Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Sunday, 06.02.2024, 01:20 PM (GMT)

News - Haberler

Hava kirliliği solunum yolu hastalıklarının görülme sıklığınıartırıyor

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Hava kirliliği solunum yolu hastalıklarının görülme sıklığını artırıyor Hava kirliliğinin insan sağlığını birçok yönden olumsuz etkilediğini söyleyen İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Adnan Özdolap, "Astım ve KOAH gibi ciddi problemler oluşturabilen solunum yolu hastalıklarının görülme olasılığı artıyor. Hava kirliliğine maruz kalmadan da kronik solunum yolu rahatsızlıkları bulunan kişilerin bu rahatsızlıklarında şiddetlenme, kronik kalp rahatsızlığı bulunan kişilerin bu rahatsızlıklarının daha ciddi seviyeye gelmesi, kanser görülme riskinin artması ve kişilerin sağlık durumlarının bozulması sonucunda erken ölüm durumunda artış görülebilir" dedi. /Archive/2021/1/12/165833542-chimney-3245611920.jpgGünümüzde büyük problemler arasında gösterilen hava kirliliği motorlu taşıtların artması, üretim tesislerinin konumlarının yanlış olması, bu üretim tesislerinin yeterli şekilde denetlenmemesi ve doğaya zararlı kozmetik ürünler kullanılması nedeniyle hızla arttı. 'HAVA KİRLİLİĞİ EKOLOJİK DENGEYE ZARAR VEREBİLİR'İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Adnan Özdolap, hava kirliliğinin insan sağlığına zararlarını anlatarak, dikkat edilmesi gerekenleri sıraladı.Dr. Özdolap, "Hava kirliliği havada bulunan yabancı ve zararlı maddelerin normalde olması gerektiği düzeylerden çok daha üstüne çıkmasıdır. Bu yüksek düzeylerde bulunan yabancı maddeler havada uzun süre kalabilir. Bu nedenle de canlıların sağlığını olumsuz yönde etkiler. Hava kirliliği canlı sağlığına etkisi nedeniyle dolaylı olarak ekolojik dengeye de zarar verebilir.  Hava kirliliği herkesin bildiği üzere kişilerin sağlığını birçok yönden olumsuz şekilde etkiler. Bu etkiler kirli havaya maruz kalma süresine, kirli havanın vücuda giriş şekline, kirli havadaki zararlı maddelerin havada bulunma yoğunluğuna ve kirli havaya maruz kalan kişinin herhangi bir kronik rahatsızlığı bulunup bulunmadığına göre farklılık gösterebilir" diye konuştu.'YAŞLILAR DAHA DİKKATLİ OLMALI'/Archive/2021/1/12/170030948-industry-17528761920.pngDr. Adnan Özdolap sözlerine şöyle devam etti:“Öncelikli olarak kişilerin solunum fonksiyonlarında bozulmalar oluşuyor. Astım ve KOAH gibi ciddi problemler oluşturabilen solunum yolu hastalıklarının görülme olasılığı artıyor. Hava kirliliğine maruz kalmadan da kronik solunum yolu rahatsızlıkları bulunan kişilerin bu rahatsızlıklarında şiddetlenme, kronik kalp rahatsızlığı bulunan kişilerin bu rahatsızlıklarının daha ciddi seviyeye gelmesi, kanser görülme riskinin artması ve kişilerin sağlık durumlarının bozulması sonucunda erken ölüm durumunda artış görülebilir. Bu etkiler sadece hava kirliliğinin neden olduğu olumsuz etkilerdir ancak hava kirliliğinin içilen ve kullanılan su üzerinde, bitki örtüsü üzerinde, tarımsal alanlardaki sofralara yemek olarak dönen sebze ve meyveler üzerinde de birçok olumsuz etkisi bulunur. Sonuç olarak hava kirliliğinin doğrudan olan etkileri yanında dolaylı olarak da birçok zararlı etkisi bulunur. Bebekler, gelişme çağındaki çocuklar, gebe olan veya emziren kadınlar ve yaşlılar hava kirliliği durumunda risk gruplarından bazılarıdır." DHA

'Kim Korkar Schrödinger'in Kedisinden?'

'Kim Korkar Schrödinger'in Kedisinden?' Kim Korkar Schrödinger’in Kedisinden? kuantum mekaniğinin kaos ve karmaşa teorisini, görelilik, yeni zihin teorileri ve kozmoloji gibi temel meselelerini herkesin anlayacağı bir dille anlatan bir kitap… Kendimizi, zihinlerimizi ve daha geniş bir düzlemde şeyler arasındaki yerimizi kavramaya davet eden bu çalışma sağduyunun ötesine uzanan dünyalara işaret ederken yeni düşünme biçimleri üzerinde ısrar ediyor… /Archive/2021/1/13/004703812-ic.jpgSchrödinger’in kedisi yeni fiziğin maskotudur. Kuantum teorisyeni Erwin Schrödinger tarafından kuantum gerçekliğiyle bağlantılı imkânsız görünen bazı bilmeceleri açıklamak için ortaya atılınca, 20. yüzyıl biliminin hayrete düşüren bir sembolü oldu.Sağduyunun günlük dünyasında ve eski fizikte bu ya da şu düğme çalışır ve kedi ya yiyecek ya da zehir yer; sonuçta ya ölür ya da canlı kalır. Fakat Schrödinger’in kedisi kuantum kedisidir; bu yüzden işler onun için böyle yürümez.Kuantum dünyasında, tüm ihtimaller - hatta doğal olarak çelişenler bile - bir arada var olur ve kendine özgü bir gerçekliğe sahiptir.Bu bir arada olabilen kuantum ihtimalleri Schrödinger’in kedisinin aynı anda hem zehirle hem de yiyecekle beslenmesini mümkün kılmaktadır. Sonuçta o, aynı anda hem ölü hem de canlıdır. Her iki ihtimal de birlikte var olur.Kim Korkar Schrödinger’in Kedisinden? kuantum mekaniğinin kaos ve karmaşa teorisini, görelilik, yeni zihin teorileri ve kozmoloji gibi temel meselelerini herkesin anlayacağı bir dille anlatan bir kitap… Kendimizi, zihinlerimizi ve daha geniş bir düzlemde şeyler arasındaki yerimizi kavramaya davet eden bu çalışma sağduyunun ötesine uzanan dünyalara işaret ederken yeni düşünme biçimleri üzerinde ısrar ediyor…Kim Korkar Schrödinger'in Kedisinden? / Ian Marshall, Danah Zohar / Çeviren: Orhan Düz / Ayrıntı Yayınları / 400 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Galatasaray Teknik DirektörüFatih Terim'dençok konuşulacak açıklama: Yalnız hissettim!

Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim'den çok konuşulacak açıklama: Yalnız hissettim! Fatih Terim, "Benim kimseyle bir görüşmem olmadı. Ben malumu ilan ettim. Herkes yazarken konuşurken bir şey yok, ben söylerken mi? Doğrusu bu. O konular çok uzun ama bugün çok derin bir yalnızlık hissettim" dedi. Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, Yeni Malatyaspor'u kupada eledikleri maç sonrası flaş açıklamalarda bulundu. /Archive%5C2021%5C1%5C13%5C003805439-yeni-malatyaspor-galatasaray-ek-fotograflar_3.jpgZor bir maç olduğunun altını çizen Terim, "İki taraf için de zor bir maç oldu. Malatyaspor’u tebrik ediyorum iyi mücadele etti. Neredeyse kazanabilirdi. Bizimki geç oldu, güç oldu ama oldu. Oyuncularımı kutluyorum. Gönül derbi öncesi bu kadar yorulmadan, yarım saat ekstra ve penaltı olmadan kazanmak isterdi ama sonuçta cuma günkü kura çekiminde varız. Saat gece 24. Uçağa bineceğiz, gideceğiz. Kolay değil. İki takımı da tebrik ediyorum. Kazandığımız ve çeyrek finale kaldığımız için mutluyum.Benim kimseyle bir görüşmem olmadı. Ben malumu ilan ettim. Kimsenin bilmediği bir şeyi söylemedim. Herkes yazarken konuşurken bir şey yok, ben söylerken mi? Doğrusu bu. O konullar çok uzun ama bugün çok derin bir yalnızlık hissettim. "KİŞİLERE, GRUPLARA DEĞİL GALATASARAY’A SÖZÜM VAR"Kişilere, gruplara değil Galatasaray’a sözüm var, Galatasaray’a emeğim var. Zaten Mayıs ayında hem sözüm hem kontratım bitiyor. Sözüm sözdür. Sözümde durmaya da devam edeceğim. O yüzden canımız sağ olsun, canınız sağ olsun demek en doğrusu" dedi.  cumhuriyet.com.tr

Henry James'ten bir başyapıtınöyküsü...

Henry James'ten bir başyapıtın öyküsü... 19. yüzyıl Amerikan edebiyatının önemli yazarlarından Henry James, uzun yıllar Avrupa'nın çeşitli kentlerinde yaşamış, sonradan İngiliz uyruğuna geçmiş olmasına karşın, çocukluk ve ilkgençlik çağlarının geçtiği New York kentini her zaman belleğinde ve yapıtlarında yaşatmıştır. Bir Başyapıtın Öyküsü adı altında sunulan dört öyküsü de, James'in hiç dinmeyen New York tutkusuyla dolu. /Archive/2021/1/13/004218656-ic1.jpg19. yüzyıl Amerikan edebiyatının önemli yazarlarından Henry James, uzun yıllar Avrupa'nın çeşitli kentlerinde yaşamış, sonradan İngiliz uyruğuna geçmiş olmasına karşın, çocukluk ve ilkgençlik çağlarının geçtiği New York kentini her zaman belleğinde ve yapıtlarında yaşatmıştır. Bir Başyapıtın Öyküsü adı altında sunulan dört öyküsü de, James'in hiç dinmeyen New York tutkusuyla dolu.New York, Henry James'in bambaşka duygularla dile getirdiği bir kenttir. Bu duyguların en baskını da öfkedir. Çocukluğunu geçirdiği kenti yok eden ve elinden alan ticaretin ve maddeci yaşam tarzının gelişimine duyulan öfke. Yalnızca güzelliklerin ve anılarda yaşayan bildik dünyanın yok edilmesine değil, aynı zamanda bir yaşam tarzının altüst edilmesine duyulan öfke./Archive/2021/1/13/004232937-ic2.jpgHenry James'in çocukluk döneminde tanıdığı New York, yazarın belleğinde hiç değişmeden kalmış gibidir. O eski New York, Henry James'in kişiliğini biçimlendiren yerdir. James, başka hiçbir yeri o denli sahiplenmemiş, kendisini başka hiçbir yere o denli ait hissetmemiştir. Yirmi beş yaşındayken yazdığı Bir Başyapıtın Öyküsü, ince zevkli kahramanlarının adım başı sanatçılara rastladığı, sanat çevrelerinde dostlar edindiği New York'ta geçer.Yazarın, İç Savaş sonrasında savaşa gitmiş erkekler ile evlerinde kalmış kadınlar arasındaki ilişkileri ele alan öykülerinin en çarpıcılarından biri “Son Derece Tuhaf Bir Durum”dur. 1840'larda geçen “Crawford'ın Tutarlılığı”nda en önemli tema, kadınların güvenilmezliğidir. “Uluslararası Bir Olay”da, New York'a gezmeye gelen iki genç İngiliz, zaman zaman budalalığa varan bir saflık içindedir.James'in New York'la ilgili yapıtları, katılaşmış bir dünyaya resmin arka yüzünün, kendi deyimiyle yumuşak yüzünün de direnebileceğini göstermeyi amaçlar.Bir Başyapıtın Öyküsü / Henry James / Çev.: Dost Körpe / Can Yay. / 228 s. Cumhuriyet Kitap Eki

David Mamet ile Chicago savaşı!

David Mamet ile Chicago savaşı! David Mamet’in yazdığı Chicago, bir aşk hikâyesiyle birlikte gazeteciliğin ne olduğunu ve savaşın yarattığı travmaları karakterlerin ruh haline ve romanın atmosferine işlemiş, edebi bir suç romanı. /Archive/2021/1/13/003755768-ic1.jpgAmerikalı senarist, yazar ve film yönetmeni David Mamet, The Verdict (Karar) ve Wag the Dog (Başkanın Adamları) ile iki kez Oscar'a aday oldu; Glengarry Glen Ross adlı oyunu ile Pulitzer ve Tony ödülü kazandı. House of Games (Oyun Evi), The Postman Always Rings Twice (Postacı Kapıyı İki Kere Çalar) ve The Untouchables (Dokunulmazlar) filmlerinin ustaca yazılmış hikâyeleriyle hâlâ aklımızda.David Mamet’in 20 yıllık aranın ardından yazdığı romanı Chicago, Begüm Kovulmaz’ın çevirisiyle Karakarga Yayınları’ndan çıktı.Chicago doğumlu yazar, daha önce de gezindiği kentte okurlarını yeniden yolculuğa çıkarıyor.ABD'nin ünlü içki yasağının yaşandığı yıllar, 1920’lerin sonları... İtalyan ve İrlandalı mafya grupları kenti ele geçirmiş durumdadır. Al Capone, kentin yönetimini ve gazetecileri silahlı gücüyle ve parasıyla elinde tutar.Suçun hüküm sürdüğü kentte, Chicago Tribune gazetesinin en iyi muhabirlerinden biri olarak tanıtılan, Birinci Dünya Savaşı’nda savaşmış Mike Hodge ise mesleğini yapmaya çalışmaktadır.Romanın kahramanı ve anlatıcısı Mike Hodge, sevgilisi Annie Walsh gözleri önünde öldürülene kadar olağan yaşantısını sakince sürdürüyordu.Bu olaydan sonra dibe vuran ve uzun süre suçluluk duygusunu alkolle bastırmaya çalışan Mike bir süre sonra içinde uyanan intikam duygusuyla bu suikastın sorumlularını bulmak için kollarını sıvıyor ve bir dedektif gibi çalışmaya başlıyor.Derken araştırmaları sırasında karşısına çıkan başka bir olayın, ünlü bir kulüp sahibinin öldürülüşünün ve metresinin kayboluşunun sırrının peşine düşüyor. Olağan bir iz sürme işi kentin bütün mafya organizasyonunu alt-üst etmeye başlıyor./Archive/2021/1/13/003832080-kapakic3-.jpgBÜYÜK SAVAŞ...Mike bulmacanın parçalarını bir araya getirmeye başladıkça hikâyenin gerilimi ve hızı - özellikle de kitabın ikinci yarısında - artıyor. Mamet, dönemin siyasi atmosferini anlatırken yaşanan büyük savaşın insanları evlerine döndükten sonra bile nasıl etkilediğini de gözler önüne seriyor.David Mamet, suç ve adalet sorununu işlemeyi seviyor. Bunu da kendine özgü diliyle, zekice yazılmış kısa ve özlü, kapalı anlatım tarzıyla yapmayı beceriyor.Sıradan, bireysel hikâyeleri bir anda büyük bir insanlık sorunu haline getirmek konusunda usta olan yazarın, karakterleri yer yer gerçekliğin dışına çıksa da yarattığı evrende her şey oldukça gerçek. Diyaloglar ve karakterlerin kullandığı sokak ağzı oldukça yalın ve güçlü.Chicago, bir aşk hikâyesiyle birlikte gazeteciliğin ne olduğunu ve savaşın yarattığı travmaları karakterlerin ruh haline ve romanın atmosferine işlemiş, edebi bir suç romanı.Chicago / David Mamet / Çeviren: Begüm Kovulmaz / Karakarga / 337 s. Can Kerimoğlu

Herşeyiöğüten zaman

Her şeyi öğüten zaman Philippe Sollers, bize bu zamanın ruhunu anlatır, bu çağın değişiminin romanının nasıl yazılması gerektiğini de gösterir. /Archive/2021/1/13/003501551-kapakic1.jpgSÖYLEMEK İÇİN YAZMAKPhilippe Sollers minimal bir anlatıcı.Bunu da ardı ardına okuduğum üç romanına dayanarak söylüyorum.Stüdyo, Sabit Tutku, Venedik Karnavalı onun düşünce romancılığının örneklerini içeriyordu. Sollers, anlatılarında, klasik anlatı örgüsünü parçalasa da; okurda yeni bir algı yaratabilmek için, kişi/yer-mekân/olay birliğini bozmadan, eylem içindeki anlatıcı (karakter) figürünü öne çıkarıyordu.Roland Barthes, onun bu metin kurucu/bozucu yanını önemsiyordu. Bir yazı insanı olarak ona olan bu duygularını da bir mektubunda şöyle dile getirecekti:“Size hayranlığımın sonu gelmiyor - çünkü yazarla ilgili yeni yazdıklarınız doğruluk, mutluluk, gerçeklik bakımından tam anlamıyla hayranlık verici, ben de herkesin bu metni okumasını ve söylediklerine inanmasını isterim.”Sollers’in sözünü ettiğim öteki üç anlatısı; Medyum, Merkez, Güzellik birer romans. Onca dil/kurgu tayflarından geçen bir anlatıcı; hem kurguda hem anlatılanlarda hem de geliştirdiği söylemde arı bir bakışla minimal söyleyişi önceliyor.Evet, söyleşircesine yazıyor Sollers.Bir söylem kurmak, şaşırtmalar yaratmak yerine; yaşamsal olanın görünen yanlarını yalın, akıcı bir söyleyişle okura taşıyor.İşte orada yarattığı imgelem, açtığı algı pencereleri önemlidir.Barthes, o yanına da şöyle bakar:“Şunu durmadan söylüyorum, çalışmanız tam da avangard kavramının kendisini şiddetle altüst ediyor, çünkü ‘edebiyat’ın üstünden, estetik topluluğa değil de günümüzdeki tarihsel topluluk olarak adlandırılabilecek şeye karşılık veriyor.”Öyle ki; onun kendisi için dile getirdiği şu düşünceyi; “söylemek için yazıyorum yalnızca,” pekâlâ Sollers için tanımlamak yerindedir.“Söylemek için yazmak…”Demin altını çizdiğim de bu aslında.Minimal kurmaca bir anlatıda parça-bütün ilişkisi kısa ânların yansıtılmasını da içerir.Yaşamsal yazı, yaşamın yazısı… Bir yanıyla dönüştürücüdür Sollers, ele aldığı konu/izlek bağlamında anlattığında, öte yanıyla da “karanavalesk”tir.Biçim-bozucu, ama kendi biçiminin de kurucusudur. Ki; bu özgündür, etkileyici kaynaktır modern kurmaca için.Evet, söyleyen… Söyleyerek giden anlatıcı. Düşten düşünceye yönelirken “hakikat” düşüncesi ile “gerçeklik” duygusu arasında köprüler kurar. Ândaki gerçekliğe yönelişinin iki ucunda duran Merkez ile Güzellik anlatıları, bir bakıma da Sollers’in yazınsal düşünce uğraşının kotlarını da bize vermektedir.Edebiyatın dünyayı anlaşılır kılması, yaşadığımız ilişkilere anlam verebilmemiz için neden gerekli olduğunu sıklıkla hatırlatan bir anlatıcının bu iki romanı tam da onun anlatıcılığının işte bu sesini duyurur bize.Açıkçası her şeyi öğüten zamana karşı zihnin engellerini kaldırarak yaşamayı gösterir; bununla da çok şeyi hatırlatır bize Sollers.Üstelik metinlerarası ilişkiden, düşten düşünceye gezindiği geniş bir anlatı ekseni kurar.Kendi düşünce atlasınızı yaratarak kavramlarınızı oluşturup hikâyenizi bunun üzerine nasıl inşa edebileceğinizi de gösterir.İşte bu üçleyici anlatıları Medyum>Merkez>Güzellik öylesi bir içeriğe sahiptirler./Archive/2021/1/13/003442051-ic2.jpgYAZARIN YURDU DİLİDİRKuşkusuz yazarın yurdu dilidir. Ama onu var eden asıl yaşadığı zamanın ruhu, oluştuğu kültürel iklimdir. Bu da onun kiminle, nerede, nasıl karşılaşıp, ne tür bir etkileşim içinde yaşayarak yaratıcılığını var ettiğidir…Eğer bu zenginliklerden yoksunsanız kendinizi var edemezsiniz. O nedenledir ki, o iklimi oluşturamayan yazar gider; onu var edebilecek koşullara, zamana kendini açar.Görme, anlama, bilme, etkilenme; hatta karşılaşma yolculuğunu seçer.İşte Sollers bu soy yazarlardandır. Gitmeyi, karşılaşmayı seçen, ayıklayarak metinler arasında gezinen bir yazar…Güzellik’in ana figürü, dahası göndermelerin içerdiği öte-kahraman Hölderlin’e Hegel’in yazdıklarını okuyunca, bu etkileşimin nasıl olabileceğini de düşünüyorsunuz ister istemez:“Sen kendinle benim kendimle olduğumdan daha fazla barışıksın. Gürültü seni rahatsız etmiyor, oysa ben sessizliğe ihtiyaç duyuyorum. Ben de neşelenmiyor değilim, ancak sen neşeyi her yerde buluyorsun.”Böylesi bir etkileşim üzerine düşününce; ilkten Sollers’in tutkulu bakışıyla gezinen entelektüel düşüncesinin labirentlerinde kurulan roman(lar)ın neyi/nasıl yansıttığını gözlüyorsunuz.Geçişlerle, bağlantılarla, göndermelerle var olabilen bir anlatının ana eksendeki düşünsel tözü başka seslerle çoğalarak sorgulayıcı bir metne dönüşüyor. Bir yanda anlatılan bir “hikâye”, süren bir anlatı zamanı; ötede de çağrışımlarla/hatırlamalarla yüklü taşıyıcı imgeler, sözler, düşünceler, metinsel geçişler.Tüm bunlar da Sollers’in anlatılarını “entelektüel anlatı” kılarken; “çoksesli roman”a kapı aralar. Yani, “yeni roman”a itirazları olan bir romancının söylemi belirir.Sürekli duygu diliyle konuşan anlatıcı, kendi zihin haritasında gezinirken hatırlayış imlerine döner yüzünü. Oradaki imgeler/sözler/düşünceler adeta çoksesli koro gibi metne akışkanlık kazandırır. Burada da anlam-sorgu iç içedir.Bu anlamda Philippe Sollers kendine “özel okur” arayan bir romancı olarak karşımıza çıkar dersek, abartı sayılmamalı!“Özel”den kastım, düşünen/soran/sorgulayan/bilen meraklı okur…Her romancıda göremeyeceğimiz bir birikimin yansıması yalnızca düşüncede değil, kurgu yetkinliğinde, söylem üretme bilincinde yatar. Öyle ki, Sollers arayışın romancısı olarak da mitolojiden psikiyatriye, tarihten felsefeye, bir yerden mekâna gezinen anlatıcı olarak karşımızdadır her dem.Mimar Christian de Portzamparc ile yaptığı konuşmada yazınsal yaratıcılığını nasıl bir imbikten geçirdiğini şöyle dillendirecektir:“Yazılmış olanlar, yaşanmış olanlar. Bana gelince, beni ilgilendiren şey bundan kurtulmak. Peki nasıl? Hemen her zaman, yaşanmaz olanın açığa çıkarılması yoluyla. Bitmiş, tamamlanmış olandan kurtulma arzusuyla. Yavaş yavaş anlatı, daha ferah, daha rahat bir konuma ulaşıyor; bu da bize, şurada burada, kentlerde, yolculuklarda, inziva köşelerinde yol gösteriyor. Zamanın doğası değişince mekânınki de değişir.”İşte Philippe Sollers, bize bu zamanın ruhunu anlatır, bu çağın değişiminin romanının nasıl yazılması gerektiğini de gösterir.Size “bozguncu, pırıltılı, nüanslı, kıpır kıpır” bir romancıdan söz ediyorum sevgili okurum. Her yere taşıyabileceğiniz, her dar/açık zamanınızda okuyabileceğiniz bir yazardan…/Archive/2021/1/13/003416098-ic3.jpgOKUMA ÖNERİLERİPhilippe Sollers:• Stüdyo, Çev.: Esin Talû-Çelikkan; 1999, YKY., 166 s.• Sabit Tutku, Çev.:Pınar Yasemin Akan; 2004, YKY., 220 s.• Venedik Karnavalı, Çev.: Aysel Bora; 2007, YKY., 194 s.• Medyum, Çev.: Aysel Bora; 2016, YKY., 106 s.• Merkez, Çev.: Nilgün Tutal; 2019, Alfa Yay., 89 s.• Güzellik, Çev.: Nilgün Tutal Cheviron; 2020, Alfa Yay., 188 s.• Roland Barthes’ın Dostluğu, Çev.: Sema Rifat; 2017, YKY., 162 s.• Christian de Portzamparc / Philippe Sollers, Görmek ve Yazmak, Çev.: Cem İleri; 2010, YKY., 137 s.• Julia Kristeva / Philippe Sollers, Güzel Sanatların Bir Dalı Olarak Evlilik, Çev.: Aysel Bora; 2015, YKY., 98 s. Feridun Andaç / Cumhuriyet Kitap Eki

İnsan olma yolunda maceramız

İnsan olma yolunda maceramız Koca evrende insanın hikâyesi aslında ne de kısaymış! Neandertaller Konuşur muydu?; dünya maceramızla, atalarımızla kısa fakat verimli bir konuşma için iyi bir fırsat. /Archive/2021/1/13/003201113-ic2.jpg İnsanın kökleri; felsefeden genetiğe, antropolojiden arkeolojiye uzanan geniş yelpazede insan denen varlığın yerküredeki macerasını sorgulamıştır. Neandertaller Konuşur muydu? bu arayışın özel bir durağı olarak kendine yer ediniyor.Bu çalışma; Türkoloji alanında uzmanlaşmış bir isim olan Prof. Dr. Caner Kerimoğlu’nun daha önce ‘Dilin Kökeni Arayışları’ adını taşıyan yazı dizisinin bir bölümü olarak tasarlanmış. Ancak daha sonra Neandertal çalışmalarının göz alıcı kapsamı sayesinde bir kitap bütününe ulaşmış. Gerçekten dolu dolu bir çalışma. Bilime meraklı her yaştan insanın anlayabileceği sadelikte yazılmış ancak akademik kapsamı da asla ihmâl edilmemiş. Bunu özellikle belirtmek istiyorum.SOY ATALARIMIZ KİMDİ?İnsanın ön soyları olarak okunabilecek türler yaklaşık beş milyar yıldır var olan yerkürede nasıl ve ne şekilde vardı? Kitap; aslında pek çoğumuzun yanlış bildiği bir durumun altını çizerek insan teriminin muğlaklığına işaret ediyor. Biyolojide türler için farklı terimlerin kullanıldığından işaretle, bizim evrim sürecinin birer basamakları olarak okuduğumuz bütün kategorilerin bilim dünyasında insan olarak tasnif edilmediğini belirtiyor.Neandertaller de bunun bir örneği. Ancak o; bugün bildiğimiz anlamda insan türünün son şeklini almadan önceki basamağı olarak özel bir tür.Neandertal yaklaşık iki yüz bin ile yüz bin yıl önce varlık göstermiş, yoğun olarak Avrupa, Orta Doğu ve Avrasya’da yaşamıştı. Peki onları özel kılan neydi. Öteki türler arasından öne çıkaran özellikleri sadece kronolojik bir öğe miydi?Kerimoğlu; kitapta bu sorunun yanıtına geçmeden önce öteki tüm türlerin ve insansıların varlığına ilişkin verileri tek tek sıralıyor. Ardından az önceki soruların yanıtına geliyoruz. Neandertaller ile ilgili bunca kalıntının bulunmasında onların ölülerini gömme ritüeline sahip olması ana etken. Bu da aslında düşünsel pratiklere, duygusal bilince sahip olabileceklerinin kanıtı sayılıyor.Bu kesin bilgiler ışığında Caner Kerimoğlu; bize dilbilim ve paleantropoloji çevrelerinde yıllar boyu süren arayışları açımlıyor. Kerimoğlu’nun bu çalışmasını değerli kılan bir başka özellik de literatürü çok yakından takip ediyor olması. Kitapta yanılmıyorsam 2020 yılının başlarına kadar uzanan akademik atıflar yer alıyor. Tüm bu tartışmaların, meraklı ancak sahadan uzak okurların anlayabileceği kadar açık anlatılması dikkate değer./Archive/2021/1/13/003213441-kapakic1.jpgBENZERLİKLER, FARKLILIKLARKerimoğlu ardından Neandertaller’in dili olup olmadığı ile ilgili ana tartışma konusuna odaklanarak bilim dünyasında bunun yansımalarını konu ediyor. Fosil incelemelerinin ardından Neandertal anatomisinin Sapiens ile benzerlikleri, farklılıkları, ses, gırtlak yapıları, konuşma geni adı verilen FOXP2’nin bu türde de korunumu bilim dünyasında bir ayrışmaya yol açmış ve kitap buna odaklanıyor.Önemli bilim ve düşün insanlarının başı çektiği akademik tartışmaları teker teker açımlayarak okurlara farklı görüşlerin asal düşüncelerini tanıma fırsatı veriyor.Bilim dünyasının somut veriler ışında bu konuda ispatlamak zorunda olduğu çok nokta olmakla beraber kitaptan çıkardığımız sonuç; Neandertal denen soy atalarımızın da bir dile ve kültüre sahip olduğu fikrine duyulan inanç.Caner Kerimoğlu kitabın hem içerisine serpiştirdiği hem de son kısımda ayrı bir bölüm ayırdığı görseller ile konunun betimsel olarak da daha iyi anlaşılmasına katkıda bulunmuş. Okurlar, kitap içerisinde yer verilen internet kaynaklarından da güvenilir bir bilgi havuzuna ulaşma olanağına sahip olabilecekler.Kaynakça demişken Neandertaller Konuşur muydu?’nun sonunda verilen kaynakçanın devasa hali ne denli sıkı bir eser okuduğunuzu ispatlıyor diyebilirim. Ayrıca kısa bir tarihsel kronoloji listesi ve indeksin de içerikte yer etmesini editoryal anlamda hoş buldum. Getirebileceğim tek olumsuz eleştiri sonuç bölümünün daha uzun olması gerektiğini düşünmem. Kerimoğlu’nun konuyu biraz daha uzun kendi penceresinden sonuca bağlamasını beklerdim.Evet, kitap bir soru cümlesini başlığına taşıyor. Ancak içerisinde o sorudan çok daha uzun, ilginç, maceralı bir akışın içinde adeta kayboluyorsunuz. Başta dendiği gibi bu koca evrende insanın hikâyesi aslında ne de kısaymış! Neandertaller Konuşur muydu?; dünya maceramızla, atalarımızla kısa fakat verimli bir konuşma için iyi bir fırsat.Neandertaller Konuşur muydu? / Caner Kerimoğlu / Varyant Yayıncılık / 182 s. / Mayıs 2020 Mehmet Şerif Uğurlu

ABD'de Kongre baskınısonrası3 temsilcinin Covid-19 testleri pozitifçıktı!

ABD'de Kongre baskını sonrası 3 temsilcinin Covid-19 testleri pozitif çıktı! ABD'de 6 Ocak'ta yapılan Kongre Binası baskının ardından 3 temsilci Covid-19'a yakalandı. ABD’nin başkenti Washington DC’de bulunan Kongre binasına Donald Trump destekçileri tarafından düzenlenen baskının ardından 3 temsilci Covid-19’a yakalandığını açıkladı.Kongre’deki temsilcilerden Pramila Jayapal, Bonnie Watson Coleman ve Brad Schnieder baskının ardından Covid-19’a yakalandıklarını duyurdu.Schnieder, baskın nedeni ile diğer Kongre üyeleriyle birlikte saatlerce kapalı bir alanda kaldığını ifade ederek, bugün yaptırdığı Covid-19 testinin pozitif çıktığını açıkladı.Schneider, “Maalesef, dün teste tabi tutulduktan sonra bu sabah pozitif bir Covid-19 testi aldım. Geçen çarşamba, Kongre Binası'nda ABD Başkanı tarafından kışkırtılan şiddetli bir kalabalıktan kılpayı kurtulduktan sonra, düzinelerce Kongre üyesiyle birlikte güvenli ancak kapalı bir yerde birkaç saat geçirmek zorunda kaldım" dedi.Demokrat Schneider, kapalı tutuldukları alanda birkaç Cumhuriyetçinin 'inatla maske takmayı reddettiğini' belirtti.Kongre'deki temsilcilerden Pramila Jayapal Covid-19 testinin pozitif çıktığını Twitter'dan duyurdu. Jayapal paylaşımında şu ifadeleri kullandı:"Bir kaç Cumhuriyetçi'nin sadece gaddarca maske takmayı reddettiği değil, aynı zamanda maske takmaları için talepte bulunan meslektaşları ve görevli personelle alay ettiği güvenli odada kilitli kaldıktan sonra Covid-19 test sonucum pozitif çıktı."?Covid-19'a yakalandığını paylaşan bir diğer isim ise Bonnie Watson Coleman şu ifadeleri kullanıdı:"Çarşamba günü yaşanan olaylarda sığınma alanında maske takmayı reddeden meslektaşlarım nedeniyle Kovid testi yaptırmaya karar verdim. Sonuç pozitif çıktı."?Brad Schnieder ise Twitter'dan şu paylaşımı yaptı: "Ne yazık ki, dün doktor tavsiyesi üzerine test yaptırdıktan sonra bu sabah Covid-19 testimin sonucu pozitif çıktı." cumhuriyet.com.tr

YARIN günlerden Cumhuriyet Kitap!

YARIN günlerden Cumhuriyet Kitap! Cumhuriyet Kitap Dergi’nin YARIN yayınlanacak 1613’üncü sayısının kapağında; Avrupa ve dünyadaki masal çalışmalarını yakından izlemiş; yapıtlarında halkların, toplumların geleceği ve gelişmesi konusunda masalların işlevine olan inancıyla masallarla yeni bir gelecek kurmanın ve toplumu kültürel olarak zenginleştirmenin önemini vurgulamış Yücel Feyzioğlu yer alıyor. Hakan Cem’in yazısı... Kitap Dergi, YARIN gazeteniz Cumhuriyet’le birlikte... /Archive/2021/1/13/000529153-1613-kapak-ic.jpg- YARIN yayınlanacak 1612’inci sayımızın kapağında; 1970’lerde masalları derlemeye ve yeniden yazmaya başlayan, Avrupa ve dünyadaki masal çalışmalarını çok yakından izlemiş; yapıtlarında halkların, toplumların geleceği ve gelişmesi konusunda masalların işlevine olan inancıyla masallarla yeni bir gelecek kurmanın ve toplumu kültürel olarak zenginleştirmenin önemini vurgulamış Yücel Feyzioğlu yer alıyor. Hakan Cem’in yazısı...- Bu hafta üçüncü sayfamızda; Cumhuriyet Kitap’ın yazınsal beğeni ve bilince ilişkin kavram örgüsü oluşturmaya ve kullanımda olanları belirginleştirmeye katkı yaptığını, Türkçenin yazın dili olarak gelişmesine ortam hazırlayarak, Atatürk’ün en önemli emaneti olan Dil Devrimi’ne sahip çıktığını imlediği ve yazınla uğraşanları buna destek olmaya davet ettiği ‘Cumhuriyet Kitap ve yazın bilinci!’ başlıklı yazısıyla Onur Bilge Kula yer alıyor.- Adnan Binyazar; Osamu Dazai’nin gençlerin sesini çekinmeden, duygu içerikli gerçekçi bir dille ustaca aktardığı Öğrenci Kız! romanını merceğe alıyor.- Barış Doster; usta tarihçi Feroz Ahmad’ın, Jön Türkler ve onların 1. Dünya Savaşı’nda Osmanlı Devleti’ni kurtarma mücadelesine odaklandığı, savaş boyunca yaşanan politik, diplomatik, ekonomik, askeri olayları yıl yıl ortaya koyduğu kitabı Jön Türkler’i inceliyor.- Doğu bilimci, Türkolog, çevirmen Makvala Kharebava ve Gürcistan Edebiyat Çevirmenleri Birliği’nin ortak çalışmasıyla elli şiirin yer aldığı Ataol Behramoğlu Seçme Şiirler kitabı Tiflis’te yayımlandı. Nurduran Duman, Makvala Kharebava ile hem bu kitap hem de Türkçe-Gürcüce etkileşimi üzerine konuşuyor.- Emre Caner; Yannis Hamilakis’in, arkeolojinin ve antik kalıntıların modern imgelemelerde ihtiyaçlara göre nasıl yorumlandığına ve bu kurgunun siyasi amaçlar doğrultusunda nasıl çarpıtıldığını ortaya koyduğu Ulus ve Harabeleri’ni değerlendiriyor.- Deniz Burak Bayrak; Semih Gümüş’ün, modernizmin doğuşu, eleştirinin onun içindeki yolculuğu, modern kültür, düşünsel yorgunluk gibi başlıklarla açımlanan Modernizm ve Postmodernizm - Edebiyatın Dünü ve Yarını kitabını inceliyor.- Çağatay Yaşmut; Melih Günaydın’ın Zeytin Dalı Harekatı sürerken Suriye’de yaşanan iç savaşın Türkiye’ye siyasi, sosyal, askeri etkilerine tanıklık sunduğu polisiye romanı Sürgün Avı’nı değerlendiriyor.- Tolga Babanur; öykünün arka planında edebiyat dünyasında farklı bir yaratım süreci olan Rivers Solomon’un Derinlikler’ini mercek altına alıyor. Önce Amerikalı elektronik müzik ikilisi Drexciya bir fikirle çıkıp geliyor: Afrika’dan Amerika’ya köleleri taşıyan gemilerden denize atılan hamile kadınların torunları, suyun altında nefes almaya devam eden bir uygarlık kursalar ne olurdu? Hiphop grubu Clipping de bu efsaneye “The Deep” adlı şarkısıyla katkıda bulunuyor ve yazar Solomon bu sualtı efsanesini bir kısa romana dönüştürüyor.- Adalet Çavdar; Bernardine Averisto’nun aşk, siyaset, cinsiyet,ırk ve sınıf ayrımı, çok kültürlülük ve kültürel çatışmalar çevresinde yaşamları kesişen, çoğunluğu siyah on iki kadının hikâyesini anlattığı romanı Kız, Kadın, Öteki’yi inceliyor.- Y. Bekir Yurdakul; Kulaktan Kulağa köşesinde Tufan Çapar’ın Yezuk’un Çocukları üçlemesinin üçüncü kitabı Horr’un Şarkısı’nda, dedenin anlattığı hikâyenin gizi çözülüyor.- Emek Yurdakul; Güncel köşesinde sizleri yeni ve yetkin çocuk kitaplarıyla buluşturmaya devam ediyor.- Hasan Akarsu; Selahattin Yusuf’un yurdumuzun kırsal kesim insanının yaşamı doğrultusunda herkesin kendinden izler bulacağı kesitlerle yoksul bir çocuğun okuma ve yazma tutkusunu yücelttiği romanı Eve Dönemezsin’i değerlendiriyor.- Vitrindekiler ve Mustafa Başaran’ın hazırladığı Bulmaca köşelerimiz de yine dopdolu.Kitap Dergi, YARIN gazeteniz Cumhuriyet’le birlikte... Unutmayın, her gün Cumhuriyet, her perşembe Cumhuriyet Kitap okunur!İyi okumalar... Cumhuriyet Kitap Eki

Fenerbahçe potada Baskonia'yıdevirdi

Fenerbahçe potada Baskonia'yı devirdi Fenerbahçe Beko: 96 - Baskonia: 76 /Archive%5C2021%5C1%5C12%5C231654615-thy-euroleague-fenerbahce-beko-96-baskonia-76_2.jpgTHY Euroleague’in 19. haftasında Fenerbahçe Beko sahasında karşılaştığı İspanyol temsilcisi Baskonia’yı 96-76’lık skorla mağlup etti.Salon: Ülker Spor ve Etkinlik SalonuHakemler: Damır Javor xx, Milivoje Jovcic xx, Anne Panther xxFenerbahçe: Brown xxx 14, Perez xx 4, Marko Guduric xx 9, Melih x, Nando de Colo xxx 27, Pierre xx 6, Vesely xxx 17, Eddie xx 6, Ahmet xx 8, Ulanovas xx 5Başantrenör: Igor KokoskovBaskonia: Vildoza xx 8, Jekiri x 3, Henry xx 7, Sedekerskis xx 8, Diop x, Fall x, Alec Peters xxx 15, Zoran Dragic xx 12, Giedraitis xx 8, Polonara xxx 12, Kurucs x 3Başantrenör: Dusko Ivanovic1. Periyot: 28-18 (Fenerbahçe lehine)Devre: 51-41 (Fenerbahçe lehine)3. Periyot: 75-56 (Fenerbahçe lehine) İHA

Anadolu Efes Avrupa'da kendine geldi

Anadolu Efes Avrupa'da kendine geldi Anadolu Efes: 84 - ALBA Berlin: 76 THY Euroleague’in 19. haftasında Anadolu Efes sahasında karşılaştığı Alman ekibi ALBA Berlin’i 84-76’lık skorla mağlup etti.Salon: Sinan ErdemHakemler: Sasa Pukl xx, Carmelo Paternico xx, Elias Koromilas xxAnadolu Efes: Shane Larkin xxx 15, Rodrigue Beaubois xx 11, Chris Singleton xx 7, Doğuş Balbay x 2, Setaç Şanlı x, Adrien Moerman xxx 15, Vasilije Micic xxx 15, James Anderson xx 10, Bryant Dunston xx 9Başantrenör: Ergin AtamanALBA Berlin: Lo xx 11, Siva xx 5, Delow x 3, Marisseck x 3, Schneider x 3, Nikic x, Olinde xx 5, Fontecchio xx 7, Thiemann xx 8, Jayson Granger xxx 17, Lammers xxx 14Başantrenör: Israel Gonzalez1. Periyot: 18-18Devre: 36-44 (ALBA Berlin lehine)3. Periyot: 62-53 (Anadolu Efes lehine) İHA

Endonezya’da 5.7 büyüklüğünde deprem

Endonezya’da 5.7 büyüklüğünde deprem Endonezya’da Richter ölçeğine göre 5.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi. İlk belirlemelere göre can kaybı ya da yaralanma olmadığı ifade edildi. Endonezya'nın Batı Papua bölgesindeki Irian Jaya bölgesinde 5.7 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Depremin 10 kilometre derinlikte meydana geldiği ifade edilirken; ilk belirlemelere göre can kaybı ya da yaralanma olmadığı bildirildi. DHA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter