News - Haberler
Geçen yıl altın mevduatıTürkiye’de yüzde 238, Muğla’da yüzde 326 arttı: Muğlalıların altın aşkı
Geçen yıl altın mevduatı Türkiye’de yüzde 238, Muğla’da yüzde 326 arttı: Muğlalıların altın aşkı Her dönemin vazgeçilmez ödeme, yatırım ve hediye aracı olan altın, bu özelliğini değişik formlar altında artırarak sürdürüyor. BDDK tarafından il bazında açıklanan altın mevduatı hesabı bilgileri de bunu çarpıcı şekilde ortaya koyuyor. Altın fiyatlarındaki genel yükseliş, TL’deki değer kaybı gibi nedenler rakamları kısmen etkilese de son yıllarda altın mevduatına hızlı yönelim dikkat çekiyor. ‘TÜZEL’DE DAHA YÜKSEKYurttaşın elindeki altını sistem içine çekmekle ilgili teşviklerin yanında, esas olarak küçük-büyük birikimleri her anlamda güvende tutma ihtiyacı son dönem daha öne çıkıyor. Veriler göre 2020 sonu itibarıyla bankalarda 275.6 milyar liralık altın mevduatı var. 2019 yılı sonuna göre artış yüzde 237.6 oldu. Bu kapsamda “gerçek kişi”lerin mevduatı yüzde 231.8 artışla 254.6 milyar TL, “tüzelkişi”lerin mevduatı yüzde 328.7 artışla 20.9 milyar TL’ye çıktı.Altın mevduatının en çok arttığı il ise yüzde 326.1 ile Muğla oldu. Toplam altın mevduatı Muğla’da 919.5 milyon liradan 3 milyar 918 milyon liraya çıktı. Toplam altın mevduatına göre ikinci sırada yüzde 312.6 artış ve 2 milyar 501 milyon TL ile Tekirdağ, üçüncü sırada yüzde 304.8 artış ve 8 milyar 595 milyon lirayla Antalya, dördüncü sırada yüzde 299.4 artış ve 962 milyon lirayla Edirne, beşinci sırada yüzde 284.9 artış ve 16 milyar 895 milyon lirayla İzmir var. Toplam altın mevduatındaki yüzde 31’lik payıyla bu alanda da lider durumda olan İstanbul’da artış yüzde 239.9 olurken, tutar 86 milyar 95 milyon liraya çıktı.‘YASTIK ALTI’ DA BÜYÜDÜAltın mevduatına olan bu ilgiyi, ING Türkiye’nin peryodik olarak uzun yıllardır yaptığı “Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri Araştırması” da teyit eder nitelikte. Araştırmanın 2020 yılı dördüncü çeyrek sonuçlarına göre tasarruf araçları tercihinde sistem içi altının payı yüzde 18, sistem dışı (yastık altı) altının payı yüzde 11 oldu ve toplamda ilk sırada yer aldı. Yine dördüncü çeyrekler itibarıyla, bu oranlar 2016’da sistem içi yüzde 4, sistem dışı yüzde 8, 2019’da sistem içi yüzde 15, sistem dışı yüzde 8 idi. Serhat AligilMilli Savunma BakanıAkar'dan kritik açıklama
Milli Savunma Bakanı Akar'dan kritik açıklama Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Pençe Kartal-2 Harekatı ile ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Milli Savunma Bakanı Akar, "Pençe Kartal-2 Harekatı'nda 3'ü sözde üst düzey yönetici olmak üzere 48 terörist ölü, 2 terörist sağ ele geçirildi. Son derece önemli, kritik ve özel bir harekat yapıldı. Çok geniş bir alanı kapsayan zor bir harekat gerçekleştirildi" açıklamasını yaptı. cumhuriyet.com.trFacebook akıllısaat pazarına giriyor
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Facebook akıllı saat pazarına giriyor Ürettiği cihaz yelpazesini genişletmek için çalışmalarını sürdüren sosyal medya devi Facebook, gelecek yıl piyasaya yeni akıllı saatini sürmeye hazırlanıyor. Instagram ve WhatsApp’ı bünyesine katarak sosyal ağlardaki pazar payını artıran Facebook, bu kez teknoloji dünyasındaki yelpazesini genişletmeye yönelik adımlar atıyor.Project Aria projesiyle artırılmış gerçeklik, Oculus markasıyla sanal gerçeklik gözlüğü ve Ray-Ban’la işbirliği yaparak akıllı gözlük sektörlerine giren Facebook, 2022 yılında akıllı saat piyasasında varlık göstermeye başlayacak.The Information’ın haberine göre Facebook’un akıllı saati, Android sistemiyle de uyumlu olacak. Akıllı saatinde sağlık özelliklerine yer verecek olan Facebook, saatle mesajlaşma imkânı da sunacak. cumhuriyet.com.trYurttaşAKP'li CumhurbaşkanıErdoğan'a 'açım' diyerek seslendi, Erdoğan umursamadı!
Yurttaş AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'a 'açım' diyerek seslendi, Erdoğan umursamadı! AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Elazığ Harput ziyaretinde oldukça çarpıcı anlar bir an kameralara takıldı. TikTok’ta ‘zaryld’ adlı kullanıcı tarafından paylaşılan videoda, Erdoğan ve Soylu’ya seslenen yaşlı bir kadın, içinde bulunduğu zor şartları, “Oğlum askerden geldi, ameliyatlıyım, ben açım açım” ifadeleriyle dile getiriyor.Kadının sözlerinin ardından ise Erdoğan belli belirsiz bir şekilde elini kaldırıyor ancak kadınla ilgilenmeyerek Soylu ve çevresindekilerle konuşmasını sürdürüyor.İşte o anlar: cumhuriyet.com.trİşgörüşmelerinde yapay zeka programlarıetkin rol oynamaya başladı
İş görüşmelerinde yapay zeka programları etkin rol oynamaya başladı Doç. Dr. Pelin Vardarlıer, "Yapay zekânın iş görüşmelerinde de oldukça faydalı kullanımları olduğunu görmek mümkündür" dedi. İstanbul Medipol Üniversitesi İşletme ve Yönetim Bilimleri Fakültesi İnsan Kaynakları Yönetimi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Pelin Vardarlıer, Covid-19 salgını sebebiyle insan kaynakları süreçlerinde de değişikliklerin olduğunu belirterek işe alım süreçlerinde yapay zeka programlarının da etkili rol oynamaya başladığını söyledi.Vardarlıer, Covid-19 salgının işe alım süreçleri, insan kaynakları ve kurum içi iletişim alanlarında etkilerini değerlendirdi.Salgın sürecinde işletmelerin müşterilerin ve çalışanlarının zarar görmemesi için uzaktan çalışma gibi pek çok önlemi devreye aldığının altını çizen Vardarlıer, "İnsan kaynakları departmanlarına önemli görevler düşmekte. Bu sürecin etkin bir şekilde ilerlemesi, çalışan performanslarının düşmemesi ve motivasyonlarının yüksek tutulması, insan kaynakları departmanlarının üzerinde durması ve dikkat etmesi gereken konular arasındadır" şeklinde konuştu.ÖDÜLLENDİRME POLİTİKALARI UYGULANMALIPerformansın yüksek olmasında rol oynayan etkenlerden birinin liderler olduğunu söyleyen Vardarlıer, "Belirsizliğin fazla olduğu bu dönemde güçlü ve dijital liderlerin varlığı işletmelerin gücünü arttırmada itici bir faktördür. İşletmeler bu süreçte dijital liderlerin varlığı ile başarılı olabilir ve yükselişe geçebilir. Pandemi süreci iş yapış şekillerini değiştirdiğinden bu değişikliklere ayak uydurabilecek çalışanlar, işletmelerin genel performanslarını da büyük ölçüde arttırmaktadır. Bu nedenle, çalışanların performansını arttırmak için ödüllendirme politikalarının uygulanması gerekmektedir" diye konuştu.Vardarlıer, dijitalleşme ile birlikte performans değerlendirme, işe alım, mülakat yönetimi, öneri yönetimi, eğitim ve gelişim yönetimi, işletme içi iletişim ve çalışan memnuniyeti faaliyetleri daha etkin bir şekilde ve online olarak yönetildiğini, buna bağlı olarak zaman ve maliyet tasarrufu sağlandığını söyledi.YAPAY ZEKA PROGRAMLARI İŞE ALIMLARDA KULLANILIYORİşe alım süreçlerinde yapay zeka sistemlerinin de etkili rol oynamaya başladığının belirten Vardarlıer, şunları söyledi:"Yapay zeka ve robotik teknolojilerinin hayatımızda daha çok yer almasıyla birlikte insan kaynakları süreçlerinde işe alım, seçme yerleştirme, oryantasyon ve insan kaynaklarının rutin yaptığı diğer işler yapay zeka destekli dijital sistemlere devredilmeye başlanmıştır. Böylece daha az işgücü ile hızlı ve daha etkin bir şekilde süreçler yönetilmektedir. Bununla birlikte yapay zekânın iş görüşmelerinde de oldukça faydalı kullanımları olduğunu görmek mümkündür. Nitekim iş görüşmelerinde yapılan video kayıtlarının ve bu video kayıtlarında adayın kendisine yöneltilen sorulara verdiği cevaplara dair seslerin incelenmesi sonucunda yapay zekâ programlarının personele dair karar verdiği bilinmektedir.Bu noktada yapılan video kaydında bireyin jest ve mimiklerinden hareketle davranışlarına dair bir veri seti oluşturulmaktadır. Yapılan bu veri seti oluşturmanın ardından gerçekleşen analizler sonucunda kişinin alınacak olduğu işe uygun olup olmadığı, bu işte başarılı olup olamayacağı, geçmiş başarısı ile gelecekteki başarısı arasında ne gibi bir oran olacağı yönünde belirlemeler yapılarak bireyin işe alımı noktasında kararı verilme sürecinde öneride bulunabilmektedir. Ayrıca başvuru sürecinde önyargıları da ortadan kaldırdığı görülmektedir."Salgın süreci ile birlikte uzaktan çalışmanın birçok işletme tarafından kalıcı hale getirildiğinin altını çizen Vardarlıer, bu süreçte ise uyum, dijital dönüşüm, değişim yönetimi gibi kavramlardan daha çok bahsedildiğini anlattı.Vardarlıer, sözlerine şöyle devam etti:"Çeşitli insan kaynakları uygulamaları da tek bir platformda toplanmaya ve çalışanların ihtiyaçlarına göre şekillendirilmeye başladı. Geleneksel çalışma hayatına baktığımızda çalışanlar tek bir çatı altında işlerini yürütmekteydi. Uzaktan çalışma ile işler, zaman ve mekandan bağımsız olarak yürütülmekte. Bu durum ise çalışanları psikolojik ve motivasyonel olarak etkileyebilmekte. Çalışanların duygu paylaşımında bulunamaması ise büyük bir eksiklik olarak karşımıza çıkmakta. Bu nedenle bu süreçte, çalışanlar psikolojik ve duygusal anlamda destek beklemekte. İyi planlanmış mentörlük, koçluk gibi programlarla kişi odaklı çözümler üretmek mümkün. Çalışanlara stres yönetimi konusunda destek verilmesi, iş-özel yaşam dengelerinin sağlanması, hatta ailelerinin de pedagojik anlamda desteklemesi gibi çözüm yolları bulunmakta. Son yıllarda insan kaynakları departmanlarının fazlaca üzerinde durduğu bir konu var, 'Mutluluk Yönetimi'. Mutluluk yönetimi departmanlarının varlığı ve işlevi ile daha kişi odaklı hareket etmek mümkün.""KAMERA YERİNE BİLGİSAYARA BAKMAK KARŞI TARAF AÇISINDAN CİDDİ ALGILANMAMAYA NEDEN OLABİLİR"Çevrimiçi mülakat yapacak adaylara da tavsiyelerde bulunan Vardarlıer, şu önerileri sıraladı:"Adayların mülakat saatinden en az 1 saat önce bilgisayarına hangi platformda mülakat gerçekletirşilecekse (Microsoft Teams, Zoom, Skype gibi) gerekli programları yüklemiş olması, bu programları iyi kullanabiliyor olması ve kamerasının çalışır durumda olup olmadığını kontrol etmesi gerekir. Görüşme esnasında herhangi bir problemle karşılaşmamak için önceden prova yapılabilir. İş görüşmesinin gerçekleştirileceği odanın fiziksel şartları da son derece önemli. Adayların arka plandan gelebilecek seslere karşı önlem almasında fayda var. Televizyon, çocuk veya evcil hayvan sesleri görüşmeyi engelleyeceği için bu tür seslerin gelmeyeceği yerlerde görüşmeye katılmak gerekir. Karanlık ve rahatsız edici aydınlatmaların olduğu yerlerde mülakata katılmak karşı tarafı rahatsız edebilir. Telefon ve diğer elektronik cihazlardan gelebilecek bildirim seslerinin kapalı olmasına özen gösterilmeli.Çevrimiçi mülakatlar her ne kadar ev ya da adayların konfor alanları dahilinde yapılıyor olsa da profesyonel kıyafetlerin tercih edilmesi ilk izlenim açısından önemli bir faktördür. Mülakat esnasında kamera yerine bilgisayara bakmak karşı taraf açısından ciddi algılanmamaya neden olabilir. Bu nedenle konuşurken kameraya bakmak daha profesyonel bir algı oluşturmaya yardımcı olur. Son olarak, özgeçmişin adayın kolaylıkla ulaşabileceği bir yerde bulunmasında fayda var. Bu sayede, özgeçmişte yazan bilgilerin unutulma ihtimaline karşı önlem alınmış olur. cumhuriyet.com.trHercule Poirot 100 yaşında!
Hercule Poirot 100 yaşında! Agatha Christie’nin Ölüm Sessiz Geldi isimli ilk romanı tam 100 yıl önce yayımlandı. Hercule Poirot’nun yaşamımıza girişinin 100’üncü yılına özel olarak Altın Kitaplar tarafından basılan ciltli-şömizli ve kutulu Hercule Poirot Seçkisi Seti; Acı Kahve, Nil’de Ölüm, Cinayet Alfabesi ile yazarın en beğendiği kitapları arasında gösterdiği Ölüm Sessiz Geldi, Doğu Ekspresinde Cinayet ve “değişmeyen favorim” olarak belirttiği Roger Ackroyd Cinayeti romanlarından oluşuyor. /Archive/2021/2/14/002122750-ic1.jpg“Lucrezia Borgia dışında en çok insan öldüren kadın benim, ama daktilomla.”Agatha ChristieİDDİA ÜZERİNE YAZDIBeş yaşında kendi kendine okumayı öğrenen ve evde eğitim gören Agatha Christie, Hercule Poirot’yu okuyucuyla tanıştırdığı ilk romanı Ölüm Sessiz Geldi’yi kız kardeşinin “Bahse girerim sen iyi bir dedektif öyküsü yazamazsın” diye meydan okuması üzerine yazmıştı. Yarım yüzyılı aşan yazarlık kariyerine 78 dedektif romanı, 100 kısa öykü, 19 tiyatro eseri sığdıran Agatha Christie, Mary Westmacott mahlasıyla da 6 psikolojik roman yazdı.Tiyatro tarihinin en uzun süre oynanan oyunu olarak tarihe geçen Fare Kapanı (25 Kasım 1952’den bugüne) ile satışı milyonlarla ifade edilen ve geçtiğimiz günlerde Altın Kitaplar tarafından On Kişiydiler ismiyle yeniden basılan On Küçük Zenci romanı da bunların arasındadır./Archive/2021/2/14/002136547-ic2.jpgPOIROT’NUN KÜÇÜK, GRİ HÜCRELERİ!Agatha Christie dışında hiçbir polisiye yazarı Hercule Poirot ve Miss Marple gibi iki dünyaca ünlü dedektif yaratmayı başaramamıştır. Poirot’nun “küçük gri hücreleri” tam 33 roman ve 54 öyküde suçluların yakasına yapışır.Poirot adını mitolojin en güçlü kahramanlarından Herkül’den almasına rağmen yumurta kafalı, ufak tefek ve çelimsiz biridir. Her zaman cilalı duran küçük bağcıksız rugan papuçları, yeleği, geriye taranmış saçları, bakımlı, vaxlanmış, gür kıvrımlı bıyığı, bastonu ve elbette fötr şapkası ve özenli giyimiyle dikkat çeker. Sistemli bir hayat tarzını benimsemiştir. Konu kendi işi ise kesinlikle alçak gönüllü değildir.Hercule Poirot en karmaşık, en içinden çıkılmaz cinayetleri gözleme dayanan mantıksal analiz yoluyla (küçük gri hücreler!) çözer. Okuyucuya sanki “Bu kişilerin arasından kötü olanı seçeceğim. Bakalım siz bu kara koyunu fark edebilecek misiniz?” der./Archive/2021/2/14/002200734-ic3-.jpgKİBİRLİ, KAÇIK, EGZANTRİK!Poirot’nun amacı, bulmacanın tüm parçalarının yerine oturması, ürettiği kuramın, olayla ilgili bütün soruları cevaplandırmasıdır. Bütün sorulara, olgular tarafından da desteklenen cevaplar verildiği an, olay çözülmüş, diğer bir deyişle katil yakalanmış olacaktır.Bu sorular resmi polisin asla aklına gelmeyecek nitelikte sorulardır. Hatta resmi polis Poirot’yu böyle tuhaf sorular peşinde koştuğu için aşağılar bile. Ondan, “çılgın”, “kaçık”, “deli,” “egzantrik” diye söz eder.Poirot herkesi dinler, dinlerken inceler ve düşünerek sonuca varmaya çalışır. Sonuçta herkesi toplayıp o meşhur “Hepinizi buraya neden çağırdım merak ediyorsunuzdur” cümlesini söyler ve kendisiyle gurur duyan kibirli tavrıyla cinayeti nasıl çözdüğü açıklar./Archive/2021/2/14/002211812-ic4.jpgTOPLUMSAL YAPI VE SINIF FARKLILIKLARIPoirot emekli bir dedektiftir ve genellikle görevlendirilmez, kendisini olayların ortasında bulur. Tatile çıktığında, seyahat ederken, “rahatsız edilmek istemediğinde” cinayet gelip onu bulur ve cinayeti çözümlemeye sürükler.Poirot romanlarında dönem Avrupa’sının toplumsal yapısı ve sınıf farklılıkları hakkında bilgi edinmek de mümkündür. Olaylar genellikle belirli bir bölgede yaşayan soylular ya da zengin kişilerin çevresinde geçer. Sonra imrenilen bu soylu, sosyetik kesimin arasında çok kötü bir ilişkiler ve suçlar yumağı olduğunu anlarız. Suçlulardaki hastalıklı ve kibirli ruh halini yılların deneyimiyle çok iyi bilir. Onlara kimin daha zeki olduğunu göstermek Poirot için adeta bir düellodur./Archive/2021/2/14/002223593-ic6.jpgAGATHA CHRISTIE: ‘POIROT, ÇEKİLMEZ BİRİ!’Agatha Christie, Poirot’yu 1930’da ‘çekilmez biri’ olarak tanımlar, 1960’taysa ondan “nefret uyandıran, gösteriş düşkünü, can sıkıcı ve ben merkezci” olarak bahseder. Hatta Bayan Oliver’a, ünlü dedektifi Sven Hjerson için, “Tabii o aptalın biri. Ama okuyucular adamdan hoşlanıyorlar.” dedirterek belki de Poirot hakkındaki düşüncelerini tüm çıplaklığıyla ortaya koyar.Ancak okuyucu, Poirot’yu sevmektedir. Bu nedenle Christie, Poirot’dan sıkılıp, öldürmek istese de bunu yapmaz ve Poirot romanları yazmaya devam eder. Bu arada yaşamı boyunca da Poirot’nun herhangi bir resminin kitap kapaklarında olmasına izin vermemiştir. Ayrıca Agatha Christie esinlendiği Hercule Poirot’yu iki kere “gördüğünü” iddia etmiştir: Bir tanesi Savoy’da öğle yemeği yerken ve diğeri de Kanarya Adaları’nda deniz yolculuğunda.Hercule Poirot’nun bu kadar ünlü olmasını sağlayan biraz da filmler ve dizilerdir. Özellikle 70 bölümlük “Agatha Christie - Poirot” dizisi 1989’dan 2013’e kadar tam 24 yıl devam etmiş, Hercule Poirot’yu büyük kitlelerle tanıştırmıştır. Poirot’yu canlandıran Albert Finney, Peter Ustinov, Ian Holm, Tony Randall, David Suchet, Alfred Molina, Kenneth Branagh gibi ünlü oyuncular da bu karakterin daha çok sevilmesini sağlamışlardır./Archive/2021/2/14/002235593-kapakic5.jpgÖLÜM İLANI YAYINLANAN İLK ROMAN KAHRAMANIHercule Poirot, 1976 yılında ölür. Tiyatrocuların, tiyatro sahnesinde ölmek istemeleri gibi, Poirot da en fazla istediği yerde, bir cinayet soruşturmasının sonunda hayata gözlerini kapar. Öldüğü romanın adı Perde’dir. Bu macerada Poirot yine Yüzbaşı Hastings’le beraberdir ve yine, yıllar sonra, ilk romanı yazıldığı yerde, Styles konağındadır.Ölümünün ardından The New York Times’ta tam sayfa ölüm ilanı yayımlanmış ve böylece ölüm ilanı yayımlanan ilk hayali karakter olmuştur. İngiliz Daily Telegraph gazetesinde de ölümün gerçek nedeninin arkadaşı ve ilham kaynağı Agatha Christie tarafından açıklanacağı bildirilmiştir.Agatha Christie’nin adını yaşatmak ve onu yeni nesillerle tanıştırmak isteyen ailesinin onayı, Agatha Christie Vakfı ve bizzat vakfın başkanı, Christie’nin torunu Matthew Prichard’ın da teşvikiyle 39 yıl önce üzerine ‘perde inen’ Hercule Poirot, kendisi de “Obsesif bir Agatha Christie hayranı” olan, ünlü ve ödüllü polisiye romanlar yazarı Sophie Hannah’nın kalemiyle yeniden hayata döndürülmüştür. Çiğdem ÖztekinAslıAlpar:‘Kendine değer vermek devrimci bir duruş!’
Aslı Alpar: ‘Kendine değer vermek devrimci bir duruş!’ 1922 doğumlu, İstanbullu, zengin bir ailenin kızı olan ve ahlâk bekçisi babası tarafından okulla ilişiği kesilen, evden süren eğitim hakkı da elinden alınan, sevdiceği ile bir hayat kurmasına izin verilmeyen, her yaşında biraz daha içine kapanan, kaybolan, izleri silinen bir kadın Emine Hanım. Çizer Aslı Alpar ile yanında büyüdüğü anneannesinin aslında tüm kadınların hikâyesini çizgilerle anlattığı kitabı, cinsiyetçi eril bir kuşatılmışlık altındaki kadınlar ve baskıcı toplum üzerine konuştuk. /Archive/2021/2/14/001731846-ic1.jpgTÜM KADINLARIN HİKÂYESİ- Sizi bir kitabın odak noktası olarak Emine Hanım’ı anlatmaya ne yöneltti? Çıkış noktası neydi?Emine Hanım’ın Romanı’nda yanında büyüdüğüm anneannemin hikâyesini anlattım. Hikâyesini anlattım çünkü yanında büyürken seyirci olduğum tek şey anneannemin yaşlanması değildi. Bana anlattıklarıyla, hayalleriyle, istekleriyle hiç örtüşmeyen cinsiyetçi, onu yok sayan bir kuşatılmışlığın onu günden güne yok ettiğine de tanıklık ettim.İçine doğduğumuz, büyüdüğümüz o cinsiyetçi dünyayı anlamak ona karşı mücadele edebilmek zamanımızı alabiliyor. Anneannemin hikâyesini anlatmak kadınların hayatlarını değersizleştiren o cinsiyetçi sistemi anladığım, bu sisteme karşı çıktığım ilk günden beri isteğimdi.Bir yerlerde Emine hanımın hikâyesinin belki tüm kadınların hikâyesi olduğunu biliyordum. Yok saymanın, ötekileştirmenin kendi başına bir şiddet biçimi olduğunu biliyordum. Tanığı olduğum için anlatmaya anneannemden başlamak istedim./Archive/2021/2/14/001746627-kapakic2.jpgKENDİ HAYATININ ÖZNESİ OLABİLMEK- Muhalif, eleştirel doğası güçlü çizimleriniz dünyanın ve ülkenin gündeminden farklı olmayan bir hikâyeye eşlik ediyor. Sözcüklerinizle bütünleştirdiğiniz Emine Hanım’ın Romanı’nın yazma süreci anlatır mısınız?Başka bir kitap dosyası üzerine çalışırken taşınmamız gerekti. Depoda kalan aile fotoğrafları da eşyalarla birlikte yeni evimize geldi. Tüm evi yerleştirdikten sonra dağınık olan bu fotoğrafları dizecek bir albüm edindim.1900’lü yılların başından 2000’li yıllara dek fotoğrafta anneannemin yanındakilerin, mekânın değiştiğini, bu fotoğraflarda onunla birlikte objektife bakan herkesin gülümsediğini ancak anneannemin hiçbir fotoğrafta gülmediğini fark ettim.Bana anlattıkları ve tanık olduklarım bu hüznü açıklıyordu, bunu herkesle paylaşmak istedim. Yaşayamadığı hayatını, gülemediği anları onun çizgili biyografisiyle kamuya açmayı, onu sıkıştığı özel alandan çıkarmayı ve ona bir anlamda yeni bir hayat vermeyi istedim.Fotoğrafları serip, hafızamda kalanlarla birleştirerek bir kurgu oluşturdum. Kitaba eşlik eden fotoğraflarda sadece onun yüzünü görebiliyoruz çünkü bir defa olsun kendi hayatının öznesi olabilsin, kimsenin yüzünün gerisinde kalmasın istedim. Emine Hanım’ın Romanı böyle ortaya çıktı.BAŞKALARI İÇİN YAŞAMAK VE SUSMAK!- Önsöz niyetine dediğiniz giriş yazınızda “Kadınların değersizleştirilen hayatlarına inat, Emine Hanım’ın bir romanı olsun dedim.” diyorsunuz…Kadınlara bedenlerinden utanmaları gerektiği öğretiliyor bizim coğrafyamızda. Küçük bir çocukken dikkatli otur, memelerin çıkınca kambur dur, regl olunca gizle… Kendimizi sevmemeyi, kendimize değer vermemeyi öğütleyen bu topluma inat kendini sevmek, kendine değer vermek bir devrimci duruşa dönüşüyor.Emine Hanım’ın da hayatı hiçe sayılmış, başkaları için yaşamış, başkaları için hatırlamış başkaları için susmuş. Her şeyi unutarak aramızdan ayrıldı ama ben geride kalan ve her şeyi hatırlayan biri olarak onun bir romanı olsun istedim./Archive/2021/2/14/001759533-ic3.jpgUMUT!- Kitabı okuduktan sonra annemin de okumasını istemiştim. Okuduğunda “Ben de yaşadım bunları” demişti. Aslında hepimizin hikâyesi aynı. Ancak Emine Hanım’ın Romanı’nı okurken umudu hissettim. Ne diyorsunuz?Umudu hissettirebildiysek çok güzel bir haber bu. “Aman kim ne yapsın anneannemin hayatını” diye düşündüğüm ilk anlardan sonra hikâyenin sadece Emine Hanım’ın hayatı olmadığını fark edip oturup yazmaya, çizmeye başladım.Kürtajın evli kadınlarda kocanın iznine tabi olduğu, bedenlerimiz üzerindeki tasarrufun dahi bizden alındığı bir coğrafyada evde kendi düşüğünü yapan kaç kadın vardı Emine Hanım gibi… Ya da boşansa gidecek yeri olmayan kaç kadın?Cinsiyet eşitsizliğinden yaralanan ama yaraları cinsiyetine bağlanan, feminist bir terapiden faydalanamayan kaç kadın vardı? Emine Hanım onlardan biri, anlatılması ve hikâyesinin okuyucuda karşılık bulması da bir umut benim için. Biz hayatlarımızın değerli olduğunu bilen ya da bunu yeni yeni öğrenen bizler için, içimizden birinin hikâyesi önemli diye düşünüyorum.- Kitaba dahil etmediğiniz bir Emine Hanım anısı anlatmanızı istesek?Kitaplarını giysi dolabının altında saklarmış. Çok zor açılan bir çekmeceydi. Ben de kurcalamayı seven bir çocuktum bir şekilde açıp kitapları buldum. Elinde kitapla görmemiştim o güne dek, eskiden çok okurmuş.Kitapları kendisine götürdüm, Ümit Yaşar Oğuzcan’ın Seninle Ölmek İstiyorum isimli kırmızı kapaklı çok eski baskı bir cep kitabını eline alıp bana şiir okumayı öğretmişti. Birlikte okuyup ezberlediğimiz şiirler vardı. Mutfakta yemek yaparken bir dize o bir dize ben okurduk. Eşsiz bir zamanmış…Emine Hanım’ın Romanı / Aslı Alpar / Karakarga Yayınları / 72 s. / 2020. Nazlı YıldırımHukukun dehşetli imtihanı!
Hukukun dehşetli imtihanı! Ömründe hiç suça karışmamış bir insanı cinayet işlemeye iten nedir? Ferdinand von Schirach, Collini Davası’nda (Alfa Yayınları); Alman hukuk tarihinin en dehşet verici olaylarından bazılarına, savaş suçlusu Nazilerin adaletten paçayı kurtarışlarına tanıklık ettirirken; suç, ceza ve sorumluluk hakkında önemli sorular sorduruyor. /Archive/2021/2/14/001351270-kapakic1.jpgYazar Ferdinand Von Schirach bir ceza avukatıdır ve en zorlu mesleklerden biri sayılan ceza avukatlığının kazandırdığı sıra dışı deneyimlerini etkileyici hikâyelere dönüştürür. Yazarın Suç 1 ve Suç 2 isimli romanlarında bu hikâyelerini bir araya getirişine tanıklık etmiştik. Schirach’ın en önemli özelliği hikâyelerinde iyi ile kötünün savaşına, suçlu-suçsuz ayrımını ve adalet sisteminin aksayan yönlerini göstermesi. Bir suçtan ötürü birinin cezalandırılması gerektiğini düşünüyorsunuz; bir hukuk devletinin vatandaşı olarak deliller sunup suç duyurusunda bulundunuz ve yetkililere güvendiniz. Ancak davanın düştüğünü üstelik gerekçe olarak zaman aşımının gösterildiğini bildiren bir evrak tebliğ edildiğinde ne yaparsınız?/Archive/2021/2/14/001403286-ic2.jpgNEDEN?İşte Fabrizio Collini’nin başına gelen tam olarak budur: Yıllarca bir otomotiv fabrikasında çalışmış, ömründe tek bir suça bile karışmamış Collini, bir gün Berlin’deki lüks bir otelde kalan yaşlı sanayici Hans Meyer’i dört kurşunla öldürür. Bununla da yetinmez; kurbanını, ayakkabısının topuğuyla elmacık, çene, ve burun kemikleri ile beraber kafatası da kırılıncaya kadar tekmeler. Maktul ile katilin tanışıklığın olmaması ve teslim olan Collini’nin ısrarla suskun kalması cinayetin neden işlendiği sorusunun uzun süre yanıtsız kalmasına neden olur. Savunma avukatı olma idealini yaşama geçirmeyi uman Casper Leinen’e atandığı bu ümitsiz davada Collini’yi savunmak parlak bir kariyer fırsatı olarak görünür. Öldürülen yaşlı sanayicinin en yakın arkadaşının büyükbabası olduğunu öğrendiğinde ise kendisini davadan azlini talep etmekle müvekkilinin haklarını savunmak arasında kalmış olarak bulur. Bu arada kırk binden fazla çalışanının bulunduğu ve yıllık kârının sektör ortalamasının neredeyse yüzde dört üzerinde olduğu bilinen Hans Meyer’in şirketi, davayı hiçbir davayı kaybetmemesiyle ve müvekkillerinden hiçbirisinin müebbet hapis cezası almamış olmasıyla ünlenmiş olan deneyimli avukat Profesör Dr. Richard Mattinger’e teslim etmiştir bile./Archive/2021/2/14/001413208-ic3.jpgSUÇ, CEZA VE SS’LER!Öte yandan olay yeri fotoğraflarını incelerken müvekkilinin kullandığı tabancanın modelini gören Casper Leinen, davaya karışan herkesin kaderini etkileyecek önemli bir ipucu yakaladığını fark eder. Suç aleti 2. Dünya Savaşı’nda SS askerlerince kullanılan “Walther P38” marka tabancadır. Cinayetini aydınlatacak olan bu ipucu, Leinen’i 2. Dünya Savaşı’nın Nazi Almanyası’na götürür. Leinen geçmişi didikledikçe Fabrizio Collini’yi cinayet işlemeye iten sebepleri de teker teker ortaya çıkarmaya başlar. İşte Alman hukuk tarihinin en dehşet verici olay ve süreçlerinden bazılarına, savaş suçlusu Nazi askerlerinin adaletin elinden paçayı kurtarışlarına tanıklık ettiğimiz, dipnotlarla da zenginleştirilmiş Itır Arda’nın çevirdiği Collini Davası; suç, ceza ve sorumluluk hakkında önemli sorular sormanın da yolunu açıyor. Çağatay YaşmutDüzyazınınşairi Bradbury'den geçmişe dön(dür)üş!
Düzyazının şairi Bradbury'den geçmişe dön(dür)üş! Karahindiba Şarabı, Bradbury’nin, zaman makinesi eşliğinde ve ütopyası doğrultusunda yaptığı düzenlemelerle bugünden çocukluğuna yaptığı bir yolculuk. Kitabı diğer kitaplarından ayıran özellik, yazarın doğrudan kendi içine dönük olması ve bir yanıyla otobiyografi özelliği taşıması. /Archive/2021/2/14/001023866-ic2.jpgGEÇMİŞE TUTULAN GÜNLÜKGeriye saran bir kaset ve yıl 1928!.. Karahindiba Şarabı’nda Ray Bradbury, kaseti geriye sararken değişimi kendiyle sınırlı tutmuyor. Çocukluğundaki karakterleri “olması istediği şekilde” biçimlendirirken, onlardaki bazı özellikleri de aktarıp Douglas Spaulding karakterine can veriyor.Bir yanıyla otobiyografi olarak da nitelenebilecek kitabında, Douglas’ın bir yaz boyu günlüklerine tüm yazlarını sıkıştırıyor. Zaman makinesiyle ışınlandığı yerde kendi mutluluk makinesini yapmaya çalışırken, okura teorik bir izdüşüm sunuyor.Çocukluğun masumiyeti ile iç içe geçen yaşam coşkusunda ölümün inkâr edilemezliği ve Douglas’ın kaçınılmaz yüzleşmesi, Jose Mauro de Vasconcelos’un Şeker Portakalı’ndaki türden bir etki yaratıyor insanda. Kitap, “düzyazının şairi” unvanlı yazarın kalem cambazlığının yanında duygu cambazlığını da gözler önüne seriyor. Coşkunun olduğu bir yerde hüzün serpilmeye başlarken, hüznün ortasına doğru ilerlerken de bir tebessüm oluşabiliyor yüzünüzde.FARKLI AYNALARLA DOLU BİR ODAKarahindiba Şarabı, çok birbirinden farklı aynalı bir oda gibi. Baktığınız yere göre çıkarımınız değişiyor. Bir yanıyla kişiye çocukluğuna yolculuk yapma fırsatı. Diğer yanıyla yazarın - belki de - çocukluğunu onarımı. Ortaya çıkardığı her kitabı kendisine de sürpriz olarak değerlendiren bir yazardan bahsediyoruz. Başka bir yanıyla da okura yine ve bir şekilde esin verme olanağı.Bu; kitabının ön sözünde, yazarın çocuksu ve samimi bir yaratıcılıkla kendisine sorduğu sorulara verdiği yanıtlardan da anlaşılabiliyor.Tanıdık olmayanlar için belirtecek olursak; Karahindiba, papatyagiller familyasından bir bitki türü. Çiçekleri sarı, yaprakları yeşil olsa da bitkinin adına karahindiba denmiş. Mısırlılar ve Kıpçak Türklerinin “katagan” olarak bildikleri bitki günümüze Karahindiba olarak gelirken, Hindiba kelimesinin de Arapça kökenli olduğunu belirtelim. Anadolu’daki en yaygın adı da “Arslandişi”./Archive/2021/2/14/001010350-ic1.jpgKİTABI YAZDIRAN DÜRTÜKarahindiba Şarabı, babası ve kardeşiyle topladıkları karahindibaların içine doldurulmuş hayallerin hikâyesi. Yazarın kendi şaraplaşma sürecini anlatması. Hasatsa hasat, ayıklamaysa ayıklama… Yaşam tarafından fermante edilirken, olgunlaşma, durulma, hazırlanma ve bekleme…Bradbury; bu kitabı yazmasındaki temel motivasyonu, iç muhasebesinin derinliği ve geçmişine dair başka türlü olabilme isteği gizleme gereği de duymuyor:“Yirmi dört yaşından otuz yaşıma kadar, yarı yanmış bir kestane fişeğine, paslanmış bir oyuncağa ve yaşlanınca olacağım insana geçmişini, yaşamını, insanlarını, oyuncaklarını ve unutulmuş pişmanlıklarını hatırlatmak için gençlik yıllarımın birinde yazmış olduğum bir mektubun parçasına rastlamak umuduyla büyük ebeveynlerimin Kuzey Illionis çayını düşünmediğim bir günüm bile geçmedi.”EDEBİ BİR DİRENİŞHiçbir şeyi unutmayacağını düşünmek büyük hata. Çözümü ise yazmak, ne şekilde olursa olsun. İşte bunu; bu kadar derin hayal gücüyle, edebi ve hayranlık uyandıracak biçimde yapan Ray Bradbury, bu yanıyla da çağının hayalperestlerini yanına çekebildi. Sözcükleri katalizör olarak kullanarak bir şekilde kendini geriye göndermek zorunda hissediyordu… Ve tüm yazlarını da bir yazda toplamak. Bunu da Karahindiba Şarabı ile denedi, başardı!Karahindiba Şarabı / Ray Bradbury / Çev.: Zeynep Kayalıoğlu, Ozan Kayalıoğlu / İthaki Yay. / 280 s. / 2020. Cumhuriyet Kitap EkiMacaristan'da bir süpermarket aşkıbulmalarıiçin müşterilerine yardımcıoluyor
Macaristan'da bir süpermarket aşkı bulmaları için müşterilerine yardımcı oluyor Macaristan'daki bir süpermarket, Pazar günü kutlanacak Sevgililer Günü öncesinde "bekarlar" için ayırdığı alışveriş sepetleriyle partner arayanlara fırsat sunmayı hedefliyor. AFPMacaristan'daki bir süpermarket, Pazar günü kutlanacak Sevgililer Günü öncesinde "bekarlar" için ayırdığı alışveriş sepetleriyle partner arayanlara fırsat sunmayı amaçlıyor.Başkent Budapeşte'nin doğusundaki Csomor'daki Auchan mağazasına giren müşteriler, üzerinde "arkadaş arayan bekar" yazılı mavi veya pembe etiketli sepeti tercih edebiliyor.Sepet yığınının üstündeki bir tabelada "Bekar mısınız? Bekarlar için ayrılan sepetleri kullanın, böylece en sevdiğiniz mağazada 'diğer yarınızla' tanışabilirsiniz" yazıyor.25 yaşındaki müşteri Csilla Beres Fransız haber ajansı AFP'ye bir sepet alırken, "Bu, koronavirüs zamanında harika bir fikir. Bu, partner arayanlar için bir fırsat ve aynı zamanda eğlenceli ve komik" dedi.25 yaşındaki Tamas sepetiyle dükkana girerken, "Ne olacağını görelim ve bir deneyelim, fırsatları kaçırmıyoruz" diye konuştu.AFPFikri ortaya atan çalışanlar, bunun, sosyal mesafe ve maske gibi koronavirüsle mücadele kuralları nedeniyle flört etme imkanları kısıtlanan bekar müşterilerinin hoşuna gidebileceğine karar vermiş.Süpermarket yöneticilerinden Ildiko Varga-Futo, "Tabii ki, epidemiyolojik kurallara uyarak tanışabileceklerine de dikkat çekiyoruz" diyor.Yönetici, Csomor'daki başarılarından sonra, Sevgililer Günü'nde Macaristan'daki diğer Auchan mağazalarında benzer sepetler kullanılacağını söyledi.40 yaşındaki müşteri Annamaria süpermarketten çıkarken AFP'ye, "Burada bu tür sepetlerin olduğu haberini herkesin duymadığını tahmin ediyorum" dedi ve ekledi:"Bu sefer işe yaramadı, ama bir dahaki sefere tekrar denerim." BBC TürkçeReading ZindanıBaladı
Reading Zindanı Baladı Oscar Wilde Reading Zindanı Baladı adlı yapıtında Wooldridge’in tutukluluk günlerindeki vicdan azabını, korkusuzca kaderine teslim oluşunu ve Reading Hapishanesi’ndeki kendi korkunç izlenimlerini anlatır. Wilde, genç askerin hayatının sadece son birkaç haftasını onunla beraber geçirmesine rağmen, Wooldridge’in idamından çok etkilenmiş ve bu baladı yazarak onu ölümsüzleştirmiştir. /Archive/2021/2/14/000707024-ic1-.jpg“Oysa herkes öldürür sevdiğini,Bunu böyle bilin,Kimi hazin bir bakışla öldürür,Kimi latif bir sözle,Korkaklar öperek öldürür,Yürekliler kılıç darbeleriyle”/Archive/2021/2/14/000722274-ic2.jpgOscar Wilde Reading Zindanı Baladı adlı muhteşem manzumesinde Charles Thomas Wooldridge adlı bir askerin kısa süren hapishane yaşamını ele alır.Wooldridge, Kraliyet Atlı Muhafız Alayı’nda bir subaydır. Genç karısının kışladaki askerlerden biriyle gizli gizli görüştüğü dedikodusunu duyar. Deli gibi sevdiği karısı Laura’yı girdiği bir hiddet nöbeti sonucu öldürdükten sonra gidip polise teslim olur.Mahkeme onu taammüden cinayetten idam cezasına mahkûm eder. Ancak Wooldridge’in iyi halinden emin olan halk, onun idamını durdurmak için dilekçeler sunmuş, jüri üyeleri de bu cezanın affı için başvuruda bulunmuştur.Ne var ki Wooldridge günahlarının kefaretini ödemek istercesine, uzanan bütün yardım ellerini geri çevirmiş ve idari mercilere yazdığı dilekçe ile idamının infazını talep etmiştir. Yetkililerden tek isteği, idam sehpasına sırtında askeri üniformasıyla gitmektir.Oscar Wilde Reading Zindanı Baladı adlı yapıtında Wooldridge’in tutukluluk günlerindeki vicdan azabını, korkusuzca kaderine teslim oluşunu ve Reading Hapishanesi’ndeki kendi korkunç izlenimlerini anlatır.Wilde, genç askerin hayatının sadece son birkaç haftasını onunla beraber geçirmesine rağmen, Wooldridge’in idamından çok etkilenmiş ve bu baladı yazarak onu ölümsüzleştirmiştir.Reading Zindanı Baladı / Oscar Wilde / Çeviren: Fatih Demirci / Dedalus Kitap / 192 s. Cumhuriyet Kitap Eki