Yedi ölüm...
figure >
Varlıklı, mazisi karanlık bir ailenin genç ve güzel kızı olan Evelyn Hardcastle bu gece ölecek. Yarın da. Ertesi gün de... Stuart Turton, tüm dünyada ilgiyle karşılanan, İngiltere'de iki yüz binden fazla satan ilk romanında tekrarlanan gün fikrini çetrefil bir polisiye hikâyeyle harmanlıyor. Agatha Christie romanlarını ve Bugün Aslında Dündü filmini hatırlatan bu bulmacayı çözerken; Evelyn Hardcastle o gece ölecek. Peki yarın?
/Archive/2020/12/20/002046710-ic.jpgVarlıklı, mazisi karanlık bir ailenin genç ve güzel kızı olan Evelyn Hardcastle bu gece ölecek. Yarın da. Ertesi gün de... Blackheath Malikânesi'nde bir kutlama için toplanan kalabalık, partinin keyfini çıkarırken Evelyn son nefesini verecek. Tekrar, tekrar ve tekrar.Katilin kim olduğunu bulması gereken ve her gün malikânedeki başka biri olarak uyanan kahramanımız ise kendi ismini dahi hatırlamıyor. Gizem gittikçe karmaşıklaşıyor: Bugün neden ve nasıl sürekli tekrar ediyor? Salgın doktoru kılıklı adam kahramanımıza neden yardım ediyor? Ayakçı ne istiyor? Anna kim? Hardcastle ailesi neler saklıyor? Bu cehennemden kurtulmak mümkün mü?Stuart Turton, tüm dünyada ilgiyle karşılanan, İngiltere'de iki yüz binden fazla satan ilk romanında tekrarlanan gün fikrini çetrefil bir polisiye hikâyeyle harmanlıyor. Agatha Christie romanlarını ve Bugün Aslında Dündü filmini hatırlatan bu bulmacayı çözerken her hamlede şaşıracaksınız ve oyun hiç beklemediğiniz bir noktada bitecek. Evelyn Hardcastle bu gece ölecek. Peki yarın?Evelyn Hardcastle’ın Yedi Ölümü / Stuart Turton / Çeviren: Özge Onan / İthaki Yayınları / 456 s.
Cumhuriyet Kitap Eki
Micromegas
figure >
Voltaire'in felsefi ironi ile bilimkurgu türünü birleştirdiği 1752 tarihli Micromégas, biri Sirius yıldızından diğeri Satürn gezegeninden iki devin evreni dolaşırken Dünya'ya rastlayışlarının öyküsüdür. İnsanlar ve gezegenin farklı yerlerinden gelen yaratıkların diyalogları ilginç oldukları kadar felsefi bir derinliğe de sahiptir.
/Archive/2020/12/20/001344789-ic1.jpg“Bu seçkide yer alan diğer öykülerde, Voltaire, taraf tutmayan alaycı bir izleyici gibi olayları dışarıdan yönetir, sanki düş gördüğünü biliyormuş ve neşe ya da acıma duygusuyla düşlemeye devam etmeye razı oluyormuş gibi kendisini ihtiraslı çalkantılara bırakır.Voltaire, Fransız dilinde, belki de tüm dünyada yazılmış en iyi düzyazıya imzasını atmıştır.” Jorge Luis BorgesİLK KISA BİLİMKURGUİlk kez 1752 yılında yayımlanan “Micromegas”, bilimkurgu türünün en erken örneklerinden. “Micromegas”ın Türkçedeki geçmişi ise 1945 yılında Bütün Kitabevi tarafından yapılan baskıya kadar uzanıyor.Voltaire seçkisinde ünlü “Micromegas” öyküsünün yanı sıra “Memnon ya da İnsanın Bilgeliği”, “Avunan İki Kişi”, “Scarmentado’nun Seyahatlerinin Öyküsü”, “Akla Kara ve Babil Prensesi” öyküleri de yer alıyor.Voltaire’in “Zadig”, “L’ingenu”, “Kırk Ekülük Adam” ve ülkemizde de en çok bilinen yapıtı “Candide”de olduğu gibi “Micromegas”ta da hikâye, kahramanın yolculuğu ve bu yolculuk esnasında yaşadığı serüvenleri etrafında işlenir./Archive/2020/12/20/001508382-ic4.jpgFELSEFİ İRONİ İLE BİLİMKURGU BİREŞİMİFrançois Marie Arouet Voltaire'in felsefi ironi ile bilimkurgu türünü birleştirdiği Micromégas; biri Sirius yıldızından diğeri Satürn gezegeninden iki devin evreni dolaşırken Dünya'ya rastlayışlarının öyküsüdür.Yolculukları boyunca binlerce yıl yaşayan ve yüzlerce duyuya sahip pek çok yaratıkla karşılaşan Micromégas ve arkadaşı Dünya'ya gelir ve insanların bu kadar küçük olup da bilinç taşıyabilmelerine hayret ederler. Minicik dünyalıların evrende kendilerinin ne kadar önemli olduklarına dair şişirilmiş fikirlerine ve abartılmış gururlarına tanık olur.İnsanlar ve gezegenin farklı yerlerinden gelen yaratıkların diyalogları ilginç oldukları kadar felsefi bir derinliğe de sahiptir.FARKLI FİKİRLER VE TOPLUMLARGulliver’in seyahatlerinden ilhamını alan bu model sayesinde yazar, farklı fikirler ve toplumlar üzerinde düşüncelerini kurgulama olanağını bulur. Başkahramanların kendilerini keşfetme süreçleri bu seyahatlerle somutlaştırılmıştır. Gittikleri yerlere yabancı olan kahramanlar, karşılaştıklarına objektif bir bakış getirirler ve saflıklarıyla kötülükler karşısında sendelerler.Voltaire’in felsefi hikâye ve romanlarının genel karakteri olan ağırlaşmadan süren akıcı diyaloglar ve mizahi atmosfer “Micromegas’ta da sürer ve yazarın yaratıcı zekâsıyla iğneleyici üslubundan beslenerek ilgiyi canlı tutar. Kısa ve öz anlatımını masallar ve öğretici üslûbuyla kurar./Archive/2020/12/20/001451164-ic3.jpgMICROMEGAS İLE VOLTAIRE BENZERLİĞİErken yaşlarda parlak zekâsıyla dikkatleri çeken, yazdığı bir kitapla başına iş açan, ruhunu ve kafasını geliştirmek için gezegenden gezegene dolaşmaya başlayan öykünün kahramanı Micromegas ile sakınımsız eleştirileri yüzünden hapis ve sürgün cezaları alıp birçok ülkede bulunmuş Voltaire’in kişiliği arasında paralellikler kurulabilir.Kahramanın isminde de barındırdığı tezat (micromega), evrendeki varlıkların büyüklükleri, anlayışlar ve temalarda sürer.Dünyalı filozoflarla Micromegas’ın yaptığı diyalog aracılığıyla Voltaire; evrensel görecelik, din, madde, ruh, zekâ ve savaşla ilgili düşüncelerine yer verir. Savaşın saçmalığını ironik bir dille anlatır.“Candide”de “kahramanca bir kasaplık” olarak anılan savaş Micromegas’ta “bir avuç toprağın Sultan denilen bir adamın mı yoksa bilmem neden Çar denilen bir adamın mı olacağından ibaret” bir konu olarak ele alınır ve Voltaire; “...yediklerini hazmetmeye çalışırken oturdukları yerden milyonlarca insanın katledilmesi emrini veren, sonra da büyük bir ciddiyetle Tanrı’ya şükreden barbarlar...” diye bahsettiği yönetici sınıfı da eleştirir.‘GÜLLERİN ALTINDA BOĞACAKSINIZ BENİ!’Aydınlanma yazarlarından olan ve “Söylediklerinize katılmıyorum, fakat onu söyleyebilme hakkınızı ölümüne savunurum, “ sözüyle de tarihe geçmiş Voltaire renkli kişiliğiyle şiir, oyun, tarih, felsefe ve bilimi de kapsayan geniş bir yelpazede ürün verdi.Bilimle yakından ilgilendi fakat yeri geldiğinde bilim adamlarına ince eleştirilerde bulunmaktan geri kalmadı. Tarihle ilgilendi ve sarayla dalgalı ilişkileri sırasında bir süre saray tarihçisi olarak çalıştı. Oyunları ve romanları ona başarı getirdi.Avukat olan babasının izinden giderek başladığı hukuk eğitimini 17 yaşında terk eden yazar ömrü boyunca her ürettiğiyle özgürlüğü yüceltmiş, ifade özgürlüğünü desteklemiş, savaşa karşı çıkmış, dinle ilgili dogmaları, sözde edebi başarıları, Fransız siyasal rejimini ve asilleri eleştirmişti.Gerçek adı François Marie Arouet olan Voltaire’in eserleri kendisine ün ve paranın yanı sıra bela da getirdi fakat hayatının sonuna kadar eleştirel bakışından ve sivri dilinden hiçbir şey yitirmedi.1778 yılında, İrene adlı tragedyasının patırtılı galasından kısa bir süre sonra, Paris’te, seksen dört yaşında öldü.Beşinci perde sona erdiğinde Voltaire’in bulunduğu loca ona defne dalından yapılmış bir çelenk sunan çok sayıda hayranıyla doldu. Voltaire onlara şu sözlerle teşekkür etti: ‘Vous voulez donc m’étouffer sous des roses!’ (Güllerin altında boğacaksınız beni!)
Cumhuriyet Kitap Eki
Uzaktan eğitim dolayısıyla 'okul çağı aşıları ihmal edilmemeli' uyarısı
figure >
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Seda Topçu, yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle uzaktan eğitime geçilmesinin okul çağındaki çocukların aşılanmasını engellememesi gerektiğini belirtti.
/Archive/2020/12/19/190829064-thumbsbcf611d228fb1cce1e81a01bf61db00362.jpgSağlık Bakanlığı tarafından okul çağı aşıları, ilköğretim 1'inci sınıfta KKK (kızamık, kızamıkçık, kabakulak) ve DaBT-İPA (difteri, boğmaca, tetanos, çocuk felci), 8'inci sınıfta da Td (tetanos, difteri) olarak uygulanıyor.Covid-19 salgını dolayısıyla uzaktan eğitime geçilmesinin ardından, Bakanlığın aldığı kararla bu aşılar, öğrencilere temmuzdan itibaren aile hekimliği birimlerinde yapılmaya başlandı.Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Seda Topçu, yaptığı açıklamada, aile hekimliklerinde yapılan okul çağı aşılarının ihmal edilmesinin hem çocukların hem de toplumun sağlığını riske atacağını vurguladı./Archive/2020/12/19/190841205-thumbsbc65c9e2cd5fd9febdb92390fb9e8476b5.jpgCovid-19 salgını sürecinde, aşıyla önlenebilen diğer bulaşıcı hastalıklarla da mücadelenin sürdüğüne dikkati çeken Topçu, "Kızamık yakın geçmişe kadar salgınlara yol açmış, ülkemiz de dahil birçok ülkede çok sayıda çocuğun ölümüne ya da engelli kalmasına neden olmuştur. Benzer şekilde difteri, boğmaca, tetanos, çocuk felci gibi hastalıklar yaygın bağışıklama sayesinde artık az görülmekte ya da görülmemektedir. Eğer aşılama hızları düşerse bu ölümcül seyreden hastalıklar, tekrardan karşımıza risk olarak çıkacaktır" diye konuştu.Topçu, Covid-19'dan daha bulaşıcı ve ölümcül olan kızamık gibi hastalıklarla karşı karşıya kalınmaması için aşılama hızının büyük oranda korunması gerektiğini belirtti.'RİSK OLUŞMASIN' UYARISI/Archive/2020/12/19/190852189-thumbsbc17aa102301a94584ae800fbcc4a77fe8.jpgTopçu, "Salgın nedeniyle okullardaki eğitim öğretim hayatına ara verilmesi, okul çağındaki çocukların aşılanmasını engellememeli. Okul çağındaki çocukların, bağlı bulundukları aile sağlığı merkezlerinde aşılanmaları sağlanmalı ki toplumsal bağışıklamada herhangi bir risk oluşmasın" uyarısında bulundu.Topçu, ebeveynlerin çocuklarının aşılarını takip etmeleri gerektiğini belirterek, "Tüm ebeveynlere düşen görev, çocuklarının aşı takvimlerini kontrol etmek ve eğer eksik aşıları varsa bağlı bulundukları aile sağlığı merkezleriyle görüşerek güvenle yaptırmak" ifadesini kullandı.
AA
Büyülü Gerçekçilik; parçalanan kristal!
figure >
“Büyülü Gerçekçilik… Altmış tane kitabım olduğuna göre hayatımın büyük ve geniş bir anlamı, izdüşümü. İçinde yaşadığım bir değişik dünya. Bu dünyayı ben nasıl yakaladım? Gelin bir ona bakalım…”
/Archive/2020/12/20/000755916-kapakic1.jpg 15 yaşında sessiz, dünyayı izleyen bir çocuk; ortaokul son sınıfta ve Mösyö Hristo adlı büyülü gerçekçi bir hikâye yazıyor. 1960’lı yıllar… Şişhane yokuşundaki bir kapıcı, bir sabah vakti bir güvercin olarak Kuledibi’ne doğru uçan ve Pera’yı bir kuş olarak on iki saat tepeden dolaşıp hayatının muhasebesini yapan bir yaşlı adam... O yaşta bir gencin yazdığı bu öykü okul çevrelerini sallamış, bana ilk defa yazar olmanın nasıl olduğunu tattırmıştı. Galatasaray Lisesi’nden, İstanbul Üniversitesi’nden hayranlarım oluşmuştu.PRİZMANIN KIRIKLARINDA SÜRÜLEN İZBenim gözüm dünyaya hep öyle bir prizmadan bakıyor. O prizmanın kırıkları ve pırıltıları da Büyülü Gerçekçilik. Kitaplarımda tarzım hep bu. O zamanlar bunun anlaşılması imkânsızdı. Fransa da Sürrrealizm (Gerçeküstücülük) hareketi yeni başlamıştı. Fakat gene de hikâyem büyük bir yankı yaptı ve Büyülü Gerçekçi dünyanın temelini ta o zamandan atmış oldum.1982’de Gabriel Garcia Marquez’in Nobel Edebiyat Ödülünü alması Büyülü Gerçekçilik’in ne olduğunu iyice açığa çıkardı. 1998’de de Portekizli Jose Saramago Nobel Edebiyat Ödülünü aldığında ise Avrupa edebiyatında Büyülü Gerçekçilik’in hakimiyeti çoktan anlaşılmıştı. Bizde de artık “Ahmet Ayşe’yi seviyor” romanlarının zamanı geçmişti./Archive/2020/12/20/000822322-ic2.jpgHEYECAN, ŞAŞKINLIK VE MUTLULUK VEREBİLMEKOkuru yan kapıdan içeriye sokup, kendi dünyanda dolaştırıp ona inanamayacağını inandırıp, sarsıp, ağlatıp ve güldürüp bir başka kapıdan çıkarıyordun. İşte bir ustanın yapabileceği Büyülü Gerçekçilik buydu. Okuruna katılıma hissi, heyecan, şaşkınlık ve mutluluk verebilmek… Bir rüyada yaşar gibi onu yaşatmak ve sonra şu yaşadığımız dünyaya bırakıvermek…O Mösyö Hristo’yu yazdığım yıllara geri dönebilsem, o çürük diş gibi eski apartmanın bir odasında düşüncelere dalsam, penceremden Şişhane Yokuşu gözükse, Tepebaşı’nın oralarda güneş batsa, içerdeki odada annem babam sağ olsa… İşte bu Büyülü Gerçekçilik olurdu.KİTABIN ELEKTRONİK ÇAĞ İLE VALSİDaima süslü defterlere el yazısıyla yazıyorum romanlarımı. Doludizgin, soluk soluğa, kör olurcasına… Tarzım bu. Bir sanrı, bir hezeyan gibi yazarım. Freni tutmayan bir arabada uçar gibiyimdir. Belki romanlarımın çabuk okunmasının sırrı budur.Artık elektronik bir çağda yaşıyoruz. Yavaş bir kitabı okumak güç kitabın yaşadığımız çağa ayak uydurması, ona sımsıkı sarılması gerek. Buna kitabın elektronik çağ ile valsi de diyebilirim. Hiçbir zaman planlı yazmam. Bir çetelem bile yoktur. Kalemimin beni koşturduğu yollardan giderim. Bu tehlikelidir, saplanıp kalabilirsin de ama bana hiç olmadı, şanslıyım./Archive/2020/12/20/000848118-ic3.jpgBÜYÜLÜ BELGESEL GERÇEKÇİLİK!Metinlerimde düzeltme, değiştirme yapılmıyor çünkü o zaman o Büyülü Gerçekçi kahkaha veya ağlayış bozuluyor, düzeltiler yama gibi duruyor. Onun için Büyülü Gerçekçilik yapılan, kurulan, kurgulanan değil, içten gelen bir görüş, bir duygu yelpazesi adeta bir kristal kadehin taş üstünde kırılıp parçalanmasıdır.Yeni bir tarz denedim, daha önce denendi mi bilmiyorum; “Büyülü Belgesel Gerçekçilik”. Dört beş kitabımda bu var. Stalin’i, Eva Peron’u, Kennedy’i yazdım. Yaşamlarını kitaplar dolusu inceledim dolayısıyla bütün bilgiler gerçekti fakat sonra üstlerine büyülü gerçekçi tülümü attım ve öyle tamamladım.TÜRÜN 20’İNCİ YÜZYIL EFENDİLERİ: GOGOL, BUZZATİ, KAFKA!Okuduğum yazarlar arasında; William Shakespeare, Büyülü Gerçekçi olduğu yeni anlaşılan Nikolay Gogol, Portekiz edebiyatını şahlandırmış deha Fernando Pessoa, 20’inci yüzyılın edebiyat mimarisini şekillendirmiş Franz Kafka, Japon Yasunari Kavabata düşlerimi beslemiş, bende bir kardeşlik hissi uyandırmıştır. Fellini, Antonioni gibi birçok sinemacı da öyle…Nikolay Gogol, Dino Buzzati, Franz Kafka; 20’inci yüzyılın ve Büyülü Gerçekçilik’in efendileri. Ölümsüz William Shakespeare de bence bir Büyülü Gerçekçi. Hamlet’in kurukafayla konuşması, kraliçelerin cinayetleri, Caliban ve peri Ariel, Bir Yaz Gecesi Rüyası benim için Büyülü Gerçekçilik.Ahmet Hamdi Tanpınar da elbette beni çok heyecanlandıran bir yazar. Yer yer Büyülü Gerçekçilik’e kayışları var ama o çok başka türlü, ayrıntılı, değişiktir. Onu çok seviyorum. Yaşadığı zamanlar anlaşılmaması, ona karşı ilgisiz kalınması şaşırtıcı./Archive/2020/12/20/000915587-ic4.jpgMARQGUEZ VE RÜŞDİ İLE TANIŞMAMÖlüm fermanı ile aranırken Salman Rüşdi ile Oxford da buluştum. Rüşdi ile çekilen fotoğrafımı yayınlamamamı sıkı sıkı tembih ettiler ama o yıllarda yayımladım. Bunalım içindeydi, kimseyle konuşamıyordu. ABD’deyken Gabriel Garcia Marquez’i tanıma fırsatı buldum, ABD’ye sığınmıştı. O sıralar Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazıyordu. Büyük patlaması ve Nobel’i alışı bir, iki yıl sonra oldu. Bunlar heyecan verici, değişik deneyimler…FANTASTİK İLE BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK FARKIÇocuk kitaplarımı da Büyülü Gerçekçi yazıyorum. Fantastik ile Büyülü Gerçekçilik arasında büyük bir fark var. Fantastik deyince Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter, Spiderman gibi birtakım kitaplar, filmler akla geliyor. Büyülü Gerçekçilik ise bambaşka edebi bir tür.Fantastik edebiyat ve fantastik sinema daha çok Batıda serpilmiş, ABD de İngiltere de ortaya çıkmış, daha değişik, içinde cadılar, büyücüler, krallar olan bir edebiyat türü. Büyülü Gerçekçilik ise bir ruhun içindeki kristalin güneşte rengârenk parlaması, zekâ oyunları, okurla adeta pinpon oynar gibi karşılıklı alışverişler, okuru o dünyaya katmaktır./Archive/2020/12/20/000945165-ic5.jpgBÜYÜLÜ GERÇEKÇİ YAZDIM, YAŞADIM, KABUL ETTİRDİM!İlk başta bütün editörlerim, Attila İlhan, Yaşar Nabi Nayır bunun çok zor olduğunu söylemişlerdi. Çok şanslıyım büyük bir okur kitlem var. Büyülü Gerçekçi yazdım, yaşadım ve kabul ettirdim.Yeniden o 16 yaşındaki çocuk olabilmeyi isterdim. Bileğinde garip bir bilezikle doğmuş, hayatı hiç bilmeyen, cesur ve kendine güvenen bir kapıcıyı güpegündüz gökyüzüne uçuran… Bugünkü gibi cep telefonu, bilgisayar, böyle filmler gibi hiçbir şey olmadığı bir zamanda böyle bir dünyayı yakalayabilmiş o çocuk pekâlâ hayatında bambaşka şeyler de yapabilirdi. Ama ben ister miyim bunu? Hayır!Yeniden dünyaya gelsem gene yazar olurdum, gene ruhumu ve kalbimi sayfalara akıtarak yazardım. Gene beni şu an çevreleyen 20-25 yıllık okurlarımla - ki bunların çoğu artık ailem gibi oldu, benimle yaşıyorlar -, sürdürdüğüm bu hayatı seçerdim ve dünya kabuğu üzerinde yaptığım seyahatleri hiçbir zaman bırakmazdım.OKUMA LİSTESİ- William Shakespere: Hamlet, Fırtına, Bir Yaz Gecesi Rüyası, Othello (Türkiye İş Bankası Kültür Yay.)- Nikolay Gogol: Bir Delinin Hatıra Defteri (Türkiye İş Bankası Kültür Yay.), Palto (İthaki Yay.)- Kafka: Dava, Amerika (Türkiye İş Bankası Kültür Yay.)- Fernando Pessoa: Huzursuzluğun Kitabı (Can Yay.), Ophelia’ya Mektuplar (Sel Yayıncılık)- Dino Buzzati: Tatar Çölü (İletişim Yay.)- Yasunari Kavabata: Uykuda Sevilen Kızlar (Assos Yay.)- Jose Saramago: Bütün İsimler, Körlük (Kırmızı Kedi Kitabevi),- Ahmet Hamdi Tanpınar: Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Mahur Beste (Dergah Yayınları)- Gabriel Garcia Marquez: Yüzyıllık Yalnızlık, Yaprak Fırtınası, Kırmızı Pazartesi (Can Yayınları)- Salman Rüşdi: Şeytan Ayetleri
Nazlı Eray
Hubble Uzay Teleskobu, devasa Einstein halkasını görüntüledi
figure >
Hubble Uzay Teleskobu, "evrende bilinen e n bütün ve en büyük Einstein halkalarından birini" görüntüledi.
ScienceNews sitesinin haberinde, Ocak Takımyıldızı'nın ev sahipliği yaptığı GAL-CLUS-022058'e şeklinden ötürü "Molten Halkası" takma adı verildiği, halkanın, birbirlerine 4 milyar ışık yılı uzaklıkta bulunan, muhtemelen etkileşim içindeki 2 galaksinin görüntüsü olduğu belirtildi. Ön plandaki oval galaksinin çekim kuvveti nedeniyle bu görüntünün oluştuğu belirtildi.Hubble verilerini inceleyen gök bilimciler, "İlk kez (teorik fizikçi Albert) Einstein'in genel görelilik teorisinde varlığına dair kuram ortaya koyulan bu nesnenin sıra dışı biçimi, çekimsel kırılma süreciyle açıklanabilir. Bu süreçte, çok uzakta parlayan ışık, kaynak ile gözlemci arasındaki nesnenin çekim etkisiyle bükülür." değerlendirmesini yaptı.Gökbilimciler, "Burada, arka plandaki galaksiden gelen ışık, önündeki galaksi kümesinin çekim kuvvetiyle kavislenerek bükülmüş." ifadesini kullandı.NASA'nın, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) ve Uzay Teleskobu Bilim Enstitüsü (STScl) ile ortaklaşa geliştirdiği Hubble Uzay Teleskobu, 1990'dan bu yana dünya yörüngesinde uzay gözlemleri yapıyor.
AA
Radyum kızları...
figure >
Birbirinden bağımsız iki tarihsel trajedi; “Radyum Kızları” olarak bilinen işçilerin ve elektrik verilerek öldürülen filin trajedisi, Brooke Bolander’ın kısa romanında, tek bir hikâyede birleşiyor.
/Archive/2020/12/20/000327310-ic1.jpg1900’lü yılların başında ABD’deki çeşitli fabrikalarda, karanlıkta parlayan saatlerin imalatına başlandı. Bunun başlıca sebebi cephedeki askerlerin geceleri de saatlerini bir ışık kaynağı kullanmadan ve düşmana görünmeden görebilecek olmasıydı. Bu saatlerin kadranlarına parlaklık veren boya radyum içeriyordu ve bunun sonucunda, saat boyama işinde çalışan fabrika işçilerinin birçoğu radyasyon zehirlenmesine maruz kaldı. Kimisi çalıştıkları kurumlara dava açsa da birçok kadın işçi hayatını çok büyük acılar çekerek kaybetti. İşte bu işçi kadınlar tarihe “radyum kızları” olarak geçti.Yine aynı yıllarda, Coney Adası’nda, sirklerde çalıştırılan Topsy adlı fil birkaç kişinin ölümüne sebep oldu ki bunlardan biri filin üzerinde sigara söndürmek istemişti. Bunun üzerine sirkten çıkarılan Topsy’nin halka açık bir biçimde idam edilmesine karar verildi, hem de elektrik verilerek./Archive/2020/12/20/000350372-kapakic2.jpgRADYUM KIZI REGAN VE FİLLER!Birbirinden bağımsız bu iki tarihsel trajedi, ödüllü yazar Brooke Bolander’ın Zararsız Tek Büyük Şey başlıklı kısa romanında, tek bir hikâyede birleşiyor. Üç farklı anlatıcı kısa bölümler halinde peş peşe devreye giriyor ve döngüsel bir çerçeve çiziyorlar.Bunlardan biri, “radyum kızları”ndan biri olan Regan’ın başına gelenleri okuduğumuz bölümlerden oluşuyor. Diğeri ise fillerle diplomatik ilişki kurması ve onlara radyoaktif trajediyi hatırlatan bir teklif götürmekle görevli bir bilim insanı olan Katherine’in bölümlerinden meydana geliyor.Nesilden nesile öykülerini miras bırakan fillerin dokunaklı anlatısı da ayrı, üçüncü bir izlek halinde ilerliyor. Kısacık bir kitap da olsa anlatı üç farklı ama iç içe geçen, giderek etkileyiciliği artan, bir yanıyla sert, bir yanıyla dokunaklı öykülerin kesişiminden ibaret./Archive/2020/12/20/000416700-ic3.jpgVE İNTİKAM...Brooke Bolander, tarihte gerçekten yaşanmış olayları bir noktaya kadar sadık bir şekilde birleştirdikten sonra, alternatif bir final sahneye koyuyor. Radyum kızların ve Topsy’nin - ve elbette diğer fillerin - intikamını kurguluyor. Bir de bunu yaparken hikâye anlatıcılığı hakkında bir hikâye de sunmaya çalışıyor. Üç katman birleştiğinde, bir intikamın soyağacının resmini görüyoruz adeta.Brooke Bolander Türkçede ilk defa okuduğumuz bir yazar ama yurtdışında okur kitlesini çoktan yaratmış, kendine has bir hayal gücüyle kalburüstü öykülere imza atan biri.Theodore Sturgeon Onur Ödülü Adayı olan, çeşitli öyküleriyle Hugo, Nebula, Locus gibi ödüllere de birçok kez aday gösterilen yazarın en çok ses getiren kısa romanı - kimilerine göre uzun öyküsü - Zararsız Tek Büyük Şey; Nebula En İyi Uzun Öykü Ödülü ile Locus En İyi Uzun Öykü Ödülü’ne değer görülürken, En İyi Kısa Roman dalında Britanya Fantazi Ödülü, Dünya Fantazi Ödülü ve Shirley Jackson Ödülü’ne, ayrıca Hugo En İyi Uzun Öykü Ödülü’ne aday gösterilmiş bir kitap.Bu kadar ödül ve adaylığın sebebinin, metnin ustaca kurulmasında, anlatıcının döngü halinde sürekli değişmesine rağmen tadını hiç kaybetmemesinde, dildeki şiirselliğin anlaşılırlığını yitirmemesinde yattığını söyleyebiliriz ki çevirmen Çağlar Kök’ün de bunda büyük bir payı var.Zararsız Tek Büyük Şey / Brooke Bolander / Çeviren: Çağlar Kök / Çınar Yayınları / 88 s.
Tolga Babanur