Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Saturday, 07.05.2025, 01:32 AM (GMT)

Search by date: 11/20/2020

Edebiyatımızın eşsiz bir yaratıcısıydı! Ataol Behramoğlu'nun yazısı...

Edebiyatımızın eşsiz bir yaratıcısıydı! Ataol Behramoğlu'nun yazısı... figure > “İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali’nin 1940 yılında yayınlanan ikinci romanı.Yine çok genç, otuz üç yaşında bir yazarın ürünü. Öyleyken, üzerinde pek çok düşünülmesi gereken önemdeki bireysel ve toplumsal sorunları konu edinmiş bir yapıt. Romanın odağındaki kahramanı Ömer’in ilginç ve karmaşık kişiliği, yanı sıra bilinç akışı, iç monologlar gibi anlatım özellikleri bakımından da Sabahattin Ali’nin dünya edebiyatıyla belki en çok ilişkilendirilmesi gereken romanı.” /Archive/2020/11/20/131647177-ic1.jpgİçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali’nin acı, talihsiz bir ölümle, dönemin siyasi polisince planlanıp uygulandığından kuşku duyulamayacak alçakça bir cinayetle sona eren 41 yıllık yaşamına sığdırdığı üç romanından ikincisidir.1907 doğumlu olduğuna göre henüz otuz yaşında, 1937’de yayınlanan ilk romanı Kuyucaklı Yusuf’u ortaokul yıllarımda okuduğumda sözcüğün tam anlamıyla çarpılmıştım. Bu romanın toplumcu-gerçekçi edebiyatımızın öncüsü, kendi türünün bir başyapıtı olduğu kuşkusuzdur.Çok sonraları okuduğum Kürk Mantolu Madonna’nın bende benzer bir etkisi olmamıştı. 1943’de yazarın üçüncü ve son romanı olarak yayınlanan bu kitabın üzerimde yarattığı hayal kırıklığına benzer duygu, sanıyorum belki deonda adının çağrıştırdığı romantik ortamı ve roman kahramanlarını bulamayışımdandı…İçimizdeki Şeytan, Sabahattin Ali’nin 1940 yılında yayınlanan ikinci romanı.Yine çok genç, otuz üç yaşında bir yazarın ürünü. Öyleyken, üzerinde pek çok düşünülmesi gereken önemdeki bireysel ve toplumsal sorunları konu edinmiş bir yapıt. Romanın odağındaki kahramanı Ömer’in ilginç ve karmaşık kişiliği, yanı sıra bilinç akışı, iç monologlar gibi anlatım özellikleri bakımından da Sabahattin Ali’nin dünya edebiyatıyla belki en çok ilişkilendirilmesi gereken romanı./Archive/2020/11/20/131656849-ic2.jpgDÜŞÜNDÜRÜCÜ BİR AŞK HİKÂYESİEdebiyat, ya da sinema vb ürünleri üzerine yazılarda söz konusu yapıtın öyküsünün özet olarak bile anlatılmasını anlamlı bulmam. Okuyan, izleyen kişinin kendisi bunu öğrenecektir. Bu nedenle, İçimizdeki Şeytan’ın odağında, yukarıda sözünü ettiğim roman kahramanının karmaşık kişiliğine de bağlı olarak, farklı, düşündürücü bir aşk öyküsünün bulunduğunu söylemekle yetineyim.Fakat burada, ayrıntıya biraz aşağıda girmek üzere, romanın kadın (daha doğrusu genç kız) kahramanı Macide’den de söz etmem gerekir. Bütünsel, tarihsel, dönemsel, bir inceleme yapmış değilim. Fakat öyle sanıyorum ki toplumcu-gerçekçi edebiyatımızda Macide, hem yerli (ulusal) hem evrensel-insanî değerleri kişiliğinde buluşturmuş bir roman kahramanı olarak (Reşat Nuri’nin, Halide Edip’in kadın kahramanlarından da izler taşıdığı söylenebilecek) bir ilktir./Archive/2020/11/20/131706521-kapakic3.jpgFAŞİZM YANLILARINA CİDDİ ELEŞTİRİLERİçimizdeki Şeytan’ın, hem adından, hem yayınlandığı dönemde ırkçı-tutucu çevrelerin saldırısına, ağır eleştirilerine uğramasından ötürü, bütünüyle siyasal içerikli bir roman olduğunu düşünürdüm.Oysa bir bölümünde dönemin savaş taraftarı, faşizm yanlısı çevrelerine yönelik ciddi eleştiriler bulunmasına karşın, yukarıda belirttiğim gibi, konunun odağını bir aşk öyküsü, Ömer-Macide aşkı oluşturuyor…Romanda aşk üzerine özelikle Ömer’in iç monologlarında geçen düşünceler çokça yer tutuyor. Örneğin henüz ilk karşılaşmalar sonrasında aklından geçirdikleri gerçekten ilginçtir:“Ne tuhaf şey! (…) Bir çok bayıldığım kızların bir çok büyük iltifat ve müsaadeleri beni bu kızın manasını bile iyi anlayamadığım bir bakışı kadar sevindirmiyor. Evet, sadece bir bakış ve belki de biraz merhametle karışık… Fakat bunun hiç olmazsa lakayt bir bakış olmaması beni yerimden sıçratıyor. İçimde müthiş bir hafiflik ve genişlik duyuyorum. Belki de hakikaten sevmek budur.”Romanın sonlarına doğru Macide’nin Ömer’e “kurşun kalemiyle ve acele acele yazmaya başladığı” mektubunda aşkları üzerine söyledikleri ise belki daha da düşündürücüdür:“…biz, hiçbir tarafları birbirine benzemeyen, hiçbir müşterek görüşleri ve düşünceleri olmayan iki insanız… Kim bilir ne gibi sebeplerle tesadüfler bizi birleştirdi. Sen beni sevdiğini söyledin, ben buna inandım. Ben de seni seviyordum. Hem de nasıl seviyordum… Hislerimde bugün de bir değişiklik yok. Fakat niçin seviyordum, işte bunu bulamadım ve beni düşündüren, seninle olan hayatımızın devamından şüphe ettiren bu oldu.”Sadece bu iki alıntı, söz konusu olanın, sıradan, bilinen bir aşk öyküsü olmadığı konusunda sanırım yeterince düşündürücüdür…/Archive/2020/11/20/131714146-ic4-.jpgDÜRÜST ÖMER’İN ŞEYTANI!Ömer’in kişiliğinin irdelenişine de burada girmeyeceğim. Kitabı okurken bu kişilikle ilgili olarak işaretlediğim yerlerin sadece ve özetlenerek sıralanması bile sayfalar doldurur… Dürüst bir genç olduğu kuşkusuzdur. Sonuna kadar da öyle kalmaya çaba göstermesine karşın içinde sanki dürtülerine karşı koyamadığı, özellikle güçlüklerle karşılaştığında onu kötülük yapmaya yönelten bir “şeytan” vardır…Bu “şeytan” sözcüğü ilk kez (romanın yayınlanışının 80’inci yılı nedeniyle Yapı Kredi Yayınlarınca yapılan özel baskının) 47-48. sayfalarında geçiyor… Üniversiteli gençlerin, aralarında dönemin tanınmış şair ve yazarlarının da bulunduğu bir meyhane buluşmasında, Ömer cebinden çıkardığı bir edebiyat dergisinde yayınlanan “Şeytan” adlı bir şiiri heyecanla okuyor… Şiirdeki “Onun korkusu içimde / Ürkek bir dünya yaratan…” dizelerinin ardından “haykırır gibi” tekrarlıyor: “Evet, evet onun korkusu… İçimde bu ürkek dünyayı yaratan onun korkusu… Ben bu değilim… Ben başka bir şeyler olacağım… Yalnız bu korku olmasa… Hiç bir şeyi bana tam ve iyi yaptırmayacağına emin olduğum bu şeytandan korkmasam…”Toplulukta bulunan bir şair, Emin Kâmil, “başını sallayıp gözlerini sinirli sinirli kırpıştırarak” bu genç üniversite öğrencisine şöyle tepki gösteriyor:“Neden kızıyorsun? Neden şikâyet ediyorsun? İçinde şeytan dediğin o şeyin en kıymetli tarafın olmadığını nereden biliyorsun?”Yanılıyor olabilirim, fakat bu şiirde ve şair tipinde, Necip Fazıl vb., dönemin sağ eğilimli, mistik, karanlıkçı vb. edebiyat çevrelerinin hedef alınmış olduğunu düşündüm.Söz konusu “parodi” şiir ise, Nâzım Hikmet’in körlüğü öven “parodi” şiirini anımsattı…Buradan devam edecek olursam; romanın ilerdeki sayfalarında da Ömer ya da başka roman kahramanlarınca tekrar edilen “içimizdeki şeytan” kavramının bir tek Ömer’e değil, onun aralarında yer almadığı, fakat başta arkadaşı Nihat olmak üzere dönemin üniversite gençliğini etkisi altına alan ırkçı, faşist çevrelere yönelik olduğu açıktır.Nitekim, bu çevrenin önemli isimlerinden Nihal Atsız, romanın yayınlanışının ardından, kitaba ve yazarına (ve genel olarak savaş ve faşizm karşıtı çevrelere) saldırı niteliğinde İçimizdeki Şeytanlar başlıklı blr kitap yayınlamış, sonrasında da Sabahattin Ali ölümüne kadar sağcı çevrelerin başlıca saldırı hedeflerinden biri olmuştur./Archive/2020/11/20/131722177-ic5.jpgSABAHATTİN ALİ’NİN YAZARLARI...Ömer ve Macide’nin yanı sıra gerçekten bir iyilik ve dürüstlük simgesi olan Bedri öğretmen, yine iyi kalpli ve dürüst muhasebe memuru Hafız Hüsamettin (ve yaşadığı dram), dış görünüşüyle de iç dünyasıyla da ürkütücü bir kişilik olan Prof. Hikmet gibi üzerinde ayrı ayrı durulabilir. Bu sonuncusu romanda sahne aldığında, Macide’nin başına da Kuyucaklı Yusuf’un Muazzez’inin başına gelen gibi bir felâket geleceğinin önsezisiyle doğrusu içim daralmıştı… Bereket öyle olmadı…İçimizdeki Şeytan, başlıca kahramanları, olay örgüsü, bazen fazlaca uzun olmakla birlikte iç monolog ve diyaloglarda dile getirilen düşünceler, bilinç akışı vb. yenilikçi anlatım özellikleriyle bir inceleme yazısının sınırları içine sığdırılamayacak bir roman.Almanya’daki öğrencilik yıllarından arkadaşı Melahat Togar bir yazısında onun Almancayı tam öğrenmeden Almanca üzerinden Rus yazarlarını da okuduğunu belirterek yapıtlarından esinlendiği büyük dünya yazarları arasında Turgenyev, Gorki adlarını da sayıyor. Ben bu adlara, Yevgeni Onegin’iyle Puşkin’i, Oblomov’uyla Gonçarav’u da ekleyebilirim.İçimizdeki Şeytan’ın Ömer’i, egemen olamadığı, üstesinden gelemediği iradesizliğiyle, Rus edebiyatının “gereksiz aydın” diye adlandırılan tipleri Onegin’den, kahramanı olduğu romanla aynı adı taşıyan Oblomov’dan, Turgenyev’in Rudin’inden dolaylı da olsa izler taşıyor… Sabahattin Ali döneminin kibirli, bencil, eylemsiz yazar, şair vb. “aydın”ları için bir yazısında kullandığı “omurgasız” nitelemesini de belki ilk kez bu romanında kullanmaktadır…Tertemiz, dupduru Macide ise, Onegin’in Tatyana’sını anımsatıyor. Kuşkusuz bunlar tamamen öznel, kişisel yakıştırmalar da olabilir. Asıl kuşkusuz olan ise, alçakça cinayete kurban edilmeden kısa bir süre önce Ehrenburg’un Paris Düşerken’inden etkilediğini ve “Ankara” adıyla bir roman tasarlamakta olduğunu bir yerde okuduğum bu sevgili yazarımızın kişiliğinde, gelmiş, geçmiş, gelecek en büyük yazarlarımızdan birini, edebiyatımızın eşsiz bir yaratıcısını yitirmiş olduğumuzdur…İçimizdeki Şeytan / Sabahattin Ali / Yapı Kredi Yayınları / 260 s. / 2020. Ataol Behramoğlu

İçişleri Bakanlığıkoronavirüs salgınıyeni tedbirleri ile ilgili sıkça sorulan sorularıcevapladı

İçişleri Bakanlığı koronavirüs salgını yeni tedbirleri ile ilgili sıkça sorulan soruları cevapladı figure > İçişleri Bakanlığı, koronavirüs salgını yeni tedbirleri ile ilgili sıkça sorulan soruları cevapladı. İçişleri Bakanlığı tarafından açıklanan koronavirüs salgını yeni tedbirleri ile ilgili sıkça sorulan sorulara verilen cevaplar ise şöyle:Soru 1: 20 yaş altında olup da üniversitelerde yüz yüze eğitim gören öğrenciler ile profesyonel veya milli sporcu olanlar sokağa çıkma kısıtlamasından muaf mıdır?* Bazı üniversitelerde teknik eğitim veren mühendislik fakültesi/tıp fakültesi gibi bölümlerde yüz yüze eğitim devam etmektedir. Bu yaş grubundaki öğrencilere durumlarını belgelemeleri amacıyla üniversite yönetimince ders programını gösterir şekilde özel bir belge verilecek olup, bu belgenin gerektiğinde ibrazı ile 20 yaşın altındaki öğrenciler bu yaş grubu için getirilen sokağa çıkma kısıtlamasına tabi olmayacaktır. 20 yaş altı profesyonel veya milli sporcular, profesyonel veya milli sporcu olduklarını belgelemeleri kaydıyla sportif faaliyetleri (müsabaka, antrenman, bu amaçlarla seyahat vb.) kapsamında sokağa çıkma kısıtlamasına tabi olmayacaktır.Soru 2: 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımızın şehirlerarası seyahatlerinde izin belgesi gerekli midir?* 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımız 20.05.2020 tarih ve 8206 sayılı Genelgemiz çerçevesinde ancak Seyahat İzin Belgesi almaları koşuluyla şehirlerarası seyahat edebilecek olup, her türlü şehirlerarası toplu ulaşım aracına (uçak, otobüs, tren, vapur vb.) ilişkin bilet satış sürecinde Seyahat İzin Belgesi’nin alınmış olması şartı aranacaktır.Soru 3: 65 yaş ve üzerindeki sağlık çalışanları (doktor, diş hekimi, eczacı vb.), seçimle göreve gelenler (belediye başkanı, muhtar vb.), avukat, akademisyen, veteriner, serbest muhasebeci-mali müşavir gibi meslek gruplarının mensupları bu yaş grubu için getirilen sokağa çıkma kısıtlamasına tabi midir?* Genelge ile gün içerisinde 10.00 ile 13.00 saatleri arasında sokağa çıkabilecek 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımızdan iş yerleri ile illiyetlerini gösteren çalışma/SGK kaydı vb. belgeyi ibraz edenler istisna tutulduğundan yukarıda adı geçen meslekleri icra eden 65 yaş ve üzeri vatandaşlarımız kısıtlamadan muaftır.Soru 4: 20 yaş altı genç ve çocuklar şehir içi veya şehirlerarası yolculuğu nasıl yapacaklar?* 20 yaş altı gençler ve çocuklarımız 30.05.2020 tarih ve 8558 sayılı Genelgemizde belirlenen çerçeve içerisinde yanlarında veli/vasisinin bulunması şartı ile herhangi bir belge aranmaksızın şehir içi ve şehirlerarası yolculuk yapabileceklerdir.Soru 5: Çocuklarını kreş ya da bakıcıya bırakmak zorunda olan ebeveynlerin çocuklar için getirilen kısıtlama saatlerinde çocuklarını getirip götürmesi mümkün müdür?* 29.05.2020 tarih ve 8483 sayılı Genelgemiz çerçevesinde sokağa çıkma kısıtlamasına tabi çocuklarımız ve gençlerimizin ihtiyaca göre bakıcıya, aile büyüklerine, kreş veya gündüz bakımevlerine gidebilmesi ve kısıtlama getirilen saat dilimleri içerisinde veli/vasilerinin nezaretinde yolculuk yapabilmesi mümkündür.Soru 6: KPSS, Kariyer Mesleklerin Giriş Sınavları, TOEFL, IELTS gibi ülke genelinde düzenlenen sınavlara girecek kişiler sokağa çıkma kısıtlamasından istisna mıdır?* Genelgemiz ile KPSS ve diğer merkezi sınavlara katılacağını belgeleyenler ile refakatçilerinin kısıtlamadan muaf oldukları belirlendiğinden bu sınavlara girecek her yaş grubundaki kişiler sokağa çıkma saat kısıtlamasına tabi olmayacaklardır.Soru 7: İnşaat sektörü hafta sonu uygulanacak sokağa çıkma kısıtlamasından muaf mıdır?* İnşaat sektörü ve çalışanları Genelgenin 5.1/ğ ve 5.2/ğ hükümleri uyarınca üretim ve imalat tesisleri ile buralarda çalışanlar için getirilen istisna hükmü kapsamında olduğundan sokağa çıkma kısıtlamasından muaf tutulacaktır.Soru 8: Hastanelerde (özel hastaneler dahil) bulunan yeme-içme mekanları (kantinler, kafe vb.) Genelge kapsamında yeme-içme yerleri için getirilen kısıtlamalara tabi midir?* Hastanelerde bulunan yeme-içme mekânları (kantinler, kafe vb.) Genelge kapsamında yeme-içme yerleri için getirilen kısıtlamalara (çalışma saatleri, servis yöntemi vb.) doğrudan tabi değildir. Hastanelerde bulunan yeme-içme yerlerinin çalışma usul ve esasları hastane yönetimlerinin vereceği karar doğrultusunda belirlenecektir.Soru 9: Lokanta ve restoranlara yönelik getirilen kısıtlamalara oteller ve konaklama tesislerindeki lokanta veya restoranlar tabi midir?* Oteller ve konaklama tesislerindeki lokanta veya restoranlar sadece konaklama yapan müşterilerine yönelik yemek hizmeti verebilecek olup diğer lokanta veya restoranlara yönelik getirilen kısıtlamalara tabi değildir. Ancak oteller ve konaklama tesislerindeki lokanta veya restoranlar dışarıya paket servisi yoluyla satış yapamazlar.Soru 10: Havaalanları içerisindeki lokanta ve restoranlar Genelgede getirilen kısıtlamalardan muaf mıdır?* Havaalanları içerisindeki yeme içme mekanları (lokanta, restoran, kafe vb.) sadece yolculara ve ulaştırma sektöründe çalışanlara hizmet vermek koşuluyla Genelge kapsamında yeme-içme yerleri için getirilen kısıtlamalara tabi değildir.Soru 11: Deniz turizmi amaçlı ticari faaliyet gösteren tekne ve yatlar gezi maksatlı teknelerine aldıkları müşterilerine yeme-içme amaçlı servis yapabilirler mi?* Deniz turizmi amaçlı ticari faaliyet gösteren tekne ve yatlar gezi maksatlı teknelerine aldıkları müşterilerine yeme-içme amaçlı servis yapamazlar.Soru 12: Seyahat acentalarının vermiş olduğu tur, paket tur, konaklama veya transfer hizmetlerinden yararlananlar genelgenin istisnası kapsamında mıdır?* Seyahat acentalarının vermiş olduğu tur, paket tur, konaklama veya transfer hizmetlerinden yararlanan tüketiciler “5.2/u) Şehirlerarası toplu ulaşım araçlarında (uçak, otobüs, tren, gemi vb.) görevli olanlar ile bu toplu ulaşım araçlarıyla seyahat edeceğini bilet, rezervasyon kodu vb. ibraz ederek belgeleyenler” istisnası kapsamındadır.Soru 13: Havalimanlarındaki mağazalar (giyim, hediyelik eşya, vb.) 10.00-20.00 saatleri arasında hizmet sunabilme uygulamasına tabi midir?* Havalimanlarındaki mağazalar (giyim, hediyelik eşya vb. işyerleri), Genelgenin 1’inci maddesi ile faaliyet gösterebilecekleri zaman aralığı 10.00-20.00 saatleri arası olarak belirlenen iş yerleri kapsamında değildir.Soru 14: Tekel büfeleri marketler için getirilen çalışma saati kısıtlamasına tabi midir?* Tekel büfeleri, Genelgenin 1’inci maddesi kapsamında marketler için getirilen çalışma saati kısıtlamalarına (saat 10:00-20:00 arası çalışabilme) tabidir.Soru 15: Pastaneler ile simit, börek, poğaça vb. ürünleri üreten ve satan iş yerleri saat 10.00’dan önce satış yapabilir mi?* Pastaneler ile simit, börek, poğaça vb. ürünleri üreten ve satan işyerleri sadece bu ürünlerin satışını sabah 08.00-10.00 saatleri arasında gel-al şeklinde yapabilirler.Soru 16: Azınlık cemaatlerine mensup 65 yaş ve üzeri din adamları, bu yaş grubu için getirilen sokağa çıkma kısıtlamasına tabi midir?* Azınlık cemaatlerinin 65 yaş ve üzeri din adamlarının bu yaş grupları için kısıtlama öngörülen saatlerde dini vecibeleri yerine getirmelerinde herhangi bir kısıtlama bulunmamakta olup haricen izin alınmasına gerek yoktur.Soru 17: 65 yaş ve üzeri ile 20 yaş altı vatandaşlarımız için belirlenen sokağa çıkma kısıtlamasının uygulaması Cuma namazları açısından nasıl olacaktır?* Belirtilen yaş gruplarında yer alan vatandaşlarımızdan Cuma namazı kılmak isteyenler için İl/İlçe Umumi Hıfzıssıhha Kurullarınca 65 yaş ve üzeri büyüklerimizin sokağa çıkma saati Cuma namazı bitimine kadar uzatılabilecek, 20 yaş altındaki gençlerimizin sokağa çıkış saati ise Cuma namazına gidebilecekleri şekilde öne alınabilecektir.Soru 18: Kreşlerde yüz yüze eğitim faaliyetleri devam edecek mi?* Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlıklarıyla yapılan görüşmeler sonucunda çalışan anne-babaların durumu da göz önünde bulundurularak Milli Eğitim Bakanlığına bağlı kreşlerle birlikte diğer kamu kurum ve kuruluşları ile özel eğitim kurumları bünyesindeki kreşlerin yüz yüze eğitim faaliyetlerine devam edebilmeleri gerektiği değerlendirilmiştir.Soru 19: Sokak hayvanlarının beslenmesi nasıl olacak?* 30.04.2020 tarih 7486 sayılı Genelgemiz kapsamında “Hayvan Besleme Grubu Üyeleri” ile sokak hayvanlarını beslemek isteyen diğer vatandaşlarımız hafta sonları uygulanacak sokağa çıkma kısıtlamasından muaf olacaktır. Önceki sokağa çıkma kısıtlamalarında olduğu gibi hayvan severlerimiz hafta sonlarında uygulanacak olan sokağa çıkma kısıtlaması sırasında sokak hayvanlarının beslenme ihtiyaçlarını giderebileceklerdir.Soru 20: Reklam ve dizi sektörünün çekimlerinin hafta sonu saat 20.00’den sonraya sarkması nedeniyle kendilerine izin verilebilir mi?* Reklam ve dizi sektörü ile çalışanları, Genelgenin 5.1/ğ ve 5.2/ğ hükümleri uyarınca üretim ve imalat tesisleri ile buralarda çalışanlar için getirilen istisna hükmü kapsamında olduğundan sokağa çıkma kısıtlamasından muaf tutulacaktır.Soru 21: Pazaryerleri Genelge’de marketler için getirilen çalışma saatleri kısıtlamasına tabi midir?* Pazarcı esnafımız, sebze-meyve gibi ürünlerin tedariki ve pazaryerine nakliyesi/kurulumu bağlamında çalışma saatleri sınırlamasına tabi değildir. Ancak pazaryerlerinde 10.00 ila 20.00 saatleri arasında vatandaşlarımıza satış yapılabilecek olup bu açıdan marketler için getirilen çalışma saati kısıtlamasına tabi olacaktır.Soru 22: Otel rezervasyonu bulunan kişiler sokağa çıkma kısıtlaması süresi içerisinde özel araçlarıyla seyahat edebilirler mi?* Otel rezervasyonu bulunan vatandaşlarımız konaklama rezervasyonunun başlangıç zamanı ile konaklama tesisine ulaşım süresi içerisinde rezervasyonu olduğunu belgelemek/ibraz etmek kaydıyla herhangi bir izin almaksızın özel araçlarıyla seyahat edebileceklerdir.Soru 23: Ülkemizde turizm amacıyla bulunan yabancı turistler sokağa çıkma kısıtlamasına tabi midir?* Turistik faaliyetler kapsamında geçici bir süreyle Ülkemizde bulunan yabancı turistler hafta sonları uygulanacak olan sokağa çıkma kısıtlamasından muaf tutulacaktır.Soru 24: Genelge kapsamında faaliyetlerine ara verilen halı sahalarda amatör spor kulüplerinin antrenmanları ile futbol akademisi çalışmaları yapılabilir mi?* Amatör liglerin ertelenmiş durumda olması nedeniyle, yeni bir karar alınıncaya kadar faaliyetleri durdurulan halı sahalarda antrenman yapılamayacağı ve futbol okulu/akademisi gibi faaliyetlerin devam edemeyeceği değerlendirilmektedir. İHA

Sherlock Holmes’un maceraları

Sherlock Holmes’un maceraları figure > Sir Arthur Conan Doyle’un kalemiyle şekillenen, dünyaca ünlü dedektif kahramanı Sherlock Holmes’un maceralarını içeren 5 kitaplık seri, The Çocuk Yayınları ile yepyeni bir tasarımla okurlarla buluştu. Başarılı illüstratör Arianna Belluci imzası taşıyan özel kapak görselleri ve siyah beyaz çizimlerle yayımlanan seri, koleksiyon meraklılarına özel tasarımıyla sadece çocukları değil, macera tutkunu yetişkinleri de okur kitlesine katıyor. /Archive/2020/11/20/130616261-ic.jpgSherlock Holmes ve Dr. Watson’ın maceraları, 5 kitaptan oluşan dünyaca ünlü seri, “Kızıl Dosya” kitabıyla başlıyor. Sherlock Holmes ve Dr. Watson’ın kendilerini onlarca yıldır süren bir ihanetin ve Hindistan’dan Londra’ya uzanan bir cinayet sarmalının içinde buldukları “Dörtlerin İmzası” kitabıyla sürükleyici bir hale dönüşüyor.Serinin 3’üncü kitabı “Mavi Yakut”ta bir kazın peşinden giden Holmes ve Watson’ın akıl almaz bir maceraya dahil oluyor. “Benekli Kordon” kitabında cinayet; serinin son kitabı “Kızıl Saçlılar Kulübü”nde ise basit bir soruşturmayla başlayan, giderek derinleşen olaylar zincirinde şaşırtıcı bir gerçek bekliyor okurları.SIR ARTHUR CONAN DOYLE: Sherlock Holmes’u tüm dünyaya tanıtan Sir Arthur Conan Doyle, 22 Mayıs 1859 yılında İskoçya’nın Edinburgh kentinde doğdu. Tıp eğitimi alan Arthur Conan Doyle, Batı Afrika sahillerinde gemi hekimliği yaptı. 1882 yılında kendi kliniğini açan Doyle, 1885 yılında doktor unvanını aldı.Doktorluk mesleğinin yanı sıra hikâyeler de yazan Doyle, ilk kısa romanı olan Kızıl Elma ile Sherlock Holmes’un maceralarını yazmaya başladı.Sherlock Holmes’un parlak zekâsı, olağanüstü gözlem yeteneği, hazır cevaplılığı, onun tüm dünya ülkeleri tarafından sevilmesine ve hikâyelerinin kuşaktan kuşağa aktarılmasına neden oldu ve Arthur Conan Doyle’yi dünyaca ünlü bir yazar haline getirdi.Arthur Conan Doyle, 7 Temmuz 1930 yılında geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetti. Cumhuriyet Kitap Eki

Fatih Altaylı'dan Koca'ya: Muhalefete inanmıyorsa kredi kartıekstremi gösterebilirim

Fatih Altaylı'dan Koca'ya: Muhalefete inanmıyorsa kredi kartı ekstremi gösterebilirim figure > Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, koronavirüs testini 500 liraya yaptırdığını söyleyerek, özel sağlık kuruluşlarındaki fahiş test fiyatlarını yalanlayan Fahrettin Koca’ya kredi kartı ekstremi gösterebileceğini duyurdu. Habertürk gazetesi yazarı Fatih Altaylı, bugünkü köşesinde koronavirüs testini 500 liraya yaptırdığını yazdı. Altaylı, "Sağlık Bakanı Koca, Covid- 19 tespiti için tavan fiyatın 250 TL olduğunu söyledikten sonra muhalefetten bazı vekiller bu testin bazı özel sağlık kuruluşlarında daha pahalıya yapıldığı iddiasını ortaya attı. Bakan Koca da bu iddiayı ortaya atanları 'yalancılıkla' suçladı" değerlendirmesinde bulundu. Altaylı yazısında, "Sayın Bakan Fahrettin Koca’ya söyleyeyim.Geçen hafta Formula 1’deki görevim nedeniyle İstanbul’daki bir özel hastanede Covid- 19 için PCR testi yaptırdım. Ödemesini de bizzat yaptım. Tam 500 TL. Yani muhalefete inanmıyorsa ben kendisine kredi kartı ekstremi gösterebilirim" ifadesini kullandı.  cumhuriyet.com.tr

Edith Wharton ile bir kimlik mücadelesi: 'Keyif Evi'

Edith Wharton ile bir kimlik mücadelesi: 'Keyif Evi' figure > Keyif Evi, iç savaş sonrasında gittikçe sanayileşen ve zenginleşen bir Amerika’da, erkek egemen bir toplumda ancak eş olarak değer taşıyabilen ve bunun karşılığında lükse ve konforlu hayata kavuşabilen bir kadının arzularını ve sıkıntılarını yansıtıyor. /Archive/2020/11/20/130336700-ic.jpgEdith Wharton'un Keyif Evi, iç savaş sonrasında gittikçe sanayileşen ve zenginleşen bir Amerika’da, erkek egemen bir toplumda ancak eş olarak değer taşıyabilen ve bunun karşılığında lükse ve konforlu hayata kavuşabilen bir kadının arzularını ve sıkıntılarını yansıtıyor.Toplumun yalnızca paraya tapan değil, aynı zamanda onu sadece kendi eğlencesi ve büyümesi için gösterişli bir şekilde kullanan bir kesimini eleştiren romanın başkarakteri güzel Lily Bart, aşkla sosyete standartları arasında bocalayacak, ayrıcalıklı bir hayattan hayatın kıyısındaki acınası yalnızlığa sürüklenecektir.Yüz yıldan fazla bir süre önce yayımlanmış Keyif Evi’nin günümüzde hâlâ geçerliliğini koruyan ana teması, aslında kim olduğumuz ile toplumun bize dayattığı kimlik arasındaki mücadeleler.Keyif Evi / Edith Wharton / Çev.: İlknur Özdemir / Sia Kitap / 368 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Say Yayınları'ndan felsefe kitapları

Say Yayınları'ndan felsefe kitapları figure > Türkiye Felsefe Kurumu’nun önerisi ve UNESCO’nun kararıyla Dünya Felsefe Günü 2002 yılından bu yana kutlanıyor. Bu gün dolayısıyla yapılan etkinliklerde ismi geçen filozofların bir istatistiği yapılsaydı, Hegel kuşkusuz en üst sıralarda yer alırdı. Hem de o yılın öne çıkardığı filozof kim olursa olsun. Zira “mutlak”ın filozofu olarak Hegel neredeyse her şey hakkında konuşmuş, her şeyi kendi sistemine dâhil edip anlaşılabilir kılmak istemiştir. /Archive/2020/11/20/130143764-ic1.jpgKADİM FELSEFE AĞACININ DALLARIGeorg Wilhelm Friedrich Hegel’in felsefe tarihiyle ilişkisi de seçici değil kapsayıcıdır. O, felsefe tarihindeki tüm düşünceleri tek bir felsefe ağacını oluşturmaya hizmet eden unsurlar olarak görür. Tam da bu nedenle Hegel’in kendi felsefe sisteminde olgun halini vermeye çalıştığı bu ağacın köklerinde geçmiş, dallarında gelecek hep görülür. Gerçi felsefenin böyle tek bir ağaç meydana getirdiğine bugün pek itibar edilmez; daha çok içinde birçok ağacın olduğu, sınırları keskin olmayan bir bahçeye benzetebiliriz. Böyle bile olsa, bu bahçede dolaşırken karşılaşıp da başımızı çeviremeyeceğimiz görkemli ağaçlardan biri kuşkusuz Hegel’in diktiğidir. Tom Rockmore’un, Hegel’i hem felsefi, hem tarihsel hem biyografik yönleriyle ele aldığı, Say Yayınları tarafından yayımlanan Hegel’den Önce Hegel’den Sonra kitabı işte bu görkemi hissettiren bir yapıt.Rockmore, Hegel araştırmalarında önde gelen bir isim. Derinlemesine akademik çalışmalarıyla olduğu kadar pedagojik çalışmalarıyla da biliniyor. Hegel’den Önce Hegel’den Sonra’nın başlığı pedagojik yaklaşımını yansıtıyor: Hem Hegel’den önce Kant’la birlikte felsefe alanına giren yeni problemleri ve kavramları tanıtıyor hem de Hegel’den sonra felsefenin nasıl bir hal aldığını Marx, Nietzsche ve Kierkegaard örnekleriyle ele alıyor./Archive/2020/11/20/130151482-ic2.jpgÖNCELERİ VE SONRALARIYLA FELSEFE!Hegel insanlığın önce ve sonra diye ikiye ayrılacağı tarihsel bir eşikte felsefe yapar. Politikada, gündelik yaşamda, sanatta, bilimde ve felsefede büyük değişimlerin olduğu bir dönemdir onunki. Hegel bunlara birebir tanık olurken, ‘zamanın ruhu’ndaki bu değişimleri felsefenin kavramlarıyla anlamaya çalışır.Hegel tarih sahnesine baktığında giderek özgürleşen bir bilinç görür. İnsanların bilinçlerindeki ve dünyayı anlama biçimlerindeki değişimin mantığını araştırırken bu aynı mantığa dayanarak felsefenin en kadim problemlerinden bilgi problemini çözebileceğine de inanır. Sonuç olarak onda felsefenin disiplin içi problemleriyle insanlık tarihinin gelişimi arasında kopmaz bir ilişki olduğunu görürüz. Rockmore Hegel’in bu özelliğini mümkün olduğunca öne çıkartır.Kitapta, Hegel’in düşüncesinin kendi içindeki önceler ve sonralar da ortaya konur, eserleri tek tek ele alınır, bunları yazma sürecinde yaşamında gerçekleşen olaylara yer verilir ve böylece romansı bir hava hissedilir.Kitabın önemli özelliklerinden biri de Hegel’in hangi problemler üzerine düşündüğünü açıkça ortaya koyması, problemleri açık etmek için felsefe tarihinden başka birçok filozof ve düşünürle diyalog içinde olması, böylece okuyucusunu dışarıdan bir gözlemci olmaktan çıkarıp düşünmeye dâhil edebilmesidir.Bitirmeden önce, felsefe bahçesindeki Hegel ağacının köklerinin ve dallarının nerelere dokunabildiğini göstermek adına, Say Yayınları’ndan yakın zamanda çıkan başka birkaç kitaptan daha bahsetmek isterim./Archive/2020/11/20/130200045-ic3.jpgHEGEL, KANT, NIETZSCHE, HUSSERLMichael Ferber, Romantizm: Kısa Bir Giriş kitabında, hem sanatsal hem felsefi bir hareket olan romantizmi uzun geleneği içinde ele alır. Kant’ın felsefede yarattığı devrimin ardından önemli bir atılım yaşayan Romantizmin en önemli temsilcileriyle çağdaştır Hegel, onların düşüncelerini, eleştirerek veya benimseyerek, kendi felsefe ağacına katar.Soner Soysal, Nietzsche: Perspektivizm, Güç İstenci, Doğruluk kitabında Nietzsche’nin gölgede kalan fakat onun felsefe ağacına can suyunu veren bilgi ve doğruluk anlayışını ele alır. Nietzsche’nin Hegel’e karşı sert eleştirel tutumu bilinse de perspektif ve güç istenci fikirleri çok farklı tarzda da olsa Hegel’de vardır.Zira Hegel insan bilincinin zaman içindeki farklı şekillerini incelerken, bu bilincin içine girdiği farklı perspektifleri ortaya koyar aslında, ayrıca bu perspektiflerin oluşum mantığını açıklarken insanlar arası güç çatışmalarına özel önem verir. Kuşkusuz Hegel’de nihai ve mutlak bir perspektife yerleşme çabası onu Nietzsche’den ayırır fakat bu benzerlik kayda değerdir.Jens Zimmermann, Hermeneutik: Kısa Bir Giriş kitabında, “yorumlama su¨recini inşa eden nedir? Ve etrafımızdaki du¨nyadan nasıl bir mana tu¨retiyoruz ki bu manayla du¨nyadaki yerimizi anlama ihtimalimizi oluşturuyoruz?” gibi soruların peşine düşüyor.Hermeneutik gelenekten birçok düşünür, Hegel’in mutlak ve birleştirici bir yorum arayışını kuşkusuz eleştirmiştir, fakat felsefe tarihinde insanlığın somut deneyimini somut olarak yorumlamaya çalışması bakımından geçmişine nazaran benzersizdir.Dünyadaki ve ülkemizdeki fenomenoloji çalışmalarına büyük bir katkı olarak selâmlanan Dan Zahavi’nin, Husserl’in Fenomenolojisi isimli kitabı fenomenolojiyi kurucu babası Husserl’deki köklerinden itibaren ele alıp ondaki esas felsefi değeri ön plana çıkarmaya çalışıyor.Felsefe okurları Hegel’in en önemli eserlerinden Tinin Fenomenolojisi’ni ya okumuştur ya da duymuştur. Hegel’in fenomenolojisi, insan bilincinin deneyiminin bilimi olmak ister ve fenomenleri inceleme yöntemi Husserl’inkinden oldukça farklıdır, fakat felsefeyi fenomenlerle hesaplaşması gereken, onların anlamını çözmesi gereken bir disiplin olarak görmesi bakımından bir öncü bir sestir. Kaan Kahveci

Destek Yayınları'nın 'Felsefe Serisi'üzerine

Destek Yayınları'nın 'Felsefe Serisi' üzerine figure > Destek Yayınları’nın Epitetos ile başlayan ve şu anda yaklaşık kırk kitaba ulaşan Felsefe Serisi hakkında serinin Yayın Koordinatörü, editör ve yazar Özlem Küskü ile konuştuk.. /Archive/2020/11/20/125643532-ic1.jpgDERİNLERDE BİR YOL HARİTASI - Hazırladığınız felsefe serisi son dönemde oldukça ilgi çekiyor ve sayıca da bir hayli arttı serinin hacmi, en başından alırsak fikir nasıl çıktı ortaya? Ve tabii bu kadar büyüyüp ilgi göreceğini bekliyor muydunuz?Seriye başlama fikri Yayınevi Grup Başkanımız Yelda Cumalıoğlu’ndan çıktı. İlk kitabı Aslı Perker’in, daha önceden hiç çevrilmemiş Epiktetos metinlerinden hareketle hazırladığı özel bir Epiktetos derlemesi oldu. Devamında diğer Stoacılar ve farklı zamanlardan filozoflar geldi.İçeriğin yoğun ve uzunluk olarak da az ve öz olmasını tercih ettik. Niyetimiz felsefe gibi zor okunan bir türü her okurun seveceği bir forma sokmaktı. Tasarım olarak da içerikte de farklılaşmaya çalıştık. Bugün itibariyle Epiktetos 54, Farabi ise 65. baskıyı yaptı.FELSEFENİN İYİLEŞTİRİCİ ETKİSİ- Bu kitaplar için sözü edilen kişi ya da akımlara birer “başlangıç kitabı” diyebilir miyiz?Seride seçilen her bir filozof ve kitap felsefenin derin sularına dalmak isteyenler ve nereden başlayacaklarını bilemeyenler için bir yol haritası. Her kitap filozofun temel düşüncelerinin birer özeti, derinleşmek isteyenler için de rehberlik edecek bir kılavuz diyebiliriz.- Okurlardan nasıl dönüşler aldınız kitaplarla ilgili?Çok olumlu geri dönüşler aldık. Neredeyse tüm seriyi okuyan çok sayıda okurumuz oldu. Sadece kitap okurlarından değil alanda çalışan akademisyen ve hocaların da övgü ve paylaşımlarını görmek bizi çok mutlu etti.- Bu seri içinde yer alacak kitapları nasıl/neye göre seçiyorsunuz? Özellikle son kitaplar içinde çok özgün isimler var, bunlardan örnek verebilir misiniz?Serinin amaçlarından biri okura felsefeyi sevdirmekse diğer amacı da bugünün insanına felsefenin iyileştirici etkisini duyumsatmaktı. Stoacılarla başlamamızın nedeni de biraz buydu, önerilen fikirler bugünün sıkışmış dünyasında kendine bir çıkış kapısı arayan insanlık için hiç de yabana atılacak cinsten değildi.Freud bir konuşmasında narsisim çağının Galileo’nun dünyanın aslında güneşin etrafında döndüğünü keşfetmesiyle başladığını söyler. Kendi merkezini başka bir gezegene kaptıran insanlık olarak sanırım bu buhranı atlatamadık./Archive/2020/11/20/125653454-kapakic2.jpgPROKLUS’TAN ATATÜRK’E...Felsefe biraz da bu işe yarıyor, dünyanın bizimle başlayıp bizimle bitmediğini, kaos içinde sürdürülen bir hayatın benzerinin binlerce yıl önce de var olduğunu, yaşantıların ve sıkıntıların sürekli tekrarlandığını görmek ve hatırlamak rahatlatıcı. Serinin her bir kitabı biraz da bu çabayla seçiliyor.Son kitaplar arasında hayli ilginç isimler var. Kaan Demirdöven’in özenli çalışmasıyla hazırlanmış İstanbullu Proklus, Göktuğ Halis’in kusursuz anlatımından tıbbın babası Paracelsus, Ferhat Atik’ten hiç bilinmeyen yönleriyle Atatürk, Akademisyen Fırat İlim’den şimdiye dek hazırlanmış en zengin Bruno çalışması ve benim hazırladığım dilimizdeki en kapsamlı kaynak olan kolektif bilinçdışının kâşifi filozof, psikiyatr Carl Gustav Jung.- Destek Yayınları Felsefe Serisi’nin yeni kitapları arasında kimler olacak?Yakın zamanda çıkacaklar arasında Pitagoras, Heraklitos, Thomas Moore, Zerdüşt, Spinoza, Lacan, Empedokles, Thales gibi isimler bulunuyor. Zeynep Bilgin

Dağlık Karabağ: Ermenistan Savunma BakanıTonoyan istifa etti, Azerbaycan ordusu Ağdam'da

Dağlık Karabağ: Ermenistan Savunma Bakanı Tonoyan istifa etti, Azerbaycan ordusu Ağdam'da figure > Ermenistan devlet haber ajansı Armenpress, Savunma Bakanı David Tonoyan'ın istifa ettiğini bildirdi. Azerbaycan askerleri, Dağlık Karabağ'da Rusya'nın arabuluculuğuyla imzalanan anlaşma kapsamında Ermenistan'ın çekildiği Ağdam bölgesine girdi. Getty ImagesErmenistan devlet haber ajansı Armenpress, Savunma Bakanı David Tonoyan'ın istifa ettiğini bildirdi.David Tonoyan, Mayıs 2018'deki "kadife devrim" olarak bilinen protestoların ardından yapılan hükümet değişikliğiyle göreve getirilmişti.Aravot gazetesi de, Tonoyan'ın yerine Başbakan Nikol Paşinyan'ın danışmanı Vagharshak Harutyunyan'ın getirilmesinin beklendiğini belirtti.Harutyunyan, 1999-2000 yıllarında da savunma bakanlığı yapmıştı.Ermenistan'da bu hafta başında Dışişleri Bakanı Zohrab Mnatsakanyan da istifa etmişti.Dağlık Karabağ'da Eylül ayı sonunda başlayan çatışmaların ardından Ermenistan 1990'ların başından bu yana işgal altında tuttuğu toprakların önemli bir bölümünden çekilmeyi kabul eden bir anlaşmaya imza attı.Anlaşmanın imzalanmasının ardından ülkede çok sayıda protesto gösterisi düzenlenirken, Paşinyan'a da istifa çağrıları yapılıyor.Azeri ordusu Ağdam'a girdiÖte yandan, Azerbaycan ordusu, anlaşma kapsamında Ermenistan'ın çekildiği ilk bölgeye girdiğini açıkladı.Ermenistan ordusunu çekilmeyi kabul ettiği Dağlık Karabağ çevresindeki üç rayondan ilki olan Ağdam, 27 yıldır Ermeni askerlerin kontrolündeydi.Ancak uluslararası hukuka göre burası Azerbaycan toprağı kabul ediliyor.Azerbaycan Savunma Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, Azerbaycan ordusunun 20 Kasım itibarıyla Ağdam'a girdiği duyuruldu.1994'te on binlerce Azerbaycan vatandaşı, Ağdam'daki evlerini terk etmişti.27 Eylül'de başlayan çatışmalar, Rusya arabuluculuğunda 9 Kasım'da imzalanan ateşkes anlaşmasıyla sona ermişti.AFPAnlaşmaya göre Ermenistan'ın Ağdam bölgesi ile Kazah bölgesinde Azerbaycan'a ait olan toprakların 20 Kasım'a kadar geri verilmesi öngörülüyordu.Ermenistan'ın Kelbecer'in kontrolünü Azerbaycan'a vermesi için belirlenen süre ise aslında 15 Kasım'da doluyordu.Ancak Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in danışmanı Hikmet Hacıyev, Ermeni tarafının kontrolün teslimatının uzatılması isteğini kabul ettiklerini ve bölgenin 25 Kasım'da teslim edileceğini söyledi.Anlaşma, Laçin bölgesinin de 1 Aralık'a kadar geri verilmesini öngörüyor. BBC Türkçe

Çakarlımaganda hakkında fezleke hazırlandı

Çakarlı maganda hakkında fezleke hazırlandı figure > İstanbul'da seyir halindeyken tartıştığı Dadaş Aras'ı 6 yerinden bıçaklayan çakarlı minibüs sürücüsü Muhammet Enes Uysal (19) hakkında 4 ayrı suçtan 36 yıl 4 ay hapis cezası istemiyle fezleke hazırlandı. /Archive/2020/11/20/125753266-cakarli-maganda.jpgArnavutköy'de çakarlı araçla trafikte durdurup tartıştığı sürücüyü bıçakla yaraladığı gerekçesiyle tutuklanan şüpheli Muhammed Enes Uysal ile ilgili yürütülen soruşturma dosyası, bir fezlekeyle iddianame hazırlanması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildi.Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen fezlekede, müşteki Dadaş Aras'ın 21 Ağustos 2020'de 06 GE 0633 plakalı kamyonuyla saat 16.30 sularında ambalaj malzemelerini Hadımköy'de bulunan bir firmaya naklettikten sonra dönüşte, İstanbul Caddesi'nde seyir halindeyken şüpheli Muhammed Enes Uysal'ın kullandığı çakarlı bir araç tarafından durdurulduğu bilgisi verildi. FEZLEKEDE MEGAFONLA ALENEN HAKARET YER ALDI Orta şeritte ilerlerken sollama yaptığı sırada şüphelinin kullandığı aracın müştekinin kamyonunun arkasından uyarı ışıkları ve ikaz sesleriyle yol istediği ve müştekinin de şüpheliye yol verdiği anlatılan fezlekede, şüphelinin, yavaşlattığı aracının camından müştekiye megafonla, alenen hakaret edip, "sağa çek" dediği aktarıldı. Fezlekede, şüphelinin daha sonra aracını müştekinin aracının önüne kırarak durdurduğu, araçtan inerek kendini "polisim" diye tanıttığı, müştekinin kimlik istemesi üzerine kimlik gösteremediği kaydedilerek, müştekinin de 155'i arayıp durumu bildirdiği anlatıldı.Müşteki Dadaş Aras'ın olayı cep telefonuyla kaydetmeye başlaması üzerine şüphelinin sinirlenerek ele geçmeyen tabancısını teşhir ettikten sonra belinden çıkardığı, ele geçmeyen büyük boy avcı bıçağıyla vücudunun çeşitli yerlerinden defalarca bıçakladığı anlatılan fezlekede, şüphelinin müştekinin aracına giderek 3 bin lirasını ve kimlik kartlarını aldığı ve olay yerinden uzaklaştığı, müştekinin de bir araçla hastaneye götürüldüğü kaydedildi."KASTEN ÖLDÜRMEYE TEŞEBBÜS" SUÇUNDAN TUTUKLUMüştekinin telefonla aldığı kamera görüntülerinin çözümlemesine yer verilen fezlekede, şüphelinin olaydan iki gün sonra yakalandığı, 24 Ağustos'ta, "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, kara ulaşım araçlarını kaçırma ve alıkoyma, kasten öldürmeye teşebbüs" suçlarından tutuklandığı, 22 Eylül'de, "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, kara araçlarını kaçırma ve alıkoyma" suçlarından tahliye edilmesine rağmen halen, "kasten öldürmeye teşebbüs" suçundan tutuklu bulunduğu dile getirildi. Şüpheli Muhammed Enes Uysal'ın alınan ifadesinde, yaşanılan olayları ve üzerine atılı suçlamaları tevilli şekilde ikrar ettiği belirtilen fezlekede, Adli Tıp Kurumu raporuna göre müştekinin, yaşamını tehlikeye sokan bir durum olacak şekilde yaralandığının anlaşıldığı aktarıldı. Bilgi sahibi olan bir kişinin alınan ifadesinde, "kavga ve bıçaklama anına gördüğü ancak panik yaşayan şüphelinin müştekinin aracında bulunan 3 bin lirayı aldığını görmediğini, aldığı araç ruhsatı ve anahtarı panikle aracın altına bıraktığı" beyanında bulunduğu anlatılan fezlekede,  şüpheli hakkında "yağma" ve "kamu görevini usulsüz üstlenme" suçlarından ayırma kararı verildiği, bu suçlar bakımından başka bir soruşturma yürütüldüğü bilgisi verildi. Şüphelinin müştekinin hareket kabiliyetini bıçakla, cebir ve tehditle kısıtlayarak müştekiyi hürriyetinden yoksun kıldığı, iş yerine gitmesine engel olduğu, daha sonrasında da vücudunun çeşitli yerlerinden defalarca kez bıçakladığı ve müştekinin hayati tehlike geçirecek şekilde yaralanmasından sorumlu olduğu belirtilen fezlekede, müştekinin telefonla kayda aldığı konuşmasına göre şüphelinin söylediği, "Seni burada öldüreyim mi sen ne istiyorsun, öldürürüm bak seni." şeklindeki beyanıyla "kasten öldürmeye teşebbüs" saikiyle hareket ettiğinin anlaşıldığı değerlendirmesi yapıldı.Fezlekede, şüphelinin belirtilen bütün suçlardan cezalandırılması amacıyla ağır ceza mahkemesine iddianame düzenlenmesi gerektiği bilgisi de verildi."ADLİ KONTROL HÜKÜMLERİNİN YETERSİZ KALIR"Gaziosmanpaşa 2. Sulh Ceza Hakimliği, geçen gün tutukluluk incelemesi yaptığı şüpheli Muhammed Enes Uysal ile ilgili, "şüphelinin tutukluluk durumunun halinin kaldırılmasını gerektirir neden görülmediği ve atılı suçun tutuklama gerektiren suçlardan olması nedeniyle adli kontrol hükümlerinin yetersiz kalacağı" gerekçesiyle tutukluluk halinin devamına yönelik karar vermişti. Bu incelemeyle ilgili savunması alınan şüpheli, atılı suçu kabul etmediğini belirtmiş, serbest bırakılmayı talep etmişti. AA

Karşıyaka'dan acıfren

Karşıyaka'dan acı fren figure > Misli.com 3'üncü Lig 3'üncü Grup'ta bu sezon liderliğe kadar yükselen, 12 yıl sonra 8 maçlık yenilmezlik serisi yakalayan Karşıyaka, kendi rekorunu kırıp zirveyi geri alma hedefiyle çıktığı karşılaşmada Somaspor'a 1-0 yenilirken liderlik koltuğunu bırakmayan rakibinin 5 puan gerisine düştü. Ligde yakaladığı 4 maçlık galibiyet serisinin ardından üst üste 2 beraberlik alan Kaf-Kaf, Soma karşısında 3 puan hasretini 3 maça çıkardı. Hafta sonu Çarşambaspor'la 0-0 berabere kalan İzmir temsilcisi, Soma önünde bu sezon ilk kez art arda 2 maç gol atamadı. Grupta Somaspor 23 puanla liderliğini korurken fırsat teperek ilk yenilgisiyle tanışan Kaf-Kaf, 18 puanla üçüncü sırada yer alıyor.Yeşil-kırmızılı ekip, 24 Kasım Salı günü erteleme maçında Arhavispor'u yenerek yeni bir seri başlatmaya çalışacak. Son 2 sezon Play-Off'tan eli boş dönen, bu sezon mutlaka şampiyon olarak 2'nci Lig'e dönmeyi hedefleyen Karşıyaka'da bu yenilginin kendileri için iyi olmadığını belirten teknik direktör Soner Tolungüç, "İlk yarıda ve ikinci yarıda 60'ıncı dakikada kadar baskın olan taraftık. Bir topumuz direkten döndü. Tam oyuncu değiştirmeye hazırlanırken aksayan bölgeden savunmadaki bir anlık dikkatsizlikle gol yedik. Oyuncularımı uyarmıştım. Somaspor'un kontrollü oynayan, pas yapan, akıllı hücum eden, isabetli pas oranı yüksek bir takım olduğunu söylemiştim. Kazanabileceğimiz bir maçı kaybettik. Şimdi tekrar seri başlatmalıyız" ifadelerini kullandı. cumhuriyet.com.tr

O güzel insanlar

O güzel insanlar figure > Darbeci zorbalar, çağlar boyunca, bilimin, sanatın, özellikle de şiirin kökünü kurutmaya kalksalar da, ancak düzeni yıkıma uğratmış, adaleti buyruk altına alarak çıkardıkları yasalarla hukuku çiğneyip gencecik insanları astırmış, düşünce tarihine yüz kızartıcı utanç sayfaları eklemişlerdir. /Archive/2020/11/20/125337675-kapakic.jpgDARBECİ ZORBALARYaşar Kemal’in “O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık.” sözü, insan çürümüşlüğünün tarihidir.Darbeci zorbaların niceleri geldi geçti. Çoğu, üzerine düşeni yapacağına, Shakespeare’in “Sarı altın, pırıl pırıl sarı altın... Şu kadarı bile yeter bunun; karayı aka, eğriyi doğruya, kötüyü iyiye, soysuzu soyluya, kocamışı gence, yüreksizi yiğide çevirmeye” dediği “para”nın, insan olmaya yeteceği yanılgısıyla kötülerin tuzağına düştü.Toplumu düzelteceğini sanan darbeciler, her çağda, çıkarları uğruna çevresini saran erdem yoksunu yardakçı laf cambazlarının oyununa gelince, ülkede ne düzen kalır , ne insanda yaşama umudu...Onlardır “demiri tunca, insanın piçe” dönüştürenler. Ne gariptir ki, onları soyu tükenmiyor da, toplumda bir lokma ekmek için gece gündüz didinen canından oluyor.Zaman unutur da şair unutmaz. Söz erbabıdır şair, bir gün Yaşar Miraç adında gencecik biri çıkar, O Güzel İnsanlar¹ adlı kitabında, insanı insanlığından eden darbecilerin, darağacında sallandırdıklarına, kurşuna dizdirdiklerine ağıt yakar.LİRİK VE DEVRİMCİYazınımızın lirik şairlerinden Cahit Külebi, “Şair olunmaz, şair doğulur.” derdi. Belki Yaşar Miraç’ın genç yaşlarında şiir dünyasında yeşerivermesi bu yargıya vardırmıştı onu. O yıllarda Ahmet Erhan’ın şiirleri de ilgi çekiyordu. Külebi, bu iki şairin geleceğinden umutluydu.Kitaba, aynı kuşaktan önsöz yazan Levent Turhan Gümüş’ün Miraç’ın şiirine yönelik yorumu şöyle:“Lirik, devrimci bir şiirdi Miraç’ın şiiri. (...) Şiirin anlamı, amacı, hedefi gibi temalar bugün olduğu kadar o zaman da tartışılıyordu. Başkalarının olduğu gibi Yaşar Miraç’ın şiiri de şiire birbirinden farklı bakan farklı algılara konu oldu. (...) Şiirini özgün kılan, Karadeniz deyişlerine, özgün yer vermesi, onlardan esinlenmesi değildi sadece; onlardan çıkarak başka bir yere, başka bir ’ses’e, başka bir şiire varmasıydı. Miraç’ın 1979 yılında yayımladığı “Trabzonlu Delikanlı“ kitabı bu sesin örgün, damıtılmış ürünlerini bir araya getiriyordu.”KEMENÇE VE HORONÖğrenim gördüğümüz Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat bölümünde beş kişi Karadeniz bölgesindendi. Akşam teneffüslerinde, birden yerlerinden fırlar sınıfın ortasında, horon teperlerdi.O kemençe var ya kemençe, derin uykudakini bile horona kaldıran o üç tel, Yaşar Miraç, şiirine kemençeyle horonların ritim geleneğini taşımıştır. Miraç’la tanıştığımız günü anımsıyorum, sanki konuşmuyor, elinde kemençeyle horon tepiyor; öylesine coşkulu, yalındı. Kemençenin ritmini, Trabzon’un tez ayaklı halkının söylemini kaldırın, Miraç’ın şiiri özünü yitirir. Özgürlük, bağımsızlık, özgürlük yolunda canlarını veren Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan’ın destanı, “gür ışık, emekcendir, sevgicendir” gibi yepyeni sözcüklerle, o ritimle yazılmıştır:zorbalar darağacını kuranda / ölüm yolunda başımız dimdik / yağlı kement boynumuza geçende / haykırırız “halkımıza özgürlük!“can almayız can kurtarmak işimiz / güneş vurur alnımıza gür ışık / yoksul halka siper olmuş göğsümüz / yazılmıştır bağrımıza özgürlük!biz yusuf’uz biz hüseyin biz deniz / ölüm bize nasıl engel olacak / emekcendir sevgicendir türkümüz / kök salmıştır yurdumuza özgürlük!Yaşar Miraç’ın, 1980 yılında Türk Dil Kurumu’nun Şiir Ödülü’ne değer bulunan Trabzonlu Delikanlı adlı ilk kitabında yer alan “Çömlekçi’li Çıraklara Türkü” şiirinden alınan bu dizelerde de belirgindir ritim: “hey benim öksüz yüreğim / çıraklar işe gidiyor / oy benim öksüz yüreğim / bozuk motorlar altında / körpe gençlikler gidiyor”. “Çömlekçi’li Bekçi Kâzım” şiirinde ritim daha da belirgindir. Şu dizeleri okuyan, eğer Trabzonlu ise, neredeyse kemençe sesi duyup horon teper: “daracık sokakları / dolaşır yorgun yorgun / saat birlerde üçlerde / çömlekçi’li bekçi kâzım”.Miraç’ın şiirinin yerel bir özelliği var. Devrimci saydığı şairlere, yazarlara yöneldiği şiirlerinde, sözcük bağlamında uyumu sağlasa da lirizm denilen o coşkuyu tutturduğu söylenemez.SİYASAL BASKIDarbeciler her çağda insanı özgür, bağımsız kılan bilimin, sanatın düşmanı olmuştur. Yaşar Miraç’ın, Trabzon havası tüten şiiri gün yüzüne çıktığı o baskı döneminde, onca yetkin şairin katıldığı Türk Dil Kurumu Şiir Ödülü’nü aldıktan sonra, bugünlerde olduğu gibi, o zamanın yandaşı gazeteler, hazır kuvvetlerini saldırıya geçirdi. Sıkıyönetim Koordinasyon Kurulu, şairin Gül Ekmek ve Taliplerin Ağıdı adlı yapıtlarıyla birlikte Trabzonlu Delikanlı kitabını da yasakladı. Dönemin kimi “ihbarcı” köşe yazarları “teröristi öven şaire ödül verdiler” diye TDK’yı suçladı.Dönemin darbeci generali Kenan Evren, meydanlarda TDK’yı “O kurum bir zamanlar dağlarda gezen eşkıyayı öven, jandarmaları kötüleyen şiirler yazmış ve eşkıyayı kahraman yapmış bir şiir kitabına birincilik ödülü vermiştir!” diye halkı kışkırtıyordu. Oysa amacı, kurucusu Atatürk olan, onun İş Bankasındaki hissesiyle üstüne düşeni yerine getiren TDK ve TTK’yı sıradan devlet dairesine çevirerek işlemsizleştirmekti.Darbeci zorbalar, çağlar boyunca, bilimin, sanatın, özellikle de şiirin kökünü kurutmaya kalksalar da, ancak düzeni yıkıma uğratmış, adaleti buyruk altına alarak çıkardıkları yasalarla hukuku çiğneyip gencecik insanları astırmış, düşünce tarihine yüz kızartıcı utanç sayfaları eklemişlerdir.¹ Yaşar Miraç / O Güzel İnsanlar / Ayrıntı Yayınları / İstanbul 2019 / 237 s. Adnan Binyazar / Cumhuriyet Kitap Eki

Bakan Koca: O kişiyi görevden aldım

Bakan Koca: O kişiyi görevden aldım figure > Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'da, kurucusu olduğu üniversitenin koronavirüs tedavisinde kullanılan yerli 'Favicovir' ilacının üretiminde ortak çalıştığı firmaya ruhsat verilmesi sürecindeki iddialarla ilgili konuştu. Koca, "Ben, sizin kurucusu olduğum yerle ilişkili kıldığınız yere ruhsat verdirmedim. Bunları ilk defa duyacaksınız ve belki de inanmayacaksınız; o firmaya özellikle ruhsat vermek isteyen kamudaki arkadaşlardan birisini de görevden aldım" dedi. Sağlık Bakanı Koca, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda milletvekillerinin sorularını cevapladı. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, Bakan Koca'nın kurucusu olduğu Medipol Üniversitesi'nin koronavirüs tedavisinde kullanılan yerli 'Favicovir' ilacının ortak çalışmasını yaptığı firmanın ruhsat alabilmesi için daha önce başvuran 3 firmanın bekletildiğini ileri sürdü. Bakan Koca, CHP'li Emir'in daha önce de gündeme getirdiği konuya ilk kez cevap verdi. Koca, Türkiye'de üretilen ve sentez edilen, devamında 3 firmanın da ayrıca yerli olarak ürettiği, Covid-19 tedavisinde kullanılan ilaçla ilgili iddiaların, kendisinin de kurucusu olduğu kuruluşla irtibatlı kılınıp, her gün dillendirildiğini söyledi.'TEK FİRMAYA OLMAYACAK, DEDİM'Bakan Koca, "Bu ilacın Çin'de 140 dolar olduğu biliniyor. Yaygın kullanımını sağlamak için yerlileşme noktasında biz ısrarcı olduk ve bu ilacı sentezlemek üzere, kurucusu olduğum üniversiteden bir öğretim üyesi arkadaş, bilinen bir firmaya sadece proje desteği verdi. Hiçbir şekilde üniversiteyle asla ve kata bir sözleşme ve menfaat ilişkisi yoktu. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum. Özellikle o arkadaş da heyecanla bu ilacı üretme çabası içinde oldu, Amerika’da uzun süre bu konuda çalışan birisi olduğu için. Devamında sentez başarıldı. Bu ilacı alabilecek tek yer Bakanlık, yani kamu. 140 dolar olan ilaç için telaffuz edilen 100 dolar oldu. Bu arada 3 tane farklı firma da ham maddesini ithal ederek, ruhsat müracaatını yaptı. Ben, sizin kurucusu olduğum yerle ilişkili kıldığınız yere ruhsat verdirmedim. Bunları ilk defa duyacaksınız ve belki de inanmayacaksınız. Bu 4 firma birbiriyle mücadele içinde, rekabet içinde olan firmalar, bunların hepsi bilinir. Ben nerede konuştuğumu ve neyi konuştuğumu çok iyi biliyorum ve 'Tek firmaya olmayacak' dedim, 'Diğer müracaat eden 3 firmayla birlikte verilecek' dedim" diye konuştu.'O KİŞİYİ GÖREVDEN ALDIM'Ham madde ithalinin ne olduğunu, maliyetinin 10 doları geçmediğini de bildiğini belirten Koca, "O nedenle '13-14 dolardan da fazla bunun fiyatı olmayacak, yurt dışı fiyatını verebiliriz; ama kamuya vereceğiniz rakam onda biri olacak yani 13-14 dolardan fazla olmayacak, bunu kabul etmiyorsanız ruhsat yok' dedim. Yani normalde bu uygulanabilir bir şey değil, kamu mantığıyla yapılabilir bir şey değil. O firma kabul etmedi. İnanın, bunu birçok arkadaşımız iyi bilir, birçok yeri zorladılar ve en sonunda olmadığını gördüler; çünkü 2 firma hemen kabul etti üstelik 10 bin kutu ilaç vermeyi de taahhüt ederek. O durumda, 'O firma da 10 bin kutu verecek' dedim ve 4 firmaya biz ruhsat verdik. O firmaya özellikle ruhsat vermek isteyen kamudaki arkadaşlardan birisini de görevden aldım. Bakın altını çiziyorum, ısrarla benimle irtibatlı kıldığınız firmaya ruhsat verilmemesini söyleyen ben, o kişiyi görevden aldım. O, benim görevden alıp başka birisini atadığım kişinin verdiği ruhsatla alındı; ama görevden aldığım kişi şu an özel sektörde. 4 firmaya vermiştik, şimdi 2 firmaya daha verdik, 6 firma oldular" dedi.'BULAŞICI HASTALIK EŞİTTİR COVİD DEMEK DEĞİLDİR’Bakan Koca, ölüm sayıları konusuna açıklık getirmek istediğini kaydederek, şöyle konuştu:"Ölüm bildiriminde kullanılan form, 2013 yılından beri kullanılmakta. Bu belgede 'ölüm şekli' hanesine hastalığa bağlı doğal ölümün izahı için 'bulaşıcı hastalık' veya 'bulaşıcı olmayan hastalık' açıklaması da eklenmiştir. Kayıtlar, bu yılki toplam ölümlerin yaklaşık onda 1’inde ölüm şeklinin 'bulaşıcı hastalık' sonucu doğal ölüm olduğunu göstermektedir. Onda 9'u ise 'bulaşıcı olmayan' hastalık, yaşlılık ve benzeri şeklinde işaretlenmiştir. Bu hanedeki bilgi, ölümün nedenini hastalık bazında göstermez. Buradan Covid-19 ölüm sayıları anlaşılmaz, 'bulaşıcı hastalık eşittir Covid' demek değildir. Bulaşıcı tek hastalığın Covid-19 olduğunu düşünmek yanlıştır. TÜİK verilerine göre geçtiğimiz yılın 9 ayı ölüm sayısı 329 bin 274’tür. Yıllık öngörülen yüzde 2 oranında artışla bunun şimdi 336 bin 518 olması beklenir. Bu yılın ilk 9 ayında Covid -19 kaynaklı ölümler dahil 339 bin 26 ölüm gerçekleşmiştir, aradaki fark 7 bin 244'tür. Covid-19 kaynaklı tespit edilmiş ölümlerin sayısı 8 bin 62'dir, daha az veya daha fazla değildir."'TABLODA NASIL GÖSTERECEĞİMİZİ TARTIŞIYORUZ'Bakan Koca, uluslararası bildirimlerde Türkiye'nin sadece semptomlu hastalara test yapan ülkeler arasında sayıldığına işaret ederek, "Bizim rehberimizde de 'Semptomlu olanlara test yapılır' diye yazar. Saha taramalarına da devam ediyor olacağız. Bilim Kurulu'muzla önümüzdeki günler bu konuları tartışıp 'toplam vaka', 'yatan hasta', 'hasta' başlığı altında ne varsa bunun hepsini kamuoyuyla nasıl paylaşacağımızı, tabloda nasıl göstereceğimizi de tartışıp göstermiş olacağız. Bu süreçte, 29 Temmuz'dan bu yana 'ağır hasta' sayımız 8 kat arttı. 29 Temmuz'dan bu yana vefat edenlerin, hayatını kaybedenlerin oranı 8 kat arttı. Bu da vatandaşımızı ve sizleri uyarmıyor mu? Ağır hastamız 8 kat artıyor. Evde semptomu olmayan, hastaneye yük olmayanın sayısı mı sizin için önemli? Bu dönemde şundan emin olun; pozitif olup semptomu olmasa bile bütün vatandaşlarımız takibe alındı, bütün vatandaşlarımıza filyasyon yapıldı" dedi. DHA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter