzlü toplumsal ahlak anlayışına da en ağır eleştirilerden birini yöneltiyor. /Archive/2020/11/30/183628694-ic1.jpgHadleyburg’ü Yozlaştıran Adam, William Faulkner’ın Amerikan edebiyatının kurucusu olarak nitelediği daha çok romanlarıyla tanınan gerçekçi yazar Mark Twain’in mizahçı yanının öne çıktığı kısa bir öyküsü.Sarsılmaz dürüstlüğüyle övünen Hadleyburg kasabası halkının bir yabancıyı farkında olmaksızın rencide etmesi, büyük bir intikam hikâyesine dönüşür.Ülkenin en dürüst kasabası olarak tanınan Hadleyburg’ün namını karalamak isteyen bu öfkeli yabancı, yozlaştırılamaz olmasıyla övünen halkı kendi gerçeğiyle yüzleştirmek üzere müthiş bir plan hazırlar.İnsanlığın açgözlülük, kıskançlık, intikam gibi en olumsuz niteliklerini hicvederek irdeleyen Twain bu öyküsüyle ikiyüzlü toplumsal ahlak anlayışına da en ağır eleştirilerden birini yöneltir./Archive/2020/11/30/183637538-ic2.jpgGerçek adı Samuel Langhorne Clemens olan Amerikalı yazar, öykülerinde ırmakta gemilerin seyredebilmesi için gerekli derinliği belirten ve “iki kulaçlık derinlik” anlamına gelen bir gemici terimi olan Mark Twain takma adını kullandı.Halley kuyrukluyıldızının dünyaya geldiği 1835 yılında Missouri eyaletinin Florida şehrinde doğdu ve 1900 yılında kendisiyle yapılan bir söyleşide kuyruklu yıldızın bir dahaki gelişinde, 1910’da ölmesinin iyi olacağını söylemişti, öyle de oldu! Halley kuyrukluyıldızı dünyanın yanı başından geçişinin ertesi günü öldü./Archive/2020/11/30/183644694-ic3-.jpgÇocukluk yıllarını Missisippi kıyısındaki küçük bir liman kenti olan Hannibal’de geçirdi. Henüz 11 yaşındayken babasını kaybetti. Bu nedenle küçüklüğünden itibaren farklı işlerde çalışmak zorunda kaldı. İlk olarak 12 yaşındayken bir basımevinde dizgicilik yaptı. Sonrasında abisi tarafından çıkarılan yerel bir gazetede Rambler yani Gezgin takma adıyla yazılar yazdı. Ardından Philadelphia ve Saint-Louis gazetelerinde muhabirlik yaptı./Archive/2020/11/30/183652366-ic4.jpgAmerikan edebiyatının en büyük yazarlarından biri olarak kabul edilen ve yaşamını geçirdiği yerlere öykülerinde yer veren Mark Twain, 1857 yılında bir süre kılavuz yardımcısı olarak Missisippi Irmağı’nda gidip gelen bir Buharlı Gemi’de çalıştı.Kaptanlık sınavlarına hazırlık için çalıştı; nehrin her yerini öğrenmesi iki yılını aldı. Çok iyi öğrendiği bu yerler romanlarının mekanını oluşturdu.24 yaşında kaptanlık ehliyetini aldı ve Amerikan İç Savaşı çıkıp nehir gezileri yasaklanana kadar nehirde kaptanlık yaptı.Yapıtlarında Missisippi Irmağı kıyısındaki yaşamı ve farklı sınıflardan insanları betimledi. Toplumsal gerçekleri mizahi bir dille ustaca yazıya geçirdi. Bu gemide ve Mississippi Irmağı kenarında geçirdiği zamanların birçok eseri için ilham kaynağı meydana getirdiği kabul edilir./Archive/2020/11/30/183700944-ic5.jpgİç savaşın başlaması ile 1861 yılında gönüllü olarak askere gitti. 14 günlük askeri eğitimden sonra ordudan ayrılıp Nevada’da vali olan ağabeyi Orion ile bir süre posta arabasıyla bölgeyi gezdikten sonra, zengin olma hayaliyle madencilik yaptıysa da başarılı olamadı.Bazı gezi yazıları ve makaleler yazarak çeşitli eyaletleri dolaştı. Mark Twain adıyla imzaladığı ilk makalesi, Carson’dan Mektup adlı yazısıydı./Archive/2020/11/30/183747475-kapak1.jpg18 Kasım 1865 günü New York Saturday Press adlı gazetede yayımlanan Jim Smiley ve Zıplayan Kurbağası adlı hikâye ile ilgi gördü.Bir maden ocağı kampında madencilerden dinlediği yerel bir öyküyü kendi ağzından anlatarak ünü yakalamıştı. Öyküyü 1867’de yayımlanan ilk kitabına da aldı. 1866’da bir gazete adına Hawaii’ye giderek oradan yazılar gönderdi.1867 yılında Mısır, Filistin ve Avrupa gezisine çıkan Twain, İstanbul ve İzmir'e de uğrar. Yurtdışındaki Masumlar (1867) adlı kitabında toplar. Kitap sayesinde ünü büsbütün artan Twain, Brooklyn Express gazetesinin başyazarı olur.1872 tarihli “Güçlüklere Katlanarak” adlı yapıtı ise atlı arabayla yaptığı bir yolculuğun anılarıdır./Archive/2020/11/30/183718194-ic7.jpgOliva Langdon ile 1870 yılı şubat ayında New York’ta evlenen Mark Twain, bir süre eşi ile birlikte New York’un Buffalo kentinde yaşadı; bir gazetede editör ve yazar olarak çalıştı. Öksüz ve yaramaz bir çocuğun Mississippi’de geçen maceralarını anlattığı, 1875 yılında yayımlanan Tom Sawyer’in Maceraları ile adını bilmeyen yok gibiydi. 1881’de yayımlanan Prens ve Dilenci adlı romanını, kızları Susy ve Clara’ya ithaf etti.Ellinci yaş gününü kutladığı 1885 yılında yayımlanan Huckleberry Finn’in Maceraları, kimilerince Amerikan edebiyatının ilk büyük yapıtı olarak değerlendirildi. Bu kitapta da yaramaz ve asi bir çocuğun hikayesini anlattı.Huckleberry Finn’den sonra beş yıl boyunca kitap yayımlamayı bırakan Twain, zengin olmak umuduyla iş adamlığına soyundu. Para kazanmak için çeşitli işlere yatırım yaptıysa da sonuç hep hüsran oldu. 1885’te kurduğu yayınevi ise iflas etmesine yol açtı./Archive/2020/11/30/183726319-ic8.jpgYaşlılık yılarında sömürgeciliği, ırk düşmanlığını, kazanç hırsını, dinsel ikiyüzlülüğü sert bir dille eleştiren yazılar yazan Mark Twain 1905’te, yetmişinci yaşını Beyaz Saray’da Theodore Roosevelt’in onun onuruna verdiği yemekte kutladı.1907’de Oxford Üniversitesi kendisine fahri doktora verdi. Mark Twain 1906’da yazmaya başladığı biyografisini tamamlayamadan, geçirdiği kalp rahatsızlığı sonucu 21 Nisan 1910 günü Connecticut’ta hayatını kaybetti.SEÇME YAPITLARI: Jim Smiley ve Zıplayan Kurbağası ve Diğer Öyküler, Dışarıdaki Masumlar, Tom Sawyer’ın Maceraları, Prens ve Dilenci, Çalınan Taç, Hadleyburg'ü Yozlaştıran Adam, Mississipi’de Yaşam, Huckleberry Finn’in Maceraları, Ekvatorun İzinde, Adem’le Havva’nın Güncesi. Cumhuriyet Kitap Eki

TSK'den Azerbaycan ordusuna destek

TSK'den Azerbaycan ordusuna destek figure > Milli Savunma Bakanlığı, Ermenistan işgalinden kurtarılan bölgelerde Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurları tarafından mayın/EYP temizliği yapılıp Azerbaycan ordusuna eğitim desteği verileceğini bildirdi. Bakanlıktan yapılan açıklamada, şunlar kaydedildi:"Kara Kuvvetlerimizin mayın, el yapımı patlayıcı tespit ve imha (METİ) ile patlayıcı madde keşif ve imha (PMKİ) timleri, Ermenistan işgalinden kurtarılan bölgelerde kardeş Azerbaycan ordusuna destek sağlamaya başladı. METİ ve PMKİ timlerimiz hem mayın/EYP temizliği yapacak hem de Azerbaycan birliklerine eğitimler verecek."/Archive/2020/11/30/183551586-msb-tweet.jpg AA

Yaşasınölüm!

Yaşasın ölüm! figure > İspanya, Yaşasın Ölüm’ün (España y Viva la Muerte) ilk bölümünde Burgos’tan Salamanca’ya, El Escorial’den Granada’ya İspanya’nın kültürel birikiminin izini sürüyor Nikos Kazancakis; Manzaneres Irmağı’nın durgun yüzeyinde Goya’nın karanlık ruhunu buluyor. /Archive/2020/11/30/183233338-ic1.jpg Nikos Kazancakis ve karısı Eleni, Yvonne Metral ve Lucienne Fleury ile birlikte El Greco’nun Toledo’daki evindeler. (Eylül 1950)İspanya, Yaşasın Ölüm’ün (España y Viva la Muerte) ilk bölümünde Burgos’tan Salamanca’ya, El Escorial’den Granada’ya İspanya’nın kültürel birikiminin izini sürüyor Nikos Kazancakis; Manzaneres Irmağı’nın durgun yüzeyinde Goya’nın karanlık ruhunu buluyor.Kurtuba’daki beş uğrakta Tanrı’ya doğru yolculuğa çıkan Arap mistiklerinin peşinden gidiyor. Burgos Katedrali’nin görkemi altında eziliyor. Toledo’da El Greco’nun müze evinde sanatçının varoluş çabasının tarihi ve felsefik kökenlerini irdeliyor.Bununla da kalmayıp Madrid’in arka sokaklarında yaralarını sergileyen “dışlanmışların” izinde İspanya’nın kan ve acıya düşkünlüğünün köklerine, İsa’nın çarmıha gerilişine kadar iniyor.İspanya donanmasının 1898’de Küba’da yok olmasıyla bitkin düşerek kaderciliğe mahkûm bir halde kabuğuna çekilen İspanyol insanının bir mozaik halindeki portresini çıkarıyor./Archive/2020/11/30/183309087-ic2.jpgKADİM İSPANYAMiranda, Burgos, Valladolid, Salamanca, Madrid derken kendimizi İspanya’nın kadim uygarlıklara ev sahipliği yapan kentlerindeki ihtişamlı kiliseleri ve metruk saraylarında, sokaklarında, tarihi yapılarında buluyoruz; Kazancakis Don Quijote, biz Sancho Panza dolaşıyoruz. Yazarın daha önce gitmiş olduğu, yazarken belleğinden çağırdığı her bir durakta yaşadıklarının, yazarın üzerinde derin etkileri olduğunu görebiliyoruz. İspanya’nın kültürel geleneğine hâkim, İspanyol halkına güçlü bir sempati besleyen bir çift güçlü göz olarak Kazancakis işte bu kitapta, karşımızda duruyor.Kazancakis, İspanya’yı kent kent gezdirmekle kalmıyor, aynı zamanda İspanya’yı anlamak için memleketin kültürel mimarlarını da anlamak gerektiğini düşünerek bizi İspanya tarihinin önemli kişilikleriyle de tanıştırıyor. Sözgelişi 1956’da Nobel Edebiyat Ödülü alan Juan Ramón Jiménez, Don Quijote’nin “canlı ve sadık tezahürü” olarak nitelendirdiği Don Miguel de Unamuno, 20.yüzyıl İspanyol kültür ve edebiyat rönesansının genç filozofu Ortega y Gasset ve daha nicesi; Don Quijote’nin etrafında safları sıklaştırarak Kastilya ruhunu ayağa kaldırmaya çalışan (ama birbiriyle çatışmaktan da geri durmayan) aydınları bir araya getiriyor./Archive/2020/11/30/183326196-kapakic3.jpgUNAMUNO, LORCA, DON QUIJOTE, EL GRECO!İspanya için biri Avrupa’ya öteki Afrika’ya açılan iki kapılı (Pireneler ve Cebelitarık) bir ev tanımlaması yapan Ángel Ganivet’e hak verdiğini de görebiliyoruz. Bununla birlikte Unamuno ve Lorca ile arkadaşlığına dair anekdotların yanı sıra Kolomb, Don Quijote ve El Greco’ya yapılan göndermeler de İspanya’yı anlayabilmek adına kayda değer.Yazar, İspanya için bir gezi rehberi hazırlamış değil. Ancak bu eserin, onun “zihnindeki İspanya”nın bir rehberi olduğu kesin; hayalle gerçeğin, geçmişle bugünün iç içe geçtiği bir anlatı. Zihninin perdesine yansıyan İspanya anılarında gündüz düşlerine dalıyor.“Kolay oyunlara sapmasın diye hayal gücümü zor zapt ettim,” dese de tarihi yıkıntıların arasında dolaşırken hayal gücünü zapturapt edemediğini görüyoruz.Dahası Kazancakis, İspanya’daki insan hikâyelerini bir gazeteciye yaraşır biçimde tarafsız anlatıyor. Ama yansız değil. İnsandan ve güzellikten yana./Archive/2020/11/30/183334509-ic4.jpgBEŞ DUYUYA HİTAP EDEN ANLATIBeş duyuya fazlasıyla hitap eden anlatısında Kazancakis’in her cümlesi kahramanlığı, macerayı, yaşamı ve aşkı arzulayan İspanya’nın ruhunu tanımlamak için yapbozun birer parçası adeta.Tarihi birikimi, atmosfer yaratımı, yerelliği tüm gerçekliğiyle metne aktarmasıyla röportaj türünün teamüllerine uyan bir tarzı var. Bu haliyle söyleşiyle röportajın farkını ortaya koyan iyi bir örnek olarak nitelendirilebilir.Kazancakis, İspanya gezisi için tüm mutluluk ve mutsuzlukları içinde barındıran, onları aşan ve mistik, ihtişamlı bir senteze ulaşan anların içinde olduğunu söylüyor.Önsözde belirttiği gibi “Dünyayı dolaşmak; yeni toprakları, denizleri görmek, insanlarla fikirleri bulmak; hepsine ilk defaymış gibi bakmak (bakmak ve doymamak) ve zamanla bunları özümsemek.”İnsanın kendini ancak böyle tanıyabileceğini söylüyor. Bu gezi onun için bir nevi içsel bir yolculuk aslında: “Tanrı’ya yaklaşmakta olduğumu o zaman anladım.” Buradaki tanrısal güç, sadece İsa olmadığı gibi Allah’tı da onun için ve hiçbiriydi, kendi içindeki tanrıydı./Archive/2020/11/30/183345696-ic5.jpgRUHUNUN KORSANLIKLARI“Ruhunun korsanlıkları” olarak adlandırdığı gezilerinde yaşadıklarını birer hafıza kaydı olarak nitelendirebileceğimiz eserde, İspanya’nın tüm renklerine, siyasi safsata ve önyargıdan uzak, tarafsız yaklaştığını hissediyorsunuz.Endülüs’te Araplara, Madrid’de İspanyol entelektüellerine, Ávila’da azizlere duyduğu saygı hemen anlaşılıyor. Zira İspanya’nın zenginliğinin onu sarhoş ettiği de ortada.İspanya’ya yer yer lirik ve romantik bir coşkuyla yaklaşıyor. İnsanın yeryüzünün güzelliklerini haykırmadan övemeyeceğini savunan yazar, coşku ve umut dolu, okuru İspanya’ya çeken güzelleme niteliğinde bir anlatı ortaya koyuyor./Archive/2020/11/30/183352759-ic6.jpgFotoğrafaltı: Marina Ginestà i Coloma, Barselona’daki Hotel Colón’un çatısında Juan Guzmán’a poz veriyor.Kitabın ikinci bölümü; yani Yaşasın Ölüm, Kazancakis’i yıllar sonra tekrar İspanya’ya götürerek Franco’nun kralcıları ile faşizme karşı omuz omuza veren Cumhuriyetçi cenahı karşı karşıya getiren cephenin ardına yerleştiriyor. Böylelikle kendimizi bir anda savaşın ortasında buluyoruz.Birileri için zafer diğerleri için hezimetin kapıda olduğu tarihi eşikte, ölüm tüm gerçekliğiyle orada, İspanya’da karşısına çıkıyor.Cumhuriyetçilerin elinde bulunan Madrid’in bombalanma anına da tanıklık ederken cephe ardındaki insan hikâyelerini, yazarın samimi üslubuyla okuyoruz. Bu haliyle ilk bölüme göre daha hareketli ve -kaba tabirle- sürükleyici olduğunu söylemek mümkün.Önce bir yazar olarak iç savaştan yıllar öncesine dayanan İspanya gezisi, ardından Eleftheros Logos gazetesinin dış haber muhabiri olarak yıllar sonra gittiği İspanya’daki iç savaş anlatısı olarak iki bölüme ayrılan kitap için yazarın insanlıktan yana tavrını açıkça gösteren, romantik İspanya güncesi diyebiliriz.Kazancakis’in mimariden tarihe, edebiyattan felsefeye derin entelektüel birikimini açıkça gösteren eserde, yazarın savaşın ve kaosun ortasında insanlık için kaygılandığını da görüyoruz./Archive/2020/11/30/183400821-ic7.jpgKazancakis’in de söylediği gibi “hayatının en büyük iki zevki” gezmek ve itirafta bulunmak ise bundan bize düşen pay, bu iki zevkin bir araya geldiği “İspanya, Yaşasın Ölüm” oluyor.Yunanlı yazar Emmanuel Hatzantonis, bu eser için “İspanya’nın Yunan edebiyatçılar tarafından geç de olsa keşfedilmesini sağlayan kitap” olduğunu dile getirmişti.Türkiye’deki okurlar için de bir geç keşif niteliği taşıdığını söylesek çok ileri gitmeyiz sanıyorum. Keşif dediysek yanlış anlaşılmasın; kitabın ilk baskısı 1968’de Habora Kitabevi tarafından yapılmıştı. Ancak sahaflarda unutulup gitti.1957’de Nobel Edebiyat Ödülü’ne layık görülen Kazancakis’in Zorba başta olmak üzere Yeniden Çarmıha Gerilen İsa, Günaha Son Çağrı, El Greco’ya Mektuplar ve Homeros’un Odysseia destanına yazdığı 33.333 dizelik devam yapıtının yanında bugüne kadar esamesi okunmayan İspanya, Yaşasın Ölüm; Ahmet Angın’ın çevirisi ve Can Yayınları etiketiyle yeniden hatırlanmaya değer. Batuhan Sarıcan

Fed, kredi programlarınıuzattı

Fed, kredi programlarını uzattı figure > ABD Merkez Bankası (Fed), yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınının ekonomik etkilerine karşı hayata geçirdiği kredi programlarının süresini 31 Mart 2021'ye kadar uzattığını duyurdu. Fed'den yapılan açıklamada, daha önce 31 Aralık’ta sona ermesi planlanan kredi programlarının süresinde uzatmaya gidildiği bildirildi. Bu kapsamda 4 kredi programının süresinin 31 Mart’a kadar uzatıldığı belirtilen açıklamada, "Hazine Bakanlığı tarafından onaylanan uzatma, potansiyel kredi tesisi katılımcılarınca planlamayı kolaylaştıracak ve bu kredi tesislerinin ekonominin Covid-19 salgınını atlatmasına yardımcı olmak için 2021’in ilk çeyreğine kadar kullanılmaya devam edileceği konusunda kesinlik sağlayacak" ifadesi kullanıldı. Açıklamada, Fed’in söz konusu likidite faaliyetlerinin piyasaların işlemesini ve kredi sağlanmasını desteklemeye devam ettiği kaydedildi. cumhuriyet.com.tr

Covid-19 hastalığıdişkaybına neden olabilir mi?

Covid-19 hastalığı diş kaybına neden olabilir mi? figure > Dünyada 2019 yılının Aralık ayından, Türkiye’de ise 2020 Mart ayından bu yana milyonlarca kişide görülen Covid-19 virüsü, kişiler üzerinde farklı semptomlar yaratabiliyor. Peki, bilinen semptomlardan farklı olarak bu hastalık, diş kaybına neden olabilir mi? Çene Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Serhat Yalçın Cumhuriyet' anlattı. Çene Cerrahisi Uzmanı Prof. Dr. Serhat Yalçın, pıhtılaşmanın artmasının, hastalarda emboli (kanla taşınan yabancı bir cismin damarı tıkaması durumu) riski yaratarak, hayati organlarda oluşması halinde ölümcül olabileceğini belirterek “Embolinin çene kemikleri ve diş etlerini etkileme olasılığı vardır. Bu etki çene kemiklerini ve diş etlerini bozarak diş kaybına neden olabilir. Dünyadaki bilim insanları da, Covid – 19 virüsünün diş eti ve çene kemiğinin damarlarına zarar vererek diş etlerininin ve kemiklerinin kan damarlarına zarar verebileceğini ve bu organların sağlığını bozabileceğini  düşünüyor” dedi. Covid-19, SARS-CoV-2 virüs pandemisi geçiren hastalarda, hastalık sonrası bazı rahatsızlıkların ortaya çıktığını belirten Yalçın, “Saç kaybı, yorgunluk, kas ağrısı ve hafıza bulanıklığı bulgulardan bazılarıdır. NewYork Times’da bu hafta yayınlanan bir yazıda, Covid-19 geçiren bir hastanın dişinin kendiliğinden düştüğü, diş boşluğunda bir kanamanın olmadığı bildirilmiştir. Bu durumun Covid-19 geçiren başka hastalarda da görüldüğü yazılmıştır. Bu gerçekten olabilirmi? Olursa neden olabilir? ” diye konuştu.BÖYLE ETKİLENİYORCovid-19 virüsü ve ona bağlı komplikasyonlar hakkında çeşitli bilgilerden biz hekimler de yeni yeni haberdar olduklarını anlatan Prof. Dr. Yalçın, şöyle devam etti: “Bu hastalığın kan damarlarını etkilediği ve organların beslenmesini bozduğu bilinmektedir. Hastalığa yakalanan kişilerde, pıhtılaşma mekanizmasının sağlıklı olup olmadığı kontrol edilmektedir. Bu nedenle hastaların ‘D dimer’ değerlerinin kontrolü sağlanmakta ve eğer bu değer yüksekse hastalara mutlaka antikoagülan  ve kan sulandırıcı ilaçlar önerilmektedir. Pıhtılaşmanın artması, hastalarda emboli (kanla taşınan yabancı bir cismin damarı tıkaması durumu) riski yaratarak, hayati organlarda oluşması halinde ölümcül olabilir. Embolinin çene kemikleri ve diş etlerini etkileme olasılığı vardır. Bu etki çene kemiklerini ve diş etlerini bozarak diş kaybına neden olabilir. Dünyadaki bilim insanları da Covid–19 virüsünün diş eti ve çene kemiğinin damarlarına zarar vererek diş etlerininin ve kemiklerinin kan damarlarına zarar verebileceğini ve bu organların sağlığını bozabileceğini  düşünüyor.” /Archive/2020/11/30/182229594-8568cee3-afe1-4af6-8a0e-88402e6d6f6b.jfifTAT ALAMAMA PROBLEMİNİN SEBEBİ Prof. Dr. Serhat Yalçın, “Covid-19, ACE-2 reseptör proteini olan yerlerde bulunur. Bu reseptörler ağız ve dilde de bulunmaktadır. Covid – 19 hastalarında çok sık görülen “tat almadaki bozukluk” probleminin nedeni budur. Sitokin fırtınası olarak bilinen bağışıklık tepkisinin ağızda da ortaya çıkabileceği düşünülmektedir.  Covid-19 sırasında hastaların ağız ve diş sağlıklarını ihmal etmeleri doğaldır. Ama bu ihmalin mevcut diş eti hastalıklarını artırması kaçınılmazdır. Çin’de yapılan bir çalışmada Covid-19 hastalarının oral enfeksiyon bulgularının yaklaşık yüzde 50 oranında artış gösterdiği bildirilmiştir” dedi.AĞIZ BAKIMINI SEKTEYE UĞRATMIŞ OLABİLİRVirüse maruz kalan kişilerde rastlanan semptomlar arasında nefes darlığı, göğüs ağrısı, yüksek ateş, eklem ağrıları, tat duyusunda bozulmalar, koku alamama, halsizlik, beyin sisi ve kaygı gibi olumsuz durumlar görüldüğünü anımsatan Yalçın, şunları kaydetti:“Doğal olarak bu sorunları yaşayan insanların rutin düzenleri bozulmaktadır. Günlük faaliyetlerinde zorlanmalar yaşayan kişilerin, bu fizyolojik sorunlar nedeniyle, diş bakımlarına ve hijyenlerine önceki kadar özen göstermedikleri tahmin edilmektedir. İşte bu değişim, kişilerde, diş çürüğü ve diş eti hastalıklarına yakalanma risklerini artıracaktır. Bu nedenle, dişleri günde minimum iki kez düzenli olarak, florür içeren diş macunu ile fırçalamak, diş ipi, alkollü ağız gargarası kullanmak her zamankinden daha da önemlidir. Covid-19’a bağlı diş ve diş eti komplikasyonları henüz bilimsel olarak tam açıklanamamış olsa da, ağzında ve nefesinde kötü koku, diş etlerinde kırmızılık, şişlik, hassasiyet ve kanama yaşayan, ısırma sırasında ağrı, dişlerinde hareketlik, hassasiyet ve diş eti çekilmesi olan, Covid-19 hastalarının mutlaka bir diş hekimine müracaat etmesini öneriyorum.” Sibel Bahçetepe

Gökhan Gönül: Fenerbahçe olarak eskisindençok daha güçlüdöneceğiz

Gökhan Gönül: Fenerbahçe olarak eskisinden çok daha güçlü döneceğiz figure > Fenerbahçe'nin tecrübeli futbolcusu Gökhan Gönül, ''Kazanırken de birdik, kaybederken de biriz'' dedi. Fenerbahçe'nin tecrübeli futbolcusu Gökhan Gönül, ''Kazanırken de birdik, kaybederken de biriz'' dedi.Süper Lig'in 10'uncu haftasında dün Fenerbahçe, Beşiktaş'a kendi sahasında 4-3 mağlup oldu. Sarı-lacivertli ekibin tecrübeli futbolcusu Gökhan Gönül, sosyal medya hesabından açıklamalarda bulundu. Futbolcu arkadaşlarıyla birbirlerine sarılı halde bir fotoğraf paylaşan Gökhan Gönül, ''İyi değildik ancak sadece bir maçı kaybettik. Her şey daha yeni başlıyor. Kazanırken de birdik, kaybederken de biriz. Bu mağlubiyetle ne şampiyonlukdan olduk ne de hedeflerimizden. Biz bu yoldan vazgeçmeyeceğiz, vazgeçiremeyecekler... Fenerbahçe olarak eskisinden çok daha güçlü döneceğiz. Kimsenin şüphesi olmasın'' ifadelerini kullandı. DHA

Fenerbahçeli yıldızın bileğinde kırık!

Fenerbahçeli yıldızın bileğinde kırık! figure > Fenerbahçe; Beşiktaş maçında sakatlanan futbolculardan Lemos’un ayak bileğinde kırık, Kemal Ademi’de ikinci derece yırtık, Perotti’nin de diz ekleminin arka dış kapsülünde cilt zedelenmesi tespit edildi. /Archive/2020/11/30/185621120-lemos.jpgFenerbahçe; Beşiktaş maçında sakatlanan futbolculardan Lemos’un ayak bileğinde kırık, Kemal Ademi’de ikinci derece yırtık, Perotti’nin de diz ekleminin arka dış kapsülünde cilt, cilt altı dokularda ve zarlarda yırtılma, diz eklem kapsülünde zedelenme ve kaslarda kısmi yırtık tespit edildiğini açıkladı.Sarı-lacivertli kulüpten konuya ilişkin yapılan açıklamada, "Beşiktaş maçında bileğine ağır bir darbe alan futbolcumuz Mauricio Lemos’un radyolojik X-ray görüntülemesinde kırık tespit edilmemiştir.Oyuncumuz Kemal Ademi’nin yapılan muayenesinde ikinci derece yırtık tespit edilmiştir, tedavisine başlanmıştır.Futbolcularımızdan Diego Perotti’nin çekilen MR’ı sonucu diz ekleminin arka dış kapsülünde cilt, cilt altı dokularda ve zarlarda yırtılma, diz eklem kapsülünde zedelenme ve kaslarda kısmi yırtık tespit edilmiş, oyuncumuzun tedavisine başlanmıştır" ifadelerine yer verildi. İHA

Kılıçdaroğlu, Sakine Akdağ'ın ailesini telefonla aradı

Kılıçdaroğlu, Sakine Akdağ'ın ailesini telefonla aradı figure > CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, yeni tip koronavirüs (Covid-19) nedeniyle yaşamını yitiren 1,5 yaşındaki Sakine Akdağ'ın ailesini telefonla arayarak başsağlığı diledi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, yeni tip koronavirüs (Covid-19) nedeniyle yaşamını yitiren 1,5 yaşındaki Sakine Akdağ'ın ailesini telefonla arayarak başsağlığı diledi.CHP'den yapılan açıklamaya göre, Covid-19 nedeniyle yaşamını yitiren 1,5 yaşındaki Sakine Akdağ'ın babası Menal Akdağ ile telefonla görüşen Kılıçdaroğlu, ailenin "ihmal" iddiasına ilişkin bilgi aldı./Archive/2020/11/30/174255803-1156990149eafea72-e8c1-41b4-8bc6-f448883615d5.jpgKılıçdaroğlu, sürecin takipçisi olacaklarını ifade ederek başsağlığı dileklerini iletti. cumhuriyet.com.tr

İran nükleer anlaşmasının tarafları16 Aralık'ta Viyana'da bir araya gelecek

İran nükleer anlaşmasının tarafları 16 Aralık'ta Viyana'da bir araya gelecek figure > İran ile Batılı ülkelerin yanı sıra Rusya ve Çin arasında yapılan nükleer anlaşmanın tarafları, Avusturya'nın başkenti Viyana'da bir araya gelecek. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell'in ofisinden yapılan yazılı açıklamaya göre, İran ile yapılan nükleer anlaşma olarak bilinen Ortak Kapsamlı Eylem Planı'nın (JCPOA) Ortak Komisyonuna, Borrell'i vekaleten AB Dış İlişkiler Servisi Genel Sekreteri Helga Maria Schmid başkanlık edecek. Toplantıya Çin, Fransa, Almanya, Rusya, İngiltere ve İran'dan temsilciler katılacak.Katılımcılar, İran nükleer anlaşmasını muhafaza etmeye yönelik çalışmalar ile anlaşmanın tüm taraflarca uyulmasına ilişkin gelişmeleri ele alacak.İRAN NÜKLEER ANLAŞMASIAnlaşma, İran'ın nükleer faaliyetlerinin denetlenmesi ve düzenlenmesi, bunun karşılığında yaptırımların kaldırılması amacıyla Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) daimi üyeleri ABD, İngiltere, Fransa, Rusya ve Çin'in yanı sıra Almanya ve AB ile İran arasında 2015'te imzalanmıştı.ABD Başkanı Donald Trump'ın yönetime gelmesiyle Washington anlaşmadan çekilmiş ve İran'a yeniden yaptırım uygulamaya başlamıştı. Anlaşmanın diğer taraflarından Washington'ı durdurmasını isteyen ancak bunda başarılı olamayan İran, Temmuz 2019'da nükleer anlaşmanın bazı maddelerini, 5 Ocak'ta da anlaşmadan kaynaklanan tüm taahhütleri askıya aldığını açıklamıştı.ABD, BMGK'nin İran'a 13 yıldır uyguladığı ve 18 Ekim'de sona erecek silah ambargosunu yenilemek istiyor. Bu çabası geçen hafta başarısızlıkla sonuçlanan ABD, İran'ın nükleer anlaşma kapsamındaki taahhütlerini askıya almasını gerekçe göstererek Konseyin 2231 sayılı kararı ile kaldırılan tüm yaptırımların tekrar uygulanmasına imkan tanıyan mekanizmayı hayata geçireceği tehdidinde bulunmuştu.İran ile anlaşmanın taraflarından AB, Rusya ve Çin ise ABD'nin İran ile yapılan nükleer anlaşmadan 2018'de çekildiğini ve anlaşmaya taraf olmayan bir ülkenin yaptırımların yeniden devreye sokulmasına olanak veren mekanizmayı hayata geçiremeyeceğini belirtiyor. AA

Çin BaşbakanıLi'den,ŞanghayİşbirliğiÖrgütüüyelerine işbirliğini derinleştirmeçağrısı

Çin Başbakanı Li'den, Şanghay İşbirliği Örgütü üyelerine iş birliğini derinleştirme çağrısı figure > Çin Başbakanı Li Kıçiang, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üyelerine iş birliğinin derinleştirilmesi çağrısında bulundu. Li, Hindistan liderliğinde videokonferans yoluyla düzenlenen ŞİÖ Üye Ülkeleri Hükümet Liderleri Konseyi 19. Toplantısı'na başkent Pekin'den katıldı.Bu yıl Pakistan Başbakanı İmran Han ve Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin katılmadığı toplantıyı Yeni Delhi yönetimi adına Hindistan Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muppavarapu Venkaiah Naidu yönetti.Li, toplantıda ulusal kalkınma için güvenli ve istikrarlı bir çevre oluşturmanın önemine vurgu yaparak, üyeler tarafından oydaşma sağlanan konularda iş birliğini derinleştirme ve pekiştirmenin gerekliliğinin altını çizdi.Çin’in salgınla mücadelede iş birliği ve aşı geliştirme konularında insanı merkeze alan bir ilkeye bağlı kaldığını belirten Başbakan Li, aşının temin edilmesi ve ulaşılabilirliği konusuna yardımcı olacaklarını ifade etti.Li, "Çin kazan-kazan iş birliği ve karşılıklı faydayı kapsayan dışa açılım stratejisini sıkıca destekliyor." ifadesini kullanarak, Pekin yönetiminin, bölgesel güvenlik ve istikrarın sağlanması, terörle mücadele, serbest ticaret ve çok taraflılığın desteklenmesi hususunda ŞİÖ üyeleriyle birlikte çalışacağını kaydetti. AA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter