News - Haberler
Kayıhan Güven’e bir selam, bir gezinti ve bir dilek…
Kayıhan Güven’e bir selam, bir gezinti ve bir dilek… Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi, MİHA’nın efsaneleşmiş hocası, öğrencilerinin ve Cumhuriyet Ailesi’nin kadim dostu Kayıhan Güven’i, bize veda edişinin ardından çok sevdiği İstanbul’da, sık sık uğradığı rotalarda izini sürerek selamlıyoruz. Fotoğraflar: Kayıhan Güven Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’ni bizim için okuldan çok hayat okuluna çeviren kıymetli hocamız, yol arkadaşımız, biricik dostumuz Kayıhan Güven’in elinden tutup Cağaloğlu’ndaki Cumhuriyet Gazetesi’ne getirdiği öğrencilerinden biri de bendim. Marmara İletişim Haber Ajansı (MİHA) ile başlayan Cumhuriyet Dergi maceramız, aynı çatı altında yanılmıyorsam 20 kuşak boyunca devam etti. İlk haberlerimizin, ilk röportajlarımızın, ilk heyecanlarımızın adresiydi Cumhuriyet Dergi. Yaz kış, bayram, tatil, akşam karanlığı demeden yazılarımızı diskete kaydeder, seçtiğimiz negatifleri, Dia’ları beyaz bir A4 kâğıda yapıştırır yahut zarfa koyar Babıâli Yokuşu’nun yolunu tutardık. Kapıdaki güvenlik görevlilerinden başlardı selamlaşmalarımız; sonra sola dönüp sırasıyla Bilim Teknik ve Kitap eklerinin değerli yüzlerini, Eğitim Servisi’ndeki arkadaşlarımızı selamlamaya devam ederek derginin konuşlandığı köşeye varırdık. Spor Servisi’nin hareketliliği hemen yanı başımızda olur, onlarla da muhakkak tebessümlerimizi karşılıklı sunardık. Tüm bu selamlaşma merasimindeki tanışıklık duygusu, bize öğrenciliğimizi, acemiliğimizi, dışarıdan gelişimizi unutturur, kendimizi evimizde, bildiğimiz işi yapıyormuşuz gibi hissederdik. Bir yuvamız MİHA idiyse kuşkusuz ki ikinci yuvamız da İpek Çalışlar, Berat Günçıkan ve Aynur Çolak’ı her gördüğümüzde kucaklamak istediğimiz Cumhuriyet Dergi’ydi. Birlikte nice dersler yapıldı, mesailer bölüşüldü, yeni yıllar kutlandı, doğum günü sürprizleri hazırlandı, başarılara imza atıldı, sevinçler paylaşıldı, kaybedilen dostların yası tutuldu, bol bol hatıra fotoğrafları çekildi, dergide çıkan her röportaj arşivlerde özenle yerini aldı… O röportajlar ki bize ustalarımız Yaşar Kemal’den, Fikret Otyam’dan, Sait Faik’ten emanetti. O röportajlar ki bir zamanlar Kayıhan Hoca’mızın, dostu Necati Güngör ile Cumhuriyet sayfalarına taşıdıkları hikâyelerin hevesli birer izcisiydi… Hepsinin hatırası bizimdir. Ve şimdi, seneler sonra Kayıhan Hoca’yı burada anmak, zor olduğu kadar tüm bunlardan ötürü çok da kıymetli… Ne mutlu ki editörümüz Hilal Köse, o yıllardan da Marmara İletişim’den de bir dostumuz yine… /Archive/2021/2/26/184704962-pd-kayihanguvenportre.jpegKayıhan GüvenAnlatmak, ama nasıl? İyisi mi pandemiyi unutalım ve bir Şubat gününde, sokaklarda hocamızın peşine takıldığımızda nelerle karşılaşırdık, onları birkaç adımda hatırlayalım. Neden sokaklar peki? Çünkü onunla en kolay karşılaşabileceğimiz yerler sokaklardı. Gidişinin ardından, son bir aydır hakkında haberleştiğim pek çok kimsenin onu en son şurada, şu sokakta gördüm demelerinin sebebi de bundandır. Başka neresi olabilirdi ki zaten? Boynuna astığı fotoğraf makinesi, yüklendiği onca kitabı, gazetesiyle Kayıhan Hoca bizim için bu şehirde dolaşmaya devam edecek, biz de peşi sıra kâh sokaklarda kaybolup kâh yolumuzu bulacağız… /Archive/2021/2/26/184031903-kayihan-guven-23-copy-copy.jpgBir ada: BurgazadaBurgazada’nın Kayıhan Hoca’nın kişisel tarihinde özel bir yeri olduğu gibi her kuşaktan Mihalıları senede en az bir kez Martha Koyu’na, Kalpazankaya’ya, Hristos Tepesi’ne taşımışlığı sebebiyle bizim için de yeri ayrıdır. Hocayla yapacağımız bir gezintide adanın Rumları, balıkları ve mezeleriyle ünlü Barba Yani, Sait Faik’in kahramanları da kolumuza girer, köpekler, kediler peşimize takılır. Ergün Pastanesi’nin milföy pastalarına Hristos Manastırı’na göz kulak olan Sivaslı ailenin ikram ettiği gelincik şerbeti eşlik eder. Şubat ayında mimozaları Burgaz’da ağaçta görmek paha biçilmezdir ya her ne kadar kıyamasak da bir demetini masamıza götürmekten de alıkoyamayız kendimizi… /Archive/2021/2/26/185118475-ev.jpgBir Semt: BeyoğluHaberlerimizi arayıp bulduğumuz, okul, iş ve ev arasında soluklanıp hayata karıştığımız ve Kayıhan Hoca’yla en çok anı biriktirdiğimiz yerdir Beyoğlu… Atıf Yılmaz Caddesi’ndeki Havai Lostra Salonu’nda yahut bir arka sokağındaki Üçüncü Mevkii’de, Balık Pazarı’ndaki Reşat Balık’ta, Feridun Amca’lı Üç Yıldız’da, Aslıhan Pasajı’ndaki sahaflarda, Yapı Kredi kitapçısında ve sergi salonlarında, Pera Müzesi’nde, Osman Hamdi Bey’in tabloları karşısında, Hazzo Pulo’daki çaycı Mustafa Amca’da veya kahveci Manda Batmaz’da, kiliselerde, pasajlarda, daha burada sayamayacağım pek çok köşesinde, esnafıyla, seyyar satıcısıyla muhabbetlerde Kayıhan Hoca’dan bir iz muhakkak vardır. Bugünden bakarsak onu bazen Ağa Camii’nin önünde Pala Şair’le sohbet ederken, bazen Narmanlı Yurdu’nun mor salkımlarını fotoğraflamaya çalışırken görmek bizim için şaşırtıcı olmayacaktır. Bir başka sefer Tünel’deki Alman Kitabevi’nden çıkarken karşılaşırız hocayla ya da Şimdi Kafe’de, Helvetia’da, Sofyalı’da bir şeyler atıştırırken ona eşlik ederiz ve elbette İmroz’un Yorgo’suna, Çiçek Pasajı’nın Madam Anahit’ine selamlarını iletiriz. /Archive/2021/2/26/185129147-pd-kayihan-guven-rum-mezarligi9.jpgRum mezarlığıBir macera: Eminönü Kayıhan Hoca her an fotoğraf peşindeydi, ama bazı zamanlar kendi tabiriyle “fotoğraf avına” çıkardı. İşte bunun adresi de genellikle Eminönü olur. Burada gördüğü her şey, hayata karşı iştahını ve merakını kabartır, deklanşörüne basma anları da adımları da hızlanır. Mideyi şenlendirmek için Kozluca Han’ın önündeki ciğerci, Hallaç Abdurrahman Sokak’taki Uludağ Kebapçısı, Mısır Çarşısı’ndaki Pandeli tek geçilir; Vakıflı’dan alınanlarsa eve götürülmek üzere çantaya atılır. Rüstempaşa Camisi ve Valide Han avluları bir nefeslik mola duraklarıdır. Olmazsa olmaz iki fotoğraf durağı ise Kızılay Han’daki Kristal ve Sirkeci Hayyam Pasajı’ndaki Macro’dur. İlkine fotoğraflarını bastırmak, ikincisine ekipmanları için uğrar… İstanbul’daki, Türkiye’deki, dünyanın bir ucundaki adreslere yollayacağı güzel fotoğraflar için de istikamet Büyük Postane! O fotoğraflar bugün her birimizin evinden, bir çekmeceden, bir kitap arasından, bir hatıra kutusundan çıkarak, duvarlarımızı, masalarımızı süsleyerek bizi sürekli maceralara ve İstanbul’a davet eder… Bir çarşı: Kadıköy ÇarşısıŞimdi kıta değiştirme vakti; vapura atlayıp Kadıköyü Çarşısı’na doğru yol alalım bakalım… Kayıhan Hoca’yı şekerlemeci Cafer Erol’un kapısında rahatlıkla bulabiliriz. Çarşı boyunca dükkânlar arasında gezinerek kim bilir kaçıncı kez aynı soruyu sormuştur: Sahi, Kadıköyü Çarşısı’nın bir ruhu var mı? Hocaya göre vardır elbet ve o ruh alır hocayı ta çocukluğuna kadar götürür. Çarşı esnafı da katılır ona… Cafer Erol’da yoksa balıkçı tezgahlarından birinde mevsim balıklarını kıskançlıkla izliyor, satıcıyla tarif yarışına giriyor da olabilir. Bir imkanını bulsa kapar bir kilo hamsiyi, oracıkta kendi usulünce pişirir ve hemen mideye indirir. Neyse ki çarşı, lezzetti balığın adresleriyle dolu da bunu yapmasına gerek kalmaz. Çarşı’nın öksüz kazı Rodi’yi selamladıktan sonra Beyaz Fırın’a da bir göz atar, nasılsa orada tattığı poğaçanın tadı hep damağındadır. Eski kitaplar, dergiler, fotoğraflar hocayı sahaflara da çekecektir. Bir ihtimal daha vardır, o da balık üstü tatlı için Baylan Pastanesi… Şimdi Kup Griye ile bir başka İstanbul’a dalma vaktidir. Bir yolculuk: Boğaziçiİçinde Boğaziçi yolculuğu olmayan bir gezinti bizi İstanbul’dan da Kayıhan Hoca’dan da uzak düşürür. İster vapurla iki kıta, iki yaka arasında gidip gelerek ister belli bir rotayı otobüsle, dolmuşla, yürüyüşle tamamlayarak… Onun tercihi Beşiktaş’tan Rumeli Kavağı’na uzanmak olur kesin. Atlı tramvaylar ve borazancılarla başlar yolculuk… Kuruçeşme’de kömür iskeleleri, Arnavutköy’de mis kokulu çilekler, Rumelihisarı’nda balık – ekmek, Emirgan’da kâğıt helva derken ve arada da Çelik Gülersoy, Salâh Birsel, Hagop Mıntzuri, Serim İleri gibi yazarlarla bolca laflarken kendinizi son durakta, Rumeli Kavağı’nda bulursunuz. Hocamız, burada karşılaşacağınız o güzelim İstanbul manzarası karşısında yükseldiğinizi hissedersiniz der. Tecrübeyle sabittir. /Archive/2021/2/26/185225022-garrr.jpgBin anı: HaydarpaşaBugünlerde İstanbul’a beklenen kar yağdı ya, insan ister istemez karlı İstanbul anılarına düşüyor. O efsane kar yağışlarından biri 2008 yılında olmuştu ve Kayıhan Hoca üşenmeden şehri turlayıp sonunda da bizi şaşırtan fotoğraflarla çıka gelmişti. Bir fotoğrafta Haydarpaşa Garı karlar altındaydı, hepimiz bir süre bakakalmıştık. Anlattığına göre, yoğun kar yağışıyla görünmez olan garın ana kapısı, helikopterlerle su sıkılarak anca açılmıştı. Biz de bu haberi yutmuştuk. Hocanın muzipliğini biliyorduk bilmesine de fotoğrafın Miniatürk’ten olacağını düşünememiştik… Dediği gibi fotoğraflar da bazen yanıltır… Bir tutku: RöportajKayıhan Hoca’nın röportaj tutkusunu, dostları, meslektaşları, öğrencileri, İstanbul’un kaldırım taşları, Kakava’nın şenlik ateşi, Kars’ın iliklere kadar işleyen soğuğu, Afrodisias’ın Romalı sütunları, Troya’nın gizemli katmanları, Anavarza Kalesi’nin yılanları bile bilir. Yaşar Kemal’in izinden giderek öğrencilerini kuşaklar boyu unutulmuş bir yazı geleneğinin etrafında bir araya getiren, bir emanet misali röportajı eski kuşaklardan yenilerine aktaran hocamız, bu alanın akademideki belki de son temsilcisiydi. O da tıpkı ustamız Yaşar Kemal gibi “Türkiye demokrasisinin, memleketi adım adım dolaşarak tanıklıklarını aktaracak röportajcılar sayesinde” gelişeceğine inanıyordu. Kuşkusuz aynı şey basın sektörü için de geçerliydi... Röportaj, bugünkü basında, özgür tanıklıklarıyla kendine yer bulabilir mi bilinmez ama hocanın işinin de hayatının da hep merkezindeydi. Bu tutkudan geriye, çoğu Cumhuriyet Dergi’de yayımlanmış, yüzlerce röportaj, onlarca kitap ve sergiler kaldı. /Archive/2021/2/26/185110850-vapurr.jpgBir dilek: PaşabahçeBu yazıyı bir dilekle sonlandıralım: Kayıhan Hoca’nın çok sevdiği, adını sanını, huyunu suyunu, hikâyesini bildiği Paşabahçe vapuru, uzunca bir süre unutulmaya, çürümeye terk edilmişti. Bu süreçte hocamız, öğrencileriyle birlikte seneler boyu vapurun izini sürmüş, kurtulsun diye haberlerini yapmış, fotoğraflarını çekmiş, belki bir umut ışığı doğar diye Rahmi Koç’a, Orhan Pamuk’a mektuplar yazmış, Açık Radyo’da Ömer Madra’nın konuğu olmuş, son olarak Paşabahçe’nin feryadını duyuran bir kampanya da başlatmıştı. Vapur, İBB tarafından korumaya alındı, haberi sevinçle karşılamıştı... Paşabahçe yıl sonunda bir müze vapur olarak seferlerine başlayacak belki… Hocamızın tüm sevgisinin ve çabasının yakın tanığı İstanbullular olarak dileğimiz, Paşabahçe’de Kayıhan Güven’in bir köşesinin, hatırasının olmasıdır. Bu dilek, bu hayal, bunca genç gazeteciyle durmadan İstanbul mesaisi yapan, insanlara yerel yönetimlerin beceremediği kadar çok İstanbul sevgisi aşılayan ve bu şehirle arkadaş olmamızı sağlayan bir İstanbul aşığı için çok mudur ki? Güler EmektarŞanlıurfa'da tarım işçilerini taşıyan minibüs devrildi: 12 yaralı
Şanlıurfa'da tarım işçilerini taşıyan minibüs devrildi: 12 yaralı Şanlıurfa'da tarım işçilerini taşıyan minibüsün devrilmesi sonucu 12 kişi yaralandı. Halil Keskinbıçak idaresindeki 72 AT 788 plakalı minibüs, Şanlıurfa-Diyarbakır kara yolunun 30'uncu kilometresinde sürücüsünün kontrolünden çıkarak devrildi. Kazada yaralanan 12 kişi, 112 Acil Servis ekiplerince kentteki hastanelere kaldırıldı. Minibüste bulunanların Hilvan ilçesinden dönen tarım işçisi oldukları öğrenildi. AABarışTerkoğlu ile BarışPehlivan Odatv'den ayrıldı
Barış Terkoğlu ile Barış Pehlivan Odatv'den ayrıldı Odatv'de 2007 yılından bu yana Genel Yayın Yönetmenliği görevini yürüten Barış Pehlivan ile 2008 yılından bu yana Haber Müdürlüğü görevini yürüten, gazetemizin köşe yazarı Barış Terkoğlu'nun Odatv'den ayrıldıkları belirtildi. Odatv'den yapılan açıklamada, "Onlara hayatlarının bu yeni evresinde başarılar diliyoruz. Odatv'de biriktirdiklerinin, yaşamlarının devamında da onlara yoldaşlık edeceğine inanıyoruz" denildi. Barış Pehlivan ile Barış Terkoğlu'nun Soner Yalçın'ın imtiyaz sahibi olduğu Odatv'den ayrıldı. Odatv, Serdar Cebe ve Elif Yılmaz ile anlaştı. Pehlivan ve Terkoğlu haklarında gazetecilik faaliyetlerinden dolayı birçok kez dava açılmış, bu davalar kapsamında 2011 ve 2020 yıllarında cezaevine girmişlerdi. İki ismin ayrılmasının ardından, Barış Terkoğlu'nun Halk TV'de her çarşamba Şirin Payzın'ın sunduğu 'Sözüm Var' programında yer alacağı da iddia edildi.Odatv'den yapılan açıklamada, sitenin yeni genel yayın yönetmeninin Serdar Cebe olacağı belirtildi. Cebe, Amerika'nın Sesi (VOA) kanalında muhabir-sunucu olarak görev yapıyordu. Posta gazetesinde uzun yıllar haber müdürlüğü yapan Elif Yılmaz'ın da Odatv'de haber koordinatörlüğü görevine getirildiği aktarıldı.Odatv'den yapılan açıklamada Terkoğlu ve Pehlivan hakkında şu ifadeler kullanıldı:"Odatv ile iki değerli arkadaşı, yöneticisi yolunu ayırıyor. Ama bu değil ki bir kopuş: Barış Pehlivan her daim Odatv genel yayın yönetmenidir. Barış Terkoğlu her daim Odatv haber koordinatörüdür. Bu sadece her iki taraf için bir yenilenme ihtiyacıdır. Onlara hayatlarının bu yeni evresinde başarılar diliyoruz. Odatv'de biriktirdiklerinin, yaşamlarının devamında da onlara yoldaşlık edeceğine inanıyoruz... Odatv kapısı iki gazeteci yoldaşımıza her daim açık olacaktır." cumhuriyet.com.trABD'de salgının etkisi sürüyor
ABD'de salgının etkisi sürüyor ABD'de yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı, son 24 saatte 2 bin 369 artarak 508 bin 314'e çıktı. Covid-19 verilerinin derlendiği Johns Hopkins Üniversitesi kayıtlarına göre, ABD'de virüs tespit edilen kişi sayısı son 24 saatte 77 bin 354 artışla 28 milyon 414 bin 136'ya yükseldi.Salgın nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı ise 2 bin 369 artarak 508 bin 314'e ulaştı.Covid-19 verilerinin derlendiği "Worldometers" internet sitesinde ise ülkedeki Covid-19 vaka sayısı 29 milyon 55 bin 72, virüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı 520 bin 877 olarak güncellendi.EN FAZLA VAKA VE ÖLÜM CALİFORNİA'DAJohns Hopkins'e göre, California 3 milyon 554 bini aşkın vakayla ülkede ilk sırada yer alırken, bu eyaleti 2 milyon 632 bini aşkın vakayla Teksas ve 1 milyon 892 binden fazla vakayla Florida izliyor.ABD genelinde Covid-19 bağlantılı 51 bin 395 can kaybı ile de California eyaleti önde giderken, onu 47 bin 264 ile New York ve 43 bin 85 ile Teksas takip ediyor.Salgında vaka ve ölüm sayısında dünyada ilk sırada bulunan ABD'nin ardından 11 milyon 63 binden fazla vakayla Hindistan ve 10 milyon 390 bini aşkın vakayla Brezilya geliyor.ABD'de Covid-19 aşılama istatistiklerini takip eden Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi (CDC), federal hükümet tarafından eyaletlere dağıtılan aşı sayısının 91 milyon 673 bini, aşı yaptıranların ise 68 milyon 274 bini geçtiğini duyurdu.CDC'nin güncellenen verilerine göre, ABD'de 46 milyon 74 binden fazla kişiye ilk doz, 21 milyon 555 bini aşkın kişiye de ikinci doz Covid-19 aşısı yapıldı. cumhuriyet.com.trHeid’nin hakkıHeidi’ye verilmeli
Heid’nin hakkı Heidi’ye verilmeli Alpler’den geç gelen özür ve direniş... İşçi çocukların hak arayışı yıllarca sürdü. 11 Nisan 2013’te İsviçre hükümeti artık birer yetişkin olan bu çocukların hayatta kalanlarından resmi olarak özür diledi. İsviçre’nin iki büyük utancından biri buydu. Diğeri de kadın hakları... Dünyada 7’den 70’e en çok sevilen İsviçre markası nedir ? Pembe yanakları, çıplak ayakları, neşesi, bir elinde süt kovası, bir elinde ekmek somonuiledağlardan aşağı koşan 5 yaşındaki bir yetim kızdır: Heidi.Johanna Spyri’nin 1880’de yarattığı, 70 dile hikâyesi çevrilmiş bir kitap kahramanıdır. Çizgi filmi de vardır. 80’ler Türkiyesi’ndeki hayranlarından biri de bendim. Bana bayramlık alınan kırmızı rugan ayakkabılarıma bakıp, Heidi’nin çakıl taşları üstünde hoplayan çıplak ayaklarını düşünürdüm. Heidi’ye nedense bi Allah’ın kulu ayakkabı almazdı. Bu yüzden de cinlop mokasenlerle dolaşan dedesine de arkadaşları Peter ve Klara’ya da kıldım. Çıplak ayakların sebebini ise çok sonra anladım: Verdinkinder. Yani işçi çocuklar.İsviçre, bir zamanlar şimdiki gibi zengin bir ülke değildi. Çiftliklerde ucuz işçiye ihtiyaç büyüktü. Şak diye pratik bir çözüm bulundu. 1850’lerden 1970’lere kadar fakir ailelerden, bekâr annelerin kucağından, azınlıkların elinden yüz binlerce çocuk zorla toplandı. Devlet eliyle köle olarak çiftlik sahiplerine satıldı, hizmetçilik yapmak üzere varlıklı ailelerin yanına verildi. 20. yüzyılın başlarında pazaryerine çıkarılıp, domates, biber, patlıcan gibi pazarlandı.... Her tür işe koşulan, psikolojik ve fizyolojik şiddete maruz kalan bu çocukların diğer çocuklardan gözle görülür farkları ayaklarındaki ya eksik ya da eski ayakkabılardı. Heidi’nin ayakları, çiğnenen çocuk haklarının çıplak sembolüydü./Archive/2021/2/26/182103227-cocuk-isci.jpgÇocuk işçiler...MAÇOLUĞUN DİBİNE VURMUŞ BİR HALKİşçi çocukların hak arayışı yıllarca sürdü. 11 Nisan 2013’te İsviçre hükümeti artık birer yetişkin olan bu çocukların hayatta kalanlarından resmi olarak özür diledi. İsviçre’nin iki büyük utancından biri buydu. Diğeri de kadın hakları... Dünya Ekonomik Forumu’nun modern demokrasi kriterlerine göre Avrupa’nın en eski demokrasisi kabul edilen İsviçre, kadın haklarını kazanma açısından kıtanın sondan ikincisi. 2021, İsviçreli kadınların hak yolunda verdikleri zaferleri kutlama senesi. İki pazar öncesi bu önemli çabanın 50. yıldönümüydü ve şenliklerle kutlandı. Alpler’in kadınları, seçme seçilme hakkı- nı bundan yarım asır önce, 7 Şubat 1971’de sadece erkeklerin oylayabildiği bir referandum sonucu kazanmıştı. (Bazı kantonlarda bu hakkın kazanılması 1990’a kadar sürdü.) O güne kadar İsviçreliler, 1848’te yazılmış “demokratik” anayasalarının ışığında; Heidi'nin ayakları gibi kadınını da görmezden gelen “erkek kardeşlerden oluşan”, maçoluğun dibine vurmuş bir halktı.Almanya’dan 53, Fransa’dan 27, Türkiye’den 37 yıl sonra kazanılan bu haklar, bir asrı geçen büyük bir mücadelenin sadece ilk etabıydı. Ülkenin en etkili feminist aktivistlerinden Zita Küng’e göre bu uzun yolculuğun nedeni; erkek hegemonyasının, herkesi İsviçre’nin en eski demokrasisi olduğuna inandırmasıydı. Aslında doğrudan demokrasi deyince İsviçre hakikaten ileri bir örnekti. Ancak 1971’e dek oy diye sayılan sadece erkeklerin eliydi.Kanun gözünde “kadınla erkek eşittir” den- mesi için bir 10 sene daha gerekti. Oldu sana sene 1981. Bu kanunun aktif uygulamaya geçmesi ise bir 10 yıl daha alacaktı. Sene 1991.Toplumsal değişim daha da uzun zaman alıyordu belli ki. 2001’de İsviçre’ye yerleştiğimde; eve gelen elektrikçinin, illa evin beyi ile muhatap olmak istemesini Fransızcamın yetersizliğine bağlamıştım. Nereden bilebilirdim? Türkiye’den henüz gelmiştim, özgür, bekâr ve her işini kendi yapmaya alışık bir kadındım. Çakıl taşları üstünde ayakları kanaya kanaya hak mücadelesi veren İsviçreli Heidi’lerden haberim yoktu. Cesur Heidi’ler son yıllarda ücret eşitsizliği için de ayaktalar. Bu ülkede aynı işi yapan Peter 100 frank alırken bi Heidi alsa alsa 80 frank alıyor çünkü. Üstüne üstlük 2021’de yeni bir kanun tasarısı gündemde. Kadınların emeklilik yaşını arttırıp maaşlarının azaltılması tartışılıyor. Kadının önüne konan taşlar bitmiyor./Archive/2021/2/26/182025602-heidi.jpgÇocuk işçiler, ressamlara da konu olmuştu. 1840’lardan bir resim...SİZ SİZ OLUN YAPMAYINGeçen haziran ayında, ücret eşitsizliklerini protesto etmek için binlerce kadın bir araya geldi. Covid movid dinlemediler. Yüzyıllar alan direnişlerinin son noktası, hep bir ağızdan dakikalarca attıkları “yetti gari” çığlıklarıydı.Heidi’nin dağları, gölleri, çikolata fabrikaları inledi, şaşmayan saatleri titredi. Cenevre’deki bilim üssü Cern, 2010’da Big Bang (büyük patlama) denemesi yapmıştı, hatırlarsınız. Kurşun iyonlarını 27 kilometrelik bir tünelde patlatıp, evrenin sırrını çözmeye uğraşmıştı. Deneyin haberini okumuş, biraz korkmuş, ama büyük patlamanın sesini biz Cenevre’de bile duymamıştık. Heidilerin çığlığını ise duymayan kalmadı. Kalanlar da bir zahmet duysun. Çünkü hakkın sesi gün geliyor Big Bang’i bile bastırabiliyor. Bu dünyada yaptığın ayıp yanına kâr kalmıyor.O yüzden siz siz olun, hak için ayaklananların önünde durmayın. Ne kadınların, ne çocukların, ne de gençlerin. Onlar inatla aşağıdaki çıplak ayaklarına aldırmadan, avaz avaz bağırarak, başları dik yürümekten vazgeçmiyorlar. Aslıhan Dağıstanlı AysevÇorum'da bir köy Covid-19 nedeniyle karantinaya alındı
Çorum'da bir köy Covid-19 nedeniyle karantinaya alındı Çorum'un Laçin ilçesinde bir köyde, yeni tip koronavirüs (Covid-19) tedbirleri kapsamında karantina başlatıldı. Valilikten yapılan açıklamaya göre, İlçe Umumi Hıfzıssıhha Kurulu, Laçin ilçesine bağlı Narlı köyüne 10 gün boyunca giriş çıkışların yasaklanmasına karar verdi.Ayrıca, yerleşim birimlerinde ev ziyaretleri de yapılmayacak. AAAYM, iddialarınıtemellendirmeyenlerin başvurularınıreddedecek
AYM, iddialarını temellendirmeyenlerin başvurularını reddedecek Anayasa Mahkemesi (AYM), bireysel başvuruda yeni döneme geçti. Yüksek Mahkeme bundan sonra kendisine yapılan bireysel başvurulardaki iddialarını temellendirmeyenlerin başvurularını reddedecek. Anayasa Mahkemesi, 'ihlal iddialarını temellendiremediği' gerekçesiyle başvurusunu 'kabul edilemez' bulduğu Cemal Günsel kararını örnek göstererek, başvurusunun neden reddedildiğini ve bundan sonra 'temellendirilmemiş başvurularda' nasıl bir yol haritası izleneceğine ilişkin bilgilendirme toplantısı düzenledi. Yüksek Mahkemenin, ihlal iddiasına ilişkin delilleri sunmaması ve bireysel başvuru kapsamındaki haklardan hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini açıklayamaması halinde kendisine gelen başvuruları reddedeceği belirtildi. Başvurucunun, birey başvurusunun geçerli olabilmesi için hak ihlaline uğradığına yönelik iddialarını açıkça temellendirmesi gerekeceği, açıkça temellendirilmeyen başvuruların ise 'kabul edilemez' bulunacağı ifade edildi. Bireysel başvurularda bundan önce daha esnek davrandıklarını; ama yeni dönemde kurallarına göre yapılamayan başvuruları direk reddedeceklerini belirten AYM yetkilileri, böylelikle kurallara uygun şekilde yapılmış nitelikli başvurulara daha fazla zaman ayırabileceklerini kaydetti.İDDİASINI TEMELLENDİREMEYEN BAŞVURULAR KABUL EDİLMEYECEKBireysel başvuruda, daha önce kuralların anlaşılması ve oturması için başvuruları hemen reddetmek yerine kendilerinin dosya eksiklikleri giderdiğini belirten yetkililer, bireysel başvurunun 8 yıldır uygulamada olduğunu ve artık hem avukatlar hem vatandaşlar tarafından başvuru ilkelerinin anlaşıldığını anlattı. AYM'nin bireysel başvurulara bundan sonra çok daha farklı bakacağını kaydeden yetkililer, bugün açıklanan ve 'ifade özgürlüğünün ihlal edildiği iddiasının temellendirilememesi nedeniyle kabul edilemez' bulduğu Cemal Günsel kararının bu tarz başvurularda emsal karar olacağını ifade etti.'TEMELLENDİRMEK BAŞVURUCUNUN YÜKÜMLÜLÜĞÜ'AYM'nin bundan sonra 'temellendirilmemiş başvuruları' reddine emsal karar olarak göstereceği Cemal Günsel'in başvurusuna ilişkin kararda şöyle denildi:"Anayasa Mahkemesi ancak temellendirilebilmiş bir bireysel başvuruyu inceler. Başvurucuların şikayetlerini hem maddi hem hukuki olarak temellendirme zorunluluğu bulunmaktadır. Maddi dayanaklar yönünden başvurucuların yükümlülüğü şikayetlerine konu temel olay ve olguları açıklamak, bunlara ilişkin delilleri AYM'ye sunmak, hukuki dayanak yönünden yükümlülüğü ise bireysel başvuruya konu temel hak ve özgürlüklerden hangisinin hangi nedenle ihlal edildiğini özü itibarıyla açıklamaktır." (DHA)Kızınıtaciz eden kişiyiöldüren Kadir Işık'ın tahliyesine karar verildi
Kızını taciz eden kişiyi öldüren Kadir Işık'ın tahliyesine karar verildi Kahramanmaraş'ta kızını taciz eden Tamer Çetin'i (34) öldürdüğü iddiasıyla Kadir Işık'a (49) verilen 12 yıl 1 ay hapis cezası, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1'inci Ceza Dairesi'nce bozularak yeniden yargılanmasına ve tahliyesine karar verildi. Olay, 5 Haziran 2018'de İsmetpaşa Mahallesi Egemenlik Caddesi'ndeki lokantanın ikinci katında meydana geldi. Kadir Işık, kızı Z.I.'yı (26) taciz ettiği öne sürülen Tamer Çetin'e ruhsatlı tabancasıyla ateş etti. Işık daha sonra yere düşen Çetin'e çekiçle vurdu. Çetin, ambulansla götürüldüğü Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesi'nde tedaviye alındı. Burada 'hayati tehlikesi yoktur' şeklinde rapor verilen Çetin, kısa bir süre sonra hayatını kaybetti.CEZASI MÜEBBETTEN 12 YILA 1 AYA DÜŞÜRÜLDÜOlayın ardından tutuklanan Kadir Işık hakkında 'kasten adam öldürme' suçundan müebbet hapis istemiyle Kahramanmaraş 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. 3 Ocak 2020'de görülen karar duruşmasında mahkeme heyeti, Kadir Işık'ı önce 'kasten öldürme' suçundan müebbet hapis cezasına çarptırdı, ardından da haksız tahrik indirimi ve duruşmadaki saygılı tavrından dolayı cezayı 12 yıl 1 aya indirdi.İSTİNAF, TAHLİYESİNE KARAR VERDİKadir Işık'ın avukatı Kadir Bastırmacı, karara itiraz ederek davayı istinafa taşıdı. Dosyayı inceleyen Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 1'inci Ceza Dairesi, suç vasfının değişebileceğinden yerel mahkemenin kararını bozup yeniden yargılanmasına, Işık'ın da tahliyesine karar verdi.KIZI, CEZAYA TEPKİ GÖSTERMİŞTİTamer Çetin'in taciz ve tehditlerine maruz kalan Z.I., babasına verilen cezanın ardından tehdit mesajlarını göstererek, "Aileme ne kadar çok değer verdiğimi ve düşkün olduğumu biliyordu, beni bununla tehdit etmeye başladı. 'Senin aileni gözünün önünde öldürürüm.' 'Benimle evlenmek zorundasın, evleneceksin ya da ikimizin ölümüne sebep olursun.' 'Düğün tarihlerimiz aynı yazmazsa ölüm tarihlerimiz mezarın başına aynı yazılır. Buna bir karar ver' diyordu. Ben açıkçası babamın bu kadar fazla cezaya çarptırılacağını bilseydim o ölümü göze alırdım, 'Keşke şahıs beni öldürseymiş' diyorum bazen" diye konuşmuştu./Archive%5C2021%5C2%5C26%5C175533523-kizini-taciz-eden-kisiyi-olduren-kadir-isikin-tahliyesine-karar-verildi_9.jpg DHAAKP'liÖzlem Zengin'den 'saldırı' açıklaması
AKP'li Özlem Zengin'den 'saldırı' açıklaması AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin, kendisini AKP’ye getiren sürecin 28 Şubat olduğunu belirterek, “Bizim orayı yarıp çıkmamız gerekiyordu. Bir siyasetin başarılı olabilmesi için sahici bir hikayesinin olması gerekiyor. Biz o hikaye ile yola çıktık ve daha yürüyoruz, yapacak çok işimiz var. Bu saldırılar ben olduğum için değil, temsil ettiğim şeyler yüzünden ortaya çıkıyor” dedi. Sancaktepe Belediyesi'nde 28 Şubat 1997'de yaşanan olaylar anıldı. Prof. Dr. Necmettin Erbakan Külliyesi'nde gerçekleşen etkinliğe AKP Grup Başkanvekili Özlem Zengin de katıldı. Zengin’in açıklamasından öne çıkanlar şu şekilde: ‘BİZİ AK PARTİ’YE GETİREN ŞEY 28 ŞUBAT’TIR’“Bizi AK Parti’ye getiren şey 28 Şubat’tır. Bizim orayı yarıp çıkmamız gerekiyordu. Bir siyasetin başarılı olabilmesi için sahici bir hikayesinin olması gerekiyor. Biz o hikaye ile yola çıktık ve daha yürüyoruz, yapacak çok işimiz var. Ben de 2015 yılında kendi kıyafetleriyle aday gösterilip yemin edebilen milletvekili oldum. Şu anki durumum çok kıymetli bir şey. Bir yıl evvel bana yine 'bu kadına haddini bildirin' dediler. ‘ŞAHSIMA SALDIRILAR VAR’Bu saldırılar ben olduğum için değil, temsil ettiğim şeyler yüzünden ortaya çıkıyor. Hiç bitmeyen kadın meselesi tartışmamız var. Onlar daha fazlasını bildiğine inanıyor ve değerli adlediyorlar. Hepimiz aynı değerdeyiz. Bugün yine bir yazar, 'Özlem Zengin yine başörtüsünden bahsediyor' diyor. Ben sadece başörtüsünden bahsetmiyorum aynı zamanda baş örtüsünden de bahsediyorum. Biz kendi hikayemizi anlatamayacak mıyız? Hem kendi içimizde hem kamuoyuyla konuşamayacak mıyız? Başka kadınların da hikayesi var. Onlar bizi hiç duymuyor.‘İNANDIĞIMIZ VE VAZGEÇMEDİĞİMİZ İÇİN GELDİK’Üniversiteyi bitiriyorsun, seçilmek istiyorsun, avukatsın bunları kabul etmiyorlar. Bizim iddiamız cumhurbaşkanımızın öncülüğünde, kadınlar hiçbir ayrım olmadan herkes aynı hakka sahip olsun diye uğraşıyoruz. Bizim inancımızda küçük olanı kendine almak edeptendir, Allah bereketlendirir ve fazlasını verir. 28 Şubat’ta ben başörtülü olmayan biri olarak arkadaşlarımıza destek verirken bir grup insan başörtüsünü terk edin diyordu. Birlik beraberlik olsaydı, daha kolay halledilirdi. Şimdi de bir grup insan nifak tohumu oluşturmaya çalışıyor. Biz çok zekice eylemlerden geçerek, Türkiye’nin demokrasi algısını dönüştürdük. O çıtayı başka yere taşıdık. Bizim insanımız siyasetin içinde var olurken fikir ve inançlarıyla var oluyor. Oyunu da böyle veriyor. Mecliste yaptığım konuşma ile Instagram hesabım bloke edildi. Yasak karşısında bir çalışıyorsak, bin çalışırız. Tokat’taki kadın kongresinde bir kadın; 'Özlem Hanım üzülme biz sana dua ediyoruz, arkandayız' dedi. Güç varlıkta değil, üzerinde ince pardesüyle gelen kadının inancında. Biz buraya inandığımız ve vazgeçmediğimiz için geldik. (DHA)Bursaspor'dan Pablo Batalla heykeli
Bursaspor'dan Pablo Batalla heykeli TFF 1. Lig'de mücadele eden Bursaspor, efsanesi Pablo Batalla'nın heykelini dikti. /Archive/2021/2/26/174954729-batalla-heykel.jpgBursaspor Kulübü'nde yönetim kurulu eski üyesi avukat Hakan Dinçtürk‘ün projesini üstlendiği, sanatçı Rıdvan Sevim ve endüstriyel tasarımcı Oktay Türkoğlu’nun çalışmalarıyla yapımı tamamlanan Pablo Martin Batalla heykelinin açılışı gerçekleştirildi. Özlüce İbrahim Yazıcı Tesisleri'nin ana girişine konulan heykelin açılış törenine Arjantinli Pablo Martin Batalla ailesi ile birlikte katılırken, Bursaspor teknik heyeti ve oyuncular da törende yer aldı. "BU ŞEHRE HER ZAMAN MİNNETTARIZ"Batalla, “Mustafa hoca ve gençlere de çok teşekkür ediyorum, yoğun bir dönemden geçmelerine rağmen buradalar. Sakin olsunlar, hepsiyle gurur duyduğumuzu bilsinler. Hakan Dinçtürk’e teşekkür ediyorum, bu projeyi ilk düşünen çıkaran kendisi. Projenin arkasında birçok insan olduğunu biliyorum, onlara da teşekkür ediyorum. Rıdvan Sevim’in yaptığı işi gördüm, gerçekten çok müthiş. Özellikle heykelin burada olmasını sağlayan herkese teşekkür ederim. Böyle bir büyük eseri ben hala hak etmediğimi düşünüyorum ama gururlu olduğumu inkar edemem. Kızım da büyüdüğü zaman babasına ithaf edilen bu eseri görecek ve gurur duyacaktır, bu benim için çok değerli. Bu tesis, beni buraya getiren rahmetli başkanımızın adını taşıyan tesis. Burada çok büyük başarılar edindiğimiz, kariyerimin en önemli, en değerli zamanını geçirdiğim tesis. Biz bu kulübe ve şehre her zaman minnettarız” dedi. cumhuriyet.com.trTCMB'nin resmi rezerv varlıklarıne kadar?İşte rakamlar
TCMB'nin resmi rezerv varlıkları ne kadar? İşte rakamlar Resmi rezerv varlıkları, bir önceki aya göre yüzde 2.6 artarak 95.7 milyar dolara yükseldi. /Archive/2021/2/26/174051469-mb.jpgMerkez Bankası'nın (TCMB) verilerine göre, bu dönemde alt kalemler itibarıyla, döviz varlıkları bir önceki aya göre yüzde 7.2 artarak 51.9 milyar dolara yükselirken, altın cinsinden rezerv varlıkları yüzde 2.5 azalarak 42.2 milyar dolara düştü.Buna göre; vadesine 1 yıl veya daha az kalmış Merkezi Yönetim ve Merkez Bankası’nın önceden belirlenmiş döviz çıkışları (döviz kredileri, menkul kıymetler ve mevduat işlemlerinden doğan yükümlülükler) 28.2 milyar dolar ile sabit kaldı.Bu tutarın yaklaşık 22.9 milyar doları anapara, 5.3 milyar doları faizden oluştu. Ayrıca, Merkez Bankası’nın yurt içi ve yurt dışı yerleşik bankalarla yapmış olduğu finansal türev işlemlerinden kaynaklanan net döviz ve altın yükümlülükleri 59.3 milyar dolar olup, söz konusu tutarın 20.9 milyar doları bir ay vadeliydi.Şarta bağlı döviz çıkışları, 1 yıl içinde ödenecek Hazine garantili dış borçlar ile diğer yükümlülüklerden (döviz ve altın cinsinden zorunlu karşılıklar bloke hesabı ve akreditifler) oluşuyor. Söz konusu yükümlülükler Ocak'ta aylık bazda yüzde 3.6 artarak 48.4 milyar dolara yükseldi. (DHA)