News - Haberler
Steam, 2020'nin EnÇok Satan OyunlarınıAçıkladı
Steam, 2020'nin En Çok Satan Oyunlarını Açıkladı figure > Dünyanın en büyük dijital oyun mağazası olan Steam, 2020'nin en iyileri listesini yayınladı. Mağaza, senenin en iyilerini en çok satan ve en çok oynanan da dâhil olmak üzere 6 farklı kategoriye ayırdı. 2020 yılını geride bırakmamıza artık çok az bir süre kaldı ve birçok platform, 2020'nin nasıl geçtiğiyle ilgili bir özet veya bir bilanço çıkarıyor. Bunlardan bir tanesi de oyun dünyasının en büyük dijital mağazası Steam oldu. Mağaza, 2020'nin en iyilerini açıkladı.Şirket, 2020'nin en iyilerini 6 farklı kategoriye ayırdı: en çok satanlar, yeni çıkanlar, en çok oynananlar, erken erişimden çıkanlar, VR'ın en iyileri ve kontrol cihazı kullanılan oyunlar. Ayrıca tüm bu kategorileri de platin, altın, gümüş ve bronz olmak üzere dört alt kategoriye ayırdı. Peki, bu oyunlar nelermiş gelin hep birlikte bakalım.Steam, oluşturduğu bu 6 kategori arasında en çok oynanan oyunlar dışında tüm kategorilerde brüt satış gelirlerini baz aldı. Ancak açıklanan bu oyunların ne kadar sattığını ya da ne kadar gelir elde ettiğini açıklamadı. İşte kategorilere göre 2020'nin en iyi oyunlarıBu kategoride brüt gelire göre en çok satan 100 oyun listelendi.İşte 2020'de Steam'de en çok satan oyunlar arasında platin kategorisinde yer alan yapımlar:PUBGCyberpunk 2077Among UsMonster Hunter WorldGrand Theft Auto VFall GuysRed Dead Redemption 2Destiny 2Counter Strike: Global OffensiveDOTA 2DOOM EternalTom Clancy's Rainbow Six: SiegeAltın, gümüş ve bronz kategorisinde yer alan oyunlara buradan ulaşabilirsiniz.2020'de en çok satan yeni oyunlarBu kategoride brüt gelire göre yılın en çok satan yeni oyunları bulunuyor.Sea of ThievesFootball Manager 2021Borderlands 3Command & Conquer Remastered CollectionHorizon Zero Dawn Complete EditionBaldur's Gate 3Dragonball Z: KakarotMarvel's AvengersCrusader Kings 3Half-Life: AlyxFall GuysPersona 4 GoldenCyberpunk 2077Mount & Blade 2: BannerlordDOOM EternalGroundedThe Outer WorldsMafia Definitive EditionStar Wars: SquadronsFIFA 21Wolcen: Lords of MayhemTemtemResident Evil 3Death StrandingMicrosoft Flight Simulator2020'nin en çok oynanan oyunlarıBu listede en yüksek eş zamanlı oyuncu sayısına ulaşan oyunlar bulunuyor. Eş zamanlı oyuncu sayısında 200 bini aşan oyunlar:Destiny 2Among UsCyberpunk 2077Counter Strike: Global OffensiveTerrariaPUBGLife is Strange 2Mount & Blade 2: BannerlordMonster Hunter WorldGTA VDOTA 22020'de en çok satan erken erişimden çıkan oyunlarBu sene erken erişimden çıkan ve en çok satan oyunların bulunduğu listede platin kategorisindeki oyunlar şu şekilde:SquadSkater XLNoitaRisk of Rain 2FactorioGolf With Your FriendsDeep Rock GalacticHadesWolcen: Lords of MayhemDJMAX RESPECT VTorchlight 32020'de en çok satan VR oyunlarıBrüt gelire göre öne çıkan VR oyunları şu şekilde:Half-Life: AlyxThe Walking Dead: Saints & SinnersHot Dogs, Horseshoes & Hand GrenadesPistol WhipBoneworksVR KanojoBeat SaberBalde and SorceryThe Elder Scrolls V: Skyrim VRPavlov VRArizona SunshineSuperhot VR2020'de en çok satan kontrol cihazı destekli oyunlarBu kategoride kontrol cihazıyla oynanan günlük aktif oyuncu sayısına göre yılın çok satan kontrolcü destekleyen oyunları bulunuyor:GTA VPersona 4 GoldenHadesFIFA 21NBA 2K20Dragonball Z: KakarotCyberpunk 2077The Witcher 3: Wild HuntDark Souls 3Monster Hunter WorldDestiny 2Fall GuysKaynak: webtekno.com cumhuriyet.com.trSON DAKİKA...İçişleri Bakanlığı’ndan yeni yılbaşıkutlamalarıgenelgesi
SON DAKİKA... İçişleri Bakanlığı’ndan yeni yılbaşı kutlamaları genelgesi figure > İçişleri Bakanlığınca valiliklere gönderilen genelgede, kalabalıkların kontrolsüz şekilde bir araya gelmesine neden olacak yılbaşı partilerinin yapılmamasının tercih değil zorunluluk olduğu belirtilerek, konaklama tesisleri ve kiralık villa benzeri yerler dahil hiçbir mekanda yılbaşı partisi veya kutlaması yapılmasına izin verilmeyeceği bildirildi. İçişleri Bakanlığı, valiliklere yılbaşında uygulanacak sokağa çıkma kısıtlamalarıyla ilgili ek genelge gönderdi.Genelgede hafta sonları uygulanan sokağa çıkma kısıtlamasının gelecek hafta için yılbaşı akşamını da kapsayacak şekilde, 31 Aralık 2020 Perşembe günü saat 21.00'den 4 Ocak 2021 Pazartesi günü saat 05.00'e kadar uygulanacağı hatırlatıldı.Yılbaşı öncesi, yılbaşı akşamı ve sonrasında Covid-19 tedbirleri, genel güvenlik ve asayiş uygulamaları, terör örgütlerinin faaliyetlerine yönelik tedbirler ile trafik tedbirlerine ilişkin alınması gereken önlemlerin belirlendiği anımsatılan genelgede, vali ve kaymakamların koordinasyonunda başta kolluk kuvvetleri olmak üzere ilgili diğer birimler tarafından gerekli hazırlıkların yapılması konusunda talimat verildiği belirtildi.Genelgede konaklama tesislerinin içerisinde yer alan apart ve villa tarzı yerlerde veya kiralık müstakil villalarda yılbaşı partilerinin veya kutlamalarının organize edildiği ve bu yönde hazırlıkların yapıldığı haberlerine de değinildi.Salgınla mücadelede başta sağlık çalışanları olmak üzere, tüm kesimlerin büyük fedakarlıklar yaptığı ifade edilen genelgede, tüm bu gayret ve fedakarlıkları boşa düşürecek ve halk sağlığını tehlikeye atabilecek yılbaşı partilerinin toplum nezdinde kabul edilebilir bir durum olmadığı vurgulandı.Genelgede, şunlar kaydedildi:"Toplum sağlığının korunmasının her şeyden önce geldiği, milletimizin her ferdinin fedakarlık yaptığı ve bu fedakarlıklar sayesinde salgının seyrinde ciddi düşüşün sağlandığı bu süreçte, salgınla mücadeleyi akamete uğratmamak adına kalabalıkların kontrolsüz şekilde bir araya gelmesine neden olacak yılbaşı partilerinin yapılmaması tercih değil zorunluluktur.Bu amaçla yılbaşı akşamında başta kolluk kuvvetleri olmak üzere ilgili tüm kurum ve kuruluşlarca tam mesai yapılarak, Covid-19 salgınıyla mücadelede alınan diğer önlemlerle birlikte, konaklama tesisleri ve kiralık villa benzeri yerler de dahil olmak üzere hiçbir mekanda yılbaşı partisi veya kutlama organizasyonu yapılmamasına yönelik gerekli planlama, koordinasyon ve denetim faaliyetleri eksiksiz şekilde yerine getirilecek. Alınan tedbirlerin tam anlamıyla uygulanması amacıyla ilgili tüm birimlerin kesintisiz mesai yapması sağlanacak."24 SAAT ESASINA GÖRE TAKİP EDİLECEKGenelgeye göre, İçişleri Bakanlığının ilgili merkez birimleri ve bağlı kuruluşlarında yeterince personel planlaması yapılacak ve sahadaki durum 24 saat esasına göre takip edilecek.Sosyal medyaya yansıyabilecek Covid-19, terör, asayiş ve trafik tedbirlerine aykırılık ve benzeri her türlü olumsuz durum tespit edilecek. Bu durumlara ilişkin gerekli müdahalenin yapılabilmesi için Emniyet Genel Müdürlüğü siber suçlarla mücadele ve istihbarat birimleri takip faaliyetlerini anlık yürütecek.İl ve ilçelerde alınan tedbirlerin eksiksiz uygulanmasının sağlanmasına yönelik vali ve kaymakamlar, kolluk kuvvetleri, 112 Acil Çağrı Merkezleri, zabıta teşkilatı başta olmak üzere tam mesai yapılarak, herhangi bir aksamaya, boşluğa meydan verilmeyecek.Vali ve kaymakamların koordinasyonunda, 31 Aralık 2020 Perşembe saat 21.00'den başlayarak, 1 Ocak Cuma, 2 Ocak Cumartesi ve 3 Ocak Pazar günlerinin tamamını kapsayacak ve 4 Ocak 2021 Pazartesi saat 05.00'de bitecek şekilde uygulanacak sokağa çıkma kısıtlaması süresince, Vefa Sosyal Destek Grupları vasıtasıyla, engelli vatandaşlar ile 65 yaş ve üzeri ya da kronik rahatsızlıkları bulunan vatandaşların temel ihtiyaçlarının temin edilmesi ve giderilmesine yönelik çalışmalara ağırlık verilmesi sağlanacak.Kolluk birimleri ve Vefa Sosyal Destek Grupları tarafından, daha önce valilere gönderilen talimatla tüm tedbirlerin alınmış olmasına rağmen anlık olarak barınacak yeri olmaması nedeniyle sokakta yaşamak durumunda kalan vatandaşların mevsimsel etkiler de göz önünde bulundurularak barınma dahil her türlü temel ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik tedbirler alınacak.Valilik ve kaymakamlıklar bünyesinde teşkil edilen Hayvan Besleme Gruplarınca, gerek kış mevsimi gerekse sokağa çıkma kısıtlaması nedeniyle yiyecek bulmakta güçlük çeken, çekebilecek sokak hayvanlarının beslenmesine yönelik ilgili sivil toplum kuruluşlarıyla iş birliği içerisinde gerekli tedbirler alınacak. Barınaklar ile orman, park, bahçe gibi sokak hayvanlarının doğal yaşam ortamlarına mama, yem, yiyecek bırakılmasına özen gösterilecek.İçişleri Bakanlığının ilgili birimleri, bağlı kuruluşları, valilikler ve kaymakamlıklar, kolluk kuvvetleri ile diğer kurum ve kuruluşlar tarafından gerekli planlamalar yapılacak ve uygulamada herhangi bir aksamaya meydan verilmeyecek.Alınan önlemlere aykırılık teşkil ettiği belirlenen eylem ve davranışlar ile bu durumlara sebebiyet verenlere ilgili mevzuat doğrultusunda gerekli idari işlemler uygulanacak. Konusu suç teşkil eden davranışlara ilişkin adli işlemler başlatılacak. AACHP’li Ali Mahir Başarır'dan Erdoğan'ın avukatıhakkındaçarpıcıiddia
CHP’li Ali Mahir Başarır'dan Erdoğan'ın avukatı hakkında çarpıcı iddia figure > CHP Mersin Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Av. Ali Mahir Başarır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel’in haksız, hukuksuz bir şekilde vekalet ücreti aldığını açıklamıştı. CHP’li Başarır haberin yayılmasından sonra Özel’in, Avukatlık Uyap Sistemi üzerinden karara bağlanan davaya vekâletname vermek için (26.12.2020) saat 15.55’de vekalet pulu ve harcı yatırdığını kaydetti. CHP Mersin Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Av. Ali Mahir Başarır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a hakaret edildiği gerekçesiyle re’sen yürütülen soruşturmalar ve akabinde açılan davalara ilişkin, ilgili mahkeme tarafından gönderilen tebligatın, Cumhurbaşkanına değil de vekâletnameleri olmadığı halde avukatlarına gönderilmesini Meclis gündemine taşımıştı.Karara bağlanan bir örnek davayı da basınla paylaşan CHP’li Başarır, söz konusu örnek davada, dosyada vekâletnamesi bulunmadığı halde Cumhurbaşkanı avukatı sıfatıyla görünen haksız, hukuksuz ve Ahmet Özel’in sulsüz bir şekilde 4 bin 80 TL vekalet ücreti aldığını belirtmişti.KARARA BAĞLANAN DAVAYA SONRADAN VEKÂLETNAME VERDİHaberin basın ve sosyal medya yoluyla yayılmasından sonra gelişmeleri takip eden CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır ve davalının avukatı olan Oğuzhan Cenan, dava dosyasında vekâletnamesi bulunmayan Ahmet Özel’in, Avukatlık Uyap Sistemi üzerinden karara bağlanan davaya vekâletname vermek için dün (26.12.2020) saat 15.55’de vekalet pulu ve harcı yatırdığını tespit ettini kaydetti. ÖZÜR DİLEYECEĞİNE KAMUOYUNU, ADALETİ KANDIRMA YOLUNU SEÇMİŞTİRCHP’li Başarır, “Cumhurbaşkanı avukatı Ahmet Özel, davada vekâletnamesi olmadığı halde kendisine verilecek olan 4 bin 80 TL’lik avukatlık ücretini ‘ben hak etmedim bu parayı, o nedenle almayacağım’ diyerek tüm kamuoyundan özür dilemek yerine kurnazlık yaparak karara bağlanmış davaya vekâletname sunmuştur. Sırf 4 bin 80 TL’lik vekâletname ücretini almak için tüm halkımızı, adaleti kandırma yoluna gitmiştir. Bu bir sahteciliktir. Özrü kabahatinden büyüktür. Bu bir suçtur ve kapatılamaz” dedi.KİM BİLİR KAÇ DAVADA BU USULSÜZ İŞLEM YAPILDI?CHP’li Başarır sözlerine şöyle devam etti: “2014yılından bu zamana kadar Cumhurbaşkanına hakaretle ilgili 63 bin 41 kişiye soruşturma açıldı. Açılan bu soruşturmalardan 9 bin 554 kişi mahkûm oldu. Kim bilir kaç davada bu usulsüz işlem yapıldı” diye sordu./Archive/2020/12/27/163402583-57c961e0-5ee6-4ef1-9569-f38051bca8ce.jpg/Archive/2020/12/27/163410614-576b00d2-854e-4b63-a0e6-1acbc563a727.jpg/Archive/2020/12/27/163418083-730b8e46-9374-494c-918c-09e7d505dbd7.jpg/Archive/2020/12/27/163402583-57c961e0-5ee6-4ef1-9569-f38051bca8ce.jpg cumhuriyet.com.tr‘Herşeye rağmen iyi ki tiyatro var!’
‘Her şeye rağmen iyi ki tiyatro var!’ figure > Ülkemizin önemli kalemleri, aydınları, akademisyenleri, tiyatrocuları, sanatçıları, tiyatro sanatına adanmış yoldaşlarının kaleme aldığı yazılardan oluşan Dikmen Gürün’e Yazılar kitabı salt saygı duruşundan ibaret değil. Her bir isim detaylı inceleme yazılarıyla yer aldıkları kitabın toplamını kaynak niteliğinde, yetkin bir Türk ve Dünya tiyatro tarihi incelemesine de dönüştürüyor. Ömrünü tiyatro sanatına adamış Dikmen Gürün’le hoca, aydın, yazar, eleştirmen, sanatçı yönlerini ve devcil tiyatro tarihini hem kişisel hem sanatsal bir çerçevede mümkün olduğunca ıskalamadan konuşmaya gayret ettik. /Archive/2020/12/27/161320682-kapakic1.jpg- Tiyatro tarihinin son elli yılında yetkin çalışmalarıyla ve yoğun emeğiyle bu soylu sanatla özdeşleşmiş az sayıda isimden biri olarak hakkınızda kaleme alınmış değerlendirme ve incelemelerin sunulduğu bu kitabın ortaya koyduğu toplamı, akademik ve sanatsal bakışı değerlendirmenizi rica edelim ilk olarak?Dikmen Gürün’e Yazılar kitabının keyifli serüveni, 1993-2008 yılları arasında önce öğretim üyesi, sonra da Bölüm Başkanı olarak görev yaptığım İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümü hocalarının, ki hepsi de dün öğrencilerimdi, bugün meslektaşlarım, benim için bir armağan kitap hazırlama girişiminde bulunmalarıyla başladı.Kitapta; tiyatro alanında yazılmış akademik makalelerin yanında, İKSV Tiyatro Festivali direktörü olarak 20 yıl boyunca yaptığım çalışmalardan hareketle sanatçıların, yazarların, en azından bir kısmının görüşlerine, yorumlarına da yer veriliyor. Eleştirmenliğime değiniliyor.Yine de, Dikmen Gürün’e Yazılar her şeyden önce, tiyatro alanında bir kaynak kitap özelliği taşıyor. Tiyatroya dair farklı alanların birbiri içine geçmesi kitabın ayrıcalığı ve zenginliği bence. Tasarımı Bülent Erkmen yaptı. Kitabın adını da o koydu. İKSV ve sevgili Görgün Taner, Tiyatro Festivali, ENKA SANAT ve de Doğan Yayıncılık bu değerli eseri maddi ve manevi destekleriyle hayata geçirenler…‘TİYATRO, SORGULAYAN VE SORGULATAN BİR YAPI’- Tiyatro sanatının yarattığı farkı, farkındalığı açmak adına sorarsam; bu devcil birikimin ve iz sürümünün düşün dünyasına ve insanlığa en önemli katkısını değerlendirir misiniz? Ve neden “her şeye rağmen iyi ki tiyatro var” dediğinizi...Evet, “her şeye rağmen iyi ki tiyatro var.” Çünkü, sorgulayan ve sorgulatan bir yapı tiyatro. Hayatların düşünsel ve duygusal boyutunu her dönemde beslemiş. Aristophanes, “Söz insan düşüncesinin kanadıdır/ İnsanı sözdür yücelere çıkaran/ Ben de sana akıllıca söz etmekle/ Kanat takmış oluyorum kafana” derken kuşkusuz tiyatronun dinamik yapısına, eleştirel özüne vurgu yapar…Voltaire düşüncelerini özgürce söylediği için kapatıldığı Bastille’de yazdığı “Hernande”de yine düşünce özgürlüğünü savunur… Edward Bond “Adalet tiyatronun ana temasıdır” der.../Archive/2020/12/27/161333400-ic2.jpgSORUNLAR YUMAĞI İÇİNDE OLSAK DA...Bugün, dünyanın önde gelen demokrasileri bu gerçekleri özümsemiş, ilim ve bilim evliliğini sindirmiş ülkeler. Buradan yola çıkarak günümüz Türkiye’sine baktığımızda gördüğümüz resim ciddi sorgulamalara yönlendiriyor bizi. Biz bu evliliği gerçekleştirebildik mi? 2000’lerde bu konuda neler söyleyebiliriz?Gerçek olan bir şey varsa o da bir sorunlar yumağı içinde olduğumuzdur. Buna rağmen, yine de zihinlerimizin bir köşesine serpiştirdiğimiz umut ışıkları var. Olmak zorunda… Ve böyle dönemlerde tiyatro düşüncelerimizi, ruhlarımızı zenginleştiriyor. Onun için de, her şeye karşın perdeler açılıyor. Dinamik bir seyirci kuşağı ile sağlam bir etkileşim yaşanıyor.Ama, aynı zamanda zorlanıyor da tiyatrolarımız. Sansürden devlet desteğine, mekân sorununa kadar uzanan bir zincirin halkalarını oluşturuyor siyasi iktidarın baskıcı kültür sanat politikaları. Ne var ki, tiyatro her dönemde özgürlükler adına, umutlar adına ortaya koyduğu çalışmalarla, sanatın gümrük denetçilerine rağmen, enerjisini hiç yitirmiyor. Yitirmeyecek. İşte bunun için, “iyi ki tiyatro var.”/Archive/2020/12/27/161351322-ic3-.jpgANTİK YUNANDAN GÜNÜMÜZE TİYATRO- Uzun yıllara varan çalışmalarınız doğrultusunda dünya tarihinde, tanrısallık ve dünyevilik çelişkisini, gerginliğini ortaya koyan tragedyalarına önemle eğildiniz Antik Yunan gibi başlıca hangi dönemleri ve isimleri makas değiştirici olarak görürsünüz?Antik Yunan’dan başlayarak her dönem ortak bir zenginlik içerir tiyatronun güçlü söylemi açısından. Antigone sistemi ve adaleti sorgular. Prometheus özgür düşüncenin simgesidir. Shakespeare oyunlarında, insan karakterinin kuytu köşelerinde filizlenen düşünce yoğunluğu ile aklın özgürleşmesi vurgulanır.Çehov, kahramanlarına özgü insan hallerini irdelerken topluma dair kültürel verileri ortaya koyar. Öte yandan, Lessing’in “idrak yeteneği” kavramı tiyatronun bilgi ve düşünce süreci olarak eleştiri dünyasındaki yerini bir kez daha belirler…Hiç durmadan yol alıyor tiyatro dün olduğu gibi bugün de. Tiyatro ve tiyatroya dair her şey ufkumuzu genişletiyor. Bu örnekler çoğaltılabilir. Boşuna dememiş Oscar Wilde “sahne sanatın yaşama döndüğü alandır” diye.Hep söylediğim gibi, tiyatronun çok katmanlı yapısı onu hayata dair tartışmaların yaşandığı bir sanat olarak yüceltiyor. Tiyatro, her dönemde özgürlükler adına, sevgiler, acılar ve umutlar adına ortaya koyduğu eserlerle, hele de bizim gibi toplumsal baskının giderek tırmandığı sözde demokrasilerde (!) bir yaratıcılık, bilgilenme, aydınlanma ve düşünme süreci olarak yaşamlarımızın ayrılmaz bir parçası olmak durumunda. Toplumların tiyatro yoluyla bilinçlenmesi hiç kuşkusuz dönemlerin birbirine eklemlenen yaşam soluğu…‘OYUNCULUK KISA AMA KEYİFLİ BİR DENEYİMİMDİ’- Bu arada sevgili Genco Erkal’ın yazdıklarından hareketle mutlaka sormak isterim zira sizi saygıdeğer bir eleştirmen, akademisyen, tiyatro festivali direktörü olarak elbette tanıyoruz ama oyunculuğunuz dile gelmedi pek. Oyuncu olarak ilk kez Dostlar Tiyatrosu’nda sahneye çıkıyorsunuz değil mi? Oyuncu Dikmen Gürün’ü de nasıl sormayız?Oyunculuk ya da oyuncu olma hevesi hayatıma Amerika’da okurken girdi ve hızla da çıktı. Üniversite tiyatrosunda “Medea”da başrol oynamıştım. İyi de eleştiriler aldım yerel basında… Bir iki oyunda daha fena bir performans sergilemedim.Buraya döndüğümde de önce Lale Oraloğlu Tiyatrosu’nda oynadım. Sonra Gen-Ar’a geçtim. Orada da çok güzel bir ekiple iki oyunda rol aldım. Ve Dostlar’a girdim. “Analık Davası”nda küçük bir rolüm vardı. Ama tiyatrolar arasında dolaşırken sebat isteyen bu meslekle sıkı bir bağım olmadığını da anladım. Benim alanım kuramdı. Bir gün içinde kararımı verdim yüksek lisans için Amerika’ya geri döndüm. Kısa ama keyifli bir deneyimdi.Dikmen Gürün’e Yazılar / Kolektif / Doğan Kitap / 590 s. / 2020. Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap EkiSosyal medyada "#KemalizmYokOlacak" provokasyonu: Bakın altından kimçıktı
Sosyal medyada "#KemalizmYokOlacak" provokasyonu: Bakın altından kim çıktı figure > Geçtiğimiz aylarda bir sokak röportajında, Türkiye'de geçim sıkıntısı olmadığını öne sürüp "Tokluk sendromu yaşanıyor" dediği sözleriyle gündem olan Tülay Tarhan isimli AKP'li, Twitter'de "#KemalizmYokOlacak" etiketi açtı. Sosyal medya kullanıcılarından provokatif "kampanya"ya tepki yağdı. Sosyal medyada kimi trol hesaplar tarafından Cumhuriyet'i ve Atatürk'ü hedef alan etiketlerle yapılan paylaşımlar, dün akşam itibariyle açılan "#KemalizmYokOlacak" başlıklı bir etiketle devam etti.Provokatif girişime sosyal medya kullanıcıları, yanıtlarını Atatürk fotoğrafları ile Atatürk'e saygı ve sevgilerini ifade ettikleri paylaşımlarla yanıt verdi.Gün içinde binlerce kişinin tepki göstermesi nedeniyle gündeme taşınan etiketi açan sosyal medya kullanıcısı ise şaşırtmadı. "#KemalizmYokOlacak" etiketi altında arka arkaya paylaşımlar yapan kişi Tülay Tarhan isimli Twitter kullanıcısıydı.İşte Tarhan'ın dün akşam (26 Aralık) günü yapmaya başladığı ve bugün de sürdürdüğü o paylaşımlar:/Archive/2020/12/27/165906600-tulay5.jpg/Archive/2020/12/27/162312910-tulay2.jpg/Archive/2020/12/27/162326253-tulay3.jpg'TOKLUK SENDROMU' DEDİ, AKP'Lİ BAŞKAN TEBRİK ETTİTarhan'ı Türkiye, bir sokak röportajında açlık ve yoksulluk sorununa ilişkin verdiği akıl almaz yanıtıyla hatırlıyor.Tarhan, o röportajın görüntülerinde, “Vatandaş ‘yetmiyor’, ‘kıt kanaat geçiniyorum’ diyor” diyen muhabire “Yeterlidir. Yalan söylüyorlar. Onlar tokluk sendromu yaşıyor” diyerek yanıt vermişti.Tarhan'a bu sözleri üzerinde AKP'li bir belediye başkanından destek de gelmiş, Kars Selim Belediye Başkanı Coşkun Altun, Tarhan'ın sözlerini “Kıymetli Selimli hemşehrimiz Tülay Tarhan hanımefendiye konuşmalarından dolayı tebrik ediyorum. Kendisi Bursa’da ikamet ediyor. Çok iyi bir kardeşimiz” notuyla paylaşmıştı./Archive/2020/12/27/161525368-tulaytarhan.jpg cumhuriyet.com.trİkili devlet!
İkili devlet! figure > Ünlü düşünür Ernst Fraenkel’in İkili Devlet’i; nasyonel sosyalist devlet aklını ve hukuki yapısını çözümleyen, totaliterlik, otoriterlik ve faşizm araştırmalarında klasikleşmiş en önemli eserlerden biri… /Archive/2020/12/27/161025278-ic.jpg“Goethe’nin şiirindeki ‘Ceza da verse, onları sakınsa da, İnsanca bakmak zorunda insanlara.’ sözlerinin, nasyonal sosyalist Almanya’da bulacağı bir yankı yoktur.” Ernst FraenkelDevletin, norm devleti ve önlem devleti olarak var olan iki yüzünü gözler önüne seren ünlü düşünür Fraenkel, İkili Devlet’te, doğal hukuk kavramını irdelerken Schmitt üzerinden köklü bir siyaset ve felsefe eleştirisi de sunuyor. İkili Devlet; nasyonel sosyalist devlet aklını ve hukuki yapısını çözümleyen, totaliterlik, otoriterlik ve faşizm araştırmalarında klasikleşmiş en önemli eserlerden biri…Bir yandan, kendi koyduğu yasa ve kurallara uyan, -en azından “kitabına uyduran”- norm devleti. Diğer yandan, siyasi icaplara göre verdiği keyfî kararlarla yöneten ve herhangi bir normla kendini bağlı saymayan önlem devleti.İkili devlet, bu iki sistemin yan yana var olduğu bir rejim. Kısmen, belirli bir alanın norm veya önlem devletinin hükmü altında olduğu bir tür iş bölümünden söz edilebilir. Fakat çok zaman birbirlerinin ayağına dolanıyorlar, rekabet ediyorlar; yani ne zaman devletin hangi yüzünün kendini göstereceği de belli değil.Toplamda kuşkusuz belirsizliği artıran, yurttaşın geriye kalan güvencelerini de zayıflatan bir “düzen” - hele, asıl kudretin eninde sonunda önlem devletinde olduğu düşünüldüğünde… Ernst Fraenkel, nasyonal sosyalist devletin hukuki karakterini özetle böyle bir çerçeve içinde analiz ediyor.Analizin arka planında, Carl Schmitt’in siyaset ve hukuk felsefesinin köklü bir eleştirisi var. Fraenkel, bu bağlamda doğal hukuk kavramına eğiliyor; Anglosakson ve Alman hukuk geleneklerinin devlet ve özgürlük anlayışı bakımından tarihî bir mukayesesini de yapıyor.İkili Devlet - Diktatörlük Teorisine Bir Katkı / Ernst Fraenkel / Çeviren: Tanıl Bora / İletişim Yayınları / 320 s. Cumhuriyet Kitap EkiBir hayat deneyi!
Bir hayat deneyi! figure > Kutu, gerek para gerek başka korkular nedeniyle insanın alabileceği tüm riskleri ve kararları yazarın geniş hayal gücü ve oldukça sürükleyici bir anlatımla karşımıza çıkarıyor. Zaman ve bellek kavramlarıyla düelloya tutuşan Le Gendre, hem bir ütopya hem bir distopya sunmayı başarıyor. /Archive/2020/12/27/160557796-kapakic1.jpg“İki hayatımız vardır ve ikincisi,yalnızca tek bir hayatımız olduğunu anladığımızda başlar.”KonfüçyusShanel Kay, olgunlaşma sürecinde, bir yazar. Kopuk aile bağları, yanlış evlilik ve meslekteki zorluklar çoğumuzda olduğu gibi onda da yaşama dair korkuları tetikliyor. Henüz kırklarının başında olmasına rağmen, yalnız öleceği ya da yaşlanacağı fikriyle savaşamıyor. O günlerde, büyük bir gizlilik anlaşması içinde, düzenli ve yüksek bir maddi karşılığı olan bir teklifle karşılaşıyor: Sonsuz Gençlik!Sonsuz Gençlik, yaşlanan hücrelerin gelişimini yavaşlatıp kök hücrelerin yayılımını artıran bir serumu “hayatının zirvesinde ve uzun süre müsait olacak” adaylar üzerinde denemek isteyen bir program. Kolay anlaşılır şekilde söylemek gerekirse bu program, kaçınılmaz yaşlılığa kesin bir çözüm sunuyor.Kimi zaman Shanel Kay gibi ben de ölümden ya da yaşlanmaktan korktuğumu hissediyorum. Zamanın ellerimizden yere düşüşünü seyrettiğimiz bir akışın içindeyiz: bir yanda varlığını inkâr edemediğimiz yaşama içgüdüsü, diğer yanda malum bir yok oluş. Herhalde, bir gün hayatın sonlanacağını bilerek yaşama zorunluluğu, beraberinde ölüm veya yaşlanma gibi korkuları getiriyor.“Sonsuz Gençlik” mümkün olsaydı eğer, bunun peşinden gider miyim? Gittiğimde neyi feda etmem gerekir, bu fedakârlığı yapacak cesarete sahip miyim? Üstelik sonuç garantisi yokken… Yazarın düşündürmek istediği sorulardan biri bu belki, kim bilir?/Archive/2020/12/27/160612218-ic2.jpgKUTU’NUN ANIMSATTIKLARIKutu, konusu ve yaptığı göndermelerle ilk olarak Akıl Defteri (Momento, 2000) filmini akla getirse de bana daha çok Deney (The Experiment, 2010) filmini anımsattı. Bilindiği üzere, bu film de daha önce Alman yapımı olarak vizyona giren Deney (Das Experiment, 2001) filminin bir yorumu olarak değerlendiriliyor.Filmde, yine denek olarak insanların kullanılacağı bir psikolojik araştırma yapılıyor. Bu psikolojik-gerilim, büyük bir gizlilik anlaşması ve deneklere ödenen oldukça etkileyici bir katılım bedeliyle bu araştırma için ikna edilen yirmi altı kişinin, süreç içindeki yolculuklarını anlatıyor.Her iki film de psikoloji tarihinde Milgram deneyleri adıyla bilinen, ruhbilimci Stanley Milgram tarafından 1961 yılında yapılan ve o dönemden itibaren çeşitli tepkiler alan araştırmadan esinleniyor.Milgram deneyleri, bir Nazi subayının yargılanma sürecini çıkış noktası alarak, sıradan (yönetilen) insanların kendi vicdanlarıyla otorite arasında kaldıklarında, itaat etmeye “meyilli” olup olmadıklarını ölçmeye çalışıyor. Deneye katılacaklara düzenli bir ödeme yapmayı taahhüt ediyor.BİLİM VE ETİK!En az filmlerdeki sahneler kadar sert geçen bu deney dizisi, bugün hâlâ deneklere yaşattığı duygusal kaygı ve travmalar yüzünden bilimsel deneylerde “etik” kavramı üzerinden tartışılıyor.Benzer türden bir etik tartışmasını, Étaine yani Shanel’in kız kardeşi yapıyor. Aynı zamanda biyolog olan Étaine, diğer tüm olasılıkların ve programın içeriğinin dışında deneklere verilen parayı ve yazar kardeşi Shanel’in para için riskli bir programa kaydoluşunu da sorguluyor.Paranın, gerçek hayatta da kurgu film ve romanlarda yer verildiği gibi önemli bir ikna mekanizması olduğunu zaten biliyoruz. Ancak, bu mekanizmanın kendi hayatlarımızı göz ardı edebileceğimiz bir düzeye gelişi oldukça ürkütücü. Maalesef, 21. yüzyılın göbeğinde alım gücü düşük ülkelerden veya mültecilerden seçilip, para karşılığı ilaç şirketlerine kobay olup hayatını kaybeden binlerce insan olduğunu biliyoruz.Kutu, gerek para gerek başka korkular nedeniyle insanın alabileceği tüm riskleri ve kararları yazarın geniş hayal gücü ve oldukça sürükleyici bir anlatımla karşımıza çıkarıyor./Archive/2020/12/27/160636327-ic3.jpgFRANSA’DAN TÜRKİYE’YE UZANAN HAYAL GÜCÜÇocukluğunda oyuncu, çizer, iç mimar, motosiklet yarışçısı ya da öğretmen olmayı hayal edip ilkgençliğinde de bunların bir kısmını gerçekleştirdikten sonra yazar olmayı seçen Nathalie Le Gendre’ün ilk romanı 2003 yılında yayımlanıyor. Bugün yaklaşık on romanı ve ayrıca GPI - Grand prix de l’Imaginaire’in (Hayal Gu¨cu¨ Bu¨yu¨k O¨du¨lu¨) de sahibi olan üretken yazar, nadir rastlanan ve tedavisi mümkün olmayan bir hastalık nedeniyle uzun süredir tekerlekli sandalye kullanmak zorunda. Ne yazık ki, bir süredir ellerini de kullanamıyor.Yazdıklarının dışında, hayat deneyimiyle de dikkat çeken 1970 doğumlu yazar, Türkçe edebiyata Kutu (Jeunesse eternelle) ile giriş yapıyor. ON8 tarafından yayımlanan roman, Azade Aslan’ın akıcı çevirisi ve Huban Korman’ın dikkat çekici kapak tasarımıyla okura ulaşıyor.Çağdaş Fransız edebiyatının yükselen kalemlerinden Nathalie Le Gendre, Kutu ile bir ihtimalin kapısını aralıyor. Aynı anda hem bir ütopya hem bir distopya sunmayı başarıyor. Roman bittiğinde, zaman kavramına ilişkin pek çok soruyla baş başa kalıyorsunuz. Denebilir ki, Nathalie Le Gendre zaman ve bellek kavramlarıyla düelloya tutuşuyor. Bu düellonun sonucunu öğrenmek isteyen okurlarıysa heyecan ve gerilimle dolu bir yolculuk bekliyor.Kutu / Nathalie Le Gendre / Çeviren: Azade Aslan / ON8 / 2020. Günnur Aksakal BaykanCHP'li Yavuzyılmaz: 'İşte, yandaşolmanın dayanılmaz hafifliği'
Türkçe Haberler En Son Başlıklar CHP'li Yavuzyılmaz: 'İşte, yandaş olmanın dayanılmaz hafifliği' figure > CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, yap, işlet, devret modelinin hazinenin kara deliği, ekonomik krizin nedeni olduğunu belirtirken "Otoyol işinde görevli şirketin kamulaştırma kullanım bedelini ödemediğini yazıyor. Sayıştay yazıyor? 2010-2019 yılları arası 568 milyon TL. 15 Temmuz 2035 yılında köprü kamuya devredilene kadar geçecek sürede oluşacak toplam borç yaklaşık 1,5 milyar TL. İşte, yandaş olmanın dayanılmaz hafifliği" dedi. CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, TBMM Genel Kurulu’nda “yap-işlet-devret” modelini gündeme getirdi. Yavuzyılmaz, modeli “Bu ülkenin tarihinde gördüğü en büyük tezgah” olarak nitelerken şunları söyledi:“İş vatandaşa gelince köprülerin, tünellerin, otoyolların, HGS, OGS geçiş ücretini çatır çatır alan, alamayınca ışık hızıyla icraya veren AK Parti zihniyeti iş yandaşa gelince bakın ne yapıyor? Sayıştay raporlarına bakalım. Karayolları Genel Müdürlüğü 2019 Yılı Sayıştay Denetim Raporu, yap, işlet, devret modeliyle yapılan Gebze-Orhangazi-İzmir, Osmangazi Köprüsü dâhil, otoyol işinde görevli şirketin kamulaştırma kullanım bedelini ödemediğini yazıyor. Sayıştay yazıyor? Ne kadar ödemediği tutar? 2010-2019 yılları arası 568 milyon TL. 15 Temmuz 2035 yılında köprü kamuya devredilene kadar geçecek sürede oluşacak toplam borç yaklaşık 1,5 milyar TL. İşte, yandaş olmanın dayanılmaz hafifliği. Hem Osmangazi Köprüsü'nden yüzde 600 kar et, 9 milyar dolar kar et, 6 köprü parasına 1 köprü yap; sonra da devlete ödenmesi gereken kamulaştırma bedelini ödemeyip üstüne yat. Oh, ne âlâ memleket! Ayıptır, yazıktır, günahtır! Derhâl bu Sayıştay raporunun gereğini yerine getirin.”Yavuzyılmaz, AKP'den önce yapılan köprülerin ve otoyolların resmi ve dini bayramlardaki geçişleri vatandaşa ücretsiz olduğunu fakat AKP döneminde yapılan köprülerin, otoyolların bayramlarda ücretli olduğunu belirtirken, “Köprünün maliyetini zaten vatandaş ödüyor, bir de bayramlarda ücretli geçiyor. Bu konuyla ilgili CHP olarak kanun teklifi verdik, ücretsiz olması için destek verin, cesaretiniz, bu millete sevginiz varsa” dedi. ANKATürk-İş, asgariücretin 3 bin liranınüzerinde olmasınıistiyor
Türk-İş, asgari ücretin 3 bin liranın üzerinde olmasını istiyor figure > Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na getirilecek 3 bin liranın altındaki teklifin çalışanları mutlu etmeyeceğini bildirdi. /Archive/2020/12/27/133549028-ucret-kapak.jpgAtalay, yazılı açıklamasında, yeni yılda geçerli olacak asgari ücret rakamına dair şu ifadeleri kullandı:"İşveren ve hükümet, asgari ücret ile ilgili 3 bin liranın altında bir teklif getirmemelidir. Çünkü 3 bin liranın altındaki teklif, insanları mutlu edecek bir teklif olmaz, çalışanları mutlu edecek bir teklif olmaz. Asgari Ücret Tespit Komisyonu'na 3 bin liranın üzerinde bir teklif getirilmelidir." AAKocaeli genelinde 2 gün su kesintisi: "Derhal bu yanlıştan dönün!"
Kocaeli genelinde 2 gün su kesintisi: "Derhal bu yanlıştan dönün!" figure > TCDD'nin yürüttüğü hızlı tren hattı inşaatı nedeniyle Kocaeli genelinde tam 48 saat sürecek su kesintisi yapılacak. Salgın koşullarında halkı susuz bırakacak kesintiye karşı CHP'den "Sağlığını göz ardı ettiğiniz bu halktan anlayış beklemeyin. Derhal bu yanlıştan dönün!" çağrısı yapıldı. AKP’li Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSU), Türkiye Devlet Demir Yolları’nın (TCDD) Hereke’de yürüttüğü 3’üncü tren hattı inşaatı nedeniyle Yuvacık Barajı’ndan su alan tüm ilçelerde 2 gün boyunca su kesintisi olacağı duyuruldu.Duyuruda “T.C Devlet Demiryolları’nın Hereke’de yürüttüğü 3’üncü hızlı tren hattı inşaat çalışmaları nedeniyle 28 Aralık Pazartesi akşamı saat 23.00’den 30 Aralık Çarşamba günü saat 23.00’e kadar Yuvacık Barajından beslenen hatlarda 48 saat süre ile su kesintisi yapılacaktır” denildi."AKLINIZ NEREDEYDİ?"Salgın koşullarında yapılacak sözkonusu su kesintisine CHP'den tepki geldi. CHP Kocaeli İl Başkanı Harun Yıldızlı, "Tüm kent kamuoyu biliyor ki bu işlem yıllardır seçim dönemi vs. denilerek ertelenmekteydi. Halkı düşünmeyerek yine kolları sıvayanlar koronavirüs salgınının pik yaptığı, önlemlerin arttırıldığı ve hijyenin en önemli olduğu bir dönemde 2 gün boyunca suyu keserek hat taşıma kararı aldı. Bugüne kadar aklınız neredeydi? Derhal bu yanlıştan dönün. Böyle bir süreçte kendi keyfinizce sürekli olarak ertelediğiniz taşıma işini pandemi dönemine getirip, sadece ‘önlem alın' diyerek Kocaeli halkını susuz bırakamazsınız” diye konuştu.Yıldızlı, Twitter hesabından da "Keyfinizce ertelediğiniz hızlı tren peron inşaatını salgın dönemine denk getirip, Kocaeli'de 48 saatlik su kesintisi kararı alıyorsunuz. Sağlığını göz ardı ettiğiniz bu halktan anlayış beklemeyin. Derhal bu yanlıştan dönün!" çağrısı yaptı./Archive/2020/12/27/132502678-hyildizli.jpg cumhuriyet.com.trKayserispor'da Denis Alibec, Gençlerbirliği maçıkadrosundançıkarıldı
Kayserispor'da Denis Alibec, Gençlerbirliği maçı kadrosundan çıkarıldı figure > Kayserispor'un Rumen futbolcusu Denis Alibec, sakatlığı nedeniyle Süper Lig'in 15'inci haftasında yarın deplasmanda oynayacakları Gençlerbirliği maçı kadrosundan çıkarıldı. HES Kablo Kayserispor'un Rumen futbolcusu Denis Alibec, sakatlığı nedeniyle Süper Lig'in 15'inci haftasında yarın deplasmanda oynayacakları Gençlerbirliği maçı kadrosundan çıkarıldı.Kayserispor Kulübü tarafından yapılan açıklamada, "Futbolcumuz Denis Alibec, Gençlerbirliği maçı hazırlıkları kapsamında yapılan son antrenmanda yaşadığı kasık ağrısı nedeni ile maç kadrosuna dahil edilmemiştir. Oyuncumuzun tedavisine başlanmış olup, yapılacak olan detaylı incelemeler neticesinde durumu netlik kazanacaktır" ifadelerine yer verildi. DHA