News - Haberler
Cumhuriyet Gazetesi dayanışmasıbüyüyor. 04Şubat 2021 tarihli okur dayanışmasıilanları
Cumhuriyet Gazetesi dayanışması büyüyor. 04 Şubat 2021 tarihli okur dayanışması ilanları Basın İlan Kurumu'nun gazetemize yönelik ilan cezalarına karşı okurlarımızın 'dayanışması' büyüyerek sürüyor. Cumhuriyet'e 'dayanışma ilanları'yla büyük güç veren gazetemizin gerçek sahibi okurlarımızın sayfalarımızda yayımlanan ilanlarına dijital dünyadaki sesimiz www.cumhuriyet.com.tr'de de yer vereceğiz. BASKI SÜRÜYOR, DAYANIŞMA BÜYÜYOR, OKURLARI CUMHURİYET'İ YALNIZ BIRAKMIYOR! BASIN İLAN KURUMU'NUN CUMHURİYET'E YÖNELİK İLAN KESME CEZALARINA KARŞI OKURLARIMIZ DAYANIŞMA İLANLARI VERİYOR, BAĞIMSIZ VE GÜÇLÜ CUMHURİYET'E DESTEK OLUYOR. DAYANIŞMA İLANLARI HAKKINDA BİLGİ İÇİN AŞAĞIDAKİ İLETİŞİM BİLGİLERİNİ KULLANABİLİRSİNİZ./Archive/2021/2/4/041220783-ana.png/Archive/2021/2/4/041227158-1.png cumhuriyet.com.trPendik'te beton bariyerlereçarpan otomobil takla attı: 1'i ağır, 4 yaralı
Pendik'te beton bariyerlere çarpan otomobil takla attı: 1'i ağır, 4 yaralı Pendik'te lastiği patlayan otomobil sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu bariyerlere çarpıp takla attı. Yaklaşık 200 metre sürüklenen otomobildeki 4 kişi yaralandı. Yaralılardan birinin hayati tehlikesinin bulunduğu bildirildi. Kaza saat 01.30 sıralarında Pendik Kurtköy Bağlantı yolu Kadıköy istikametinde meydana geldi. İddiaya göre Fatih Aşçı'nın kullandığı 34 DHG 339 plakalı otomobil seyir halindeyken lastiği patladı. Lastiği patlayan otomobil sürücünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu yol çalışması için şeritlerin arasına konulan beton bariyerlere çarptı. Ardından takla atarak yaklaşık 200 metre sürüklendikten sonra ters dönerek durdu.TAKLA ATARAK 200 METRE SÜRÜKLENDİKazayı gören vatandaşlar yardıma koşarken itfaiye sağlık ve polis ekiplerine haber verdi. Haber verilmesi üzerine olay yerine itfaiye, sağlık ve polis ekipleri sevk edildi. Vatandaşlar itfaiye olay yerine gelmeden otomobil içinde sıkışan 4 kişiyi sıkıştıkları yerden kurtardı. Yaralılar olay yerine gelen ambulanslarla Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına aldı. Sürücü Fatih Aşçı'nın hayati tehlikesinin devam ettiği bildirildi.'YOL BOŞ OLDUĞU İÇİN BİRAZ SÜRATLİLERDİ'Kazayı görerek yardıma koşanlardan biri olan Oktay Çetin kaza ile ilgili olarak; “Ben tam işten geldim, arabada arkadaşımla muhabbet ederken, o anda buradan bir araba geliyordu. O anda bir patırtı koptu, yola doğru baktık, kazayı gördük. Bir duman çıktı. Hemen oradan koştuk, müdahale ettik. Dört kişilerdi, bir tanesi ağır yaralıydı. Yol boş olduğu için biraz süratlilerdi" şeklinde konuştu.OTOMOBİLDEN KOPAN MOTOR YOLA SAVRULDUYol çalışması nedeniyle şeritlerin arasına konan beton bariyerlere vurduktan sonra takla atan otomobilden kopan motoru yola savruldu. Hurdaya dönen otomobil çekici yardımıyla otoparka çekildi. Kaza ile ilgili soruşturma devam ediyor. DHAABD-Çin ilişkileri: 'İki süper güç, aynıhatüzerinde giden iki trene benziyor'
Son 15 yılda ABD ile Çin arasındaki ekonomik, mali, askeri, teknolojik denge Çin lehine hızla değişti, değişmeye de devam ediyor. Çin ile ABD arasında gelecekte nasıl bir ilişkiye tanıklık edeceğimiz henüz belirsizliğini koruyor. Buna, bu iki süper gücün birbirleriyle ilgili korkularını yönetebilme becerileri karar verecek. İktisatçı Ergin Yıldızoğlu, ABD-Çin ilişkilerinin geleceğini yazdı.Habere Gitmek için TıklayınTutuklamaya sevk edilen Boğaziçiliöğrencilerden 24'üserbest bırakıldı, 6'sıhakkında karar bekleniyor.
Tutuklamaya sevk edilen Boğaziçili öğrencilerden 24'ü serbest bırakıldı, 6'sı hakkında karar bekleniyor. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki eylemler nedeniyle gözaltına alınan 51 kişi, emniyetteki işlemlerinin ardından Çağlayan Adliyesi'ne sevk edildi. Öğrencilerden 30'u için tutuklama, 12'si için ev hapsi talebinde bulunuldu. 9'u ise adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Tutuklamaya sevk edilen Boğaziçili öğrencilerden 24'ü serbest bırakıldı, 6'sı hakkında karar bekleniyor. Boğaziçi Üniversitesi'ndeki eylemler nedeniyle gözaltına alınan 51 kişi, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü önünden gözaltına alınan öğrenciler için savcılık tarafından 30'u için tutuklama, 12'si için ev hapsi talebinde bulunuldu. Adli kontrol talebinde bulunulan 9 öğrenci ise serbest bırakıldı.12 ÖĞRENCİ SERBEST BIRAKILDITutuklamaya sevk edilen Boğaziçili öğrencilerden 24'ü serbest bırakıldı, 6'sı hakkında karar bekleniyor.Öte yandan Başsavcılık tarafından yapılan açıklamada, 51 kişinin "kişi hürriyetini yoksun kılma, kamu malına zarar verme ve 2911 sayılı Kanun'a muhalefet etmek" suçlarından gözaltına alındığı belirtildi.SERBEST BIRAKILAN ÖĞRENCİLERDEN İLK AÇIKLAMAAdli kontrol şartıyla serbest bırakılan öğrenciler, yaptıkları ilk açıklamada, "Arkadaşlarımızın acilen serbest bırakılmalarını istiyoruz. Kayyum zulmü bitene kadar mücadelemiz devam edecek" ifadelerini kullandılar. cumhuriyet.com.trAnkara-İstanbul yolunda zincirleme kaza: 3 yaralı
Ankara-İstanbul yolunda zincirleme kaza: 3 yaralı Ankara'da, Ankara-İstanbul yolu üzerinde meydana gelen 3 aracın karıştığı zincirleme trafik kazasında 2'si ağır 3 kişi yaralandı. Kaza, saat 21.00 sıralarında Fatih Sultan Mehmet Bulvarı üzerinde gerçekleşti. Sincan istikametinden şehir merkezine giden Sadık M. yönetimindeki 06 BEB 996 plakalı otomobil, iddiaya göre hatalı sollama yaptığı sırada Haydar A. yönetimindeki 06 BSG 449 plakalı araca arkadan çarptı. Çarpmanın etkisiyle savrulan araç, hızını alamayıp hareket halindeki Mustafa C. idaresindeki 06 BY 5840 otomobile çarparak yan yattı.Çevredeki vatandaşların ihbarı üzerine olay yerine çok sayıda 112 Acil Sağlık, polis ve itfaiye ekibi sevk edildi. Devrilen 06 BEB 996 palakalı otomobilin sürücüsü Sadık M., çarpmanın şiddetiyle aracın içinde sıkıştı. İtfaiye ekiplerinin müdahalesiyle sıkıştığı yerden çıkarılan Sadık M. ve diğer otomobilde bulunan Haydar A. ile Mustafa C., sağlık ekiplerinin olay yerinde yaptığı ilk müdahalenin ardından çevrede bulunan hastanelere kaldırıldı. Kazaya karışan otomobiller, çekici yardımıyla kaldırılırken, kazanın etkisiyle kullanılımaz hale geldi. Polis, kazayla ilgili soruşturma başlattı. DHA4Şubat Dünya Kanser Günü: Covid salgını, kanserle mücadeleyi nasıl etkiledi?
Bugün 4 Şubat Dünya Kanser Günü. 172 ülkenin üye olduğu Uluslararası Kanser Kontrol Örgütü tarafından ilan edilen gün, ilk defa küresel pandemi koşullarında gerçekleşiyor. Bu koşulların kanserle mücadeleyi nasıl etkilediğini uzmanlara sorduk.Habere Gitmek için TıklayınKarasu’dan Köstence’ye ilk RO-RO seferi yolaçıktı
Karasu’dan Köstence’ye ilk RO-RO seferi yola çıktı Sakarya’nın Karasu ilçesinden Romanya’nın Köstence Limanına gerçekleştirilecek olan ilk RO-RO seferi; saat 00.45’te gerçekleşti. İki ülke arasında gerçekleşen ilk seferde RO-RO gemisine 16 dorse ve 28 TIR yüklendi. Sakarya’nın Karasu ilçesinde bulunan Karasu Limanı’ndan Romanya’nın Köstence şehrinde bulunan Köstence Limanı’na gerçekleştirilen ilk RO-RO seferi, 16 dorse ve 28 TIR’ın gümrük ve yükleme işlemlerinin tamamlanmasının ardından 4 Şubat 00.45’te gerçekleştirildi. Karasu’dan Köstence’ye doğru yola çıkan ve araçların yanı sıra 12 yolcu da alan RO-RO gemisinin yaklaşık 14 saatlik yolculuk sonrasında Köstence Limanına varması bekleniyor. Yeni bir rota olarak değerlendirilen Karasu-Köstence arasındaki bu ilk sefere talebin oldukça fazla olduğunu belirten yetkililer, sefer sayılarının en kısa sürede artırılacağını belirtti.TIR’ları ile gemiye binemeyen sürücüler ise kendileri için hazır bekleyen araçla karayolu üzerinden Romanya’ya doğru yola çıkarken geminin saat 14.30 sularında Romanya’da olması bekleniyor. DHAÖzen Yula:“‘Yeni’kavramıçok yıprandı!'
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Özen Yula: “‘Yeni’ kavramı çok yıprandı!' Özen Yula’dan yeni bir memlekete ve kuşağa on iki yıldan sonra yeni bir roman; Her Zerre Kara! Milliyetçi rapçisinden muhafazakâr baristasına, dilencisinden yaşam koçuna, sabah programları starından sözlük yazarlarına kadar farklı insanların birbirine bağlanan maceraları… Hırsları, açgözlülükleri, tamahkârlıkları ve bastırılmış hınçları eşliğinde memleketimden insan manzaraları ve uçlarda yaşanan duygu durumları… Yeni İstanbul’un öz hikâyesiyle, aşkı, hiddeti ve şefkatiyle yüzleşmeye ya da ona yaptıklarımız karşılığında bu efsunlu kentin bize nasıl bir yanıt vereceğiyle yüzleşmeye hazırsanız Özen Yula ile söyleşimize başlıyoruz! /Archive/2021/2/4/002318226-kapakic1.jpg- İnsanı, duvarları, taşları, tarihiyle İstanbul’un semtleri, havası, etnik çeşitliliği iç içe geçiyor, bileşiyor Her Zerre Kara’da. Toplumsal gerçekçi bir şiirsellikte ağıtlaşarak betimleniyor. Kentin değişen çehresi, ruhu, karakterine; genelde “bir ‘şimdiki zaman’ kipinde”, arada bir geniş zaman ve rivayet kipleriyle yaşanan bu yeni devre kümelerce tanıklık Her Zerre Kara. O zaman kipini ve bölümlemeleri sorarak başlayalım.Bu metinde geçmiş zaman yok. Çünkü günümüzde artık, kendinden emin bir biçimde kullanılan “di’li geçmiş zaman” yok. “Mış”lar, “miş”lerle hep bir rivayet, oyalama, yeniden kurma ve de sınırsız bir şimdiki zaman’da ân’ı yaşamak niyeti var. Ama yekpare bir an belki böyle anlatılır günümüzde; ferah, şimdi olan bir geniş anda.Bölümlemelere gelince her biri kendi kahramanının kaderini ve sürecini anlatıyor. Rakamlarla harfler bir araya gelip bir başlangıç kuruyorlar kendilerince.Her bölümün karakteri bir sonraki bölümün yaklaşık ortasına kadar varlığını sürdürüyor. Ya da daha sonraki bölümlerde bir biçimde karşımıza çıkıyor. Kendi hayatının kahramanı olan kişi, diğer hayatların yan kahramanı oluyor.Onların karşılaşmalar, rastlaşmalar, karar verilmiş buluşmalar, serseri mayın gibi gezmeler arasında kesişen yollarda kendi kişisel hikâyelerini yazmalarını istedim.“’YENİ’ KAVRAMINA KALBİNDEN BAKTIMI!”- Nasıl bir çağ fırtınasına tanıklık sunmak ve ne denli yoğun içselleşen gözlemlerden mürekkep Her Zerre Kara? Ve insanın, insanlığın giyindiği o “sürdürülebilir kayıtsızlık hali”nin Her Zerre Kara’nın eklektik yapısındaki yaşamlara ta merkezden yansısını anlatır mısınız?“Yeni” kavramı çok yıprandı, dikiş tutmuyor. O kavrama kalbinden bakmaya karar verdim. Orada “yeni” gelen neydi herkese? Hor görmeden, reddetmeden, kibirden uzak bir “anlama çabası”yla. Sonuçta anlamadan kabul ya da reddedemezsiniz.Bütün devir bir “muallakta olmak” ve “devrana sığınıp bugünden maksimum yararı sağlamak” üzerine formüller sunuyor. Bugün, uzak geçmişin sahiplenilmesi, yakın geçmişin reddedilmesi ve ikisinin de yeniden kurulması üzerine oturtuluyor.Her Zerre Kara’nın kahramanları da sıradan ve hayatta hep karşılaştığımız insanlar; en az onlar kadar da sıra dışılar. Ancak kayıtsız kalarak günü sürükleyebiliyorlar. Kadın cinayetlerine, kaybolanlara, göz göre göre kendini mahvedenlere, linçlere...İşte onlar umursamayanlar. Hayatlarını idame ettirdikleri sürece kıyametin kopmasında sakınca yok. İlginçtir ki bu da “yeni”nin durduğu zemini çok belirleyen durumlardan biri./Archive/2021/2/4/002341211-ic2.jpgDAHA FARKLI BİR DİL MÜMKÜN MÜ?- Yaşamın dönüşen, paylaşımların samimiyetsizleşmesi, biriken anıların kekremsiliği, koyu gri ticarileşme, dejenerasyon, dar yaşamda acayip paslaşmalar, kültürel bulamaç, göçmenler ve onlara kesilen sosyolojik fatura... O kötücül imtihan... Kozmopolit dünyanın memleketim kertesinde; küresel, kapitalist düzende az gelişmişlikle daha betere doğru yozlaşan; kültürel, siyasal, etnik bir havanda dövülüş... Doğu-Batı arasında kalmışlık, o sıkışmışlık, o belâlı hal… Ötekilik… Yakın ve uzakların, örülen duvarların ve bireysel koordinatlarda yaşamanın sıkı bir anlatısı Her Zerre Kara. O amorf, yeni insanın sıkı bir yansısı.Roman alanında bugünü günümüz diliyle nasıl anlatabilirim üzerine düşündüğüm bir süreçti benim için. Yeni İstanbul’u, tarihsel derinliğini göz ardı etmeden, kaos’un içinde bir düzen varsa onu görmeye çalışarak anlatmak istedim.On iki yıl romandan uzak durup oyun yazmaya ağırlık verdim. Diyalog ya da monolog ihtiyacı vardı bende. Ama artık zaman, doğru dürüst hikâye anlatabilenlerin anlatma zamanı. Daha farklı bir dil mümkün mü, günümüz Türkiye’sinin ruhu nasıl devam ediyor yolculuğuna, birey olarak bunun neresindeyim üzerine düşünme süreçlerinden geçtim. Klasik edebiyatımızın örneklerini okumaya ağırlık verdim.Tanıklıklarım, okuduklarım, gördüklerim bu “amorf” durum üzerine yoğunlaşmamı sağladı. İnsan olma durumundan soyutlanan, neticede cisminden de soyutlanıyor. Biz karşımızdakine kızdığımızda bunu birbirimize insan cinsine ait olmayan isimlerle hitap ederek karşılamaya ya da böylece yüreğimizi soğutmaya çabalıyoruz.Bu durum düşünce aşamasında, insanın cismini kaybedip başka bir varlık alanına geçmesi olarak belirdi bende. Sonuçta da okuduğunuz gibi “amorf”, “akışkan”, “kendi içinde köpürerek yiten” ya da “piksel piksel ayrışan” cisimsiz varlıklar çıktı ortaya. Onların yönlendirdiği durum ise bence salt simgesel olmaktan çok öte bir yapı.Elbette romanda teknik olarak karşılaştığınız monolog/diyalog/tanıklık/anlatı/rap/arabesk/distopya motiflerinin bir araya geldiği melez yapı bu sonucu pekiştirmek için ve farklı bir anlatım arayışının sonucu olarak belirdi./Archive/2021/2/4/002409804-ic3.jpgİŞTAHLI BİR METİN- Büşra ve Sena’nın arayışları… Ezberlerinin gerçeklikler karşısında bozunumu… Kentin uhrevi havasıyla tekno sazın karıştığı, ağzı burnu darmadağın sosyal dokudan ve çehreden arızalarını soğuran ve cızırtılar eşliğinde kaybolan insanlar, yaşamlar... Bilimle hem kafa kafaya gelen hem iç içe geçen metnin merkezindeki gerçeküstü yapıyı anlatır mısınız?Bilimsel olan edebî olanın içinde nasıl yer bulur konusu üzerine çalıştım biraz. Daha çok iç konuşma düzleminde gerçekleştirdim o bölümleri. Dünyada hep hurafe önceliği alır, ardından mitoslar, sonra bilgi gelir.Ama hurafeden ve mitostan önce onların kadim bir bilginin deforme olmuş halleri olup olmadığını bilemeyiz. Bu “muallakta olma” durumu elbette kendi yerini kurdu anlatımda. Sürreel yapı tarzında bir durum kalmadı diye düşünüyorum.Şu an içinde yaşadığımız pandemi süreci ve devamında gelenler, eskiden sürreel diyebileceğimiz; ama artık sadece “hayatın gerçekliği” diye bakabileceğimiz durumlar. Dolayısıyla romanda yaşananları sürreel değil de, bir gün olması olası durumlar biçiminde ele almak daha mantıklı gibi.Metafizik olanın fiziksel evrendeki karşılığı çok muallak bir durum elbette; ancak bir o kadar da reddedilemez bir yapı. Belki insan beyninin kendi kendine oynadığı bir oyun ya da karşı konulması olanaksız bir “karşı hakikat” durumu. Farklı boyutlar neden farklı bir biçimde karşı karşıya gelmesin ki zaten?- Trajedisi bol bir metin... Metaforlaştığı metnun bağrında okurun vicdanına çağın olanca gerçekliğiyle ağırlaşarak deyim yerindeyse taş gibi oturuyor metnin panik atak anları hele ki... Okura huzur vermek için değil bireyin farkında olmasını, susamamasını imlemek üzere yazılmış bir kitap Her Zerre Kara. Ne der, neler ekler yazarı?Herkesin içini susturamadığı anlar olur hayatta. Her Zerre Kara içini susturmayan insanların çelişkileri, çatışmaları üzerine anlar da sunuyor bize. Aslına bakarsanız bir insanın içini tam olarak susturabildiğini sanmıyorum.Muhakkak gündelik yaşamın bir yerinde patlak veriyor o vicdani durum. Yalnızca öfkeyle, kinle, kızgınlıkla olmuyor bu; aynı zamanda yardımcı olmaya çalışmakla, birine maddî-manevî yardımda bulunmakla, şefkat ya da merhamet beslemekle de oluyor bu.Bu açıdan iştahlı bir metin olduğunu düşünüyorum romanın. Uzun zamandır romana yaklaşmayan bir yazar çok daha iştahlısını yazabilir elbette. Ama estetik anlayışım bu kadarının yeterli olduğunu düşündürüyor bana./Archive/2021/2/4/002516804-ic5.jpgİNSANLIK KAZANMAKLA KAYBETMEK ARASINDA!- Sayısız bizden örneklem var kuşkusuz ama ikisini seçersek; Aybüke İlgin nasıl bir turnusol günün gayet iyi okuduğu gösterişçi ruhuna? Ya üzerinde yaşadığı topraklarda artık neyin nasıl olduğunu bir türlü anlamayan araftaki, yaşamda gayenin ve gaibe, o bilinmez evrene, o ara kesite yol almış kızkardeşi Sena’nın peşindeki Büşra? Ve Hayatla Başa Çıkma Yolları’nın gurusu yaşam koçu Coşkun Ermiş’i de atlamamalı...Aybüke İlgin, sabah programları starı; ülkenin göz bebeği. Ancak elde ettiği imtiyazları kaybetmemek için her türlü değeri sıfırlayabilecek özellikte bir kadın. Müthiş zeki, çekici, tehlikeli ve bir o kadar da kimsesiz. Star olmasını göz ardı edersek, günümüzde böyle insanlar var.Büşra da hayatta en değer verdiği insanı, kız kardeşini, ancak sabah programlarında anlatılacak kadar garip bir biçimde kaybediyor. Sonra da bir sosyete falcısının cinini kız kardeşi Sena’nın yerine ikame ederek bambaşka bir yola çıkıyor kendince. Görünenle metafizik arasında merak ettiği alanı keşfediyor.Coşkun Ermiş’e gelince o bir hayat gurusu, asıl ismi bambaşka; ama evlatlık verildiği ailede anlatma-ikna etme konularında çalışırken adını da değiştirip yüz binler satan bir yaşam koçu olmayı kafaya koymuş. Ta ki, o olaya dek! Bu kişiler kazanmakla kaybetmek arasındaki ince çizgide gezinirken, günümüz insanının başarı hırsıyla ilgili bayağı ipucu sunuyorlar.Bir de arada karşımıza çıkan diğer kahramanlar var. Artık alzheimer’ın şefkatli kollarındaki Madam Agavni, bön bön bakınarak gezinen Cengiz, hırsı zekâsını kat be kat aşan İlayda, kucağında bebesi ile yeni dönemin popüler semtlerinde dilenen Medine, kafası karışık milliyetçi rapçi DJ İdris ve bro’su Feramuz, garip bir aşkın aykırı kişileri Ramazan ile Behiye, astrolog falcı Sitare, vücutçu barmaid Şerha, oyuncu adayı Ayda, Suriyeli küçük kız Saya, muhafazakâr barista Mami, nargile kafenin Doğulu garsonu Bışbış, Mecidiyeköy’de bir otelin müdürü Bünyamin ve daha birçok kişi akıp gidiyor kesişen hikâyelerde. Ama genelinin tek amacı günü kurtarmak…/Archive/2021/2/4/002433039-ic4.jpg- Tüm yapıt değişimin yokuş aşağı şerre yol alışına sıkı bir gösterge sunarken kişileri genelinde mağdur özelinde mağdur edenlerle toplumlaşıyor. Şehrin, yaşamın girdabında, kimi aynı kimi apayrı dünyaların amorflaşan suretlerinin bir bir piksel piksel dağılarak, cızırdayıp yok olarak yutuldukları toplumun her katmanından ses veriyor Her Zerre Kara.Her Zerre Kara aslında kendi adına rahatça konuşan bir roman oldu bence. Okuyanlar bu dediğimi anlayacaklar. Farklı toplumsal kesimlerden insanlar ve kesişen hayatları o yapılarla ilgili birçok görüntü sunuyor bize. Sadece bunları değil, “yeni” denileni ve o şekilde yüceltileni de bu katmanlar arası geçişlerle sorguluyor kendi sınırları içinde. Belki birinin “yeni”si diğerinin “çok eski”sidir bu dünyada.- Tüm o kıyamete ilişkin metnin isyan duygusuyla gelgitini yazınlaştırma aşamalarına ilişkin neler söylersiniz?Bir reddedişi ya da kayboluşu anlatmak hem edebî hem de matematiksel bir durum bana göre. Çok üzerinde durarak, roman kuramını kendimce yeniden gözden geçirerek, birtakım denemelere girişerek yazdım Her Zerre Kara’yı. Dili konusunda da ince eleyip sıkı dokuduğumu düşünüyorum. Necla Feroğlu gibi usta bir editörle ve düzeltmenle de iş birliğinin yararlarını gördüm. Yazması zor, ama edebî tat alınarak okunmasına dikkat ettiğim bir roman.- “Gerçeklik”, sizden alıntıyla “kırılabilen, ufak ve göreceli parçalara ayrılıp her bireyin kafasındaki kavram raflarına ayrı ayrı parçaları yerleştirilen bir yapıya dönüşüyor. Ancak bir bireyin ‘adalet’ rafına yerleştirdiği gerçeklik parçası ile bir diğerinin oraya yerleştirdiği gerçeklik parçası o kadar birbirinden farklı ki! Durum bununla da sınırlı kalmıyor Büşra’nın algıladığı kadarıyla. Bir bireyin ‘adalet’ rafına yerleştirip üst üste yığdığı gerçeklik parçaları bir diğer bireyin ‘düşman’ rafına, bir başkasının ‘vatan hainliği’ rafına, birinin de ‘yandaşlık’ rafına kaldırılmış oluyor. Televizyonda ‘lakin’lerin ‘âlâ’ların havada uçuştuğu tarihi diziler furyasından sonra bütün dizilerde kendi adaletini kendi sağlamaya yemin etmiş, ellerinde silahla adalet peşinde koşan erkek ve kadınların ortaya çıkması boşuna değil!” Ne ekler yazarı?Bence gerçeklik artık eskisinden daha farklı bir anlam ifade ediyor bu ülkenin her bireyi için.Her Zerre Kara / Özen Yula / Doğan Kitap / 280 s. / 2021. Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki‘Hamdi, insanın ufku yine insandır!’
‘Hamdi, insanın ufku yine insandır!’ Haydar Ergülen’in eş zamanlı yayımlanan iki deneme kitabı, ‘yazma arzusu’ ile ‘yazılmayı arzulayan şeyler’in buluşması. Sınır tanımayan, alfabeler kuran, yollar açan, zaman zaman yoldan sapan ama yolunu yitirmeyen denemeler. Bir şairin denemelerinden bir denemecinin denemelerine yol alışı. “Bu daha başlangıç!” diyor Ergülen. Çünkü “İnsan tükenmez” demişti, Fethi Naci. Tuhaf Alfabe’nin ‘Ufuk’ maddesinde, Yahya Kemal’in de Tanpınar’a dediği gibi: “Hamdi, insanın ufku yine insandır.”. /Archive/2021/2/4/002042181-ic1.jpgFotoğraflar: VEDAT ARIKNişanlılar İçin Şarkılı Alfabe; “…Aşk’tan Devrim’e, Cumartesi Anneleri’nden Neşet’e, Nar’dan Üzüm’e ve Zeytin’e, Eskişehir’den Napoli’ye, Üç Fidan’dan Gezi’ye, Karantina’dan Göçmen’lere… kavram ve kelimelere Haydar Ergülen’ce karşılıklar”dan oluşuyor. Kitabın da bütün olarak bir alfabe olduğunu düşünürsek; toplam otuz iki alfabede yüzlerce şarkılı, sazlı sözlü, rengârenk, kederli, coşkulu ‘madde’ var: İsimler, filmler, eşyalar, şehirler, hayvanlar, şiirler, romanlar, olaylar, anılar, eskiler, yeniler, değiniler…ZIRRR SESSİZLİK!Selahattin İçli’nin nihavend bestesi ‘Derun-i dil derdi eskiler’ (güfte: Ayhan Ayışığı) ile açılan kitap, kapanışı Seyhan Erözçelik’ten ‘zırrr sessizlik’ ile yapıyor. Alfabe içinde alfabe: İnsanlar ve isimler. Çağrışımlarla isimler birbirini besliyor, kitabın ‘insan alfabesi’ beliriyor.Fazlası yok eksiği var, A’dan Z’ye üç yüzden fazla isim geçiyor bu denemelerde: A. Kadir’den Ziya Osman’a, Adalet Ağaoğlu’ndan Zeynep Oral’a, Ali Ekber Çiçek’ten Zeki Müren’e, Amy Winehouse’dan Rodrigo’ya, Erden Kıral’dan Zeki Demirkubuz’a, Özdemir İnce’den Ülker İnce’ye, Ahmet Şık’tan Zehra Kosova’ya, Mahir-Hüseyin-Ulaş’tan Yusuf’a ve Deniz’e…Eksiği var deyişim, dolaylı isimler de olmasından... Haziran Alfabesi’nin ‘Gezi’ maddesinde olduğu gibi: “‘Waldo sen neden burada değilsin?’ ‘Bazı sorular bazı parkları bekler!’”. Olmaz olasıcalar da var; konu gereği zorunluluktan; Faik Türün’den Stalin’e, eksik olsunlar! Ve fakat, eksikliğini hissettiğim isimler de var; benim payıma Didar abla düştü, Didar Şensoy!/Archive/2021/2/4/002055197-ic2.jpgDERİNLEMESİNE BİR YOLCULUKÇerçöp - Öteberi Denemeleri, “…bir daktilonun, kâğıdın ya da artık bir çocukluk anısı olarak zihinlerimizde yer etmiş duvar halılarının dünyasına bir yolculuk … Mahalleye gelen ilk telefon, ilk Avrupa yolculuğu, ikinci olmaya ve uykuya övgü…”.‘Yeni Türkiye’de Yasakçı Bir Zihniyet: O Benim İşte’den ‘Karantinada Geçen Şen Günlerim’e, ‘Christine Haydar Akrabamız Değildir!’den ‘Bir Gerçeklik Olarak Hastalık’a yaşamlarımızın dünü, bugünü ve bilinmez yarını üzerine usta işi denemeler.Ergülen her konuda yeterince konaklayarak, denemenin tadını çıkarıyor. İçinden geçtiğimiz, içimizden geçen bazı şeylere ilişkin derin denemeler çoğu: ‘Struma’yı nefesimi tutarak okudum. ‘Tekerrür ya da İniş İçin Daha Ne kadar Alçalabilir İnsan’ı da öyle.Ergülen’in uzun denemelerini okurken, Katya’nın John’a gönderdiği kısa mektup da geldi aklıma: “Tiziano için ne düşünüyorum biliyor musun? Kartpostala yazılmış tek bir sözcük: Ten.” (Tiziano - Su Perisi ile Çoban, John Berger - Katya Berger Andreadakis, YKY)Sahi, bir şey, bir resim, bir insan nasıl anlatılır? Tiziano Vecellio nasıl anlatılır? Evet, tek bir sözcükle de anlatılabilir: Ten! Ya da sadece ismini yazarak: Tiziano! Ziya Osman Saba’yı anlatmak için ‘Ziya Osman’ demek gibi... Yazışmalarının devamında, John ile Katya onlarca sayfa daha yazmışlar Tiziano üzerine. Ergülen’in denemelerinde de benzer bir bilinçli gelgit var, bir sözcük / isim ile bin sözcük / isim arasında. Bir harf daha, bir sözcük, bir cümle, bir paragraf daha… Bir suskunluk daha…/Archive/2021/2/4/002108181-ic3.jpgSUSMANIN ÇEKİCİLİĞİ!Çerçöp denemelerinde çok şey söylerken, susmanın çekiciliğini de sezdiriyor Ergülen. ‘Haydar Haydar’ başlıklı denemedeki derdi biraz da bu sanırım:“Adım rüzgârın ruhu diye Anadolu’dan Kafkaslar’a, Ege’den Akdeniz’e dolanıyor dolanmasına da, benim içimde bir rüzgâr dolanıyor mu, geziyor mu, tozuyor mu, esiyor mu, geçiyor mu? Bende bir rüzgârın ruhu, hadi o kadar olmasa da gölgesi var mı? Rüzgâr, bende ne gezer desem mi şairane olur yoksa rüzgâr bende ne eser mi desem? Belki de hiçbir şey demesem, daha şairane olmaz ama daha şahane olur!”.Nişanlılar için Şarkılı Alfabe ve Çerçöp - Öteberi Denemeleri, ‘yazma arzusu’ ile ‘yazılmayı arzulayan şeyler’in buluşması. Bazen tenhada buluşuyorlar, bazen kalabalıklarda; her durumda denemenin güzel tadıyla. Şunu da saklamıyor Ergülen: Bu daha başlangıç! Çünkü “İnsan tükenmez” demişti, Fethi Naci. Tuhaf Alfabe’nin ‘Ufuk’ maddesinde, Yahya Kemal’in de Tanpınar’a dediğidir işte: “Hamdi, insanın ufku yine insandır”.Nişanlılar için Şarkılı Alfabe / Haydar Ergülen / Kırmızı Kedi Yayınevi Çerçöp - Öteberi Denemeleri / Haydar Ergülen / Karakarga Yayınları Alihan Irmakkesen'Geri DönüşmüBirlikte Yaşam mı?'
'Geri Dönüş mü Birlikte Yaşam mı?' Türkiye’nin, küresel göç haritasının merkezinde durduğunu gösteren Türkiye’de Mültecilik, Zorunlu Göç ve Toplumsal Uyum - Geri Dönüş mü Birlikte Yaşam mı? (Bağlam Yayınları); göçmenlik, mültecilik ve toplumsal uyum gibi kavramlar ekseninde tartışılan zorunlu göç olgusu, Türkiye’de hukuksal, politik ve işgücü piyasalarında ortaya çıkan yapısal dönüşümlere dikkat çekiyor. /Archive/2021/2/4/001712839-kapak.jpgZorunlu göçün vatandaşlık, göç ve refah rejimi alanlarında kısa ve uzun vadede ciddi dönüşümleri barındırdığına işaret eden ve göç yazınının yetkin akademisyenlerince hazırlanan Türkiye’de Mültecilik, Zorunlu Göç ve Toplumsal Uyum - Geri Dönüş mü Birlikte Yaşam mı? (Bağlam Yayınları), güncel göç ve toplumsal uyum politikalarını farklı boyutlarıyla tartışmaya açıyor.Ayrıca Türkiye’de sığınmacı, geçici korunan ve şartlı mülteci gibi farklılaşan statülere sahip olan Iraklı, Afganistanlı, Suriyeli, İranlı, Somalili gibi zorunlu göçle gelenler ile Ukraynalı, Moldovyalı gibi farklı göçmen gruplara yönelik olarak İstanbul, Ankara, Isparta ve Gaziantep gibi farklı kentlerde yapılan saha çalışmalarıyla göçmenlerin özne olma halleri ve birlikte yaşam deneyimlerini paylaşıyor.Uluslararası göçün küresel/yerel, düzenli/düzensiz, toplumsal cinsiyet temelli ve siyasallaşan boyutlarını toplumsal uyum ve birlikte yaşam sorunsalı bağlamında yeniden düşünmek için bir olanak sunuyor. Cumhuriyet Kitap Eki‘İktisat OkullarıveÜnlüİktisatçılar’
‘İktisat Okulları ve Ünlü İktisatçılar’ Prof. Dr. Mehmet Tomanbay’ın bu çalışması, iktisat tarihiyle iktisadi düşünceler tarihini bir araya getirmesinin ötesinde bu alanlarla siyasal düşünceler tarihi arasında da bağ kuran öncü bir çalışma niteliğini taşıyor. /Archive/2021/2/4/001446278-ic.jpgSiyaset bilimi alanında olduğu gibi iktisat alanında da, tarihsizleştirme ve yalıtık düşünce kategorileri üzerinden düşünmek yaygın bir olgudur. Buna karşılık, iktisadi olgulara ilişkin kuram ve yaklaşımların ve bunları üreten düşünürlerin tarihsel koşul ve bağlam içinde ele alınması söz konusu olguların gerçekliğini açıklayabilmek ve tartışabilmek açısından olması gereken bir yaklaşım olarak öne çıkmaktadır.Prof. Dr. Mehmet Tomanbay, İktisat Okulları ve Ünlü İktisatçılar (İmge Kitabevi) isimli çalışmasında; iktisadın temel inceleme nesnesi olan ancak tarihsizleştirilerek içeriksizleştirilen kavram ve yaklaşımları, düşünürlerin yaşadığı tarihsel gerçeklik bağlamında ve biyografinin ötesine geçerek ele alıyor.Diğer yandan, siyasetin dışlandığı iktisat alanına; akım, okul ve düşünürlerin tarihselliğinden hareketle dolaylı dahi olsa ideolojik konumlanışlarına ilişkin sonuç çıkartmaya yönelik bir bakış açısıyla yaklaşarak, bu iki alan arasında köprü kurma olanağını da yeniden gündeme getiriyor.İktisat Okulları ve Ünlü İktisatçılar / Mehmet Tomanbay / İmge Kitabevi / 415 s. Cumhuriyet Kitap Eki