Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Thursday, 06.19.2025, 11:35 AM (GMT)

News - Haberler

Agatha'nın iddiası; Poirot!

Agatha'nın iddiası; Poirot! Agatha Christie’nin Ölüm Sessiz Geldi isimli ilk romanı tam 100 yıl önce yayımlandı. Hercule Poirot’nun yaşamımıza girişinin 100’üncü yılına özel olarak Altın Kitaplar tarafından basılan ciltli-şömizli ve kutulu Hercule Poirot Seçkisi Seti; Acı Kahve, Nil’de Ölüm, Cinayet Alfabesi ile yazarın en beğendiği kitapları arasında gösterdiği Ölüm Sessiz Geldi, Doğu Ekspresinde Cinayet ve “değişmeyen favorim” olarak belirttiği Roger Ackroyd Cinayeti romanlarından oluşuyor. /Archive/2021/3/7/214534636-ic3-.jpg “Lucrezia Borgia dışında en çok insan öldüren kadın benim, ama daktilomla.”Agatha ChristieİDDİA ÜZERİNE YAZDIBeş yaşında kendi kendine okumayı öğrenen ve evde eğitim gören Agatha Christie, Hercule Poirot’yu okuyucuyla tanıştırdığı ilk romanı Ölüm Sessiz Geldi’yi kız kardeşinin “Bahse girerim sen iyi bir dedektif öyküsü yazamazsın” diye meydan okuması üzerine yazmıştı. Yarım yüzyılı aşan yazarlık kariyerine 78 dedektif romanı, 100 kısa öykü, 19 tiyatro eseri sığdıran Agatha Christie, Mary Westmacott mahlasıyla da 6 psikolojik roman yazdı.Tiyatro tarihinin en uzun süre oynanan oyunu olarak tarihe geçen Fare Kapanı (25 Kasım 1952’den bugüne) ile satışı milyonlarla ifade edilen ve geçtiğimiz günlerde Altın Kitaplar tarafından On Kişiydiler ismiyle yeniden basılan On Küçük Zenci romanı da bunların arasındadır.POIROT’NUN KÜÇÜK, GRİ HÜCRELERİ!Agatha Christie dışında hiçbir polisiye yazarı Hercule Poirot ve Miss Marple gibi iki dünyaca ünlü dedektif yaratmayı başaramamıştır. Poirot’nun “küçük gri hücreleri” tam 33 roman ve 54 öyküde suçluların yakasına yapışır.Poirot adını mitolojin en güçlü kahramanlarından Herkül’den almasına rağmen yumurta kafalı, ufak tefek ve çelimsiz biridir. Her zaman cilalı duran küçük bağcıksız rugan papuçları, yeleği, geriye taranmış saçları, bakımlı, vaxlanmış, gür kıvrımlı bıyığı, bastonu ve elbette fötr şapkası ve özenli giyimiyle dikkat çeker. Sistemli bir hayat tarzını benimsemiştir. Konu kendi işi ise kesinlikle alçak gönüllü değildir.Hercule Poirot en karmaşık, en içinden çıkılmaz cinayetleri gözleme dayanan mantıksal analiz yoluyla (küçük gri hücreler!) çözer. Okuyucuya sanki “Bu kişilerin arasından kötü olanı seçeceğim. Bakalım siz bu kara koyunu fark edebilecek misiniz?” der./Archive/2021/3/7/214614949-ic4.jpgKİBİRLİ, KAÇIK, EGZANTRİK!Poirot’nun amacı, bulmacanın tüm parçalarının yerine oturması, ürettiği kuramın, olayla ilgili bütün soruları cevaplandırmasıdır. Bütün sorulara, olgular tarafından da desteklenen cevaplar verildiği an, olay çözülmüş, diğer bir deyişle katil yakalanmış olacaktır.Bu sorular resmi polisin asla aklına gelmeyecek nitelikte sorulardır. Hatta resmi polis Poirot’yu böyle tuhaf sorular peşinde koştuğu için aşağılar bile. Ondan, “çılgın”, “kaçık”, “deli,” “egzantrik” diye söz eder.Poirot herkesi dinler, dinlerken inceler ve düşünerek sonuca varmaya çalışır. Sonuçta herkesi toplayıp o meşhur “Hepinizi buraya neden çağırdım merak ediyorsunuzdur” cümlesini söyler ve kendisiyle gurur duyan kibirli tavrıyla cinayeti nasıl çözdüğü açıklar.TOPLUMSAL YAPI VE SINIF FARKLILIKLARIPoirot emekli bir dedektiftir ve genellikle görevlendirilmez, kendisini olayların ortasında bulur. Tatile çıktığında, seyahat ederken, “rahatsız edilmek istemediğinde” cinayet gelip onu bulur ve cinayeti çözümlemeye sürükler.Poirot romanlarında dönem Avrupa’sının toplumsal yapısı ve sınıf farklılıkları hakkında bilgi edinmek de mümkündür. Olaylar genellikle belirli bir bölgede yaşayan soylular ya da zengin kişilerin çevresinde geçer. Sonra imrenilen bu soylu, sosyetik kesimin arasında çok kötü bir ilişkiler ve suçlar yumağı olduğunu anlarız. Suçlulardaki hastalıklı ve kibirli ruh halini yılların deneyimiyle çok iyi bilir. Onlara kimin daha zeki olduğunu göstermek Poirot için adeta bir düellodur. /Archive/2021/3/7/214646323-kapak-.jpgAGATHA CHRISTIE: ‘POIROT, ÇEKİLMEZ BİRİ!’Agatha Christie, Poirot’yu 1930’da ‘çekilmez biri’ olarak tanımlar, 1960’taysa ondan “nefret uyandıran, gösteriş düşkünü, can sıkıcı ve ben merkezci” olarak bahseder. Hatta Bayan Oliver’a, ünlü dedektifi Sven Hjerson için, “Tabii o aptalın biri. Ama okuyucular adamdan hoşlanıyorlar.” dedirterek belki de Poirot hakkındaki düşüncelerini tüm çıplaklığıyla ortaya koyar.Ancak okuyucu, Poirot’yu sevmektedir. Bu nedenle Christie, Poirot’dan sıkılıp, öldürmek istese de bunu yapmaz ve Poirot romanları yazmaya devam eder. Bu arada yaşamı boyunca da Poirot’nun herhangi bir resminin kitap kapaklarında olmasına izin vermemiştir. Ayrıca Agatha Christie esinlendiği Hercule Poirot’yu iki kere “gördüğünü” iddia etmiştir: Bir tanesi Savoy’da öğle yemeği yerken ve diğeri de Kanarya Adaları’nda deniz yolculuğunda.Hercule Poirot’nun bu kadar ünlü olmasını sağlayan biraz da filmler ve dizilerdir. Özellikle 70 bölümlük “Agatha Christie - Poirot” dizisi 1989’dan 2013’e kadar tam 24 yıl devam etmiş, Hercule Poirot’yu büyük kitlelerle tanıştırmıştır. Poirot’yu canlandıran Albert Finney, Peter Ustinov, Ian Holm, Tony Randall, David Suchet, Alfred Molina, Kenneth Branagh gibi ünlü oyuncular da bu karakterin daha çok sevilmesini sağlamışlardır.ÖLÜM İLANI YAYINLANAN İLK ROMAN KAHRAMANIHercule Poirot, 1976 yılında ölür. Tiyatrocuların, tiyatro sahnesinde ölmek istemeleri gibi, Poirot da en fazla istediği yerde, bir cinayet soruşturmasının sonunda hayata gözlerini kapar. Öldüğü romanın adı Perde’dir. Bu macerada Poirot yine Yüzbaşı Hastings’le beraberdir ve yine, yıllar sonra, ilk romanı yazıldığı yerde, Styles konağındadır.Ölümünün ardından The New York Times’ta tam sayfa ölüm ilanı yayımlanmış ve böylece ölüm ilanı yayımlanan ilk hayali karakter olmuştur. İngiliz Daily Telegraph gazetesinde de ölümün gerçek nedeninin arkadaşı ve ilham kaynağı Agatha Christie tarafından açıklanacağı bildirilmiştir.Agatha Christie’nin adını yaşatmak ve onu yeni nesillerle tanıştırmak isteyen ailesinin onayı, Agatha Christie Vakfı ve bizzat vakfın başkanı, Christie’nin torunu Matthew Prichard’ın da teşvikiyle 39 yıl önce üzerine ‘perde inen’ Hercule Poirot, kendisi de “Obsesif bir Agatha Christie hayranı” olan, ünlü ve ödüllü polisiye romanlar yazarı Sophie Hannah’nın kalemiyle yeniden hayata döndürülmüştür. Çiğdem Öztekin

Doğudan Batıyaöncükadın hareketleri

Doğudan Batıya öncü kadın hareketleri “Eşitsiz Kız Kardeşlik”, Aslı Davaz imzalı, dünya savaşlarını ve imparatorluklardan ulus devletlere geçişi yaşamış bir kuşağın izini öncü kadınlar ve kadın hareketlerinin lokomotifliğinde süren geniş bir inceleme. Çalışma kadınların sadece toplum içindeki eşitsizliği değil, Doğulu ve Batılı kadınlar arasındaki “eşitsiz” kız kardeşliği de gözler önüne seriyor. /Archive/2021/3/7/212715007-ic2.jpgEŞİTSİZ!Eşitsiz Kız Kardeşlik’te, kadın hareketi uluslararası ve ulusal alanlarda siyasal ve ekonomik boyutlarıyla inceleniyor. Yapıtta kadın hareketleri, anavatanı olması dolayısıyla Batı merkezli ele alınmakla birlikte Türkiye ve Ortadoğu’daki hareketler ve etkileşimler de özel başlıklar altında veriliyor.Otuz yılı aşkın bir süredir kadın konulu belgelerin sağlanması, korunması ve okuyucuya ulaştırılması konusunda önemli çalışmalar yürüten Aslı Davaz’ın hazırladığı incelemede; uluslararası kadın hareketinin geçmişi, örgütlenme adına yürütülen zorlu mücadele öncelikle on sekizinci yüzyılın sonlarında başlayıp yirminci yüzyılın ilk yarısına kadar süren seçme-seçilme hakkı temelinde sunuluyor.İnceleme beş bölümden oluşuyor: “Uluslararası Feminist Hareket ve Türk Kadın Birliği (TKB)”, “Cumhuriyet’in İlk Feministleri ve Uluslararası Feminist Hareketin Öncüleri”, “Dünya Kadınlarının Müslüman Bir Ülkede Yaptığı İlk Kongre ve Fesih Sonrası TKB’nin Uluslararası İlişkileri”, “İkinci Dünya Savaşı Sonrası Uluslararası Birlik ve İkinci Dönem TKB” ve savaş sonrası ortaya çıkan yeni dünya düzenine göre Uluslararası Kadın Hareketi ile TKB hattını ele alan “Bir Dönemin Sonu.”/Archive/2021/3/7/212840912-ic7.jpgHAPSİ VE ŞİDDETİ GÖZE ALDILARÇalışmada yaklaşık 150 yıllık bir sürece tarihlenen kadın hareketinin uluslararası gelişimi, ulusal alana özgün kültürel ve konjonktürel sirayetiyle de ortaya konuluyor.Dalga dalga yayılan kitlesel süfrajist hareket, direnişçi, öncü kadınlar; düzenlenen eylem, kongre ve konferanslar; kurulan örgüt ve birlikler eşliğinde geniş kapsamlı sunuluyor.Seçme-seçilme hakkı mücadelesinde benimsenecek yöntem konusunda özellikle süfrajist oluşumda yaşanan bölünme, incelemenin rotasında önemli bir kavşak.Kadınların bir bölümünün daha radikal bir yöntem benimsemesinin süfrajist hareketi nasıl ikiye böldüğünü vurguluyor Aslı Davaz./Archive/2021/3/7/213250816-ic9-.jpgDÜNYANIN TÜM SÜFRAJETLERİ (*), BİRLEŞİN!Bu arada süfrajet’in tanımını anımsatırsak; süfrajet; yasalara gerektiğinde agresifçe karşı gelen, tutuklanmayı, hapse atılmayı, açlık grevi yapmayı göze alan direnişçi kadınlara zamanla verilen ad.Christabel Pankhurst ile birlikte Kadınların Toplumsal ve Siyasal Birliği’nin kurucusu olan ünlü feminist Emmeline Pankhurst’ün (1858-1928); 1914 yılında, yirmi bin süfrajetin katıldığı bir protesto eyleminde yaka paça tutuklanması buna önemli bir örnek.Aynı şekilde seçme ve seçilme hakkı çerçevesinde 4 Haziran 1913’te kendisini taleplerine yanıt vermeyen Kral V. George’un atının altına atan ve tutuklanan İngiliz süfrajet Emily Wilding Davison da öyle.Parlamento binasına Kral’ı uyaran bir yazı yazdığı için 1909 yılında hapse atılan dönemin ünlü heykeltraşı Marion Wallace Dunlop ise kadın mücadelesinde ilk açlık grevini başlatan isim olarak anılıyor.Yine ABD’de Alice Paul’ün düzenlediği militan eylemlerden, Beyaz Saray önünde yaptığı oturma eyleminin yanı sıra Birinci Dünya Savaşı öncesinde Kadınların Toplumsal ve Siyasal Birliği bünyesinde iki bin militanın radikal eylem yapmaya hazır bulunması da öyle.Uluslararası feminizm, kölelik karşıtlığı, barış ve sosyalizm uğruna mücadele veren uluslararası yapıların bünyesinde filizlendi. Bu hareketler evrenselliği içselleştirmiş, “Vatanımız dünyadır, bütün insanlar kardeşimizdir” şiarını benimsemişti./Archive/2021/3/7/212951724-ic4.jpgKİTAP VE MAKALELERİYLE DE SAVAŞTILAR!Militan mücadele yürüten kadınlar dışında, yazdıkları kitap ve makalelerle hareketin düşünsel zeminini geliştiren pek çok kadın da mücadelenin önemli birer halkasıydı.İlk kertede şu isimler sayılabilir:1- Uluslararası kadın hareketinin ilk dönemini başlatan Kölelik Karşıtı Dünya Konvansiyonu’nu 1840 yılında, Londra’da toplayan ABD’li Lucretia Mott ve Elizabeth Cady Stanton. Mott ve Stanton’un sekiz yıl sonra New York Seneca Falls’ta, Amerikalı feminist kadınların ve ilerici erkeklerin bir araya geldiği ulusal bir toplantı düzenlediklerini ve toplantının sonunda Kadın Hakları Bildirgesinin kaleme alındığını da belirtelim.2- Kölelik karşıtı radikal fikirleriyle bilinen İngiliz radikal feminist Anne Knight.3- Kadınların siyasal eşitliğini talep ettiği için hapis yatan Fransız feministler Jeanne Deroin, Pauline Roland.4- Almanya’da haftalık feminist dergi Frau Zeiting’i çıkaran ve “Özgün olmak hiçbir şeydir; oysa özgürleşmek cennettir!” sözü sloganlaşan Louise Otto Peters.5- “Kadınların Oy Hakkı” makalesinin yazarı Harriet Taylor Mill.6- “Herta” adlı romanıyla tanınan İsveçli roman yazarı, feminist aktivist Fredrika Bremer.7- Yugoslavya’yı temsil eden Sırp, Hırvat, Sloven kadın hareketlerinin önemli isimlerinden, ulusal olduğu kadar uluslararası çalışmalarıyla da tanınan Alojzija Stebi./Archive/2021/3/7/212633413-kapak-.jpg8- Romanyalı feminist, süfrajist, Romanyalı Kadınlar Ulusal Ortodoks Derneği kurucusu, Balkan ülkeleri Kadınların Küçük Antantı yöneticilerinden Alexandrina Cantacuzino.9- La Française gazetesi yazı işleri müdürü, süfrajist, politikacı, Radikal Sosyalist Kadınlar Ulusal Konseyi onursal başkanı, 1935 İstanbul Kongresi delegesi, Cècile Brunschvicg.Bu arada 20. yüzyılın başında, çeşitli ülkelerde kadın hareketinin ürettiği belgelerin korumaya alındığı, başta Marguerite Durand, Marie-Louise Bouglè, Maira Vèrone, Hèlene Brion, Gabrielle Duchêne, Mauo Wood Park, Mary Beard, Carrie Chapman Catt olmak üzere, önemli aktivistlerin öncülüğünde kurulan arşiv merkezlerini de örnekliyor Davaz.Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş dönemini yaşamış Halide Edip, Fatma Aliye, Şair Nigar, Emine Semiye’nin evraklarının birbirinden çok farklı yolculuklar yaptığının vurgulandığı çalışmada özellikle Halide Edip’in arşivlerinin dünyanın dört bir yanına dağıldığı belirtiliyor. Necile Tevfik Arşivi ise çalışma da sık sık başvurulan arşivlerden biri olarak dikkat çekiyor./Archive/2021/3/7/213059427-ic6.jpgDOĞU VE BATI FEMİNİSTLERİNİN FARKI19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılın başlarına kadar olan süreçte dünyanın dört bir tarafında gelişen kadın hareketlerinin hemen hepsi, uluslararası harekete dahil oldu.Her ülkenin kendi özgün koşullarına göre şekillenen bu hareketler birçok alanda birbirine benzese de kurulan örgütler, amaçları ve mücadele yöntemleri bakımından farklılıklar taşıyordu.En önemli ortak noktaları ise eşitlik ve özgürlük mücadelesiydi. Batı’daki dernekler ilk yıllarda hayırseverlik, kadın eğitimi konularında çalışmalar yürütmüş ve kısa süre sonrasında da tam eşitlik taleplerini içeren bir mücadele başlatmışlardı.Aynı dönemde Osmanlı İmparatorluğu’nda çok sayıda kadın derneği kurulduğunu da yazan Aslı Davaz, bu derneklerin Batı’daki kadın hareketlerinden en önemli farkının, siyasal haklar elde edilmesini öncelikli amaç edinmemesi olduğunu vurguluyor.Ve Batı’daki gibi kitlesel sokak eylemleri ve toplantılar yaptıklarının söylenemeyeceğini de ifade ediyor./Archive/2021/3/7/213130145-ic8.jpgOSMANLI’DAN CUMHURİYET’E MİRAS!Aslı Davaz’ın kitabı hazırlarken yanıt aradığı noktalardan biri de bu; yani uluslararası ilişkiler alanında Osmanlı kadın hareketinin, Cumhuriyet kadınlarına enternasyonalist kızkardeşlik temelinde bir miras bırakıp bırakmadığı.Yazarın vargısı; eski ve yeni her iki devletin benimsediği, örgütlenme modellerinin gelişmesine engel olan, sivil örgütlenme politikası nedeniyle söz konusu mirasın “kayda değer olmadığı” yönünde.İncelemede ayrıntılarıyla ortaya konulduğu gibi Osmanlı aktivistlerinin çalışmaları, yazıları, yayınları, örgütlendikleri derneklerin sayısı ile erken Cumhuriyet dönemi feministlerinin çalışmaları karşılaştırıldığında, Cumhuriyet dönemi feministleri de bu nedenle parlak bir tablo çizemiyor.Bu noktada Batının süfrajist, eşitlikçi ve özgürlükçü örgütlerine en yaklaşabilen iki örgüt söz konusu: Osmanlı feministlerinden Ulviye Mevlan Civelek ve arkadaşlarının 28 Mayıs 1913’te kurduğu Osmanlı Müdâfaa-i Hukuk-i Nisvân Cemiyeti ile Cumhuriyet’in ilk feministlerinden Nezihe Muhiddin ve arkadaşlarının 15 Haziran 1923’te kurduğu Kadınlar Halk Fırkası.İncelemede on dokuzuncu yüzyılın sonunda doğan Cumhuriyet’in ilk feministleri ise şu isimlerle anılıyor:Halide Edip, Âfet İnan, Lâtife Bekir, Lâmia Refik, Seniha Rauf, Necile Tevfik, Efzayiş Suat, Nermin Muvaffak, Dr. Pakize İzzet, Mihri Hüseyin Pektaş, Safiye Hüseyin Elbi, Leman Fuat, Faika Nahit, Nebahat Hamit, Piraye Tor, Saadet Refet, Ayşe Remzi, Madiha Fethi, Aliye Halit, Aliye Esad, Arayiş Hüseyin, Hasene Ilgaz, Belkıs Halim, Seniye Cenani, Zekâvet Zati, Emine Saffet./Archive/2021/3/7/213156676-ic10-.jpgORTADOĞU İLE OSMANLI KADIN HAREKETİNİN GELİŞİM ÇİZGİSİ AYNIİncelemenin önemli vargılarından biri de Ortadoğu’nun erken dönem hak arama mücadelesi ile Osmanlı kadın hareketinin eğitim hakkı, peçeye karşı mücadele ve din alanında reform yapılması noktalarında aynı gelişim çizgisi izlemiş olması.Ortadoğu’da, Osmanlı topraklarına dahil olan ülkelerde, milliyetçilik ile feminizm arasında kalan bir kadın hareketi oluşmaya başlamıştı ve bunun niteliğini anlamakta, Huda Shaarawi öncülüğünde kurulan Mısır Faminist Birliği’nin yayın organı L’Egyptienne dergisi son derece yararlı olmuştu./Archive/2021/3/7/213444221-ic7.jpgİncelemede bu noktada ilginç bir gerçekle de karşılaşıyoruz:Osmanlı kadın hareketi ve Cumhuriyet’in ilk feministleri Ortadoğu’da gelişen güçlü kadın hareketlerine uzak kalmışlardı; seslerini hem Ortadoğu’da duyurabilmek hem de uluslararası kadın hareketiyle bağ kurmak üzere 1930’da Şam Kongresi’ni ve 1932’de Tahran Kongresi’ni düzenlemelerine; yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni ve TKB’yi model almalarına rağmen TKB tek bir tebrik mesajı göndermekle yetinmişti.Bunun sebeplerini ve uluslararası alandaki ayrılıklar temelinde de irdeliyor Davaz.Direniş ve mücadeleleri ayrı başlıklar altında anılan Ortadoğu’nun aktivist kadınlarının başlıca isimlerini vererek sonlandıralım yazıyı:* Suriyeli feminist, yazar, şair, gazeteci Mary Ajamy.* Şam Kadınlarının Uyanışı Derneği kurucularından, bağımsız-laik Suriye için ve peçeye karşı mücadele veren Nâzik el-Âbid.* Saiza Nabarawi’yle birlikte Mısır Feminist Birliği’nin dünyaca tanınan kurucularından Huda Shaarawi.* Yine eşitlik-özgürlük yanlısı İran kadın hareketinin önemli temsilcilerinden İran Yurtsever Kadınlar Birliği’nin kurucularından Mohtaram Eskandari, Nur Alboda Mageneh, Mastûre Afşar.* Zeban-è Zenan gazetesinin kurucusu, 1932 Tahran Kongresi’nin hazırlayıcılarından Sedigeh Dowlatabadi.Eşitsiz Kız Kardeşlik/ Aslı Davaz/ Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları/ 944 s.(*) On dokuzuncu yüzyılın ikinci yarısında İngiltere de doğan, seçme ve seçilme hakkını elde etmek için savaşım veren, çoğunluğunu eğitimli, şehirli Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki

Bilge ejderhanınöğretileri!

Bilge ejderhanın öğretileri! Günümüzün efsane yazarlarından Le Guin’in söyleşileri, yazmak üzerine düşünen, yazar ve adayları için olduğu kadar Le Guin’i bilinmeyen yönleri ve değerleriyle tanımak isteyenler için de zihin açıcı. /Archive/2021/3/7/210129007-kapakic3.jpg‘YAZMAK ÜZERİNE’Roland Barthes, söyleşi türündeki yaygın tutumları eleştirirken şöyle der; “Söyleşi pratiği metnini, kitabını yazmış yazarın hâlâ söyleyecek bir şeyi olduğunu varsayar: Ne söyleyecek? ‘Unuttuklarını’ mı? ‘Atıklarını’ mı? Tabi eğer (ki çoğu zaman durum budur) yazardan söylediğini yeniden söylemesi ya da daha beteri ‘yoğun’ biçimde yazdığını ‘açık seçik’ biçimde söylemesi istenmezse…”Barthes’ın sözünü ettiği, yazara kitaplarının konusunu sormak yerine incelikle düşünülüp, kurgulanmış ve yazarın yazıya dökmediği sözün arayışında olmak gerekliliğidir.Geçtiğimiz günlerde Metis Yayınlarından çıkan Ursula K. Le Guin’in Yazmak Üzerine Sohbetler de benzer kaygılarıyla başlar. “SÖYLEŞİ YAPAN kişiler içinde en çok korktuklarım, yayınevinin hakla ilişkiler yetkililerinin kitabınız hakkında söylediklerini - ve metinden cımbızlanmış bazı kullanışlı alıntıları - okumuş olanlardır. Bunlardan birini yüksek sesle okuyup samimi bir şekilde şöyle derler: “Burada söylediklerinizi biraz açar mısınız?”Oysa yazar hakkında bilgi sahibi olmak ve o bilgiler ışığında yönlendirilen bir sohbet gerek söyleşinin tarafları gerekse okur tarafından son derece tatmin edicidir. David Naimon’un bu yönüyle Le Guin’in metinleriyle kişisel bir bağ kurduğu ve dersini oldukça iyi çalıştığı söylenebilir./Archive/2021/3/7/210226710-ic4.jpgZİHİN AÇICIKurmaca, şiir ve kurmaca dışı olarak üç bölümden oluşan kitap yazmak üzerine düşünen, yazar ve adayları için olduğu kadar Le Guin’i daha önce bilinmeyen yönleri ve değerleriyle tanımak isteyenler için de zihin açıcı.Esin İleri ve Selahattin Özpalabıyıklar’ın “İki Zihinde Bin Dalga yahut Dalgada İki Zihin: Bir Diyalog” adlı söyleşilerinde Esin İleri Le Guin ile ilgili şöyle der: “Okurken hikâyelerin üzerinde iki adım yükselip bambaşka şeyleri düşünürken buluyorum kendimi.”Sanırım Le Guin’in bende uyandırdığı duyguya en yakın sözler bunlar. O, savunduğu ya da eleştirdiği düşünce ile zihinde yeni dalgalar oluştururken siz o yeni fikrin varlığıyla bambaşka karşılaşmalara, yenidünyalara evriliyorsunuz. Kitabın kurmaca bölümü, yazmak eylemi üzerine tartışmalı birçok konuyu masaya yatırıyor. Edebiyatta taklit ve sınırları konusu da bunlardan biri.Genellikle olumsuz çağrışımlar uyandıran taklit, Le Guin’e göre yazarın kendi sesini bulmasına yardımcı olacak bir yöntem. “Sanatta taklit, onu icra eden kişi tarafından bir öğrenme aracı olarak görülmeli; aksi halde intihal olur. Sadece öğrenmek için taklit edersin, ortaya çıkan şeyi de yayımlamazsın. Veya yayımlarsan da şöyle dersin: ‘Bu bir Hemingvay taklidi.’… İnsanın iyi şeyler okuyup onlar gibi yazmaya çalışarak öğrenmesi lazım. Bir piyanist hiç başka bir piyanisti dinlememiş olsa, ne yapacağını nasıl bilebilir.”Le Guin’in savunduğu taklit, yaratıcılığın önceden belirlenmiş modeller ve sınırlar içinde kendine yeni bir yol inşasına dayanır. “Konuya daha geniş açıdan yaklaşan Gerard Genette, bir metinden yola çıkılarak yazılan her metne verilecek isim taklit olsa da bu yeni metnin ‘basit bir röprodüksiyon değil, yeni bir ürün’ olduğunu söyler. Çünkü plastik sanatlarda aynen bir kopyanın anlamı varsa da müzikte ve edebiyatta doğrudan taklit anlamsızdır.” diyerek Klasik Fransız edebiyatında Boileau’nun Latin-Yunan klasiklerinin taklidini savunmasını ve La Fontaine’in Ezop’un fabllerini yeniden yazmasını örnek gösterir./Archive/2021/3/7/210237350-ic2.jpgCİNSİYETÇİ EDEBİYAT KANONLARILe Guin’in hem kurmaca hem de kurmacadışı bölümlerinde söz ettiği bir başka önemli konu “edebiyat kanonlarının cinsiyetçi tutumları”.Turgay Anar, “Türk Edebiyatında Edebiyat Kanonu” adlı makalesinde, kanonun gelenekler ve din ile olan yakın ilişkisine değinir. Kavramın Batıdaki karşılığı sıkı ve korunaklı bir yapı ile güçlendirilmiş, çizilen sınırların dışında kalan kişi ya da eserleri saf dışı bırakmak üzerine kuruludur. “Kanon olmuş eserler tıpkı kutsal kitaplar gibi dokunulmazdır, üzerlerinden eseri ve yazarı yıpratıcı olumsuz tartışmalar asla açılamaz. Onların gösterdiği her şey, kesin ve değiştirilemez bir nitelikte ‘kanun’ olur… Ölçüye uymayan kanona giremez. Bu kesin ve net bir yargıdır.”Edebiyat kanonlarına dâhil olmak, getirilerinin yanında birçok kural ve zorunluluğu da beraberinde taşır. Her ne kadar ülkemizde Batıdaki anlamıyla bir edebiyat kanonundan söz etmesek de Deniz Cenk Demir, Şukufe Nihal’in Cumhuriyet Kanonunda yer bulamamasını kadın oluşuna ve cemiyet içi kadın tacizlerini ifşa edişine bağlayarak bizdeki edebiyat kanonlarının yaklaşımlarına değinir.Le Guin edebiyatta dayatılan istisnai kılınma ve kırılgan kadın imajlarını eleştirdiği “Yok Olan Büyükanneler”de erkek hükümranlığı ve sistem sorunları ile çıkar karşımıza./Archive/2021/3/7/210139991-ic1.jpgWOOLF İLE JOYCEYazarın Virginia Woolf ve James Joyce’u edebi kişilikleri ve eserleri üzerinden karşılaştırdığı bölüm ise benim için yazının en can alıcı bölümü. “Sessizlik, sürgün ve kurnazlığı seçen Joyce korunaklı bir hayat sürmüş, kendi yazıları ve kariyeri dışında hiçbir sorumluluk almamıştı. Woolf ise kendi ülkesinde düşünsel, cinsel ve siyasi açıdan sıradışı bir çevrede dolu dolu yaşamıştı... Burada kırılgan olan Joyce, çetin ceviz olan Woolf’tur; kült nesnesi ve talihin jesti olan figür Joyce, birçok yazarı etkilemeye devam eden ve yirminci yüzyıl romanında merkezi bir yere sahip figür ise Woolf’tur.”Erkek yazar sert, ustalıklı ve etkileyici sıfatlarıyla donatılırken anaakım yazarlar arasına girebilen bir kadın yazar ancak istisnai kabul edilir. Kadın yazarların, “istisnai kılınma” silahıyla değersizleştirdiklerini savunan yazar, istisnai kılınmanın altında bir dışlama taktiği olduğunu savunur.Le Guin’e göre bir kadın yazar herhangi bir erkek yazar karşısında rekabet edemeyecek kadar zarif, dokunaklı ve kırılgan kılınarak değersizleştirilir.Yazmak Üzerine Sohbetler, zihne yeni soru işaretleri eken, bildiğini sorgulatan bir söyleşi. Le Guin’in parlak zekâsı, yazarlığının başından sonuna takındığı sorumlu tavır ve edebiyatından ödün vermeyen, popülere yaslanmayan kişiliği yine ve yeniden hayranlık uyandırıyor. Amerikalılara ejderhaları sevmeyi öğreten yazar, bilgeliği ile yeni şeyler fısıldıyor.Yazmak Üzerine Sohbetler / Ursula Le Guin / Söyleşi: David Naimon / Çeviren: Özde Duygu Gürkan / Metis Yayıncılık / 128 s. / 2020. Sacide Alkar Doster

Meghan, Harry ve Birleşik Krallık: Yanlışgiden ne oldu?

Meghan, Harry ve Birleşik Krallık: Yanlış giden ne oldu? Oprah Winfrey’e verdikleri söyleşide Sussex Dükü ve Düşesi, basın ve Buckingham Sarayı ile ilişkileri konusunda neler hissettiklerini anlattı. Peki bu noktaya nasıl gelindi? NEIL HALL/EPAThe Duke and Duchess of Sussex have had a fraught relationship with the tabloid pressSussex Dükü Harry ve Düşesi Megan, Oprah Winfrey'e verdikleri özel söyleşide Kraliyet Ailesi'nden ayrılma gerekçelerini anlattı. Bir zamanlar modern monarşinin sembolü olarak görülen Buckingham Sarayı, Kraliyet Ailesi'ni bırakarak ABD'ye taşınma kararı karşısında şok olmuştu. Peki işler nasıl bu noktaya geldi?'Peri masalı' gibi bir aşk hikayesiDan Kitwood/Getty ImagesÇift 18 ayda nişanlandı2016 sonlarında Prens Harry'nin Amerikalı aktör Meghan Markle ile birlikte olduğuna dair söylentiler çıktı. Meghan, Suits adlı TV dizisindeki rolüyle tanınıyordu. Ortak bir arkadaşları tarafından tanıştırılan çift, 18 ay içinde nişanlandı.Medya çiftin aşk hikayesine büyük bir ilgi gösterdi. Kraliyet Ailesi'nin değişimini sağlayan bir çift olarak aktarıldılar: Meghan Markle göz alıcıydı ve farklı ırklardan bir çift olarak gençlerin ilgisini çekiyorlardı.ReutersDüğünleri ABD ve Birleşik Krallık'ta milyonlarca kişi tarafından izlendiNişanlanacaklarını duyurduklarında basın Prens Harry'nin Meghan'a nasıl aşık olduğunu ve "o kişi" olduğunu anladığını yazıyordu. Mayıs 2018'de evlendiklerinde sokakta binlerce kişi onları görmek için sıraya girdi, ülke genelinde 13 milyon kişi düğünü televizyondan canlı izledi.Bir süreliğine Britanya basını ve kamuoyu çifti seviyor gibi gözüküyordu.Robert Alexander/Getty ImagesHarry ve Meghan gazetelerin manşetlerindeydiYanlış giden neydi?Öncelikle Meghan medya tarafından "ilgi odağı olan genç ve güzel kadın" olarak işlendi, bulvar gazeteleri onun gibi gözükmek için neler yapmak gerektiğine dair tavsiyeler yayınladı.Kraliyet hakkında haberler yayınlayan internet sitesi Crown Chronicles'ın editörü ve halkla ilişkiler yöneticisi Victoria Howard, "Kulağa ne kadar klişe gelirse gelsin, pek çok kişi bunu yeni bir dönemin başlangıcı olarak görüyordu: Kraliyet Ailesi daha kucaklayıcı olacak diye düşünüyorlardı. Yalnızca farklı bir ırktan olduğu için değil, aynı zamanda Amerikalı ve boşanmış bir kadın olduğu için de" diyor ve ekliyor:"Herkes 'Açık sözlü ve feminist bir kadın, bu çok iyi bir şey' diyordu. Çift olarak çok popülerlerdi, umudu simgeliyorlardı."Chris Jackson/Getty ImagesPrens Harry basına sert bir uyarıda bulunduFakat düğünlerinden önce bile Meghan'ın bulvar gazeteleri tarafından hedef alınmaya başlandığının işaretleri vardı. Prens Harry 2016 sonunda ilişkiyi teyit ettiğinde, medyanın bir kısmını sevgilisine "bir dizi taciz ve suistimal" yöneltmekle suçladı.Açıklamasında "Bunların bir kısmı çok aleniydi: Ulusal bir gazetenin ilk sayfasındaki iftira, yorum yazılarında gizlice işlenen ırk meselesi, internet sitelerindeki yorumlar ile sosyal medya trollerinin açık cinsiyetçilikleri ve ırkçılıkları..." ifadeleri yer aldı.Editör Howard bulvar gazetelerinin bu tür yayın yapmasının sıra dışı bir durum olmadığını ve Kraliyet Ailesi'ne katılan kadınların yoğun medya ilgisi altında kalmasının zor bir durum olabileceğini söylüyor.Kate Middleton ve Prens William'ın 2007'deki ayrılığında bunun da etkisi olduğu düşünülüyordu.Howard "Bulvar gazeteleri ve Kraliyet Ailesi'ndeki kadınlar arasındaki ilişki çok inişli ve çıkışlıdır" diyor ve ekliyor:"Aileye katıldıklarında basın çok pozitiftir. 'Hangi tür dondurma seviyor' gibi zararsız hikayeler işlerler."Fakat bir yıl sonra bulvar gazeteleri bu tür haberlerin artık sıkıcı olmaya başladığını fark eder ve eski arkadaşlarıyla, iş arkadaşlarıyla konuşarak dedikodu bulmaya çalışırlar. O noktadan sonra daha kötü niyetli haberler yayınlanmaya başlar."Prens Harry'nin açıklaması, Meghan'a bu tür saldırılara kayıtsız kalmayacağını gösteriyordu.Kraliyet hayatını bırakmalarına dair açıklamasında da bunun, Birleşik Krallık'taki basının yarattığı "zehirli" ortamdan korunmak için olduğu yer alıyordu.Yahoo'nun haber sitesi için Kraliyet gezilerini takip eden gazeteci Jessica Morgan, "Harry basının annesine nasıl davrandığını görmüştü ve eşinin başına da aynısının gelmesini istemedi" diyor ve ekliyor:"Diana açık sözlüydü, kendi görüşleri vardı ve susturulmak istemedi. Bunlar Meghan'da da bulunan özellikler, üstüne bir de siyah."Tarih kendini tekrar mı ediyor?Tim Graham/Getty ImagesPaparazziler Prenses Diana'nın peşini bırakmıyorduLeydi Diana Spencer Kraliyet Ailesi'ne katıldığında basın tıpkı Meghan'da olduğu gibi olumlu bir tutum sergiliyordu.Howard, "Diana başlangıçta çok ama çok seviliyordu. Genç, aristokrat ve çok güzel bir kadındı. Popülerdi ve yanlış bir şey yapması mümkün değildi" diyor.Fakat kocası Prens Charles ile boşanma davasından itibaren paparazziler peşini bırakmadı.1993'te peşindeki bir muhabire, "Hayatımı cehenneme çevirdin" diye bağırdı.Spor salonunda gizlice fotoğrafları çekildi. Yeni partneri Dodi Fayed ile birlikteyken çekilen fotoğraflarının 1 milyon dolardan daha fazla paraya satıldığına dair haberler çıktı.Princess Diana Archive/Getty ImagesPrenses Diana Aralık 1993'te Kraliyet Ailesi'ndeki görevlerinden çekildiBu bitmeyen kovalamaca, aracının 1993'te Paris'te paparazzilerden kaçarken bir tünelde kaza yapmasıyla sona erdi.Annelerini öldüren bu kaza, medyanın annelerinin hayatına sürekli burnunu sokmasının nasıl etkilere yol açabileceğini gören Diana'nın iki oğlu ile medya arasındaki aşk-nefret ilişkisinin başlangıcıydı.'Gaddarca propaganda'NEIL HALL/EPAÇift, Kraliyet Ailesi'ndeki görevlerini sürdürmemeye karar verdiTahtın veliahdının oğlu olduğu için basın her zaman Prens Harry'nin peşindeydi ve yeni partneri de aynı ilgiyi görecekti.Bulvar basınının, kendisini "gururlu ve melez bir kadın" olarak niteleyen Meghan'a ilgisi, hızla eski boşanması, aile hayatı, eski kariyeri ve etnik kökenlerine yöneldi.Bulvar gazetesi Daily Mail'ın internet sitesinde çıkan bir haberde Meghan'ın Los Angeles'ta çete suçlarının yoğun olduğu bir bölgede yetiştiği yazıldı.Oysa Meghan'ın çocukluğunun çoğu, özel okula gittiği Hollywood'da geçmişti.Aynı sitede çıkan bir diğer yazıda ise Meghan'ın annesi hakkında "Los Angeles'ta yaşarken kendisini varoşta bulmuş rasta saçlı Afrikalı Amerikalı bir hanım" ifadeleri yer alıyor, Meghan'da da "egzotik DNA" bulunduğu belirtiliyordu."Siyahlara yönelik bir saldırı olduğu hissediliyordu"Morgan, "Kraliyet Ailesi'ne katıldığında durum pozitifti, insanlar mutluydu. Fakat sonra sinsice bir değişim yaşandı, basın artan bir şekilde ırkından bahseder oldu" diyor ve ekliyor:"Siyahlara yönelik bir saldırı olduğu hissediliyordu. Bana, sevdiklerime ve bizim gibi insanlara yapılan bir saldırı... İngiltere'de yaşayan siyah bir kadın olarak ırkçılığın ne olduğunu biliyoruz. Kullandıkları dille kendimizden şüphe etmemizi sağlamaya çalışıyorlar."Hakkındaki manşetlerde Meghan için "zorlu", "pişkin" ve "zorba" gibi ifadeler kullanılıyordu.Meghan'ın iki kişisel danışmanını kovduğu iddia ediliyordu.Meghan ise bunların "karakterine yönelik bir saldırı" olduğunu söylüyordu.Düşeslere farklı mı davranıldı?Fakat yorumcular, bulvar basınının Prens William'ın eşi, Cambridge Düşesi Kate Middleton'dan bahsetme şekli ile Meghan'dan bahsederkenki tavrı arasındaki farka dikkat çekiyor.Stephen Pond/Getty ImagesBazı yorumcular, basının Düşeslere farklı davrandığını düşünüyorDaily Express'te Ocak 2019'da çıkan bir haberde Meghan'ın avokado sevgisi kıtlık ve cinayetle ilişkilendirilmişti.Oysa aynı yayın 15 ay önce Kate'in avokado yemesinin sabah bulantılarına iyi geldiğini yazmıştı.Morgan, "Kesişimsellik (kadınların sosyal konumlarının cinsiyetleri dışında sınıf ve etnik kökenleri tarafından da etkilendiğini savunan görüş) pespektifinden bakacak olursak kadın ve ünlü olmak zordur. Fakat kadın ve siyahsanız bu çok daha zordur, çünkü siyah kadınlar daha yoğun bir şekilde irdelenir" diyor ve ekliyor:"Kate, Kraliyet protokollerini çiğnediğinde daha öğrenme aşamasında olduğunu söylerler fakat Meghan arabaya binince kapısını kendi kapatırsa bu büyük haber olur. Bu sistematik ve kurumsal bir sorun."Basının negatif haberlerinin ardından Harry Ekim 2019'da bir açıklama yayınlayarak bulvar basınını, eşine karşı "gaddarca bir propaganda kampanyası yürütmekle" suçladı.Sonraki Nisan'da da Daily Mirror, Sun, Daily Mail ve Daily Express bulvar gazetelerine konuşmayacaklarını duyurdular."Basına iyi davranmak çıkarlarına"Howard, "Bulvar basını birilerini hedef almak istediğinde, Meghan'ı hedef almanın olay yaratacağını biliyor. Sinir uçlarına dokunuyorlar ve böylece daha çok yorum ve paylaşım alıyorlar" diyor.Fakat çiftin basınla ilişkiye ihtiyaç duyduğunu da ekliyor:"Harry ve Meghan'ın basınla belli bir seviyede ilişkisi olması gerekiyor ki, yaptıkları iyi şeylerin haberi çıksın. Bu yüzden basına iyi davranmak çıkarlarına. Basının onlara ihtiyaç duyduğunu, kendilerinin de basına ihtiyaç duyduklarını biliyorlardı."Basının hoşuna gitmeyen şey ise Harry ve Meghan'ın protestoya erken başlamasıydı. Harry 'Onu rahat bırakın' dedi ve basın bunu sevmedi."Meghan, babasına yazdığı bir mektubu yayınlayan Mail on Sunday gazetesi ile Mail Online internet sitesine açtığı bir telif davasını kısa süre önce kazandı.Yüksek Mahkeme, gazete ve internet sitesinin davaları haberleştirmesine karar verdi. Mail ise itiraz etmeyi düşünüyor.Gazete ve sitenin sahibi olan DMG Media ile Express gazetesinin sahibi Research Plc, burada bahsedilen konular hakkındaki sorularımıza yanıt vermedi.Oprah söyleşisinde neler olacak?Britanya'daki bulvar basınıyla ilişkiler gerilirken Kraliyet Ailesi'nde bir ayrılık söylentileri yayılmaya başlandı.Çift Ocak 2020'de Kraliyet görevlerinden feragat ederken, bu karar Buckingham Sarayı'na danışılmadan alınmış gibi duruyordu.Saray yetkilileri "hayalkırıklıklarını" ifade etti.Çift, çocukları Archie ile California'ya taşındı.Kraliçe 2. Elizabeth ise Şubat ayındaki açıklamasında çiftin bir daha Kraliyet görevi üstlenmeyeceğini duyurdu.Dük ve Düşes'in heyecanla beklenen söyleşisinde, basın ve Buckingham Sarayı'nın kendilerine muameleleri konusunda ne hissettiklerini anlatmaları bekleniyor.Söyleşinin yayınlanacağı CBS kanalı tarafından yayınlanan kliplerde Meghan'ın, haklarındaki "yalanların" kaynağı olarak Saray ve çalışanlarına işaret ettiği anlaşılıyor.Bir diğer klipte ise Harry basının annesine ve eşine yönelik tavrı arasında benzerlik kurarak, "En büyük endişem tarihin kendini tekrar etmesiydi" diyor.Prens Harry, 2017'deki nişanlanma söyleşisinde Meghan ile karşılarına çıkan tüm zorlukları ekip olarak aşacaklarını söylemişti. Bu duygular, Oprah Winfrey'e annesinden bahsederken de hissediliyordu."[Diana] için yıllar önce bütün bu süreci tek başına yaşamak ne kadar zordu, hayal bile edemiyorum. Çünkü ikimiz için bu çok zordu ama en azından yanımızda destek olan bir eşimiz vardı."Howard ABD'de Pazar, Birleşik Krallık'ta ise Pazartesi yayınlanacak söyleşinin yıllarca konuşulacağını düşünüyor:"Bu Kraliyet Ailesi için tarihi bir an olacak." BBC Türkçe

Kahvaltıda olmazsa olmaz 8 besin!

Kahvaltıda olmazsa olmaz 8 besin! Kahvaltı yaparken lütfen kendinizi zorlamayın sofradan lüzumsuz aşırı dolmuş bir mide ile kalkmayın diyen Dr. Fevzi Özgönül, "Beden aklınızı kullanıyorsanız kahvaltı sonrası asla rahatsızlık hissetmiyor olmanız gerekir" dedi. Kahvaltı günün en önemli öğünlerinin başında geliyor. Kahvaltıda bazı besinlerin mutlaka soframızda yerini alması gerekiyor. Bu besinleri Dr. Fevzi Özgönül sıralayarak anlatıyor.Kahvaltı yaparken lütfen kendinizi zorlamayın sofradan lüzumsuz aşırı dolmuş bir mide ile kalkmayın diyen Özgül, " Beden aklınızı kullanıyorsanız kahvaltı sonrası asla rahatsızlık hissetmiyor olmanız gerekir. Eğer kahvaltıdan sonra sofradan kalktığınızda rahatsızlık hissediyorsanız, bir yerde yanlış yapıyorsunuz demektir" dedi.İşte kahvaltıda olmaz ise olmaz olan 8 besin;1- KARBONHİDRAT : Kahvaltınızda mutlaka günlük enerjiniz için gerekli olan karbonhidrat olmalı. Fakat bunu daha çok tam tahıllı bir dilim ekmek veya malzemesi bol olan bir dilim börek olarak veya çok seviyorsanız yarım simit ile almanızda yarar var.  Eğer bal ve reçel tercih ederseniz çok aşırı şeker yüklendiğinizden dolayı sindirim sisteminizi tembelliğe devam ettirirsiniz. Amacımız sindirim sisteminizi güçlendirmek ve yediğiniz her gıdayı sindirebilecek vaziyete getirmektir.2- SÜT ÜRÜNLERİ : Kahvaltınızda mutlaka peynir gibi bir süt ürünü bulundurmalısınız. Nasıl bir inşaatta kum ve çimento yanında kirece de ihtiyaç varsa kahvaltıda da diğer kahvaltılıklar yanında süt ürünlerine de ihtiyaç vardır. Peynir miktarı kişinin ihtiyacına göre ve zevkine göre farklılıklar gösterebilir. Bu nedenle miktara ve çeşide bağlı kalmaksızın sizin için önemli olanın bir çeşit peynirin de kahvaltı sofranızda yerini almasıdır.3- ZEYTİN: Zeytin de kahvaltıda önemli bir yiyecektir. Zeytinin de çeşidi ve miktarı tamamen kişiye özeldir. Hatta kişinin zaman içerisinde isteğine bağlı da değişebilir. Fakat benim önerim her kahvaltı masasında mutlaka olması gereken bir yiyecek maddesidir.4- YUMURTA: Yumurta ise yine olmaz ise olmazlarımız arasında yer alır.Eğer göbek ve basenlerimizden kurtulmak istiyorsak öncelikle bedenimizin yapısının sağlamlaşması gerekir. Bu nedenle beden yapı taşı olan protein önemlidir. Yumurta ise kahvaltı sofranızdaki en önemli protein kaynaklarından birisidir.Yumurtayı ister rafadan ister haşlama isterseniz de yağda kızartma olarak yapabilirsiniz. Çok çeşitli şekilde yumurtayı tüketebilirsiniz. Omlet yapmanızdan tutun da menemen dahi yapabilirsiniz. Hatta çılbır gibi çok farklı pişirme yöntemlerini de kullanarak farklı bir tat yakalayabilirsiniz.5- KURU KAYISI : Kahvaltıda kuru kayısı ,kuru incir veya hurma yemenizi de öneriyoruz. Eğer kabızlık gibi bir probleminiz varsa bu saydıklarımdan her sabah 2-3 adet yiyebilirsiniz. Fakat kabızlık probleminiz yoksa 2-3 günde bir yeseniz de olur.6- YEŞİLLİK: Kahvaltıda yeşillikler de hem hazmın kolaylaşmasını hem de ekstra vitamin ve mineral ihtiyacının karşılanması için önemlidir. Unutmayın yeşil sebzelerde de bitkisel proteinler ve karbonhidrat kaynağı da vardır. Kahvaltımızı ne kadar çeşitlendirirsek hem hazmını kolaylaştırır hem de daha çeşitli besin maddeleri almış olmamızdan dolayı bedenin kendisini yapılandırmasını kolaylaştırmış oluruz.7- MEYVE: Mevsim Meyveleri kahvaltının bir bakıma olmaz ise olmazlarından birisidir. Her türlü mevsim meyvesini iyice yıkadıktan sonra kabukları ile birlikte yememizde hiç bir sakınca yoktur. Meyveler vitamin ve mineral deposu olarak anılsa da içerdikleri yüksek oranda lif ile sindirim işlevini de rahatlatırlar. Bu nedenle kahvaltı masamızda az da olsa meyveye yer açmamız sağlıklı beslenmemiz açısından önemlidir. Zaten bir avuç dolusu meyveden daha çok yememenizi de tavsiye ediyorum.8- BADEM,FINDIK,CEVİZ :  Badem, fındık ve ceviz sizin tekrar küçülmenizde bebeklerdeki anne sütü kadar önemlidir. Bu yağlı tohumların içerdiği fito kolesterol kaynağı hem kan kolesterol düzeyini dengeleyecek hem de kolajen ve elastin fibiril üretimine katkıda bulunacaktır. Aynı zamanda yüksek enerji içerdiği için az yediğimiz ekmek hamur işi türü gıdaların da eksiğini kapatarak tatlı ve hamur işi isteğimizi engelleyecektir.   Bu tür bir kahvaltı yaptığımızda miktarını ve çeşidini kendimize göre ayarlayarak çok iyi doyarız ve bu kahvaltı bizim beslenmemizi ve akşama bedenimizin tekrar yapılanmasını sağlar. cumhuriyet.com.tr

MHP Aydın'dan 92 yaşındaki kadına cinsel saldırıda bulunupöldüren 'üçhilalli' zanlıhakkında açıklama

MHP Aydın'dan 92 yaşındaki kadına cinsel saldırıda bulunup öldüren 'üç hilalli' zanlı hakkında açıklama MHP Aydın İl Başkanı Haluk Alıcık, ilçedeki bir kadını öldüren zanlının partileriyle bir ilişkisi olmadığını bildirdi. Alıcık, yazılı açıklamasında, ilçede 5 Mart günü 92 yaşındaki Hanım Pınalı'nın bir cani tarafından katledildiğini anımsattı.Failin en ağır cezaya çarptırılmasının insanlık onurunun gereği olduğunu vurgulayan Alıcık, "Katilin gözaltına alındığı esnada, kameralara yansıyan bileğindeki üç hilal dövmesi üzerinden sosyal medyada camiamıza, partimize yönelik mesnetsiz ithamlar olmuştur" ifadelerini kullandı.Alıcık, şöyle devam etti:"Katilin Milliyetçi Hareket Partisi Sultanhisar ilçe teşkilatımızla ve Sultanhisar Ülkü Ocaklarımız ile hiçbir bağı yoktur, olamaz. Gerek güvenlik güçlerimiz, gerek adli makamlarımız, gerekse de Aydın il teşkilatımız üç hilalli dövmeyle afişe edilen cani hakkında ihtiyaç olan incelemeleri derinleştirmiştir. Konuyu yakından takip etmekteyiz. Bir kadına el uzatan, dil uzatan, kanına ve canına kasteden bir yaratığa tahammülümüz yoktur. Milliyetçi Hareket Partisi, lekesiz, gölgesiz ve şüphesiz ambleminin istismarına, adi bir suçlu vasıtasıyla karalanmasına asla göz yummayacaktır. Süreç nereye gidiyorsa oraya kadar götürülmeli, katil cezasını bulmalı, eğer varsa arkasındaki provokatörler deşifre edilmelidir. Kadın cinayetlerini, kadına şiddeti bütün kalbimizle ve hissiyatımızla lanetliyoruz. Cennet Aydın kentimizde katledilen merhumeye Allah’tan rahmet niyaz ediyorum."Sultanhisar İlçe Başkanı Tolga Burhaniye de şunları kaydetti:"Uğruna şehitler verdiğimiz kutlu davamızın en büyük değeri ahlaktır. Ahlak üzere hayat sürmeyen bizden değildir. Herkesin ulaşabildiği yüzük, rozet, dövme ve benzeri kullanarak suç işleyenler üzerinden sosyal medya üzerinden camiamızı işaret etme gayretleri boşuna çıkmıştır. Üstat Neşet Ertaş'ın ifadesi ile 'Kadın insandır, erkek insanoğlu.' Kadın ve şiddet kelimelerinin yan yana gelmediği günlerin yaşanması dileğimizdir." AA

Fransız milyarder milletvekili helikopter kazasındaöldü

Fransız milyarder milletvekili helikopter kazasında öldü Fransız milyarder milletvekili Olivier Dassault, Calvados bölgesindeki helikopter kazasında yaşamını yitirdi. Helikopterin neden düştüğüne ilişkin henüz resmi açıklama yapılmadı. Uçak üreticisi Dassault Endüstrinin varislerinden ve 2002'den beri Oise bölgesinin milletvekili olarak görev yapan 69 yaşındaki Dassault'u taşıyan helikopter, Deauville ve Honfleur kentleri arasında düştü. Kazada milletvekili ile helikopterin pilotu yaşamını yitirdi.Helikopterin neden düştüğüne ilişkin henüz resmi açıklama yapılmadı.''HİZMET ETMEKTEN KAÇINMADI''Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, Dassault'un Fransa'yı çok sevdiğini ve ülkesine hizmet etmekten kaçınmadığını belirtti.Macron, milletvekilinin ani ölümünün Fransa için büyük kayıp olduğunu belirterek ailesi ve sevenlerine başsağlığı diledi. AA

Bahçeli'nin açıklamasının ardından 'üçhilal' soruşturması

Bahçeli'nin açıklamasının ardından 'üç hilal' soruşturması Aydın'ın Sultanhisar ilçesinde 92 yaşındaki Hanım Pınarlı'ya cinsel saldırıda bulunup boğarak öldüren A.Ç'nin gözaltı sırasında üç hilalli dövmenin görünmesi üzerine İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı. CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, ''Kadına Yönelik Şiddet Araştırılsın’ önergelerimizi reddeden bu zihniyet, dövmeyi araştırmanın peşine düşmüş'' diyerek bakanlığın soruşturmasına tepki gösterdi. Aydın'ın Sultanhisar ilçesinde 92 yaşındaki Hanım Pınarlı'ya cinsel saldırıda bulunup boğarak öldüren A.Ç'nin MHP'li olduğu iddia edildi.MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, A.Ç'nin MHP'li olduğu iddiasıı üzerine, ''Süreç nereye gidiyorsa oraya kadar götürülmeli, katil cezasını bulmalı, eğer varsa arkasındaki provokatörler deşifre edilmelidir" ifadelerini kullandı.Bahçeli'nin, ''Provokatörler deşifre edilmelidir''açıklamasının ardından İçişleri Bakanlığı soruşturma başlattı.Bakanlıktan yapılan açıklamada, "Aydın'da, 92 yaşında bir kadının canice işlenen bir cinayet sonrasında hayatını kaybetmesinin ardından, failin adliyeye kelepçeli şekilde götürülmesi sırasında elindeki dövme görüntüsünün yansıması ile ilgili olarak herhangi bir ihmal ya da kasıt bulunup bulunmadığının soruşturulması için, Bakan onayı ile bir Mülkiye Başmüfettişi ve bir Polis Başmüfettişi görevlendirilmiştir" denildi./Archive/2021/3/7/230621996-ll.jpg''DÖVMEYİ ARAŞTIRMANIN PEŞİNE DÜŞMÜŞ''CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, ''92 yaşında tecavüze uğrayıp öldürülen bir kadın var ama İçişleri Bakanlığı, üç hilalli dövmenin itibarının derdine düşmüş.‘Kadına Yönelik Şiddet Araştırılsın’ önergelerimizi reddeden bu zihniyet, dövmeyi araştırmanın peşine düşmüş'' diyerek bakanlığın soruşturmasına tepki gösterdi./Archive/2021/3/7/230359153-ali-mahir-tweet.jpg cumhuriyet.com.tr

Fatih Terim'den 'hakem futbolu bilmiyor' suçlaması

Fatih Terim'den 'hakem futbolu bilmiyor' suçlaması Zemini de eleştiren Fatih Terim, "Yarım pozisyon vermeden 2 gol yedik. Goller de pozisyon değil. Martin'inki hiç değil... Üzüldüğüm nokta o" dedi. /Archive%5C2021%5C3%5C7%5C222130427-galatasaray-demir-grup-sivasspor-fotograflar_5.jpgGalatasaray Teknik Direktörü yayıncı kuruluş beIN Sports'a röportaj verdi. Terim, yaşadığı üzüntüyü anlatırken zemin eleştirisine maç öncesi olduğu gibi maçtan sonra da devam etti.Fatih Terim maçla ilgili olarak değerlendirmesinde sahanın başlarında dert olacağını söyledi. Terim, "Yarım pozisyon vermeden 2 gol yedik. Goller de pozisyon değil. Martin'inki hiç değil... Üzüldüğüm nokta o. Bu saha başımızı daha çok ağrıtacak. Televizyondan yeşil görünüyor ama öyle değil. O sahaya rağmen planımız dahilinde muhteşem bir 45 dakika oynadık. Oyunu domine eden bir Galatasaray vardı, olmadı. İlk yarı yapamadık. İkinci yarı devam ettik, maalesef pozisyon yokken yine gol yedik. 2-2'yi bulduk, 3'üncüyü kaçırdık. Puan kaybettik. Maalesef iyi oynamak, iyi mücadele etmek önemli ama istatistikler ne olursa olsun 2 puan kaybı oldu. Tercihimiz iyi mücadele ve 3 puan" diye konuştu.Terim sözlerine hakemleri eleştirirek devam etti ve Ali Palabıyık'ın futbolu bilmediğini ifade etti. Terim, "Halil, Henry, Falcao, Kerem'in vurdukları olmuyor bazen. Çok iyi işler yaptık ama sonuca gidemedik. 59. dakikada Henry Onyekuru'ya yapılan pozisyonda hoca futbolu bilse ayağı kaçırdı demez. Bizim öyle kaç tane oyuncumuz atıldı? Bu pozisyona kırmızı göstermedi. Demek ki endişelenmelerinde haklılarmış. Siz bu poizsyona içeriden kırmızı demezseniz, biri de Gedson'a basıyor, o da sarı kart. 37-38 dakika rakip 10 kişi oynayacaktı. Ali Palabıyık futbol oynamadığı için bilmiyor. Bilse de bilmiyorum işte... Biz o tip Falcao, Mustafa, Emre, Digane bir sürü kırmızı kart gördü. Ne hikmsetse bizde harika sebep buluyorlar. Bundan daha bariz ne olabilir? Bunun pardonu yok. Her hafta bize muhakkak bir şey oluyor. Yarış devam ediyor. Biz bu arkadaşlara rağmen devam edeceğiz. Kimseye bir şey bırakmayacağız" dedi.ZEMİNE ELEŞTİRİSarı-kırmızılı takımın teknik patronu, farklı bir stada geçme durumlarının olmadığını anlattı. Terim, "Farklı bir stadyumda oynama seçeneği yok. Burada oynayacağız. Bir saha var ve o sahanın sahibi oynuyor. Başakşehir'in sahası da bozuldu. Karagümrük de Olimpiyat'ta oynuyor. Müracaatı yaptık. Burada oynayacağız. Bize mi seker, rakibe mi seker bilemiyorum. En büyük dezavantajımız bizim sahamız" diyerek sözlerini tamamladı. cumhuriyet.com.tr

AKP'li Kadak'tan tepkilerin ardından ilginçsavunma

AKP'li Kadak'tan tepkilerin ardından ilginç savunma AKP İstanbul Milletvekili Rumeysa Kadak'ın Samsun'daki kadına şiddetin ardından, 'Dakikalardır hiçbir şey yazamıyorum' paylaşımı tepki topladı. Tepkilerin ardından Kadak, '' Sebebi ise mecliste yıllardır süregelen bir usul. İktidarın muhalefetin verdiği, muhalefetin de iktidarın verdiği önergeleri kabul etmeme usulü'' diyerek kendini savundu. Samsun'da İbrahim Zarap isimli erkek, kendisinden 3 yıl önce boşanan eşini sokak ortasında öldüresiye dövdü. Şiddet görüntüleri sosyal medyaya yansıyınca tepki topladı.Zarap tutuklanırken, iktidar cenahından şiddeti kınamak amacıyla yapılan paylaşımlar tepkilere neden oldu.Paylaşımda bulunan AKP İstanbul Milletvekili Rumeysa Kadak, ''Dakikalardır hiçbir şey yazamıyorum. Tek bildiğim artık #KadinaSiddeteHayir dememiz gerekmeyene dek savaşacağım. Şiddet gören tek bir kadın kalmayana dek. Yasalarla, toplumsal farkındalıkla, bireysel adımlarla, eğitimle, annelerle, babalarla" ifadelerini kullandı.TEPKİ YAĞDIKadak'ın paylaşımına verilen yanıtlarda,'Kadına yönelik şiddet araştırılsın' önergesinin MHP ve AKP'nin oylarıyla reddedilmesine ilişkin haber de sıklıkla hatırlatıldı.''MECLİSTE YILLARDIR SÜREGELEN BİR USUL''Tepkilerin sosyal medyada gündem olmasının ardından Kadak, ''Tüm samimiyetimle üzüntümü dile getirdiğim mesajıma binlerce hakaret yazılmış olsa da bunun haklı beklentiden kaynaklandığını düşünüyorum. Ben yine de sözümü yineliyorum: şiddetin her türlüsüyle her mecrada savaşacağım. Şiddete karşı olduğunu söyleyip bizzat gösterenlere rağmen. Yasalarda boşluk varsa mutlaka doldurulmalı. En ince detayına kadar çalışmak zorundayız. Ama bu salt yasalarla çözebileceğimiz bir sorun değil. Erkeğin ‘şiddeti bilinecek diye korkması’ değil şiddet göstermeyi hiç düşünmemesini sağlamalıyız. Aklına şiddet uygulamak hiç gelmemeli. Bu usulü bilmemenizi ve eleştirmenizi anlarım. Fakat yazılanları görüp saldırma cesaretini elde etmenizi anlayamam. Taciz olaylarına ses çıkaramayan bir kişinin tüm iştahıyla saldırmasını anlayamam. Bir şiddet mağduru kadını savunurken bir başkasına şiddet göstermeyi anlayamam. Binlerce tweet atılmış. Adıma yazılanlar kadınlara şiddet uygulayan adamlarla yarışıyor. Hakaretler, küfürler yazılmış. Sebebi ise mecliste yıllardır süregelen bir usul. İktidarın muhalefetin verdiği, muhalefetin de iktidarın verdiği önergeleri kabul etmeme usulü'' diyerek kendini savundu./Archive/2021/3/7/224840865-rumeysa-tweet.jpg cumhuriyet.com.tr

RızaÇalımbay:“İki takımıda kutlarım"

Rıza Çalımbay: “İki takımı da kutlarım" Sivasspor Teknik Direktörü Rıza Çalımbay, “Kontra ataktan fırsatları değerlendiremedik. Sonlara doğru deplasman takımı olarak çok iyi bir şekilde mücadele ettik” diye konuştu. Sivasspor Teknik Direktörü Rıza Çalımbay, “Kontra ataktan fırsatları değerlendiremedik. Sonlara doğru deplasman takımı olarak çok iyi bir şekilde mücadele ettik” diye konuştu.Süper Lig’in 29. haftasında Sivasspor deplasmanda Galatasaray ile 2-2 berabere kaldı. Maçın ardından basın toplantısında konuşan Sivasspor Teknik Direktörü Rıza Çalımbay, iyi bir maç olduğunu ifade ederek, “Hem biz olsun hem Galatasaray olsun iki takım da gerçekten iyi mücadele etti. İkinci yarı 2-1 olduktan sonra daha güzel oldu maç. Kontra ataktan fırsatları değerlendiremedik. Sonlara doğru deplasman takımı olarak çok iyi bir şekilde mücadele ettik. Beklemediğim bir şekilde penaltı oldu. Buraya çok eksik geldik. Onun için bugün mücadeleden çok memnunum. Galatasaray gibi bir takımdan deplasmanda puan aldığımız için mutluyuz. Kalan maçlarımıza bakacağız. Galatasaray’ın geçen haftadan puan kaybetmesinden dolayı bizim maçımız onlar için önemliydi. Bizim için de önemliydi. İki takımı da tebrik etmek lazım. Ben takımımı tebrik ediyorum oyun ve mücadeleden dolayı” dedi.“BOYD’UN AÇIKLAMASI İYİ BİR ŞEY DEĞİL”Beşiktaş’tan kiralık olarak Sivasspor’da forma giyen Boyd’un maç sonunda, ‘Beşiktaş için de önemliydi. Sivasspor’a puan kazandırdık. Gol attığım için mutluyum. Hem Sivasspor’a hem de Beşiktaş’a yardım ettiğim için çok mutluyum’ açıklamalarıyla ilgili sorulan soruya cevap veren Çalımbay, “Boyd’dan haberim yok, yeni öğrendim. Böyle söylemesi doğru değil. Profesyonel bir oyuncu. Şu anda Sivas forması giyiyor. Ben de Beşitaşlıyım bunu gizlemedim hiçbir zaman. Futbol hayatım Beşiktaş’ta geçti. Başka yerde profesyonel futbolcu olarak ne gerekiyorsa onu yapıyoruz. Böyle açıklama iyi bir şey değil. Ama kötü niyetli açıkladığını düşünmüyorum. Kişi olarak mükemmel bir insan. Belki duygusal yönden bunu söylemiştir. Galatasaray’ın puan kaybettiği maçta söylenmesi doğru değil. O da Beşiktaşlı bende Beşiktaşlıyım. Ama bu tarafta bir sorumluluğumuz var. Beşiktaş maçında Boyd oynayacak, sakatlığı olmaz iyi durumda olursa. Orada Boyd takımına her şeyi verecektir” diye konuştu. İHA

Sivassporlu Boyd'un 'Beşiktaşiçinönemli' açıklamasıortalığıkarıştırdı

Sivassporlu Boyd'un 'Beşiktaş için önemli' açıklaması ortalığı karıştırdı Sivasspor, Galatasaray'ı liderlikten ederken gole imzasını atan eski Beşiktaşlı oyuncu Taylon Boyd'un açıklamaları gündem yarattı. Sivassporlu Boyd'un açıklamaları ortalığı karıştırdı.Sivasspor, Galatasaray'ı liderlikten ederken gole imzasını atan eski Beşiktaşlı oyuncu Taylon Boyd'un açıklamaları gündem yarattı. Boyd maç sonrası, "Bugün çok önemli bir maçtı, Beşiktaş için de önemliydi. Sivasspor'a puan kazandırdık" Bu demeci öğrenen Sivasspor Teknik Direktörü Rıza Çalımbay öğrencisine kızdı. Çalımbay, "Boyd'un açıklamasını yeni öğrendi. Böyle söylemesi doğru eğil. Ben de Beşiktaşlıyım, gizlemedim, ancak profesyoneliz" ifadesini kullandı. cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter