News - Haberler
76. yıl Yunus NadiÖdülleri 2021
Türkçe Haberler En Son Başlıklar 76. yıl Yunus Nadi Ödülleri 2021 Yunus Nadi Ödülleri 76. yılına girdi. 1946 yılından itibaren yapılan Yunus Nadi Ödülleri Yarışması, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’ye olan saygı ve sevgiden kaynaklanıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da büyük emeği bulunan Yunus Nadi’nin anısını her yıl tazelemek bizim için bir görev. Yunus Nadi Ödülleri 76. yılına girdi. 1946 yılından itibaren yapılan Yunus Nadi Ödülleri Yarışması, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’ye olan saygı ve sevgiden kaynaklanıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da büyük emeği bulunan Yunus Nadi’nin anısını her yıl tazelemek bizim için bir görev. Cumhuriyet’in Ulusal Bağımsızlık Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriyeti ile eşzamanlı ve eşanlamlı bir kuruluş tarihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin temel taşlarını ve misyonunu bu doğrultuda oluşturdu. Yunus Nadi’nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir acı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültür olayına dönüştürmek amacıyla bu yarışma düzenlendi. Yarışmanın ilk düzenlendiği yıllarda Türkiye’de sanat alanında hiçbir özel ödül yoktu; tek parti dönemiydi ve yalnızca CHP’nin düzenlediği bir şiir ödülü vardı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlardı. İsveç’te Nobel, ABD’de Pulitzer, Sovyetler’de Lenin, Fransa’da Goncourt ödüllerinin sonuçları ülkemizde de ilgiyle izleniyordu. Türkiye’de de bu alanda öncülüğü Cumhuriyet gazetesi üstlendi. Bundan 76 yıl önce düzenlenen Yunus Nadi Armağan Yarışması’yla kültür ve sanat alanında bir yarışma heyecanı oluşturuldu. Daha sonraki yıllarda ülkemizde de kültür ve sanat alanında yarışma ve ödüllerin sayısı çoğaldı. Yunus Nadi Ödülleri 76 yıl boyunca düzenli olarak gerçekleştirildi ve kültür-sanat alanında amaçlanan katkıları yaptı ve etkilerini duyurdu. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yılından itibaren genişletildi ve Yunus Nadi Ödülleri adıyla sürmeye başladı. Cumhuriyet gazetesi, çağdaş uygarlığa giden yolun, kültür, sanat, fikir ve bilim yolu olduğunu kuruluşundan beri savunan bir gazete. Bu yoldaki çabaları desteklemek ve özendirmekte Yunus Nadi Ödülleri’nin işlevi sürecek. 2021 Yunus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Dalı’nda öykü, roman, şiir; Görsel Sanatlar Dalı’nda karikatür, fotoğraf; Bilimsel Araştırma Dalı’nda sosyal bilimler araştırması olarak sürüyor. Adaylara başarılar diliyoruz.ÖYKÜÖdüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir.Seçici Kurul: Hikmet Altınkaynak, Sezer Ateş Ayvaz, Seval Şahin, M. Zaman Saçlıoğlu, Murat Yalçın.ROMANÖdüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir.Seçici Kurul: Adnan Binyazar, İrfan Yalçın, Konur Ertop, Asuman Kafaoğlu Büke, Zeynep Aliye.ŞİİRÖdüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir.Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Hüseyin Yurttaş, Doğan Hızlan, Turgay Fişekçi, Eray Canberk.SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMASIÖdüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bilimsel araştırmalarla, yayına hazırlanmış en az 25 sayfa olarak beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış bilimsel araştırmalar katılabilir. Adaylar yapıtlarını sekiz adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir.Seçici Kurul: Prof. Dr. Rona Aybay, Dr. Alev Coşkun, Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Prof. Dr. Örsan Kunter Öymen, Prof. Dr. Barış Doster, Dr. Deniz Yıldırım.KARİKATÜRKarikatürlerin boyutu 30x40 cm’yi geçmemelidir. Her türlü teknik serbesttir. Yarışmaya en fazla beş karikatürle katılabilinir.Seçici Kurul: Metin Peker, Kamil Masaracı, Muhittin Köroğlu, Zafer Temoçin, Akdağ Saydut, Murat Sayın.FOTOĞRAFÖdüle en çok dört adet siyah beyaz fotoğraf ile aday olunabilir. Gönderilecek fotoğrafların en az 18x24 cm. boyutlarında ve daha önce başka bir yarışmada ödül almamış olması gerekmektedir.Seçici Kurul: İsa Çelik, Coşkun Aral, Garbis Özatay, İbrahim Yıldız, Dr. Ersin Turan.HER DAL İÇİN GEÇERLİ GENEL KOŞULLARÖdüller her dalda amatör-profesyonel herkese açıktır. Cumhuriyet mensupları hiçbir dalda ödüle aday olamazlar. Adaylar gerçek ad ve adresleri ile telefon numaralarını belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını isteyebilirler. Ödül koşullarına uymayan yapıtlar, yarışma dışında tutulacaktır.Adayların, yapıtlarıyla birlikte adlarını ve soyadlarını arkasına yazacakları iki adet fotoğraflarını, açık adreslerinin de yer aldığı katılım belgesini ve yaşamöykülerini 14 Şubat 2021 Cuma günü saat 17.00’ye kadar,“Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri” Prof. Dr. Nurettin Mazhar Öktel Sokak. No: 2 34381 Şişli / İSTANBUL adresine iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmaları ya da elden teslim etmeleri gerekmektedir. Yayımlanmış yapıtların daha önce herhangi bir ödül almamış olması koşulu geçerlidir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile ilgili olduğunun yazılması zorunludur. Ödül dallarında konu sınırlaması yoktur. Yapıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz doğrultusunda gazetemizde yayımlanabilir. Ödül sonuçları gazetemizin kuruluş yıldönümü olan 7 Mayıs 2021 Perşembe günü açıklanacaktır./Archive/2021/1/27/235111581-katilim-belgesi.png cumhuriyet.com.trSağlık lisesi mezunlarıatanamadıklarından başka sektörlerdeçalışıyorlar
Sağlık lisesi mezunları atanamadıklarından başka sektörlerde çalışıyorlar Pandemide önemleri ortaya çıkan nitelikli personel atama mağduru. Sağlık lisesi mezunları kadro bulamıyor, bazıları markette çalışıyor. Sağlık meslek lisesi bölümlerinin acil tıp teknisyeni, anestezi, tıbbi sekreter, radyoloji, diş protez, çevre sağlığı, ortopedi ve hemşirelik bölümünden mezun olanlar KPSS ile yapılan son 6 atamada kadro verilmediği için atanamadı. Sağlık Meslek Lisesi (SML) mezunlarının kadroya geçişte mağdur edildiklerini belirten Tüm Radyoloji Teknisyenleri ve Teknikerleri Derneği Genel Başkanı Heybet Aslanoğlu, sağlık atamalarında şeffaflık ve adalet istediklerini söyledi. Aslanoğlu, “Özellikle Covid-19 pandemisi nedeniyle sağlık personeline en çok ihtiyacımızın olduğu bu süreçte atanmayı bekleyen donanımlı ve nitelikli sağlık mezunlarının yeri evde oturmak değil sahada olmasıdır” dedi.25 BİN KİŞİ BEKLİYORAdil atama beklediklerini söyleyen sağlıkçılar ise “Gelecek kaygısı yaşıyoruz. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’ya sesleniyoruz! Yıllardır atanma umudu ile bekleyen SML mezunlarının sesini duyun. Atamalarda branş dağılımında adalet istiyoruz” diye konuştular. Atama bekleyenlerin toplam sayısı 25 bini buluyor.RADYOLOJİ TEKNİSYENİ MUAZZEZ ACAR: KPSS’de yüksek puan almama rağmen kadro açılmadığı için yerleşemedim, mağdur edildik. İşimi yapmak istiyorum. Aileme katkı sunmak ve geleceğimi kurmak istiyorum.ÇEVRE SAĞLIĞI TEKNİSYENİ ÖZLEM YILMAZ: Zor şartlarda maddi zorluk çekerek okudum. Bölüm yıllardır 5-10 kişi gibi çok düşük alım yapıyor. Adından da alışıldığı gibi koruyucu sağlık hizmetlerinin başında yer alan çevre sağlığı teknisyeni olarak artık atanmak istiyorum.HÜSEYİN EŞİBAYAN: Ortaöğretim tıbbi sekreterim. Çalışma alanı geniş bir bölüm okumama rağmen kadrolarda adil dağıtım yapılmıyor. Yerimize taşeronlar çalıştırılırken ben ise markette çalışıyorum. Bizler ortaöğretim tıbbi sekreterler Covid-19 pandemi döneminde sahada olmak istiyoruz.AYŞE BARAN: Acil tip teknisyenliği bölümü mezunuyum. Bize ayrıcalık tanınsın istemiyoruz. Kadrolar tüm branşlar arasında adil dağıtılsın, biz de başkaları da mağdur olmasın istiyoruz. Yeterli kadro açılmadığı için atanamıyoruz. Artık adil atama istiyoruz.PINAR TEZCAN: Anestezi bölümünden mezun oldum. Hastanın ameliyathaneye alınmasından itibaren uyutulması, cerrahi operasyon dönemi boyunca takibi, uyandırılmasını içeren süreçte hastanın bütün hayati fonksiyonlarını yürüten, pandemi sürecinde solunum fonksiyonlarının takibinde gerekli eğitimi almış anestezi teknisyenleri yok sayılıyor.SEVDA MUTLU: Sağlık meslek lisesi tıbbi laboratuvar bölümü mezunuyum. Sağlık kuruluşlarında pandemi sürecinde PCR laboratuvarlarında personel eksikliğine rağmen yıllardır olduğu gibi yine yok sayılıyoruz. Gelecek kaygısı yaşıyoruz. Artık umudumuzu yitirmek üzereyiz. Sibel BahçetepeCHP'liŞahin: Türkiye yurtdışına bağımlıhale getirildi
CHP'li Şahin: Türkiye yurtdışına bağımlı hale getirildi Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’nın (TÜSEB) resmi internet sitesinde yer alan “Türkiye’de Aşı ve Serum Üretiminin Tarihçesi” başlıklı yazıda “Türkiye’nin aşı ihtiyacını dış ülkelerden karşılayan bir ülke konumuna getirildi” tespiti yer aldı. Sağlık Bakanlığı’na bağlı Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı’nın (TÜSEB) resmi internet sitesinde yer alan “Türkiye’de Aşı ve Serum Üretiminin Tarihçesi” başlıklı yazıda “Türkiye’nin aşı üreten ve ihraç eden bir ülke konumundan aşı ihtiyacını dış ülkelerden karşılayan bir ülke konumuna getirildi” tespitinde bulunuldu. CHP Balıkesir Milletvekili Op. Dr. Fikret Şahin, yazıyı “Ulusal aşı bağımsızlığımızı kaybettiğimizin itirafıdır” ifadeleriyle değerlendirdi.Türkiye’nin şu anda aşı ihtiyacını karşılamak için her yıl 200 milyon dolar ödeme yaptığını anımsatan Şahin, özetle şunları söyledi: “1928 yılında kurulan Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’yle birlikte kendi aşımızı üretmeye başlamıştık. Ülkemizin ihtiyaçları doğrultusunda 18 tür aşı bu tesiste üretiliyordu. Hatta bu aşıları yurtdışına ihraç eder duruma dahi gelmiştik. 2011 yılında ise yerli ve milli olduğu iddiasında olan AKP iktidarı, 663 sayılı KHK ile bu kurumu kapattı. Gerekçe ise tesisin teknolojik olarak geri kaldığı ve modernize edilmesi için 40 milyon dolar harcanması gerektiğiydi.” Sibel BahçetepeEğitim Sen SamsunŞube BaşkanıArzu Topaloğlu:‘Sınıflarıseyreltin, atama yapın’
Eğitim Sen Samsun Şube Başkanı Arzu Topaloğlu: ‘Sınıfları seyreltin, atama yapın’ Okulların 15 Şubat’ta kademeli olarak yüz yüze eğitime başlaması gündemde. Eğitim Sen Samsun Şube Başkanı Arzu Topaloğlu, yüz yüze eğitimin aşı takvimine göre yapılmasını vurgularken, "Sınıfların seyreltilmesi ve bunun için ek atama yapılması" gerektiğini söyledi. Eğitim Sen Samsun Şube Başkanı Arzu Topaloğlu, okullarda yüz yüze eğitime geçilmeden önce önlemlerin alınmasını ve yüz yüze eğitimin aşı takvimine göre planlanması gerektiğini söyledi. Topaloğlu konu ile ilgili olarak yaptığı açıklamasında “Israrla vurguladığımız, sınıfların seyreltilmesi ve bunun için ek atama yapılması, eğitim kurumlarının temizlik altyapılarının düzenlenmesi, öğrencilerin servis ve beslenme sorunlarının pandemi koşullarına uygun bir şekilde planlanması yapılmadan eğitim kurumlarını açmaya çalışmak ileride telafisi imkânsız sonuçlara yol açacaktır” dedi. Cemil CiğerimMHP lideri Bahçeli’nin, Davutoğlu’na yönelik sözleri tartışma yaratmıştı: 'Hükümeti kurdurmadı'
MHP lideri Bahçeli’nin, Davutoğlu’na yönelik sözleri tartışma yaratmıştı: 'Hükümeti kurdurmadı' MHP, Bahçeli’nin “Açıklarsak insan içine çıkamazsın” sözlerinin perde arkasını Cumhuriyet’e anlattı. MHP kanadı, “Davutoğlu 2015 seçimleri sonrası koalisyon istemedi, çözüm süreci ve HDP’de ısrar etti” dedi. MHP’li kaynaklar Genel Başkan Devlet Bahçeli’nin önceki günkü grup toplantısında, Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’na yönelik “Şayet koalisyon hükümeti kurmak amacıyla bize geldiğinde söylediklerini açıklamış olsaydık insan içine çıkacak yüzü olmaz, hali kalmazdı” sözlerinin perde arkasını Cumhuriyet’e açıkladı. Bahçeli’nin bu sözlerle 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu ile yaklaşık 45 dakika süren istikşafi görüşmeye atıfta bulunularak, “O dönem koalisyon hükümetini kurdurmayan Davutoğlu’dur. MHP’yi azınlık hükümeti kurmaya ikna etmeye çalışarak, aslında erken seçimin kapısını göstermiştir. Sonra da MHP’yi ‘hayırcı’ ilan etmiştir. Oysa Bahçeli’nin yanında içinde koalisyon şartlarını içeren siyah çantası bulunmaktaydı” bilgisi paylaşıldı. MHP’li kaynaklar, o görüşmenin perde arkasını, Cumhuriyet’e şöyle anlattı:HDP’Yİ ANAHTAR GÖSTERDİSayın Devlet Bahçeli, o görüşmede, Davutoğlu’na, “Eğer MHP ile AKP arasında bir koalisyon hükümeti kurulacaksa, bunda ‘Türkiye’nin emniyet anahtarı’ olarak görülen MHP’nin birtakım şartları bulunduğunu” söyledi. Bu şartlardan ilki, o zaman yürütülen çözüm sürecinin derhal sona ermesi ve terörle mücadelenin kaldığı yerden devam etmesiydi. Ancak Davutoğlu, o dönem “çözüm sürecinde” ısrarlı bir tutum sergiledi. “HDP’nin de bu sürecin anahtarı olduğunu” ifade etti. Bu şartlar altında Bahçeli, asla HDP ile yürütülecek bir siyasi organizasyon içinde yer almayacağını deklare etmiş ancak Davutoğlu bu konudaki tutumunda ısrarcı olunca, Bahçeli, Davutoğlu’na, “HDP ile görüşme yapması gerektiğini, MHP’nin Meclis’te milletin kendisine verdiği muhalefet görevini yerine getireceğini” belirtmiştir. ANAYASANIN İLK 4 MADDESİ ŞARTIO dönem de aynı bu dönemde olduğu gibi yeni anayasa tartışmaları yapılıyordu. HDP, çözüm sürecinden de hareketle, bu anayasa çalışmalarında, “Türkiye’nin eyaletlere bölünmesinden, bu eyaletlerin her birinin özerk bir yapıya kavuşturulmasına, Türkiye Cumhuriyeti’nin “bölünmez ulusal ve üniter yapısını bozacak” adımlara kadar pek çok maddenin yeni anayasada yer alması gerektiğini savunuyordu. Bahçeli, görüşmede, çözüm sürecinden hareketle, Davutoğlu’na, “anayasanın değiştirilemez olan ilk 4 maddesi üzerindeki MHP’nin kırmızı çizgisini” anımsattı. Ancak Davutoğlu, MHP’nin bu şartını da desteklemedi. SİYAH ÇANTA HAZIRDISayın Genel Başkan Bahçeli, Davutoğlu ile görüşmeye, koalisyon için hazırladığı belgelerin bulunduğu bir siyah çanta ile gitti. Ancak Davutoğlu’nun tavrı sonrasında Bahçeli, çantasını göstererek, “Böyle bir durum karşısında bu şartlar (koalisyon için MHP’nin şartları) kabul edilmiş olsaydı bu dosyayı size verebilirdim. Bu şartlar altında görüşmeler devam edebilirdi” diyerek, görüşmeyi sonlandırmıştır.AZINLIK HÜKÜMETİ İSTEDİ, SONRA DA MHP’Yİ HAYIRCI İLAN ETTİ‘ERKEN SEÇİM’ GÜNDEMİYLE GELDİ: Davutoğlu, CHP ile yürüttüğü görüşmeler sonrasında, henüz MHP ile bir görüşme yürütülmeden, “erken seçimin güçlü bir ihtimal olduğunu” kamuoyuna açıklamıştı. MHP ile görüşmeye geldiğinde de henüz koalisyon için gereken şartlar görüşülmeye başlanmadan, “parlamenter sistemde Meclis çoğunluğu olmayan partilerin oluşturduğu azınlık hükümeti” teklifini gündeme getirdi. MHP’nin asla böyle bir “azınlık hükümetine destek vermeyeceğinin” altı kalın çizgilerle çizildi. Davutoğlu, o dönem MHP’ye, “seçim hükümeti” teklifinde de bulundu. Sonrasında da “koalisyonu kurmak istemeyen tarafı MHP olarak gösterip kamuoyunda bir algı yaratarak, MHP’yi ‘hayırcı’ ilan etmiştir.” Selda GüneysuYurttaşlar, aile hekiminden devlet hastanesineücretödemek zorunda
Yurttaşlar, aile hekiminden devlet hastanesine ücret ödemek zorunda İktidarın “ücretsiz sağlık vaadi” gelinen noktada sözde kaldı. Son yapılan Genel Sağlık Sigortası borcu yapılandırmasıyla yurttaş en fazla bir yıl daha sağlık hizmeti alabilecek. Bir yılın sonunda primini ödeyemeyen, 50 lira ile başlayan muayene ücretini ve birikmiş borçlarını ödemek zorunda. AKP iktidarının “ücretsiz sağlık” vaadi, 19 yılın sonunda borç ertelemelerine dönüştü. Son yapılan Genel Sağlık Sigortası borcu ertelemesiyle, yurttaşlar 1 yıl daha sağlık hizmeti alabilecek. Ancak 1 yılın sonunda primini ödeyemeyenler, 50 TL ile başlayan muayene ücretlerini ve birikmiş borçlarını ödemek zorunda kalacak.AKP’nin 19 yılda en çok gündeme getirdiği konulardan biri sağlık hizmetleri oldu. Sağlığa ilişkin sık sık açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Sosyal güvenlik sistemimizin kapsayıcılığı sayesinde vatandaşlarımıza testten teşhise, tedaviden ilaca kadar gereken her şeyi ücretsiz sunduk” gibi ifadeler kullandı. Ancak Türkiye’de sadece aile hekimine muayene olanlardan bile 3 TL’lik bir muayene ücreti alınıyor. Devlet hastanelerinde muayene ücreti ise herhangi bir sağlık güvencesi varsa, her bir muayene için 6 TL olarak ödeniyor. Bu ücret yurttaşlardan eczanelerden ilaç alınırken tahsil ediliyor. Eğer aktif sosyal güvence yoksa, devlet hastanesinde muayene olunabiliyor. Ancak bunun için sigortasız devlet hastanesi muayene ücretini ödemek gerekiyor. Sigortasız hasta muayenesinin devlet hastanesinde ücreti, 2021 yılı için yaklaşık 50 TL. Genel Sağlık Sigortası’nın primi de 2021 yılı için 107,33 TL.BORÇLAR SADECE ERTELENDİTürkiye’de 4 milyona yakın insan, 2021 yılı için belirlenen Genel Sağlık Sigortası primini ödemekte zorluk çekti. Özellikle Emeklilikte Yaşa Takılan yurttaşlar, sağlık hizmeti alamadığı için duruma tepki gösterdi. Buna karşın Erdoğan tarafından yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararı ile GSS ve Bağ-Kur prim borcu olanların yıl sonuna kadar devlet hastanelerimdeki sağlık hizmetlerinden faydalanmaya devam edeceği bildirildi. Böylece, borçlar bir yıl ertelenmiş oldu. Ancak 2022 yılında yurttaşlar, sağlık hizmetine ulaşabilmek için yine birikmiş borçlarını ödemek zorunda olacak.Öte yandan sosyal güvencesi olmayanlar devlet hastanesinde kan testi, MR çekilmesi veya ultrason gibi testlerin yapılması için fazladan ücret ödemek zorunda. Sosyal güvencesiz bir yurttaşın, 50 TL’lik muayene ücretinin yanında 20 TL’ye kadar ulaşan kan testi ücretini de ödemesi gerekiyor. Ultrason ücreti ise 20-25 TL arasında değişiyor. MR çektirmek için de ortalama 60 TL daha vermek gerekiyor. Sosyal güvencesi olanlar ücretsiz ameliyat olabiliyor ancak güvenceniz yoksa olacağınız ameliyata göre ödeyeceğiniz fiyat değişiyor.‘HASTA ALT BEZİ ALMAK DA SORUN’“Ücretsiz sağlık” iddiasını değerlendiren Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Muharrem Baytemur, “Bu iddianın bir gerçekliği yok. ‘Ücretsiz sağlık’ söyleminin gerçek olmadığını en basitinden aile hekimi için kesilen muayene ücretinde bile görebiliyoruz” dedi. Bunların yanında sorunlarına çözüm bekleyen ağır hastalar olduğuna da dikkat çeken Beytemur, “Bazı hastaların çok büyük sorunlar var. Örneğin, hasta alt bezi almak. Sosyal medyada, hastasına alt bezi almak için yardım isteyen insanları görebiliyoruz” ifadelerini kullandı. Sarp SağkalAydın-Denizli otobanısözleşmesiyle ilgili sorular yanıtsız
Aydın-Denizli otobanı sözleşmesiyle ilgili sorular yanıtsız CHP Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, maliyeti 7 milyar lirayı bulacağı belirtilen Aydın-Denizli otobanında araç başına verilen garanti miktarı ve sözleşmenin ayrıntılarını sordu. Bakanlık, yanıtta yurttaşın cebinden çıkacak para bilgisini değil de 18 yılda yapılan yolların kilometresini verdi. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, toplam maliyeti 7 milyar lirayı bulacağı belirtilen Aydın-Denizli otobanı için yüklenici firma ile yapılan sözleşmenin ayrıntılarını gizledi.CHP Denizli Milletvekili Gülizar Biçer Karaca, Aydın - Denizli arasında yapılacak 163 kilometrelik otobana ilişkin, Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu’nun yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığı’na soru önergesi verdi. Önergede, otoban için yüklenici firma Fernas İnşaat ile sözleşme imzalandığı anımsatıldı ve proje tutarının 7 milyar lirayı bulabileceğinin ifade edildiği belirtildi. Önergede, yap - işlet - devret modeliyle ihale edilen proje için Karayolları Genel Müdürlüğü’nün yüklenici firmaya 35 bin araç geçiş garantisi verdiği ve geçiş ücretinin kilometre başına Avro cinsinden 5 cent olarak fiyatlandırıldığı iddiası da yer aldı. Karaca, söz konusu projenin toplam yatırım maliyeti, araç başına verilen garanti miktarı ve garantinin neye göre belirlendiği gibi sorulara yanıt istedi.‘ÇOK OTOBAN YAPTIK’Bakanlıktan verilen yanıtta 2020 yılı sonu itibarıyla Türkiye’de otoyol uzunluğunun 3 bin 523 kilometre olduğu ve bunun bin 809 kilometresinin 2002 - 2020 yılları arasında yapıldığı anlatıldı. Toplam 273 kilometrelik otoyol projesi yapımının devam ettiği belirtilen yanıtta projelere esas araç geçiş sayılarının Ulaşım Ana Planı verileri ışığında belirlendiği ifade edildi. Yanıtı gazetemize değerlendiren Karaca “İhale bedelinin ne kadar olduğu, vatandaşın cebinden garanti ödemesi kapsamında ne kadar çıkacağı gibi vatandaşımızın çıkarları ve menfaatlerini önceleyen ya da bilgi edinme kapsamında hakkı olan sorular sordum. Ancak Ulaştırma ve Altyapı Bakanı öyle bir cevap verdi ki gerçekten akıllara zarar. Aslında bakana çok kızmamak, çok eleştirmemek gerekir çünkü kendisinin de bu sorulara yanıt verecek gücü, yetkisi yok. Bakanın da tüm bakanlıkların da bu anlamda sorumlulukları yüksek ama hiçbir şekilde görevleri, yetkileri yok. Tüm yetki tüm görev sadece saraydaki tek adamda” diye konuştu. Hazal OcakTarımıdışa bağımlıhale getiren iktidar gıda fiyatlarından yakınıyor
Tarımı dışa bağımlı hale getiren iktidar gıda fiyatlarından yakınıyor Sıfır gümrük vergileri ve teşviklerle ülkeyi tarımda dışa bağımlı hale getiren iktidar, şimdi de fiyatlardan yakınıyor. Çiftçinin kredi borcu 130 milyar liraya ulaştı. İcralık olan çiftçi tarlasını, traktörünü sattı. Türkiye yüzde 30’luk payla en çok ithalat yapan ülke oldu. Sıfır gümrük vergileriyle, teşviklerle ülkeyi tarımda dışa bağımlı hale getiren AKP, şimdi de bu politikaların sonucu olan gıda fiyatlarının yüksekliğinden yakınıyor. Oysa fiyatlardaki artışın temel nedeni uygulanan bu yanlış politikalar. Para kazanamayan çiftçinin banka ve kooperatiflere milyarlarca lira borcu var. Ucuza ürün tüketemeyen yurttaş ise markete para yetiştiremiyor. Harcamayı kredi kartı ile yapıp bankaya borçlanıyor. Devlet yeterli denetimi yapmıyor. Tarımda kâr tamamen şirketlere ve aracılara kalıyor.ÇİFTÇİ BORÇ BATAĞINDAArtan gıda fiyatları, salgın nedeniyle zaten geliri düşen yurttaşın bütçesini sarsarken, diğer yandan ürününü ucuza satan çiftçi ise borç batağında yüzüyor. Çiftçinin kullandığı banka kredileri 130 milyar TL’ye yaklaştı. Tarım kredi kooperatiflerinin kullandırdığı kredilerin tutarı da yaklaşık 9 milyar TL. Borcunu ödeyemeyen çiftçi takibe düşmemek için başka bankalardan yüksek faizle aldığı kredilerle borcunu kapatmaya çalışıyor. İcralık olan çiftçi, tarlasını, traktörünü satıyor. Yurttaş ise artan gıda fiyatlarıyla başa çıkabilmek için banka kredisi ve kredi kartlarına biraz daha yükleniyor. Bir süre sonra borç ödenemiyor. Bireysel takip borçlularından halen borcu devam eden kişi sayısı tüketici kredilerinde 2.3 milyon kişi. Bireysel kredi kartlarında ise 2.4 milyon kişi.Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez, tarımda planlama yetersizliğinden arz talep dengesinin sağlanamamasına, girdi maliyetlerinin yüksekliğinden dışa bağımlılığa, kuraklık ve salgından dünyada fiyatların yükselmesine kadar birçok sorun bulunduğuna dikkat çekti. Zincir marketlerin fiyatları belirleyip yönlendirdiklerini, bu tekelci yapının mutlaka kamu tarafından denetlenmesi gerektiğini belirten Suiçmez, fiyatı arttığı için eleştiri konusu olan ayçiçeğindeki duruma dikkat çekti. Suiçmez, şunları söyledi: “Ayçiçeği konusunda ülkemiz zaten hem tohum hem yağ konusunda dışarıya bağımlı. 2002’den 2020’ye kadar ithalat miktarı 8.5 kat artmış durumda. Dünya ithalatının yüzde 30’u ile birinci sıradayız. ABD Tarım Bakanlığı’nın tahminlerine göre de ithalat oranımız yüzde 37’ye kadar çıkacak. Dünyada kuraklığın da etkisiyle ayçiçekyağına olan aşırı talep nedeniyle ağustosta ton başına 390 dolar olan fiyat, kasımda 605 dolara kadar çıktı. 2016’da 382 bin ton yağlık ayçiçeği tohumu ithalatı yapılırken, 2019’da 1.1 milyon ton ayçiçeği tohumu ithalatı yapıldı. Ayçiçeğinde kendimize yeterlilik oranımız yüzde 66.4. Üretim eksiğimiz var.”‘İTHALAT YANLIŞINA DÜŞÜLDÜ’Suiçmez, üretimin artırılması, desteklerin zamanında verilmesi, planlamada ayçiçeğine öncelik tanınması, girdi maliyetlerinin düşürülmesi, kredi faizlerinin aşağıya çekilmesi gerektiğini vurguladı. Tüm bunları yaparak çiftçinin üretmesini sağlamak yerine çözüm olarak ithalat yanlışına düşüldüğüne işaret eden Suiçmez, 5 Kasım’da ayçiçeği ithalatında gümrük vergisinin sıfırlandığını, 25 Kasım’da ise ayçiçek yağında yüzde 36 olan gümrük vergisinin yüzde 3’e indirildiğini anımsattı.‘FİYATLAR BÖYLE DÜŞMEZ’Fiyatların düşmesini beklerken yüzde 50 arttığına dikkat çeken Suiçmez, “Vergileri sıfırlayarak içeride yağ fiyatları düşmez. Salgın ve kuraklık nedeniyle daha pahalı ithalat yapmak zorunda kalırız. Gıda fiyatları da düşmez. Üreticimiz kazanamaz. Tüketicimiz ucuz yağa ulaşamaz. Bizim içeride üretimi artırmamız lazım” dedi. Buğdayda, soyada, mısırda da durumun aynı olduğunu anlatan Suiçmez, bu ürünlerin aynı zamanda yem maddesi olarak kullanıldığını, fiyatlardaki artışın otomatik olarak et, yumurta ve süt fiyatlarını artırdığına vurgu yaptı. “Çiftçinin eline geçen para artmıyor” diyen Suiçmez, çayır ve meraların önemine işaret etti. Son olarak maliyetlerin yüksekliğinden şikâyet eden üreticilerin çağrısı üzerine Biyogüvenlik Kurulu’nun mısır ve soyada GDO’lu hayvan yemine izin verdiğine işaret eden Suiçmez, bunu da yanlış bulduklarını söyledi. Suiçmez, “Yanlış devam ettiriliyor. Çiftçinin kazanması, tüketicinin ucuza ürün alması sağlanamıyor. Ana kâr şirketlere gidiyor. Zincir marketlere, aracılara gidiyor. Kamu yeterli denetimi yapmıyor. Alanı özel sektöre bırakıyor. En önemli sorun bunlar” dedi. Gıda fiyatlarını “dışalımla terbiye etme” anlayışının ülkeyi birçok üründe dışı bağımlı hale getirdiğini belirten Suiçmez, kendi çiftçimizden esirgenen desteğin başka ülke çiftçilerine verilmeye devam ettiğini söyledi. Suiçmez, “Ülkemizde önceki yıllarda olduğu gibi pandemi sürecinde de yapısal sorunları çözmek yerine ‘yerli ve milli’ söylemi dışında maalesef yerli üretimi ve üreticiyi korumaya yönelik somut ekonomik desteklere dayalı üretim seferberliğine yönelik kamucu tarım politikaları uygulamaya konulmamaktadır” dedi.ZEYTİNYAĞINDA DURUM NE?Türkiye, zeytinyağında üretici ülkelerden birisi. Ancak diğer ürünlerde olduğu gibi zeytinyağında da en az kazanan yine çiftçi. Yıllardır üretici, zeytinyağını maliyetinin çok altında düşük fiyattan sattı. Bu yıl ise çiftçi zeytinyağını 20-25 liradan satıyor. Çok daha düşük fiyattan yağı alan tüccar da var. Market raflarında ise zeytinyağının litre fiyatı 30 liradan başlıyor 50 liraya kadar çıkıyor. Çeşitli adlar altında daha yüksek fiyattan satılan da var. Sonuç olarak çiftçi yine kazanamıyor. Kazanan, şirketler ve aracılar oluyor. Mustafa ÇakırYurtdışında yaşayan Türkler için‘vergi ve ceza’gündemdeydi
Yurtdışında yaşayan Türkler için ‘vergi ve ceza’ gündemdeydi Yurtdışında yaşayan Türkler arasında vergi ve ceza endişesi yaratan Finansal Bilgi Transferi Anlaşması kapsamında Türkiye’nin bu yılbaşından itibaren başlaması öngörülen Türk vatandaşlarının banka hesabı ve diğer finansal bilgilerinin yaşadıkları ülke makamlarına bildirilmesi ertelendi. Ertelemeyi ilk kez TBMM Dışişleri Komisyonu toplantısında duyuran Dışişleri Bakan Yardımcısı Yavuz Selim Kıran, “Şu anda hiçbir ülkeyle bu bilgileri paylaşmadık ve önümüzdeki yakın dönemde de pandeminin getirdiği zorluklar sebebiyle paylaşamayacağımızı muhataplarımıza ilettik” dedi.Türkiye, 2011 yılında taraf olduğu “Vergi Konusunda Karşılıklı İdari Yardımlaşma Sözleşmesi” kapsamında 2018 yılından itibaren vergi kaçakçılığıyla mücadele için diğer ülkelerle otomatik finansal bilgi paylaşımına başlamayı taahhüt etmişti. Uygulama, yurtdışında yaşayan 5 milyondan fazla Türk vatandaşını da yakından ilgilendiriyor. Yurtdışında yaşayıp Türkiye’deki gelir ve finansal varlıklarını bulundukları ülkeye beyan etmemiş olan Türk vatandaşlarının, otomatik bilgi paylaşımı üzerinden bu gelir ve varlıklarının ortaya çıkması durumunda vergi ve cezayla karşı karşıya kalabileceği endişesi doğmuştu.Bu endişelerin kamuoyunda gündeme gelmesi üzerine Gelir İdaresi Başkanlığı, konuyla ilgili hazırladığı rehberde 2019 verilerinin 2020 yılı sonunda 54 ülkeyle paylaşılacağını, bu yıl ise paylaşım yapılacak ülkeler arasında yurtdışında Türk vatandaşlarının en çok bulunduğu 5 ülke olan Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda ve Avusturya’nın bulunmadığını açıklamış, ancak bilgi değişiminin zaman içinde anlaşmaya taraf tüm ülkeleri kapsayacağını duyurmuştu. Buna karşın 2020 sonunda bilgi paylaşılacak 54 ülke arasında İngiltere, İsveç, Danimarka gibi Türk göçmenlerin yoğunlukta olduğu ülkeler de bulunuyordu.Rehberde Türkiye’nin bilgi paylaşımı taahhüdünü yerine getirmemesi durumunda OECD Avrupa Birliği nezdinde vergisel açıdan işbirliği yapmayan ülkeleri kapsayan “kara liste” uygulamasıyla karşı karşıya kalabileceğine dikkat çekildi.‘ERTELEME YETMEZ’Komisyon toplantısında konuyla ilgili konuşan CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer ise salgın gerekçesiyle ertelemenin yeterli olmadığını, yurtdışındaki vatandaşların konuyla ilgili yeterince bilgilendirilmediğini, ayrıca Türkiye’nin çok sayıda vatandaşı yurtdışında yaşayan bir ülke olarak anlaşmayla ilgili imtiyaz talebinde bulunması gerektiğini belirtti. Hüseyin HayatseverMahkeme kızınıistismar eden sanığa 45 yıl yerine 30 yıl hapis cezasıverdi
Mahkeme kızını istismar eden sanığa 45 yıl yerine 30 yıl hapis cezası verdi İstanbul’da 17 yaşındaki kızına “hoca caiz dedi” diyerek istismarda bulunan Yılmaz Karadağ’a 45 yıl hapis cezası veren mahkeme, iyi hal indirimiyle cezayı 30 yıla indirdi. Avukat Ayten Bademci, iyi hal indirimine itiraz edeceklerini açıkladı. İstanbul Beykoz’da 17 yaşındaki kızına istismarda bulunan Yılmaz Karadağ’a 45 yıl hapis cezası veren mahkeme, iyi hal indirimi uygulayarak cezayı 30 yıla indirdi. Karara tepki gösteren mağdur avukatı Ayten Bademci, iyi hal indirimi uygulanmasına itiraz edeceklerini açıkladı. Beykoz’da yaşanan aile dramını Cumhuriyet gündeme getirmişti. İstanbul Anadolu Ağır Ceza Mahkemesi’nde önceki gün görülen davanın karar duruşmasında, mütalaasını açıklayan savcı sanık Yılmaz Karadağ’ın çocuğuna cinsel istismar suçu işlediğine kanaat getirerek cezalandırılmasını istedi. Son sözleri sorulan Karadağ, suçlamayı kabul etmediğini dile getirerek, “Ölen eşimin ailesi bana iftira atıyor. Allah’a inancım olduğu için kızıma böyle bir şey yapmadım” dedi. Duruşma sonunda kararını açıklayan mahkeme heyeti, sanık Karadağ’ın cinsel istismar suçunu zincirleme işlediğini belirterek 45 yıl hapis cezası verdi. Ancak heyet, sanığın yargılama sürecindeki olumlu davranışlarını gerekçe göstererek hapis cezasını 30 yıla indirdi.İTİRAZ EDECEKMağdurun avukatlığını üstlenen Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nden Ayten Bademci, iyi hal indirimi uygulanmasına tepki göstererek “Duruşmada takım elbise giyerek geldiği için iyi hal indirimi uygulandı ve 30 yıl hapis cezası aldı. Ceza indirimine itiraz edeceğiz” dedi.‘HOCADAN İZİN ALDIM’ DEMİŞTİ19 Mayıs 2020 tarihinde hasımının silahlı saldırısına uğrayan Yılmaz Karadağ, araya giren eşi G.K’nin kendisine siper olmasıyla hayatta kaldı. Eşi G.K’nin saldırıda yaşamını yitirmesinin ardından kızına istismarda bulunduğu iddia edilen Karadağ, tutuklanarak cezaevine gönderildi. Babasından şikayetçi olan mağdur kız çocuğu ilk duruşmada verdiği ifadede, “Boğazıma bıçak dayadı ve ilişkiye zorladı. Bana ‘Ben bu olayı hocalara sordum. Babanın kızına caiz olduğunu, ancak kızlık zarını bozmayacak şekilde ilişkiye girilmesi gerektiğini söylediler. Artık sen benim karımsın’ dedi” iddialarına bulunmuştu. Kübra KöklüŞerafettin Atalay mezarıbaşında anıldı
Şerafettin Atalay mezarı başında anıldı Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Yönetim Kurulu 1. Yedek Üyesi ve Amasya İl Başkanı Şerafettin Atalay, mezarı başında anıldı. Anma etkinliğine ailesi, sivil toplum örgütü temsilcilerinin yanı sıra Atalay’ın yakınları ve arkadaşları katıldı. Türkiye İşçi Partisi (TİP) Genel Yönetim Kurulu 1. Yedek Üyesi ve Amasya İl Başkanı Şerafettin Atalay, 27 Ocak 1971’de Amasya’da evinin önünde katledilişinin 50’nci yıldönümü nedeniyle Memüdede Mezarlığı’ndaki mezarı başında anıldı.Ailesi adına konuşan Şerafettin Atalay’ın ismini taşıyan yeğeni avukat Şerafettin Can Atalay, “Bugün yaptığımız yarım asır ötesinden gelen anmanın yalnızca bir anma değil, bir sorumluluk. Bu ülkenin iyiliği için mücadele edenlere karşı bir sorumluluk, onların uğradığı zulme karşı ses yükseltmek için bir sorumluluk, ülkemizin aynı dertleri, sıkıntıları yaşamaması için bir sorumluluk, ülkemizin iyiliği için çabalarımızı devam etmek için bir sorumluluk. Bizler Şerafettin Atalay’ın 50 yıl önceki düşünceleri ne ise aynı konumdayız. Aynen ülkemizde eşit ve özgür olması için bir davanın takipçileriyiz” dedi. Mehmet Menekşe