Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Friday, 04.19.2024, 06:12 AM (GMT)

Search by date: 1/11/2021

'Leon Bahar’ıTakdimimdir'

'Leon Bahar’ı Takdimimdir' Leon Bahar’ı Takdimimdir, vergi mağduru Yahudi tüccar Leon Bahar’dan kalan sürgün mektupları ve dilekçeler üzerinden İkinci Dünya Savaşı yıllarının Türkiye’sine ışık tutuluyor. /Archive/2021/1/11/123636392-ic1.jpgLeon’un Aşkale’den karısı Jenny’ye gönderdiği tek fotoğrafın arkasında şunlar yazılı: ‘’Canım karıcığım, Pırnakaban’ın bu köhne ortamında daha iyisini çektirmek mümkün olmadı. Açık havada çektirdiğim bu fotoğrafta da görebileceğin gibi, birkaç tel dışında saçımda hiç beyaz yok... Uçup giden gençliğimden bana kalan tek iz de bu zaten... Hasretle kucaklarım... ”Varlık Vergisi’nin 77. yılında, tam da verginin TBMM’de kabul edildiği tarih olan 11 Kasım’da okurla buluşan Leon Bahar’ı Takdimimdir aynı hafta içinde ikinci baskıyı yaptı. Nurten Yalçın Erüs’ün kitabı, vergi mağduru Yahudi tüccar Leon Bahar’dan kalan sürgün mektupları ve dilekçeler üzerinden İkinci Dünya Savaşı yıllarının Türkiye’sine ışık tutuluyor.Kitabın kahramanı Leon Bahar vergi ilan edildiğinde 38 yaşında. Sultanhamam’da küçük bir tüccar. Kendisine 120 bin TL vergi geliyor. Bu, ödenmesi mümkün olmayan bir tutar. Leon Bahar da ödeyemiyor ve Şubat 1943’te Aşkale’ye sürgüne gönderiliyor. Oradan Sivrihisar’a sevk ediliyor.İstanbul ile, İstanbul’daki sevdikleri ile arasındaki mesafenin kısalması tek tesellisi oluyor, yoksa koşullar Aşkale’den beter, sarı sıcakta uçsuz bucaksız bir bozkırın ortasında kalıyor öteki mükelleflerle birlikte...MÜCADELE AZMİ...Leon Bahar’ın 1941 Mayıs ayında zorunlu askerlik vesilesiyle (Yirmi Kur’a Askerlik) Kandıra’ya gidişinden 1943 Şubat ayında Aşkale’ye sürgüne gönderilişi ve aynı yıl Aralık ayı sonunda Sivrihisar’dan salıverilmesine kadar geçen zaman kitapta gerçek belgeler ve güçlü betimlemelerle hayat bulan usta bir kurguyla okura sunuluyor.‘’Bu kitap benim için bir iç huzurdur. Varlık Vergisi gibi acı ve karanlık bir dönemle yüzleşmekten korkmadan, umuda ve insana dair, birlikte yaşama umuduna dair not düşebilmiş olmanın huzurudur. Bunu yapmama, kahramanım yani hikayenin gerçek sahibi Leon Bahar, mücadele azmi, adalet arayışı ve eşsiz muhakeme gücü ile imkan verdi’’ diyor Nurten Yalçın Erüs.LEON BAHAR’IN EDEBİ KİŞİLİĞİBelgelere uzun yıllar önce ekonomi gazeteciliği yaptığı dönemde ulaşmış. Hemen yazmak yerine beklemeyi tercih etmiş.“Leon Bahar’dan bana kalan külliyatı çok önemsedim. Bu önemi, bu değeri hak eden çok kapsamlı bir içerik vardı elimde. Bir yandan haksızlığa uğradığı kesin olan bir gayrimüslimin devletine yazdığı hak arama dilekçeleri; öte yandan sürgünden yazılan mektuplarla kamp yerinin, sürgün hayatının bugüne kadar hiç bilinmeyen ayrıntıları... Öte yandan bir baba, bir eş olarak yaşadıkları. Karısına yazdığı aşk dolu, hasret dolu mektuplar. Toplumsal vicdana seslenen kuvvetli metinler. İşte bu külliyatı hazmettiğimi, Leon Bahar’ın edebi diline yakınlaştığımı, dönem kitabı hassasiyetini karşılayacak araştırma ve bilgi derinliğine ulaştığımı hissettiğim an oturdum yazmaya” sözleri, kitabın ince örülmüş sıkı dokunmuş, oya gibi işlenmiş dünyasının, her biri özenle seçilmiş cümlelerinin ardındaki emeği anlamak için bir referans olabilir./Archive/2021/1/11/123659673-ic2.jpgPÜR GERÇEĞİN BELGE VE MEKTUPLARIBiyografik romanlarda gerçek nerede başlar nerede biter, neresi kahramanın neresi yazarındır sorusu çokça merak uyandıran, cevabı da çoğu zaman her okuru memnun etmeyen bir meseledir. Kitabın pür gerçeğini romanın kahramanından kalan belge ve mektuplar oluşturuyor. Belgeler arasındaki anlatımlar ise yazarın dönem araştırmalarından ve kendi yazınsal ve entelektüel birikiminden doğmuş, işin kurgu tarafını oluşturuyor. Ama kabul etmek gerekir ki yazar, gerçekle kurguda ya da bir başka deyişle kahramanı ile kendisi arasında tercihini daha çok Leon’dan yana kullanmış.“Okumaya meraklı, yazmaya meraklı bir adam Leon. Öğrenme merakı içinde. Fransızcayı da keman çalmayı da onca imkânsızlık içinde kendi kendine öğrenmiş... Güzelliklerden hoşlanıyor. Kitabı her şeyi bilen -omniscient- tekniğini kullanarak yazmaya çalıştım. Ama bildiğim her şeyi, Leon’un da bildiğini, hatta benden daha da iyi bildiğini hissettirmeye çaba harcadım’’ diyor Nurten Yalçın Erüs.GERÇEK VATANSEVERLİK!Gazete kupürleriyle, siyasi figürleriyle, şehrin türlü mekânlarıyla, devrin Türkiye ve dünya halleriyle, ekonomiyle, diplomasiyle, sanatla ilgili bir ansiklopedi dolusu bilgi var kitapta ama kahramanı ile okurunun arasına giren bir yazar yok karşımızda. Başka bir deyişle, okurun kahramana bağlanmasını şansa bırakmamış Nurten Yalçın Erüs.Şair Edip Dürüst Tüccar Leon Bahar’ı Takdimimdir; yazarının akıcı anlatımıyla Nişantaşı, Bebek, Sultanhamam’dan başlayarak 1940’lı yılların İstanbul’unu, Haydarpaşa’dan Fındıklıyan Han’a İstanbul’u güzelleştiren tarihi binaları ve şehre dair pek çok ayrıntıyı okuyucunun gözünde canlandırıyor.Bunun yanı sıra Kandıra’dan Aşkale’ye, Aşkale’den Sivrihisar’a uzanan bir Anadolu güncesine de ev sahipliği yapıyor. Bir karı kocanın zorunlu ayrılığını, çetrefilli aile ilişkilerini, evlat sevgisini, dostlukların yarattığı mucizeleri, gerçek vatanseverliğe dair samimi ifşaatları ve adalete olan özlemi alabildiğince derinlikli işleyen kitap, yeni yıl okumaları için kuvvetli bir tavsiye...Şair, Edip, Dürüst Tüccar Leon Bahar’ı Takdimimdir / Nurten Yalçın Erüs / Kırmızı Kedi Yayınevi / 480 s. Hande Sönmez

Şiiriyle Filistin’e bayrak oldu; Mahmud Derviş

Şiiriyle Filistin’e bayrak oldu; Mahmud Derviş Mahmud Derviş (1941-2008) hiçbir zaman okuyucularının beklentilerine teslim olmadı. Bunun yerine okurlarını, yeni şiirsel konu ve biçimlere doğru maceralara katılmaya davet etti. Her ne kadar "Filistin'in ulusal şairi" olarak değerlendirilse de Yunan, Roma, İran, Yahudi, Süryani, Kenan, Sümer ve Osmanlı tarih ve mitolojisinden de yararlandı. Hayatı boyunca on düzyazı kitap ve düzinelerce şiir kitabı yayımladı. 1996’da şair Helit Yeshurun'a verdiği bir röportajda, her şiirin kendi başlangıcını yarattığını ve "dünyayı yeniden inşa ettiğini" ifade etti. Türkçede yeni yayımlanan Badem Çiçeği Gibi yahut Daha Ötesi kitabından yola çıkıp çevirmeni Mehmet Hakkı Suçin’le Mahmud Derviş ve şiirini konuştuk. /Archive/2021/1/11/122205870-ic1.jpg- Mahmud Derviş'in eserlerini inceldiğimizde kendisini sürekli yeniden inşa ettiğini ve en sonunda birden fazla Mahmud Derviş'in ortaya çıktığını görürüz. Şiirleri "Kimlik Kartı" gibi marş haline gelmiş şiirlerden Fi Hadrat al-Ghiyab [Yokluğun Varlığında] düzyazıya yaklaşan eserlere kadar geniş bir yelpazeye yayılır. Eğer biri size "Nereden başlamalıyım?" diye sorsa ne önerirsiniz?Mahmud Derviş’in, sürekli kendini yeniden inşa ederek devam etmiş olan şiir hayatıyla ilgili birkaç kavşaktan söz etmek mümkündür. Klasik Arap kasidesi ile romantik şiir etkisindeki şiir anlayışı, altmışlı yıllarda yerini devrimci ve toplumcu bir şiir anlayışına bırakır. Bahsettiğiniz “Kimlik Kartı” şiiri bu dönemin ürünüdür.Mahmud Derviş’i çevirmeye başladığımda Türkçede Mahmud Derviş neredeyse sadece bu ve buna benzer şiirleriyle tanınıyordu. Oysa şairin kendisi, “sadece” bu şiirlerle tanınmaktan rahatsızlık duyuyordu. Bu yüzden aslında “Nereden başlamalıyım?” sorusu öncelikle çevirmen olarak benim kendi kendime sorduğum bir sorudur./Archive/2021/1/11/122214761-ic2.jpgESERLERİNDEKİ BİYOGRAFİK İZLEREserlerini inceledikten sonra şairin hayatının son yirmi yılında yayımlanan eserlerine odaklanmayı tercih ettim. Derviş, neredeyse her beş yıla bir kitap sığdırmıştı: Atı Neden Yalnız Bıraktın (1995), Mural (2000), Badem Çiçeği Gibi yahut Daha Ötesi (2005), Bu Şiirin Bitmesini İstemiyorum (2009).Bu eserlerin ortak özelliği biyografik özellikler taşımalarıdır.Fakat bu biyografi, şairin yalnızca hayat hikâyesinden ibaret değildir. Başta Filistin olmak üzere Ortadoğu coğrafyasının, tarihinin, zamanın, mekânın, varoluşun, beden ve ruhun da hikâyesidir. Bu nedenle okuyucuya, “şu eserden başlayın” gibi kesin önerilerde bulunmak yerine esnek önerilerde bulunabilirim.Düzyazıya yakın ama şiirsel söyleyişi yüksek, günlük dil tonlarının hâkim olduğu şiirler okumak isteyenler Badem Çiçeği Gibi yahut Daha Ötesi ile başlayıp sonra öteki kitaplardan hangisini isterlerse onunla okuma deneyimlerine devam edebilirler. Biyografik nitelikte bir eserle başlamak isteyenler ise Atı Neden Yalnız Bıraktın ile başlayıp sonraki kitaplarla okumalarını sürdürebilirler./Archive/2021/1/11/122222776-kapakic3.jpg‘TEK TİP OKUYUCU MÜMKÜN DEĞİL’- Atı Neden Yalnız Bıraktın gibi bazı kitaplarda Derviş sadece kendi hikâyesini değil aynı zamanda Filistin'in kolektif tarihini de anlatır. Aslında sadece Filistin'in değil Kenan, İbrani, Yunan, Roma, İran, Mısır, Arap, Osmanlı, İngiliz ve Fransız tarihini de epik ve efsanevi tarzda, ama gündelik dili de kullanarak anlatır. Acaba Türk okuyucular bu tarih ya da hikâyede kendilerini Arap, Fransız ya da İngiliz okuyuculardan daha farklı konumlandırıyorlar mı?Doğrusu tek tip bir okuyucudan söz etmek mümkün değil. Tek bir okuyucunun bile farklı zamanlarda okuduğu metinleri alımlaması farklı olabilirken tek tip Arap, Fransız ya da İngiliz okuyucusundan söz etmek doğru değildir. Her okuyucu kültürü, birikimi ve şiir okumadaki yaratıcılığı oranında bu metinleri alımlar. Buna karşın, her okuyucunun birey olarak kültürel bir tarihe sahip olduğunu ve aldığı mirasın Derviş’in metinlerini okumasını etkileyeceğini de dikkatten kaçırmamak gerekir.Örneğin, Filistin toplumu Türkiye toplumuna göre Hıristiyanlık göndermelerine daha fazla aşinadır. Bu yüzden Derviş’in metinler arası göndermelerinin Filistinli bir okurda daha zengin çağrışım yaratması beklemek yanlış olmaz. Bu gerçeği dikkate alarak çevirilerimde, Türk okuyucusunun İncil ve Tevrat ayetlerine yapılan göndermeleri daha anlayabilmesini sağlamak için dipnotta belirttim./Archive/2021/1/11/122230448-ic4.jpg‘ARAPÇANIN TÜM SES VE RİTİMLERİNDEN YARARLANIR’- Derviş, bir tempo, bir ritim yakalayarak işe koyulduğundan ve müzikaliteyi bulmak için bir fikir, bir imge ya da bir olaya ihtiyaç duyduğundan bahseder. Türkçede onun şiirlerindeki bu ritmi ve müzikaliteyi yeniden nasıl inşa ediyorsunuz?Mahmud Derviş şiirlerinde, Arapçanın bütün ses ve ritim imkânlarından yararlanır. Şiirlerinde tef’ile ölçüsünü son derece esnek kullanır. Hatta aynı şiirde birkaç vezni zekice bir arada kullanabilir. Şiirlerindeki bu tef’ile ölçüsünün sağladığı çeşitlilik, şiirsel ritmin tekdüze olmasını önler. İç içe kafiyeler, aliterasyonlar, tekrarlar, cinaslar şiirin ritmini iyice yükseltir.Ses zenginliğiyle anlamsal zenginliğin iç içe olduğu bu şiiri, hedef dilde aynı etkide yeniden yaratmak kolay değildir.Mahmud Derviş Badem Çiçeği Gibi yahut Daha Ötesi’nde, düzyazıya yakın ritimli şiirler ortaya koyar. Hatta kitabın başında Ebu Hayyân et-Tevhidi’nin şu sözlerini alıntılar: “En güzel söz, nesri andıran nazım ile nazmı andıran nesir arasında bir imge niteliğini taşıyan sözdür…”Şiiri düzyazıya yaklaştıkça günlük dilin etkisi daha fazla görülür. Dolayısıyla çeviri yaklaşımı kitaptan kitaba, hatta şiirden şiire de farklılıklar gösterir.Ben, Derviş şiirini Türkçeye çevirmeye başlamadan önce onu biçim açısından analiz ederim. Muhtemel çeviri kayıplarını nasıl telafi edebileceğimi inceden kestirmeye çalışırım. Okurken notlar alırım. Dahası eğer Mahmud Derviş o şiiri önceden seslendirmişse şiiri onun sesinden de dinlerim.Bu şekilde, şairin şiirdeki sesini yakalamaya çalışırım. Çeviriye daha sonra başlarım. Sadece içeriği Türkçeye aktarmakla yetinmem, şiirlerdeki ritmi ve müzikaliteyi de bir şekilde yaratmaya çalışırım.Türk edebiyatından seksene yakın eseri Arapçaya çevirmiş olan rahmetli Abdulkadir Abdelli, “Senin Türkçe çevirilerini okurken Mahmud Derviş’i Arapçada okuyormuş gibi hissediyorum” derdi.- Derviş'in son dönem şiir kitapları arasından çevirdiğiniz kitaplarını başka dillerden başka kitaplarla konuştursanız hangi kitapları seçerdiniz?Mahmud Derviş eserlerinin, Nâzım Hikmet ve Yehuda Amihay’ın eserleriyle konuşmasını isterdim. Aralarında ilginç diyaloglar olabilirdi sanırım.Badem Çiçeği Gibi yahut Daha Ötesi / Mahmud Derviş / Türkçesi: Mehmet Hakkı Suçin / Everest Yayınları / 120 s. / 2020. Marcia Lynx Qualey

Endonezya’da yolcu uçağının düştüğübölgede arama kurtarmaçalışmalarısürüyor

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Endonezya’da yolcu uçağının düştüğü bölgede arama kurtarma çalışmaları sürüyor Endonezya’da yolcu uçağının düştüğü bölgede geniş çaplı arama kurtarma çalışmaları devam ediyor. Ulusal Arama Kurtarma Ajansı (BASARNAS) Koordinatörü Rasman, yaptığı açıklamada, uçağın düştüğü alanda bugünkü arama kurtarma çalışmalarının 53 gemiyle yürütüleceğini belirtti.Bölgede 2 bin 600 personelin katılımıyla 6 farklı noktada çalışmaların sürdüğünü bildiren Rasman, alandaki özel dalgıçların deniz altında uçak ve ceset parçaları aramalarına devam edeceğini aktardı.Dün yerinin tespit edildiği belirtilen uçağın karakutusu henüz denizdeki enkazdan çıkarılamadı.Öte yandan bölgedeki polis hastanesine kaldırılan 16 torba içerisindeki ceset parçalarının DNA testlerine bugün başlanılacağı bildirildi.Karakutunun çıkarılıp incelenmesiyle kazanın nedeninin aydınlatılabileceğini kaydeden yetkililer, uçağın düşüş sebebine ilişkin de henüz resmi bir açıklama yapmadı.Ulaştırma Bakanı Budi Karya Sumadi, 9 Ocak’ta düzenlediği basın toplantısında, kalkıştan yaklaşık 5 dakika sonra iletişimin kesildiği ve içinde 12 kişilik mürettebat ile 50 yolcunun bulunduğu "SJ182" sefer sayılı yolcu uçağının başkent Cakarta'nın kuzey açıklarındaki Laki ve Lancang Adası arasındaki noktaya düştüğünü açıklamıştı.Ulaştırma Bakanlığı Sözcüsü Adita Irawati, en son iletişimin 9 Ocak’ta yerel saatle 14.40'ta gerçekleştirildiği uçağın Cakarta-Pontianak seferini yapmak üzere havalandığını bildirmişti.Endonezya Donanması, yolcu uçağının enkazının başkent Cakarta sahilinin kuzeyindeki Thousand Adaları açıklarında 4 ayrı noktaya dağıldığını ifade etmişti.Küresel uçuşları takip eden Flightradar24'ün sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, uçağın kalkıştan 4 dakika sonra yaklaşık 11 bin fite (3 bin 352 metre) çıktığı, daha sonra 1 dakikadan kısa sürede 250 fite düştüğü ve hava trafik kontrolü merkeziyle irtibatının kesildiği belirtilmişti. AA

ABD Temsilciler Meclisi BaşkanıPelosi'den "Trump görevden alınmazsa azil sürecine başlıyoruz" mesajı

ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi'den "Trump görevden alınmazsa azil sürecine başlıyoruz" mesajı ABD Temsilciler Meclisi Başkanı Demokrat Nancy Pelosi, Başkan Yardımcısı Mike Pence'in Başkan Donald Trump'ın görevden alınması sürecini işletmemesi durumunda azil sürecine derhal başlayacaklarını açıkladı. Temsilciler Meclisi Başkanı Pelosi, Meclisteki Demokratlara gönderdiği mektupta, 6 Ocak'taki Kongre baskınından sorumlu tuttukları Trump'ın azil sürecine ilişkin izleyecekleri yönteme açıklık getirdi.Pelosi, Anayasanın 25. Ek Maddesini işletmesi suretiyle Pence'in Trump'ın görevden alınması sürecini başlatması için pazartesi günü Mecliste bir tasarıyı gündeme getireceklerini belirtti.Söz konusu tasarının öncelikle "oy birliğiyle" kabul edilip edilmeyeceğine bakacaklarını kaydeden Pelosi, oy birliğinin sağlanamaması durumunda salı günü tasarıyı Temsilciler Meclisi Genel Kurulunda oylayıp kabul edeceklerini bildirdi.Tasarıda, Başkan Yardımcısı Pence'e, Trump'ın görevden alınması işlemleri için 24 saat süre verileceğini vurgulayan Pelosi, bu sürenin ardından Trump'ın azil sürecine Mecliste başlayacaklarını kaydetti.Pelosi'nin mektubunda Trump'ın azline ilişkin oylamanın hangi tarihte yapılabileceğine ilişkin bir detay paylaşılmadı ancak söz konusu oylamanın 20 Ocak'taki yemin töreninden önce yapılmasına kesin gözüyle bakılıyor.ABD yasalarına göre belli ihlallerden dolayı bir başkanın görevden alınmasına ilişkin süreçte Temsilciler Meclisi, başkana suçlamaları yönelten (impeachment) savcılık makamı, Senato ise başkanın suçlu olup olmadığına karar verilen jüri görevi görüyor.Temsilciler Meclisi Genel Kurulunda 18 Aralık 2019'da yapılan oylamada Trump'a yönelik "görevini kötüye kullanmak" ve "Kongre'nin işleyişini engellemek" suçlamaları kabul edilmişti. Trump, 6 Şubat 2020'de Senatoda yapılan oylamada her iki suçlamadan da aklanmıştı. AA

Cumhuriyet Gazetesi dayanışmasıbüyüyor. 11 Ocak 2021 tarihli okur dayanışmasıilanları

Cumhuriyet Gazetesi dayanışması büyüyor. 11 Ocak 2021 tarihli okur dayanışması ilanları Basın İlan Kurumu'nun gazetemize yönelik ilan cezalarına karşı okurlarımızın 'dayanışması' büyüyerek sürüyor. Cumhuriyet'e 'dayanışma ilanları'yla büyük güç veren gazetemizin gerçek sahibi okurlarımızın sayfalarımızda yayımlanan ilanlarına dijital dünyadaki sesimiz www.cumhuriyet.com.tr'de de yer vereceğiz. BASKI SÜRÜYOR, DAYANIŞMA BÜYÜYOR, OKURLARI CUMHURİYET'İ YALNIZ BIRAKMIYOR! BASIN İLAN KURUMU'NUN CUMHURİYET'E YÖNELİK İLAN KESME CEZALARINA KARŞI OKURLARIMIZ DAYANIŞMA İLANLARI VERİYOR, BAĞIMSIZ VE GÜÇLÜ CUMHURİYET'E DESTEK OLUYOR. DAYANIŞMA İLANLARI HAKKINDA BİLGİ İÇİN AŞAĞIDAKİ İLETİŞİM BİLGİLERİNİ KULLANABİLİRSİNİZ./Archive/2021/1/11/034421314-ana.png/Archive/2021/1/11/034442657-1.png/Archive/2021/1/11/034443329-2.png/Archive/2021/1/11/034442813-3.png cumhuriyet.com.tr

76. yıl Yunus NadiÖdülleri 2021

76. yıl Yunus Nadi Ödülleri 2021 Yunus Nadi Ödülleri 76. yılına girdi. 1946 yılından itibaren yapılan Yunus Nadi Ödülleri Yarışması, gazetemizin kurucusu Yunus Nadi’ye olan saygı ve sevgiden kaynaklanıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda da büyük emeği bulunan Yunus Nadi’nin anısını her yıl tazelemek bizim için bir görev. Cumhuriyet’in Ulusal Bağımsızlık Savaşımızla ve Türkiye Cumhuriyeti ile eşzamanlı ve eşanlamlı bir kuruluş tarihçesi var. Yunus Nadi, gazetemizin temel taşlarını ve misyonunu bu doğrultuda oluşturdu. Yunus Nadi’nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir acı olarak değil, geleceğe yönelik bir kültür olayına dönüştürmek amacıyla bu yarışma düzenlendi. Yarışmanın ilk düzenlendiği yıllarda Türkiye’de sanat alanında hiçbir özel ödül yoktu; tek parti dönemiydi ve yalnızca CHP’nin düzenlediği bir şiir ödülü vardı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlardı. İsveç’te Nobel, ABD’de Pulitzer, Sovyetler’de Lenin, Fransa’da Goncourt ödüllerinin sonuçları ülkemizde de ilgiyle izleniyordu. Türkiye’de de bu alanda öncülüğü Cumhuriyet gazetesi üstlendi. Bundan 76 yıl önce düzenlenen Yunus Nadi Armağan Yarışması’yla kültür ve sanat alanında bir yarışma heyecanı oluşturuldu. Daha sonraki yıllarda ülkemizde de kültür ve sanat alanında yarışma ve ödüllerin sayısı çoğaldı. Yunus Nadi Ödülleri 76 yıl boyunca düzenli olarak gerçekleştirildi ve kültür-sanat alanında amaçlanan katkıları yaptı ve etkilerini duyurdu. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yılından itibaren genişletildi ve Yunus Nadi Ödülleri adıyla sürmeye başladı. Cumhuriyet gazetesi, çağdaş uygarlığa giden yolun, kültür, sanat, fikir ve bilim yolu olduğunu kuruluşundan beri savunan bir gazete. Bu yoldaki çabaları desteklemek ve özendirmekte Yunus Nadi Ödülleri’nin işlevi sürecek. 2021 Yunus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Dalı’nda öykü, roman, şiir; Görsel Sanatlar Dalı’nda karikatür, fotoğraf; Bilimsel Araştırma Dalı’nda sosyal bilimler araştırması olarak sürüyor. Adaylara başarılar diliyoruz.ÖYKÜ Ödüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Hikmet Altınkaynak, Sezer Ateş Ayvaz, Seval Şahin, M. Zaman Saçlıoğlu, Murat Yalçın. ROMAN Ödüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da yayına hazırlanmış bir “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Adnan Binyazar, İrfan Yalçın, Konur Ertop, Asuman Kafaoğlu Büke, Zeynep Aliye. ŞİİR Ödüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bir kitap ya da “kitap dosyası” ile aday olunabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıtlarını altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul, ödülü, kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Hüseyin Yurttaş, Doğan Hızlan, Turgay Fişekçi, Eray Canberk. SOSYAL BİLİMLER ARAŞTIRMASI Ödüle 1 Şubat 2020 ile 1 Şubat 2021 tarihleri arasında yayımlanmış bilimsel araştırmalarla, yayına hazırlanmış en az 25 sayfa olarak beyaz dosya kâğıdına makine yazısıyla çift aralıklı yazılmış bilimsel araştırmalar katılabilir. Adaylar yapıtlarını sekiz adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici kurul ödülü kitap veya kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Prof. Dr. Rona Aybay, Dr. Alev Coşkun, Prof. Dr. Emre Kongar, Prof. Dr. Ahmet Mumcu, Prof. Dr. Örsan Kunter Öymen, Doç. Dr. Barış Doster, Dr. Deniz Yıldırım. KARİKATÜR Karikatürlerin boyutu 30x40 cm’yi geçmemelidir. Her türlü teknik serbesttir. Yarışmaya en fazla beş karikatürle katılabilinir. Seçici Kurul: Metin Peker, Kamil Masaracı, Muhittin Köroğlu, Zafer Temoçin, Akdağ Saydut, Murat Sayın. FOTOĞRAF Ödüle en çok dört adet siyah beyaz fotoğraf ile aday olunabilir. Gönderilecek fotoğrafların en az 18x24 cm. boyutlarında ve daha önce başka bir yarışmada ödül almamış olması gerekmektedir. Seçici Kurul: İsa Çelik, Coşkun Aral, Garbis Özatay, İbrahim Yıldız, Dr. Ersin Turan. HER DAL İÇİN GEÇERLİ GENEL KOŞULLAR Ödüller her dalda amatör-profesyonel herkese açıktır. Cumhuriyet mensupları hiçbir dalda ödüle aday olamazlar. Adaylar gerçek ad ve adresleri ile telefon numaralarını belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutulmasını isteyebilirler. Ödül koşullarına uymayan yapıtlar, yarışma dışında tutulacaktır. Adayların, yapıtlarıyla birlikte adlarını ve soyadlarını arkasına yazacakları iki adet fotoğraflarını, açık adreslerinin de yer aldığı katılım belgesini ve yaşamöykülerini 19 Şubat 2021 Cuma günü saat 17.00’ye kadar, “Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri” Prof. Dr. Nurettin Mazhar Öktel Sokak. No: 2 34381 Şişli / İSTANBUL adresine iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştırmaları ya da elden teslim etmeleri gerekmektedir. Yayımlanmış yapıtların daha önce herhangi bir ödül almamış olması koşulu geçerlidir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile ilgili olduğunun yazılması zorunludur. Ödül dallarında konu sınırlaması yoktur. Yapıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön elemeden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilkelerimiz doğrultusunda gazetemizde yayımlanabilir. Ödül sonuçları gazetemizin kuruluş yıldönümü olan 7 Mayıs 2021 Cuma günü açıklanacaktır./Archive/2021/1/11/034045753-katilim-belgesi.png cumhuriyet.com.tr

Sanatta bu hafta

Sanatta bu hafta Sanatta bu hafta ‘İSTANBUL’UN İZLERİ’ GAMA GALERİ’DEGaia Art Project Sanat İnisiyatifi “İzler” serili çalışmalarının sonuncusu olan “İstanbul’un İzleri” adlı sergi 14 Ocak-11 Şubat tarihleri arasında Gama Galeri’de sanatseverle buluşacak. Hüseyin Rüstemoğlu sergide, ilham kaynağı İstanbul’un zamansız haline odaklanıyor. “İstanbul’un izleri” projesiyle insan bedeni ve çıplaklığını şehirle buluşturan sanatçı, hem şehri hem de insanoğlunun şehir üzerindeki yerini/rolünü sorguluyor. Multidisipliner çalışmalar sergileyen Zeynep Seda Dinçay ise İstanbul’un İzleri sergisinde, İstanbul’un yok olan doğasına ve kültürel değerlerine gönderme yaptığı seramik ve gravürleri izleyici ile buluşturuyor.MARİO LEVİ İLE HİKÂYE VE ROMAN ATÖLYESİİstanbul Modern’in yetişkinlere yönelik seminer programı Atölye Modern Çevrimiçi kış dönemi programı, katılımcıların yazın alanındaki sınırlarını geliştirebilecekleri Hikâye ve Roman Atölyesi ve tematik içeriğiyle yeni bir bakış açısı sunan Sanat Tarihi Seminerleri ile kış dönemine 13, 20, 27 Ocak’ta saat 19.30-21.30’da başlayacak. Sanat Tarihi Seminerleri başlığı altında Modern Sanatın Arkeolojisi, Modern ve Çağdaş Sanatta Sanatçının Portresi, Modern ve Çağdaş Sanatta Gündelik ve Sıradan Olanın Hikâyesi, Çağdaş Sanat ve Siyaset adlı seminerlere yer veriyor. Atölye Modern Çevrimiçi seminerleri Prof. Dr. Esra Alicavuşoğlu, Dr. Öğr. Üyesi Fırat Arapoğlu, Dr. Öğr. Üyesi Osman Erden ve Mario Levi tarafından verilecek. Dersler video konferans sistemi aracılığıyla canlı olarak gerçekleşecek.‘MİLYONFEST ONLİNE’ MÜZİKSEVERLERLE BULUŞACAK“Milyonfest Online”, 14-18 Ocak tarihleri arasında online etkinlik ve gösteri platformu Sosyo’da gerçekleştirilecek. 5 gün boyunca canlı yayımlanacak festivalde 15 sanatçı sahne alacak. Festivalde Mazhar Fuat Özkan, Sertab Erener, Duman, Athena, Pentagram, Ceza’nın da aralarında olduğu 15 sanatçı konser verecek. Tek konser 10 lira, günlük 20 lira, kombine 50 liradan satışa çıkan biletler, App Store ve Google Play’den ücretsiz indirilebilen Sosyo uygulamasından temin edilebilecek.‘DİJİTAL SAHNE’ SERİSİ BAŞLADIZorlu PSM’nin yeni çevrimiçi serisi “Dijital Sahne”, tiyatronun kült eserlerinden seçilen sahneleri görsel hikâye anlatıcılığıyla birleştirerek dijital dünyaya taşıyor. Seri boyunca her persembe yine William Shakespeare’e ait “On İkinci Gece”, “Romeo Juliet”, “Hırçın Kız”, “Bir Yaz Gecesi Rüyası” metinlerinin yanı sıra Anton Çehov’un “Ayı”, “Martı”, “Üç Kız Kardeş”, Sofokles’in “Antigone” ve Henrik Ibsen’in “Nora” metni kısa hikaye formatlarıyla dijital dünyada seyirciyle buluşacak. Öznur Oğraş Çolak

"Büyük Kadın Sanatçılar" kitabıyla tartışmaların odağıolan AkSanat'ın bugüne kadar ki serüveni

"Büyük Kadın Sanatçılar" kitabıyla tartışmaların odağı olan AkSanat'ın bugüne kadar ki serüveni Unutmak, unutturmak mı, yoksa yok saymak mı? AkSanat kaç yılında kuruldu, kaç kitap basıldı? Cumhuriyet’te Yazgülü Aldoğan’ın yazdığı ve yorum için de açık kapı bırakıp tartışma başlattığı “Büyük Kadın Sanatçılar” kitabının tanıtım yazısı, yaşamın içinden bana farklı bir olguyu anımsattı: “Diriye değil, ölüye saydılar bizi.” Bir kitap için bu ne fırtına mı? Ama, büyük bir kurumun, hele “sanat ve sanatçının yanında,” sloganını yıllarca simge edinmiş bir kurumun açıklaması bile yeter de artar! Üstelik, yayımladıkları kitaplar için , “...dostlarımıza ve gençlerin faydalanabilmesi için de üniversite kütüphanelerine armağan ediyoruz” demişlerse, saygıyla karşılanmalı! O zaman okumaya başla! Kitabın adı: “Büyük Kadın Sanatçılar...” Hem de 400 büyük kadın! Demek ki, sanat evreninde, “Büyük erkek sanatçılar” kitabı da sırada! İronisi bir yana, sorun; kitapta F. Zeid dışında bu toprakların sanatçılarının yer almaması ile “çeviri de olsa, “Büyük kadın sanatçılar” başlığının 21. yüzyılda bile sanat adına tanımlanmış olması o kurumu bağlar. Sorun Batılı ya da yerli yazar sorunu değil; anlayış, algı “entektüel!” bakış açısı o kadar! Birkaç günden beri usta sanatçı ve yazarların söylemleri ve karşı çıkmaları da bundan.YOK SAYMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİAslında bu olay tekil değil, toplumsal bir olgu. Aksini düşündüklerini sanmak istemiyorum ama... Cumhuriyet’in kültür ve sanat sayfasına, kurum adına yapılan açıklama, imzasız da olsa çok doyurucu ve saydamdı! Hadi, her ortamda dillendirilen ve pek hoşlandıkları Arapça sözcüğü kullanarak, bu “vesileyle” söyleyelim ki “Zikr-i cemil” edilen yazıda (işin içine basın girdiği için her sözcük üzerinde çok çalışılmıştır ve o makamdan bu masaya onay alınmıştır) övünçle şöyle denilmektedir: “... ‘2004 yılından bu yana’ Türkiye’de çağdaş sanattan mimariye, fotoğraftan resme kadar sanatın farklı disiplinlerinde 16 kitap yayımladık.” Lakin, bir sorum olacak, kamuoyunu bilgilendirme ve “yok sayma” adına. Bu sorum bireysel soru değil; unutmak başka, kurum adına “yok saymak” başka... Ama bir farkla, çünkü kültür ve sanat adına yapılan “tasarruflar”da kurum dolaylı olarak kendini de yok sayıyor! Neden mi? “Kurum, 2004 yılından bu yana Türkiye’de çağdaş sanattan mimariye, fotoğraftan resme kadar sanatın farklı disiplinlerinde 16 kitap yayınladık.” derken 2004 öncesini ne yapıyor? Aksanat ya da bugünkü adıyla Akbank Sanat evi de 2004 te mi kurulmuş?AKSANAT 1987’DE KURULDU1987 yılında Akbank’a sanat danışmanı olarak davet edildiğimde, saygıyla andığım; tiyatro, caz ve sanatın, bilimin, görgünün simgesi Hamit Belli ile görüştüğümde, İstanbul’da ilk ve kapsamlı donanımı ile bir kültür merkezini önermiştim. Sakıp Sabancı, değerli dostum Güngör Uras, Hamit Belli ve genel müdür yardımcıları ile her hafta oturup saatlerce ayrıntıları konuştuk. Sakıp Bey, bu kurumun gökdelende olmasını önerdi ama sanatın odak noktası Beyoğlu idi. Önce, Beyoğlu bölgesini de kapsayan bölgenin anıtlar kurulu başkanı Prof. Dr. Hande Süher’in onayını aldık. Metin Deniz’in tasarımı ile mimarlık bürosu çalışmalara başlarken, yapının işlevi için iki yıl sonrasının etkinliklerini planladık: Tüm yetkilerle, sonra gelsin sanatın, bilimin, kültürün erbabı dostlar! Vitali Hakko da ilk tanıtım kokteylini Vakko’ da yaptı. 1987 ile 2004 arası niye kayıp! Ne garip! Kuşku bu ya; ben de merak ediyorum: 16 yıl içinde altın madalya verdikleri sanat danışmanı da kayıp! Hadi beni yoklar hanesine yazdınız, ya kitaplar? “Kimse kusura bakmasın! İşimize geldiği gibi, unuturuz da yok da sayarız” mı? Unutmayalım: “Sanatın ve sanatçının yanındayız” demek bir erdem işi! “Eskiden kusur olan şeyler, görenek haline geldiyse... Çok, çok “büyük kadın sanatçılar”ın ne kusuru var? Hele curcunalı günlerde bunu düşünmek gerçekten “maharet” ister! Can-ı gönülden çorbada tuzu olanları kutluyorum!..KENDİNİ YOK SAYAN KİTAPLARBu kitapları hangi kurum, hangi logo ile yayımladı? Üstelik her biri 3 bin adet basılmış ve tükenmişti. Yok kitaplar: Gürol Sözen. / Bin Çeşit İstanbul ve Boğaziçi Yalıları. 1989 /Cahit Kayra. İstanbul Mekanlar ve Zamanlar.1990 /Prof. Mustafa Cezar. XIX. Yüzyıl Beyoğlu’su.1991/ Prof.Dr. Metin And. 16. yüzyılda İstanbul. 1993 /Çekmeceler. Ressam, Tasarımcı ve heykeltraşlar-3 kitap.1991 / Prof.Dr. Muhibbe Darga. Hitit Sanatı. 1992/Gürol Sözen. Ege’den Akdeniz’e Mavi Uygarlık From the Aegean to the Mediterranea 1995 /Prof.Dr. Talat S. Halman. Eski Anadolu ve Ortadoğu’dan şiirler. 1996 / Prof.Dr. Kıymet Giray. Müstakil Ressamlar ve Heykeltraşlar Birliği. 1997/ Prof.Dr. Metin And. Minyatürlerde Osmanlı-İslam Mitolojisi. 1998 / Akbank 50. yıl Armağan kitabı: Gürol Sözen. Ege’den Akdeniz’e Mavi Uygarlık (2. Baskı) 1998 / Ahmet Kamil Gören. Akbank Resim Koleksiyonu. 1998 /Behzad Üsdiken. Pera’dan Beyoğlu’na (1840-1955). 1999 /Topkapı Sarayı. (Müze Müdürü Filiz Çağman ve seksiyon şefleri) 2000 / Yıldız Akyay Meriçboyu. Antik Çağ’da Anadolu Takıları. 2001/ Dr. Alpay Pasinli. İstanbul Arkeoloji Müzesi. 2003/ve Sakıp Sabancı Koleksiyonu... Gürol Sözen

Diyarbakırşehidine son görev

Diyarbakır şehidine son görev Diyarbakır’ın Lice ilçesi kırsalında teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan 24 yaşındaki Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Çelik, memleketi Malatya’da gözyaşlarıyla son yolculuğuna uğurlandı. Diyarbakır’ın Lice ilçesi kırsalında teröristlerle çıkan çatışmada şehit olan Jandarma Uzman Çavuş Mehmet Çelik (24), memleketi Malatya’da toprağa verildi. Çelik’in cenazesi, Diyarbakır General Galip Deniz Kışlası’ndaki törenin ardından dün Malatya’nın Yeşilyurt ilçesine bağlı Özalper Mahallesi’ndeki baba evine getirildi. Şehidin Türk bayrağına sarılı naaşı, kılınan cenaze namazının ardından Malatya Şehitliği’nde toprağa verildi. Törene, şehidin babası Latif ve annesi Aynur Çelik, eşi Ebru Çelik ile askeri ve mülki erkân katıldı. Öte yandan, Milli Savunma Bakanlığı TSK tarafından son bir ayda 8’i büyük, 35’i orta çaplı olmak üzere 43 operasyon gerçekleştirildiğini, operasyonlarda 226 teröristin etkisiz hale getirildiğini açıkladı. Selahattin Gökaltay

Hükümlünün uzaktan eğitimineönce kabul sonra ret!

Hükümlünün uzaktan eğitimine önce kabul sonra ret! Kırıkkkale F Tipi Cezaevi’nde hükümlü Emre Türkay’ın (33) uzaktan eğitim talebini kabul eden hâkimlik 3 ay sonra aksi yönde karar verdi. İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi Gazetecilik Bölümü son sınıf öğrencisi hükümlü Emre Türkay gazetemize mektup ve mahkeme kararlarını göndererek eğitim hakkının engellendiğini belirtti. İki buçuk yıl önce kendi parasıyla aldığı bilgisayarla eğitimine cezaevinde devam ettiğini anlatan Türkay, cezaevi idaresinin keyfi şekilde bir anda eğitimini sonlandırdığını söyledi. Türkay, idarenin tutumu karşısında Kırıkkale İnfaz Hâkimliği’ne başvurarak uzaktan eğitiminin devam etmesi için talepte bulunduğunu aktardı. Türkay, hâkimliğin geçen eylül ayında, “canlı dersler dışında yazılı dokümanların olmaması nedeniyle derslere devam edilemeyeceği dolayısıyla bilgisayar kullanmak suretiyle derslere katılımın eğitim hakkı çerçevesinde zaruri sayılacağı bu sebeple hükümlünün talebinin kabulüne” karar verdiğini belirtti.‘KESİN KARAR BOZULDU’Eylül ayında verilen bu karara itiraz olmamasına karşın Kırıkkale İnfaz Hâkimliği’nin 7 Aralık’ta ikinci bir karar alarak canlı derslere katılım zorunluluğu olmaması ve Covid-19 salgını gerekçesiyle talebi reddettiğini aktaran Türkay, “İlk kararda talebimi kabul ediyorlar ama son kararda ‘böyle uzaktan eğitim yok’ deyip kabul etmiyorlar. Daha vahim olan mahkeme ‘kesinleşmiş kararı’ bozuyor. İtiraz ve temyiz süreleri geçen kararlar kesin kararlar oluyor. Yani mahkeme canı istediği zaman aynı dosya üzerinden farklı kararlar veriyor. Karara itiraz ettim. Uzaktan eğitimden mahkûmların faydalanması için çok açık hüküm var. Madem mevzuatta yok iki buçuk yıl nasıl aldım uzaktan eğitimi” dedi. Aynı hâkimliğin 3 ay arayla iki farklı kararındaki çelişkiye dikkat çeken Türkay, “İlk kararda üniversite ‘basılı kaynak’ yok diyor. Mahkeme ise ikinci kararda kitap parasını ödeyerek alsın diyor. Olmayan kitabı nasıl alacağım. İdare ve mahkeme keyfi davranıyor” dedi. Zehra Özdilek

Suikast eğitimi veren SADAT’ın kurucusu ve eski CumhurbaşkanlığıBaşdanışmanı,İslam Birliği Kongresi düzenledi

Suikast eğitimi veren SADAT’ın kurucusu ve eski Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı, İslam Birliği Kongresi düzenledi Suikast eğitimi veren SADAT’ın kurucusu, eski Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı, İslam Birliği Kongresi düzenledi. Kongrede, başında cumhurbaşkanı bulunan İslama dayalı konfederasyon kurulması kararlaştırıldı. Konfederasyonun iç güvenliği, dış politikası ve adalet sistemi tek merkezden yönetilecek. Gazetemizin suikast ve gayri nizami harp tekniklerinin de yer aldığı eğitim programları düzenlediğini belirlediği Uluslararası Savunma Danışmanlık İnşaat Sanayi ve Ticaret Şirketi’nin (SADAT) kurucusu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eski başdanışmanı emekli General Adnan Tanrıverdi’nin düzenlediği İslam Birliği Kongresi’nde, başında cumhurbaşkanı bulunan, İslam inancına dayalı bir konfederasyon kurulması kararlaştırıldı.Tanrıverdi’nin başkanı olduğu Adaleti Savunanlar Stratejik Araştırmalar Merkezi Derneği’nin (ASSAM), Üsküdar Üniversitesi yetkilileri ile devlete ait Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Kazım Uysal’ın da katıldığı 4. Uluslararası İslam Kongresi, geçen aralık ayında sanal ortamda gerçekleştirildi. Kongrenin sonuç bildirgesi geçen günlerde açıklandı.İslam dünyasının “süper güç” olarak tarih sahnesine yeniden çıkabilmesi için Asya-Afrika (Asrika; 28’i Asya, 27’si Afrika, 4’ü Avrupa, 2’si Güney Amerika ülkesi) coğrafyasında 9 bölgesel federasyondan oluşan bir İslam birliği konfederasyonu oluşturulması önerilen bildirgeye göre; her İslam ülkesinde birer “İslam birliği bakanlığı” kurulacak, bir de İslam ülkeleri parlamentosu oluşturulacak. İslam ekonomisine dayalı bir ekonomik işbirliği sistemi ve ortak savunma sistemi kurulacak, iç güvenlik ve dış politika tek merkezden yönetilecek, ortak adalet sistemi kurgulanacak. Kurulacak İslam birliğinin; resmi dili, bayrağı, başkenti, yasama ve yürütme yetkisi olacak. Gümrük birliği sağlanacak, ortak pazar kurulacak, para birliğine gidilecek.ANAYASASI OLACAKİslam ülkeleri konfederasyonunun bir anayasası olacak, başta bir konfederal cumhuriyet başkanı bulunacak. Onun altında konfederal cumhuriyet başkan yardımcıları görev yapacak. Bölgesel federal cumhuriyet başkanları, adalet, milli savunma, içişleri, dışişleri bakanları, genelkurmay başkanı, kara, deniz, hava ve müşterek kuvvet komutanlarının katıldığı “konfederal cumhuriyet güvenlik konseyi” oluşturulacak. Ayrıca, konfederasyon merkezinde genelkurmay başkanı, kara, deniz, hava vb. komutanlıklar bulunacak. Işık Kansu

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, Buğra Gökçe için yapılan yalan habere eleştiri dedi

İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, Buğra Gökçe için yapılan yalan habere eleştiri dedi İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe hakkında yalan haber yapan muhabire verilen 1 yıl 15 gün hapis cezası, yapılan itiraz sonucu mahkeme tarafından eleştiri sınırları içerisinde bulunarak bozuldu. İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe’nin “darbeci askerlerle ilişkili” olduğu iddiasıyla haber yapan muhabir “hakaret ve iftira” suçundan 1 yıl 15 gün hapis cezasına çarptırıldı. İtiraz üzerine dosyayı ele alan İzmir Bölge Adliye Mahkemesi ise haberin “basın özgürlüğü ve eleştiri” sınırları içinde kaldığına karar verdi. Karara tepki gösteren Gökçe’nin avukatı, Anayasa Mahkemesi’ne başvuracaklarını açıkladı. Sabah gazetesinde, 17 ve 19 Ağustos 2016 tarihlerinde yayımlanan haberlerde Buğra Gökçe’nin, darbeci subaylarla ilişkili olduğu iddia edilmiş ve subaylarla birlikte olduğu bir fotoğraf belge olarak gösterilmişti. Haberinin ardından Gökçe hakkında inceleme başlatılmıştı. İncelemede söz konusu fotoğrafın, 21 Mayıs 2015 tarihinde Hava Kuvvetleri’nin kuruluş yıldönümünde Çiğli 2. Ana Jet Üssü’ndeki kutlama törenine ait olduğu ortaya çıkmıştı. Gökçe’nin şikâyeti üzerine açılan davada mahkeme, Sabah muhabiri Ertan Gürcaner’in “asılsız haber, iftira suçlarını işlediğine” hükmederek, muhabiri 1 yıl 15 gün hapis cezası ve 7 bin 500 TL manevi ve 304 TL maddi tazminat ödemeye mahkûm etti. Sabah’ın başvurusu üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi, haberi eleştiri sınırları içerisinde bularak, Gökçe’nin “eleştirilere katlanması gerektiğine” hükmetti. Gürcaner, hakkında verilen hapis ve tazminat cezaları kaldırıldı. Yargılamanın tüm giderleri Gökçe’nin üzerine bırakıldı.‘LİNÇ AMAÇLANDI’Karara tepki gösteren Gökçe’nin avukatı Burak Güner, “Gerçeğe aykırı haberlerle Gökçe’nin itibarsızlaştırılması, toplum tarafından vatan haini olarak görülmesi ve terör örgütü üyesi olarak linç edilmesi amaçlanmıştır” dedi. Muhammed Özmen




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter