Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Monday, 05.19.2025, 09:22 AM (GMT)

News - Haberler

Kadın OyunlarıFestivali 'Frida' oyunu ile başladı:Öldürülen kadınlar anıldı

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Kadın Oyunları Festivali 'Frida' oyunu ile başladı: Öldürülen kadınlar anıldı Ankara Sanat Tiyatrosu (AST) öncülüğündeki Kadın Oyunları Festivali, Bilkent AST Sahnesinde tiyatroseverlerle buluştu. /Archive/2021/3/5/005928071-34d759fd-86b1-432f-bef3-4863b4ad7fdc38248250.jpgTürkiye’nin en köklü özel tiyatrolarından olan AST'nin sanat yönetmenliğinde, Atölye Kültür Sanat'ın organizasyonuyla normalleşme döneminin başlamasıyla düzenlenen festival, Bilkent Center ev sahipliğinde, 11 Mart'a kadar devam edecek.Festival boyunca sosyal mesafe gereği boş bırakılan koltuklara, toplumsal farkındalık yaratılması amacıyla cinayete kurban giden kadınların fotoğrafları yerleştirildi.Bu koltukların satışından elde edilen gelir, "Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu" ve "Mor Çatı" sivil toplum kuruluşlarına bağışlanacak./Archive/2021/3/5/010014523-2989182f-38fd-4c5d-8239-2a7e984b371038248256.jpgAST Koordinatörü ve Festival Genel Direktörü Hasan Aldemir, festivalin salgın nedeniyle daha önce ertelendiğini ancak normalleşme kararıyla festivali yapmaya karar verdiklerini anlattı.Aldemir, festivalin sanata ve kadın mücadelesine destek olmasını hedeflediklerini belirterek, kadın sorunlarına değinen oyunlar seçtiklerini kaydetti.Festivalde 7 oyunun Ankara, Bandırma, Çanakkale'de dörder, Ayvalık'ta ise 5 kez sahneleneceğini belirten Aldemir, Ankara'da 9 Mart'ta "Dansöz", 10 Mart'ta "Evin Kokusu", 11 Mart'ta "Bernarda" oyunlarının sahneleneceğini bildirdi.FESTİVAL ANKARA'DAN SONRA ÇANAKKALE VE AYVALIK YOLCUSUFestivalin Bandırma'da belediyenin ev sahipliğinde 1 Mart'ta başladığını ifade eden Aldemir, Ankara'dan sonra Çanakkale'ye gideceklerini ve Çanakkale Belediyesinin sosyal medya hesaplarından "Furuğ", "Dansöz", "Evin Kokusu" ve "Bernarda" isimli oyunları 8-17 Mart'ta sunacaklarını söyledi.Aldemir, festivalin son durağı Ayvalık'ta ise belediyenin ev sahipliğinde 23 Mart'ta Nejat Uygur Sahnesi'nde sanatçı Sumru Yavrucuk'un "Shirley" oyununun sahneleneceğini, kapanışın da 27 Mart'ta Ayça Bingöl'ün "Ben Anadolu" isimli oyunuyla olacağını belirtti.Tepe Emlak Yatırım A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hayal Olcay da Kadın Oyunları Festivaline ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını belirterek, "Sanata verdiğimiz değeri göstermek için doğru bir zaman. Çok mutluyuz" dedi.İstanbul Küçük Salon Tiyatrosunun sahnelediği tek kişilik oyun "Frida"nın oyuncusu Elif Arman da başkentlilerle buluşmaktan duyduğu mutluluğu dile getirdi./Archive/2021/3/5/010131023-afc2c50a-3af1-47ea-8632-3dcce0afd20238248249.jpgOyunda Frida Kahlo'nun doğumundan, ölümüne kadar olan anılarını sahneye taşıyacaklarını bildiren Arman, "Oyunda Frida olmaya çalışan oyuncuyu da göreceğiz. Arada Frida'nın içine girecek, sonra giremeyecek ve dışında kalacak. Oyuncunun Frida olmaya çalışırken başından geçenleri de anlatacak." diye konuştu.Salondaki seyirci koltuklarının bazılarında, "canice katledilen birçok kadının fotoğrafının bulunacağına" işaret eden Arman, "Başka türlü bir yük var omuzlarımda. Seyirciler onların arasında oturacak. Keşke bu kadın kardeşlerim canlı olarak burada olsalardı ve yine oyunumu paylaşabilseydim." ifadelerini kullandı.Festivale, CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşçıer ve Tepe Emlak Yatırım A.Ş. Genel Müdürü Deniz Bozan da katıldı.Hijyen önlemleri uygulanan festivalde, tiyatroseverler salona HES kodu sorgulaması ve ateş ölçümüyle alındı. Sosyal mesafe kuralları gereği koltuk sayısı yarıya indirildi. AA

Louvre Müzesi’ndeki kayıp zırh ve miğfer 38 yıl sonra bulundu

Louvre Müzesi’ndeki kayıp zırh ve miğfer 38 yıl sonra bulundu Fransa’nın başkenti Paris’te bulunan ve dünyaca ünlü tarihi eserlere ev sahipliği yapan Louvre Müzesi’nden çalınan Rönesans dönemine ait zırh ve miğfer, 38 yıl sonra ortaya çıktı /Archive/2021/3/5/004827390-louvre-muzesindeki-kayip-zirh-ve-migfer-38-yil-sonra-bulundu_1.jpgFransa'nın başkenti Paris'teki Louvre müzesinden 1983 yılında çalınan İtalyan Rönesans dönemine ait paha biçilemez zırhı ve miğfer 38 yıl sonra yeniden müzeye iade edildi./Archive%5C2021%5C3%5C5%5C004828093-louvre-muzesindeki-kayip-zirh-ve-migfer-38-yil-sonra-bulundu_3.jpgBordeaux'da yaşayan bir ailenin miras bıraktığı antik eşyaların incelenmesi sırasında antika uzmanı tarafından keşfedilen paha biçilemez zırh ve miğfer, 1560 ile 1580 yılları arasında Milano’da üretildiği ifade edildi./Archive%5C2021%5C3%5C5%5C004828593-louvre-muzesindeki-kayip-zirh-ve-migfer-38-yil-sonra-bulundu_5.jpgLouvre'un miras sanat eserlerinin baş küratörü Philippe Malgouyres, "Bir gün yeniden ortaya çıkacaklarını göreceğimizden emindim. Ama bu kadar korunmuş şekilde görebileceğimizi asla hayal edemezdim” dedi.Paris Polis Departmanı, 1983 yılındaki antika eser hırsızlığının hala gizemini koruduğunu, Bordeaux'da ailenin koleksiyonuna nasıl dahil olduğunu araştırdıklarını belirtti. Antik zırh ve miğfer, 1922 yılında Rothschild ailesi tarafından Louvre Müzesi’ne bağışlandığı ifade edildi. DHA

Necati Cumalı...‘Yaşlanmazşairçocuk’100 yaşında! Mustafa Balbay'ın yazısı...

Necati Cumalı... ‘Yaşlanmaz şair çocuk’ 100 yaşında! Mustafa Balbay'ın yazısı... “13 Ocak 1921’de, bugün Yunanistan, Batı Makedonya sınırları içinde kalan Florina şehrinde doğan Necati Cumalı, Kurtuluş Savaşı sonrasındaki ‘mübadele’de ailesiyle birlikte İzmir’in Urla ilçesine yerleşti. Aile büyüklerinin Makedonya’sını hiç unutmadı, onlarla büyüdü. Urla’yı çok sevdi, dünyanın neresine giderse gitsin hiç kopmadı. Büyük şair, öykücü, romancı, oyun yazarı, denemeci Necati Cumalı’nın; köklerine, yaşadığı topraklara, ülkesinin insanlarına, “vatanım” dediği Türkçeye olan bağlılığı, sevgisi onu edebiyatın neredeyse her alanında eser veren bereketli bir yazara dönüştürdü. ‘Yaşar Kemal’in “yaşlanmaz şair çocuk’ diye tanımladığı Cumalı’nın 100. yaşı yıl boyunca çeşitli etkinliklerle kutlanacak.” /Archive/2021/3/4/194326143-ic1.jpgVATANI TÜRKÇEYDİ!1900’lü yılların başı… Bir akarsuyun dağlardan, vadilerden getirdiği binbir çeşit toprağı denize dökülmeden önce deltalaşarak yayması gibi milyonlarca insan aktı Balkanlar’dan Anadolu’ya. Bu acılı göçler Sabahattin Ali’den Nâzım Hikmet’e, Yahya Kemal Beyatlı’dan Enver Ziya Karal’a kadar onlarca yazarı, şairi, aydını Türkiye’nin birikimine kattı.13 Ocak 1921’de, bugün Yunanistan, Batı Makedonya sınırları içinde kalan Florina şehrinde doğan ve Kurtuluş Savaşı sonrasındaki ‘mübadele’de ailesiyle birlikte İzmir’in Urla ilçesine yerleşen usta yazar Necati Cumalı da onlardan biriydi.Köklerine, yaşadığı topraklara, ülkesinin insanlarına, “vatanım” dediği Türkçeye bağlılığı, sevgisi onu edebiyatın neredeyse her alanında eser veren bereketli bir yazara dönüştürdü.Cumalı’nın eğitiminde İzmir Atatürk Lisesi temel basamak, Ankara Hukuk Fakültesi ikinci basamak oldu. Kendi anlatımıyla İkinci Dünya Savaşı yıllarına denk gelen üç yıllık askerliği de üçüncü eğitim basamağı oldu. Burada tanıdığı Anadolu insanları sonraki yıllarda eserlerinin çürümez tohumlarını oluşturdu.Çalışma yaşamı, içindeki yazma tutkusunu besleyecek bir ortamda başladı. Ankara’da Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü’nde yayınlar bölümünde çalışırken ev arkadaşı Cahit Sıtkı Tarancı’ydı.O yılların Ankara’sında Nurullah Ataç, Pertev Naili Boratav, Sabahattin Eyüboğlu, Adnan Saygun, Ahmet Hamdi Tanpınar dostları arasındaydı.Güzel Sanatlar Genel Müdürü Vedat Fıratlı 1950’de İzmir’e tayin olunca o da görevinden ayrıldı, İzmir’e geldi.1950-57 yılları arasında İzmir’deki avukatlığı sadece insanları değil, olayları, devlet-yurttaş ilişkilerini, kadın-erkek arasındaki görünen, görünmeyen uçurumları da tanımasını sağladı.PARİS’TE İKİ YIL1957’de bir daha dönmemek üzere avukatlığı bıraktı. Paris’e gitti. Gezip görmek istedi. Üzerinde bir ay yaşayabileceği kadar para vardı. Paris bu, hemen de terk edilmez ki! Türkiye Büyükelçiliği’nin Basın Ataşeliğinde geçici bir iş buldu.İki yıllık Paris deneyimi ona çok şey kazandırdığı gibi bir de ortaokul yıllarından beri hayranı olduğu Nâzım Hikmet’le de tanıştırdı. İstanbul’dan tanıdığı Hıfzı Topuz, Paris’teki Türklerle buluşmasının merkez üssüydü.1959’da İstanbul’a döndüğünde İstanbul Radyosunda tiyatro bölümünde işe başlaması yaşamının dönüm noktası oldu. Burada tanıştığı Berin Hanım’la evlendi. Bu kez onun mesleğinin izinde 4 yıl Tel Aviv ve Paris’te yaşadı. Bu süreç de onun gelecekte yazacaklarına maya oldu.1964’ten itibaren tamamen yazarlığı yöneldi. Bu öyle bir yönelişti ki, yedi veren gül gibi. 10 Ocak 2001’de son nefesini verene dek, Türkçeden, yazından hiç kopmadı.Her alanda eser vermesinin nedenini 15 Aralık 1974’te Kemal Özer’le sohbetinde şöyle açıklıyordu:“Kendimi tekrarlamaktan kurtulmanın yolunu edebiyatın her türünde eser vermekte buluyorum.”ŞAİR NECATİ CUMALIYaşamı boyunca birinci kimliği hep şairlik oldu. İlk şiiri ortaokul yıllarında Urla Halkevi Dergisi Ocak’ta çıktı. Daha sonra Varlık ve Ülkü dergilerinin aranan genç şairi oldu. İlk şiir kitabı Kızılçullu Yolu’nu Harbe Gidenin Şarkıları, Mayıs Ayı Notları, Yağmurla Deniz, Başaklar Gebe izledi.Bu yolun devamı 1968 Türk Dil Kurumu (TDK) Ödülü oldu. Türk Dili Dergisi’nin Şubat 1981 sayısında “Niçin şiir” sorusuna verdiği yanıt şöyleydi:“Yenilmemek için. Yaşamımda mutlulukların yanı sıra, düş kırıklıklarım, acılarım ve kırgınlıklarım oldu. Şiir, mutluluklarıma her kez yeniden yaşayabileceğim bir süreklilik kazandırdı. Acılarıma, düş kırıklıklarıma karşı zırh oldu…”Öyküde, romanda yaşamın bütün renklerini dile getirirken ruhunu hep şiirle tazeledi. Yaşamının merkezinde hep insan oldu. Ama doğanın bir parçası olarak insan…Necati Cumalı’nın Abanoz sokağındaki yaşamdan bir kadını anlatan “Emine” adlı şiiri Sezen Aksu’nun bestesiyle müziğe dönüştü./Archive/2021/3/4/194349111-ic2.jpgÖYKÜCÜ NECATİ CUMALIYaşamdan damıttıklarını şiire yoğururken öykünün payını da unutmadı. Önceliği hep kadınlara verdi. Anadolu’nun dirençli, acılara şerbetli, her şeye karşın yaşama tutunmayı bırakmayan kadınlarına.İlk öyküsü 1945’te Ulus gazetesinde yayımlandı. Gazete sevdi bu genç yazarı. Sürekli öykü göndermesini istedi. Türkiye koşullarında bir yazar için güzel fırsat. Sıklıkla göndermeye başladı yazdıklarını. Hemen tümü yayınlandı.Günlük bir gazeteye yetiştirme heyecanıyla yazılan bu öykülerinden 1955’te ilk kitap doğdu; Yalnız Kadın. Ulus’ta yayımlanan tüm öykülerini koymadı kitaba. Hemen yankı buldu eseri. Ertesi yıl ikinci öykü kitabı yayımlandı; Değişik Gözle.Şiirlerinin ödülsel karşılığını TDK’dan alan Cumalı, öykülerinin ödülünü de Sait Faik’ten aldı. Sait Faik Ödülü bir çarpan etkisi yarattı; sinema Necati Cumalı’yı keşfetti.ESERLERİ SİNEMAYA EN ÇOK UYARLANAN YAZAR“Eserleri en çok sinemaya uyarlanan yazar” unvanına giden yolculuk 1952’de Boş Beşik ile başladı. 1959’da Tütün Zamanı ve 1963’te Susuz Yaz ile devam etti. Metin Erksan’ın sinemaya taşıdığı Susuz Yaz 1964’te Berlin Film Festivali’nden Altın Ayı Ödülü ile döndü. Bu, Türk sinemasının ilk uluslararası başarısıydı. Fevzi Tuna da 1984’te aynı kitaptaki “Öç” adlı öyküyü “Tutku”yla sinemaya taşıdı.Sinemaya kaynaklık eden bir başka öykü kitabı Ay Büyürken Uyuyamam 1969’da yayımlandı. Bu kitaptaki öyküler sinemada üç filmle yankı buldu: Süreyya Duru, 1986’da Uzun Bir Gece; Atıf Yılmaz, 1988’de Adı Vasfiye; Şerif Gören, 2011’de Ay Büyürken Uyuyamam filmlerini çekti.Necati Cumalı biriktirdiği insan ve olay kaynaklarıyla üretmeye devam ederken köklerinden de sürgün verdi. Makedonya 1900, Balkanlar’ın kültürünü, yaşadığı acıları, sevinçleri ölümsüzleştiriyordu. Cumalı’dan esinlenen sinema yönetmenlerine Mesut Uçakan da katıldı. Uçakan, Arif Kaptan ve Oğlu’nu “İzzet Kaptan ve Oğlu” adıyla beyaz perdeyle buluşturdu.TİYATRODA NECATİ CUMALIİnsanları ve olayları böylesine söze taşıyabilen Necati Cumalı tiyatrodan uzak kalabilir miydi? Elbette hayır… Kendisi kimliğini şiirde bulduğunu söylese de Türk Tiyatrosu ona şöyle seslenecekti: En üretken yazarımız...Nasıl öyküleri defalarca sinemaya taşındıysa yazdığı oyunlar da sadece Türkiye’de değil, yurt dışında da sahne aldı. Londra, New York, Washington, Berlin, Tel Aviv bu şehirlerden bazıları…İlk oyunu Boş Beşik, bir halk türküsünden esinlenerek yazılmıştı. Oyun, sahne tozu yutarken beyaz perde çağırıyordu. Fatma Girik’in başrolünü oynadığı Boş Beşik, Türk sinemasının belleklerden silinmeyen filmleri arasındaki yerini koruyor.İkinci oyunu Mine de yaşanmış bir olaydan esinlenerek kaleme alındı. Sahne ile beyaz perde burada da beraberdi. Bu kez başrol Türkan Şoray’ındı.Üçüncü oyunu Nalınlar, Yıldız Kenter’le birlikte dünya turu yaptı. Urla’da geçen bir aşk hikayesi dünyayı dolaşırken Türkiye’de de sahneden inmeyen eserler arasında yer aldı. Onu izleyen Derya Gülü’nde de bir kadın acısı vardı. Kendisinden yaşça çok büyük biriyle rızasız evlendirilen gencecik kadın…/Archive/2021/3/4/194420252-kapakic3.jpgROMANDA NECATİ CUMALIBazen romanın adı, yazarının da önüne geçebilir. Viran Dağlar, Tütün Zamanı, Yağmurlar ve Topraklar, Acı Tütün demek elbette Necati Cumalı demektir.Viran Dağlar, Cumalı’nın Balkanlar’daki kökenlerinin romanıdır. İkinci Meşrutiyet’in, Balkan Savaşı’nın, devamında Birinci Dünya Savaşı’nın bu coğrafyaya yansıması ve Osmanlı’nın çöküşü Zülfikar Bey’in çevresinde geçen olaylarla anlatılır.1994’te yayımlanan roman Yunus Nadi, Orhan Kemal ve Ömer Asım Aksoy Ödülleri’ne değer bulundu. Fransız televizyonu ARTE dizi film olarak çekti.Tütün Zamanı, 1959’da yayımlandı. Aynı yıl Orhan Arıburnu’nun yönetmenliğinde sinemaya uyarlandı. Zeliş’le Cemal’in aşkını Yılmaz Güney ve Cavidan Dora oynadı. Kitap sonraki baskılarında Zeliş adını aldı.Yağmurlar ve Topraklar, Tütün Zamanı’nın devamıydı. Acı Tütün ise üçlemenin sonuydu.Uç Minik Serçem, Necati Cumalı’nın belki de en çok kendisi olduğu çocuk romanıdır. Kahramanımız Sonçiçek’in tertemiz yüreği, doğa tutkusu, hayvan sevgisi okuyanı da bu konularda eğitir.Romancılığı için şöyle diyordu Necati Cumalı:“Beni yazarlığa iten yaşadığım olayların baskısı ve söylenmemişliğidir. Tütün Zamanı üçlüsünde, yani ilk üç romanımda bir çeşit borç ödedim. Babam beni ve kardeşlerimi küçük toprak sahibi bir tütün ekicisi olarak yetiştirdi. Zeliş’te ekicilerin özel yaşamlarını, güç yaşam koşullarını, Yağmurlar ve Topraklar’da kaynağı tütün olan bir kasabanın toplumsal yapısını ve doğa ilişkilerini, Acı Tütün’de ise emeğin değerlendirmede karşılaştığı güçlükleri ve sömürülüşünü yansıtmaya çalıştım…”DENEME… GEZİ… ANILAR…Necati Cumalı, yazarlar için söylenen şu tekerlemenin tarifidir: Yazar, yaşamak için mi yazar, yazmak için mi yaşar? Necati Cumalı, hepsi birdendi. Eserlerinin kendi içinde çoğalması, öykülerinin, oyunlarının sinemaya uyarlanması bundandı. Eserlerindeki kahramanları onun gerçek kahramanlarıydı. Onlarla bir ömür sürmüş de yazmıştı.Böylesine yazma eyleminin içinde olması onu deneme, gezi, anı gibi dallarda da yazmaya yöneltti. Tel Aviv’de bulunduğu dönemdeki gözlemelerini, İsrail, Filistin anılarını öykü tadında yazdı. Yakub’un Koyunları adıyla yayımladı.Anadolu’ya, 19. yüzyılın sonunda ve 20. yüzyılın başında büyük göçlerle Balkanlar’dan ve Kafkaslardan gelenler bir yandan terk ettikleri toprakları unutamamışlar bir yandan da Türkiye’nin onları bağrına basışını unutamamışlardır.Her iki duyguyu da yaşayan Necati Cumalı, Ulus Olmak başlığıyla yayımladığı denemelerinde Atatürk’ün bütün yaptıklarının temelinde bu iki kelimenin olduğunu vurgular: Ulus olmak…Niçin Aşk, Necati Cumalı’nın şiirin ve edebiyatın sorunlarına ilişkin deneme yazılarının buluştuğu kitaptır.Senin İçin Ey Demokrasi yazarın ülke sorunlarına bakışının açık yüreklilikle anlatımıdır. Yeşil Bir At Sırtında yaşamından kesitlerdir. Anılarının “düz şiir”le anlatımıdır.KADINLAR… KADINLAR…Necati Cumalı için yapılabilecek tanımlardan biri de şudur: Kadınları en iyi anlatan yazar.20. yüzyılın daha ilk yarısı dolmadan vermeye başladığı eserlerinin çoğunda kadın teması vardır. Kadınları sadece aşkla değil, onların yaşadığı akla gelebilecek bütün acılarla ve mutluluklarla anlatır.Kadınları olumsuzlayan törelere, geleneklere karşı çıkar. Adaletsizliğe isyan eder. Onun şiirlerinde, öykülerinde karşı tarlanın oğluna aşık olan kızdan genelevde direnen kadına kadar yaşamın bütün yelpazesi vardır./Archive/2021/3/4/194440626-ic4.jpg100. YAŞ KUTLAMALARIAsıl adı Ahmet Necati Acar olan Necati Cumalı’nın 100. yaşı için ilk kutlama Mardin Artuklu Üniversitesi’nin ev sahipliği ve koordinatörlüğünde 15 üniversitenin, Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nün, Türk Dil Kurumu’nun, Urla Kaymakamlığı’nın, Urla Belediyesi’nin katılımı ve katkılarıyla düzenlendi.Necati Cumalı’yla 7 yaşında Urla’da tütün tarlaları arasında tanışan, bugün Artuklu Üniversitesi’nde öğretin üyesi olarak görev yapan Doç. Dr. Mehmet Işık’ın düzenleme kurulu başkanlığını üstlendiği sempozyum Cumalı’nın 100 yaşına bastığı 13 Ocak 2021’de gerçekleştirildi.Açılış konuşmasını yapan TDK Bilim Kurulu Üyesi Prof. İsmet Emre’nin şu cümlesi her şeyin özetiydi: “Necati Cumalı, ‘benim vatanım Türkçe’ derdi…”Yaşar Kemal’in “yaşlanmaz şair çocuk” diye tanımladığı Cumalı’nın 100. yaşı yıl boyunca çeşitli etkinliklerle kutlanacak.Son sözü Servet Tanilli’ye verelim: “Şair, öykücü, romancı, oyun yazarı, denemeci. Ciddi hangi ansiklopediyi açsanız Necati Cumalı’ya ait sütunun ilk satırında bu nitelemeleri göreceksiniz; ve sütun altında da, uzun bir eser listesi. Edebi serüvenine şiirle başlayan sanatçımız, edebiyatın hemen her türünde kalem oynatmakla kalmamış, hepsinde de ayrı başarı düzeyini tutturmuştur. Bir özelliği de verimliliği: 20. yüzyılın ikinci yarısında en bereketli birkaç yazarımızdan biri oldu Necati Cumalı…”100. yaşınız kutlu olsun Necati Cumalı…Su gitmeyen tarlalarda…Emeği sömürülen köylülerin alın terinde…Balkanlardan yurdumuza gelen yağmur yüklü bulutlarda…Zorla evlendirilen körpecik gelinlerin yüreğinde…Büyük umutlarla aşka koşan genç kalplerde…Minik serçelerin kıpırdattığı ince dallarda…Türkçenin bütün sözcüklerinde…Hep siz varsınız… Mustafa Balbay

'Çocuklarda MIS-C’ye bağlıölümcül vakalar görmeye başladık'

'Çocuklarda MIS-C’ye bağlı ölümcül vakalar görmeye başladık' Koronavirüsü hafif atlatan çocuklarda farkına varılamayan MIS-C hastalığı, ölümcül olabiliyor. Dr. Kamil Yılmaz, hastalığın komplikasyonları henüz bilinmediğinden çocukları yakından takip ettiklerini belirterek, "İlk başlarda bu hastalığı çocuklar asemtomatik olarak atlatır fakat 4 ile 6 hafta geçtikten sonra çocuklarda, ateşle devam eden ve birçok organı tutan hastalıklar gerçekleşir. Koronavirüsün kendisinden ölümü bu kadar görmezken, MIS-C’ye bağlı çocuklarda ölümcül vakalar görmeye başladık" dedi. /Archive/2021/3/4/180748965-kelly-sikkema-xn0indwhas4-unsplash.jpgİlk olarak İngiltere’de tanımlanan ve daha sonra Türkiye'de görülmeye başlanan MIS-C hastalığı, çocuklarda fark edilmeden koronavirüs sonrası ortaya çıkıyor. Dicle Üniversitesi Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Dr. Yılmaz, hastalığın komplikasyonları henüz bilinmediği için çocukları yakın takibe aldıklarını söyledi.Hastalığın, kalp ve diğer organlar üzerinde etkileri olduğunu anlatan Dr. Yılmaz, ölümle sonuçlanan vakaların da olduğuna dikkat çekti. Yılmaz, "2020'nin Mart ayından itibaren Türkiye'de koronavirüs vakalarının görülmeye başlanmasıyla genel seyrimizin asemtomatik bir düzeyde geçirdiğini biz de yaptığımız çalışmalarda ortaya koyduk. Nisan ve mayıs aylarından itibaren İngiltere’de tanımlanan çocuklarda 'multisistem inflamatuar sendrom' olarak adlandırdığımız hastalık, koronavirüs sonrası oluşmaya başladı" dedi.'ÖLÜMCÜL SEYREDEBİLİYOR'Vakaların yoğun olarak yaşanmasının ardından bu vakaları görmeye başladıklarını ifade eden Dr. Yılmaz, şöyle konuştu:"Çocuklar asemtomatik olarak belli etmeyecek şekilde seyrederken yaklaşık üzerinden 4 ile 6 hafta geçtikten sonra çocuklarda ateşle devam eden ve birçok organı tutabilen inflamatuar yanıta bağlı hastalıklar görülmeye başlandı. Bu hastalığın henüz oluşacak komplikasyonlarını henüz bilmiyoruz. Kalp üzerinde ve diğer organlar üzerindeki etkileri biliyor ve o anda tedavi edebiliyoruz. Bu durum maalesef ölümcül seyredebiliyor. Koronavirüsün kendisinden çok fazla ölümü görmezken, MIS-C’ye bağlı çocuklarda ölümcül vakalar görülmeye başladık. Koplikasyonların henüz ne olduğunu bilmediğimiz için çocukları yakın takibe alıyoruz. Biz şüphelenerek kandaki antikor düzeyinde bu çocukların daha önce koronavirüs geçirdiğini gördük."/Archive/2021/3/4/180904886-cocuk-covid.jpg'BİRÇOK HASTAYA MIS-C TANISI KOYDUK'Çocukların korunmaya devam edilmesi gerektiğini kaydeden Dr. Yılmaz, "Birçok hasta koronavirüs olduğunu veya geçirdiğini bilmeden 1 ay veya belli bir süre sonra başka Kawasaki veya a tipik Kawasaki sendromu benzeri dediğimiz hastalık bulgularıyla bize başvurabiliyor. Hekim arkadaşların şüphelenmesi üzerine birçok hastaya MIS-C tanısı koymuştuk. Son birkaç aydır, bu vakaları görmemeye başladık. Okulların tatil edilmesi, hafta sonu yasakları ve kurallara riayet edilmesi sonrası artık çok vaka görmüyoruz" dedi.Yeni normalleşme sürecine girildiğinde yurttaşların rehavete kapılmamaları gerektiğini belirten Dr. Yılmaz, şöyle devam etti:"Çocuklar hafif seyrediyor ama İngiltere’de son çıkan mutant virüs sonrası uzun dönem Covid-19 dediğimiz ve 5- 6 hafta semptomların devam ettiğini aynı zamanda çocuklarda da hastalık şiddetinin artacağının bulguları gelmeye başladı. MIS-C’ye geçirdikten sonra uzun dönem hayatlarında hangi bulguları bırakacağında henüz net bir bilgi olmadığından çocukları da halen korumaya devam etmeliyiz." DHA

BluTV mart ayıprogramınıaçıkladı

BluTV mart ayı programını açıkladı Çevrimiçi film ve dizi izleme platformu BluTV, mart ayı içerisinde izleyicilerle buluşturacağı bazı yapımları açıkladı. /Archive/2021/3/4/173047628-gurkan-sef-ile-ates-oyunlari-2.jpgJustWatch'un geçen ay yayımladığı araştırmaya göre, BluTV, Türkiye'nin en çok izlenen yayın platformu unvanını kazanmıştı.BluTV, mart ayı içerisinde izleyicilerle buluşturacağı bazı yapımları açıkladı.Bu ay üç özel yapımı izleyiciyle buluşturacak olan BluTV, 6 Mart'ta et ve mangal üzerine kıyasıya bir mücadelenin ortaya konulacağı "Gürkan Şef ile Ateş Oyunları" adlı yapımı yayımlayacak.Reklam dünyasının kapılarının aralanacağı ve başrollerinde Bülent Emrah Parlak, Algı Eke ve Derya Alabora’nın buluştuğu "Acans" ise 11 Mart'ta izleyiviyle buluşacak./Archive/2021/3/4/173108284-blutvacans-2.jpgSon olarak komedyen Doğu Demirkol’un yönetmenliğini ve başrolünü üstlendiği, senaryosunu ise Murat Özsoy’la kaleme aldığı "Doğu" isminde, hiçbir konuda başarılı olamamış bir gencin komedyen olma hikayesi anlatılacak.Mart ayı içerisinde başrollerinde Sandra Oh ve Jodie Comer’in yer aldığı, biri casus, diğeri katil olan iki güçlü kadın arasındaki aksiyon dolu kovalamacayı anlatan "Killing Eve"in 2. ve 3. sezonları ekranlarda olacak./Archive/2021/3/4/173158473-eum-2qvwyacvxqt.jpegKendisini tehlikeli bir planın içinde bulan CIA analistinin hikayesini anlatan politik gerilim dizisi "Condor" da bu ay içerisinde izleyiciyle buluşacak bir diğer yapım olacak.Toplam 6 sezon süren fenomen dizilerden "Gossip Girl" ve durum komedisi dizisi olan "The Big Bang Theory"nin baş karakteri olan Sheldon’ın küçüklüğünü ve gençliğini anlatan "The Young Sheldon" dizisi de, mart ayında izleyiciyle buluşacak yapımlardan./Archive/2021/3/4/173317738-etqonfbvoaektcu.jpegÖdüllü filmler kategorisi için bazı özel yapımlar da ekleyen BluTV, efsanevi grup Queen’in solisti, Freddy Mercury’nin hayatını anlatan "Bohemian Rhapsody", Wes Anderson’ın ilk stop-motion animasyon filmi "Fantastic Mr. Fox", usta yönetmen Oliver Stone’un yönetmenliğini üstlendiği gerilim filmi "JFK" ve başrollerinde Robert Downey Jr. ile Val Kimmer’ı bir araya getiren kara komedi- aksiyon filmi "Kiss Kiss Bang Bang"i de izleyicilerle buluşturacak.Son olarak Sergio Leone’nin kült filmi, başrollerinde Robert De Niro ve James Woods gibi usta isimlerin yer aldığı "Once Upon A Time In America" da BluTV'nin mart ayında yayımlacağı yapımlar arasında yer alıyor. cumhuriyet.com.tr

İngiltere'de kalkıştanönce hızlıtreninüzerinde fark edilen kedi, 2,5 saatte indirildi

İngiltere'de kalkıştan önce hızlı trenin üzerinde fark edilen kedi, 2,5 saatte indirildi Londra-Manchester seferini yapmaya hazırlanan hızlı trende, kalkıştan önce bir vagonun üzerine çıkan kedi, 2,5 saatlik bir çabayla kurtarıldı. /Archive/2021/3/4/174503899-1173805126cbbad17-ac9f-471f-8b6a-6bcc2364d359.jpgİngiltere'de Londra-Manchester seferini yapmaya hazırlanan hızlı trende, kalkıştan önce bir vagonun üzerine çıkan kedi, 2,5 saatlik bir çabayla kurtarıldı.Kedi, Euston İstasyonu'nda kalkıştan yarım saat önce fark edildi.Tekir kedi aşağı indirilemeyince yolcular başka bir trene aktarıldı.Kedi, istasyon personelinin vagonun tavanına çıkardığı kovayla aşağı indirildi.İstasyon personeli kedinin kurtarıldıktan sonra hiçbir şey olmamış gibi paniğe kapılmadan istasyon içinde dolanmaya devam ettiğini söyledi./Archive/2021/3/4/174520914-117380513a1f74edb-5e78-4e1c-b282-fa9fb772a4e2.jpg'İLK KEZ BİR KEDİ KURTARIYORUZ'Kedinin hızla giden trenden düşme riskinin yanı sıra 25 bin volt elektriğe çarpılma riski de vardı.Bu trenin hızı saatte 200 kilometreyi aşıyor.Demiryolları işletmecisi Network Rails'in istasyon müdürü Joe Hendry, "Normalde istasyon içindeki güvercinlerle sorun yaşıyoruz. İlk kez bir kedi kurtarıyoruz. Neyse ki bu kez merak kediyi öldürmedi. Hayvanın dokuz canından biri kullanmak zorunda kalmamasına sevindik" dedi. BBC Türkçe

Metallica'dan 'Master of Puppets'ın 35. yaşınaözel 'Battery' performansı

Metallica'dan 'Master of Puppets'ın 35. yaşına özel 'Battery' performansı Metallica, "Master of Puppets"ın 35. yaşını, albümdeki şarkılardan "Battery" ile kutladı. /Archive/2021/3/4/174010465-metallica-battery.jpgTrash metalin yükselişte olduğu 80’lerin en başarılı albümlerinden "Master of Puppets", 3 Mart 1986’da yayımlandı. Metallica, "Master of Pupptes"ın 35. yılına özel, albümün yüksek tempolu şarkılarından "Battery"yi  The Late Show with Stephen Colbert’ta seslendirdi."Battery"nin yanı sıra "Orion", "The Thing That Should Not Be", "Disposable Heroes” gibi şarkıların da yer albüm, ABD Kongresi tarafından korumaya alınıp milli bir değer ve başarı olarak kabul edilmişti.Metallica’nın "Battery" performansı buradan izlenebilir: cumhuriyet.com.tr

Bob Marley biyografisini Reinaldo Marcus Green yönetecek

Bob Marley biyografisini Reinaldo Marcus Green yönetecek Paramount Pictures çatısı altında hazırlanacak Bob Marley biyografisini, son olarak “King Richard”a imza atan Reinaldo Marcus Green yönetecek. /Archive/2021/3/4/175252067-bob-marley.jpg2018 yılında Paramount Pictures,  36 yaşında kanserden dolayı hayatını kaybeden, reggae müziğin efsane ismi Bob Marley‘in hayatını konu alan bir film için hazırlıklara başlamıştı. Ancak geçen üç yıllık süreçte projeyle ilgili yeni bir gelişme kaydedilemedi. Bugün ortaya çıkar bir haber,  proje için somut adımlar atıldığını gözler önüne serdi./Archive/2021/3/4/175318020-c1d13c94-b526-4223-88d2-680d2913beac1202876.jpgFilmLoverss’ın aktardığı habere göre, Paramount Pictures çatısı altında hazırlanacak Bob Marley biyografisini 2018 Sundance Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü’yle dönen “Monsters and Men” filmiyle tanınan, şu sıralar Will Smith’in Serena ve Venus Williams’ın babası Richard Williams’ı canlandırdığı “King Richard”ın çekimleriyle meşgul olan Reinaldo Marcus Green yönetecek.Reinaldo Marcus Green’in yöneteceği bu filmin yapımcıları arasında Bob Marley’in oğlu Ziggy Marley de yer alacak. cumhuriyet.com.tr

Patti Smith’ten Bob Dylan’ın 80. doğum gününeözel konser

Patti Smith’ten Bob Dylan’ın 80. doğum gününe özel konser Şair, sanatçı ve punk ikonu Patti Smith, New York Tivoli’de gerçekleştireceği sosyal mesafeli açık hava konseriyle Bob Dylan’ın 80. doğum gününü kutlamaya hazırlanıyor. /Archive/2021/3/4/175951235-patti-smith-bob-dylan.jpgArtfulliving’in aktardığı habere göre, Bob Dylan’ın doğum gününden iki gün önce, 22 Mayıs’ta, Kaatsbaan Kültür Parkı’nın bahar festivalinde efsanevi halk müzisyenine saygılarını sunacak olan Patti Smith için Kaatsbaan Kültür Parkı, sosyal medya hesabında, “Şair ve sanatçı Patti Smith’in yaklaşan bahar festivalimize katılması heyecan verici” açıklamasında bulundu.Patti Smith geçmişte Dylan’a bu kadar arkadaşça davranmadığını ve bir zamanlar ona sahne arkasında bir “pislik” gibi davrandığından bahsetti.Bir görüşmelerini hatırlayarak, “‘Burada hiç şair var mı?’ diye soran Dylan’a ‘ve ben şiirden nefret ediyorum!’ dedim. Tam bir aptal gibi davrandım. Bana ne olduğunu bilmiyorum. ‘Sixteen Candles’ (16. Doğum Günüm) filmindeki gibi bir çocuğu sevdiğinde ama çocuğun ondan hoşlandığını bilmesini istemediğinde davrandığın gibi davrandım.” dedi.O zamandan bugüne ikili, 2016’da Dylan’ın Nobel Barış Ödülü törenindeki performansının yerine sahneye Smith’in çıkmasına uzanan uzun süreli bir ilişki kurdular. cumhuriyet.com.tr

Öyküden tiyatroya‘Türkan Hanım’

Öyküden tiyatroya ‘Türkan Hanım’ İnsanın iç dünyasını (dönemine göre) cesurca ve başarıyla yansıtan, öykücülüğümüzün önemli kalemlerinden Selçuk Baran’ın Türkan Hanım’ın Ölümü, 1990-91 sezonunda Ankara Devlet Tiyatrosu’nca “Türkan Hanım” adıyla sahnelenmiş bir oyun. Yazarın aynı isimde bir öyküsü de bulunuyor. Hem öykü hem oyun tek kitap olarak basılmış. /Archive/2021/3/4/194113019-ic1.jpgÖykücülüğümüzün önemli kalemlerinden Selçuk Baran’ın kitapları Yapı Kredi Yayınları’nca yeniden yayımlanmaya başlandı. 1999’da aramızdan ayrılan yazar, 1987-1993 yılları arasında İstanbul Radyosu için radyo oyunları kaleme aldı. “Çocuğun Biri” adlı ilk öyküsü 1968’te Yeditepe dergisinde çıktı. “Haziran” ile 1973 TDK Öykü Ödülü’nü kazandı; “Bir Solgun Adam” ile 1974 Milliyet Yayınları Roman Yarışması’nda mansiyon aldı; “Anaların Hakkı” ile 1978 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı Adnan Özyalçıner ile paylaştı; “Bozkır Çiçekleri” ile 1979 Milliyet Yayınları Roman Yarışması’nda mansiyon aldı.Selçuk Baran edebiyat camiasından ve okurlardan beklediği ilgiyi görmediğini ve yalnız bırakıldığını düşünerek 1993’te yazmayı bıraktığını açıklar. Yapıtlarında insanın iç dünyasını (dönemine göre) cesurca ve başarıyla yansıtan Selçuk Baran, kuşkusuz yeniden okunmayı hak eden önemli bir yazar.Behçet Necatigil’den Vedat Günyol’a, Füsun Akatlı’dan Selim İleri’ye, Hulki Aktunç’tan İbrahim Yıldırım’a, İnci Aral’dan Behçet Çelik’e kadar pek çok yazarın ilgisine mahzar olan bir kalem. Ancak günümüz okuru tarafından pek bilinmiyor./Archive/2021/3/4/194131675-kapakic2.jpgEDEBİYAT VE TİYATROBen size Baran’ın Türkan Hanım’ın Ölümü isimli oyunundan bahsetmek istiyorum. 1990-91 sezonunda Ankara Devlet Tiyatrosu’nca “Türkan Hanım” adıyla sahnelenmiş bir oyun. Yazarın aynı isimde bir öyküsü de bulunuyor. Hem öykü hem oyun tek kitap olarak basılmış.Özellikle edebiyattan sahneye uyarlama yapmak isteyenlerin veya bu alanda akademik çalışmalar yürütenlerin kaçırmaması gereken bir kitap Türkan Hanım’ın Ölümü. Öykü ve oyunu birlikte okuduktan sonra aslında yazarın her iki türü bir anlamda birleştirdiği hissine kapılıyorsunuz.Öyküde kendi yaşamına son veren Türkan Hanım’ın ardından yaşananlar ve kişilerin onun hakkındaki düşünceleri yer alırken; oyunda ise ilginç ölüm hikâyelerine meraklı Türkan Hanım’ın gündelik hayatı, çevresi ile olan ilişkileri, onu ölüme doğru sürükleyen duygular, yaşantılar, evliliği ve sonu hüsranla biten aşkı gösteriliyor.Selçuk Baran oyunda parantez içi kullanımlarını o kadar yerinde ve işlevsel kullanıyor ki, oyunun ritmini bozmuyor. Oyunun edebi lezzeti de okunmasını artırıyor. Oyun, Bahanur Garan Gökşen’in çabasıyla Devlet Tiyatroları dramaturgi arşivinden bulunup çıkartılıyor. Bu yönüyle ilk kez basılan oyun, Selçuk Baran külliyatı içerisinde ayrı bir önem taşıyor.Selçuk Baran’ı okuyun; hüzünlü ve şiirsel yolculuğu sizi edebiyatın ve tiyatronun büyülü yolculuğuna çıkaracak.Türkan Hanımın Ölümü (oyun ve öykü) / Selçuk Baran / Hazırlayan: Bahanur Garan Gökşen / Yapı Kredi Yayınları / 104 s. / 2020. Serkan Fırtına

Vitrindekiler...

Vitrindekiler... Cumhuriyet Kitap Dergi'den, çeşitli alanlardan yayımlanmış kitaplara ilişkin yetkin bir seçki... /Archive/2021/3/4/193622147-ic1.jpgMustafa Kemal Atatürk ve Yunus Nadi / Mehmet Emin Elmacı / Cumhuriyet Kitapları / 192 s.Yunus Nadi; 1910 yılından itibaren İttihat Terakki Cemiyeti üyesi olarak tanıştığı ve sonrasında da sürekli görüştüğü Mustafa Kemal’in adını, 1911 yılında ilk kez köşe yazısında geçiren ve 1911’den itibaren Selanik günleri, Trablusgarp, Çanakkale ve Filistin başarıları sonrasında Mustafa Kemal’e fotoğraflarıyla birlikte yer veren kişiydi. İlhan Selçuk’un 1989’daki bir yazısında Yunus Nadi ile ilgili söylediği, “Yunus Nadi’yi bütün boyutlarıyla genç kuşaklara tanıtan yeterli bir yapıt yoktur. Oysa bu devletin kurucuları arasında, kimliğiyle, yazılarıyla, gazeteciliğiyle yer almış, savaşın ateşli günlerinde ve devrimlerin gerçekleşmesinde ön safta hizmet görmüş Yunus Nadi’yi genç kuşakların tanıması gerekiyor.” cümleleri; Atatürk’ün tanınmasında önemli katkıları olan ve O’na her zaman inanan Yunus Nadi’nin, genç nesillere tanıtılması gerektiğini göstermektedir. Mehmet Emin Elmacı da kitabında tam da bunu yapıyor ve Atatürk ve onun üzerinden Yunus Nadi’yi anlatıyor./Archive/2021/3/4/193631584-ic2.jpgMonarşiden Cumhuriyet’e Modernleşme - Fransız Cumhuriyetçiliğinin Osmanlı-Türk Modernleşmesine Etkileri / Başak Bıçak / Libra Kitap / 331 s.Başak Bıçak’ın, Fransız Devriminin Jön Türkler ve Kemalist Cumhuriyet üzerindeki etkileri üzerine yoğunlaşan ve İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi’nde tamamlanan yüksek lisans tezinden kitaplaştırılmış karşılaştırmalı tarih incelemesi üç bölümden oluşuyor. Birinci bölüm, Fransız Devrimi’nin arka planı; ikinci bölüm Fransa’da Üçüncü Cumhuriyet Dönemi; üçüncü bölüm ise Türk Modernleşmesinde Fransız Etkisi ismini taşıyor./Archive/2021/3/4/193639506-ic3.jpgGladyo: Operasyon Türkiye / Ceyhun Bozkurt / Kopernik Kitap / 224 s.Gazeteci Ceyhun Bozkurt kitabında, Gladyo’nun Türkiye’nin siyasal ve toplumsal yaşamındaki yerini inceliyor. Kitap, İtalya’daki Gladyo gerçeğinden, Gladyo’nun NATO ile ilişkisinden başka Türkiye’de karıştığı olaylara odaklanıyor. 6-7 Eylül Olayları, 12 Eylül Darbesi, Maraş Katliamı, Eşref Bitis ve Gezi Olayları merceğe alınıyor. İnceleme de geniş bir kaynakça da yer alıyor../Archive/2021/3/4/193648787-ic4.jpgTaş ve Gölge / Burhan Sönmez / İletişim Yay. / 328 s.Avdo, hünerli bir mezartaşı ustası. Belki de ölümden daha büyük bir gerçek olmadığı düşüncesiyle, ölümün bağrında konaklıyor. Günü geldiğinde, en uzun ve karanlık gecede, erguvan ağacının altındaki mezarda onu bekleyen kadının yanına uzanacak... Burhan Sönmez, varoluşa ve gerçeğe ilişkin bilinmezlere, asırlardır yanıt aranan sorulara, atmosferiyle büyüleyen, kurgusuyla merak uyandıran güçlü bir anlatı içinde yer veriyor. Evren ve insana, yaşam ve ölüme farklı bir gözle baktırıyor./Archive/2021/3/4/193700850-ic5.jpgSevda / Aysel Gürel / Tekin Yay. / 112 s.“Seni kaybettim kendimi buldum / Daha yorgun ama daha yoğun / İçimde cevabı her sorumun / Aşk idim ben artık sevda oldum.” Kitaptan... Sevda, Aysel Gürel’in, Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam’dan sonra yayımlanan ikinci kitabı. bütün kadınları duyarak, onların acısını hissederek, toplumun her katmanından kadının sesini şiire taşıyan, Ne Kavgam Bitti Ne Sevdam’da okuduğumuz gözü kara, isyankâr, diri Aysel Gürel’in bu kitabında derlenen şiirleri ise kendine doğru keşfe çıkmış, sakinleşmiş bir ses veriyor. Aşkı için sefere çıkan değil aşkla işgali ayıran, arzuyu demlendirip sevdaya eren bir kabul var bu kertede./Archive/2021/3/4/193711053-ic6.jpgParsel Parsel / Murat Ağırel / Kırmızı Kedi Yay. / 272 s.Melih Gökçek başbakan olabilmek için neler yaptı? AKP kurulmadan önce ABD ziyaretinde neler yaşandı? 30 yıl boyunca nasıl “örgüt” gibi hareket etti? A Takımında kimler vardı? Fenerbahçe’ye neden başkan olmak istedi? Genelev patronları Ankara’da neler yaptı? Gözaltına alındığında kim kurtardı? Trafik kavgasında neden silah kullanıldı? Turgut Özal kime ve neden “dangalak” dedi? İlk “parsel parsel” satış ne zaman gerçekleşti? ANKAPARK ihalesinin ucu hangi mafya liderine uzandı? Osman Gökçek ölen çete lideriyle ne konuştu? Zekeriya Öz’ü Dubai’de ağırlayan kişinin Melih Gökçek ile ne ilişkisi vardı? FETÖ firarisini kim, nasıl korudu? 17-25 Aralık’tan sonra FETÖ’ye imar rantı sağlandı mı? 15 Temmuz’dan sonra FETÖ’cü isme parsel verildi mi? Murat Ağırel, kitabında bunun gibi pek çok soruya yanıt getiriyor./Archive/2021/3/4/193723084-ic7.jpgOsmanlı Modernleşmesi ve Midhat Paşa / Bekir Koç / Türkiye İş Bankası Kültür Yay. / 384 s.En başarılı Osmanlı valilerinden kabul edilen Midhat Paşa; Tuna Valiliği yaptığı yıllarda (1864-1868), dönemin taşra sorunlarına çözüm bulmak amacıyla ilan edilen Vilayet Nizamnamesi’ni başarıyla uygulamış ve yaygınlaşmasına da öncülük etmiştir. Osmanlı Devleti’nin yeniden yapılanmasını zorunlu kılan sosyopolitik ve ekonomik gelişmelere yer verilen kitapta; katılımcı yerel yönetim, kanun hâkimiyetinin sağlanması, denetimin kurumsallaşması gibi devlet yurttaş ilişkilerinin daha çağdaş nitelikler kazanması yolunda yaşama geçirilen uygulamalar ele alınıyor. Taşra belediyeleri, nizamiye mahkemeleri, çocuk esirgeme kurumları, kız ve erkek meslek okulları, hapishane atölyeleri, kasaba buğday pazarları, siyasi polislik, tahsildarlık ve taşra basını gibi birçok kurum ve uygulamanın günümüze ulaşmasında Midhat Paşa’nın katkıları ortaya konuluyor./Archive/2021/3/4/193732914-ic8.jpgGölgedeki Sırlar / Rana Erol / Bilgi Yay. / 420 s.Öldürdüğünü düşündüğü genç kızın hayalini kendine yakın arkadaş edinen Sirap, sırlarla dolu olduğunu keşfettiği yaşamına tutunmaya çabalar. Özlemle beklediği ilk bebeğinin doğumuna iki hafta kalmıştır. İnsanların karanlık yüzünü ısrarla görmezden gelen Sirap, sırlar açığa çıktıkça yumduğu gözlerini aralamak zorunda kalır. Gölgedeki Sırlar, 1800’lerin sonuna doğru Anadolu’da cinayetler, ihanetler, saldırılar arasında sıkışan cesur insanların sevgiye ve dostluğa tutkusunu, düşmanlaştırılmaya çalışılan farklı kültürlerden insanların güçlü bağlarını tarihsel olaylara dayandırarak aktarıyor./Archive/2021/3/4/193741849-ic9.jpgAyna ve Işık - Thomas Cromwell Üçlemesi 3 / Hilary Mantel / Çev.: Elif Nihan Akbaş / Alfa Yay. / 814 s.Mayıs 1536, İngiltere. Anne Boleyn kiralık bir Fransız cellat tarafından kafası kesilerek öldürülür. Ondan kalanlar anılara gömülürken, Thomas Cromwell zafer kazananlarla yemek masasına oturur. Putneyli bir demircinin oğlu kanlı baharı ardında bırakarak güç ve zenginlik tırmanışına devam eder. Efendisi 8. Henry ise üçüncü kraliçesi Jane Seymour’la kısa ama mutlu bir evlilik sürdürür. Hilary Mantel, Kurtlar Hanedanı ve Ölüleri Getirin’le başladığı; güç, sadakat, dostluk, din, sınıf konularının iç yüzünü ortaya koyduğu üçlemesini Ayna ve Işık’la sonlandırıyor./Archive/2021/3/4/193751302-ic10.jpgFransız Devrimi'nde Siyasal Düşünceler ve Mücadeleler (1789-1794) - 1. Cilt: Özgürlüğün İcadı / Mehmet Ali Ağaoğulları / Dipnot Yay. / 344 s.Ağaoğulları, üç ciltlik çalışmasının bu ilk kitabında; Fransız Devrim’inin öne çıkan, tartışılan halk-ulus egemenliği, insan hakları, düşünce özgürlüğü, kadınların durumu, kölecilik, dinsel yapı, cumhuriyet, savaş gibi temaları ve bu süre içinde yaşanan feodalizme son verilmesi, XVI. Louis’nin kaçışı ve yakalanması, krallığın düşüşü, Jakoben iktidarın yapılanması, bu iktidara karşı çeşitli muhalefet hareketlerinin biçimlenmesi, Devrimci Yönetim ile terörün uygulanması gibi olayları ve gelişmeleri, sınıfsal ilişkileri göz ardı etmeden inceliyor. Serinin diğer kitapları; Cumhuriyetin Sarsıntıları ile Jakobenlerin İktidarı isimlerini taşıyor./Archive/2021/3/4/193806818-ic11.jpgMurat Nehri Bulanık / Rasim Meral / The Roman / 112 s.Kitapta, mecburi hizmet için yolu Doğu’ya düşen bir hekimin hikâyesi, 1980’lerin ortasında Muş’un bir köyüne giden Doktor Rutkay’ın, kırıcı soğuğun ardına saklanmış kan davalarının ve cehaletin gölgesindeki yaşamı konu ediliyor. Kan davasıyla büyüyen toplumun ellerindeki kana inat yaşatmanın ne anlama geldiğini ortaya koyuyor. Rasim Meral, okulu bitirip iş yaşamına atılan Rutkay gibi, doktorların, hemşirelerin ve diğer sağlık çalışanlarının geçtiği zorlu yolları gerçekçi bir dille aktarıyor./Archive/2021/3/4/193815896-ic12.jpgBırakma Dersleri / Süreyya Aylin Antmen / Ve Yayınevi / 88 s.Şiiri felsefeyle ve farklı sanat disiplinleriyle ilişkisi içerisinde ele alan, şiir üzerine düşünüp yazarak da şiire yaklaşma çabasını sürdüren Süreyya Aylin Antmen, Bırakma Dersleri’nde kalıplaşmış anlamları şiir dilinin imkânları ile sorguluyor. Anlatılamaz olana da eşit mesafeden yaklaşarak, bağıntılar, yıkım ve bir başka kendilik gibi düşünsel duraklar üzerinden ‘bedenin düşüncesi’ne ve zihnin yaşamına odaklanıyor./Archive/2021/3/4/193904599-ic13.jpgRönesans’tan Romantizme Gizli Tarih ve Tarihsel Bilinç / Peter Burke / Çev: Çağla Çakın / Islık Yay. / 328 s.İncelemesinde “gizli tarih” kavramının köklerinin 17’inci yüzyılda bulunabileceğini imleyen kültür tarihçisi Peter Burke, kavram hakkında ayrıntılı ve eğlenceli bilgiler sunuyor. On üç özgün makaleden oluşan incelemesi; historiyografi, Rönesans ve entelektüel tarihe dokunan, bilinçle bir araya getirilmiş bir toplam. Günümüzde bilerek görmezden gelinen kimi tarih yazıcılığı metotları, Rönesans’ı görünür kılan sosyoloji, antropoloji ve coğrafya, yazılı ve sözlü kültürle iç içe sözlü şiir geleneği, yeni metin okuma yöntemleri ve entelektüel tarih yapıtta bulabileceğiniz başlıklardan bazıları. Cumhuriyet Kitap Eki




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter