Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Monday, 06.10.2024, 04:01 PM (GMT)

News - Haberler

Akar‘Gereği yapılacak’dedi ancakÖzel Kuvvetler’e de sahteürün gitmiş

Akar ‘Gereği yapılacak’ dedi ancak Özel Kuvvetler’e de sahte ürün gitmiş Savunma Sanayii Başkanlığı’nın, askerlerin ağır yaralanmalarında kan kaybını önlemek için aldığı ve sahte olduğu ortaya çıkan abdominal turnikesinden Özel Kuvvetler Komutanlığı’na da gönderildiği belirlendi. Özel Kuvvetler personeli Irak, Suriye ve Libya’da da görev yapıyor. CHP Milletvekili Emir, Bakan Akar’ın “Gereği yapılacak” sözünü anımsatarak “Özel Kuvvetler’e de 225 tane gönderilmiş. Böylesine hayati bir ürünün sahtesi hâlâ nasıl TSK’de kullanılır? Kimler onay verdi?” dedi. Cumhuriyet, skandalı geçen kasım ayında duyurmuştu. Savunma Sanayii Başkanlığı’nın (SSB), ağır yaralanmalarda kan kaybını önlemek amacıyla askeri birliklerde kullanılmak üzere aldığı ve sahte olduğu ortaya çıkan patentli abdominal turnikesinden Özel Kuvvetler Komutanlığı’na (ÖKK) da gönderildiği ortaya çıktı. Cumhuriyet, Sağlık Bakanlığı’nın “işe yaramayacağı” ve “yan etkileri nedeniyle sahada kullanılmasının uygun olmayacağı” uyarılarına karşın Milli Savunma Bakanlığı’nın (MSB) talebiyle TSK’nin kullanması için 15 bin adet “kanama durdurucu ürün” aldığını kamuoyuna duyurmuştu. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ise “Bununla ilgili yapılması gereken ne varsa arkadaşlarımız gerekli emirleri, talimatları aldılar; bunun gereğini yapacaklar” demişti. Akar’ın açıklamasından kısa bir süre sonra ise SSB’nin, bu kez de ağır yaralanmalarda kan kaybını önleyen patentli abdominal turnikenin sahtesini satın aldığı ve söz konusu ürünün TSK’nin envanterine girdiği ortaya çıkmıştı. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, “sahte ürün” olduğu ortaya çıkan kan durdurucu turnikenin 960 adetinin halen Etimesgut Sağlık Depo Komutanlığı’nda bekletildiğini ve iki hafta önce Özel Kuvvetler Komutanlığı’nın bu üründen 225 adet teslim aldığını iddia etti. Emir, sahne ürünün kullanımına devamın başta SSB olmak üzere MSB ve TSK içerisinde belli kişilerin bir firma lehine koruma ve kollama faaliyetinin yürüttüğü izlenimini doğurduğunu kaydetti. Konuyla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulduğunu ancak hâlâ soruşturma başlatılmadığını, bu durumun şüpheleri daha da artırdığını aktaran Emir, “Milli Savunma Bakanı’ndan Meclis’te dile getirmiş olduğu sözlerinin arkasında durmasını, bu skandallarla ilgili kapsamlı bir soruşturma başlatmasını ve bir an önce sonuçlarını da kamuoyuna açıklamasını bekliyoruz” dedi.‘KİM ONAY VERDİ?’Konuyu Meclis’e taşıyan ve Akar’ın yanıtlaması istemiyle soru önergesi de veren Emir, şu soruları yöneltti: “Böylesine hayati bir ürünün sahtesi, TSK envanterine nasıl girmiştir? Buna onay verenler kimlerdir? Bu kişiler hakkında soruşturma başlatmayı düşünmekte misiniz? Söz konusu ürünün sahte olduğu bilinmesine ve bu iddiaların dillendirilmesine rağmen neden hâlâ ürünün dağıtımına devam edilmektedir? Özel Kuvvetler Komutanlığı’nda ürünün tedarikine onay veren yetkililer kimlerdir? Etimesgut Sağlık Depo Komutanlığı’nda bekletilen sahte ürünlerle ilgili nasıl bir tasarruf düşünülmektedir?” Sefa Uyar

CHP’nin toplatılan kitaplarıgeri verilme kararına rağmen iade edilmedi

CHP’nin toplatılan kitapları geri verilme kararına rağmen iade edilmedi CHP’nin Nevşehir Sulh Ceza Hâkimliği tarafından toplatılan “Arpalık Aile Şirketi” ve “10 Maddede Kıdem Tazminatında Fon Aldatmacası” kitapçıklarının iade edilmesi yönünde karar verilmesine karşın kitapçıklar teslim edilmedi. CHP Nevşehir İl Başkanı Kamil Gülmez, “Dilekçe vermemize karşın bir adım atılmadı. Savcı kararı yazmak için talimat mı bekliyor? Mahkeme kararı var ama kararları uygulayan yok” dedi. Nevşehir Sulh Ceza Hâkimliği, 6 Kasım 2020’de CHP Nevşehir İl Başkanlığı’nın esnafa dağıttığı, “Arpalık Aile Şirketi” ve “10 Maddede Kıdem Tazminatında Fon Aldatmacası” kitapçıkları hakkında “basım, dağıtım ve satış yasağı getirilmesi, el konulması ve toplatılması” kararı vermiş, CHP de karara itiraz etmişti. Hâkimlik tarafından 15 Aralık 2020’de itiraz haklı bulunarak el konulan kitapçıkların iade edilmesi yönünde karar verildi. Aradan geçen 36 güne karşın kitapçıklar iade edilmezken Gülmez’in, 21 Aralık’ta Nevşehir Cumhuriyet Başsavcılığı’na verdiği dilekçeye de yanıt verilmedi. Leyla Kılıç

İktidar, bir yandan ittifakıgenişletme diğer yandan yasal düzenlemeüzerindeçalışıyor

İktidar, bir yandan ittifakı genişletme diğer yandan yasal düzenleme üzerinde çalışıyor Cumhur İttifakı, Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi kapsamında, anayasa referandumundan bu yana yapmayı planladığı “uyum yasaları” konusundaki çalışmalarına hız verdi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ardından da Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Oğuzhan Asiltürk ile görüşmesi, 2023 seçimlerine doğru “Cumhur İttifakı’nı genişletme hamlesi” olarak yorumlanırken, iktidar, diğer yanda “muhalefeti kıskaca alacak” yasal düzenlemeler üzerinde de çalışıyor. Mevcut Siyasi Partiler Yasası’nda, bir siyasi partinin seçimlere katılabilmesi için “illerin en az yarısında, oy verme gününden en az 6 ay önce teşkilat kurmuş olması ve büyük kongrelerini yapması” şartı aranıyor. İktidarın, bu madde üzerinde değişiklik yapacağı, “kongrelerini gerçekleştiren partilerin de seçimlere katılmalarını zorlaştıracak bir hamle üzerinde çalışıldığı” ifade ediliyor. Buna göre “bir partinin seçimlere katılması için aranan 6 ay koşulunun değiştirilebileceği, bu sürenin uzatılabileceği” değerlendiriliyor. Eğer, iktidar cephesi yasada bu tür bir düzenleme yaparsa, kongrelerini gerçekleştiren ve mevcut koşullarda “seçimlere katılma şartını” sağlayan, yeni kurulan DEVA ve Gelecek partilerinin “2023 yılındaki seçimlere katılma şartları” ağırlaşabilecek. Bununla birlikte siyasi partiler için yasada yapılacak değişiklikle siyasi partilerin salt kurultaylarını gerçekleştirmeleri yeterli olamayabilecek.‘15 MİLLETVEKİLİ’ YENİDEN GÜNDEMDEBir önceki seçimlerde, “İYİ Parti’nin, il ve ilçe kongrelerini zamanında yapmadığı gerekçesiyle seçimlere katılma yeterliliği bulunmadığı” gündeme gelmiş, muhalefet bu durumu “İktidarın, İYİ Parti’nin seçimlere katılmasını engelleme hamlesi” olarak değerlendirmişti. O dönemde CHP, 15 milletvekilini İYİ Parti’ye vererek partinin TBMM’de grup kurmasını sağlamış ve seçimlere katılabilmesinin önünü açmıştı. İktidar cephesinde “15 milletvekili” tartışması yeniden gündemde. Aynı durumun yeni kurulan partilerde de söz konusu olmaması için yine SPY’de yapılacak bir düzenlemeyle milletvekillerinin “seçildikten sonra parti değiştirmelerini engelleyecek” bir hükmün yasaya eklemlenmesi planlanıyor. Mevcut yasada, “Bir kimse, bir partiden önseçim veya merkez adaylığı yoklamasına katıldıktan sonra başka bir partiden merkez adayı gösterilemez ve partisinden istifa etmedikçe bağımsız aday olamaz” hükmü de yer aldığından, bu maddeye “Bir kimse seçildikten sonra da bir başka partiye üye olamaz” hükmünün getirilmesinin öngörüldüğü değerlendiriliyor. Selda Güneysu

EMO: "Nükleer enerji 60 yılöncesinin gündemi"

EMO: "Nükleer enerji 60 yıl öncesinin gündemi" EMO Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Özdağ, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın, “Eğer dünyanın ilk 10 ekonomisi olma hedefini gözetiyorsanız mutlaka nükleer enerjiye ihtiyacınız var” sözlerine “Eski kuralları, eski teknolojileri saplantı haline getirmemeliyiz" diyerek cevap verdi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank’ın, Akkuyu Nükleer Güç Santralı (NGS) ziyaretinde kullandığı “Eğer dünyanın ilk 10 ekonomisi olma hedefini gözetiyorsanız mutlaka nükleer enerjiye ihtiyacınız var” sözlerine Elektrik Mühendisleri Odası’ndan (EMO) itiraz geldi. EMO Yönetim Kurulu üyesi Mehmet Özdağ, nükleer enerjinin 60 yıl öncesinin gündemi olduğuna işaret ederek “Eski kuralları, eski teknolojileri saplantı haline getirmek bizi değil ilk 10 ekonomi arasına sokmak, oyunun dışına atar, olmak istediğimiz ligden düşürür” dedi. Sefa Uyar

Türkiye, BAE ile ilişkilerin normalleşmesi için BAE'den adım bekliyor

Türkiye, BAE ile ilişkilerin normalleşmesi için BAE'den adım bekliyor Katar’a karşı Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) öncülüğünde yaklaşık 3 buçuk yıldır sürdürülen ablukanın kaldırılmasının ardından gözler gerilimli Türkiye-BAE ilişkilerinin seyrinde. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, BAE’nin Türkiye’ye yönelik tutumuyla ilgili “Bazı olumlu açıklamaları oldu ama ilişkilerin düzelmesi için kendilerinin Türkiye’ye yönelik olumsuz politikalarından vazgeçmeleri lazım” dedi. Mısır, Suudi Arabistan, Bahreyn ve BAE’nin 2017’den bu yana Katar’a uyguladıkları ablukanın sonlandırılması konusunda uzlaşıya varmalarının ardından Katar’ın en büyük destekçisi olan Türkiye’nin Körfez ülkeleriyle gerilimli olan ilişkilerini normalleştirmesinin kapısının aralandığı yorumları yapılmıştı. Katar’a ablukanın kaldırılmasının ardından BAE’nin Dışişleri’den sorumlu Devlet Bakanı Enver Gargaş, “Türkiye’yle normal ilişkiler istiyoruz” mesajı vermiş, ancak “Ankara’nın Müslüman Kardeşler’e desteğinin son bulmasını” şart olarak öne sürmüştü. Çavuşoğlu da geçen hafta yaptığı açıklamada “Körfez’deki normalleşmeden memnunuz. Sürecin bölgeye olumlu etkisi olacaktır” demiş, “BAE’den de pozitif mesajlar geliyor. Ama biz somut şeyler de görmek istiyoruz” ifadelerini kullanmıştı. Önceki gün Alman mevkidaşı Heiko Maas’la düzenlediği basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Çavuşoğlu, Katar’a ablukanın kaldırmasının “olumlu bir ortam” yarattığını söyledi. “Ama sadece burada bir normalleşme oldu diye Türkiye’yle o ülkeler arasındaki ilişkiler de hemen birden iyileşecek demek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. BAE’nin bazı olumlu açıklamaları oldu ama ilişkilerin düzelmesi için Türkiye’ye yönelik olumsuz politikalarından vazgeçip olumlu adımlar atması lazım” dedi. BAE yetkilileriyle geçmişte yaptıkları görüşmelerde Türkiye’nin bu ülke ile ilgili bir sorunu olmadığını aktardıklarını kaydeden Çavuşoğlu, “Onlar ilişkileri düzeltmek isterse biz Türkiye olarak ilişkileri düzeltiriz. Türkiye’ye yönelik olumsuz yaklaşımlarının bugüne kadar onlara da bir faydası olduğunu düşünmüyoruz” ifadelerini kullandı.LİBYA GERİLİMİAnkara’nın Abu Dabi yönetiminden beklediği “somut adım”ın arka planında iki ülkenin son dönemde Libya ve Doğu Akdeniz gibi bölgesel gerilimlerde karşıt taraflarda yer alması bulunuyor. BAE, Mısır ile birlikte Trablus merkezli ve Türkiye destekli Ulusal Uzlaşı Hükümeti güçlerine karşı savaşan Tobruk cephesinin destekçilerinden. Geçen yıl temmuz ayında Trablus yakınlarındaki Vatiye Hava Üssü’ne gerçekleştirilen ve burada bulunan Türk hava savunma sistemlerinin zarar gördüğü hava saldırısının da BAE’ye ait uçaklar tarafından yapıldığı iddia edilmişti. BAE, ayrıca Doğu Akdeniz’de gerilimin sürdüğü ortamda Yunanistan’la birçok ortak tatbikat da gerçekleştirdi. Hüseyin Hayatsever

Rusya Navalny’e yönelik artan ilgiden endişeli

Rusya Navalny’e yönelik artan ilgiden endişeli Rusya’nın önde gelen muhalif isimlerinden Aleksey Navalny, tedavi gördüğü Almanya’dan geçen pazar günü Rusya’ya dönüşünde, havaalanında pasaport kontrolünde gözaltına alındı ve ertesi gün mahkemede 30 gün tutuklu kalmasına karar verildi. Navalny, 20 Ağustos’ta Sibirya’dan Moskova’ya dönerken uçakta rahatsızlanınca acil inişle Omsk şehrinde hastaneye kaldırılmış, iki gün sonra ise Berlin’in araya girmesiyle ve Kremlin’in onayıyla Almanya’ya gönderilmişti. Burada kendisine zehirlenme teşhisi konmuştu. Olay, kısa sürede ABD ve AB ile Rusya arasında büyük bir krize dönmüştü. Moskova, Navalny’nin zehirlendiği iddialarını reddederek Almanya’nın elde ettiği verileri Rusya’yla paylaşmadığını, Batı’nın kendi sorunlarını unutturmak ve Rusya’ya zarar vermek için böyle bir iddiayı uydurduğunu söylüyor.Navalny, önceden tecilli hapis cezasına çarptırılmış olduğu halde, zamanında polise yer bildiriminde bulunmamak suçlamasıyla gözaltına alındı. Önceki günkü mahkeme, avukatlara bile son anda bildirimde bulunarak, alelacele, Moskova’da Himki Karakolu’nda toplandı (Sovyetler’in Naziler’i durdurdukları yerin orada). Mahkeme Navalny’yi, kendi kurduğu vakıftaki parayı zimmetine geçirmekle suçluyor. Navalny’nin avukatlarına bile son anda bildirim yapıldığı ve meseleyi kamuoyundan kaçırmak için, yasalara aykırı şekilde, mahkeme salonunda değil, karakolda davanın görüldüğü dile getiriliyor. Meslekten gazeteci olan Navalny, sağcı çizgiye sahip ve 15 yıldan beri Putin karşıtı hareketlerin örgütlenmesinde yer alıyor. 2012 ve 2017 yıllarındaki protesto gösterileri, büyük ölçüde, onun eseriydi. Navalny, uzun yıllardan beri parlamentoda yer alan ve hükümeti eleştirip Devlet Başkanı Vladimir Putin’le çoğu zaman işbirliği yapan “parlamento için muhalefet”ten farklı olarak, daha radikal çizgideki “parlamento dışı muhalefet”in önde gelen ismi. Sosyal medyada yayımladığı videolarla, aralarında eski Başbakan Dmitri Medvedev de dahil olmak üzere, Rusya’nın üst düzey yöneticilerinden pek çoğuna ilişkin yolsuzluk verilerini yayımladı (fakat doğrudan Putin’i eleştirmeden). Kimileri, Navalny’nin eleştirdiği kişilerin, Putin’in zaten görevden almaya hazırlandığı kişiler olduğunu, Navalny’nin pek çok araştırmasını, Putin’in örtülü onayıyla yaptığını söylüyor (Rusya gibi bir yerde, dönemin başbakanının çiftliği üzerinde dron uçurmak, herkesin yapabileceği bir iş değildir). Dolayısıyla her ne kadar Kremlin yönetiminin geçmişte suçlanmasına neden olan çeşitli faili meçhul cinayetlerle bağı iddiası olsa da, Kremlin’in Navalny’yi zehirlemeyi planladığını söylemek, aceleci olur (Putin de basın toplantısında, “eğer onu zehirlemeyi isteseydik, bu işi sonuna dek götürürdük” demişti). Ancak, Navalny’nin Rusya’ya dönerken önce uçağın ineceği havalimanının Vnukovo’dan Şeremetiyevo’ya kaydırılarak apar topar gözaltına alınması ve görülmemiş biçimde karakolda mahkemesinin düzenlenmesi, Rusya yönetiminin son aylarda Navalny’e yönelik artan ilgiden endişe duyduğunu gösteriyor.SEÇİM İÇİN GERİ SAYIMBu yıl eylül ayında, Rusya’da parlamento seçimleri olacak ve Putin’in Birleşik Rusya Partisi, güç kaybediyor. Navalny’nin bu zamana kadar aktif siyasetteki en büyük başarısı, 2013 yerel seçimlerinde Moskova’da yüzde 27.8 oy almak oldu. Fakat Rusya’nın kırsalında fazla destekçisi olmadığı gibi, örgütlü siyaset yapabilecek durumda değil. Ancak, yayınlarıyla, toplumun bir kısmının ilgisini çekiyor. Dolayısıyla Navalny meselesini, hem kızışan Rus iç siyaseti, hem de bozulan Rusya-Batı ilişkileri çerçevesinde değerlendirmek gerekiyor. Deniz Berktay

Tecavüz davasında tanıktançelişkili ifadeler

Tecavüz davasında tanıktan çelişkili ifadeler Mersin’de 3 kızına cinsel istismarda bulunduğu gerekçesiyle tutuklanan Salih D.’nin lehine tanıklık yaparak tahliyesini sağlayan yeğeni Fırat D.’nin mahkemede söyledikleri için pişman olduğu iddia edildi. Mağdur Sevim D, tanık Fırat D’ye ait “Çok pişmanım. Elimde ses kayıtları var. Abla bu namussuz yapmış, ben anladım” şeklindeki ses kaydını mahkemeye sunacağını açıkladı. Mersin’de Salih Dayan, 3 kızına, baldızına ve erkek kardeşinin kızına yıllarca sistematik bir şekilde tecavüz ettiği ve çocuklarının annesi S.A’yı fuhuşa zorladığı iddiaları üzerine tutuklanmıştı. 14 Temmuz 2020 tarihinde Mersin 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen duruşmada amcasının lehine tanıklık yapan Fırat D., “3 kız kardeş babalarından para almak için istismara uğradıklarını söylüyorlar. Bu olay gerçek değildir. Bunların hepsi iftiracı ve dolandırıcılar” ifadelerini kullandı. Salih D., bir sonraki duruşmada tehliye edilirken mağdurlardan Sevim D., bir sonraki duruşmada tanık Fırat D.’ye ait ses kayıtlarını mahkemeye sunacağını söyledi. Ses kayıtlarında Fırat D, “Mahkemede Salih D’nin yanında olduğum için çok pişmanım. Abla, bu namussuzluk yapmış, ben anladım. Bu adam benim annemi ve babamı da kandırdı. Bütün deliller bende mevcut. Bu saatten sonra ben, sizin yanınızda duracağım. 9 aydır Salih D’nin yanında kalıyorum. Her yaptığı usulsüzlükleri biliyorum” ifadelerini kullandı. Sevim D’nin ses kayıtlarını mahkemeye sunacağını açıklaması iki aile arasında tartışmaya neden oldu. Ses kaydındaki beyanlarını kabul etmeyen Fırat D, “Amcam Salih D.’den para istedim ama vermedi. Bende sizi arayıp bunları söyledim” dedi. Fırat D.’nin çelişkili beyanlarına tepki gösteren mağdurların kardeşi Serdar D., evinin yakınlarında havaya ateş açtı. Serdar D, şikayet üzerine “silahla tehdit etmek” suçundan tutuklandı. Kübra Köklü

Nikâhsız birlikteliklerin‘dini nikâh’veya‘imam nikâhı’olarak sunulmasıtepkiçekiyor

Nikâhsız birlikteliklerin ‘dini nikâh’ veya ‘imam nikâhı’ olarak sunulması tepki çekiyor Medyada kadına yönelik şiddet konusu işlenirken nikâhsız birliktelikler “dini nikâh” veya “imam nikâhı” olarak sunuluyor. Konu kadın olunca medyanın ikiyüzlü davrandığını savunan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “AKP iktidara geldikten sonra aile kavramının nikâhlı olması gerektiğine karar verdi. Dini nikâhlı eş diye bir şey yok. İktidar, dini nikâhı medya aracılığıyla algı operasyonu yapıyor. Niye iktidar evlenme programlarını kaldırırken, gündüz kuşaklarına dokunmadı? Müftüye nikâh kıyma yetkisi verilirken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Kilise nikâhları var’ demişti. Bizler de büyükelçiliklere sorduk. Dünyanın hangi yerinde kilisi de kıyılan nikâh resmi olarak kabul ediliyor, diye. Onlar da bizlere öyle bir şeyin olmadığını söyledi. Kilisede kayıt altına alınan resmi nikâh da yok. İlk defa Türkiye’de bu iş, kayıt altına alınmadan yapılıyor. Dini nikâh gibi ifadeler kullanılarak kadınlar yavaş yavaş şeri hükümlülüklere geçiriliyor. Dini nikâhlı eş yazılması anayasaya aykırı” dedi.Medya Ombudsmanı Faruk Bildirici ise “İki insan bu şekilde akit yapmış olsa da ‘imam nikâhı/ dini evlilik’ diye bir nikâh ve evlilik biçimi Medeni Kanun’da yok. Yasal akite dayanmayan kadınerkek birliktelikleri için ‘dini nikâhlı evlilik’ ya da ‘imam nikâhlı eş’ denilmesi, bu birlikteliklerin normalmiş gibi görünmesine yol açıyor. Oysa -bir aşk hikâyesine dayanmayan, çoğu zaman gönüllü bile olmayan- bu tür birliktelikler, kadınları güçsüz durumda bırakıyor, evlilikte edinecekleri tüm haklardan mahrum bırakıyor, ayrılmaları halinde de yasal hükümlerden yararlanmalarını engelliyor” diye konuştu.RTÜK İLKESİ HATIRLATMASIRTÜK yasasındaki “aile bütünlüğünün ve sürekliliğinin korunması” ilkesinin yaşama geçirilmesi için de bu programların sunucularının yasal evlilikleri savunması ve bu konuda teşvik edici olmaları gerekir. ‘Dini nikâhlı evlilik’ ya da ‘imam nikâhlı eş’ demekten vazgeçip, artık ‘nikâhsız birliktelik’ ya da ‘nikâhsız eş’ tanımlarını kullanmaları olmalıdır” dedi. Kübra Köklü

İBB Başkanıİmamoğlu’na açılan davada mahkeme kararınıverdi

İBB Başkanı İmamoğlu’na açılan davada mahkeme kararını verdi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan’ın kurucusu, kızı Esra Albayrak’ın ise yönetim kurulu üyesi olduğu TÜRGEV’in İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun bazı vakıfların İBB’den aldığı yardımlara ilişkin konuşmalarına yönelik açılan dava 14 Ocak’taki ilk duruşmada reddedildi. Vakfın avukatı duruşmada İmamoğlu’nun açıklamalarını anımsatarak “Vakfın İBB’den 51 milyon nakdi yardım aldığı ve İBB tarafından maliyeti 165 milyon lira olduğu iddia edilen 5 binanın müvekkil vakfa verildiği yönündeki iddiaların gerçek olmadığını, fiili gerçeğe nakdi olarak verildiğine dair iddianın gerçeğe aykırı olduğunun tespitini talep ediyorum. Ayni yardım aldığımızın ancak nakdi yardım almadığımızın tespitini talep ederim. Müvekkil vakıf kamuya yararlı bir vakıf olup ticari gayelerle kurulmuş değildir’’ dedi. İmamoğlu’nun avukatı da “Siyasetçilerin kamuoyunu rahatsız eden meseleleri gündeme taşırken bunları dile getirme biçimlerinin muhataplarını rahatsız etmesinin normal olduğuna” dikkat çekerek özetle “Kamuoyunun rahatsız olduğu, nakdi ve ayni olduğundan bağımsız olarak, belirli vakıflara kamu kaynaklarıyla çok yüksek maddi yardımlar yapılmasıdır. Davalının işbu davayla elde etmeyi umduğu tespit hükmü hukuken hiçbir işleve sahip olmayacaktır. Davanın, hukuki yarar mevcut olmadığından dava şartı yokluğu nedeniyle reddedilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı. Mahkeme davayı “dava şartı yokluğundan” usulden reddetti.İMAMOĞLU, GELİR GELMEZ FESHETTİBB ile bazı dernek ve vakıflar arasında önceki dönemde yapılan ve toplam maliyeti 357 milyon lira olan protokoller 2019 yılının ağustos ayında feshedilmişti. İmamoğlu buna ilişkin yaptığı açıklamada İBB tarafından bazı vakıflarla aktarılan 357 milyon liralık kaynağı kestiklerini belirterek “Bunun içerisinde sadece bir vakfa, yemek desteğinin 56 milyon liralık bölümü var. İnanılmaz! Yani bu milletin parasını nereye harcıyorsunuz. Bir bina yapılıyor, vakfa yapılmak üzere, maliyeti 165 milyon lira. Artık o bina, o mülk millete ait. İstanbullulara ait. İstanbulluya hizmet edecek. Bu daha başlangıç” demişti. Hazal Ocak

Belediye başkanına göre Kulu’da tek katlıbir evin en düşük maliyeti 50 bin Avro

Belediye başkanına göre Kulu’da tek katlı bir evin en düşük maliyeti 50 bin Avro 90 bin metrekare arazi için ihaleye çıkan AKP’li Kulu Belediyesi, arazileri TL cinsinden satacak olmasına rağmen fiyatları Avro cinsinden hesapladı. Köylü tepki gösterince ihale ertelendi. Konya’nın Kulu ilçesinde belediye tarafından satılacak arazi fiyatlarının Avro üzerinden belirlenmesi, köylünün sert tepkisine yol açınca ihale ertelendi. Kulu Belediyesi tarafından ihaleye çıkarılan Yeşilyurt Mahallesi’ndeki toplam 90 bin metrekare arazi için yapılan fiyat hesabı, araziler TL cinsinden satılacak olmasına rağmen Avro üzerinden hesaplandı. Belediyenin sosyal medya hesabı üzerinden açıklama yapan Kulu Belediye Başkanı Murat Ünver, “Kulu’daki bütün köy ve mahallelerimizde yapılan tek katlı bir evin bile en düşük maliyeti 50 bin Avro (450 bin TL) civarında. İki katlı evler 90 bin ila 100 bin Avro (800-900 bin TL) arasında. Hal böyle iken belediyemizin arsalarının 68 bin-120 bin TL arasında satılması çok da yüksek bir fiyat değil” dedi. Ancak köylüler bu duruma sert tepki gösterince Ünver, heyetle birlikte Yeşilyurt’a gidip toplantı yapmak zorunda kaldı. Söz konusu ihalenin iptal edildiğini, ancak fiyatların revize edilip yeniden ihaleye çıkılacağını duyurdu.‘ÇALIŞANA DA AVRO VERİN’Köylüye yaptığı konuşmada da yine Avro cinsinden hesaplamalara yer veren Ünver, şöyle dedi: “27 yıllık müteahhidim. Bir müteahhit çağırın, tek katlı 180 metrekare bir evin kaça yapılacağını sorun, bakın bakalım ne diyecek? 40 bin Avro’dan aşağı yok.” İhale ertelenmeden önce belediyenin sosyal medya hesabını eleştiri yağmuruna tutan köylülerin bazı tepkileri ise şöyleydi: “Köylerin arsa ihaleleri ne zamandan beri Avro üzerinden hesaplanmaya başladı”, “Kulu Belediyesi’nde çalışan işçilere de Avro üzerinden maaş bağlayın o zaman”, “O parayla köyümüze tramvay hattı döşeriz”, “Kulu olarak AB’ye girdik de haberimiz mi yok?” Öte yandan kentteki arsa fiyatlarının son yıllarda nasıl değiştiğini Konya Emlakçılar Derneği Başkanı Sedat Altınay’a sorduk. Altınay, Konya’da son bir yılda arsa fiyatlarının yüzde 10-20 arttığını söyledi. Bu artışın hem dövize bağlı maliyetlerin artmasından hem de pandemiyle birlikte artan talep nedeniyle oluştuğunu ifade eden Altınay, “Yeşilyurtluların bir kısmı Avrupa’da yaşıyor. Onlara örnek teşkil etsin diye Avro üzerinden hesaplanmış olabilir” diye konuştu. Gamze Bal

İSO BaşkanıErdal Bahçıvan’a göre hammadde fiyatlarındaki oynaklık enflasyonu etkileyecek

İSO Başkanı Erdal Bahçıvan’a göre hammadde fiyatlarındaki oynaklık enflasyonu etkileyecek İstanbul Sanayi Odası (İSO) Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Bahçıvan, hammadde fiyatlarında gerçek arz ve talep esaslarına dayanmayan bir fiyat yükselmesi ve oynaklığı yaşandığını belirterek sektörlerde sıkıntı yaratan bu durumun enflasyonu etkileyeceğini açıkladı. İSO, Covid-19 salgınının küresel tedarik zincirlerinde yarattığı sorunları “Sektörel Tedarik Zincirleri Toplantıları” ile tartışacak. Kısa vadede firmaların finansman ihtiyaçlarını ciddi ölçüde artıracağı ve pazar kayıplarına yol açabileceği belirtilen bu gelişmelere karşı çözüm önerilerinin yapılacağı toplantıların ilki demir çelik sektörüyle başlayacak. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, tarımsal ürünlerden petrokimya ürünlerine, demir-çelik ürünlerinden orman ürünlerine, temel gıda maddelerinden hurdaya kadar birçok alandan hammadde fiyatlarındaki artış ve oynaklıkla ilgili sıkıntılı haberler aldıklarını bildirdi. Aşırı fiyat dalgalanmalarının daha çok uluslararası arenadaki fon ve finans kaynaklarının spekülatif yaklaşımlarından kaynaklandığını belirten Bahçıvan, şunları kaydetti: “Bu sürecin, hem sanayimize hem de enflasyona olumsuz etki yapması kaçınılmaz. Yaşadığımız bütün bu gelişmeler Türkiye’nin artık belli stratejik yatırımlarda devletin de katkısıyla istikrarlı, nitelikli ve güçlü bir üretim seferberliğini zorunlu kılıyor. Ülke kaynaklarımızın çok daha verimli bir şekilde kullanılması gerçeği, önümüzdeki dönem kaynaklarımızın hammadde üretecek stratejik sanayi yatırımlarına kaydırılması zorunluluğunu bizlere işaret ediyor. Ancak bu tür yatırımlarla dışa bağımlılığımızı azaltabilir, sürdürülebilir rekabet imkânlarını güçlendirebiliriz.” cumhuriyet.com.tr

İhracat düştü, içtüketim azaldı, belirsizlik sürüyor

İhracat düştü, iç tüketim azaldı, belirsizlik sürüyor Türkiye Süt, Et, Gıda Sanayicileri ve Üreticileri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Tarık Tezel, et ve süt sektöründe 2020 değerlendirmesi yapıp 2021 beklentilerini dile getirdi. Tezel, şunları söyledi:- Bu yıl uluslararası para piyasalarındaki dalgalanma, dünyada tüm ülkelerin ekonomik dengelerini sarstı. - Enerji, ambalaj, işçilik, uluslararası emtia piyasaları ve diğer endüstriyel girdiler ve satış daralmasının yarattığı finansman maliyetleri de göz önüne alındığında, sektörde maliyet artışı yüzde 30’un üzerinde. - Ulusal Süt Konseyi (USK) fiyatlarının üzerinde soğutma ve toplama bedeli talep edilmesi, yılın henüz başında önemli bir belirsizliğe neden oluyor. - Şu anda ve önümüzdeki dönemde en temel sorun finansman kaynağı. Dolayısı ile bu döneme özgü de olsa, özellikle temel gıda ürünlerinde katma değer vergisi oranlarının gözden geçirilmesine, sanayi üretiminin maliyetlerinin düşürülmesine ve kredi maliyetlerine yönelik temel tedbirlere ihtiyaç var. - Eğer koronavirüs salgını biter veya ciddi oranda azalıp virüs etkisiz hale gelirse, aşı uygulamaları da tüm dünyada ümit edilen sonuçları verirse, yılın özellikle ikinci yarısı için ümitliyiz.İHRACAT YÜZDE 15 DÜŞECEKSETBİR verilerine göre süt sektöründeki ihracatta 2020’de miktarsal olarak yüzde 15.5, cari olarak yüzde 6.6 azalma bekleniyor. Buna göre 2019’daki toplam 208 bin 51 tonluk ihracatın yüzde 15 azalarak 177 bin tona ineceği belirtildi. İhracattaki bu düşüşün, genel olarak süttozu ihracatındaki azalmadan ve salgının ilk dalgasında uluslararası ticarette gümrüklerdeki karşılıklı karantina koşulları ve lojistik aksamalardan kaynaklandığı ifade edildi. cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter