Prof. Dr. Saltık açıkladı: "1. doz aşı sonrası koronaya yakalanan bağışıklık kazanır,2. doza ihtiyaç olmaz"
Halk sağlığı uzmanı Prof. Dr. Ahmet Saltık, Türkiye’de koronavirüse karşı aşılamanın başlamasıyla ölümlerin ve hastalığın ağır geçirilmesinin önüne geçileceğini vurguladı.
Aşıyı olan bir yurttaşın, ikinci dozu olmadan önce virüse yakalanma ihtimalini değerlendiren Saltık, kişinin bağışıklık kazanacağı için ikinci doza ihtiyacı kalmayacağını belirtti. Öte yandan Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu Başkanı Dr. Özlem Sezen, aşılamada ilk gün yaşanan randevu sorununun çözüldüğünü ve aşısız aile sağlığı merkezi kalmadığını belirtti. ‘YÖNETSEL BİR KARAR’İkinci doz aşıların ilk dozdan 28 gün sonra yapılacak olmasını değerlendiren Saltık, “Türkiye’ye getirilmeye başlanan aşılar, evre 3 çalışmasında 14 gün arayla uygulanarak etkinlikleri sınandı. Dolayısıyla ilk doz önemli bir koruma sağlamıyor. Mutlaka ikinci doz gerekiyor. Ancak aşının Türkiye’ye getirilmesinin zorlukları ve 2 haftalık güvenlik testleri zorunluluğu nedeniyle Türkiye, Sinovac firmasının ürettiği aşıyı 28 gün arayla uygulama kararı aldı. Bu bilimsel bir karardan çok yönetsel bir karar” dedi. “İlk dozdan 2 hafta sonra ikinci doz alınsaydı, insanlar daha kısa sürede ve daha yüksek oranda bağışık olabileceklerdi” diyen Saltık, “Fakat şimdi ilk dozda zayıf bir bağışıklık elde edecekler. 28 gün sonra ikinci dozu olacak ve ondan 2 hafta sonra ancak yeterli bir bağışıklık elde edebilecekler” ifadelerini kullandı. DOĞAL BAĞIŞIKLIK...İlk doz aşıyı olmuş bir kişinin ikinci dozdan önce hastalanma ihtimalini değerlendiren Saltık, “Bağışıklık 2 yolla kazanılır. Biri, hastalığı geçirerek doğal yolla kazanılır. Diğeri de aşı yapılarak yapay yolla kazanılır. Biz yapay bağışıklık elde ediyoruz. İlk dozu olan herhangi biri, ikinci doz olmadan hastalığa yakalanırsa doğal bağışıklık kazanacağı için ikinci doza ihtiyaç kalmayacaktır” ifadelerini kullandı.
Sarp Sağkal
Prim borcu olan da sağlık hizmetlerinden yararlanmalı: Sağlık, en temel insan hakkı
İzmir Torbalı’da yaşayan ve koronavirüse yakalanan Kutbettin Köstekçi’nin (51) Torbalı Devlet Hastanesi’nde üç gün yoğun bakımda kalmasının ardından sosyal güvencesi ve parası olmadığı için taburcu edilmesi ve hastaya tutanakla 1632 TL borç çıkarılması tepkilere neden oldu.
“Genel Sağlık Sigortası (GSS) prim borcu olan Covid-19 hastaları tedavi olamayacak mı” diye soran Dr. Ergün Demir ve Dr. Güray Kılıç, “Primini zamanında ödeyemeyip borçlu duruma düşen işsizlerin, okulunu bitirip iş bulamayan gençlerin, siftah yapamayan esnaf ve zanaatkârların sağlık hizmetinden yararlanması bu pandemi döneminde ellerinden alınmakta. Devlet hastanesi yetkilileri, yaptıkları yanlışlıktan bir an önce dönmeli, Covid-19 hastası olan ve solunum güçlüğü çeken Köstekçi’nin tedavisine bir an önce başlanmalıdır” dedi.‘TUTANAK İMZALATAMAZ’Yoksulluk ve işsizlik nedeniyle milyonlarca yurttaşın GSS prim borçlarının yeniden yapılandırılarak faizlerinin silinmesine, 12-18 ay taksitlendirilmesine ve 2 yıl içinde 3 kez ertelenmesine rağmen GSS prim borçlarını ödeyemediklerini ifade eden Demir ve Kılıç, “Kamu veya özel hiçbir hastane/sağlık kuruluşu Covid-19 hastaları için hiçbir vatandaştan yasal olarak ücret alamaz, borç tutanağı imzalatamaz” dedi.
Sibel Bahçetepe
Türkçe Haberler En Son Başlıklar
Bursa’da hastalara ‘teyemmüm taşı’
Türkiye, koronavirüs salgınında aşı gündemin tartışırken Bursa Yıldırım Belediyesi, Bursa Şehir Hastanesi’ndeki servislere teyemmüm taşı (susuz abdest alınması amacıyla kullanılan taş) dağıttı.
Yıldırım Belediyesi’nin hastanede dağıttığı teyemmüm taşlarının üstünde belediyenin logosu ve “Ey insanların rabbi olan Allahım! Şifa ver, çaresini gönder; sen Şafi’sin. Senin şifandan başka şifa yok. (Rabbim!) Hastalık bırakmayacak bir şifa ile şifa ver” hadisi yer aldı. Taşın üstünde ayrıca teyemmüm abdestinin farzları da anlatıldı.
Sarp Sağkal
Türkçe Haberler En Son Başlıklar
Aşı skandalları devam ediyor: AKP'li 'genç avukat' aşı olduğunu açıkladı
AKP'li isimlerin 65 yaş üstü olmamasına rağmen aşılanması tepkiyle karşılanırken, AKP eski Eskişehir Gençlik Kolları Başkanı Fatih Özata'nın aşı olduğu ortaya çıktı.
Türkiye'de koronavirüse karşı aşılama başladı. Aşılama sürecinin başlaması ile tartışmalarda başladı. Öncelik sırasında olmayan AKP'lilerin aşı olması yurttaşların tepkisine neden oldu. AKP eski Eskişehir Gençlik Kolları Başkanı Fatih Özata'nın kendi sosyal medya hesabından paylaştığı aşı mesajı gündeme oturdu./Archive/2021/1/16/004841677-erztjtdxiaaao5e.jfifÖzata'nın 65 yaş üstü olmaması ve sağlıkçı olmamasına rağmen aşı olması öncelik sırasındaki soru işaretlerini beraberinde getirdi./Archive/2021/1/16/004825848-erztjtjw4aem29y.jfifTarafsız, doğru ve ilkeli gazeteciliğin adresi Cumhuriyet artık Telegram'da. Gündem yoğunluğundan gözünüzden kaçan haberleri görmek, son dakika gelişmelerini takip etmek ve Telegram'a özel içerikleri kaçırmamanız için kanalımıza abone olun. https://t.co/xqK2PpSgV0 pic.twitter.com/uu29S5hnYi— Cumhuriyet (@cumhuriyetgzt) November 28, 2020
cumhuriyet.com.tr
Eleştiriyi anlamak!
Yazarın eleştiri ve modernizm çemberinde şekillenen kitabı; modernizmin doğuşu, eleştirinin onun içindeki yolculuğu, modern kültür, düşünsel yorgunluk gibi başlıklarla açımlanıyor.
/Archive/2021/1/16/001145953-ic1.jpgFotoğraflar: VEDAT ARIKEleştiri ve deneme, okurunu düşünmeye ve üretmeye yöneltir. Bu türler, okurundan düşünce kümesinin belli bir düzeye erişmesini bekler. Bu düzeye erişmek herkes için kolay olmasa gerek.Eleştirinin okunmamasının yanında “Bizde eleştirmen yok” veya “Edebiyatımıza bir Nurullah Ataç daha gelmedi” cümlelerini de sıklıkla duyuyoruz. Bu durum aslında modernizmin yazınsal bir düşünce olarak içselleştirilememesidir. Çünkü geçmişten günümüze, edebiyatımız için önemli verimlere sahip eleştirmenlerimiz oldu.Bu isimlerden Semih Gümüş eleştiri yazıları ve romanlarıyla bir edebiyat insanı olduğu kadar bir düşün ve kültür ustası da. Modernizm ve Postmodernizm-Edebiyatın Dünü ve Yarını kitabı da eleştiri ile ilgilenen okurlar için kaynak niteliğinde.Semih Gümüş özgün çözümleyici bir eleştiri anlayışına sahip. Bu bağlamda eleştiri ve modernizm çemberinde şekillenen kitabı; modernizmin doğuşu, eleştirinin onun içindeki yolculuğu, modern kültür, düşünsel yorgunluk gibi başlıklarla açımlanıyor./Archive/2021/1/16/001214624-ic2-.jpgELEŞTİRİDE FARKLI ANLAYIŞLAREdebiyatı anlamak dünü ve bugünü anlamayı gerektirir. Edebiyatı egemen anlayışın keskin çizgilerinde değil kendi doğrusal olmayan yolumuzda arayarak anlamalıyız. Eleştiri de böyle bir yanlış anlamayla karşı karşıya kalıyor.İyi ve kötü ayrımının çok ötesinde, bir yazınsal metnin tüm ögelerini çözümlemeyi ve böylece çözümlediği yazınsal metinden ayrı bir metin haline gelmeyi amaç edinir eleştiri. Modernizmin getirdikleri ve postmodernizmin götürdükleriyle birlikte eleştiride de farklı anlayışların izleri görülebilir.Modernizm deyince aklımıza hemen “yeni” olan gelir. Bu bir yanılgıdır çünkü iki sözcük de birbirini tam olarak karşılamaz. Semih Gümüş “Modern Kültürün Yaşadığı” isimli bölümde bu konuya değiniyor. Edebiyatta 1950 Kuşağı’nı örnek vererek modernizmin getirisi olan “yalnızlık” teması bağlamında görüşlerini temellendiriyor./Archive/2021/1/16/001240515-kapakic3.jpgEDEBİYAT VE TOPLUMSAL YAŞAM“Modernite, Akıl, Edebiyat” bölümünde ise eski dünyanın yıkılışı, toplumsal değişimlerle aydın yazarların edebiyattaki ürünlerinin yansıması, yeni bir düzen oluşurken dönem yazarlarının bundaki payı, geçmişten yararlanma düzeyi ve dönemin ruhunu anlayıp anlayamadıkları gibi durumları irdeliyor.Bu temellendirmelerin ardından modernizm ve postmodernizm kavramlarını incelemeye başlıyor Gümüş. İki kavramın da tam olarak tanımlanıp anlaşılamadığı ve edebiyatımızın herhangi bir türüne de eklemlenemediği eleştirisini getiriyor. Postmodernizme, kötü ya da içinden çıkılmaz bir bakışla değil onun edebiyata kattığı anlam biçimleri noktasında ele alınabileceğini savunuyor.Cumhuriyet dönemi yazarlarının kanon romanları ile bir devrim gibi edebiyatın ortasına gelip yerleşen 1950 Kuşağı’nı da örnekleyen yazar; Nâzım Hikmet ve Yahya Kemal’den yola çıkıp postmodern anlatının edebiyatımızdaki önemli uygulayıcısı Orhan Pamuk’a bir selâm gönderiyor.Sadece edebiyatı değil, toplumsal yaşamda modernist ve postmodernist örneklerle aslında yaşamın dünü ve bugününü bir ayna gibi yansıtıyor.Modernizm ve Postmodernizm-Edebiyatın Dünü ve Yarını / Semih Gümüş / Can Yayınları / 152 s.Modernizm ve Postmodernizm-Edebiyatın Dünü ve Yarını /Semih Gümüş / Can Yayınları / 152 s.
Deniz Burak Bayrak
Bir kırsal kesim romanı; 'Eve Dönemezsin'...
Yazar romanda yurdumuzun kırsal kesim insanının yaşamı doğrultusunda herkesin kendinden izler bulacağı kesitlerle yoksul bir çocuğun okuma ve yazma tutkusunu yüceltiyor.
/Archive/2021/1/16/000821016-ic.jpgSelahattin Yusuf’un yeni romanı Eve Dönemezsin’de olaylar Karadeniz bölgesindeki mezra, köy ve kasaba arasında geçiyor. Anlatıcı, çocukluğundaki köy yaşantısını, ilkokulu okumak için kar kış demeden her gün 4,5 km yol gidip geldiğini, öğretmenin olumsuz yaklaşımını, sınıftaki ilişkilerini, köy yaşantısını, çocukluk aşkını etkileyici bir dille, doğa betimlemeleriyle yansıtıyor.Köylüler yoksuldur, göç, gurbet yazgılarıdır ki uzak illere, maden ocaklarına ve Almanya’ya gidip dönenler vardır. Almanya’da bir bacağını yitiren, köyüne dönen ve "tahta bacak" diye çağrılan ve eşi Sakine ve torunu Selvi’yle eski evinde yaşamını sürdüren Kut Süleyman ilginç bir tiplemedir.Almanya’dan köye dönen Harun, kamyonuyla tanınır. Oğlu Servet’le Selvi beşik kertmesidir. Havva Nine’nin torunu olan Anlatıcı da Selvi’ye tutkundur.Anlatıcı, kasabadaki ilkokulda öğretmeninden sürekli ceza alır, varsıl çocukların kayırıldığını gözlemler. Olaylar 12 Eylül 1980 sonrası yıllarda geçer. Köylüler çocukların okutulmasını istemez. Anlatıcı, Bakkal Deli Bahtiyar’ın Ankara’da üniversitede okuyan oğlu Fazıl ağabeyini örnek alır. Fazıl, çok kitap okuyan, yazar olacağını söyleyen Anlatıcı çocuğa kitaplar verir, yazdıklarını alıp bir dergide yayımlatır.Anlatıcı, köylünün kör inançlarını, geleneklerini, hayvancılığını, yaylaya çıkışlarını, bitki örtüsünü, yaşlı kadınların hastalıklara karşı yöntemlerini, uzun kış gecelerini, mısır harmanlarını, horon oyunlarını ayrıntılarıyla anlatır. “Sırtladığı kendi küçük ışığıyla sınıfın karanlığını kazarak” ufkunu genişletir.Hastalanıp ölen annesini unutamaz, onsuz yaylaya çıkarken duyumsadıklarını şöyle dile getirir: “Seni rüyamda gördüm anne! / Birlikte eve dönüyorduk…”.Anlatıcı, romanda kaymak sahanı, katık, lavaş, kete, tandır, nahır, hemençe, terek gibi kırsal kesimle ilgili sözcükleri kullanır.Deli Musa da ilginç tiplerden biridir. Romanın sonunda Anlatıcı çocuğun karşısına çıkıp yazdığı tüm öyküleri bildiğini söyler. Anlatıcı, yazar olma yolunda epeyce yol alır böylece.Selahattin Yusuf, Eve Dönemezsin’de, yurdumuzun kırsal kesim insanının yaşamı doğrultusunda, herkesin kendinden izler bulacağı kesitler eşliğinde, yoksul bir çocuğun okuma ve yazma tutkusunu yüceltiyor.Eve Dönemezsin / Selahattin Yusuf / Turkuvaz Kitap / 256 s. / 2020.
Hasan Akarsu
NASA'nın keşif aracı Curiosity, Mars'taki 3 bininci gününü tamamladı
ABD Havacılık ve Uzay Ajansının (NASA), gezginci robotik aracı Curiosity, Mars'taki keşif görevinde 3 bininci gününü tamamladı.
Space.com internet sitesinde yer alan habere göre, keşif aracının 2012'de Kızıl Gezegen'in yüzeyine inmesinden bu yana, "sol" adı verilen 3 bin Mars günü geçti.Mars, kendi ekseni etrafındaki dönüşünü 24 saat 40 dakikada tamamladığından, bir Mars günü Dünya'dakinden 40 dakika uzun sürüyor.NASA, aracın 3 bininci gününü tamamlaması şerefine, Curioisty'nin 18 Kasım 2020'de çektiği fotoğraflardan kolaj yapılan bir panoramayı internet sitesinde yayımladı.Panorama, Curiosity'nin Eylül 2014'ten bu yana tırmandığı Sharp Dağı bölgesindeki kaya oluşumlarını resmediyor.2011'de uzaya fırlatılan Curiosity, 2012'de Mars'taki Gale Krateri'ne inmişti.Gezginci robot, 9 yıldır devam eden keşif faaliyetinde Kızıl Gezegen'in geçmişte mikrobiyolojik canlı yaşamına ev sahipliği yapmış olabileceğine dair çok sayıda kanıt topladı.
AA
‘Küresel Ekonomi Düzeni - Kurumlar ve Kurallar’
Ahmet Söylemezoğlu kitabında, küresel ekonomiyi düzenleyen kurumlara toplu bir bakış sunuyor.
/Archive/2021/1/16/000609267-ic.jpgYılda 26,5 trilyon dolarlık mal ve hizmet ticaretinin yapıldığı, günde sadece uluslararası banka havale sistemi SWIFT üzerinden 5 trilyon doların el değiştirdiği küresel bir ekonomi düzeni içindeyiz. Bu düzeni destekleyen, kurallarını belirleyen, bunları uygulamayanları cezalandıran, hatta gerekirse küresel sistem dışına çıkaran geniş bir kurumsal ağ var. Küresel ekonomik düzeni kuran ve kollayan bu yapıda hangi kurumlar yer alıyor? Bunlar nasıl ve kimler tarafından kuruldular? Zaman içerisinde neden ve ne gibi değişikliklere uğradılar? Bu kurumlar kimler tarafından, nasıl yönetiliyorlar? Koydukları kuralları göz ardı etmek ne kadar mümkün? Türkiye bu kurumlara ne zaman ve nasıl katıldı, ilişkileri nasıl gelişti ve yönetimlerinde ne kadar söz sahibi? Ahmet Söylemezoğlu, küresel ekonomiyi düzenleyen kurumlara toplu bir bakış sunduğu kitabında tüm bu sorulara yanıt vermeyi amaçlıyor.Küresel Ekonomi Düzeni - Kurumlar ve Kurallar / Ahmet Söylemezoğlu / Remzi Kitabevi / 384 s.
Cumhuriyet Kitap Eki
Bir ulusun mermerden kemikleri
Kitapta, arkeolojinin ve antik kalıntıların modern imgelemelerde ihtiyaçlara göre nasıl yorumlandığına ve bu kurgunun siyasi amaçlar doğrultusunda nasıl çarpıtıldığına odaklanılıyor.
/Archive/2021/1/16/000338081-ic1.jpgUlus ve Harabeleri - Yunanistan’da Antikite, Arkeoloji ve Ulusal İmgelem kitabında; Yunanistan’ın kendi geçmişine dair algılamasını antik dönem, orta çağ (Bizans) ve modern diye kesintisiz bir çizgisellikte nasıl oluşturduğunu anlatıyor Yannis Hamilakis. Bunu yaparken de genel kabul gören kurgular üzerine keskin eleştiriler yöneltmekten geri durmuyor.Özellikle Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla birlikte hâkim ideoloji olan milliyetçilik, antikiteyi kendi perspektifinden okumak konusunda ısrarcı oluyor. Helenizmin inşa döneminde antik Yunan baş tacı ediliyor.19. yüzyılda ticaret zengini seçkinler hayalini kurdukları laik ve modern Yunanistan’ın kültürel temellerini antik Atina’nın yitip gitmiş pagan aurasında arıyorlar. 20. yüzyıldaysa iç savaş sonrasında komünistlerin hapsedildiği ada kamplarında, mahkûmların sahip oldukları “yanlış bilinç”, yine antik Yunan medeniyeti anlatısıyla kabartılan milli duygular üzerinden ıslah edilmeye çalışılıyor.Kısacası Yunanistan’da antik kültür, her döneme uygun ve her derde deva bir araç olarak siyasallaştırılıyor. Tapınakların, anıtların, heykellerin sembolik sermayesi yeri geldiğinde işlevsel bir şekilde dolaşıma sokulabiliyor./Archive/2021/1/16/000351924-kapakic2.jpgİKONLAR VE KÖKEN ARAYIŞIYazar güçlü metaforlarla okura yeni bakış açıları da sunuyor. Örneğin kitapta arkeoloğun bir şaman olarak konumlandırıldığının altı çiziliyor. Arkeolog geçmişin kaybolan zamanıyla hatta ölüler dünyasıyla şimdi arasında düşünsel bağ kuran figür sayıldığından modern dünyada saygın bir toplumsal konum ediniyor. Hamilakis benzer bir analojiyle milliyetçiliğin kendi anlamlar dünyasını belirleyerek ulusu ürettiğini, arkeolojinin de kendi arzu nesnelerini ortaya çıkartarak onlara yeni bir yaşam vaat ettiğini söylüyor.1922’de Anadolu’da Türklere karşı savaşan bir Yunan askerinin rüyasında Meryem Ana’yı ve onu koruyan antik Yunan savaşçılarını görmesi, Yannis Hamilakis’in kitapta yanıt aradığı sorunun özünü temsil ediyor: Nasıl oldu da modern Yunanlıların bilinçaltında Meryem Ana ile antik imgeler benzer bir kutsiyetle yan yana gelebildiler?Helenizmin tinsel bir mefhum olarak kavranmasının nedeni antikiteye neredeyse Ortodokslukla eşdeğer bir maneviyat yüklenmesindendir. Pagan döneme ait arkeolojik buluntuların ulusu birleştiren kadim harç olarak karılıp seküler ikonlar haline dönüşmesi, milliyetçiliğin takıntılı olduğu köken arayışındandır. İngiltere’nin Osmanlı elçisi Lord Elgin tarafından Atina’dan kaçırılan Parthenon mermerlerinin 200 yılı aşkın bir süredir Yunanlıların kolektif hafızasında açtığı derin yaraya da bu açıdan bakmak gerekiyor.Son olarak Ulus ve Harabeleri’nin önsözünü benzer konularda önemli araştırmaları bulunan Edhem Eldem’in yazdığı özellikle vurgulanmalı. Kitaba göz gezdiren okurlar ister istemez yakın tarihlerinde ulus ve arkeolojik kalıntılar arasında kurulmaya çalışılan denklemler üzerine de düşüneceklerdir.Ulus ve Harabeleri / Yannis Hamilakis / Çev.: Ayşe Boren / İletişim Yayınları / 480 s. / 2020.
Emre Caner