Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Thursday, 06.06.2024, 05:56 PM (GMT)

Search by date: 3/30/2021

Süveyşkriziyle derinleşen tedarik sorununa alternatif rota aranıyor

Süveyş kriziyle derinleşen tedarik sorununa alternatif rota aranıyor Süveyş Kanalı’nda karaya oturan gemi ile birlikte derinleşen konteynır krizi ihracatçı ve ithalatçıyı alternatif yollar aramaya itti. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleştirilen Uzakdoğu-Avrupa taşımacılığına alternatif olabilecek en uygun rotanın, “Orta Koridor” olduğunu belirtirken, Asya Pasifik İş Konseyleri Koordinatör Başkanı Murat Kolbaşı ise demiryolu ile taşımacılığın iyi bir alternatif olabileceğini hatırlattı. Ever Given isimli geminin Suveyş Kanalı’nda karaya oturmasının ardından kriz çözülse de küresel piyasalarda günlük 10 milyar dolarlık zararın oluştuğu tahmin ediliyor. Kanal kapalı durumdayken, büyük yük gemileri güzergâhlarını değiştirerek Ümitburnu üzerinden rotalarını tamamlamaya çalışmıştı. Bu hamlenin mantıklı ancak zaman kaybına ve maliyet artışına sebep olduğunu belirten Murat Kolbaşı, bu kriz ile birlikte alternatif lojistik güzergâhları ve metodları araştırmalarının hız kazandığını belirtti.Özellikle Çin ve Asya bölgesinden gelen ürünler için demiryolu ağının çok güçlü bir alternatif olduğunu hatırlatan Kolbaşı, denizyolu taşımacılığına göre maliyeti fazla olsa da demiryolunun hızlı bir taşıma metodu olduğunu vurguladı. Çin’den trene verilen bir yükün iki haftada Almanya’da olacağını aktaran Kolbaşı, “Buradan da Türkiye’ye TIR’lar ile çok rahat bir şekilde taşınabilir. Demiryolunun özellikle Çin ile ticarette önemli bir çözüm yolu olduğunu unutmamalıyız” dedi.HAZAR GEÇİŞİ ALTERNATİFUlaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu ise Süveyş Kanalı’nın kapanması ile Orta Koridor’un öneminin ve değerinin bir kez daha anlaşıldığını hatırlatarak “Orta Koridor, denizyoluna kıyasla ulaşım süresini yaklaşık 15 gün kısaltmaktadır” dedi. Karaismailoğlu yaptığı yazılı açıklamada, “Süveyş Kanalı üzerinden gerçekleştirilen Uzakdoğu-Avrupa taşımacılığına Doğu-Batı ekseninde alternatif olabilecek en uygun rota, ülkemizden başlayan, Kafkaslar bölgesine, buradan da Hazar Denizi’ni aşarak Türkmenistan ve Kazakistan’ı takiben Orta Asya ve Çin’e ulaşan Hazar geçişli Orta Koridor’dur” ifadesini kullandı.  Ali Can Polat

Büyüyen primüretimi, azalan hasar ve zorunlu trafik sigortasıolumlu etkiledi

Büyüyen prim üretimi, azalan hasar ve zorunlu trafik sigortası olumlu etkiledi Hayatdışında geçen yıl, 2019’a kıyasla yüzde 60.5 artışla 8.1 milyar lira teknik kâr elde edildi. Bu kâr, hayat branşında ise yüzde 14.4 artışla 2.6 milyar TL. Türkiye Sigorta Birliği’nin (TSB) 2020 yılının tümüyle ilgili yayımladığı “teknik” veriler, sektörün hayatdışı branşta güçlü bir teknik kârlılığına ulaştığını ortaya koydu. Ayrıca bu branşta Covid-19 salgını ve bu nedenle getirilen kısıtlamaların etkisi dikkat çekti:- Hayatdışında teknik kâr 2019’a kıyasla yüzde 60.5 artarak 8.1 milyar liraya çıktı. Hasar ödemeleri ise yüzde 0.1 azalışla 28 milyar 851 milyon lira. Böylece teknik kâr/zarar oranı iyileşerek yüzde yüzde 19.7 oldu. Bu oran 2019’da yüzde 14.5, 2018’de yüzde 11.4’tü.‘SORUMLULUK’ SORUNLU- Hayatdışının en büyük branşı olan zorunlu trafik sigortasında, 2019’da 903.4 milyon lira olan teknik zarar, 2020’de 823.6 milyon lira teknik kâra dönüştü. Bu branşta hasar ödemleri ise yüzde 1.8 artarak 10 milyar 115 milyon lira. Zorunlu trafikte 2019’da yüzde -8.2 olan teknik kâr/ zarar oranı iyileşerek yüzde 6.5’e ulaştı. Bu oran 2018’de yüzde -8.5’ti.- Kaskoda ise teknik kâr 2019’a göre yüzde 23 artarak 2 milyar 295 milyon lira oldu. Hasar ödemeleri de yüzde 2.6 artarak 5 milyar 821 milyon lira. Teknik kâr/ zarar oranı ise yüzde 23.9. Bu oran 2019’da yüzde 22.4, 2018’de yüzde 4.4’tü.- Covid-19 nedeniyle geçen yıl en çok öne çıkan branş olan hastalık-sağlıkta ise yüzde 95.7 artışla 2 milyar lira teknik kâr oluştu. Bu branşta hasar ödemesi ise yüzde 0.2 artarak 5.4 milyar lira oldu. Teknik kâr/zarar oranı yüzde 23.6. Bu oran 2019’da yüzde 15’ti.- En çok teknik zarar eden branş ise yüzde 79.1 artış ve 464.6 milyon lirayla genel sorumluluk sigortası. Bu branşta yüzde 18.1 artışla 571 milyon lira hasar ödenirken, teknik kâr/zarar oranı kötüleşerek yüzde -62.6 oldu. Bu oran 2019’da yüzde -39.3’tü.‘HAYAT’TA KÖTÜLEŞME- Geçen yıl kredi kullanımındaki çıkış ve inişlerden büyük oranda etkilenen hayat branşında ise yüzde 24.4 artışla 2 milyar 575 milyon lira teknik kâr elde edildi. Ödenen hasarlar da yüzde 18 artarak 4 miyar 173 milyon liraya yükseldi. Teknik kâr/zarar oranı ise kısmen kötüleşerek yüzde 18.6 oldu. Bu oran 2019 yılında yüzde 21.1’di.UZAKTAN ÇALIŞMA İÇİN ÖZEL DESTEKLER VERECEKRay Sigorta’nın, “Sen nereye, RAY oRAYa!” sloganıyla esnek çalışma modeli başlattığı açıklandı. Fiziksel, finansal, gelişim ve duygusal olmak üzere 4 başlıkta kurgulanan destek paketi, evden çalışma döneminde ortaya çıkan çeşitli ihtiyaçları karşılamayı hedefliyor.Pandemi sürecinden sonra da evden çalışma modelini sürdüreceklerini açıklayan Ray Sigorta Genel Müdürü Koray Erdoğan, “Huzurlu ve mutlu çalışanın iş süreçlerimize nasıl yansıdığını biz gördük” dedi. Erdoğan, bu uygulamanın istihdamı da artıracağını söyledi.‘REKABET İÇİN YAPISAL DEĞİŞİKLİKLERE İMZA ATTIK’Unico Sigorta’nın 2020’de yüzde 45 artışla 745 milyon lira prim üretimine ulaştığı, özsermaye yeterlilik oranının da yüzde 104 olduğu açıklandı.Geçen yıl yeni branşlara adım attıklarını, genel giderleri düşürdüklerini, reasürans maliyetini optimize ettiklerini, 1352 acenteye ulaştıklarını anlatan Unico Sigorta Genel Müdürü Sertem Demir, “Dağıtım kanallarının gelirini artırma, hizmet kalitesinin devamlılığını sağlama ve önümüzdeki dönemde rekabet etme yönünde önemli yapısal değişikliklere imza attık” dedi.‘GENÇ ANADOLU’ PROJESİ ACENTELİK YOLU AÇACAKAnadolu Sigorta’nın, yeni başlattığı “Genç Anadolu” projesiyle sigortacılık ve ilgili bölümlerden mezun olan veya yakın zamanda mezun olacak gençler ile sigortacılık deneyimi olan ancak acenteliği bulunmayan 35 yaş altı kişilere acentelik fırsatı tanıyacağı açıklandı. Genel yetenek ve değerlendirme süreçleri sonucunda seçilecek adaylara eğitim verilecek, acente kuruluş ve ofis giderlerine katkı sağlanacak.Anadolu Sigorta Genel Müdürü Mehmet Şencan, “Özellikle pandemi döneminde yaşanan sıkıntılara bir nebze olsun çözüm olmak, istihdama katkıda bulunmak amacıyla projemizi başlattık. Acente kanalımızın güçlenmesi, sigorta sektörüne de katma değer sağlaması açısından önem taşıyor” dedi. 12 Nisan’a kadar başvuru yapılabilecek.SEKTÖRDEN KISA KISA...- MAPFRE Vakfı’nın “Toplumsal Yardımlaşma Ödülleri” ve “10. Julio Castelo Matran Uluslararası Sigortacılık Ödülü” için süreç başladı. 31 Mayıs’a kadar “fundacionmapfre.org” adresinden başvuru yapılabilecek. - Sigortaladım.com’dan poliçe alan tüm Sodexo kullanıcılarına, kasko sigortasında her 500 TL’ye 50 TL, trafik sigortasında da her 500 TL’ye 25 TL olmak üzere bin TL’ye varan Sodexo Gift Pass hediye edilecek.- BNP Paribas Cardif’in, 2020 yılında brüt prim üretiminin 24.9 milyar Avro, vergi öncesi net kârın 1.4 milyar Avro ve fon büyüklüğü ise bir önceki yıla göre 1.7 artışla 264 milyar Avro’ya ulaştığı açıklandı.- Doğa Sigorta’nın, kasko sigortasında hasarsız geçirilen her poliçe dönemi yenilemesinde sağlanan hasarsızlık indirimini bir yıla kadar koruyacağı açıklandı. Kampanya mart-haziran arasında geçerli olacak.- Groupama Sigorta’nın, yeni başlattığı “video ekspertiz” hizmetiyle kasko, konut ve işyeri poliçesi sahibi olan sigortalılar, hasar tespit işlemlerini fiziksel temas olmadan online yaptırabilecek.  Serhat Aligil

‘İşimi istiyorum’eylemiyle gündeme gelen Nazan Bozkurt’a 20 bin TL tazminatödenecek

‘İşimi istiyorum’ eylemiyle gündeme gelen Nazan Bozkurt’a 20 bin TL tazminat ödenecek Ankara’da dört yıldan bu yana “işimi istiyorum” eylemi yapan, polis tarafından göz kemiği kırılan ve yüzlerce kez gözaltına alınan Nazan Bozkurt’un “ev hapsi” kararı hakkında bireysel başvurusunu değerlendiren Anayasa Mahkemesi (AYM), hak ihlali kararı verdi. Ayrıca AYM, Bozkurt’a 20 bin TL ödenmesine hükmetti. Ankara Çankaya Nüfus Müdürlüğü’nde 10 yıllık memurken 23 Ocak 2017’deki KHK ile görevinden çıkarılan Bozkurt, kendisi gibi ihraç edilmiş arkadaşlarıyla “İşimizi geri istiyoruz” talebiyle Yüksel Caddesi’nde eylem yapıyor. Bozkurt, eylem yaptığı dört yıl içerisinde 3 kez ev hapsi cezası almıştı. Şu an “yoğun eylem yapmak” gerekçesiyle tutuklu olan Bozkurt hakkındaki son ev hapsi kararı ise eylemlerinin 1316. gününde verilmişti. ‘SOMUT DELİL YOK’AYM, “ev hapsi” kararını oyçokluğuyla “kişi hürriyeti ve güvenliği hakkını” ihlal ettiği yönünde değerlendirdi. Kararda, Bozkurt’un yaptığı eylemlerin örgütün amaçları doğrultusunda sergilendiğine yönelik somut bir delil olmadığı belirtilerek başvurucunun işten çıkarıldığı için oturma eylemlerine başladığı bilgisi yer aldı. Ayrıca Bozkurt’a 20 bin TL ödenmesine hükmedilen kararda şu ifadeler yer aldı: “Başvurucunun kişi hürriyeti ve güvenliği hakkına yönelik müdahale nedeniyle yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararları karşılığında başvurucuya net 20.000 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir.” Zehra Özdilek

Korona ile mücadelede beslenmeçokönemli

Korona ile mücadelede beslenme çok önemli Uluslararası Katılımlı Klinik Beslenme Kongresi’nde, “Covid döneminde hastalıkla mücadelede beslenmenin önemi” vurgulandı. KEPAN Klinik Beslenme Kongresinin açılışında Klinik Enteral Parenteral Nütrisyon Derneği (KEPAN) Derneği Başkanı Prof. Dr. Osman Abbasoğlu, salgın döneminde de bilimsel faaliyetlerin devamının önemini işaret etti. Asya Klinik Beslenme Derneği (PENSA) Başkanı Dr. Winai Ungpinitpong konuşmasında, Covid salgını ile mücadelede uluslararası işbirliğinin önemine işaret etti. Beslenme yetersizliği gösteren kişilerin enfeksiyona yakalanması halinde ölüm riskinin arttığını vurgulayan Ungpinitpong, hasta bireylerin tedavi planı yapılırken mutlaka beslenme desteğinin de kapsanması gerektiğini söyledi.  KEPAN Başkanı Prof. Dr. Osman Abbasoğlu da şunları kaydetti:“Salgın döneminde yaşlı hastaların evde kalmaları, fizik aktivitelerinin azalması kas kaybı riski getirmektedir. Bir de buna yetersiz beslenme eklenirse hastalığa yatkınlık artmaktadır. Hastalarımıza öğün atlamamalarını, olabildiğince dengeli beslenmelerini ve proteinden zengin gıda tüketmelerini öneriyoruz. Elbette protein yanında vitamin ve eser elementlerden zengin meyve ve sebzeler de ihmal edilmemelidir. Kalp yetmezliği, KOAH gibi kronik hastalığı olanlarda, beslenme daha da önem kazanmaktadır.” cumhuriyet.com.tr

Kadınların korkulu rüyası: Rahim ağzıkanseri

Kadınların korkulu rüyası: Rahim ağzı kanseri Prof. Dr. Ateş Karateke: Pandemi döneminde birçok kişi tarama testlerini ne yazık ki yaptırmadı. Hem rahim ağzı kanseri hem de meme kanserine maruz kalmamak için düzenli tarama testlerini yaptırmak gerekir. Rahim ağzı kanserinde taramanın düzenli yapılması önemli ve aşılama ile bu kanserin önlenebilir bir hastalık olduğunu vurgulamak isterim. Yani bu hastalık kader değildir. Kadınların korkulu rüyası olarak tanımlanan, dünyada ve Türkiye'de kadınlarda sık görülen rahim ağzı ve meme kanserlerinde erken tanı önemli. Bunun içinde tarama testlerinin zamanında yapılması gerekir. Ancak pandemi döneminde pek çok kadının virüs korkusu nedeniyle tarama testlerini yaptırmadığını söyleyen Türk Jinekoloji ve Obstetrik Derneği (TJOD) Başkanı Prof. Dr. Ateş Karateke, “Hem rahim ağzı kanseri hem de meme kanserine maruz kalmamak için düzenli tarama testlerini yaptırmak gerekir. Bu testleri yaptırmamak bu kanserlere yakalanmak için en önemli risk faktörüdür” dedi. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Karateke ile rahim ağzı kanserine ilişkin konuştuk.  ‘TESTLERİ YAPTIRMADILAR’- Pandemi döneminde ne gibi zorluklar yaşandı? Bu dönemde birçok kişi tarama testlerini ne yazık ki yaptırmadı. Rahim ağzı kanser tarama testleri ve meme kanser tarama testi olan mamografi çok hayat kurtarıcı olmasına rağmen bu pandemi döneminde çeşitli gerekçeler ile yaptırılmadı. Bildiğimiz bir bilgi var ki hem rahim ağzı kanseri hem de meme kanserine maruz kalmamak için düzenli tarama testlerini yaptırmak gerekir. Bu testleri yaptırmamak bu kanserlere yakalanmak için en önemli risk faktörüdür. Bu pandemi döneminde tüm ülkelerde bu testleri yaptırmamak gibi davranış şekli ne yazık ki yaygın olarak görüldü.- Rahim ağzı kanseri aşısının  herhangi bir yan etkisi var mı? HPV aşıları tüm dünyada 20 yıla yakın kullanılmaktadır. Birçok ülke kız çocuklarını ve bazı ülkelerde hem kız hem de erkek çocuklarını 11-15 yaş aralığında aşılamaktadır. YAN ETKİ GÖRÜLMEMİŞÜlkemizde rutin aşılama programında HPV aşıları yoktur. HPV aşılarına  özgü bir yan etki görülmemiştir. Amabu yan etkileri ile ilgili tartışmalar bazı ülkelerde devam etmektedir. Aşılama yapılan toplumlarda rahim ağzı kanser öncü lezyonlarında belirgin azalmalar görülmüştür. Gene aşılama programına 10 yıl önce başlayan toplumlarda HPV ilişkili kanserler yani rahim ağzı kanser görülme sıklığıda azalmıştır. - Rahim ağzı kanseri tanısı nasıl yapılır?Rahim ağzı kanseri tanısında ana konu tüm toplumdaki risk gruplarının HPV DNA testi ile taranmasıdır. Ülkemizde de bu yöntemle tarama 30  ile 65 yaş grubundaki kadınlara yapılmaktadır.Rahim ağzı kanser teşhisinde kolposkopi ve rahim ağzından alınan biopsi standart tanı yöntemleridir. Teşhis konulduktan sonra tedaviyi tümörün boyutu, lokalizasyonu histolojik tipi ve birçok patolojik özelliklerine göre kişiselleştirmek gereklidir. Küçük bir tümöre daha küçük hatta rahme yani çocuk doğurma yeteneğini kaybettirmeden ameliyat yapmak mümkündür. Büyük tümörler için ameliyat yapılmaksızın kemoterapi ve ışın uygulanır. Rahim ağzı kanseri genelde cinsel yolla bulaşan bir hastalıktır. Taramanın düzenli yapılmasını ve aşılama ile bu kanserin önlenebilir bir hastalık olduğunu tekrar tekrar vurgulamak istiyorum. Yani bu hastalık kader değildir. Sibel Bahçetepe

Kılıçdaroğlu, kurmaylarına 'sonbaharda seçime hazırlanın' talimatıverdi

Kılıçdaroğlu, kurmaylarına 'sonbaharda seçime hazırlanın' talimatı verdi CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) dün Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. Edinilen bilgilere göre kurmayları ile birlikte olası erken seçimi değerlendiren Kılıçdaroğlu, “Sonbahar ya da kışa doğru seçim bekliyorum, olacak gibi” yorumunu yaptı. Kurmaylarından seçim çalışmalarına başlamalarını isteyen Kılıçdaroğlu, “Hazırlanın” talimatını verdi. Kılıçdaroğlu’nun İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanlığı kararı ile çıkmaya yönelik ise “Sözleşme fiilen yürürlükte. Bütün hukuk yollarını zorlayacağız. İstanbul Sözleşmesi’nin hukuki kazanımlarından geri gidilmemesi gerekir. Anketlere göre sözleşmeden haberdar olan tüm kesimlerden kadınlar da yüzde 65-70 oranında arkasında duruyor. Bütün kadınlar için bunu savunmamız lazım” dediği öğrenildi.Öte yandan CHP lideri Kılıçdaroğlu’nun ilerleyen günlerde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne bir ziyaret düzenleyeceği öğrenildi.  Erdem Sevgi

Aksoy Araştırma'nın yaptığıçalışmada yurttaşlar,‘Kararlar Meclis’te alınsın’uyarısında bulundu

Aksoy Araştırma'nın yaptığı çalışmada yurttaşlar, ‘Kararlar Meclis’te alınsın’ uyarısında bulundu Aksoy Araştırma’nın çalışmasına göre yurttaşların yüzde 76’sı, “vatandaşın sağlığını, ekonomisini, güvenliğini ve refahını etkileyen kararların” Meclis’te alınmasını istiyor. Bu kararların Cumhurbaşkanı tarafından alınmasını destekleyenlerin oranı ise yüzde 24. AKP’lilerin yüzde 53.7’si ve MHP’lilerin yüzde 89.5’i de kararların Meclis’te alınmasını destekliyor. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile başlayan Meclis’in işlevsizleştirildiği tartışmaları, son olarak, Meclis’in onayladığı İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanı kararı ile çıkılması ve Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un, bu uygulamanın Montrö Boğazlar Sözleşmesi için de geçerli olduğu yönündeki sözleri ile yeniden gündeme geldi. 26 Mart’ta, mobil panel üzerinden eşzamanlı olarak 1067 kişi ile görüşmeyle gerçekleştirilen araştırmada, yurttaşlara “Sizce vatandaşın sağlığını, ekonomisini, güvenliğini ve refahını etkileyen bir karar nasıl alınmalıdır” sorusu yöneltildi. Yüzde 95 güven aralığında yüzde 3 hata payı ile yapıldığı kaydedilen çalışmada, yurttaşların yüzde 24’ü, kararların Cumhurbaşkanınca alınması, yüzde 76’sı ise Meclis tarafından alınması görüşünü belirtti.MHP’LİLER DE MECLİS DEDİAraştırmada, Meclis’te grubu bulunan partilerin seçmenlerine yönelik dağılım da yer aldı. Buna göre İYİ Partililerin yüzde 93.5’i, HDP’lilerin yüzde 93.2’si, CHP’lilerin yüzde 90.2’si, MHP’lilerin yüzde 89.5’i ve AKP’lilerin yüzde 53.7’si “kararları Meclis alsın” yanıtını verdi. AKP’lilerin yüzde 46.3’ü, MHP’lilerin yüzde 10.5’i, CHP’lilerin yüzde 9.8’i, HDP’lilerin yüzde 6.8’i ve İYİ Partililerin yüzde 6.5’i ise kararların Cumhurbaşkanı tarafından alınması görüşünde. Sefa Uyar

MHP'denŞentop'un Montröaçıklamalarına tepki

MHP'den Şentop'un Montrö açıklamalarına tepki TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un, Cumhurbaşkanı kararıyla Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi sonrasında çekilmeyi savunurken, bir soru üzerine Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ne ilişkin açıklaması, sözleşmenin, Türkiye’nin Boğazlar üzerinde tam kontrol hakkını garantilediğini vurgulayan MHP kanadında tepkiyle karşılandı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin daha Kanal İstanbul projesi tartışılırken Montrö ile ilgili hassasiyetinin altını kalın çizgilerle çizdiğine dikkat çekilirken, şimdi yapılan bu açıklamanın “toplumda kutuplaşma yaratacağına” dikkat çekiliyor. Bu nedenle Cumhur İttifakı bileşenlerinin “toplumu kutuplaştıracak, Türk milletinin hassasiyetle üzerinde durduğu ve Türkiye’nin bekasının söz konusu olduğu konularla ilgili açıklamalardan uzak durması gerektiği” vurgulanıyor. Cumhur İttifakı’nın özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrası “Türkiye’nin bekası için kurulan bir birliktelik” olduğunun altı çizilirken, “Montrö ile ilgili açıklamaları fırsat bilen bazı siyasilerin, Türkiye’yi bunun üzerinden yabancı ülkelere şikâyet edilebileceği, bunun da Türkiye üzerinde emperyalizmin baskısını artırabileceği, kurucu değerler ve Türkiye’nin kurucusu yüce önder Mustafa Kemal Atatürk karşıtı cepheyi güçlendireceği” belirtiliyor. Türkiye’nin asla emperyalizmin tuzağına düşürülmemesi gerektiğinin altı çiziliyor.  Selda Güneysu

Emekli Büyükelçi, eski Denizcilik ve Havacılık SorunlarıDaire BaşkanıTuygan, 'Montrö' tartışmasınıdeğerlendirdi

Emekli Büyükelçi, eski Denizcilik ve Havacılık Sorunları Daire Başkanı Tuygan, 'Montrö' tartışmasını değerlendirdi Kanal İstanbul ve Montrö tartışması yeniden gündeme gelince emekli Büyükelçi, eski Denizcilik ve Havacılık Sorunları Daire Başkanı Ali Tuygan ile konuştuk. Tuygan, “Dış-işlerin’de geçirdiğim 42 yılın önemli derslerinden biri mükemmelin, iyinin düşmanı olabildiğidir. Bir başka deyişle, uzun süredir sıkıntı yaratmadan yürüyen bir sistem varsa, onu mükemmeliyete taşıyacak girişimler Pandora’nın kutusunu açabilir, buna yol açmamak daha iyi bir seçimdir” dedi. - Montrö ve Kanal İstanbul tartışmaları yeniden alevlendi. Sanırım işin arka planına bakmadan yarını görmek mümkün değil...Değil elbet... Örneğin Çarlık Rusyası bir Avrupa gücü haline gelmeye başladığı günden itibaren gözünü Boğazlar’a dikti. Çünkü Rusya, sıcak denizlere yani Akdeniz’e inemediği sürece büyük bir deniz gücü özelliği kazanamayacaktı. Rusya’nın Pasifik kıyılarında da deniz üsleri vardı ancak bunların ikmali, mesafenin uzunluğu, hele o tarihlerde demiryolu ulaşımının olmayışı nedeniyle büyük bir sorun teşkil etmekteydi. 1905 Rus-Japon savaşında Rusya’nın aldığı yenilgide bu durum büyük rol oynamıştı. - Rusya’nın Karadeniz donanması Pasifik’e Baltık Denizi’nden daha yakın değil miydi?Elbette daha yakındı ancak 1878 Viyana Antlaşması’na göre Ruslar Karadeniz’deki savaş gemilerini Boğazlar’dan geçiremiyorlardı ve İngiltere kendilerini buna tevessül etmemeleri için uyarmıştı. Neticede Çar II. Nikola, Baltık donanması komutanı Rozhdestvensky’ye Port Arthur’u Japonlardan kurtarması talimatını verdi. Amiral Rozhdestvensky tam sekiz ay sonra oraya vardığında ne gemilerinin ne de denizcilerinin savaşacak hali kalmıştı. Rusya savaşı kaybetti. Kaldı ki Rusya’nın sorunu bundan ibaret de değildi. Rusya’nın dış ticareti büyük ölçüde Türk Boğazları’ndan geçmekteydi. Kırım Harbi ve Osmanlı-Rus savaşında ihracatları darbe aldı. 1911-1912 Osmanlı-İtalya savaşında da Rusya aynı sıkıntıyı yaşadı, zira Osmanlı yönetimi savunma amacıyla Boğazlar’ı kapattı.ATATÜRK, SÖZLEŞMENİN GÖZDEN GEÇİRİLMESİNİ İSTEDİ- Ve üç itilaf ülkesi, İngiltere, Fransa ve Rusya müzakerelere başladı. Evet, Londra ve Paris, Almanya’nın Batı cephesinde zafere ulaşmasının önlenmesinin Rusya’nın savaşta kalmasına bağlı olduğunu biliyorlardı. İngiltere Dışişleri Bakanı Edward Grey, bu konuda Rusya’yı tatmin etmeye yatkındı. Fransız Dışişleri Bakanı Delcassé ise Rusya’nın Akdeniz’e güç projeksiyonu yapmasına yolu açacak bir pazarlık konusunda bazı duraksamalara sahipti. Ancak Rusya Dışişleri Bakanı Sazonov, kartlarını iyi oynadı. Zaman zaman İngiliz ve Fransız meslektaşlarını Almanya ile ayrı bir barış yapmakla tehdit etti. Neticede, İngiliz Mark Sykes ve Fransız Georges Picot, 1916 Mart ayında Ortadoğu’daki Osmanlı topraklarını kendi aralarında nüfuz bölgelerine ayırdıktan sonra Petrograd’a geldiler ve orada mayıs ayında İstanbul’u ve Boğazlar’ı Rusya’ya bırakan bir anlaşmaya vardılar. Ne var ki proje yürümedi.- Neden yürümedi?Birincisi Çanakkale Zaferi Türk askerinin teslim olmaya hazır olmadığını ortaya koydu. Bu İngiltere ve Fransa’nın Akdeniz-Ege-Marmara-Karadeniz üzerinden Rusya’ya harp yardımı ulaştırmasına yolu kapattı. İkincisi, Rusya’da Çarlık rejimi son buldu. 19 Mayıs 1919’da Atatürk Samsun’a çıktı ve Milli Mücadele bayrağını açtı. Yaklaşık dört yıl sonra da, Lozan Barış Antlaşması’nın imzası ile Sevr Antlaşması tarihin çöp sepetine atıldı. Lozan Boğazlar Sözleşmesi’ne göre, herhangi bir ülkenin Boğazlar’dan geçerek Karadeniz’e çıkacak gücü, o tarihte Karadeniz’e sahildar ülkelerin en güçlü donanmasına sahip ülkesinin donanmasından daha büyük olamayacaktı. Avrupa’da yeni savaş bulutlarının toplanmaya başlamasıyla Atatürk, sözleşmenin gözden geçirilmesini istedi.  NATO ÜLKESİ SAVAŞ GEMİSİNİN GEÇİŞİNE İZİN VERMEDİM- Ve 20 Temmuz 1936’da Montrö Boğazlar Sözleşmesi imzalandı... Aynen öyle. Size bir anımı anlatmalıyım. 1982 sonbaharında Bağdat Büyükelçiliğimizdeki görevimden Ankara’ya dönüşümde Denizcilik ve Havacılık Sorunları Dairesi Başkanlığı’na atandım. 1984 Şubat ayında bir gün, Sovyetler Birliği Büyükelçiliği Müsteşarı acilen görüşmek isteyerek bana geldi. Savaş gemilerinin Boğaz girişinde olduğunu ancak sekiz gün önce bize vermek üzere yazdıkları bildirim notasının o günün sıkıntı ve telaşı içinde gönderilmemiş olduğunu fark ettiklerini, anlayış göstermemizi rica ettiklerini, bunu yapamazsak büyükelçilik olarak makamlarına karşı güç durumda kalacaklarını söyledi. “O günün telaşı” ile kastettiği, devlet başkanları Andropov’un vefatı idi.- Ne yaptınız?Konuyu, bakanımıza olumlu görüşle sundum. Kendisi görüşümüzü onayladı. Büyükelçilik müsteşarını bakanlığa davet ederek gemilerinin geçebileceğini duyurdum. - İstisnai bir uygulama mı?Tabii, zamanında geçişi için bildirimde bulunulmamış savaş gemileri Boğazlar’dan geçemez. Yıllar sonra, bir NATO ülkesi savaş gemisi, büyükelçiliklerince bildirimde bulunulmaksızın, Çanakkale Boğazı’na dayandı. Bildirimde bulunulmamış olmasının gerekçesi, “Montrö Sözleşmesi’nin hükümlerini bilmemek” idi. Müsteşar yardımcısıydım ve müsteşara vekâlet ediyordum. Arkadaşlarıma danışıp geminin geçemeyeceğine karar verdim. Bunun daha sonra bazı şikâyetlere yol açtığını duydum ancak doğru olan bu idi. Özetle Montrö Sözleşmesi, Sovyetler Birliği ile diğer büyük güçler arasında bir denge kurmuştur. Türkiye’nin Boğazlar üzerindeki tam egemenliğini ihya etmiştir. Türkiye’nin yıllardır tam bir titizlikle ve dürüstlükle uyguladığı Montrö Sözleşmesi Karadeniz’in, Soğuk Savaş’ın en karanlık günlerinde dahi bir çatışma alanına dönüşmesini engellemiştir. Karadeniz sahildar ülkeler kendilerine farklı yollar çizmiş olsalar da Karadeniz’de statükonun devamını yeni gerilimlere tercih ederler. - İktidar, Kanal İstanbul konusunda ısrarlı... Üstelik Montrö Sözleşmesi dışında gerçekleştirileceğini ifade ediyorlar...Cumhurbaşkanları Erdoğan ve Putin, yıllardır sık sık bir araya geliyor. Yaptıkları görüşmelerde bu konunun gündeme gelmediğini düşünmek mümkün değil. Rus diplomasisinin bu konuyu yok varsayacağını düşünmek de imkânsız. Amerikalılar ise sessiz. Biz Türkler ise hâlâ, belki bir ticari yatırım olması dışında, bu projenin mantığını anlayabilmiş değiliz. Dışişlerinde geçirdiğim 42 yılın önemli derslerinden biri mükemmelin, iyinin düşmanı olabildiğidir. Bir başka deyişle, uzun süredir sıkıntı yaratmadan yürüyen bir sistem varsa, onu mükemmeliyete taşıyacak girişimler Pandora’nın kutusunu açabilir, buna yol açmamak daha iyi bir seçimdir. TEHDİTLERLE BAŞ ETMENİN YOLU, TÜRK BOĞAZLARI TÜZÜĞÜ- “Montrö Sözleşmesi de böyle bir düzenlemedir” mi diyorsunuz?Kesinlikle. Atatürk ve yol arkadaşlarının, Avrupa’nın İkinci Dünya Harbi’ne sürüklenmekte olduğu bir dönemde imza attıkları büyük bir diplomatik zaferdir. Eğer Boğaz trafiği kıyılarımız için yeni tehditler ortaya çıkarıyorsa bunlarla baş etmenin yolu sözleşmenin akitleri ve Uluslararası Denizcilik Örgütü nezdinde bunları gündeme getirmektir. Nitekim bu da yapılmıştır, yapılmaktadır. Bu önlemlerden birincisi Türk Boğazları Tüzüğü’dür. Bir ikincisi trafik ayırım şemalarıdır. Ülkemiz tarafından 1994 yılında ihdas edilen Trafik Ayrım Düzeni ve Rapor Sistemi, 1995 yılında Uluslararası Denizcilik Örgütü tarafından bazı kurallarla birlikte onaylanmıştır. Keza, Boğazlar’da radar destekli Türk Boğazları Gemi Trafik Hizmetleri Sistemi, 30 Aralık 2003 tarihinde operasyonel olarak devreye girmiştir. Söz konusu sistemin devreye girmesiyle birlikte Boğazlar’da can, mal, çevre ve seyir güvenliği daha da artmış ve deniz trafiği daha etkin bir biçimde kontrol altına alınmıştır.‘EGEMENLİK HAKKIMIZDAN ÖDÜN VEREMEYİZ’ - Denizcilik ve Havacılık Sorunları Dairesi Başkanlığı yaparken başınızdan geçen başka olaylar olmuştur elbet, paylaşır mısınız?Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’ne ilişkin çalışmalar başlamıştı. Bu tür köprü projelerinde ilk işlerden biri de iki yaka arasında bir kılavuz tel çekmektir. Bunun için İstanbul Boğazı’nı, dört saat süreyle deniz trafiğine kapattık. Tabiatıyla önceden ülkelere gerekli bildirimde de bulunduk. Birkaç gün sonra Sovyetler Birliği Büyükelçiliği Müsteşarı beni ziyaretle verdiği notada böyle bir kararı tek taraflı olarak uygulamaya, Boğaz’ı trafiğe kapatmaya hakkımızın olmadığı, böyle bir meselenin önce sözleşmeye taraf ülkelere danışılması gerektiği belirtiliyordu. Müsteşara özetle şu yanıtı verdim: “Moskova ne kadar Sovyet toprağı ise Boğazlar da o kadar Türk toprağıdır. Sözleşmeye saygılıyız ancak egemenlik haklarımızdan ödün veremeyiz. Köprü yapılacağına göre tel de çekilecek ve geçiş güvenliği için trafik durdurulacaktır. Bu nedenle notanızın içeriğini reddediyorum.” Verilen bir notanın içeriğini görür görmez reddetmek önemli bir tavırdır. Bunu yapabilmek için haklılığınızdan emin olmanız ve notanın ülkenizi ciddi surette rahatsız eden, ulusal çıkarlarınızı göz ardı eden, haksızlığı söz götürmeyen unsurlar içermesi gerekir.  İpek Özbey

Aşılama programınıbasındanöğrenen hekimlerden tepki

Aşılama programını basından öğrenen hekimlerden tepki Sağlık Bakanı Fahrettin Koca aşı programında sıranın, 60 yaş üzeri yurttaşlara ve kanser, diyaliz gibi hastalıkları olan bazı risk gruplarına geldiğini açıkladı. Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) Başkanı Dr. Özlem Sezen, koronavirüse karşı aşılama sürecinde yeni grup açıldığını yine basından öğrendiklerini belirterek “Yine çok hızlı bir geçiş yaşadık. Şu anda bizde alınan randevu sayısı kadar aşı geliyor. Daha sonraki planlama nasıl olacak bilmiyoruz” dedi. Sezen, BioNTech aşısıyla ilgili de kendilerine bir bilgilendirme yapılmadığını aktararak “Bize gelen aşılarda bu yok. Gelip gelmeyeceğiyle ilgili bir bilgilendirme de yok. Burada ‘niye ona, şu aşı yapıldı, niye bana, bu yapıldı’ tartışmalarının önüne geçilmesi gerekiyor” çağrısı yaptı. Sezen, “Yeni grupla ilgili herkes aşı sormaya başladı. Yine bilgilendirme çok az oluyor. Biz önceden bilgilendirme yapılmalı, kamu spotları olmalı demiştik” dedi.  Sarp Sağkal

Washington ile Pekin hattında ittifak blokunu genişletme arayışıhızlandı

Washington ile Pekin hattında ittifak blokunu genişletme arayışı hızlandı ABD ile Çin mücadele sahası son dönemde Türkiye’nin de içinde bulunduğu coğrafyaya yoğunlaşmaya başladı. Washington yönetimi, Avrupa Birliği ile transatlantik işbirliği vurgusu yaparken Çin’in hem Dışişleri hem de Savunma Bakanı’nın bölgeye yönelik temasları dikkat çekiyor. Gözler Akdeniz gerilimindeyken Çin Savunma Bakanı Wei Fenghe, dün Yunanistan’ı ziyaret etti. ABD’nin Yunanistan Büyükelçisi Geoffrey Pyatt da Yunan Dışişleri Bakanı Nikos Dendias ile görüştü.Yunanistan’da yayımlanan Kathimerini gazetesi, Wei’nin bölgedeki bazı ülkeleri kapsayan turunda Pekin’in Avrupa ile geleneksel dostluğu daha da pekiştirme, askeri işbirliğini geliştirme hedefinin bulunduğuna değindi. Wei, Atina temasları çerçevesinde Yunanistan Cumhurbaşkanı Katerina Sakellaropoulou tarafından da kabul edildi.Haberde, Çin basınına yansıyan haberlere dayanılarak Savunma Bakanlığı’nın, Wei’nin 26 Mart’ta başlayan bölge ziyaretinin Macaristan, Yunanistan, Kuzey Mekedonya ve Sırbistan’ı kapsadığı, bu ülkelerden gelen davet üzerine gezinin yapıldığı açıklaması aktarıldı. Pekin’in geniş kapsamlı, dev bütçeli “Kuşak ve Yol” projesi çerçevesinde geçmiş yıllarda Çin Denizcilik Grubu’na bağlı bir şirketin Yunanistan’ın Pire Limanı’ndaki konteynır terminalini işletme hakkını satın aldığı duyurulmuştu. ‘ABD YENİ ÜS PEŞİNDE’Öte yandan Yunanistan’da Miçotakis yönetiminin ABD ile yakın işbirliği de biliniyor. ABD’nin Girit’teki Suda Üssü’nün ardından Dedeağaç’ta askeri yapılanma hamlesi, NATO tatbikatı çerçevesinde sevkıyat haberleri basına yansımıştı. Ayrıca geçen hafta ABD Başkanı Joe Biden’ın, Yunanistan Başbakanı Kyriakos Miçatokis’i ülkenin 200. bağımsızlık yıldönümü kutlaması çerçevesinde aradığı ve “güçlü ikili bağların derinleştirilmesi” vurgusu yaptığı belirtilmişti. Biden’ın artan savunma işbirliğine de dikkat çektiği aktarılmıştı. Beyaz Saray’dan yapılan açıklamada, “Biden, Doğu Akdeniz’de istikrar için umutlu olduğu mesajını verdi. Ayrıca iki lider enerji güvenliği, Çin, Rusya ve Batı Balkanlar dahil ortak çıkar konularında koordinasyon yapılması konusunda mutabık kaldı” denilmişti. Yunan Estia gazetesinde de Dedeağaç’tan sonra Selanik, Volos, Girit ve Kavala’ya yeni Amerikan üsleri kurulabileceği iddiası aktarıldı. ABD’nin anlaşmaların 5 yıllık olmasını istediği savunuldu. Washington açısından, Dedeağaç ve Kavala limanları ile havaalanlarının Rusya faktörüne işaretle Karadeniz’in kontrolü için stratejik noktalar olduğu kaydedildi. Biden yönetiminin Türkiye’nin Rus S-400 füze savunma sistemi konusundaki muhalefetine değinildi. Kimi yorumda bu çerçevede Washington’ın Atina ile işbirliğini güçlendirme arayışında olduğu belirtildi.Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi de geçen hafta kendi ülkesi gibi ABD baskısının merkezinde olan Rusya’nın Dışişleri Bakanı’nı ağırladıktan sonra Ortadoğu turu kapsamında Suudi Arabistan’a gitmişti. Geçen perşembe günü de Ankara’da Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile görüşmüştü. Çavuşoğlu, ekonomik işbirliği potansiyelini ele aldıklarını belirtmişti. “Salgınla mücadele ve aşı konusunda işbirliğini ilerleteceğiz” derken “Uygur Türklerine ilişkin hassasiyetimizi ve düşüncelerimizi ilettik” ifadelerini de kullanmıştı. Wang daha sonra ise İran’a geçmiş, iki ülke arasında 25 yıllık kapsamlı işbirliği anlaşması imzalanmıştı. Pekin, Moskova hattından ABD’ye yaptırımlara karşı tepki ve İran’la nükleer anlaşmaya koşulsuz dön çağrısı gelmişti.  cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter