News - Haberler
Hamidiye Göleti’ne kanal yapımıiçin ihale açıldı
Hamidiye Göleti’ne kanal yapımı için ihale açıldı figure > Gazetemizin duyurduğu 6 milyon 720 bin lira harcanarak yapılan fakat kanalları olmadığı için 2018 yılından beri atıl durumda olan Gaziantep Nurdağı ilçesine bağlı Hamidiye Göleti’ne kanal yapımı için ihale açıldı. Gölete kanal yapılmadığı için toprağını sulayamayan bir yurttaş, “İki yıldır bu gölete kanalların yapılmasını bekliyoruz. Umarım bu defa eksiksiz yapılır ve rahatça arazilerimizi sularız” dedi. Gaziantep Nurdağı ilçesine bağlı Hamidiye köyüne bölgedeki tarım arazilerinin sulama ihtiyacını karşılamak için Hamidiye Göleti oluşturulmuştu. Ancak suyun tarım arazileriyle buluşmasını sağlayacak kanallar ödenek yetersizliği gerekçesiyle yapılmadığı için yaklaşık 3 bin dönümlük arazi sulanamıyordu. 2018 yılında yapımı tamamlanan gölet atıl durumdaydı. Bir yılda tamamlanması öngörülen kanalların ihalesi Devlet Su İşleri (DSİ) tarafından açık ihale usulüne göre 21 Ocak 2021’de yapılacak. Zehra Özdilek200 büyükbaşkapasiteli otelde tüm bakımlar yapılıyor
200 büyükbaş kapasiteli otelde tüm bakımlar yapılıyor figure > Yaklaşık bir yıl önce Ordu’nun Mesudiye ilçesinde açılan “Hayvan Bakım Oteli ve İnek Kiralama Merkezi” besicilerin yüzünü güldürüyor. Besicilerin kış aylarında büyükbaşlarını bıraktığı bu otelde beslenen ve sigortalanan hayvanlar, yurttaşlar tarafından istendiği zaman geri alınabilirken hayvan almak isteyen kişiler de buradan büyükbaş kiralayabiliyor. Otelde bakımları yapılan hayvanların sütünden elde edilen gilik peyniri, tulum peyniri, çökelek ve tereyağı gibi ürünler de Altınordu ilçesinde teleferik alt istasyonunda bulunan yöresel ürünler satış birimlerinde vatandaşlarla buluşturuluyor. Hayvancılığı kolay ve pratik hale getirmek için kurulan tesisin Ordu genelinde yaygınlaştırılacağına dikkat çeken Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler, “Burada hayvanlarımıza bakıyoruz, besliyoruz, bahar aylarında ise sahiplerine teslim ediyoruz. Aynı zamanda büyükbaş isteyen vatandaşlarımıza da hayvan kiralayabiliyoruz” dedi. Cemil CiğerimBasın Konseyi‘2020 YılıBasınÖzgürlüğüÖdülü’Cumhuriyet’in
Basın Konseyi ‘2020 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü’ Cumhuriyet’in figure > Basın Konseyi’nin 2020 Yılı Basın Özgürlüğü Ödülü gazetemiz ve cezaevindeki gazetecilere verildi. Basın Konseyi Yüksek Kurulu ödül törenini koronavirüs pandemi koşulları nedeniyle internet üzerinden yaptı. Ödül alan gazeteciler video konferansla bağlandı. Basın Konseyi Başkanı Pınar Türenç, ödülün, sadece gazetecilik yaptıkları için hedef alınan cezaevindeki gazeteciler ile yazar, muhabir ve editörleri davalarla yıldırılmak istenen gazetemize verildiğini anımsatarak, “Tüm baskılara karşın halkın haber alma hakkını yerine getirdikleri için ödül alan meslektaşlarıma teşekkür ederim” dedi. Törende konuşan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Aykut Küçükkaya, ödülü bütün Cumhuriyet emekçileri adına gururla teslim aldığını belirterek, “Bu ödül çok anlamlı bir dönemde bize verildi. Basın İlan Kurumu, belgeli haberlerimiz nedeniyle 55 günlük resmi ilan kısıtlaması uyguladı. Kapıda 55 günlük bir ceza daha var. Bu cezalar tabii ki bizi yıldırmayacak. Özel haberlerimizle, yazarlarımızla Türkiye’nin aydınlanması, daha güzel bir ülke olması için çalışmaya devam edeceğiz. Kalemimizi kıracağız ama asla satmayacağız” dedi. Gazetemiz Yayın Koordinatörü Serkan Ozan ödülün Cumhuriyet emekçilerine büyük güç verdiğini söylerken, Yazıişleri Müdürümüz İpek Özbey de “Genç ve korkusuz gazeteciler adına gurur duyuyoruz” diye konuştu. Muhabirimiz Hazal Ocak ise Cumhuriyet muhabirlerinin son dönemde haber yazmaktan çok savunma yazmak zorunda bırakıldığını belirterek Basın Konseyi’ne destekleri için teşekkür etti. cumhuriyet.com.trSanığa soru sorup sözle savunma yapmak isteyen avukat salona alınmadı
Sanığa soru sorup sözle savunma yapmak isteyen avukat salona alınmadı figure > Bakırköy 21. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bir müvekkilinin duruşmasına katılan avukat Hazal Paçacı’nın sanığa soru sorması ve sözlü savunması engellendi. Paçacı’nın usul kurallarını hatırlatması üzerine duruşmaya ara veren mahkeme başkanı, polise talimat vererek avukatı duruşma salonuna almadı. Paçacı sanık avukatı olarak katıldığı duruşmada kendi müvekkiline soru sormasının engellenmesi ve salondan atılması üzerine tutanak tuttu. Tutanakta mahkeme başkanı tarafından savunmasının yazılı istendiğini belirten Paçacı sözlü olarak savunmaya devam ettiği için salondan atıldığını dile getirdi. Duruşmaya ara verildiğini ve ara bitmesinin ardından yine salona alınmadığını ifade eden Paçacı, “Beni salona almayan kolluğa talimatın kimden geldiğini sormam üzerine ‘mahkeme başkanından’ yanıtını verdiler” dedi. Tutanakta olaya tanık olan üç avukatın imzası bulunuyor. Gazetemize konuşan Paçacı karara tepki göstererek “Savunma makamının bu derece, kanunu, hukuku, okullarda öğrendiğimiz her şeyi, bildiklerimizi yok sayarak yok edilişine çok üzgünüm. Varlığımızı yalnızca bir obje olarak; mahkeme salonlarında, fikirden, kanundan, haktan, adaletten uzak durarak sürdürmemizi isteyen bu zihniyete çok üzgünüm” dedi. Paçacı HSK sürecinin İstanbul Barosu tarafından yürütüldüğünü dile getirerek “Üzgünüm ama buna ben şahsım adına, mesleğim adına, değerlerim adına izin vermeyeceğim. Ama tek başıma olmamın bir faydası yok. Belki kendi yürüttüğüm davalarda sesimi çıkarabilirim ta ki mahkeme salonundan polis eşliğiyle atılana kadar. Ama eğer birlik olursak herşey daha farklı olabilir. Belki hepimiz mahkeme salonlarından atılabiliriz ama en azından adaleti o salonda tutabiliriz” dedi.‘KORKMAYALIM’ ÇAĞRISIMeslektaşlarına seslenen ve “Siz de sesinizi çıkarın, korkmayın, en fazla mahkeme salonundan atılırız” diyen Paçacı şöyle devam etti: “Korkmayın en fazla müvekkilimiz bizi ‘hâkimle neden tartıştın sussaydın ya’ deyip azledebilir. En fazlası bunlar. Ama biz bunu yapmazsak eğer; bütün bunların zaten hiçbir anlamı kalmaz. Karşısında susabileceğimiz, sinebileceğimiz bir mahkeme bile olmayabilir. Düzene teslim olmak yerine, değiştirmeye çalışalım. Önemli olan sonuç değil, önemli olan çabamız.” Zehra Özdilek2.5 milyondan fazla hane tükettiği elektriğiödeyecek gücüolmadığıiçin yardım alıyor
2.5 milyondan fazla hane tükettiği elektriği ödeyecek gücü olmadığı için yardım alıyor figure > EMO Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Pala: Son beş yılda 4 kişilik bir hanenin elektrik faturası aylık 94.69 TL’den 172.75 TL’ye yükseldi. 1 Ocak’ta uygulamaya girecek net kâr marjı uygulamasıyla da yeni zam da kapıda. Yurttaş yeni yıla fiyat artışlarıyla başlıyor. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), 2021’de abone gruplarına göre elektrik piyasasında güvence bedellerine yüzde 11 zam yaptı. Güvence bedelleri; sanayi ve ticarethane için 93.7kWh/TL’den 106.9 kWh/TL’ye, mesken için 33 kWh/TL’den 37.6 kWh/TL’ye yükseltildi. Yakın zamanda BOTAŞ’tan da gaza zam gelebilir.TMMOB Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Yönetim Kurulu Başkanı Bülent Pala, son beş yılda mesken tarifesinde elektriğin kilovat saatinin yüzde 82.4 zamlandığını, 4 kişilik bir hanenin elektrik faturasının aylık 94.69 TL’den 172.75 TL’ye yükseldiğini söyledi.Elektrik faturasının yüzde 52.3’ü enerji bedeli, yüzde 28.3’ü dağıtım bedeli, yüzde 19.4’ü vergi ve fonlardan oluştuğunu vurgulayan Pala, “Sektörün 40 milyar doların üzerinde ciddi borç batağı var. Tarifeler de bu borçtan payını alacak” dedi. Yeni zamların kapıda olduğunu vurgulayan EMO Başkanı Bülent Palaile yükselen faturaları konuştuk./Archive/2020/12/30/022152902-emo-tablo.jpgŞİRKETLERE KÂR YURTTAŞA ZAM- Elektrik dağıtım ve tedarik şirketlerinin masraflar da yurttaşa yüklenecekti ama tepkiler sonrasında vazgeçildi, ne diyeceksiniz?Elektrik dağıtım ve görevli tedarik şirketlerinin temsil, ağırlama, reklam, sponsorluk, bağış gibi harcamalarının 5 yıl daha elektrik kullanıcılarından tahsil edilmesine olanak sağlayan düzenlemeye karşı kamuoyunda oluşan tepki üzerine Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), sözkonusu tebliğ hükmünün kaldırılacağını açıkladı. EPDK’nın kararı olumlu olmakla birlikte yeterli değildir. EMO, dağıtım şirketlerinin çeşitli harcamalarını faturalara yansıtarak yeni gelir kapıları elde etmelerini sağlayan Dağıtım Sistemi Gelirinin Düzenlenmesi Hakkında Tebliğe karşı 2016 yılından bu yana hem kamuoyunun bilgilendirilmesi için, hem de hukuki platformlarda etkin mücadele veriyor. Üstelik söz konusu tebliğde kamu yararı ve tüketici aleyhine olduğu için dava konusu yapılan hükümler sadece "sosyal harcama, reklam, bağış" gibi giderlerin tarifeye yansıtılmasından ibaret de değil.Net kâr marjı ile şirketlere fazladan gelir, faturalarımıza fazladan yük...Görevli tedarik şirketlerinin kar oranlarını belirleyen, özelleştirmelerin başladığı günden bu yana sürdürülen Brüt Kar Marjı Oranı yine EPDK Kurul Kararı ile 2021-2025 yıllarını kapsayacak şekilde 01.01.2021’den itibaren uygulanmak üzere içeriği değiştirilerek Net Kâr Marjı Oranı olarak yayımlandı. Değişiklik ile halen yüzde 2.38 oranında uygulanan Brüt Kar Marjı Oranı, 2021 yılı başından itibaren yine yüzde 2.38 ancak Net Kâr Marjı Oranı olarak uygulanacak.Değişiklik ile şirketlerin tüketicilere yapacağı elektrik enerjisi satışlarından elde edeceği gelir artacak, şirketlerin gelir artışı da tüketicilere yük olarak daha da açıkçası zam biçiminde yansıtılacak.20-25 MİLYAR DOLAR ATIL YATIRIM- Elektrik fiyatları, 1 Ekim’den itibaren zamlı olarak uygulamaya girdi. Dört kişilik bir ailenin aylık 230 kWh üzerinden elektrik tüketim faturası yüzde 5,75 artarak 163,35 TL’den 172,75 TL’ye çıktı. Son 5 yılda elektrik faturaları nereden nereye geldi?Türkiye elektrik kurulu gücü bugün net olarak 95 bin megavata (MW) ulaşmıştır. Şu ana kadarki en yüksek tepe tüketim değeri ise 49 bin MW olarak gerçekleşti. Yani kapasitemizin 2 katına yakın yedek gücümüz vardır. Kurulu gücün en tepe tüketim gücünden makul miktarda fazla olması gerekir ama neredeyse 2 kat yüksek olması kaynak israfı anlamına gelir. Zira Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2017 verilerine göre bin MW’lık bir enerji santralının maliyeti 1-1.5 milyar dolar arasında değişmektedir (nükleer santral hariç). Bu durum, elektrik üretim santrallarında nereden baksanız 20-25 milyar doların üzerinde atıl yatırım olduğu anlamına gelmektedir.2020 yılının geride bıraktığımız 11 aylık dönemi içerisinde elektrik tüketim miktarımızın geçen yılın aynı dönemi ile benzerlik gösterdiğini, artış olmadığını söyleyebiliriz. Elektrik üretiminde ithal kaynak kullanımının yüzde 44 gibi yüksek bir oranda devam ettiği, özel sektör üretim payının da yüzde 80’in üzerinde olduğu görülmekte.FATURA 94.69 TL’DEN 172.75 TL’YE YÜKSELDİ- Peki mesken elektrik faturası 5 yılda nereden nereye geldi?Elektrik abone sayısı en son resmi verilere göre 43 milyon 600 bini geçmiştir. Bunun yaklaşık 36 milyonu mesken aboneleridir.Son beş yılda mesken tarifesinde elektriğin kilovatsaati vergi ve fonlar dahil yüzde 82.2’lik bir artışla 41.17 kr/kWh’ten 75.11 kr/kWh’e çıktı. Buna göre ayda 230 kWh (kilovatsaat) elektrik harcayan 4 kişilik bir hanenin elektrik faturası aylık 94.69 TL’den 172.75 TL’ye yükseldi.Aynı dönemdeki TÜFE artış oranı yüzde 77.59 olarak gerçekleşirken, mesken tarifesindeki artış oranı yüzde 82.4 oldu.TÜFE ORANININ 2 KATI ARTIŞ VAR- Sadece haneler değil, Türkiye’de sanayici de çiftçi de çok pahalı elektrik kullanıyor. Sanayicinin kullandığı elektrik son yıllarda ne kadar arttı?Son beş yılda sanayi (AG, tek terimli, tek zamanlı) tarifesinde elektriğin kilovatsaati vergi ve fonlar dahil yüzde 134’lük bir artışla 35.27 kr/kWh’ten 82.59 kr/kWh’e çıkmıştır. Aynı dönemdeki TÜFE artış oranının yüzde 77.59 olarak gerçekleştiği gözönüne alınırsa; TÜFE oranının 2 katı artış sözkonusu.Son 5 yılda ticarethane (AG, tek zamanlı) tarifesinde elektriğin kilovatsaati vergi ve fonlar dahil yüzde 140’lık bir artışla 41.52 kr/kWh’ten 99.88 kr/kWh’e çıkmıştır. EPDK’nın aylık sektör raporlarını incelediğimizde; 2019 Ocak - Eylül dönemi ile 2020 Ocak - Eylül dönemi tarımsal sulamada harcanan elektrik miktarında yüzde 30 artış vardır. Bu da 2020 yılında yaşadığımız kuraklığın başka bir göstergesi olup, tarımsal maliyetlere yansıyacak.Son 5 yılda tarımsal sulama (AG, tek zamanlı) tarifesinde elektriğin kilovatsaati vergi ve fonlar dahil yüzde 140’lık bir artışla 36.59 kr/kWh’ten 88.03 kr/kWh’e çıktı.100 TL’NİN 20 TL’Sİ VERGİ VE FON- Yurttaşa gelen faturaların ne kadarı tükettiği elektrikten kaynaklanıyor. Bir elektrik faturasında, fonlar, TRT payı da dahil kaç ayrı ücret ödüyoruz?Tarife bileşenlerinin tanım, içerik ve tutarlarını şeffaf olarak takip etme olanağımız kalmamıştır. Vatandaşların kayıp-kaçak bedelleri konusunda hukuki kazanım elde etmelerinden sonra 2016 yılında faturalarımızdaki kayıp kaçak bedellerini gizlemek üzere enerji bedeli, dağıtım bedeli ile vergi ve fonlar’dan oluşan torba fatura dönemine geçilmiştir.Bu uygulamadan sonra bu defa dağıtım şirketlerinin yüksek karlar elde etmesine olanak sağlayan dağıtım bedeli konusunda Odamızın öncülüğünde yürütülen çalışmalar üzerine 2019 Temmuz ayında enerji ve dağıtım bedelleri enerji tüketim bedeli adı altında birleştirilerek gizlenmiş, böylece karartılmış fatura dönemine geçilmiştir. Ekim 2020 dönemi mesken abone grubu (AG tek zamanlı) elektrik faturasının yüzde 52.3’ü enerji bedeli, yüzde 28.3’ü dağıtım bedeli, yüzde 19.4’ü vergi ve fonlardan oluşuyor.Ödediğimiz her 100 TL’lik faturanın yaklaşık 20 TL’si vergi ve fonlardan oluşuyor. Elektrik dağıtım şebekesine verilen elektrik miktarının son 2 yıldır 250 milyar kWh civarında olduğu göz önüne alındığında, faturalarımızda 1 kuruşluk bir oynama (artma, azalma) yıllık toplam 2.5 milyar TL’lik rakama denk gelmektedir. Örneğin dağıtım bedeline yapılacak 1 kuruşluk zam, dağıtım şirketlerine 2.5 milyar TL gelir sağlayacaktır. Veya vergi ve fonlarda 1 kuruşluk artış devletin fazladan 2,5 milyar TL vergi geliri elde etmesi anlamına gelmektedir. Bu nedenle EMO olarak biz her tarife dönemi halkımızın çıkarlarını koruma adına çok sıkı incelemeler yapmaktayız.Ocak 2016’dan bu yana elektrik faturalarımızdaki dağıtım bedeli yüzde 80 arttı. Dağıtım şirketlerinin hangi gideri bu süre içerisinde yüzde 80 arttı?ÖZELLEŞTİRME BİZE KARANLIK OLARAK GERİ DÖNMÜŞTÜR- Kur artışıyla birlikte hemen her alanda zamla karşılaştık. Elektriği bu kadar yüksek fiyatlı kullanmamızı neye bağlıyorsunuz? Burada özelleştirmelerin etkisi de söz konusu mu?Elektrik enerjisi kurulu altyapımızda 20-25 milyar dolar civarında atıl yatırım var. Türkiye Bankalar Birliği 10 Eylül 2019 tarihli Doğalgaz Santrali Kredilerine İlişkin Kamuoyu Duyurusu ile sektörün toplam 47 milyar dolar borcu olduğunu, bunun 8 milyar dolarının dağıtım şirketlerine ait olduğunu bildirmiştir. Bu yıl içerisinde enerji sektörü firmalarının dış borçlarında kayda değer bir eksilme olamadı.2001 yılında çıkartılan Elektirk Piyasası Kanunu ile elektrik dağıtım sektörü tamamen özelleştirilmiş, kamunun üretim sektöründe yeni yatırım yapması engellendi. Üretildiği noktadan en ücra köşedeki tüketim noktasına kadar ulusal planlama gerektiren elektrik sektörü üretim, iletim ve dağıtım olarak üçe bölünmüştür. Üretim alanında her isteyene, istediği teknoloji ve istediği kaynakla üretim yapabilmesinin kanalları sonuna kadar açılmıştır. Elektrik talep tahminleri ETKB tarafından EMO’nun uyarılarına rağmen yıllık yüzde 7’nin üzerinde sürekli artacakmış gibi hazırlanmıştır. Elektriğin piyasa fiyatının kWh başına 7 centin üzerinde olacağının garantileri verilmiştir. Son yıllarda dolar - TL kuru arasındaki makasın açılması, talep daralması gibi etkenlerle sektör, altından kalkamayacağı borçların altına girdi.Dağıtım tarafında da gelirlerinin yüzde 80’ini dağıtım bedellerinden kazanan şirketler yeterince denetlenmemiş, kamu tekeli kaldırılmış yerine özel tekeller getirildi. Kayıp kaçak bedelinin abonelerden tahsil edilerek şirketlere aktarılmasına devam edilmiştir. Ayrıca EÜAŞ’ın toptan elektrik bedellerinde yapılan indirimler vatandaşa yansıtılmak yerine bu şirketlere doğrudan gelir olarak aktarılmış ama buna rağmen sektör borç batağına saplandı.AKP iktidarı kamuya ait olan tekel durumundaki elektrik altyapısının üretim ve dağıtım ayaklarını sudan ucuza özel şirketlere devretmiştir. Yetmemiş özelleştirme borçlarını ödesinler diye bizim mevduatlarımızı bu şirketlere bedava kredi olarak kullandırtmış, üstüne yurtdışından döviz borçlanabilmeleri için her türlü garantinin verilmesini sağlamıştır. Şirketlere üretim tarafında ayrı, dağıtım tarafında ayrı olağanüstü destekler verilmiştir. Ortada halen ödenmemiş 40 milyar doların çok üzerinde bir borç vardır. Şimdi de birtakım fonlarla bu borçlar kamuya yani bize aktarılacak, şirket bilançoları temizlenecek ve yeniden satışları sağlanacaktır. Altın kural burada işlemektedir; “ödetmezsen, ödersin!” Elektrik özelleştirmesi bize borç yükü ve karanlık olarak geri döndü.- Yakın vadede elektriğe yeni bir zam bekliyor musunuz?Bize göre elektriğe zam değil indirim yapılması gerekiyor. EMO yıllardan beri özelleştirmelere karşı mücadele verdi veriyor, bu zamana kadar uyarılarımız dikkate alınsaydı, şimdi tarifelerdeki indirimleri konuşuyor olurduk.Dağıtım şirketlerinin çok sıkı denetlenmesi, kayıp-kaçak oranlarının azaltılması, hizmet kalitelerinin artırılması, fosil yakıtlı santrallara yerlilik-millilik, enerji açığı gibi bahanelerle verilen desteklerin kesilmesi, YEK suiistimalinin önlenmesi elektrik faturalarımızda hatırı sayılır bir iyileştirme sağlayacaktır.Bunlar yapılmadan sözde maliyet bazlı faturalandırma gerekçesi ile yapılacak zamların tümü; sayıları 1700’ü bulan lisanslı elektrik üretim şirketlerinin ve 21 dağıtım bölgesini işleten, aralarında karmaşık ortaklık ilişkileri bulunan 17 şirketin fonlanması anlamı taşıyacaktır.2.5 MİLYONDAN FAZLA MESKEN ABONESİ YARDIM ALIYOR- Bu dönemde milyonlarca kişi işsiz kaldı ya da gelirinden oldu. Faturasını ödeyemeyen vatandaşların sayısı konusunda bir veri var mı, bu oran artıyor mu?Elektrik tüketim desteği uygulaması bildiğiniz üzere 1 Mart 2019 tarihinde başlamıştır. Bugün 2.5 milyondan fazla mesken abonesinin tükettiği elektriği ödeyecek gücü olmadığı için bu destekten faydalandığını biliyoruz.Ayrıca 2019 yılında 4 milyondan fazla fatura zamanında ödenemediği için kesme işlemi uygulandı. Covit-19 Pandemisi’nin sağlığın yanı sıra ekonomik açıdan da yıkıcı etkileri olduğunu biliyoruz. Elektrik borçları yüzünden tarlasını sulayamayan çifçilerin sayısı da azımsanmayacak kadar çok, ancak elimizde 2020 yılını değerlendirebileceğimiz resmi veriler henüz yok.BORÇ YÜKÜ YURTTAŞIN SIRTINDA- Şu anda sektörünüzün yaşadığı en can alıcı sorunlar nelerdir, acil atılması gereken adımları sıralar mısınız?Sektörün 40 milyar doların üzerinde ciddi bir borç batağı vardır. Bu borç yükü bizim sırtımızdadır, dolayısıyla, tarifeler de bu borçtan payını alacaktır. İthal kaynak bağımlılığı çok yüksek oranda devam etmektedir. Bunların yanı sıra önemli can alıcı sorunlar şöyle sıralanabilir:Meteorolojik kuraklığa bağlı olarak su gelirlerinin düşme tehlikesi. Elektrik dağıtım şirketlerinin toptan elektrik fiyatları, kayıp-kaçak bedelleri, kalite indikatörü vs. gibi farklı kalemlerden sürekli fonlanması. YEKDEM’in suiistimal edilmesi. Kömürlü termik santralların çevre ve insan sağlığını hiçe sayarak çevre mevzuatına aykırı çalıştırılması. Kömür ve doğalgaz santrallarının alım garantileri ya da kapasite mekanizması gibi gerekçelerle fonlanması. Öz tüketime yönelik güneş enerjisi kullanımını özendirici adımların yetersizliği. Hepsinden önemlisi de Enerji Verimliliği Kanunu’nun gereklerinin yerine getirilmemesi, sürekli ertelemeler yapılması, enerji tasarrufu ve verimlilik uygulamalarının yeterince desteklenmemesi.3 MÜHENDİSTEN BİRİ İŞSİZ- Bu dönemde üyelerinizden ne tür şikayetler alıyorsunuz?Her şeyden önce 8 bin 134’ü kadın olmak üzere, 67 bin 218 üyemizin aynı zamanda ülkemizin yurttaşları olduğu gerçeğini hatırlatmak gerek. Bu yılın Mart ayı içerisinde Odamızın 11 bine yakın üyesini tarayarak, 5 bin üye ile yaptığı anketin sonuçlarına göre her 3 mühendisten birinin işsiz olduğunu, kadın üyelerde bu oranın yüzde 42’ye yükseldiğini görüyoruz.Üyelerimizin işsizlik sorunu dışında, meslek dışı işlerde çalışma, düşük ücret, iş güvencesinin olmaması, esnek çalışma, SGK primlerinin düşük ücretler üzerinden ödenmesi, kadın üyelerimiz için cinsiyete göre ücret ve iş pozisyonu farklılığı gibi yoğun emek sömürüsü şikayetleri ilk sıralarda. Ayrıca mesleki yetersizlik sorunları, siyasi baskı ile kadro atamaları, kamuda tayin ve sürgünleri de sıralayabiliriz.Meslek alanımız ölümcül kazaların sıklıkla gerçekleştiği bir alandır. Meslek alanımızla ilgili yetkilendirmeler yapılırken kamu/toplum sağlığı ve güvenliği ile doğrudan ilgili olan bir alanda ilgili bakanlık ve kurumların EMO nun görüş ve önerilerini dikkate almaları gerekir ancak, işbirliği konusunda çoğu kez yeterince istekli davrandıklarını göremiyoruz.Elektrik ile İlgili Fen Adamlarının Yetki, Görev ve Sorumlulukları Hakkında Yönetmelik kapsamında faaliyetlerini yürüten teknisyen, tekniker, yüksek tekniker ve teknik öğretmenlere İş Ekipmanlarının Kullanımında Sağlık ve Güvenlik Şartları Yönetmeliği kapsamında yetkilendirmeleri yapılırken, bilime tekniğe ve mevcut mevzuata uygun düzenlenme yapılması için halen Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile görüşmelerimizi sürdürüyoruzBunlar dışında enerji alanına özel olarak; 21 dağıtım bölgesinde, şirketler arası beklenti ve bölgesel farklılıklar Serbest Müşavir Mühendislik hizmeti veren üyelerimiz için büyük sıkıntılara sebep oluyor. Örneğin trafo tesislerinin hepsinde yüksek gerilim (YG) işletme sorumlusu olma zorunluluğu, kamu yararına, can ve mal güvenliği için zorunluluk olmasına rağmen dağıtım şirketlerinin ve işletme sahiplerinin bu konuya yeterince önem verdiklerini söyleyemiyoruz.- Gelirler azalırken faturalar her geçen gün artıyor. Faturaların düşürülmesi için devlet hangi adımları atmalı?Devletin atacağı en önemli adım 2007 yılında çıkartılan 5627 sayılı Enerji Verimliliği Kanunu (EVK) kapsamında Bina Enerji Performansı Yönetmeliği’ne göre binalarda enerji ısrafının önlenmesi ve enerjinin etkin kullanılmasını sağlamaktır. Tüm binalar için Enerji Kimlik Belgesi (EKB) uygulaması 2011 yılından itibaren zorunlu hale getirilmiş, 2011 yılından önce iskan alınmış binalar için ise 2017 yılına kadar süre verilmiştir.Ülkemizde binaların çok büyük bölümü 2011 yılından önce yapılmış olduğundan ısı yalıtımlarının çok kötü durumda olduğu bilinen bir gerçektir. Maalesef bugüne kadar EVK’nın gereklerini yapmak yerine sürekli erteleme yolu seçilmiştir.En son verilere göre 2011 yılından önce iskan almış yaklaşık 9 milyon binanın sadece 309.417 adeti, yeni binaların da 879.339 adeti EKB almış durumdadır. EKB alması gereken toplam bina sayımızın 10 milyon civarında olduğu göz önüne alınırsa, bina stokumuzun enerji verimliliğini artırmak bakımından yüzde 10’luk bir ilerleme sağlanması, 13 yıldır binaların ısı yalıtımı konusunda ciddi bir adım atılmadığını göstermektedir. İktidarın enerji ithalatı, cari açık konusunda en önemli sınavı binalarımızın ısı yalıtımlarının iyileştirilmesiydi maalesef iktidar, yalıtımsız binalarda petrol, kömür, doğalgaz ithalatı ile dolarlarımızın yakılıp küllerinin havaya savurulmasını seyretmeyi tercih ediyor. Bu alanda; En kısa sürede binalarımızın enerji verimliliğini artırmak üzere; kat maliklerine ve bina yalıtım malzemeleri üretim ve montaj sanayisine gerekli desteklerin verilmesi sağlanmalı. Enerji verimliliği sağlayan tüm ürünlerin, KDV, ÖTV uygulamalarında iyileştirme yapılmalı, bu ürünleri satın almayı tercih edenler ve üreticiler desteklenmeli. Enerji tüketiminin yoğun olduğu sanayi alanları yerine katma değeri yüksek alanlara geçiş yolları ulusal bir politika olarak benimsenmeli. Kamuda saray, rezidans, külliye gibi yerleşkeler yerine işlevsel amaca dönük, ergonomik yapılaşmalar tercih edilmelidir. Şehriban KıraçHükümet,‘enflasyonunüstünde artış’söylemi ile asgariücrette gerçeği gizliyor
Hükümet, ‘enflasyonun üstünde artış’ söylemi ile asgari ücrette gerçeği gizliyor figure > Türk-İş’in araştırmasına göre bekâr bir işçinin aylık yaşama maliyeti 3 bin 147 TL’ye çıktı. Olması gerekenle belirlenen asgari ücret arasında tam 322 TL fark var. Hükümet, asgari ücretteki artışla birlikte “İşçiyi enflasyona ezdirmedik” söylemini kullanıyor. Oransal olarak “resmi” enflasyonun üzerinde bir artış yapılmış olsa da bu söylem doğru mu? İşçi enflasyonun altında ezilmedi mi? Kocaeli Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aziz Çelik’e sorduk. Çelik, asgari ücretteki artışın enflasyonla bağlantılandırılmasının gerçekçi olmadığına dikkat çekti. Çelik, “Miktar zaten düşükse enflasyonun çok üstünde de artırsanız bir anlamı olmaz. Önemli olan yaşamak için yetip yetmeyeceği” dedi.AİLEYE GÖRE HESAPLANMALIÇelik’in gazetemize yaptığı açıklamalar şöyle:- TÜİK’in tek bir işçi için yaptığı 2 bin 792 TL hesabı üzerinden yola çıkalım. Ailede iki yetişkin, iki de çocuk olduğunu varsayalım. Rakam 3 bin 817 TL’ye çıkıyor. TÜİK’in hesabının kasım ayı üzerinden yapıldığını da unutmayalım. Aralıkta enflasyonda artış bekleniyor. 4 bine doğru tırmanan bir rakam var. Ayrıca pandemi nedeniyle istihdama katılım da düştü. Bir ailede iki kişinin çalışması azaldı. - TÜİK, ülke çapında tek bir enflasyon açıklıyor. Oysa düşük gelirlilerin harcamaları ile yüksek gelirlilerinin harcamaları farklı. Yüzde 21 olan gıda enflasyonu, yüzde 14 olan ortalama enflasyondan yüzde 50 daha fazla. Hükümet, enflasyonun üstünde artışla övünüyor ancak milli gelirdeki büyümenin asgari ücret hesabına yansıtılmaması dikkatlerden kaçırılıyor. O nedenle tek başına enflasyon ölçütü anlamlı değil, yanıltıcı. Asgari ücretin, ailenin asgari geçiminin en azından bir miktarını karşılaması gerek. - Net asgari ücretin AGİ dahil edilerek açıklanması da yanlış. 268.31 TL AGİ düşüldüğünde asgari ücret 2 bin 557.59 TL’ye iniyor. Bundan vazgeçilmeli. AGİ ücretin içerisine dahil edilerek asgari ücret olduğundan yüksek gösteriliyor. - AGİ, işverenin cebinden çıkan bir rakam değil, vergisel bir işlem. Devlet bir miktar vergiden vazgeçiyor. Bu işverenden çıkmıyor. - Asgari ücretli her ay 27 TL damga vergisi ödüyor. Bu çağda buna ne gerek var? Asgari ücret üzerindeki vergi ve kesinti yükünün giderilmesi gerek. 3 bin 577 TL brüt olarak açıklandıysa bunu net olarak ödersiniz. Vergi konusunda muafiyete gidersiniz, indirime gidersiniz vb. Vergi ve AGİ meselesi asgari ücretin üzerini örtüyor.MEMUR ‘GÜNCELLEME’ İSTİYORAsgari ücret düşük kalsa da oransal olarak yüzde 21.5 artış yapılması, dikkatleri gelecek yıl yüzde 3+3 zam alacak olan memurlara çevirdi. Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, ülkede yaşanan ekonomik tablo baz alındığında kamu çalışanlarına ve emeklilerine 2021’de yapılacak 3+3’lük zam oranının mutlaka güncellenmesi gerektiğini söyledi. Kahveci, “Mesele yapılan bu zammın alım gücüne sağlayacağı katkıdır. Buradan hareketle memurlarımızın 2021 yılına ait zam oranı olan yüzde 3+3’ün de güncellenmesi gerekmektedir” dedi.YOKSULLUK SINIRI 8 BİN 436 TLKomisyonda karara muhalif kalan Türk-İş, aralık ayı açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarını açıkladı. Asgari ücretin insan onuruna yaraşır bir geçimi yine sağlayamadığına dikkat çeken Türk-İş’in 34. yılına giren araştırmasına göre dört kişilik ailenin açlık sınırı 2 bin 590 TL, yoksulluk sınırı 8 bin 436 TL. Mutfak enflasyonu bir aylık yüzde 2.91, on iki aylık yüzde 19.75 arttı. Bekâr bir çalışanın aylık yaşam maliyeti de 3 bin 147 TL’ye yükseldi. Bu durumda olması gereken asgari ücret ile belirlenen asgari ücret arasında 322 TL fark bulunuyor. Yürürlükteki asgari ücret halen dört kişilik ailenin açlık sınırını bile karşılamaktan uzak.‘SAYIMIZ YETMEDİ’Türk-İş Başkanı Atalay, yeni asgari ücret tutarına ilişkin şu çarpıcı açıklamayı yaptı: “3 bin TL olarak belirlenmesi, kamuoyunun büyük bir bölümünü tebessüm ettirecek bir rakamdı, olmadı. Sayımız yetmedi. Biz orada 5 kişiyiz. İşveren ile hükümet bir olunca istedikleri kararları alma imkânları var. Bu ücret, başında başlangıç ücretiydi. Şimdi öyle bir noktaya geldi ki bu ücret geçim ücreti oldu.”HAK-İŞ’TEN TEKLİFÖte yandan Hakİş Genel Başkanvekili Osman Yıldız, yasal düzenleme ile işçinin eline geçecek rakamın artırılabileceğini söyledi. Yıldız, “Sigorta prim işçi payı şu anda yüzde 14, bunda 5 puanlık düşüş yaparsak, gelir vergisi şu anda yüzde 15, bunda yüzde 5 indirim yaparsak, damga vergisini kaldırırsak 335 lira daha fazla işçinin cebine para girmiş olur. 2 bin 825 TL olarak açıklanan rakam, işçinin cebine 3 bin 160 lira olarak girmiş olacaktır” dedi. Mustafa Çakır‘Başka Bir Ocak’: 3. yılındaçevrimiçi
‘Başka Bir Ocak’: 3. yılında çevrimiçi figure > Yılbaşındaki 3 günlük evden çıkma kısıtlamalarının başladığı 31 Aralık tarihinde başlayacak ‘Başka Bir Ocak’ 10 Ocak’a kadar sürecek. Başka Sinema, iki yıldır sürdürdüğü “Başka Bir Ocak” etkinliğini bu yıl çevrimiçi yapıyor. 31 Aralık tarihinde başlayacak sinema etkinliği, 10 Ocak’a kadar sürecek. Çevrimiçi gösterimi yapılacak filmlerin birçoğu daha önce Türkiye’de gösterilmeyen ya da seyircinin izleme imkânı bulamadığı filmler arasından seçildi.Başka Sinema’nın seçkisindeki filmler şöyle:- 2020 Venedik Film Festivali’nde seçkideki tek yerli film olarak Dünya Prömiyerini yapan ve Eleştirmenlerin Haftası bölümünde büyük ödüle layık görülen, daha sonrasında 57. Antalya Film Festivali’nde En İyi Film, En İyi Yönetmen, En İyi Kurgu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu ve En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu olmak üzere 5 ödülün sahibi olan “Hayaletler”. - “Haunting of the Hill House”un yazarı Shirley Jackson’ın hayatına odaklanan ve başrolde Elizabeth Moss’un bulunduğu, Sundance Film Festivali’nde Jüri Özel Ödülü’ne layık görülmüş “Shirley”. - Christian Petzold’ün 70. Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı için yarışan filmi “Undine”. - The Guardian ve Vanity Fair tarafından yılın en iyi filmlerinden biri olarak ilan edilen, Jude Law’un performansıyla filmin ruhunu yansıttığı bir hırs ve aile hikâyesi olan “Yuva / The Nest”. Filmin yönetmeni Sean Durkin. - Yine 2020’nin En İyi Filmleri listelerinde adından söz ettiren, korku janrının sadece kan ve şiddetten ibaret olmadığını kanıtlayan, insanların derin ölüm korkusunu her saniyesinde izleyiciye hatırlatan “She Dies Tomorrow”. - Daha önce Moon’un görsel dünyasını yaratan ve Shaun of the Dead’in ekibinde yer almış yönetmen Gavin Rothery’den “Archive”. - 70. Berlin Film Festivali’nde En İyi İlk Film ve Teddy Ödülü’ne aday olan, aile kavramının ne kadar komplike olabileceğini, sevgiyle şiddetin el ele dolaştığı bir atmosferde sergileyen “Vahşi Bölge / Wildland”. - Fransa’nın Oscar adayı, başrolünde Rainer Werner Fassbinder’in favori oyuncularından Barbara Sukowa’nın yer aldığı, iki kadının senelere yayılan ve gizli yaşanmak zorunda kaldıkları aşklarını etkileyici bir dille anlatan “İkimiz / Deux”. - Emma Suarez’in başrolünde 55 yaşındaki bir kadının arkadaşlarıyla bir Yunan Adası’na giderek kendini yeniden keşfetmesini anlatan “Window to the Sea”. - Massoud Bakhshi’nin gerçek bir televizyon programından esinlendiği, günümüz İran’ında distopik bir dünya modeli kuran, kocasını öldürmekle suçlanan bir kadının çıktığı televizyon programında affedilip affedilmeyeceğini anlatan, Sundance Film Festivali’nde Jüri Büyük Ödülü’nün de sahibi olan “Yelda, En Uzun Gece”.BİLETLERİ NASIL ALIRIZ?Başka Bir Ocak kapsamında gösterilecek film biletlerinin adet fiyatı 11 TL, 12 filmlik paket fiyatı ise 99 TL olarak belirlendi. Film paketini seçen seyircilere bu yıl 100 yaşında olan Charlie Chaplin’in “The Kid” filmi ve 50. yaşını dolduran Andrey Tarkovski’nin “Solaris” filmleri hediye ediliyor. Ayrıntılar: www.baskasinema.com cumhuriyet.com.trUzmanlar uyardı:İstanbul’u susuzluk açısından sıkıntılıgünler bekliyor
Uzmanlar uyardı: İstanbul’u susuzluk açısından sıkıntılı günler bekliyor figure > Uzmanlar, hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi ve bununla birlikte İstanbul’un barajlardaki doluluk oranları son 10 yılın en düşük seviyesinde olmasını yorumlayarak, İstanbul’u susuzluk açısından sıkıntılı günlerin beklediği konusunda uyardı. Türkiye, yaşanan iklim krizi nedeniyle kurak günler geçiriyor. Hava sıcaklıkları mevsim normallerinin üzerinde seyrediyor. İstanbul’un barajlardaki doluluk oranları son 10 yılın en düşük seviyesinde. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, İstanbul’da barajların doluluk oranları dün itibarıyla yüzde 20.7 seviyesine kadar indi. TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Meryem Kayan İstanbul’un su kaynaklarının yanlış politikalar sonucu korunamadığına dikkat çekerek “İstanbul’un akciğeri olan Kuzey Ormanları’nın korunması gerekiyor. Kanal İstanbul dahil yapılaşmaya açılmaması gerekiyor” diye konuştu.BOŞA AKIYORÇevre Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin yaptığı araştırmaya göre, İstanbul’un barajlardan gelen sularının yüzde 22.3’ü isale hatlarındaki borularda bulunan çatlaklar nedeniyle şebekeye ulaşamıyor. Araştırmada İstanbul’un yıllık su tüketimi 1 milyar 61 milyon metreküp olduğu belirtilerek isale hatlarındaki çatlaklar, boruların bağlantı noktalarındaki sorunlar nedeniyle bu suyun 236 milyon 891 bin metreküpünün boşa aktığı ifade ediliyor. Meryem Kayan, önümüzdeki günlerde şehri susuzluk açısından sıkıntılı günler beklediğini söyledi.SU HAVZALARINDA YAPILAŞMAKayan, “Su kaynaklarında yaratılan tahribatın üzerine bir de kuraklık söz konusu olduğu zaman İstanbul’daki su krizinin büyük problemlere yol açacak bir sürece evrildiğini” ifade ederek “Özellikle su havzalarında yapılaşmanın artması ki bizim bu yapılaşmayı sadece bina olarak ele almamamız lazım. Bunun içerisine yol, diğer beton, asfalta dayalı yapı modelleri de dahil. Havzalarda yapılaşmanın söz konusu olması, özellikle İstanbul’un orman arazisi ekosisteminin çok ciddi anlamda büyük projelerle yapılaşma unsurları altında yok edilmesi ve iklim krizinin en büyük etkilerinden bir tanesi olan kentsel ısı adası söz konusu olduğu için de şehrin üzerinden yağmur bulutları geçse bile maalesef yağmura dönüşmüyor. Şehre ve barajlara inemiyor. Bu da İstanbuldaki yanlış yapılaşmanın ve aşırı nufüs artışının getirmiş olduğu bir sonuç” dedi.FAZLASINI KALDIRMAZMelen Çayı’ndan su getirilmesinin uzun vadede doğru bir çözüm olmadığını söyleyen Kayan, “İstanbul’un kendi kendine yetebilen bir kent olarak planlanması ve suyunun da o anlamda kullanılması gerekirken maalesef İstanbul su konusunda da dışarıya bağımlı bir kent haline dönüştü’’ dedi.Kayan, şehirdeki su sıkıntısına ilişkin önerilerini de sıraladı: “Bu kentin daha fazla nüfusu kaldıramayacağının farkındalığıyla yeni yapılaşma alanlarının açılmaması gerekiyor. Üretilen bu kadar bina verimli kullanılmalı. Daha fazla nüfus İstanbul’a yığılmamalı. Özellikle mevcut su havzalarının kesinlikle korunması ve belki de ileriye dönük belli müdahalalerle havza sınırlarının genişletilmesi gerekiyor. Bugüne kadar havza sınırlarının daraltılarak yapılaşmaya açılmasıyla bugün sussuzluğu konuşuyorsak tam tersinden de havza alanlarının genişletilmesi havzaların korunması gerekiyor. İstanbul’un akciğeri olan Kuzey Ormanları’nın korunması gerekiyor. Kanal İstanbul dahil yapılaşmaya açılmaması gerekiyor. Kentin ısı adasıyla da mücadele noktasında kentte yeşil dokunun yeşil koridorların oluşturulması konusunda yeni vizyon çalışmaları yapılmalı ve kent içerisinde de ciddi önlemler alınmalı. Bitkisel temelli çözümlerle kentin ısısının düşürülmesi ve yağmurun kente inmesinin sağlanması gerekiyor. Öncelikle bakanlık ve yerel yönetimler asıl önlemleri almalı. Bireysel olarak da bu şehirde yaşayan her vatandaşın bir gün o musluktan su akamayacağının bilinci ve bilgisiyle suyu tasarrufla kullanması gerekiyor. Küçük çaplı dokunuşlarla kendi kişisel tedbirlerini alabilir.”YEŞİL KORİDOR OLUŞTURULMALIKayan, “İklim krizinin en büyük etkilerinden biri, kentsel ısı adası söz konusu olduğu için şehrin üzerinden yağmur bulutları geçse bile maalesef yağmura dönüşmüyor. Şehre ve barajlara inemiyor. Bu da İstanbul’daki yanlış yapılaşmanın ve aşırı nufüs artışının getirmiş olduğu bir sonuç. Ciddi önlemler alınmalı. Yeşil koridorlar oluşturulmalı. Bitkisel temelli çözümlerle kentin ısısının düşürülmesi ve yağmurun kente inmesinin sağlanması gerekiyor’’ dedi.SULARIN 4’TE 3’Ü ÇEKİLDİİstanbul’da barajlardaki doluluk oranı son 10 yılın en düşük seviyesi olan yüzde 20.7 seviyesine inerken, bu durumdan en fazla etkilenen barajlardan biri de Elmalı Barajı oldu. Barajdaki suyun 4’te 3’ü çekildi. Baraj gölünün su havzasındaki doluluk oranı yüzde 23.7’ye düştü. Suların çekildiği baraj havadan görüntülendi.İMAMOĞLU: SU SORUNU YOKİBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, dün katıldığı canlı yayında “Melen zaten su basıyor. Sakarya Nehri’nin de suyu ile ilgili birtakım eylem planı var. 7-8 senaryo üzerinden planlarımızı yaptık. İstanbul’un yakın aylarda su sorunu yok. 2021 kışının da kurak geçmesi ciddi bir sorun olarak önümüzde duruyor. Yazın su kesintisi planlaması şu anda yok. İstanbul son 20 yılda en az yağmuru alsa dahi bizi doyuracak bir suya sahibiz” dedi. Hazal OcakCumhuriyet Gazetesi dayanışmasıbüyüyor. 30 Aralık 2020 tarihli okur dayanışmasıilanları
Cumhuriyet Gazetesi dayanışması büyüyor. 30 Aralık 2020 tarihli okur dayanışması ilanları figure > Basın İlan Kurumu'nun gazetemize yönelik ilan cezalarına karşı okurlarımızın 'dayanışması' büyüyerek sürüyor. Cumhuriyet'e 'dayanışma ilanları'yla büyük güç veren gazetemizin gerçek sahibi okurlarımızın sayfalarımızda yayımlanan ilanlarına dijital dünyadaki sesimiz www.cumhuriyet.com.tr'de de yer vereceğiz. BASKI SÜRÜYOR, DAYANIŞMA BÜYÜYOR, OKURLARI CUMHURİYET'İ YALNIZ BIRAKMIYOR! BASIN İLAN KURUMU'NUN CUMHURİYET'E YÖNELİK İLAN KESME CEZALARINA KARŞI OKURLARIMIZ DAYANIŞMA İLANLARI VERİYOR, BAĞIMSIZ VE GÜÇLÜ CUMHURİYET'E DESTEK OLUYOR. DAYANIŞMA İLANLARI HAKKINDA BİLGİ İÇİN AŞAĞIDAKİ İLETİŞİM BİLGİLERİNİ KULLANABİLİRSİNİZ./Archive/2020/12/30/034425977-ana.png30 ARALIK 2020 TARİHLİ CUMHURİYET GAZETESİ'NDE YAYIMLANAN DAYANIŞMA İLANLARI/Archive/2020/12/30/034447134-18.png/Archive/2020/12/30/034446744-20.png/Archive/2020/12/30/034446400-11.png/Archive/2020/12/30/034446306-24.png/Archive/2020/12/30/034446165-23.png/Archive/2020/12/30/034446040-22.png/Archive/2020/12/30/034445915-21.png/Archive/2020/12/30/034445822-15.png/Archive/2020/12/30/034445744-19.png/Archive/2020/12/30/034445603-17.png/Archive/2020/12/30/034445509-3.png/Archive/2020/12/30/034445447-16.png/Archive/2020/12/30/034445306-13.png/Archive/2020/12/30/034445118-14.png/Archive/2020/12/30/034445025-12.png/Archive/2020/12/30/034444884-10.png/Archive/2020/12/30/034444806-9.png/Archive/2020/12/30/034444728-7.png/Archive/2020/12/30/034444665-8.png/Archive/2020/12/30/034444587-6.png/Archive/2020/12/30/034444556-5.png/Archive/2020/12/30/034444493-2.png/Archive/2020/12/30/034444368-4.png/Archive/2020/12/30/034443978-1.png cumhuriyet.com.trBloomberg:Çin, koronavirüs aşısıyla siyasi ve ekonomik nüfuzunu artırmak istiyor
Bloomberg, Çin'in koronavirüs aşılarıyla gelişmekte olan ülkelerde siyasi ve ekonomik bir nüfuz elde etmeye çalışacağını kaleme aldı. Aşılara duyulan güvenin sağlanamaması durumunda ise bu diplomasi adımının başarılı olmakta zorlanabileceği vurgulandı.Habere Gitmek için TıklayınBeyoğlu'nda 3 metre uzunluğunda piton ele geçirildi
Beyoğlu'nda 3 metre uzunluğunda piton ele geçirildi figure > Beyoğlu'nda polis ekipleri tarafından yapılan operasyonda, beslemesi ve ticaretinin yapılması yasak olan 3 metre uzunluğunda piton yılanı ele geçirildi. Yılan, Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü'ne teslim edildi. Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü Asayiş Büro Amirliği'ne bağlı ekipler, çeşitli suçlardan kaydı bulunan Mansur O. adlı şüphelinin Kalyoncu Kuluğu Mahallesi'ndeki adresine kaçakçılık yapıldığı ihbarı üzerine operasyon gerçekleştirdi.Operasyon kapsamında evde yapılan aramada, 3 metre uzunluğunda kaçak yollarla elde edilen piton yılanı ve poşete sarılı vaziyette 1.25 gram esrar ele geçirdi. Yılan, Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü'ne teslim edilirken polis, şüpheli Mansur O.'yu yakalamak için çalışma başlattı. DHA