News - Haberler
Erdoğan'dan AA'ya 'Berat Albayrak' talimatı
Erdoğan'dan AA'ya 'Berat Albayrak' talimatı Sözcü gazetesi yazarı Deniz Zeyrek bugünkü köşe yazısında, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak'ın istifasını ve medyanın neden bunu haber yapamadığını yazdı. Zeyrek, "Albayrak'ın danışmanları normal zamanlarda 'muhalif' diye etiketleyip muhatap dahi olmadıkları gazetecilere bile 'istifa doğru' bilgisini ulaştırırken AA'ya bu bilgiyi vermediler mi? Tabii ki verdiler. Hatta Anadolu Ajansı'nın bir an önce istifa haberi geçmesi için görüşmeler yaptılar. Ancak Anadolu Ajansı yöneticileri Cumhurbaşkanlığı'ndan teyit almadan haberi geçmediler. Ajans yönetiminin iletişimde olduğu Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı AA yönetimine 'bizden haber bekleyin' bilgisini verdiler. Öğrendim ki bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Anadolu Ajansı'nın haber yapmasına karşı çıkmış" ifadesini kullandı. Deniz Zeyrek yazısında şunları kaydetti: Öğrendim ki bizzat Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Anadolu Ajansı'nın haber yapmasına karşı çıkmış.Ben bu bilgileri ilk duyduğumda Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konunun haber yapılmasına “istifayı reddetme ihtimali” nedeniyle karşı çıktığını düşünmüştüm.Ancak biraz daha soruşturunca, Erdoğan'ın asıl kaygısının başka olduğunu anladım.Anımsarsınız, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da benzer bir şekilde sosyal medya üzerinden istifa ettiğini duyurmuş, konu medyaya yansıyınca, önce sosyal medya üzerinden, sonra AK Parti ve MHP tabanlarından, hatta MHP lideri Devlet Bahçeli'den Cumhurbaşkanı'na çok güçlü bir “istifayı kabul etmeyin” çağrısı gelmişti. Erdoğan da Soylu'nun istifasını reddetmişti.Albayrak'ın benzer adımı medyaya geniş bir şekilde yansısaydı, peşi sıra da AK Parti ve MHP tabanından “istifayı reddet” kampanyası gelebilirdi.Cumhurbaşkanı bu durumu öngörmüş olsa gerek, “bu yöntem yol haline gelmesin” düşüncesiyle haber yapılmasını istemedi. cumhuriyet.com.trVakıfBank, Sultanlar Ligi’nde 30 maçtır kazanıyor
VakıfBank, Sultanlar Ligi’nde 30 maçtır kazanıyor Korona virüs pandemisi nedeniyle Türkiye Voleybol Federasyonu tarafından tescil edilen 2019-2020 Sultanlar Ligi’ni 63 puanla ’Lider’ bitiren ve son iki sezonun şampiyonu olan VakıfBank Kadın Voleybol Takımı, 2020-2021 Misli.com Sultanlar Ligi’ne fırtına gibi başladı. Ligde oynadığı 13 karşılaşmayı da kazanarak liderlik koltuğunda oturan sarı-siyahlılar, ligdeki galibiyet serisini 30 maça çıkardı.2 Kasım 2019’dan bu yana ligde oynadığı 30 maçı da kazanan sarı-siyahlılar, bu mücadelelerin 24’ünü 3-0’lık skorla aldı. 30 maçlık galibiyet serisinde toplamda 3.473 sayı üretti. 2020-2021 sezonunda VakıfBank dışında ligde namağlup takım bulunmuyor. 375 gündür yenilmeyen VakıfBank, Sultanlar Ligi’nde 38 puanla liderlik koltuğunda oturuyor.VakıfBank’ın 30 maçlık galibiyet serisi:VakıfBank - Beylikdüzü: 3-0Nilüfer Bld - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Karayolları: 3-0Beşiktaş - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Galatasaray: 3-1Eczacıbaşı - VakıfBank: 0-3Aydın BŞB - VakıfBank: 1-3VakıfBank - PTT: 3-0THY - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Yeşilyurt: 3-0VakıfBank - Fenerbahçe: 3-1Beylikdüzü - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Nilüfer Bld: 3-1Karayolları - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Beşiktaş: 3-0Galatasaray - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Eczacıbaşı: 3-0Karayolları - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Aydın BŞB: 3-0THY - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Galatasaray: 3-0Beylikdüzü - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Yeşilyurt: 3-0Beşiktaş - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Kuzeyboru: 3-1VakıfBank - Fenerbahçe: 3-0Eczacıbaşı - VakıfBank: 2-3VakıfBank - Nilüfer Bld: 3-0PTT - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Çan Gençlik Kale: 3-0 cumhuriyet.com.trVakıfBank, Sultanlar Ligi’nde 30 maçtır kazanıyor
VakıfBank, Sultanlar Ligi’nde 30 maçtır kazanıyor Sultanlar Ligi’nde 13’te 13 yapan VakıfBank Kadın Voleybol Takımı, ligdeki galibiyet serisini 30 maça çıkardı. 2 Kasım 2019’dan bu yana ligde oynadığı 30 karşılaşmayı da kazanan sarı-siyahlılar, bu maçların 24’ünü 3-0’lık skorla aldı.Korona virüs pandemisi nedeniyle Türkiye Voleybol Federasyonu tarafından tescil edilen 2019-2020 Sultanlar Ligi’ni 63 puanla ’Lider’ bitiren ve son iki sezonun şampiyonu olan VakıfBank Kadın Voleybol Takımı, 2020-2021 Misli.com Sultanlar Ligi’ne fırtına gibi başladı. Ligde oynadığı 13 karşılaşmayı da kazanarak liderlik koltuğunda oturan sarı-siyahlılar, ligdeki galibiyet serisini 30 maça çıkardı.2 Kasım 2019’dan bu yana ligde oynadığı 30 maçı da kazanan sarı-siyahlılar, bu mücadelelerin 24’ünü 3-0’lık skorla aldı. 30 maçlık galibiyet serisinde toplamda 3.473 sayı üretti. 2020-2021 sezonunda VakıfBank dışında ligde namağlup takım bulunmuyor. 375 gündür yenilmeyen VakıfBank, Sultanlar Ligi’nde 38 puanla liderlik koltuğunda oturuyor.VakıfBank’ın 30 maçlık galibiyet serisi:VakıfBank - Beylikdüzü: 3-0Nilüfer Bld - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Karayolları: 3-0Beşiktaş - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Galatasaray: 3-1Eczacıbaşı - VakıfBank: 0-3Aydın BŞB - VakıfBank: 1-3VakıfBank - PTT: 3-0THY - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Yeşilyurt: 3-0VakıfBank - Fenerbahçe: 3-1Beylikdüzü - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Nilüfer Bld: 3-1Karayolları - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Beşiktaş: 3-0Galatasaray - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Eczacıbaşı: 3-0Karayolları - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Aydın BŞB: 3-0THY - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Galatasaray: 3-0Beylikdüzü - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Yeşilyurt: 3-0Beşiktaş - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Kuzeyboru: 3-1VakıfBank - Fenerbahçe: 3-0Eczacıbaşı - VakıfBank: 2-3VakıfBank - Nilüfer Bld: 3-0PTT - VakıfBank: 0-3VakıfBank - Çan Gençlik Kale: 3-0 İHAKarşıyaka'nın gol makinesi Hakan Kuş
Karşıyaka'nın gol makinesi Hakan Kuş Bu sezon yalnız ilk hafta Isparta 32 Spor ve son maçta Çatalcaspor deplasmanında skor üretemeyen Hakan Kuş, üst üste 5 maçta ise gol atmayı başarıp kariyerinde bir ilki yaşadı. 2012 yılında profesyonelliğe geçtiği transfer yasaklısı Karşıyaka'da Can Erdem'in ayrılışı sonrası 2017-18 sezonunun ikinci yarısından itibaren sürekli ilk 11'de forma giymeye başlayan, suskun kaldığı dönemlerde eleştiri oklarının hedefi olan Hakan, bu sezon takımın 7 maçta attığı 14 golün neredeyse yarısını tek başına üretti. cumhuriyet.com.trAtama kararlarıResmi Gazete'de
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Atama kararları Resmi Gazete'de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan imzasıyla yayımlanan atama kararlarına göre, Adalet Bakanlığında açık bulunan adalet başmüfettişliklerine, Kerem Kerim Arslan, Berkay Altuğ, Mehmet Oğraş ve Semih Çayönü atandı.Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı Sigorta Primleri Genel Müdürü Ahmet Açıkgöz görevden alındı, yerine Savaş Alıç getirildi.Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü 12. Bölge Müdürlüğüne 22. Bölge Müdürü Tamer Taşkıran, 22. Bölge Müdürlüğüne İsmail Ertürk ve 3. Bölge Müdürlüğüne Yusuf Meşhur atandı.Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü 1. Hukuk Müşaviri Ali Rıza Gök görevden alındı. Bu suretle boşalan 1. Hukuk Müşavirliğine Hikmetullah Arvas getirildi. Türkiye Elektrik İletim AŞ Genel Müdürlüğünde açık bulunan Genel Müdür Yardımcılığına Deniz Coşkun atandı. KÜLTÜR VE TURİZM BAKANLIĞI Kültür ve Turizm Bakanlığında açık bulunan Bilecik Kültür ve Turizm Müdürlüğüne Serkan Bircan, Çanakkale Kültür ve Turizm Müdürlüğüne Murat Yılmaz, İzmir Kültür ve Turizm Müdürlüğüne Murat Karaçanta, Kırıkkale Kültür ve Turizm Müdürlüğüne Bitlis Kültür ve Turizm Müdürü Ramazan Gencan ile Niğde Kültür ve Turizm Müdürlüğüne Alper Lütfi Göncü atandı. Adana Kültür ve Turizm Müdürü Sabri Tari görevden alındı.MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI Milli Eğitim Bakanlığında açık bulunan Bilecik Milli Eğitim Müdürlüğüne Mustafa Sami Akyol, Kırklareli Milli Eğitim Müdürlüğüne Hüseyin Kalkan getirildi. Zonguldak Milli Eğitim Müdürlüğüne Yalova Milli Eğitim Müdürü Ali Tosun, Yalova Milli Eğitim Müdürlüğüne Abdülaziz Yeniyol atandı.Sağlık Bakanlığında açık bulunan başmüfettişliklere Eda Karataş ve Mesut Ük getirildi.SANAYİ VE TEKNOLOJİ BAKANLIĞISanayi ve Teknoloji Bakanlığında açık bulunan Kalkınma Ajansları Genel Müdür Yardımcılığına Mustafa Işık, Metroloji ve Sanayi Ürünleri Güvenliği Genel Müdür Yardımcılıklarına Hasan Hüseyin Mutlu ile Sıdıka Çiğdem Kanmaz, Çankırı Müdürlüğüne Emrullah Celepverdi, Zonguldak Müdürlüğüne Yaşar Karaman atandı.Tarım ve Orman Bakanlığında açık bulunan Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğüne Dursun Kelkit, Bartın Tarım ve Orman Müdürlüğüne Yasin Önder getirildi.Ticaret Bakanlığında açık bulunan ticaret müfettişliklerine, yeterlik sınavında başarı gösteren ticaret müfettiş yardımcıları Osman Akkor, Adem Demirci, Cengiz Soylu, Selçuk Deligöz, Göksel Çetinkol ve Emin Özer atandı. AAProf. Bulut: Geçkalınmasın
Prof. Bulut: Geç kalınmasın ABD merkezli Pfizer ile Almanya merkezli BioNTech şirketinin beraber hazırladığı ve Türkiye’de faz 3 çalışmaları süren koronavirüs aşısının yüzde 90 başarıya ulaştığı açıklandı. Söz konusun aşıyla ilgili ülkeler sipariş sırasına girerken, ABD 100 milyon doz, Avrupa Birliği ise, 300 milyon doz satın alacağını duyurdu. TTB Genel Sekreteri Prof. Dr. Vedat Bulut, “Eğer raporlar sunulur ve onaylanırsa, aşının alımı için protokol yapılmasında hiçbir sıkıntı yok” dedi. Aşı için ön alım yapılabileceğini belirten Bulut, “Diğer ülkeler bunu yaptı. Türkiye’nin de bu aşamada sıraya girmesinde yarar var. Aksi takdirde zengin ülkeler alır diğerleri alamaz” dedi. Aşının kişilere 2 doz verildiğine dikkat çeken Bulut, “Eğer 40 milyon kişiyi riskli kabul edersek 80 milyon aşıya ihtiyaç olacak. Toplumsal bağışıklık elde edilebilmesi için şimdiden anlaşma olması lazım. 1 milyon 800 bin doz yeterli olmaz. Bu aşıda da miktarın risk gruplarına göre belirlenerek alınması lazım. Bir ön protokolle şimdiden en az 40-50 milyon doz için sıraya girilmesi gerekiyor. Ön anlaşmalarda bir para ödenmesi gerekmiyor” dedi. Sarp Sağkalİkiüniversitedençarpıcıİzmir depremi raporu: Facia göz göre göre geldi!
İki üniversiteden çarpıcı İzmir depremi raporu: Facia göz göre göre geldi! Gazi Üniversitesi Deprem Mühendisliği Uygulama ve Araştırma Merkezi ile İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), İzmir depremine ilişkin raporlarını tamamladı. Binaların hasar ve göçme nedenleri anlatılan Gazi Üniversitesi’nin raporunda, hasar/göçme nedenlerinin bu depreme özel olmadığı, hasar/göçme nedenlerinin diğer birçok depremdekiyle aynı olduğuna dikkat çekildi. Raporda, “Bu durumun önüne mutlak suretle geçilmeli. Bu noktada yapılabilecek en iyi iki seçenek ya yapıların güçlendirilmesi ya da kentsel dönüşüm çerçevesinde yıkılıp aynı veya farklı bir yerde yeniden yapılmasıdır” denildi. Binaların göçme nedenleri sıralanan İTÜ’nün raporunda ise yetersiz malzeme özellikleri, kolon - kiriş birleşim bölgelerindeki sorunlar, kısa kolonlar, yumuşak zayıf katlar ve yerel zemin koşullarının olumsuz etkisi gibi konulara değinildi.DENETİM YETERSİZGazi Üniversitesi’nin raporuna göre, uzmanlardan oluşan heyet, göçen ve hasar oluşan binalarda beton kalitesi ve donatı yetersizliği, izinsiz tadilatlar ve bölgedeki zemin özelliklerinin dikkate alınmadığını tespit etti. Yapı kusurlarının oluşmasının “Denetimin niteliği ve yetersizliğinin” mutlak bir göstergesi olduğu anlatılan raporda özetle deprem güvenliği için kentsel dönüşüm, bina deprem yönetmeliğinin uygulamasının sağlanması ile imar kanunu ve yönetmeliklerindeki değişiklikler konusunda çalışma yapılması öngörüldü. İTÜ’nün raporunda ise özetle binalarda yapılan kontrolsüz tadilatlara dikkat çekilerek “Mevcut yapı stokunun önemli bir bölümünde gerekli önlemler alınmadan 1-3 kata ulaşan kat eklemelerinin olduğu çoğu zaman görülmektedir. Önceki imar afları genelde bu şekilde sonuçlanmıştır” denildi. Hazal Ocak155 gün sonra tahliye edilen gazeteci Yıldız, yaşadıklarınıCumhuriyet’e anlattı: 'Hukuk için utançverici'
155 gün sonra tahliye edilen gazeteci Yıldız, yaşadıklarını Cumhuriyet’e anlattı: 'Hukuk için utanç verici' “Askeri casusluk” suçlamasıyla gözaltına alınıp “devletin gizli bilgilerini açıklama” suçlamasıyla tutuklanan gazeteci Müyesser Yıldız, Sincan Cezaevi’ndeki 5 ayını ve davaya ilişkin değerlendirmelerini Cumhuriyet’e anlattı.- Yaşadığınız son 155 günü ve dava sürecinizi nasıl özetlersiniz?Bizimki bir dava değildi. Keyfi olarak yapılmış, birilerini tatmin etmek ve sadece beni cezalandırmak için tanzim edilmiş bir dosyaydı. Dava demeye bile dilim varmıyor. Davada sağlam bir iddia, belge gibi şeyler olur. Bir gazetecinin 10-15 tane telefon konuşmasını alt alta koymuşlar, buna da önce “askeri casusluk” dediler, sonra da kılıfına uyduramadılar, “devletin gizli bilgilerini ifşa etmek” dediler. Zaten iddianame çıkar çıkmaz adını koymuştum. Bu bir intikamnameydi. Birileri intikam almaya çalıştı ama ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Ya da bilerek yaptılar... O kadar rahatlar ki... Türkiye’de artık “gücü yeten yetene” sistemi olduğu için bana da “Biz seni aldık, içeri koyduk, sıçra da boyuna bakalım” dediler. Ben de 5 ay boyunca mücadelemi verdim. Kimseden bir şey bekleyerek bu duruşmaya çıkmadım. Zaten umurumda da değildi. Başkaları için de kendim için de hukuk mücadelesi veriyorum. Bu dosyanın Türk hukuk tarihi arşivine girmesi ayıptır. Aslında bu dosyanın yok edilmesi lazım, çünkü bir utanç belgesi.‘HUSUMET CEPHESİ’- Tutuklanmanızın nedenini “Yazılmamış 15 Temmuz kitabının peşine düştüler” diye açıklamıştınız...Bütün yollar oraya çıkıyor. Zaten intikamname çıkınca dosyaya girenleri gördük, Emniyet’in, MİT’in ve Genelkurmay’ın başka hesabı var. Bunların kesiştiği nokta da 15 Temmuz. Karşımda özellikle 15 Temmuz kaynaklı bir husumet cephesinin oluştuğunun farkındayım. Ama ben takip etmeye ve araştırmaya devam edeceğim. Takibe alındığımı da dinlendiğimi de biliyordum. Ama ispatlama şansım yoktu. MİT, dosyaya gönderdiği kâğıt parçasıyla beni çok önceden hedefe koyduğunu ortaya çıkardı. Keza Emniyet de dosyadaki “Bunun görüşmeleri dikkat çekici, soruşturmayı genişletelim” diye yazdığı fezlekeyle kendi eliyle beni yasadışı biçimde izlediğini ispatladı. Son dönemde kamuoyu gündemine gelmem, tamamen 15 Temmuz haberlerimle ilgilidir. Ben gazeteciyim, 15 Temmuz’u, birilerinin önüme koyduğu şekilde kabul etmek zorunda değilim. Sorarım, sorgularım... Üstünkörü geçiştirildiği kanaatindeyim. 15 Temmuz soruşturulmalı. Gerçek sorumlular hâlâ dışarıda. En büyük suçum 15 Temmuz’u sorgulamak. “Biz böyle sunduk, sen de böyle kabul edeceksin” dedikleri için bu süreç yaşandı.- Bugünden sonra ne yapacaksınız? Kısa bir tatil mi, yoksa projelere devam mı?Çıktıktan bir gün sonra hemen Anıtkabir’e gittim. 10 Kasım’a denk geldi. Tatil yapmayı düşünmüyorum. Süratle biriken haberler vardı, onları araştırıp yazmaya devam etmem lazım. Proje için kafamda henüz netleştirdiğim bir şey yok. 15 Temmuz davalarını takip etmeye devam edeceğim.‘İTİBARSIZLAŞTIRMA ÇABASI’- 9 yıl önce OdaTV davasında tahliye olduğunuzda “Niye alındım, niye bırakıldım” diye sormuştunuz. Bu kez de aynı soruyu sordunuz mu?Tutuklanmam da gözaltına alınmam da siyasi bir karardı. Tıpkı 9 yıl önceki gibi. Gerçek bir “yargılama” sonucu bırakılmadığıma eminim. Siyasete zarar verip vermediğimi bilemem ama cezaevinde bulunduğum her gün hukuka zarar veriyordu. Girişime de çıkışıma da kimin karar verdiğini bilmiyorum. Ama bunu hiç umursamadım. Kimseden de bir şefaat beklemedim. Keyfi olarak 5 ay önce tutukladılar, şimdi “Beni bıraktılar” diye sevinecek halim yok. Oraya da tahliye için gitmedim, sadece söyleyeceklerim vardı. Bizim ne yapıp edip ülkeyi “hukuksuzluk anaforundan” çıkarmamız gerek. Yaklaşık 40 yıllık gazeteciyim, beni ajanlıkla suçladılar. Bu derece aşağılık bir suçlama olamazdı, buna göre mualemele gördüm, evim basıldı, “Seni yatırır kelepçeleriz” dediler. TSK’yi yönetenlere eleştirilerim olabilir ama ben bugüne kadar TSK’ye canhıraş sahip çıkmış bir insanım. Askeri casuslukla suçlamak, beni itibarsızlaştırma çabasıydı. Bunu kabul etmem mümkün değil. 60 yaşıma üç sene kaldı. Bu ülkeyi böyle devralmadık. Kalan ömrümü Türkiye’nin yeniden hukuk devleti olması için mücadeleyle geçireceğim.‘KİTAPLARIM VE NOTLARIM’- 155 gün sonra Sincan’dan çıkarken bavulunuzda neler vardı?Sadece kitaplarım ve notlarım... Kıyafetim zaten üç beş taneydi. Toparlanmam biraz zor oldu, çünkü tahliye beklemiyordum... O nedenle geç çıktım, hazırlığımı hiç “çıkmaya” göre yapmamıştım. İçerideydim ama özellikle Akıncı Üssü davasındaki kritik savunmaları getirttim. Onların üzerinde çalıştım. 15 Temmuz’dan bu yana -abartmıyorum- milyon sayfa iddianame ekleri okudum. Binlerce celse duruşma izlemiştim. İçeride de yine binlerce sayfa savunma okudum. Çalıştım. Onlar arasından bana gerekli notları ayırdım. Dışarıya da sadece onlarla çıktım.- Türkiye gündeminin çok yoğun olduğu bir zamanda çıktınız, bir bakan istifası var... Gündemi nasıl değerlendiriyorsunuz?Uzun süre resmi bir açıklama yapılmadı. Çok tuhaf bir durum. Türkiye, “Resmi bir açıklama yapılabilir, onun dışındakiler casusluk ya da devlet suçu” haline geldi. İstifa edip etmediğini bazı gazeteler dışında kimse yazmaya bile cesaret edemedi. Kamuoyunda nabız ölçülerek istifa kabul edip etmemeye karar veriliyor.‘ÜFÜRÜKTEN BİR DAVA HALİNE GELDİ’- 9 yıl önceki tutukluluğunuzla bugün arasında bir fark var mıydı?Hemen hemen hiçbir fark yoktu. Türk yargısı o yaşanan süreçten ders çıkarmak yerine adeta onun kötü bir taklitçisi oldu. Maalesef bomboş iddialarla yargılanıyoruz. Daha vahimi, FETÖ döneminde dosyaya birtakım sahte bilgi-belgeler konuyordu. Bilgisayarlarımız ele geçirilip içine bir şeyler yükleniyordu. Bunların sahteliğini ispatlayana kadar bayağı bir süre geçmişti. Bugünkü davada ise dosyada hiçbir şey yok, sadece telefon konuşmaları var. Astsubay da mahkemede “Söylediklerim üfürükten, salladım” dedi. Dava resmen “üfürükten” bir dava haline geldi. Ama devam ediyor. Mahkeme başkanının İsmail Dükel’e ve astsubaya sorduğu sorular utanç vericiydi. “Niye konuştunuz” diye ısrarla sordu. Kafalarında öyle bir imaj var ki gazeteci bir öcü. Gazeteciyle kimse görüşüp konuşmaz. Öyle bir şey yok... Gazeteci herkesle görüşür ve her şeyi konuşur. Gazeteciyi bir robot olarak görüyorlar.SAVCI TAHLİYEYE İTİRAZ ETTİCumhuriyet Savcısı İrfan Sert, Müyesser Yıldız’ın adli kontrol şartının yetersiz kalacağını belirterek, tahliye kararına itiraz etti. Yıldız hakkında tutuklamaya yönelik yakalama kararının çıkartılmasını talep eden savcılık, talebinin kabul edilmesi halinde itirazının incelenmesi için dosyanın Ankara 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesini istedi. Sena YaşarCHP’li Emir, yatay geçişskandalıiçin YÖK'üsorumlu tuttu
CHP’li Emir, yatay geçiş skandalı için YÖK'ü sorumlu tuttu ÖSYS ve YKS puanı düşük olmasına karşın bazı öğrencilerin yurtdışı kaydını kullanarak Türkiye’deki puanı yüksek bölümlere yatay geçiş yapmasının altından YÖK’ün 29 Mayıs 2020’de gönderdiği “tarih sınırlamasız resmi yazısı” çıktı. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, “YÖK, 27 Mayıs günü yaptığı toplantıda pandemi koşullarını gerekçe göstererek yurtdışında eğitim gören öğrencilerin Türkiye’deki üniversitelere yatay geçiş yapabilmesine yönelik bir karar aldı ve 29 Mayıs tarihinde de resmi yazı ile bu kararı üniversite rektörlüklerine bildirdi. Ancak kayıt koşulları sıralanırken yazıda herhangi bir tarih sınırlaması belirtilmediğinden bu tarihten sonra kayıt yaptıranlar için de yatay geçişin önü açılmış oldu” dedi. Emir, YÖK’ün olayın ortaya çıkmasının ardından yeni bir yazıyla suçu rektörlüklere attığını belirterek 27 Mayıs tarihinden sonra yapılan başvuruların kabul edilmemesini istediğine işaret etti.‘PLANLI HAREKET’Emir, şunları dile getirdi: “Büyük ihtimalle bu tarih eksikliği bilinçli bir tercihin sonucuydu. Yatay geçiş olanağı getiriyorsanız niye ÖSYS ve YKS kriterini kaldırıyorsunuz? Belli ki hülle ile yatay geçiş yaptıracağınız gençlerin yeterli puanı da almayacağını biliyorsunuz. Yani planlayarak ve belirli gençler faydalansın diye bir boşluk bırakılmış, fark edilince de yanlışlık olmuş diyorlar. Yüz binlerce üniversite öğrenci adayının yıllarca alın teri dökerek kendi emeğiyle girmeye hak kazandığı tıp, diş hekimliği, eczacılık, hukuk, öğretmenlik, mühendislik ve mimarlık bölümlerine bu kişiler yerleştirilmiş oldu.” Mahmut LıcalıKafkaslar’daki yeni denklemde Türkiye var, Fransa ve ABD yok
Kafkaslar’daki yeni denklemde Türkiye var, Fransa ve ABD yok Sorosvari bir gösterişle iktidara gelen Nikol Paşinyan, yalnızca kendisi kaybetmedi, ülkesine de kaybettirdi. Gelinen noktada kaybedenlerin listesi biraz daha uzun. Seçim işlerine boğulmuş ABD, ülke içinde yönetim zayıflığı gösteren Fransa, Karabağ sorununu kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak hedefiyle oluşturulan Minsk Grubu’nun varlığı artık anlamsız... Kafkaslar’da belirleyici aktör bir kez daha kendini gösterdi: Rusya. Azerbaycan ile Ermenistan arasında süren çatışmalarda, her ne şekilde olduysa bir Rus helikopteri Ermenistan’da düşürüldü. Azerbaycan düşürdüğünü kabul etti, tazminat ödeyecek. Ateşkes girişimi zaten Türkiye ile Rusya arasında pişirilmişti. Helikopterin düşürülmesi hızlı bir ilerlemenin de aracı oldu. Ermenistan, Rusya’nın Kafkaslardaki “garnizon devleti”ydi. Şimdi “karakol devleti”ne dönüştü. Yani seviye düştü. Karabağ Ermenistan’ın kontrolündeydi, artık değil. Rusya askeri polis yerleştiriyor. Moskova’nın kazandığı bu konum Rusya’ya, Ermenistan’ın çifte araçla kontrol edilmesi, Azerbaycan’ın dengelenmesi olanağı tanıyacak. Rusya “yerini bir kez daha işaretledi”, Kafkaslara kimsenin girmesine izin vermeyeceğini ilan etti.AZERBAYCAN’IN BAŞARISIGünümüzde Kafkaslar’da devlet olmak, Batı Avrupa’da devlet olmak gibi değil. Azerbaycan, bağımsızlığını kazanmasından sonra geçen dönemi boşa harcamadığını Karabağ’daki son çatışmalarda ortaya koydu. Ordu eğitmiş, donatmış, hazırlamış. Diplomatik dengeleri de iyi okudu, değerlendirdi, oluşan fırsatı kaçırmadı. Ancak Karabağ’ın tamamen işgalden kurtarılamadığı da bir gerçek. Buna da Rusya’nın göz yumması beklenmiyordu zaten... İlham Aliyev’e dışarıdan, “demokrasi” eleştirisi yapmak o kadar da iyi niyetli değil. Çünkü savunulan “demokrasiyi”, uzlaşmanın sağlandığı gece Erivan’da yaşananlarla gördük: Parçalanmışlık, kaos, karmaşa... Azerbaycan, kalan Karabağ topraklarını işgalden kurtarmak için her an hazır olmalı. Çünkü Ermenistan’daki egemen anlayış, her an bu fırsatı sunma potansiyelini fazlasıyla barındırıyor.‘ARTSAH KARABASANI’Olmaza âşık bir ülke. Bu yüzden çok şey kaybetti, kaybediyor. Ermenistan ve Başbakanı Paşinyan, son dönemde yeni bir rüya gördüler: Artsah Cumhuriyeti. Bunun karabasana dönüşeceğini, kendilerinden başka herkes tahmin ediyordu. Her seferinde kendilerini tüm dünyadan yalıtıp, Moskova’ya daha kalın zincirlerle bağlıyorlar. Olmayacak iddiaları nedeniyle petrol boru hattı, doğalgaz boru hattı ve demiryolu hattının Gürcistan’dan geçmesine neden oldular, dışlandılar. Şu an yalnızlığın simgesi durumundalar. İşgal altında tuttukları Azerbaycan topraklarını viraneye çevirdiler. Karabağ’a yığdıkları demode silahlar ölümden başka bir şey getirmedi. Yenilgiyle, gelecek on yıllarını kaybettiler.TÜRKİYE’NİN ROLÜAnkara bir ucundan Karabağ denklemine girmiş görünüyor. Bir kere ateşkesin altyapısını Moskova ile oluşturdu. Barış gözlemcisi olarak kurulacak mekanizmada yer alacak. Ermenistan’ın savaşarak aldığı üç bölgeden çekilmesini denetleyecek. Nesnelliğe dayalı Rus dış politikası da “Türkiye’nin konumunu” kabullenmiş durumda. Karabağ konusunda gösterilen nesnel dış politika anlayışı, zaman yitirmeden Mısır ve Suriye’de de uygulanmalı. Sertaç EşUzmanlardan Kafkasya yorumu: 'Statüko temelden sarsıldı'
Uzmanlardan Kafkasya yorumu: 'Statüko temelden sarsıldı' Karabağ’da 44 gün süren çatışmalar sonunda Ermenistan’ın yenilgiyi kabul ederek Karabağ’ın etrafındaki rayonlardan çekilmeyi kabul etmesi ve Karabağ’ın Ermenistan kontrolündeki bölümüne Rus barış gücü konuşlandırılmasının kararlaştırılmasıyla Kafkasya’da statükonun temelden sarsıldığına dikkat çekiliyor. Uzmanlar Kafkaslarındaki son gelişmeleri değerlendirdi:KARABAĞ, AZERBAYCAN’IN PARÇASI OLARAK KABUL EDİLECEKPROF. DR. MİTAT ÇELİKPALA:Bu süreç, Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünü teyit edecek görüşmelere dönecek. Bu işin gittiği yer, Karabağ’ın Azerbaycan içinde bir özerk bölge olmasına doğru taşınacak. Şuşa’nın düşüşünden itibaren Rus tarafı süreci dondurmak istedi, o anlaşılıyor. Ermenistan teslim olmasa ve mücadeleye devam etmeye kalksaydı Azerbaycan’ın Hankendi de dahil Karabağ’ın tamamını ele geçireceği belli olmuştu. Bu da bölgedeki Ermeni nüfusun burayı terk etmesi sonucunu doğuracaktı. Anlaşılan o ki Paşinyan yönetimi ‘Tamam burada duracağız’ dedi, o denince de Rusya bu işe müdahil oldu. savaşın mutlak kaybedeninin Ermenistan Karabağ’daki statüko temelden sarsıldı. Ermenistan, Karabağ’ı Azerbaycan’ın bir parçası olarak kabullenmek zorunda kalacak. Karabağ’da şimdiye kadar Türkiye statükoyu değiştirmeye, Rusya ise statükoyu korumaya çalışıyordu. Şimdi bu statüko kırıldı, sahada Rusya’nın istediği olmadı. Rusya’nın Kafkasya’daki bütün denklemi değişti. Türkiye burada belirleyici bir aktör. Ama bunun devamlılığı nasıl olur, bu diplomasinin doğru yürütülmesine bağlı. Ankara’nın buradaki hassasiyetleri çok iyi yönetmesi, meselenin Suriye’ye ya da Libya’ya benzer hale dönüşmemesi lazım. Bu anlaşma, Karabağ’ın nihayetinde Azerbaycan toprağı olacağını Rusya’nın kabul ettiğini gösteriyor.BAKÛ’NUN ÜZERİNDEKİ RUSYA ETKİSİ BÜYÜK ÖLÇÜDE ARTTIEMEKLİ BÜYÜKELÇİ FARUK LOĞOĞLU:Anlaşma meseleye nihai çözüm getirmiyor. Ermenistan’dan sonra Azerbaycan topraklarında da Rus askeri varlığı en azından 5 yıllığına kalıcı hale getiriliyor. Rusya, attığı bu adımla meselenin askıda kalmasını sağlamış durumda ve bunu sağlarken bir eli Ermenistan üzerindeydi, diğer eli de Azerbaycan üzerinde olmuş oluyor. Ermenistan’ın Moskova’ya tamamen bağımlı olduğunu, Azerbaycan üzerinde de önemli ölçüde etkisi olduğunu söylüyordum, şimdi bu anlaşmayla Azerbaycan’ın üzerindeki Rusya etkisi artmış durumda. Azerbaycan’ın kazancı büyük, ancak nihai hedefe ulaşmış değildir. Rusya, bu anlaşmayla meselenin tarafı olan diğer ülkeleri, tabii Türkiye’yi çok ustaca büyük ölçüde meselenin dışında tutmuş oldu. Azerbaycan psikolojik üstünlük elde etti. Ama şimdi bu süreç durunca Azerbaycan’da da başka değerlendirmeler gündeme gelecektir. Fakat sağlıklı değerlendirme yapabilmek için bekleyip Rus askerlerinin bölgeye yerleşmesini, sürecin işleyişini görmek gerekiyor.AZERBAYCAN, SİYASİ HEDEFLERİNİ GERÇEKLEŞTİRECEK ZAFER KAZANDIEMEKLİ TUĞGENERAL ALİ ER:İşgal altındaki toprakların tamamı Azerbaycan’a geçmemiştir ancak Azerbaycan, siyasi hedeflerini gerçekleştirecek askeri zafer kazanmıştır. Rusya, bölgede inisiyatifini kaybetmeden Azerbaycan’ı durdurdu. Barış gücünde sadece Rus askerinin bulunacağı yönündeki hüküm anlaşmanın eksik tarafı. Rus barış gücünü oraya kabul ederek Azerbaycan kendi öz toprakları üzerinde başka bir devletin askeri gücünü kabul etmiş oluyor. Bu durum, Karabağ’ı Rusya’nın Kolektif Güvenlik Anlaşması kapsamına almasına gidecek yolu açar ki bu da uzun vadede Karabağ’da Azerbaycan’ın egemenliğini tehlikeye atar. Anlaşmanın eksik tarafı budur ancak reelpolitiğin bunu gerektirmiş olduğunu anlıyoruz. Barış gücünde Türk askeri yer almalıydı. TSK’nin karargâhta ateşkesi kontrol merkezinde bulunması, siyaseten Türkiye’nin ağzına bir kaşık bal çalmaktan başka bir şey değildir. Hüseyin Hayatsever