Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Tuesday, 12.02.2025, 06:05 AM (GMT)

Koronavirüsten kesilen cezayıödemeyen yurttaşın banka hesabıbloke edildi

Koronavirüsten kesilen cezayı ödemeyen yurttaşın banka hesabı bloke edildi Koronavirüs önlemleri nedeniyle sokağa çıkma yasağını ihlal edenlere, sigara içenlere ve maske takmayanlara kesilen idari para cezalarını ödemeyenlerin banka hesaplarına e-haciz uygulanmasına başlandı. 900 TL cezayı ödeyemediği için banka hesabı bloke edilen Volkan Dizdar, “Su içerken maskemi çenemin altına indirince polis gördü. Maske cezası işlemine başladı. Polise maskeyi indirmeden suyu nasıl içebileceğimi sordum. Ne ben ne eşim çalışıyoruz, cezayı ödeyemedim” dedi. Dizdar, şunları söyledi: “Eşim okul kantininde çalışıyordu, kantin kapalı olduğu için o da işsiz kaldı. Ailelerimiz tarafından bankadaki hesabıma yatırılan parayla yaşamımızı sağlıyoruz” dedi. Cemil Ciğerim

Kılıçdaroğlu Kırıkkale’nin sorunlarınıdinledi, kanaatönderleriyle buluştu

Kılıçdaroğlu Kırıkkale’nin sorunlarını dinledi, kanaat önderleriyle buluştu CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, Kırıkkale Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen, oda başkanları, sivil toplum temsilcileri ve belediye başkanlarının katıldığı Kanaat Önderleri Buluşması’nda konuştu. Kılıçdaroğlu, bir iktidarın başarısının temel ölçüsünün izlediği ekonomik program olduğunu belirterek, “İstihdam yaratıyor mu? Yaratıyorsa başarılı, yaratmıyorsa başarısızdır. Ülkemizin daha iyi bir geleceğe kavuşmasını istiyorsanız, istihdam yaratamayana oy vermeyeceksiniz. Bir iktidar, futbol kulübü gibi tutulmaz. Verdiği hizmet, milletin terazisinde tartılır. Başarısızsa, ‘kusura bakma’ denir. 10 milyonu aşkın işsiz demek, Türkiye’nin bir felaketle karşı karşıya olması demektir” ifadelerini kullandı.Türkiye’deki ekonomik sorunların kaynağının ‘siyasi tercih’ olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, “Ekonomi döviz-faiz eksenli yönetiliyor. Döviz ile faizden rant elde edenler aynı kesim. Siyasi partiler devlet değildir. ‘Faiz-döviz ekseninden çıkacaksınız, üretim, yatırım ve istihdam eksenine döneceksiniz. Bir devlet sadece para politikası ile yönetilemez’ dedim. Vergi veriyoruz, nereye gidiyor? Hangi yatırıma gitti, hangi istihdam sorununu çözdü? 83 milyon neden Londra’daki bir avuç tefeciye hizmet etsin? Bu sistem bizi ekonomik buhranın ortasına getirip bıraktı. Daha da derinleşecek” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, esnafın her yerde perişan olduğunu belirterek, “Orta direk kalmadı, o olmazsa çadır çöker. Esnafın desteklenmesi lazım. Paradan para kazanan bir sistem istemiyoruz. Elin oğlu eksi faizle borçlanma yaparken biz en yüksek faizi ödüyoruz. Esnafın sorununu çözmek istemiyorlar. ‘Para yok’ diyorlar, para var. Kesinlikle önümüzdeki süreçte, iktidar olduğumuzda kredi faizlerinin tamamını sileceğiz. Tarımda da gübre, fide, tohum, mazot, ilaç dolarla. Koskoca Türkiye Cumhuriyeti gübre üretemez mi? Ufka bakmamız, dünyaya nereye gidiyor diye bakmamız lazım. Bunu yaparsak Türkiye çok hızlı bü yür” diye konuştu.Kılıçdaroğlu, Kırıkkale gezisinde Bitlis Tatvan’da 4 Mart’ta düşen helikopterde şehit olan Astsubay Kıdemli Üstçavuş Ömer Umulu’nun ailesini ziyaret etti. Hacılar belde-sinde çiftçilerle bir araya gelen Kılıçdaroğlu Hasandede köyünde de yurttaşlara seslendi, “Bir olalım, birlikte olalım. Güzel Türkiyemize huzuru getirelim. En büyük güvencem de sizlersiniz” diye konuştu.‘DOĞRU YÖNETİMLE EYT ÇÖZÜLECEK’CHP lideri Kılıçdaroğlu, Kırıkkale’de EYT mağdurlarının yanı sıra emekli maaşının düşüklüğü nedeniyle geçinemediklerini anlatan yurttaşları ve esnafı dinledi. Kılıçdaroğlu, “Kaynaklar doğru kullanılırsa EYT de işsizlik de çözülür” ifadesini kullandı. Kılıçdaroğlu, “Ben kararlıyım. Ekonomiyi kesinlikle düzelteceğiz. Bu memleket zengin bir ülke” diye konuştu. Kılıçdaroğlu, EYT konusunda sorunlarını dile getiren bir yurttaşa, “EYT’liler çok güzel örgütlendiler. Parlamentoda da biz sesiniz oluyoruz” yanıtını verdi. DÖRT AYAKLI STRATEJİKılıçdaroğlu, CHP’nin izleyeceği dört ayaklı stratejiyi şöyle sıraladı:Herkesin can ve mal güvenliği olacak. Hükümet eleştirilebilecek. Hükümeti eleştirdiğin zaman kimse kapına gelmeyecek. Adalet aradığında mahkemeye başvurabileceksin. O zaman yabancı sermaye de gelir.Üreten bir Türkiye. Fabrikadan tutun, üniversitedeki bilime kadar her alanda üretmemiz lazım. Katma değerli ürün üretmezseniz başarılı olamazsınız. Farklı düşündü diye bir insanı üniversiteden atamazsınız, atmamalısınız.Güçlü bir sosyal devlet inşa etmek zorundayız. Herkesin karnının doyması lazım. Aile destekleri sigortasının gelmesi lazım. Her ailenin lütuf mantığıyla değil hak mantığıyla karnının doyurulması lazım.Sürdürülebilirlik. İşi ehline vereceksiniz. Devlet Planlama Teşkilatı kapatıldı. Rahmetli Turgut Özal’ın yetiştiği yer. Türkiye’nin en zeki çocuklarının yerleştiği yer. Yarınımız ne olacak bilmiyoruz. Erdem Sevgi

Şentop’un,İstanbul Sözleşmesi’nin iptali tartışmalarına Montröörneği vermesine tepki gösterildi

Şentop’un, İstanbul Sözleşmesi’nin iptali tartışmalarına Montrö örneği vermesine tepki gösterildi TBMM Başkanı Mustafa Şentop, sözleşmeleri feshetme yetkisinin cumhurbaşkanında olduğunu belirterek, bunun Montrö Boğazlar Sözleşmesi için de geçerli olduğu yönündeki sözleri tepki çekti. İstanbul Sözleşmesi’nin, Cumhurbaşkanı Kararı ile feshedilmesine yönelik tartışmalar sürüyor. Hukukçuların, “idari tasarruf ile yasama yetkisinin gasp edildiği ve Meclis’in onayladığı bir sözleşmeden idari karar ile çıkılamayacağı” yönündeki açıklamalarına karşın Meclis Başkanı Mustafa Şentop, söz konusu kararı savundu. Cumhurbaşkanının, bir anlaşmadan, onaylandıktan sonra vazgeçebileceğini söyleyen Şentop, “Bir cumhurbaşkanı ‘Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden çekildim, Montrö’yü tanımıyorum, feshettim’ diyebilir mi” sorusuna ise “Yapabilir. Mümkün-muhtemel arasında fark var. Yeterli miktar yoğurt bulursanız, Marmara Denizi’ni de karıştırırsanız ayran yapmak mümkündür” yanıtını verdi.‘USULDE PARALELLİK’Şentop’a tepki gösteren hukukçu Bülent Yücetürk, anayasa gereği uluslararası anlaşmaların onaylanmasının, Meclis’in bir yasa ile uygun bulmasına bağlı olduğunu vurgulayarak, “Usulde paralellik’ ilkesi gereği yapılan uluslararası sözleşme, aynı usulle Meclis kararı ve bir kanunla ancak kaldırılabilir” dedi. Yücetürk, “Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi’yle, uluslararası bir sözleşmenin yürürlükten kaldırılması yetkisinin cumhurbaşkanına verilmesi anayasaya aykırıdır. Buna dayanarak yapılan işlem yok hükmündedir” ifadelerini kullandı. Yücetürk şöyle konuştu: “?Görevi Meclis’in itibarını korumak ve Meclis’i işlevselleştirmek olan Meclis Başkanı’nın Cumhurbaşkanı kararı ile Meclis’i devre dışı bırakacağı yönündeki yorumu dayanaksız ve çok tehlikelidir. Bu bir yol haline gelirse ülke tamamen keyfi ve hukuka aykırı bir yönetim anlayışına teslim olur. Bu, kabul edilemez bir durumdur.”  ‘ÇAĞRI VE RÜŞVET’Hukukçu Celal Ülgen ise “İstanbul Sözleşmesi’nden tek taraflı ve gece yarısı çıkma kararından sonra bu işin içinde başka bir gizli ajandanın da bulunduğunu tahmin ediyorduk” derken, hedeflerden birinin de Montrö’den çıkmak olduğunu söyledi. İstanbul Sözleşmesi’ni feshetmek ile Montrö’den çıkmanın arasında önemli farklar olduğunu vurgulayan Ülgen, “Bu sözleşmenin 85 yıl sonra Cumhurbaşkanlığı Kararı ile kaldırılabileceğini söylemek hukuk tanımazlığın en canlı örneklerinden biridir” dedi. Ülgen, “Montrö’yü kaldırma yolundaki bu beyan, bozulan ABD ilişkileri için yeni bir çağrı ve yeni bir rüşvet içeriğindedir. Türkiye’nin jeopolitik geleceğini ilgilendiren ulusal yararlarımızın olduğu Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden çıkma söylemlerinin nasıl bir tehlike yaratacağını iktidarın ve ulusumuzun bilmesi gerekmektedir” ifadelerini kullandı.‘ALIŞTIRIYORLAR’Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, konunun Meclis Başkanı tarafından konuşulması nedeniyle iki konunun öne çıktığını söyledi. İlkinin, konunun ciddiyeti olduğunu vurgulayan Yavuz, “Demek ki böyle bir plan var, yavaş yavaş alıştırılıyor” dedi. İkinci olarak ise yetki tartışmasına dikkat çeken Yavuz, “Meclisimize başkanlık eden bir şahsiyetin, Meclis’in egemenlik alanına giren bir yetkiyi cumhurbaşkanına gönüllü olarak devretmesi, bir çelişkiyi içinde barındırıyor. Ama bunları yadırgamıyoruz” ifadelerini kullandı. Montrö’nün önemine de işaret eden Yavuz, “Lozan, Montrö ve Hatay’ın anavatana kavuşturulması... Bu üçü de Türkiye’nin tapu senedidir” dedi. Emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, Şentop’un açıklamalarının Türkiye’nin ve mavi vatanın geleceğini son derece büyük tehlikeye attığını söyledi. Montrö’nün ortadan kalkmasının yaratacağı sonuçları, KKTC’den; Mavi Vatandan vazgeçmekle ya da güneyimizde kukla bir Kürt devletinin kurulmasına izin vermekle eşdeğer gören Gürdeniz, açıklamasını şöyle sürdürdü: “Son 85 yıldır bu sözleşme sayesinde Karadeniz, her an için bölge dışından gelen 40’tan fazla savaş gemisinin bir barut fıçısına dönüştürdüğü Basra Körfezi olmamıştır.” ‘ANAYASA 90. MADDE’CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Şentop’un açıklamalarının anayasal gerçekliği yansıtmadığını belirterek, “Cumhurbaşkanı’nın bozabileceği anlaşmalar, anayasanın 90. maddesinde sayılan Meclis onayına ihtiyaç olmayan anlaşmalardır” dedi. Altay, “Almanya da Hitler’e böyle bir yetkiyi vermişti, ülkenin başına ne belalar açtığı ortada. TBMM Başkanımızın yasama yetkisini tek adama altın tepside sunması beni incitiyor. Şentop’un, bu ucube sistemin şövalyeliğine soyunması incitiyor” değerlendirmesinde bulundu. Eski İçişleri Bakanı Sadettin Tantan ise “TBMM Başkanı 1936’da meclisin imza kararı aldığı Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin tek bir kişinin iradesi ile iptal edilemeyeceğini bilmelidir” dedi ve geçmişine, bugününe ve geleceğine sahip çıkamayan bir meclis başkanı bu şekilde konuşamaz diyerek Şentop’u istifaya çağırdı. Sefa Uyar

Erdoğan'ın kongrede yaptığıdeğişiklikler "Mecliste güçlenme adımları" olarak değerlendiriliyor

Erdoğan'ın kongrede yaptığı değişiklikler "Mecliste güçlenme adımları" olarak değerlendiriliyor AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, partisinin TBMM grup yönetiminde yaptığı değişikliğin ardında başta Siyasi Partiler (SPY) ve seçim yasaları olmak üzere Meclis gündemine gelecek yasal düzenlemeler olduğu vurgulanıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, önceki günkü kurultayda, partisinin merkez karar yönetim kurulu (MKYK) ve merkez yönetim kurulu (MYK) üyelerini belirledi. Kurultay konuşmasında “yeni anayasaya” atıfta bulunan Erdoğan’ın gerek yeni anayasa çalışmalarında gerekse Meclis’e gelecek önemli yasal düzenlemelerle ilgili “bundan sonra Meclis ekibini etkin kullanmak istediği” belirtiliyor. Erdoğan’ın bu nedenle daha önce de grup başkanvekilliği görevinde bulunan Mustafa Elitaş’ı yeniden ekibe dahil ettiği, Elitaş’ın AKP içinde “yasal düzenlemelerin icraatçı ismi olarak bilindiğine” işaret ediliyor. Erdoğan’ın ayrıca son günlerde muhalefetten AKP’ye ve iktidara gelen eleştirilere Meclis içinden de “güçlü yanıt beklediği, mevcut grup başkanvekillerinin bu noktada yetersiz kaldığını düşündüğü” konuşuluyor. Kulislerde, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in grup başkanvekilliği görevinden genel başkan yardımcılığı görevine getirilmesi de Zengin’in son zamanlarda yaptığı açıklamalar nedeniyle “Erdoğan’ın Zengin’i biraz gözden uzakta tutmak istemesi” olarak ifade ediliyor. Selda Güneysu

Cumartesi Anneleri yargıönünde:“Asıl davacıolan,şikâyetçi olan biziz"

Cumartesi Anneleri yargı önünde: “Asıl davacı olan, şikâyetçi olan biziz" Cumartesi Anneleri duruşma öncesi adliye önünde basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Asıl davacı olan biziz, şikâyetçi olan biziz. Kayıplarımızı, adalet arayan biziz. Siz hangi faili yakaladınız da ailelere dava açıyorsunuz. Böyle bir dava hiç olmamalıydı” denildi. Duruşma öncesinde yakınları kayıpların fotoğraflarını boyunlarında taşıdı. Cumartesi Anneleri’nin, kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak için düzenledikleri eylemin 700’üncü haftasında polisin müdahale ederek gözaltına aldığı 46 kişi hakkında açılan davanın ilk duruşması dün görüldü. 46 kişi için “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” iddiasıyla, “Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu”na muhalefetten 6 aydan 3 yıla kadar hapis cezası isteniyor. İstanbul 21. Asliye Ceza Mahkemesi'ndeki duruşma daha geniş olan 33. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Duruşmaya sanıklar, avukatlar, Cumartesi Anneleri, CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, CHP Milletvekili Ali Şeker, Turan Aydoğan ve HDP Milletvekili Züleyha Gülüm katıldı.‘POLİSLERİ YARGILAYIN’İlk savunmayı yapan Maside Ocak, “26 yıldır abimin ölümüne ilişkin tek kişi yargılanmadı. Biz 26 yıldır adalet istiyoruz. Tek isteğimiz sadece bir mezar. Bu ülkede mezar istemek de suç. Olay günü bastonla yürüyebilen 84 yaşındaki annemin darp edildiğini gördüm. Ağır işiten Ali abimin yere düşen kulaklığını aradığını gördüm. Herkes bize adaleti borçlu. Sizin yapmanız gereken bizi yargılamak değil haklarımızı korumaktır” dedi. Ali Ocak, "Biz kayıplarımızın faillerinin bulunmasını talep ediyoruz. Bunun nesi suç?” dedi. Faruk Eren de, “Kardeşim kaybedilmiş ben neden mücadelemden vazgeçeyim. Şiddete uğrayan bizdik” diye konuştu. Adil Can Ocak da "Ben o meydanda büyüdüm. Bunun suç olduğunu düşünmüyorum” dedi. Cüneyt Yılmaz, Ali Yiğit Karaca, Murat Koptaş ve Deniz Koç da asıl yargılanması gerekenin şiddet uygulayan polisler olduğunu söyledi. Duruşma 12 Temmuz’a ertelendi. Zehra Özdilek

Canan Kaftancıoğlu,“CHPİstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı”kurduklarınıduyurdu

Canan Kaftancıoğlu, “CHP İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı” kurduklarını duyurdu CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu, İstanbul’daki kadın mücadelesini büyütmek adına “CHP İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı” kurduklarını duyurdu. Kaftancıoğlu, kimliği, inancı, siyasi görüşü ne olursa olsun tüm kadınları İstanbul Sözleşmesi Dayanışma Ağı’na ve birlikte kadın hakları için mücadele etmeye çağırdıklarını söyledi. Kadınlar [email protected] adresine e-posta atarak iletişime geçebilecek. Kaftancıoğlu, Harbiye’de bir otelde gerçekleştirilen toplantıda “İstanbul’da kadın gerçekliği” konusunda sözleşmeden çekilmeden hemen önce yaptırdıkları kamuoyu araştırmasını da paylaştı. “İktidar İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırarak, biz kadınları daha da güvencesiz bıraktı. Tek adam yine sözünden döndü” diyen Kaftancıoğlu, “Türkiye’de yaşayan kadınların en sık karşılaştığı sorunlar şiddet, taciz ve aile baskısı. ‘Sizce Türkiye’de kadınlar hangi sorunlarla karşılaşmaktadır’ sorusuna verilen ilk üç yanıt yüzde 89.5 ile şiddet iken onu yüzde 84 ile taciz, yüzde 72 ile aile baskısı takip ediyor. Kadına şiddete ailesinde ve çevresinde tanık olup olmadığını sorduğumuzda ise kadınların yüzde 73.3’ün şiddete tanıklık ettiğini görüyoruz. Biz kadınlar şiddetle her an yüz yüze yaşıyoruz. Cezalar ise yetersiz! Yüzde 94.6’lık bir kesim kadına yönelik şiddette cezaları yetersiz görüyor” ifadelerini kullandı. 'HAK ETMİYORUZ'Türkiye’de kadınların kendini güvende hissetmediklerini söyleyen Kaftancıoğlu, “Gece sokakta yürürken kendini güvende hisseden kadınların oranı sadece yüzde 7,3. Bu korkunun altında; ölüm, tecavüz, taciz tehdidi var. Kadınların sadece yüzde 26,2’si ise kendilerini bu ülkede özgür hissettiğini söylüyor. İstanbullu kadınların yüzde 23,2’si ise Türkiye’de bir kadın olarak yaşamaktan memnun hissettiklerini söylüyor. Biz kadınlar böyle bir mutsuzluğu hak etmiyoruz” diye konuştu. Kaftancıoğlu, İstanbul’da yaşayan kadınların ekonomik sorunlarla mücadele etmek zorunda kaldığını da kaydetti. İlayda Kaya

İçişleri'nden, Bilecik Belediyesi'ninİstanbul Sözleşmesi'ne dair paylaşımına suçduyurusu

İçişleri'nden, Bilecik Belediyesi'nin İstanbul Sözleşmesi'ne dair paylaşımına suç duyurusu İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Bilecik'te bulunan billboardlarda 'İstanbul Sözleşmesi' ile ilgili yer alan ifadeler için Bilecik Belediye Başkanı ve ilgililer hakkında soruşturma başlatıldığını duyurdu. Bakan Soylu, Twitter hesabından yaptığı açıklamada "Toplumumuzun tüm kesimlerine hakaret içeren, Öğretmenlerimizi ve Polisimizi zan altında bırakan Bilecik'teki bilboardlar yaptığımız suç duyurusu sonucu güvenlik güçlerimizce derhal kaldırılmıştır. Bilecik Belediye Başkanı ve ilgililer hakkında Bakanlığımızca soruşturma başlatılmıştır." ifadelerini kaydetti./Archive/2021/3/26/021752056-ekran-goruntusu-2021-03-26-021733.jpg DHA

Dışişleri Bakanlığı, AB Zirvesi SonuçBildirisi'ne dair açıklamasıyla memnuniyetini belirtti

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Dışişleri Bakanlığı, AB Zirvesi Sonuç Bildirisi'ne dair açıklamasıyla memnuniyetini belirtti Dışişleri Bakanlığı, AB Zirvesi Sonuç Bildirisi'nde yer alan Türkiye ile ilgili rapor hakkında yazılı açıklama yayımladı. Bakanlıktan yapılan yazılı açıklamada, Raporun tek yönlü bakış açısıyla kaleme aldındığı bildirilerek, "AB Zirvesi Sonuç Bildirisi'nde temel alınan AB Komisyonu Başkan Yardımcısı/AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilci Borrell ve AB Komisyonu tarafından hazırlanan 'Türkiye ile AB arasında siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerin durumu' başlıklı raporun, değerlendirme bölümünde olumlu gündemin gereği vurgulanmış olsa da birkaç üye ülkenin dar görüşlü iddialarının etkisinde ve Türkiye- AB ilişkilerine tek yönlü bakış açısıyla kaleme alındığı görülmüştür. Bununla birlikte, Türkiye- AB ilişkilerini olumlu gündem temelinde ilerletme konusunda raporla ortaya konulan çabayı ve Zirve Bildirisi'ne yansıtılmaya çalışılan söylemi memnuniyetle karşılıyoruz" denildi.'AB TARAFINDAN SOMUT VE YAPICI ADIMLAR ATILMASI HAKLI BEKLENTİMİZDİR'Açıklamada, müzakere eden aday ülke olarak Türkiye'nin AB ile ilişkilerini üyelik hedefi doğrultusunda, iş birliği ve karşılıklı yarar temelinde geliştirmeyi içtenlikle arzu ettiği belirtilerek, "Zira, gerginliğin azaltılması ve diyalog kanallarının yeniden işler hale getirilmesi Türkiye'nin ve sağduyulu birçok AB üyesi ülkenin çabalarıyla mümkün olabilmiştir. Bu bağlamda, AB tarafından olumlu gündem temelinde somut ve yapıcı adımlar atılması haklı beklentimizdir. Bu adımların Zirve Bildirisi'nde koşullara bağlanması, sadece belli alanlara değinilmesi ve hazirana ertelenmesinin ise yakalanan olumlu ivmenin kaybolmasına sebebiyet vermemesini umut ediyoruz" ifadeleri yer aldı.Açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi:"18 Mart Mutabakatı'nın göç konusunda iş birliği dahil tüm unsurları ile yenilenerek uygulanmaya devam edilmesi için AB ile çalışmaya hazır olmamıza ve bu konuda somut öneriler sunmuş olmamıza rağmen, AB tarafının Mutabakatın kapsamlı içeriğini gözardı ederek seçici davranmak ve muğlak ifadelere yer vermek zorunda kalması, birlikte küresel aktöre dönüştürmek istediğimiz AB açısından zayıf adımlar olarak kalmıştır. Hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanlarında diyalogdan öte, katılım müzakereleri çerçevesinde fasıl bazında çalışılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu çerçevede, AB'nin 23 ve 24'üncü fasılları, yeni genişleme strateji çerçevesine de uygun olarak, açmasını bekliyoruz. Türkiye; Libya, Suriye, Güney Kafkasya gibi bölgesel krizlerin çözümü yönündeki çabalarını sürdürecektir. Bu konularda AB ile iş birliği, bölgesel barış ve istikrarın güçlendirilmesi ile ortak çıkarlarımızın ilerletilmesine katkı sağlayacaktır. Bu bakımdan sadece bölgesel konularda ve sağlıkta değil, ekonomi, enerji, ulaştırma, terörle mücadele, göç yönetimi ve vize serbestisi gibi ortak çıkarlarımıza hizmet eden tüm alanlarda yerleşik üst düzey diyalog mekanizmalarının derhal başlatılmasından yanayız."'TARAFLI VE ÖNYARGILI TUTUMUNUN DEVAM ETTİĞİNİ GÖSTERMEKTEDİR'Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetleri ile ilgili anlaşmazlıkların da ele alındığı açıklamada, "Yunan- Rum ikilisinin maksimalist tutumunu, tek yönlü kışkırtıcı faaliyetlerini görmezden gelen ya da AB dayanışması ruhuyla engelleyemeyen AB'nin, ülkemizin ve KKTC'nin Doğu Akdeniz'deki sondaj faaliyetlerini yasa dışı olarak nitelendirmesi uluslararası hukuka aykırıdır. AB'nin bu konuda yetki ve yargı hakkı da bulunmamaktadır. Kıbrıs konusundaki ifadeler ise Kıbrıs Rum tarafının çıkarlarını savunmaya yönelik, gerçeklikten kopuk yazımlardır ve olası bir uzlaşıya da katkıda bulunmamaktadır. Bildiride Kıbrıs Türklerine ve meşru hak ve çıkarlarına yine atıfta bulunulmaması da AB'nin Kıbrıs konusunda taraflı ve önyargılı tutumunun devam ettiğini göstermektedir" değerlnedirmesi yapıldı.Açıklamanın sonunda, AB'nin ortak çıkarlar yönünde atacağı olumlu adımların, aday Türkiye tarafından olumlu adımlarla karşılanacağı vurgulandı. cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter