Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Friday, 11.07.2025, 10:05 AM (GMT)

News - Haberler

Turizmci, yıllardır birikerek 100 milyar TL’ye ulaşan borçlarıiçinçare arıyor: 5 yıldızlıiflas!

Turizmci, yıllardır birikerek 100 milyar TL’ye ulaşan borçları için çare arıyor: 5 yıldızlı iflas! figure > Turizm sektörü, içinde bulunduğu krizde pandemiyle öldürücü darbeyi aldı. Türkiye’nin her yerinde butik otelinden 5 yıldızlısına binlerce otel satışta. Bankalarda ise ipotek karşılığı el konulan arsa, fabrika, otel gibi gayrimenkullerin sayısı sürekli artıyor. Yeni bir yıla adım attık. Zor bir yıl geride kaldı. Yeni yılda tek umudumuz aşı. Hayatımızın normalleşmesi ise ancak hazirandan sonraya kalacak gibi görünüyor.Pandemi dünyada büyük bir ekonomik yıkım yarattı. OECD’ye göre işsizlik oranı 1929’da yaşanan Büyük Buhran’dan bu yana kaydedilen en yüksek seviyede. Bu bölgede işsizlerin sayısı 54.5 milyona yükseldi.Türkiye’de ise işsiz sayısı 10 milyonu geçmiş durumda. Gençlerde yüzde 30’lar düzeyinde. Çalışıyor gibi görünen milyonlar ise devletin verdiği günde 39 lira ile şimdilik işini koruyor görünüyor.İşsizliğin patlamasında en önemli sektör hizmetler. En başında da turizm geliyor. Sektörde durum vahim... Turizm sektörünün pandemi döneminde yabancı ziyaretçi kaybı yüzde 72. 2019 yılını 51.8 milyon turist ve 34.5 milyar dolarlık gelirle kapatan sektör ancak 2016’da yaşanan siyasi krizlerin getirdiği faturayı kapatıyordu. Ancak pandemiyle öldürücü yara aldı.DEĞERİNİN ALTINDA SATILIYORTurizmin tüm aktörleri zorda. Oteller ise haraç mezat satışta. İstanbul’un en lüks butik otellerinden Les Ottoman, borçları karşılığı icradan Akbank’a geçti. Silivri bölgesinde İstanbul’un en büyük golf tesislerinden birini kuran Ahmet Hamoğlu’nun Klassis Otelleri ve Maxi marketleri ise Halkbank’ta.Türkiye’de turizm sektörüne en fazla kredi veren Denizbank’ın CEO’su Hakan Ateş, kısa süre içinde 22 otelin üstelik değerinin çok altında el değiştirdiğini söyledi.Bugünlerde gayrimenkul satışı yapılan internet sitelerine bir bakın. Türkiye’nin her yerinde 5 yıldızlısından butik oteline binlerce otel satılık. Sadece sahibinden.com’da satışa çıkarılmış otel sayısı 1700.İstanbul’da satışa çıkan birkaç otelden örnek vereyim:Beşiktaş Kuruçeşme’de denize sıfır butik otel: 1 milyar TLBeyoğlu Tarlabaşı’nda satılık otel: 16 milyon TLTopkapı’da 5 yıldızlı otel: 750 milyon TL.Taksim Meydanı’nda muhteşem konumlu otel: 176 milyon TLTurizmde en önemli sorun yatırım kredilerinin ödenememesi. Sektörün 100 milyar TL’ye yakın kredi borcu var.  Birkaç yıldır süren ötelemeler, yeniden yapılandırmalarla biriken bir borç stoku bu.Sadece küçük otel yatırımcıları değil büyük turizm grupları için de borçların çevrilmesi büyük sorun. Bir yandan bankacılık için de ipotekleri karşılığında borçlarına karşılık aldıkları gayrimenkuller sorun. 2023’ten önce gerçek bir toparlanma beklenmeyen sektör patlamaya hazır bir bomba gibi. Sektörden gelen Kültür ve Turizm Bakanı tabii ki bunları çok yakından biliyor. Ancak alınan kararlar sorunları giderecek boyutta olmuyor.Turizmcinin sesi çok çıkmasa da sessiz bir haykırış var... Konaklamadan tur operatörlüğüne yeni bir bakışa, desteğe ihtiyaç var. Türkiye’nin döviz gelirlerinde 35 milyar dolar paya sahip, 6 milyona yakın istihdam sağlayan sektör özel bir değerlendirmeyi hak etmiyor mu?Yeni yılınız kutlu olsun!PİYASADAKİ PROPOLİSİN YÜZDE 98’İ ÇÖPAslı Elif Tanuğur, hayranlıkla takip ettiğim bir kadın girişimci. Doktor anne ve babanın kızı olan Tanuğur, İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Gıda Yüksek Mühendisliği mezunu./Archive/2021/1/1/223904774-2eko-asli-sb.jpgGirişimcilik hikâyesi ilk çocuğunda yaşadığı sağlık problemi ile başlıyor. Oğlunun sık sık yükselen ateşi, uzun süre antibiyotikle kontrol altına alınmaya çalışılınca damar dışına kan sızdıran bir hastalık gelişiyor. Çaresizlik içinde araştırma yaparken danıştıkları bir doktor, bağışıklık sisteminin çöktüğünü söylüyor ve arıcılık ürünlerinden propolisi öneriyor. Propolis arıların bitkilerin tomurcuk ve gövdelerinden topladığı reçinemsi maddeleri işlemesiyle ürettikleri bir arı ürünü. Çocuğunun sağlığına kavuşmasından sonra da Türkiye’nin ilk markalı propolisini üretiyor. BEE’O markası bugün 7’nci yılında. Bugün Anadolu’nun farklı bölgelerinde Tanuğur’un anlaşmalı arıcıları var. Tanuğur’un ürünleri Kanada’dan Güney Kore’ye kadar13 ülkeye ihraç ediliyor, Amerika’nın ünlü CVS eczanelerinde satılıyor.Son günlerde korona ile ilgili bağışıklık sistemini güclendirilmesini öneren doktorlar propolisi özellikle önerince ben de Tanuğur’la konuştum. Dünyada sağlıklı gıda pazarının büyük bir hızla büyüdüğünü anlatıyor Tanuğur. Pandemiyle bu eğilimin arttığını söylüyor. Türkiye’nin 8.2 milyon arı kovanı, zengin flora ve çeşitliliğiyle çok önemli bir fırsata sahip olduğunu ekleyen Tanuğur, şunları anlatıyor:- Artık sağlık ve gıda dünyada birlikte anılıyor. Küresel sağlık ekonomisi 4.2 trilyon dolarlık bir pazar.- Yeni Zelanda’da manuka bitkisinden elde edilen bir bal çeşidi olan Manuka Balı devlet stratejisi ile destekleniyor, çok iyi fiyatlarla piyasaya sunuluyor. - Anadolu propolisimiz antimikrobiyal ve antioksidan özellikler açısından Manuka Balı’ndan çok daha üstün özellikler gösteriyor. Dünya markası haline gelmesi için devlet politikası gerekiyor. Bu arada son günlerde artan propolis talepleri nedeniyle piyasaya sahte propolislerin girdiğine de dikkat çeken Tanuğur. Tüketiciyi de uyarıyor:“Piyasadaki ürünlerin araştırmalarına göre ürünlerin yüzde 98’inde propolis içeriğinin yanlış beyan edildiğini, yüzde 38’inin hiç propolis içermediğini ve yüzde 66’sının etiketinde içerdiği propolis miktarının belirtilmediğini görüyoruz. Tüketici propolis yerine çöp alıyor. Piyasanın denetlenmesi şart.” Jale Özgentürk

Yılbaşıgecesinin izlenme sonuçlarıherkese lazım: Yeni yıla nasıl girdiniz?

Yılbaşı gecesinin izlenme sonuçları herkese lazım: Yeni yıla nasıl girdiniz? figure > Tabii aslında boş bir soru. Hepiniz, hepimizin yaptığı gibi yeni yıla evinizde ya da kapalı bir mekânda çoğunlukla açık bir ekranın karşısında oyalanmaya çalışarak girdiniz. İktidarın bir süredir siyasal İslamın kurallarına uygun olarak benimsetmeye çalıştığı gibi, 90 yıllık ritüelimiz olan Miladi yılbaşını kutlamaktan vazgeçilip sıradan bir günmüşcesine geçiştirmek yerine, bir masa etrafında sevdiklerinizle toplanıp Allah ne verdiyse yiyip içerek, şarkılar söyleyip eğlenerek geçirmek, giden yıla güle güle, gelen yıla hoş geldin demek istediniz. Bunun en yaygın yolu da televizyon izlemek. Herkes telefonun küçük ekranından sosyal medya kanallarına girip özel programlar bulmaktan hoşlanmıyor benim gibi. Ama nedense bu yıl, özel olarak mı bilinmez, kanallarda özgün bir yılbaşı programı yoktu. İbo Show ve O Ses Türkiye dışında özel olarak hazırlanmış bir müzikli program nedense yapılmamıştı. Oysa işletmecilik ve ticari başarı açısından bakıldığında bundan daha uygun bir zamanlama olamazdı. Türkiye’nin çalışmayanlar dışındaki tüm ahalisi yani seyirci zorunlu olarak evdeydi. Programlara çağrılabilecek sanatçılar hiçbir canlı programa katılma şansını bulamamış, hem maddi hem manevi açıdan böylesi bir davete koşa koşa ve çok da indirimli kaşelerle gidecek durumdaydı. Rahatlıkla reklam da alınabilir, program ucuza da getirilebilirdi.İlk aklıma gelen yılbaşı kutlamasından hoşlanmayan Ankara’nın kanal yöneticilerinin kulağını bükmüş olmasıydı. Ancak her iki özel programın da iktidar yakını grupların kanallarında yayımlanmış olması bu iddiamı çürütüyordu. O zaman neden örneğin NTV’de 100 yıl önce hazırlanmış naftalinli bir müzik programı izlemek zorunda kalmıştık? Mesela FOX niçin bir özel yılbaşı programı hazırlamamış da bir film koyup bu özel geceyi geçiştirmişti? TRT niçin özel programını gece yarısı arşivden çıkarıp tozunu silkelemeden yayımlamıştı? Kanal D’de yarışma programı, Show’da komedi vardı, ama en absürt olanı CNN Türk’tü, yılbaşına Öztürk Yılmaz, Zafer Şahin, Hakan Bayrakçı ve Mehmet Metiner’li tartışma programıyla girmek! Seyirciye jilet attırmak için mi! Benim anket yaptığım Twitter takipçilerim Halk TV’de Serhan Asker’in özel yılbaşı programını izlemiş ve çok beğenmişti. Ama benim (80 bin de olsa) takipçim genel bir klasman değil tabii! Herkes de o gece türkü ve şiirle yetinmek istemez. Ata Demirer şovu izleyip beğenen, Murat Karahan’ın konserinden de övgüyle bahseden var ama o konser bana sanki yılbaşı gecesi için değil de 10 Kasım günü için hazırlanmış gibi geldi, Atatürk’ün sevdiği türküler gibi!Evet, niye itiraz ediyorsunuz ki yılbaşı gecesinde dünyanın her yerinde insanlar eğleniyor, eğlenmek ayıp değil, günah değil! Bu yıl pandemi koşullarında kalabalık olamadık ama iki kişi de eğlenilebilir. Hatta buna daha çok ihtiyacımız var! Nitekim reyting sonuçlarına baktığımız zaman da bunu gördük: Yılbaşı gecesi en çok izlenen program her üç kategoride de Acun Ilıcalı’nın TV8’de yaptığı “O Ses Türkiye Yılbaşı Özel” programı oldu! Acun, bir kez daha televizyonculuğu ve ticareti iyi bildiğini kanıtladı. İkinci en çok izlenen İbo Show’du ki o da özel bir programdı. Halkın çoğunluğu bunu ister ve boş verirseniz size arkasını döner. Bu reyting sonuçlarını özellikle seçim kazanmak isteyen siyasetçilerin de incelemesini ve kulak vermesini tavsiye ederim: Kitle burada ve bakın ne diyor? Yazgülü Aldoğan

Performans sanatının isyankar kızıŞükran Moral:Ülke, kadın mezbahası!

Performans sanatının isyankar kızı Şükran Moral: Ülke, kadın mezbahası! figure > Bazı sanatçılar vardır gündemin önünde koşarlar, toplumun kanayan yaralarını herkesten önce gözümüze sokmayı başarırlar. Performans sanatının önde gelen ismi Şükran Moral öyle biri. Tabulara başkaldırmasıyla bilinen sanatçı aynı zamanda gündemin nabzını çok öncesinden ölçen, bir kâhin gibi olacakları zihninde önceden canlandırıp eserlerini ona göre tasarlayan bir sanatçı.Örneğin, bizler Ege’deki mülteci dramını yaşamadan, görmeden önce Şükran Moral, 2003 yılında “umutsuzluk” adını verdiği eserinde, bir kayığa doluşarak bilinmezlere yolculuk yapan erkekleri gözümüze sokmuştu.2019 yılında 80 milyon kişiyi yerinden, yurdundan eden mülteci krizinin erken günlerinde önce erkekler kendilerini kayıklara, botlara atmıştı.Kadınları, cansız bedenleri plajlara vuran küçük çocukları yıllar sonra görecektik.Bu yıl “erkekler yerini bilsin” diye sosyal medyada başlayan mizah dolu paylaşımlarda iş, “Kadın 4 kuma alabilir”e kadar varmıştı.Derken 2010 yılında Mardin’de çektiği videosunda “3 erkekle evlenen bir kadını” bizzat canlandıran Moral’ın fotoğrafları önümüze düşmüştü.Mülteci hakları, cinsiyet eşitliği, çocuk evlilikleri, kapitalist düzenin ikiyüzlülüğü gibi konulara kafa yoran Moral ile 2000’li yılların başında Rodos’ta Akdenizli kadın gazetecileri, yazarları, sanatçıları bir araya getiren uluslararası bir toplantıda tanıştık.Dostluğumuz o dönemden beri devam ediyor.Samsun Terme doğumlu olduğu için gözü karalığından ötürü “Amazonların ruhu sana geçmiş” diye takılırım ona.Termelidir çünkü Amazonlar.Şükran Moral, daha iyi ok atmak için tek göğüslerini feda eden Amazonlardan da cesurdur gözümde.Katolikliği en koyu haliyle yaşayan İtalya’da, henüz bugünkü kadar tanınmadığı bir dönemde kendiini çarmıha germiş dişi bir İsa olarak tasvir etmesi bunun kanıtı değil mi?‘ÜRETMEK, ANARŞİST BİR SÜREÇ’Erkeklerin hamamındaki “Hamam”, kimimizin kapısından bile geçmeye çekindiği “Genelev” gibi unutulmaz performanslarına ilaveten jinekolog koltuğu, mezbaha, akıl hastaneleri, morglar gibi dikenli konular sanatının odağındadır.Hayatını Roma ve İstanbul arasında geçiren Şükran Moral, şu anda Roma’da.Covid’in sanatını nasıl etkilediği Şükran Moral’e sormak nicedir aklımdaydı.  - Dünyanın en güzel, tarihi ve kültürel mirası en yoğun iki başkentinde yaşıyorsunuz. Roma ve İstanbul. Bu şehirlerin hangisinden en fazla besleniyorsunuz, üretiyorsunuz?Şansını kendi yaratanlardanım. İki yeri de çok seviyorum ama iki şehre de ait değilim. Sanatçı kimliğimin ortaya çıktığı ilk yer Roma. Sanat tarihi kitaplarında gördüğümüz gerçek heykellerin sokaklarda karşıma çıktığı müthiş bir şehir. Ama kimlik sorunuyla ilk kez karşılaştığım yer. İstanbul, liseyi bitirir bitirmez tek bavulla geldiğim, yapayalnız yaşadığım karmaşık ve gizemli bir şehir. İstanbul’u kendimi yabancı hissettiğim için terk etmiştim. Üretmek, çok anarşist bir süreç. İşte bu nedenle İstanbul’da yaratmak harika. Kökenlerim İstanbul’a ait. Göçebeyim ben, o nedenle yollarda yaratırım.   - Covid süreci sanatınızı nasıl etkiledi?  Covid, 2020 yılında bize “Apocalypse”i getirdi. Ben günlerimi yazmakla ve desen yaparak geçirdim. Kendimle kavga ettiğim bir yıl oldu. Bir türlü bitiremediğim biyografimi de yazıyorum. Londra’da sanat fuarı Frieze’de “Taking a Stand: Art &Society” isimli sergiye katıldım. Londra Deutsche Bank’ın koleksiyonundan derlenen bir sergiydi. İstanbul Fişekhane’de “Yakınsama” sergisine katıldım. Sergi, Ali ve Rabiya Güreli koleksiyonundan derlendi.‘ÇAĞDAŞ SANAT SINIFTA KALDI’ - Sizce Türkiye’de ve Avrupa’da sanat dünyası, bu zor süreci iyi yönetebildi mi?Çağdaş sanat sınıfta kaldı. Bence uyum gösteremediler, dünyaca ünlü müzelerin canlı yayınlarına katılım yüz civarıydı. Yıllar önce “müzeler morg gibi” demiştim ve bir müzeyi de morga çevirmiştim, haklıymışım. Sanat için çok zor ama özellikle sanatçılar için yıkıcı bir yıldı. Türkiye’de de bence fazla bir etkinlik olamadı, Step İstanbul ümit vericiydi elbette. Öte yandan canlı yayınlar bence hiç fena değildi...   - Dünyanın nereye gittiği, insanlığın haliyle ilgili sanatınıza yansıttığınız öngörüleriniz benim gözümde benzersiz. Gündemin önünden gitmeyi nasıl başarıyorsunuz? Çok teşekkür ederim, takdir edilmek çok alıştığım bir şey değil. 1992’de çimentodan bir kayık yapmıştım. Sergilenmişti o yıllarda. Aynı çimento kayık, 2018’de Roma’da Macro Müzesi’nde yaptığım kişisel sergide yeniden sergilendi. 90’lı yıllarda kimlikle ilgili işler de yapmıştım. Özellikle kovulanlarla ilgili yani göçmenler. Yine 1994’te çok evlilikle ilgili performans ve işlerim de var... Gündemin önünde gitmeyi başarmak aslında acılı bir süreç. Bazen bu dünyaya ait olmadığımı hissediyorum. Uzay bile bu kadar sessiz olamaz. /Archive/2021/1/1/233501725-kul-manset-2-rnk.jpegMoral'in "Mezbaha" isimli performasından...‘GURUR DUYUYORUM’ - Feminist, erkek düzenine başkaldıran bir sanatçı olarak tanımlanıyorsunuz. Feminist bir sanatçı olmak neyi gerektirir? Açık söyleyeyim mi? Gurur duyuyorum, başım dik, haykırana kadar bağırıyorum. Evet, ben bir feministim. Kadınların yakıldığı, kesildiği, katledildiği bir ülkede feminist olmakla iftihar ediyorum. Ülke ülke değil, kadın mezbahası. Yalan mı? Tavır almasını bilmelisin, hepsi bu.Moral’in eserleri, Victoria&Albert Müzesi, British Müzesi, 21c Müzesi, Polonya Çağdaş Sanat Müzesi, Deutsche Bank Londra, Deutsche Telekom, İstanbul Modern gibi müzelerde ve Ömer Koç Koleksiyonu’nda yer alıyor. Gila Benmayor

Erdoğan’ın açıklamasıyla ilgili Twitter’da yorum yapan gazeteciye hapis istemi.‘Yav he he’davası

Erdoğan’ın açıklamasıyla ilgili Twitter’da yorum yapan gazeteciye hapis istemi. ‘Yav he he’ davası figure > Gazeteci Cem Bahtiyar’a Twitter’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Tüm dünyaya sesleniyorum bedeli ne olursa olsun Suriye’nin kuzeyinde Türkiye’nin güneyinde devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz” paylaşımına “Yav he he” yorumu yaptığı için “Cumhurbaşkanına hakaret” ettiği iddiasıyla dava açıldı. Bahtiyar, “İçerisinde hiçbir kötü söz içermeyen, hangi tarafa çekerseniz çekin hakaret anlamına getiremeyeceğiniz 3 kelime, suçlamaya delil olarak yazılmış. En ufak bir eleştiriye bile tahammülsüz bu kibrin saltanatında, adalet sarayları da ne yazık ki birer yargı noterine dönüşmüş durumda” dedi. /Archive/2021/1/1/235128966-cem-max-rnk-s14.jpegBandırma Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gazeteci Cem Bahtiyar hakkında hazırlanan iddianamede, Twitter’da “Erdoğan yargılanacak 21 Cenevre’de olabilir” yazılı görselin altına Bahtiyar’ın  “Erdoğan’ın yargılanması için 50 bin imza Birleşmiş Milletler’e sunulacak” yorumu da suç sayıldı. Bahtiyar ifadesinde suçlamaları kabul etmeyerek hiçbir terör örgütü ile bağlantısı olmadığını dile getirdi. ‘TAHAMMÜL YOK’Bahtiyar, 200 bine yakın yurttaş hakkında benzer absürt isnatlarla soruşturma açıldığı belirterek “Biz gazetecilerin üzerindeki baskıları bir yana bırakalım, sıradan bir sokak röportajında fikrini beyan eden, ekonomik sorunlardan bunalmış vatandaşlar apar topar gözaltına alınıyor. Ülkenin kanayan yaralarına dair haber, yazı ve sair bir paylaşımınızla terörize ediliyor, hiyerarşisini, tarihini, amacını hatta belki açılımını bile bilmediğiniz örgütlerle kolayca ilişkilendirilebiliyorsunuz. Gazetecilere yıldırım hızıyla ‘suçu ve suçluyu övme’ suçundan soruşturma açan savcılar, suçları yargı önünde tescillenmiş, hükmü verilmiş çete liderlerine sahip çıkan siyasilere kılını kıpırdatamıyor. En ufak bir eleştiriye bile tahammülsüz bu kibrin saltanatında, adalet sarayları da ne yazık ki birer yargı noterine dönüşmüş durumda” dedi.  Zehra Özdilek

Ombudsman başvurularısalgında patladı

Ombudsman başvuruları salgında patladı figure > CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Kamu Denetçiliği Kurumu’na (KDK) 2020 yılının ilk 10 ayında yapılan başvuruların, kuruma 2013-2019 arasında yapılan başvuruların toplamından daha fazla olduğuna dikkati çekerek “Bu sayılar iktidar partisinin kamu bankaları eliyle verilen krediler başta olmak üzere pandemi sürecini ne kadar kötü yönettiğinin bir kanıtı olarak da önümüzde durmaktadır” diye konuştu. CHP’li Özel’in, Kamu Denetçiliği Kurumu’nun faaliyetlerine ilişkin soru önergesine yanıt veren TBMM Başkanı Mustafa Şentop, Kamu Denetçiliği Kurumu’na 2019 yılı sonuna kadar toplam 7 yılda 80 bin 535 başvuru geldiğini ancak 2020 yılının ilk 10 ayında 87 bin 144 şikâyet başvurusu yapıldığını belirtti. Şentop, “2020 yılında başvuru sayısının 87 bin 144’e yükselmesinin sebebi koronavirüs tedbirleri kapsamında kamu bankaları tarafından verilen temel destek kredisine ilişkin yapılan başvurulardan kaynaklanmaktadır. Bu kapsamda kurumumuza Ekim 2020 tarihi itibarıyla pandemi kapsamında verilen temel destek kredilerine ilişkin başvuranların sayısı 69 bin 405 olarak gerçekleşmiştir. 69 bin 405 adet başvurunun 66 bin 337’ü incelenmiştir” bilgilerini verdi.KARARLARA UYMAYANLARYanıta göre 2020 yılının ilk 10 ayında Kamu Denetçiliği Kurumu’na gelen şikayetlerden 6 bin 877’si hakkında incelenemezlik kararı verildi. 147 başvurunun geçersiz sayılırken, 1589 karar hakkında dostane çözüm yoluna gidildi. 245 başvuruda ise karar verilmesine yer olmadığına dair karar verildi. Aynı dönem içinde 66 bin 739 tavsiye kararının yanı sıra 786 ret, 650 kısmen tavsiye kısmen ret kararı verildi. Tavsiye kararlarından 66 bin 33’ü kamu bankalarına yönelik olurken, diğer konulara ilişkin 1340 tavsiye kararının 886 adedine uyulacağı belirtildi. Yanıta göre 2020 yılının ilk 10 ayında Kamu Denetçiliği Kurumu’nun kararlarına uymayan kamu kurumları arasında 38 karara uymayan Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı ile 36 karara uymayan Milli Eğitim Bakanlığı, 18 karara uymayan Sağlık Bakanlığı ile 8 karara uymayan Adalet Bakanlığı ve Gelir İdaresi Başkanlığı en fazla karara uymayan kamu kurumları oldu.İYİ YÖNETİLEMİYORÖzel, önergesine verilen yanıta ilişkin olarak yaptığı değerlendirmede, “Sadece Ombudsmana yapılan başvurular bile pandemi sürecinin iyi yönetilemediğinin kanıtıdır. Pandemi sürecinde yanında sosyal devleti göremeyen vatandaşlarımız, Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurarak sorunlarına çare aramak durumunda kalmışlardır. 2020 yılının ilk 10 ayında kurumun tavsiye kararlarına uyum göstermeyen kurumların başında Sosyal Güvenlik Kurumu, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı gibi pandemi sürecinde vatandaşlarımızın sorunlarıyla bire bir muhatap olan kurumların gelmiş olması düşündürücüdür. Mahmut Lıcalı

Ülkesinden kaçarak Türkiye’ye gelenİranlıkadın haklarıaktivistiŞemsai, yaşadıklarınıanlattı: Dağlarıüçgünde geçtim

Ülkesinden kaçarak Türkiye’ye gelen İranlı kadın hakları aktivisti Şemsai, yaşadıklarını anlattı: Dağları üç günde geçtim figure > İran’da kadınlara yönelik politikaları ve zorunlu başörtüsünü protesto ettiği gerekçesiyle 12 yıl hapis cezasına çarptırılan iç mimar Nasibe Şemsai (36), geçen Mayıs ayında 3 gün boyunca dağlarda yürüyerek Türkiye’ye geldi.  Sahte pasaportla İtalya’ya gitmeye çalışırken yakalanan ve geri gönderme merkezinde tutulan Şemsai, 15 Aralıkta serbest bırakıldı. Başından geçenleri anlatan kadın hakları aktivisti Şemsai (36), “Zorunlu örtünmeye karşı çıktığım için başıma gelmeyen kalmadı. Kaçakçı yolda tecavüz etmeye kalkıştı. İran’da çıplak arandım Türkiye’de ise iç çamaşırlarım hariç tüm kıyafetlerim çıkarıldı. Onurumu zedeleyecek olaylarla karşılaştım. Kadınlar haklarını alana kadar mücadeleye devam edeceğim” dedi. Nasibe Şemsai, İran’da zorunlu örtünmeye karşı verdiği mücadeleyi ve Türkiye’ye kaçış hikâyesini Cumhuriyet’e anlattı. 12 yıl hapis cezası aldığını öğrendikten 1 saat sonra Türkiye’ye doğru yola çıktığını söyleyen Şemsai, “Zorunlu örtünmeye karşı sivil ve şiddetsiz eylemler gerçekleştirdim. İran’ın en yüksek dağlarına çıkarak inkılap kızlarının simgesi haline gelmiş olan beyaz başörtüyü salladım, otobüslerde kadın haklarını anlatan broşürler dağıttım. Evim basılarak gözaltına alındım, 15 gün boyunca bir hücrede tutuldum. Bu süreçte hep psikolojik işkenceye ve çıplak aramaya maruz bırakaldım. Adli kontrol şartıyla serbest kaldım ancak 12 yıl hapis cezası aldığımı öğrenince eve koşarak gidip sırt çantamı aldım. Ailemle ya da arkadaşlarımla vedalaşmadan geçmişimi, beni ben yapan her şeyi geride bırakarak bir saat içinde evden ayrıldım” diye konuştu.KAÇAKÇI TECAVÜZ ETMEYE KALKIŞTIŞemsai, İran’ın Türkiye’ye en yakın olan şehri Makü’ye doğru yola çıktığını ve bu yolda karşılaştığı olayların hayatını çok etkilediğini belirterek sözlerine devam etti: “Makü’de bir kaçakçıyla buluştum o da beni sınıra kadar götürdü. Kaçakçı Türkiye’ye gitmek istediğim için benden 10 bin Avro ve telefonumu aldı. Yolda tecavüz etmeye kalkıştı ancak kendisine direnç gösterdim. Sınırı dağdan yürüyerek geçmeye çalıştık. Dağcı olmama rağmen yolda çok zorlandım, ayaklarımda ciddi yaralar oluştu. Dağda aç ve susuz yürürken askerler bizi fark etti ve üzerimize ateş açtı. Herkes kaçtı ancak ben olduğum yere bayıldım, uyandığımda ise etrafımda kimse yoktu. Tek başıma yürüyerek Türkiye’ye girdim ve kaçakçıyı aradım. İstabul’a gitmek için anlaştık ama o beni Konya’ya gönderdi. Konya’dan da bir taksiye binerek İstanbul’a geldim. İranlı muhalifler geri gönderildiği için Türkiye’de kalmak istemedim. Kaçakçının verdiği sahte Alman pasaportuyla İtalya’ya gitmek isterken havaalanında yakalandım. İstanbul’daki bir Emniyet’te iç çamaşırlarım hariç tüm kıyafetlerim çıkarılarak üzerimi aradılar. Buradan sonra Edirne’de bulunan geri gönderme merkezine götürüldüm. Her gün 5 dakika sadece kendi telefonunla ailenle ya da avukatla konuşma hakkımız vardı. Ancak konuşmaya başlar başlamaz ‘kapat’  diye bağırmaya başlıyorlardı. Bu nedenle ne avukatla ne de aileyle konuşma imkânı oluyordu.”MÜCADELEYE DEVAM45 gün geri gönderme merkezinde tutulan Şemsai, uluslararası koruma talebinin kabul edilmesi ile serbest bırakıldı ancak 15 gün sonra İstanbul dışı başka bir şehre gönderilecek. Şemsai, “Muhafazakâr olanlar İstanbul’da tutulurken, ‘seküler ve hak savunucusu’ olanların küçük bir şehre gönderildiğini öğrendim. Avrupa’ya gitmek için insani vize almaya çalışıyorum. Bu dünyada haklarını elde etmemiş kadınlar olduğu sürece mücadelem devam edecek. Kadın haklarının gasp edildiği bir yerde barış ve adaletten bahsedilemez” dedi. Kübra Köklü

Cumhuriyet Gazetesi dayanışmasıbüyüyor. 02 Ocak 2021 tarihli okur dayanışmasıilanları

Cumhuriyet Gazetesi dayanışması büyüyor. 02 Ocak 2021 tarihli okur dayanışması ilanları figure > Basın İlan Kurumu'nun gazetemize yönelik ilan cezalarına karşı okurlarımızın 'dayanışması' büyüyerek sürüyor. Cumhuriyet'e 'dayanışma ilanları'yla büyük güç veren gazetemizin gerçek sahibi okurlarımızın sayfalarımızda yayımlanan ilanlarına dijital dünyadaki sesimiz www.cumhuriyet.com.tr'de de yer vereceğiz. BASKI SÜRÜYOR, DAYANIŞMA BÜYÜYOR, OKURLARI CUMHURİYET'İ YALNIZ BIRAKMIYOR! BASIN İLAN KURUMU'NUN CUMHURİYET'E YÖNELİK İLAN KESME CEZALARINA KARŞI OKURLARIMIZ DAYANIŞMA İLANLARI VERİYOR, BAĞIMSIZ VE GÜÇLÜ CUMHURİYET'E DESTEK OLUYOR. DAYANIŞMA İLANLARI HAKKINDA BİLGİ İÇİN AŞAĞIDAKİ İLETİŞİM BİLGİLERİNİ KULLANABİLİRSİNİZ./Archive/2021/1/2/003434878-00.jpg02 OCAK 2021 TARİHLİ CUMHURİYET GAZETESİ'NDE YAYIMLANAN DAYANIŞMA İLANLARI/Archive/2021/1/2/003458097-80.jpg/Archive/2021/1/2/003458940-81.jpg/Archive/2021/1/2/003458425-83.jpg cumhuriyet.com.tr

AKP'li Melih Bulu, Boğaziçi'ne rektör olarak atandı,öğrenciler tepki gösterdi

AKP'li Melih Bulu, Boğaziçi'ne rektör olarak atandı, öğrenciler tepki gösterdi figure > AKP'li Melih Bulu'nun Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanması, öğrenciler tarafından tepkiyle karşılandı. AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 5 üniversiteye rektör atadı. Cumhurbaşkanlığı Tarafından Yapılan Atamalar Hakkında Kararlar, Resmi Gazete'de yayımlandı.Buna göre, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Melih Bulu, Pamukkale Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Ahmet Kutluhan, Antalya Bilim Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. İsmail Yüksek, Beykoz Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Mehmet Durman ve Çağ Üniversitesi Rektörlüğüne Prof. Dr. Ünal Ay atandı.AKP'de birçok görevler üstlenen ve son olarak İstanbul 1'inci Bölge'den milletvekili aday adayı olan Melih Bulu, açıklanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile Boğaziçi Üniveristesi'ne rektör yapıldı./Archive/2021/1/2/014749207-eqrgldcw8aatyki.pngSöz konusu atamaya tepki gösteren öğrenciler, "Demokratik süreçleri tanımadan atanan yandaş rektörleri kabul etmiyoruz" dedi. Boğaziçi Dayanışması tarafından gösterilen tepkide şu ifadeler kullanıldı:"Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle okulumuza Melih Bulu'nun kayyum olarak atandığını öğrendik. Boğaziçi öğrencileri olarak demokratik süreçleri tanımadan atanan yandaş rektörleri kabul etmiyoruz. Melih Bulu bizim rektörümüz değildir!"/Archive/2021/1/2/014833347-j.jpgBoğaziçi öğrencileriyle dayanışma gösteren ODTÜ’lü öğrenciler de atamaya tepki gösterdi. ODTÜ Savunulmalıdır hesabından yapılan açıklamada, şunlar denildi:“Boğaziçi üniversitesi'ne daha önce AKP'den milletvekili adayı olan Mehmet Bulu isimli kişi kayyum rektör olarak atandı. Üniversiteler bu ülkenin toplum refahı ve yarınları için bilim üretir, siz iktidarda kalın diye değil. “ cumhuriyet.com.tr

Google'ın haritalarında siyah nokta olarak gizlediği Rus adasının hikayesi

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Google'ın haritalarında siyah nokta olarak gizlediği Rus adasının hikayesi figure > Google, Rusya'nın kuzey kıyısında kalan ve artık bir Rus adası olarak kabul edilen Jeannette Adası’nı Google Earth'te siyah bir nokta olarak gösteriyor. Peki Google'ın bu tuhaf sansürünün ardında nasıl bir hikaye bulunuyor? Google, Haritalar uygulaması ile kullanıcılara oldukça faydalı bir navigasyon hizmeti vermesinin yanı sıra Earth uygulamasıyla da kullanıcılara fiziksel olarak gitme imkanı bulamadıkları coğrafyaları keşfetme imkanı sağlıyor. /Archive/2021/1/1/181455805-ada22.pngGoogle HaritalarGoogle Earth’ün gösterdiği kadar gizlediği detaylar da bulunuyor. Rusya kıyılarındaki "olaylı" bir ada olan Jeannette Adası da Google Earth’ün gizlediği detaylar arasında yer alıyor. Google Earth kullanıcıları, Jeannette Adası’nı uzaktan yalnızca siyah bir nokta olarak görüyorlar. Peki neden?Webtekno'da yer alan habere göre, Google’ın Jeannette Adası’nı neden gizlediğine dair resmi bir açıklama bulunmuyor ancak pek çok kişinin kabul ettiği tutarlı bir teori bulunuyor. /Archive/2021/1/1/181434508-ada1.pngGoogle HaritalarHEM ABD HEM DE RUS İMPARATORLUĞU, JEANNETTE ADASI’NDA HAK İDDİA ETTİAmerikan Donanması subayı ve kaşif George E. De Long, 1881 yılında gerçekleştirdiği bir keşif gezisi sırasında Jeannette Adası’nı bir tesadüf eseri keşfetti ve ABD Donanması, 1882 yılında adayı ABD toprağı ilan etti. Ancak 1910-1915 Rus İmparatorluk Arktik Okyanusu Hidrografik Seferini takiben Londra'daki Rus büyükelçisi, Jeannette Adası’nın diğer Arktik adaları gibi Rus İmparatorluğunun bir parçası olduğunu öne sürdü.Sonrasında kurulan Sovyetler Birliği de aynı şekilde Jeannette Adası’nın Rus toprağı olduğu yönündeki iddialarını sürdürdü. Ada günümüzde, Rusya Federasyonu’na bağlı Sakha Cumhuriyeti'nin toprağı olarak kabul ediliyor ve adada bir Rus askeri üssü bulunuyor.Ancak ada resmi olarak Rusya idaresinde bulunmasına rağmen bugün bile bazı ABD’liler adanın gerçekte bir ABD toprağı olduğu yönündeki iddialarını sürdürüyorlar. Google Earth ile ilgili teori de tam olarak bu bilinmezlikten kaynaklanıyor. Teoriye göre Google, adanın hangi ülkenin toprağı olduğuna yönelik tartışmalar devam ettiği için adayı siyah bir nokta olarak göstermeyi tercih ediyor.  cumhuriyet.com.tr

NASA'dan iki yeni uzay görevine onay

NASA'dan iki yeni uzay görevine onay figure > Amerika Havacılık ve Uzay Ajansı (NASA), Dünya üzerinde ve Güneş’te yaşanan hava olaylarını incelemeyi hedefleyen iki yeni görev onayladı. Görevlerden birinin adı Extreme Ultraviolent High-Throughput Spectroscopic Telescope Epsilon (Aşırı Morötesi Yüksek Verimli Spektroskopik Teleskop Epsilon - EUVST). Independent Türkçe'nin haberine göre, Japonya Uzay Araştırma Ajansı'nın liderliğindeki göreve NASA'yla birlikte birçok uluslararası kuruluş desteğini sunacak. NASA’nın 55 milyon dolar (yaklaşık 409 milyon TL) ayırdığı görevin amacı, içerdiği yüksek güçlü teleskopla, Güneş’in atmosferinin, Güneş rüzgarlarıyla patlamalarını nasıl beslediğini incelemek.NASA’ya göre, 2026’da fırlatılması planlanan EUVST’yle Güneş'in atmosferinin bugüne kadarki en kapsamlı morötesi görünür bölge spektroskopi ölçümleri elde edilebilir. Bu sayede bilim insanları, farklı manyetik ve plazma süreçlerinin Güneş koronasının ısınmasını nasıl tetiklediğini ve Güneş enerjisini nasıl serbest bıraktığını anlayabilir.UPI'ın haberine göre, NASA’nın kendisine ait görevinin adıysa Electrojet Zeeman Imaging Explorer (Elektrojet Zeeman Görüntüleme Gezgini - EZIE). EZIE, CubeSat adıyla bilinen üç küp uydu içeriyor. Bunlar aracılığıyla, Güneş patlamaları sırasında ortaya çıkan parçacıkların, Dünya’nın manyetosferini ve aurorasını birbirine bağlayan elektrik akımlarını nasıl etkilediğinin öğrenilmesi planlanıyor. 53 milyon dolar (yaklaşık 394 milyon TL) bütçeye sahip görevin 2024’te başlatılması hedefleniyor.Kısacası EUVST ve EZIE, elektromanyetik fırtınaların hem Güneş kökenlerini hem de Dünya üzerindeki etkilerini anlamayı amaçlayan çeşitli Dünya ve uzay merkezli görevler gerçekleştirecek. NASA çalışanları iki görev dolayısıyla da mutlu. Ajanstan Thomas Zurbuchen, EUVST sayesinde diğer kuruluşlarla çalışmaktan heyecan duyduğunu dile getirirken Peg Luce şöyle konuştu:"Bu yeni görevlerle, Güneş’i uzayı ve Dünya’yı birbirine bağlı bir sistem olarak çalışma şeklimizi büyütüyoruz." cumhuriyet.com.tr

"Özür dile Erdoğan" kampanyasına Kılıçdaroğlu da katıldı

"Özür dile Erdoğan" kampanyasına Kılıçdaroğlu da katıldı figure > CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP'de siyaset yapan kadınları kastederek söylediği "vitrindeki manken" sözlerinin başlatılan "Özür dile erdoğan" kampanyasına katıldı. AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, CHP'li Fikri Sağlar'ın “Türban” açıklamalarına yanıt verdiği konuşmasında CHP'ye sert eleştirilerde bulundu. Erdoğan, “Oy almak için bazı yerlerde görüyorsunuz işte başörtülü birkaç kişiyi yanlarında adeta böyle vitrin mankeni gibi getirip koymak kimseyi artık aldatmıyor, geçti o işler” dedi.Erdoğan'ın bu açıklamasının ardından birçok isim "Özdür dile Erdoğan" kampanyasına katılarak tepki gösterdi. Kampanyaya son olarak CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu da katılarak bir mesaj yayınladı. Kılıçdaroğlu'nun mesajında şu ifadeler yer aldı:"Kadınlar hangi partide siyaset yapacaklarına kendileri karar verir. Kadınlara istikamet çizmek, ne giyeceklerini, nasıl yaşayacaklarını söylemek kimsenin haddi değildir! Özür dile Erdoğan"/Archive/2021/1/1/235853229-gt.jpg cumhuriyet.com.tr

Erdoğan'a tepki gösteren Akşener'e tepki Süleyman Soylu'dan geldi

Erdoğan'a tepki gösteren Akşener'e tepki Süleyman Soylu'dan geldi figure > İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, İYİ Partili Meral Akşener'in, AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik eleştirilerine tepki gösterdi. Soylu, "Akşener’in Cumhurbaşkanımıza kadınlar üzerinden söylediği söz ağırıma gitti" dedi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Erdoğan'ın CHP'li kadınlar için kullandığı, "vitrin mankeni" şeklindeki sözlerine, "Ülkemizde son 1 yılda, 386 kadın katledilmişken; çıkıp utanmadan kadınlara hakaret edeceğine, git önce görevini yap, kadınların güvenliğini sağla" şeklinde yanıt verdi.Akşener'in tepkisinin ardından İçişleri Bakanı Soylu'dan tepki geldi. Soylu, Akşener'i hedef alan sözlerinde, "Akşener’in Cumhurbaşkanımıza kadınlar üzerinden söylediği söz ağırıma gitti... Recep Tayyip Erdoğan, kadın hakları konusunda zihniyet devrimcisidir. Faşist bir zihniyeti körü körüne savunmak adına niteliksiz saldırmak Allah’ın gücüne gider. Bir siyasetçinin başına gelebilecek en büyük musibet, bugün yanında bulunduklarına alet olmaktır...  Siyasi tarihimizde bunların kullandığı kimse iflah olmadı... Allah kurtarsın" ifadeleri yer aldı./Archive/2021/1/1/234511047-eqrhqd5xiayxlif.jpg cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter