News - Haberler
Asya bebek hayata tutunabilmek için destek bekliyor
Asya bebek hayata tutunabilmek için destek bekliyor figure > Antalya'da yaşayan Bayram ve Güneş Demir çifti, SMA Tip-1 ile mücadele eden 14 aylık kızları Asya Demir'i hayatta tutabilmek için destek bekliyor. Antalya'da Spinal Müsküler Atrofi (SMA) Tip-1 hastası 14 aylık Asya Demir, verdiği yaşam mücadelesinde destek bekliyor. Güneş ve Bayram Demir çifti, iki erkek çocuklarının ardından Asya adını verdikleri kızlarının dünyaya gelmesiyle büyük mutluluk yaşadı. Çiftin, doğumdan bir süre sonra nefes alırken zorlandığını, düzgün beslenemediğini gözlemleyerek hastaneye götürdükleri Asya'ya SMA teşhisi konuldu. 14 aylık kızları Asya'yı hayatta tutabilmek için mücadele veren Demir ailesini umutlandıran haber ise gen terapisi tedavisiyle geldi. Rahatsızlığı ilerleyen kızları için bir şey yapamamanın üzüntüsünü yaşayan aile, her geçen gün hareket kabiliyetini biraz daha kaybeden Asya'nın yaşama tutunabilmesi için gen terapisine umut bağladı.Aile, SMA hastaları için geliştirilen, Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından onaylanan, milyonlarca liralık "Zolgensma" adlı tedaviye ulaşabilmek için seslerini hayırseverlere duyurmaya çalışıyor./Archive/2020/11/28/131906565-1.jpg"GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDE ÇOCUĞUMUZ ERİYOR"Anne Demir, kızının hastalığını öğrenince büyük üzüntü yaşadığını söyledi. Asya'yı hayatta tutmak için ellerinden geleni yapacaklarını anlatan Demir, "Önceden neredeyse hiç olmayan umutlarımız şimdi gen tedavisiyle yeniden yeşerdi. Bu tedaviye ulaşmak için devletten ve yardımseverlerden destek bekliyorum. Biz bir yıldır bu acıyla, kızım da bu hastalıkla savaşıyor. Çocuğumu gözümüzün önünde eriyip gidiyor. Hiçbir şey yapamamak çok zorumuza gidiyor." diye konuştu.Baba Bayram Demir ise tek hayallerinin kızlarının ayağa kalkması olduğunu belirterek, "Onun, 'Anne ve baba' diyerek sarılmasını çok isteriz. Kızımı böyle hareketsiz görünce kendimi kanadı kırılmış bir kuş gibi hissediyorum. Bu ilaca kavuşmamız için lütfen bize destek olun" dedi. Asya bebeğe destek olmak için +90 543 867 88 25 numarasında iletişime geçilebiliyor. cumhuriyet.com.tr'Merkez Bankası'nın sattığı128 milyar dolardan kimler kazançsağladı?'
'Merkez Bankası'nın sattığı 128 milyar dolardan kimler kazanç sağladı?' figure > CHP, Merkez Bankası’nın yaklaşık 128 milyar dolarlık rezervinin neden satıldığı, kimlerin bundan kazanç sağladığı ve oluşan kamu zararının boyutunun ortaya çıkarılması için TBMM’de araştırma komisyonu kurulmasını istedi. TBMM’ye sunulan CHP önergesinde, “Türkiye; yüksek enflasyon, yüksek faiz, 10 milyondan fazla işsiz, değeri yerlerde sürünen TL, çöp seviyesinde kredi notu, 1,9 trilyon liralık kamu borcu, 420 milyar dolarlık dış borç, 245 milyar liralık bütçe açığı ile baş başa kalmıştır” denildi. CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Özgür Özel ve Engin Özkoç, Merkez Bankası’nın yaklaşık 128 milyar dolarlık rezervinin neden satıldığı, kimlerin bundan kazanç sağladığı ve oluşan kamu zararının boyutunun araştırılması için TBMM’de araştırma komisyonu kurulmasını istedi. TBMM Başkanlığı’na sunulan önergenin gerekçesinde; Türkiye ekonomisinin, yıllardır karşı karşıya kaldığı yanlış yönetim yüzünden zor bir dönemden geçtiği, iktidarın akla ve bilime aykırı politikaları ekonomiye yıllardır patinaj yaptırdığına dikkat çekildi. Önergede, “Ülke çetin bir finansal istikrarsızlık ve dış dengesizliklerin körüklediği riskler yüzünden yeni bir ekonomik krize doğru sürüklenmektedir. Gelişmeler sadece ekonomimizi değil, AB ve ABD’nin yaptırım tehdidi altında bulunduğumuz bir dönemde ulusal çıkarlarımızı ve güvenliğimizi de tehdit eder bir noktaya doğru ilerlemektedir” denildi.‘SÖZÜMÜZÜ DİNLEMİYOR DİYEREK MB BAŞKANINI GÖREVDEN ALDI’“Bu noktaya nasıl gelindi” diye sorulurken “Merkez Bankası’na “Fiyat istikrarını sağlayarak paramızın değeri korunabilsin diye tanınan Merkez Bankası bağımsızlığını yok ederek işe başlayan tek adam rejimi, “sözümüzü dinlemiyor” diyerek Merkez Bankası Başkanı’nı görevden almıştır. Yeni Merkez Bankası yönetimi hızlı bir şekilde faiz düşürmüş, BDDK bankaları kredi vermeye zorlamak için aktif rasyosu icat etmiş, iktidar krediye dayalı zorunlu karşılık uygulamasını devreye sokmuş, böylece kredilerle büyük bir parasal genişleme yaratılmıştır. Yaratılan bu para enflasyon kadar bile kazandırmayan Türk lirası yerine döviz ve altına yönelmiştir” ifadelerine yer verildi.‘TÜRKİYE YERLERDE SÜRÜNEN TL İLE BAŞBAŞA’Merkez Bankası net rezervlerinin satılması, Türkiye’nin hem ekonomik hem de politik olarak karşısındaki riskleri artırdığı vurgulanan önerge şöyle:“Türkiye’nin bu noktaya, Cumhurbaşkanı ve dönemin Hazine ve Maliye Bakanının, Merkez Bankası’nı örtülü bir şekilde kamu bankaları aracılığıyla arka kapıdan döviz satmaya zorlaması yüzünden geldiği bilinmektedir. Bu yolla satılan rezervin 128-130 milyar dolar civarında olduğu tahmin edilmektedir. Bu satışın büyük bölümünün döviz kurunun nispeten düşük tutulduğu bu yılın ilk yarısında yapıldığı bilinmektedir. Buna rağmen ne döviz kuru ne de faiz oranı düşük tutulabilmiştir. Türkiye; yüksek enflasyon, yüksek faiz, 10 milyondan fazla işsiz, değeri yerlerde sürünen TL, çöp seviyesinde kredi notu, yedek akçesi harcanmış, rezervi eksi 55,5 milyar dolara düşmüş Merkez Bankası, yüzde 58’i döviz cinsinden 1,9 trilyon liralık kamu borcu, vergi gelirlerinin yüzde 20’sini yutan faiz yükü, 420 milyar dolarlık dış borç, 245 milyar liralık bütçe açığı ile baş başa kalmıştır.”‘KAMU ZARARI KİMLERİ ZENGİN ETTİ’CHP, Merkez Bankası’nın döviz rezervini neden satmaya zorlandığı sorularak, bu dövizin hangi fiyatla ve kimlere satıldığının, satış işlemlerinin yasal olup olmadığının, kimlerin bundan kazanç sağladığının, kamu bankalarının bu işlemlerden ne kadar zarar ettiğinin, bu zararın Hazine’ye olan yükünün ve bu zararı karşılamak için ne kadar borçlandırıldığının araştırılması için TBMM’de komisyon kurulmasın talep etti. ANKA'Manukyan’ın mirası' davasında yeni gelişme
'Manukyan’ın mirası' davasında yeni gelişme figure > Eski vergi rekortmeni, genelev kraliçesi Matild Manukyan'ın mirasına ortak olmak isteyen 36 akrabasının avukatı Oktay Köse, Manukyan’ın 1943 yılında Aram Çilingir ile boşanmak için açtığı davaya ait kararın ellerine geçtiğini ve Manukyan’ın çocuğunun olmadığının belgede göründüğünü söyledi. Avukat Köse, belgenin 36 kişinin mirasta hak sahibi olduğunu kanıtladığını belirtti. Eski vergi rekortmenlerinden olan ve ‘genelev kraliçesi’ olarak tanınan Matild Manukyan'ın milyonlarca lira değerindeki mirasıyla ilgili görülen davada önemli bir gelişme yaşandı. Mirasta tek hak sahibi olan Kerope Çilingir'in, gerçekte Manukyan'ın oğlu olmadığını ileri süren Manukyan'ın 36 akrabası, İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde nüfus kayıtlarının düzeltilmesi amacıyla dava açtı. Davacıların avukatlarından Kocaeli Barosu'na kayıtlı avukat Oktay Köse, tüm davanın seyrini değiştirecek bir belgeye ulaştı. İstanbul 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 25 Şubat 1943 tarihli Aram Çilingir ile Matild Manukyan'ın boşanmasına ilişkin davanın karar tutanağına ulaşan avukat Köse, belgede Matild Manukyan ile Aram Çilingir'in bir çocuğunun olmadığının belirtildiğini, dolayısıyla belgenin miras davasının seyrini değiştireceğini söyledi. Belgenin ortaya çıkması ile birlikte, İstanbul 7. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından nüfus kayıtlarının idari yollarla düzeltilebileceği belirtilerek, dava usulen reddedildi./Archive/2020/11/28/130011733-271120201748480665048.jpg‘BOŞANMA KARARI BULUNAMAMIŞTI’Miras davasının gidişatı hakkında konuşan avukat Oktay Köse, "Hepimizin ve kamuoyunun yakından ismini tanıdığı, bildiği Matild Manukyan'ın bilmediğimiz bir hikayesi olduğu iddiasıyla yola çıktık ve mirasçıları olduğunu düşündüğümüz, ellerinde bunu kanıtlayacak belgesi olan 36 kişi adına bir dava açtık. Bu, nüfus kayıtlarının düzeltilmesi, hatalı olan kayıtların doğru hale getirilmesi ve mirasın gerçek sahipleri adına geçmesini sağlamaya yönelik olan davalardı. Bu 2 davamız halen devam etmekle birlikte, dün itibariyle çok önemli bir gelişme oldu. Bu davanın gidişatını etkileyecek, değiştirecek ve sonuçlandıracak bir duruma işaret ediyor. Matild hanımın 1943 yılında boşandığını nüfus kayıtlarından biliyorduk. Ancak boşanma kararını çok uzun uğraşlara rağmen, bir türlü ne biz ne de mahkeme bulamamıştı. Çok eski bir karar olması sebebiyle, Sultanahmet Adliyesi'nin taşınmasından kaynaklı bazı sorunlarla bu kararın, dosyanın kaybolmuş olabileceğini düşünmüştük. Ancak dün itibariyle önemli bir gelişme oldu. Bu gelişme, bugüne kadar bizim ileri sürdüğümüz iddiaları birebir doğrulayacak. Bu gelişme, mahkeme kararının ortaya çıkması ile gerçekleşti" dedi./Archive/2020/11/28/130108093-271120201645050669167.jpg‘36 KİŞİNİN MİRASTA HAK SAHİBİ OLDUĞUNU KANITLAYAN ÇOK ÖNEMLİ BİR BELGE’Ulaştıkları belgenin Matild Manukyan'ın geçmişi hakkındaki birçok soru işaretini giderdiğini söyleyen avukat Köse, "Bu mahkeme kararına göre, yani 1943 yılında Matild hanımın eşi Aram Çilingir'den boşanmasına yönelik olarak açtığı davanın gerekçeli kararının bir fotokopisi elimize geçti. Bu kararda, Matild Manukyan'ın bir çocuğunun olmadığı, boşanmanın bu şekilde gerçekleştiği ve daha da önemlisi bizim iddia ettiğimiz şekilde, gerçek anne ve babasının Fransa'da bulunduğu, kendisinin bir Fransa vatandaşı olup, doğumunun Paris'te gerçekleştiğini doğrulayan kayıtlar elimize geçti. Bu kayıtları mahkemeye sunduk. Sayın mahkeme dikkatle değerlendirdi. Artık bu nüfus kayıtlarının düzeltilmesine ihtiyaç kalmadığı, bunu artık idari yoldan düzeltebileceğimiz şeklinde bir görüş beyan etti mahkeme. Bu, artık bizim iddialarımızın doğrulandığı ve müvekkilliğini yaptığım 36 kişinin artık mirasta hak sahibi olduğunu kanıtlayan çok önemli bir belgedir. Bundan sonra artık mal varlığının kontrolünü sağlamak ve doğru kişilerin eline geçmesini sağlamak adına yasal süreci hızlı bir şekilde devam ettirip, inşallah en yakın zamanda neticeyi alacağımızı düşünüyoruz" diye konuştu. (DHA)Yoğun Bakım Derneği Başkanından 'Kırmızıalarm' açıklaması: Bu hafta evdençıkmayın
Yoğun Bakım Derneği Başkanından 'Kırmızı alarm' açıklaması: Bu hafta evden çıkmayın figure > Türkiye'nin koronavirüs konusunda kritik bir durumda bulunduğunu belirten Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Cinel, “bu hafta evden çıkmayın” dedi. Yoğun Bakım Derneği Başkanı Prof. Dr. İsmail Cinel'den koronavirüs salgınına ilişkin 'kırmızı alarm' açıklaması geldi.Habertürk TV yayınına katılan Prof. Cinel, Türkiye'nin salgında kritik bir aşamada olduğunu ve gelecek hafta yaşanacakların çok önemli olduğunu söyledi.Koronavirüsü atlatan hastalarda bazı rahatsızlıkların devam edebildiğini belirten Cinel, “Eskiden bir saat rahat yürürdüm şimdi 15 dakikada yorulup oturuyorum” diyen hastalar olduğunu söyledi.“Hastalık atlatılsa bile insanlar yarım kalıyor” diyen Prof. Cinel, aşı çalışmalarında belirli bir aşamaya gelinmişken daha sabırlı olmak gerektiğini belirtti.İş kıyafeti ve maskeyle katıldığı yayında yoğun bakımlardaki durumun 'vahim' olduğunu anlatan Cinel, “Yüzde 70 doluluk demek yoğun bakımda yer yok demektir” şeklinde konuştu.Konuşması boyunca sık sık, “Biraz korkutalım çünkü korkmak gerekiyor” diyen Cinel, “Önümüzdeki hafta evinizden çıkmayın” dedi.“Hızlı otomobil bile kullanmayın çünkü kaza yaparsanız yoğun bakımda yer bulamayabilirsiniz” diyen Prof. Cinel, Türkiye'nin salgın konusunda 'kırmız alarm' durumda olduğunu vurguladı. cumhuriyet.com.trİstanbul’da korkutan tablo: Vefat sayısıikiye katlandı!
İstanbul’da korkutan tablo: Vefat sayısı ikiye katlandı! figure > Koronavirüs salgınının merkezi olan İstanbul’daki toplam ölüm sayısı, Kasım ayında geçtiğimiz yıllara göre 2 katına çıkmış durumda. 2018 ve 2019’da günlük ortalama 200’ler civarında olan vefat sayısı, bu yıl Kasım ayında 400’lere ulaştı. Koronavirüs salgınında vaka sayılarının tekrar zirve yapması ile birlikte açıklanan vefat sayıları ile ilgili tartışmalar da yeniden gündemde. Salgının merkezi durumunda olan İstanbul'daki vaka ve vefat sayısı da bu tartışmaların odağında yer alıyor.İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, koronavirüs salgınının İstanbul'da geldiği nokta ile ilgili geçtiğimiz günlerde uyarılarda bulunarak İBB Mezarlıklar Daire Başkanlığı'na sağlık kurumlarından “bulaşıcı hastalık” kodu ile her gün gönderilen vefat sayısının, Türkiye için açıklanan vefat sayısının en az 50 kadar fazlası olduğunu söylemişti.Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da “Açıkladığımız tüm rakamlar doğru, herkes icraata odaklanmalı” demişti. İmamoğlu da bakana yanıt vererek İstanbul'da geçen senenin Kasım ayı ile bu yılın Kasım ayı arasında son 10 günde iki katından fazla ölüm sayısına ulaşıldığını belirterek “Geçen sene ile bu sene arasında başka bir bulaşıcı hastalık yok ki; bir tek covid var. Geçen sene ile bu sene arasında başka bir bulaşıcı hastalık varsa açıklasınlar. İki katını aşan vefat sayısı var” demişti.Son olarak Küçükçekmece'deki gasilhane önünde yıkanmayı bekleyen cenazeler nedeniyle oluşan uzun kuyruk görüntüsü İstanbul'daki son durumu da özetler nitelikte. İstanbul'da son 3 yılın Kasım ayındaki vefat sayıları arasında neredeyse 2 katı ulaşan bir fark dikkat çekiyor. VEFAT SAYISI 2 KATINA ÇIKTISözcü'den Özlem Güvemli'nin haberine göre; 2018 ve 2019 yılının Kasım aylarında günlük ölüm sayısının 200'ler civarında olduğu İstanbul'da, bu yıl sayı 400'ler seviyesinde. E-Devlet uygulaması üzerinde İstanbul'daki vefat sayıları sorgulandığında 2018 yılında 1-26 Kasım arasında toplam vefat sayısı 5 bin 385 iken 2019'da aynı dönemde bu sayı 5 bin 312 oluyor. 2020 yılına gelindiğinde ise 1-26 Kasım tarihleri arasındaki toplam vefat sayısı 9 bin 828'e çıkıyor.Bulaşıcı hastalık kodu ile sağlık kurumlarından İBB Mezarlıklar Daire Başkanlığı'na gönderilen ölüm bildirimleri de tartışma konusu. Salgın öncesinde ölüm raporlarında bu kod pek kullanılmadığı için geçtiğimiz yıllar ile karşılaştırma yapmak mümkün değil. “Bulaşıcı hastalık” olarak kayıtlara geçen her ölümün Covid-19’a bağlı olup olmadığı da tartışmalı. İstanbul'da son 9 ayda İBB Mezarlıklar Daire Başkanlığı'na sağlık kurumlarının “bulaşıcı hastalık” kodu ile bildirdiği vefat sayıları; Nisan ve Mayıs ayında binlerle ifade edilmeye başlarken Haziran, Temmuz, Ağustos ve Eylül’de yüzler seviyesine indi. Ekim ayında ise vefat sayısı tekrar binlerle ifade edilmeye başlanmış durumda. İlk vakanın görüldüğü Mart ayından Kasım ayına kadar bulaşıcı hastalığa bağlı olarak İstanbul'da hayatını kaybedenlerin sayısı ise 11 bin 600'ü buldu./Archive/2020/11/28/124121491-2568401200x967.jpg cumhuriyet.com.trABD’de koronavirüs aşısıönceliği haftaya belli olacak
ABD’de koronavirüs aşısı önceliği haftaya belli olacak figure > Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) koronavirüs aşısının ülkede öncelikli olarak kimlere uygulanacağına ilişkin detayların gelecek salı günü açıklanacağı ifade edildi. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC) , koronavirüs (Covid-19) aşısını ilk sırada kimin olması gerektiğini önermek için Salı günü toplanacak. ABD medyası koronavirüs aşılarının kimlere uygulanması gerektiğine ilişkin uzmanların aşının sağlık çalışanlarına yapılması konusunda ısrarlı olduğunu ifade etti.100 MİLYON BAŞLANGIÇ DOZU SATIN ALINDIToplantının CDC tarafından kurulan bir alt komite olan Bağışıklık Uygulamaları Danışma Komitesi tarafından gerçekleştirileceği belirtildi. CDC uzmanları, sağlık çalışanlarına aşı önceliği verilmesinin yanı sıra hayatın devamı için çalışan işçilere ve 65 yaş üstü kişilere de öncelik verilmesi gerektiğini ifade etti. Öte yandan ABD, koronavirüs (Covid-19) salgınına ilişkin Pfizer ve BioNTech SE tarafından geliştirilen koronavirüs aşısından 100 milyon başlangıç dozu satın aldığını ve 1 milyar 95 milyon dolar ödediğini duyurmuştu. DHACHP'li Veli Ağbaba'dan kötühaber: Tedavi sürecine başladık
CHP'li Veli Ağbaba'dan kötü haber: Tedavi sürecine başladık figure > CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba koronavirüse yakalandığını duyurdu. CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Malatya Milletvekili Veli Ağbaba sosyal medya platformu Twitter'dan bir mesaj yayınlayarak yeni tip koronavirüse (Covid-19) yakalandığını duyurdu."Maske-mesafe ve hijyen kurallarına lütfen uyalım" uyarısını da paylaşan Ağbaba mesajında şöyle dedi:"Değerli dostlarım, Covid 19 test sonucum pozitif çıktı.Tedavi sürecine başladık. Maske-mesafe ve hijyen kurallarına lütfen uyalım. Doktorlar dinlenmem gerektiğini söylediği için telefonlara bakamayacağım. Anlayışınız için teşekkürler. Sağlıklı,güzel günlerde görüşmek üzere..."Değerli dostlarım,Covid 19 test sonucum pozitif çıktı.Tedavi sürecine başladık.Maske-mesafe ve hijyen kurallarına lütfen uyalım.Doktorlar dinlenmem gerektiğini söylediği için telefonlara bakamayacağım.Anlayışınız için teşekkürler.Sağlıklı,güzel günlerde görüşmek üzere... pic.twitter.com/riWTyxl79k— Veli AĞBABA (@veliagbaba) November 28, 2020 cumhuriyet.com.trİran CumhurbaşkanıRuhani: Suikasta uygun zamanda yanıt vereceğiz
İran Cumhurbaşkanı Ruhani: Suikasta uygun zamanda yanıt vereceğiz figure > İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, İran'ın nükleer programının mimarlarından bilim insanı Muhsin Fahrizade'nin öldürülmesinin İsrail'in tuzağı olduğunu ve suikasta yanıtın uygun bir zamanda verileceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Ruhani, başkent Tahran'da düzenlenen Koronayla Ulusal Mücadele Kurulu toplantısında terör saldırısı sonucu hayatını kaybeden Fahrizade'nin, nükleer ve savunma alanındaki çalışmalarının yanında yeni tip koronavirüs konusunda da araştırmalar yapan bir bilim insanı olduğunu belirtti. TRUMP KAOS HEDEFLİYORSuikastın ardında İsrail'in olduğunu ve ABD Başkanı Donald Trump'ın görevden ayrılmadan "kaos" hedeflediğini ifade eden Ruhani, "Birkaç hafta sonra baskı dönemlerinin sona ereceğini hissediyorlar ve dünyadaki şartları değiştirmeye çalışıyorlar. Hem bölgede istikrarsızlık oluşturmak hem de dikkatleri bu günlerde işgal altındaki topraklarda (Filistin) estirdikleri terör ve tehditlerden başka yöne çekmek istiyorlar" diye konuştu. İsrail'in tuzağına düşmeyeceklerini vurgulayan Ruhani, şöyle devam etti:"İran'ın düşmanları İran ulusunun ve yetkililerinin bu cinayeti yanıtsız bırakmayacak kadar cesur ve azimli olduğunu iyi biliyor. İlgili yetkililer, bu suçun yanıtını uygun bir vakitte verecektir. Halkımız, siyonist rejimin tuzağına düşmeyecek kadar akıllı ve bilgedir."NE OLMUŞTU?İran nükleer programının mimarı olarak tanınan bilim insanı Muhsin Fahrizade, dün Tahran eyaletine bağlı Abserd ilçesinde düzenlenen terör saldırısında hayatını kaybetmişti. İranlı yetkililer, suikasta ilişkin İsrail'i suçlamıştı. ABD'de başkanlık seçimlerini kazanan Joe Biden döneminde İran ile ABD arasındaki gerginliğin azalacağına dair beklentiler oluşmuştu. Uluslararası medyada, 20 Ocak 2021'de Beyaz Saray'dan ayrılacak olan ABD Başkanı Trump'ın görev süresi sona ermeden İsrail ile İran'ı provoke edecek adımlar atabileceğine ilişkin endişelere yer verilmişti.İran lideri Ayetullah Ali Hamaney'in Irak'taki İran destekli milis gruplara, Trump görevinden ayrılana kadar ABD'ye karşı eylemleri durdurma talimatı verdiği iddia edilmişti. AAÇinli bilim insanları, koronavirüsün 2019 yazında Hindistan'dan yayıldığınıiddia etti
Çinli bilim insanları, koronavirüsün 2019 yazında Hindistan'dan yayıldığını iddia etti figure > Çin Bilim Akademisi'nden araştırmacılar, koronavirüsün Çin'in Vuhan bölgesinden değil, 2019 yazında Hindistan'dan ortaya çıktığını öne sürdü. /Archive/2020/11/28/121834537-776b8218-213c-4600-8f77-f541fad5e8c236836823.jpgÇalışmada virüsün yayılma nedeninin su kıtlığı olduğu savunuldu (Fotoğraf: Reuters)Henüz nihai bağımsız denetlemeden geçmeyen araştırmada SARS-CoV-2 virüsünün maymunlardan insanlara nasıl bulaştığı incelendi.Çinli bilim insanlarına göre Hindistan'da 2019'da mayıstan hazirana kadar süren sıcak dalgası, su kıtlığına yol açtı. Bundan ötürü de insanlar maymun gibi vahşi hayvanlarla ortak su kaynaklarını kullanmak durumunda kaldı.Ayrıca araştırmacılar, Hindistan'daki zayıf hijyen koşulları, "görece daha az verimli" kamu sağlığı sistemi, "tropikal iklim" ve "genç nüfusun çoğunluğu" gibi unsurların salgının yayılmasında önemli rol oynadığını savundu.Çalışmaya göre Hindistan'daki "insandan insana ilk bulaşma" vakası 2019 temmuz ya da ağustosta yaşandı.Öte yandan, araştırma bazı bilim insanları tarafından yanlı olmakla eleştirildi.Glasgow Üniversitesi'nden Profesör David Robertson, Çinli bilim insanlarının yaklaşımını "taraflı" olarak değerlendirdi.Profesör, araştırmaya ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:"Araştırmanın yazarları, salgının Çin'de ortaya çıktığı ve buradan yayılmaya başladığına işaret eden geniş çaplı epidemiyolojik verileri göz ardı ediyor. Bu çalışma SARS-CoV-2’'e yönelik yeni bir bilgi sunmuyor."Independent Türkçe'nin aktardığına göre, Çinli yetkililer mart ayında virüsün Vuhan bölgesine gelen ABD askerlerinden bulaştığını iddia etmişti. cumhuriyet.com.trTahir Elçi için 43 uluslararasıörgüt bir araya geldi
Tahir Elçi için 43 uluslararası örgüt bir araya geldi figure > Tahir Elçi’nin, Diyarbakır Barosu Başkanı iken öldürülmesinin üzerinden 5 yıl geçmesine karşın davanın yeni başlaması ve ilerleme kaydedilmemesi uluslararası insan hakları ve baro örgütlerinin tepkisine yol açtı. Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi, 43 uluslararası hak örgütünün imzası ile Tahir Elçi cinayeti davası için “Savcılığın ve bu davanın görüldüğü mahkemenin adil yargılanma hakkına saygı göstermemesinden dolayı endişeliyiz” açıklamasını yaptı. Türkiye İnsan Hakları Davaları Destek Projesi, (Turkey Human Rights Litigation Support Project/TLSP) Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi cinayeti dava sürecindeki eksikliklerin ve kusurların detaylı bir değerlendirmesini içeren ve Türkiye’nin bu soruşturma ve dava sürecinde uyması gereken uluslararası insan hakları hukuku yükümlülüklerinin altını çizen yazılı bir açıklama yaptı.İHLALDEN RAHATSISIZAçıklamada, “Türk makamlarının, Türkiye'nin uluslararası hukuk yükümlülüklerinden olan, vatandaşlarından birinin ölümüne ilişkin hızlı, etkili, tarafsız ve bağımsız bir soruşturma yürütmek ve Tahir Elçi'yi öldürmekle suçlananların tarafsız ve bağımsız bir mahkeme tarafından etkili bir şekilde yargılanmasını sağlamak yükümlülüklerini ihlal etmeye devam etmesinden de rahatsızız” denildi.Avrupa, Güney Afrika, Kanada ve ABD’den baro, insan hakları kuruluşu ve gözlemci kuruluşlardan oluşan 43 uluslararası hak örgütünün imzası bulunan Türk makamlarını acil adım atması istendi.Tahir Elçi’nin cinayetinin yıldönümünde yapılan açıklamada, davaya ilişkin “üç polis memurlarının yargılandığı bu davada önümüzdeki duruşmalarda uygun adli güvenceler sunan bir yargı sürecinin izlenemeyeceğinden ve yargılama sırasında Sayın Elçi ve ailesinin haklarına saygı gösterilmeyeceğinden de endişe etmekteyiz. Bu endişe, ilk duruşma sırasında meydana gelen ciddi yargı süreci ihlallerine dayanmaktadır” değerlendirmesinde bulunuldu./Archive/2020/11/28/121002119-d3472866-3d67-44a0-86ef-cc8a8932ad7a.png‘DAVA BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ TÜRK MAHKEMELERİNDE GÖRÜLMELİDİR’Tahir Elçi’nin ölüm yıldönümünde yapılan açıklamada, dava süreciyle ilgili şu talepler dile getirildi:1. Dava, Sayın Elçi'nin öldürülmesine ilişkin gerçekleri ve doğruları tespit etme yeteneğine sahip bağımsız, tarafsız ve yetkili bir mahkeme tarafından görülmelidir;2. Gelecekteki tüm duruşmalar, mağdurların haklarının güvence altına alındığı adil yargılanma hakkına ilişkin uluslararası standartlara uygun olmalıdır;3. Mahkemenin Elçi ailesine ve avukatlarına yönelik hasmane tavrı ve mahkemenin hem iç hem de uluslararası hukukun usul ve ilkelerine uymayı ısrarla reddetmesi, gelecekteki duruşmalarda tekrarlanmamalıdır;4. Elçi ailesinin avukatlarına, usule ve delillere ilişkin olarak dinlenmeleri ve başvurularını yapmaları için gerekli fırsatlar tanınmalıdır;5. Taleplerin reddedildiği durumlarda, reddedilme nedenleri AİHM içtihadına uygun olarak gerekçelendirilmelidir;6. Adil bir adli prosedürü takiben, Sayın Elçi’nin öldürülmesinden sorumlu olan failler hesap vermeli ve sorumlular işlenen suçun ağırlığına uygun cezalara çarptırılmalıdır;7. Sayın Elçi’nin ailesine, Türkiye’nin uluslararası yükümlülükleri ve Minnesota Protokolü uyarınca, kendilerinin ve kaybettikleri yakınlarının maruz kaldığı ihlaller için uygun giderim yolları sağlanmalıdır.TLSP’nin web sitesi (www.turkeylitigationsupport.com) üzerinden rapor duyurulurken, destek veren uluslararası 43 örgütün listesi de yayınlandı. ANKAABD siyasetinde birçok ilki temsil eden Kamala Harris'ten neler beklenebilir?
ABD siyasetinde birçok ilki temsil eden Kamala Harris'ten neler beklenebilir? figure > ABD'nin ilk Afrika-Asya kökenli ve ilk kadın başkan yardımcısının birkaç farklı kimliği, uzmanlıkları ve politik çizgisiyle önümüzdeki dört yıl çeşitli kesimler için ne ifade edebileceğini Princeton Üniversitesi öğretim üyesi Nura Ahmad Sediqi değerlendirdi. Getty ImagesKamala Harris, Amerikan siyasetinde bir çok ilki temsil ediyorKamala Harris, ABD'nin ilk kadın başkan yardımcısı ve ama aynı zamanda ilk Afrika-Asya kökenli başkan yardımcısı olarak Ocak ayında yemin ederek göreve başlamaya hazırlanıyor. Harris'in başkan yardımcılığının, ABD toplumunda az temsil edilen kesimler için neler ifade edebileceğini Princeton Üniversitesi'nin İranlı-Amerikalı öğretim üyesi Nura Ahmad Sediqe, BBC Dünya Servisi için değerlendirdi. ABD'nin seçilmiş başkan yardımcısı Kamala Harris'in adı bile, Amerikan siyasetine beyaz olmayan etnik toplumlardan kadınların daha geniş katılımı vaadinin sembolü gibi.Dünyanın en güçlü ülkelerinden birinde, temsil gücü zayıf toplumlardan kadınların, kendilerini, karar süreçlerinin parçası olarak görebilmelerinin yolunu açtı.Bu potansiyelin hayata geçebilmesi için, siyasette yeterince temsil edilmeyen toplumların bu zaferi bir sonuç olarak değil, kapsayıcı politika süreçlerinin inşasında bir ilk adım olarak görmeleri ve benzer köklerden gelen başka kadınların da etkili pozisyonlara seçilebilecekleri bir politika alanının oluşturulması gerekiyor.Harris'in göreve gelmesinin yarattığı heyecanın somut bir politik değişime dönüşebilmesi için şeffaflık ve azınlık toplumlarından yurttaşlarla, bilhassa da belli etnik kökenlerden kadınlarla güçlü ilişkiler kurulması gerekiyor.Aynı anda bir çok ilk: Kadın, Siyah, Asyalı, İkinci Kuşak GöçmenKamala Harris sadece ABD'nin ilk kadın Başkan Yardımcısı değil, aynı zamanda ilk Afrikalı Amerikalı Başkan Yardımcısı.Bu kadar da değil. Çok kültürlü bir aileye doğan Harris'in annesi Hindistan, babası Jamaika kökenli ve bu nedenle aynı zamanda ilk Asya kökenli Amerikalı Başkan Yardımcısı.Bunların üzerine bir de bir göçmen ailenin çocuğu ilk kez başkan yardımcılığına seçilmiş oluyor.Bütün bu arka planın sembolik olmanın ötesinde gerçek anlamları var.Kadınların önemli görevlere seçilmesinin sadece diğer kadınların politikaya ilgisini artırmakla kalmayıp, önemli siyasi konularda kadınların çıkarlarını gözeten yasal düzenlemelerin çoğalmasına da hizmet ettiği artık belgelenmiş bir durum.Aynı etkiyi farklı etnik azınlıklardan kadın ve erkeklerin önemli görevlere gelişinde de görmek mümkün.Amerikan toplumundaki farklı kesimlerin siyasi temsilindeki büyük uçurumlara bakınca, azınlık toplumlarından kadınların siyasete katılımının teşvikinin, yüzeysel ve sembolik bir çaba değil ama hayati bir gereklilik olduğu da anlaşılır.ABD nüfusunun yüzde 25,7'si yani yaklaşık her dört kişiden biri, birinci ve ikinci kuşak göçmenlerden oluşuyor.Eyalet düzeyinde siyasette engeller ulusal düzeydekine kıyasla daha kolay aşılıyor olsa da temsil konusunda buralarda da hala büyük uçurumlar var.Yakında yürüttüğüm "Yeni Amerikan Liderleri" başlıklı bir araştırma, birinci ve ikinci kuşak göçmen kadınların, eyalet parlamentolarında temsilinde, büyük orantısızlıkları gözler önüne serdi.ABD'nin 50 eyaletinde toplam 7383 kişi seçimle eyalet meclis üyeliği gibi görevlere geliyor.Bunların sadece 258'i yani yüzde 3,5'ine birinci ve ikinci kuşak göçmenler seçiliyor.Bu kıyaslamayı birinci ve ikinci kuşak göçmen kadınlar olarak daralttığımızda ise oran çok daha düşüyor ve bu makamların sadece yüzde 1,7'sine bu kadınlar seçilebildiklerini görüyoruz.Oysa eyalet meclislerinde genel olarak kadınların oranı yüzde 29.Eyalet düzeyinde bile bu kadar büyük uçurumlar olması, etnik azınlıklar ve göçmen toplumlarından gelen kadınların ve genel olarak kadınların temsilinin artabilmesi için çok büyük mesafe katedilmesi gerektiğine işaret ediyor.İşte Kamala Harris'in ABD başkan yardımcılığına seçilmiş olmasıyla bu bakımlardan izlemesi çok ilginç olacak bir döneme girmiş bulunuyoruz.Kimin oyunu aldı?Son seçimlerde Afrikalı Amerikalı kadın seçmenler başta olmak üzere etnik azınlıklardan kadınların desteği Biden-Harris ikilisinin zaferinde kritik rol oynadı.Demokrat seçmen tabanının en sadık unsuru olduğu anlaşılan siyah kadınların yaklaşık yüzde 93'ü Biden ve Harris'e oy verdi.Kamala Harris şimdi azınlık toplumlarından kadınları sadece oy vermeye değil siyasi süreçlere daha aktif katılmaya yöneltecek fırsatları da yaratabilir.Kadınların siyasete katılımını artırmak aynı zamanda bu kadınların oy verdikleri siyasi liderlerin vaadlerini yerine getirip getirmediğini sıkı bir şekilde takip etmesi anlamına gelecek. Bu sağlıklı bir demokrasinin en önemli işareti.Göçmenler ve azınlıkların Trump yönetiminin izlediği politikaların hesabını sorma fırsatı ve imkanı pek olmadı, zaten dile getirdikleri kaygı ve eleştiriler de göz ardı edildi.ReutersBiden Harris ikilisinin vaadlerini yerine getirmesinde tabanla ilişkilerinin etkisi büyük olacakNeler beklenebilir?Biden-Harris ekibinin kampanyalarını yürüten ekiple, dışlanmış toplum kesimleri arasında iletişim yolları seçim öncesinde açılmıştı. Şimdi bu iletişimin devam etmesi ve azınlık toplumlarından kadınların çıkarlarını kollayacak politikalara yansıması gerekiyor.Azınlık toplumlarından kadınların umutlarını fırsatlara çevirecek somut politikalar neler olmalı?Kadınlar, özellikle de bu toplumlardan kadınlar buna odaklanmalı.Yeni yönetimin, ceza-infaz sistemine getirilen ilişkin ne yapacağı, odaklanmak gereken önemli konulardan biri olacak.Kamala Harris'in başkan yardımcılığı aynı zamanda ABD'de sistemli ırkçılığın yarattığı sorunların öne çıktığı bir döneme rastladı ve Afrikalı Amerikalılar en görünür şekilde ceza infaz sistemi içinde ırkçılık ve ayrımcılığın yol açtığı şiddetin hedefi oluyorlar.Kolluk güçleriyle karşı karşıya geldiklerinde yaşanan sayısız ölüm olayları, bu yıl içinde Breonna Taylor ve George Floyd'un polis tarafından öldürülmesi ulusal düzeyde isyana ve kitlesel protestolara yol açtı.Geçmişte aldığı eleştirilerKamala Harris'in daha önceki görevlerinde bu tür konulardaki performansı konusunda farklı görüşler var.California'da eyelat savcılığı yaptığı dönemde, polislerin karıştığı öldürme olaylarına müdahale etme konusunda isteksiz olmakla suçlanmıştı.Geçen yıl silahsız siyah yurttaşların polis tarafından öldürüldüğü olayların gündemi işgal ettiği günlerde Harris, bu konudaki görüşlerini ifade etti ama onu eleştirenler sözlerini yeterli bulmadı ve 'büyük adaletsizlikler' konusunda daha cesur adımlar atması çağrıları yaptılar.Şimdi başkan yardımcılığını devraldığında siyah ve diğer azınlık toplumlarının yeni yönetimi ülkede daha eşitlikçi bir yargı ve infaz düzenine geçilmesini sağlayacak politikalar üretmeye zorlaması kritik önem taşıyor.Kısacası Kamala Harris, toplumsal cinsiyet eşitliği, siyah kadınlar ve göçmen kadınlar için eşitlik yönünde bir değişim umudunu temsil ediyor.Ama eğer seçmenleri ile yönetim arasındaki bağ koparsa bu umutlar boş çıkabilir.Barack Obama'nın başkanlığı, aşırı sağın örgütlenerek yürüttüğü kampanyalardan olumsuz etkilenmişti.Tarihten dersler çıkarmak gerekiyor. Eğer Kamala Harris'in seçmenleri onun seçim kampanyası sırasında verdiği sözleri tutmasını istiyorlarsa, 2022'deki Kongre ara seçimlerine kadar çok uyanık kalmaları gerekiyor.Kamala, Farsça'da "bütünlenmek" "tamamına ermek" anlamına geliyor.Onun başkan yardımcılığına gelişinin, ABD'nin eşitlik rüyasının tamamına erdirilmesi bakımından ne anlam ifade edeceği ise Amerikalıların, onun vaadlerini hayata geçirdiğini denetlemesine bağlı olacak. BBC Türkçe