News - Haberler
Hakkındaki FETÖsoruşturmasıtakipsizlikle sonuçlanan Mustafa Beldağ’ın‘korunduğu’iddia edildi
Hakkındaki FETÖ soruşturması takipsizlikle sonuçlanan Mustafa Beldağ’ın ‘korunduğu’ iddia edildi Firari FETÖ savcısı Zekeriya Öz’ün bir dönem yakınında bulunan daha sonra “Sultan” ismiyle gizli tanık olan firari Aytaç Ocak’ın iddialarının üzerine gidilmediği ortaya çıktı. FETÖ soruşturmalarıındaki “Sultan” isimli gizli tanık adıyla 16 Mart 2016 yılında ifade verdi. İfadesinde Ordu’lu işadamı Mustafa Beldağ’ın FETÖ’nün yurtdışı yapılanmasında yer aldığını iddia etti. Beldağ’ın yapılan toplantılarda kendisinin gençlik arkadaşı olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekili tarafından korunduğunu, başına bir şey gelmesi halinde ise bu başsavcı vekili tarafından kollanacağını söylediğini aktardı. Beldağ, hakkında ise bu ifadelerden 2 yıl sonra soruşturma açıldığı ancak soruşturmanın Anayasa Mahkemesi’ne atanan İrfan Fidan’ın İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde takipsizlik verilerek kapatıldığı ortaya çıktı. Cumhuriyet’e konuşan Beldağ, İrfan Fidan’ın ortaokul yıllarından beri arkadaşı olduğunu ancak kendisinin FETÖ soruşturmasında Fidan’ın bir müdahalesi olmadığını savundu. Adliye koridorlarında takipsizlik kararını veren savcının, “Bazı pislikleri temizledim” diyerek başsavcı vekilliği için koltuk beklentisiniz dile getirdiği konuşuluyor.ÖZ’ÜN SAĞ KOLUAytaç Ocak’lı FETÖ firarisi dönemin özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz’ün sağ koluydu. Ocaklı’nın, Öz’ün iş adamlarıyla tanışmasını sağladığı ve Öz’ün yurt dışına çıkmasını organize ettiği iddialar arasındaydı. Ocaklı daha sonra “Sultan” ismi ile gizli tanık yapıldı. Verdiği ifadelerle iş adamlarının, polis ve yargı mensuplarının yurtdışı bağlantılarını anlattı. Sultan kod adıyla verilen ifadeler her gün bir gazetede haberleştirildi. ‘BU HUSUS ARAŞTIRILSIN’Aytaç Ocaklı 16 Mart 2016 ise verdiği ifadelere ek bir ifade daha vermek istediğini belirtti. İfadesinde, “İlk ifadem de siz görevlilere Öner Ocak ve Mustafa Beldağ isimli örgüt yöneticilerinden bahsettim. Eksik bilgi kalmaması açısından bazı öğrendiklerimden bahsetmek istiyorum. Mustafa Beldağ himmet paralarının koordinasyonunun yanı sıra eski SSBC yapısındaki ülkelerde buralardaki toplantılarda ve sohbetlerde kendinin okul ve gençlik arkadaşı olan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığındaki bir başsavcı vekilinin olduğunu, kendisiyle ilgili dosyalara bu suretle ulaştığını, başına bir şey gelirse de bu şahıs tarafından kollanacağını söylemekteydi. Bu hususun siz tarafından araştırılmasını istiyorum” dedi. 7 AYDA TAKİPSİZLİKOcaklı’nın ifadesinde belirttiği iş adamı “Mustafa Beldağ’ı koruduğunu” iddia edilen başsavcı vekili hiç araştırılmadı. Beldağ hakkında ise gizli tanık beyanından 2 yıl sonra 2018 yılında, “Silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca soruşturma açıldı. Ancak kısa bir süre sonra şu an halen İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu’nda görevli bir savcı tarafından Beldağ hakkında takipsizlik kararı verildi.‘FETÖ’NÜN ÇATI YÖNETİMİYLE BİR KEZ GÖRÜŞTÜ’Kararda gizli tanık “Sultan” mahlalı şahsın FETÖ/PYD lehine ikili oynadığı anlaşılınca yurtdışına kaçan Aytaç Ocaklı olduğu, Ocaklı’nın ifadesine itibar edilemeyeceği belirtildi. Beldağ’ın 17/25 Aralık Rüşvet ve Yolsuzluk operasyonlarından önce FETÖ’nün çatı yönetiminde olan iki isimle sadece bir kez görüştüğü öne sürüldü. VAHİM İDDİALARHakkında takipsizlik kararı verilen Mustafa Beldağ’ın ortaokul yıllarından beri İrfan Fidan’ın arkadaşı olduğu öğrenilirken adliyede koridorlarında ise Mustafa Beldağ hakkında takipsizlik kararını veren savcıya yönelik bir iddia dolaşıyor. Bu savcının, “Bazı pislikleri temizledim” diyerek koltuk beklentisini dile getirdiği konuşulurken, bazı kaynaklar ise savcının uğradığı baskı sonucu takipsizlik kararı verdiğini savundu.Gizli tanığın ifade verdiği 16 Mart 2016 tarihinde Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu'ndan sorumlu başsavcı vekili olarak görev yapan İrfan Fidan, 26 Temmuz 2016 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’na getirilmişti. HSK Genel Kurulu tarafından 27 Kasım 2020’de Yargıtay üyeliğine seçilen Fidan, 23 Ocak’ta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın imzasıyla Anayasa Mahkemesi üyesi olmuştu. ‘İRFAN FİDAN BENİ UYARDI’İddialara ilişkin gazetemize konuşan Mustafa Beldağ, “17-25 Aralık öncesi ülkenin yüzde 80’inin FETÖ ile bağlantısı bulunmaktaydı. İrfan Fidan benim ortaokul yıllarından beri arkadaşımdır. İrfan, beni 17-25 Aralık sonrası arayarak, FETÖ’nün bir terör örgütü olduğu konusunda uyardı. Sadece beni değil birçok kişiyi uyardı. Zaten hakkımdaki takipsizlik kararını okuduysanız İrfan Fidan’ın beni koruması gereken bir husus yoktur. Hakkımda ifade veren Sultan kod adlı kişiyi hiç tanımam. Ama bu insanın Ukranya’da ticaret yapan FETÖ’cü olmayan ya da yollarını ayıran insanlar hakkında beyanlarda bulunduğunu duydum” dedi.CEVAPSIZ KALAN SORULAR-Mustafa Beldağ hakkında soruşturma açılması için neden gizli tanık ifadesinin üzerinden 2 yıl geçmesi beklendi? -Aytaç Ocaklı’nın ifadesine itibar edilmediyse Ocaklı’nın ifadesiyle bugüne kadar kaç kişiye soruşturma açıldı ya da kaç soruşturma davaya dönüştü? -Mustafa Beldağ hakkındaki takipsizlik belgesinde soruşturmanın 2018 yılında açıldığı belirtiliyor. Takipsizlik kararı ise Temmuz 2018’de verilmiş. Bu kadar önemli bir soruşturma nasıl bu kadar çabuk sonuçlandırıldı?-Aytaç Ocaklı gibi bir isim nasıl oldu da firar edebildi? Seyhan AvşarCHP Genel Başkan YardımcısıGökçen hakkında hazırlanan iddianame kabul edildi
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçen hakkında hazırlanan iddianame kabul edildi CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen hakkında “21 Soruda FETÖ’nün Siyasi Ayağı” kitapçığı nedeniyle hazırlanan iddianame kabul edildi. Gökçen’in “iftira” suçunu işlediği ve söylemlerin “cumhurbaşkanına fiili saldırı” kapsamında olduğu öne sürüldü. Gökçen, “Gülünç iddianame” tepkisini gösterdi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Gökçe Gökçen hakkında “21 Soruda FETÖ’nün Siyasi Ayağı” kitapçığı nedeniyle hazırlanan iddianamede “cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı” suçu kapsamında cezalandırılmasının istendiği ortaya çıktı. Gökçen, “Bu suçlamayla kendilerini daha da gülünç duruma düşürüyorlar” tepkisini gösterdi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun 11 Şubat’ta TBMM’de yaptığı konuşmaları içeren “FETÖ’nün Siyasi Ayağı” kitapçığına, 2020’nin ekim ayında, mahkeme kararı ile basım, dağıtım ve satış yasağı getirilmiş ve kitapçığın toplatılmasına karar verilmişti. CHP Sözcüsü Faik Öztrak, 18 Ocak’ta MYK’nin en genç ve milletvekili olmayan iki isminden biri olan Gökçe Gökçen’e dava açıldığını duyurmuştu. Gökçen’e, kitapçık nedeniyle 7 ayrı suçlamayla 3 ayrı dava açıldığı öğrenildi. Bu kapsamda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Suçları Soruşturma Bürosu tarafından Gökçen hakkında hazırlanan iddianamede, mağdur olarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan gösterildi. Ceza istenen maddelerin ise “İftira” ve “Cumhurbaşkanına suikast ve fiili saldırı” olarak belirlenmesi dikkat çekti. Söz konusu iddianamenin, Ankara 18. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildiği ancak henüz duruşma tarihi verilmediği; soruşturma sırasında ise Gökçen’in ifadesinin alınmadığı öğrenildi.5 YILDAN AZ OLMAYACAKİddianamede, Gökçen’in, “kitapçık yoluyla işlenen suçlardan” yayımcı sıfatıyla sorumlu olduğu belirtildi. Kitapçıkta, “Cumhurbaşkanı’nın FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün siyasi ayağı olduğu, devleti FETÖ’ye teslim edenin Cumhurbaşkanı olduğu, Erdoğan’ın orduya kumpas kurma talimatı veren asıl kişi olduğu ve devletin namusu ve mahremi olan Kozmik Oda’nın açılması talimatını bizzat verdiği” gibi ifadelerinin yer aldığı belirtildi. Bu kapsamda, Gökçen’in “iftira” suçunu işlediği ve iftira içeren söylemlerin Türk Ceza Kanunu (TCK) 310. maddesi ile düzenlenen “Cumhurbaşkanına fiili saldırı” kapsamında da olduğu öne sürüldü. TCK 310. maddenin “cumhurbaşkanına fiili saldırı” suçunu düzenleyen ikinci fıkrası, hakaret dışında kalan tüm hareketleri kapsarken, ilgili suça ilişkin cezanın yarı oranında artırılması öngörülüyor. Bu suretle verilen cezanın ise 5 yıldan az olamayacağı kaydediliyor.‘BASKIYI ARTIRIYORLAR’İddianameyi değerlendiren Gökçen, her üç gençten birinin işsiz olduğunu, özgürlüklerin baskılandığını, kadınlara cins kırımın uygulandığını belirterek “Devleti yönetenler, gençlerin isyanına kulak vermek yerine biz gençlere ve kadınlara baskısını artırıyor. Cumhuriyet Halk Partisi’nin yöneticileri ve örgütlerimiz, halkın sorunlarına samimiyetle çözüm sunduğu, umutsuzluğa karşı bambaşka bir Türkiye’nin mümkün olduğunu gösterdiğimiz için baskı görüyoruz” dedi. Hakkındaki iddianameyi “trajikomik” olarak niteleyen Gökçen, “Saraylardan halka ve bizlere ahkâm kesenler, vaktinde ‘Ne istediler de vermedik’ diyenler, partimizin ‘FETÖ’nün Siyasi Ayağı’ kitapçığı nedeniyle hakkımda açılan 3 davada, 7 ayrı suçlamayla hapisle cezalandırılmamı istiyor. 29 yaşında bir siyasetçiden ciddi ciddi cumhurbaşkanına fiili saldırı suçu ve en az beş yıl hapis cezası çıkarmaya çalışıyorlar. Milyonlarca gencin baskılara karşı özgürlük ve eşitlik talebinin siyasette ve yönetimde yer bulacağı güne kadar özgürlük ve demokrasi mücadelemden bir adım geri atmayacağım” diye konuştu. Sefa Uyarİngiltere Büyükelçisi Dominick Chilcott:‘Kıbrıs’ta formül dikte etmek bize düşmez’
İngiltere Büyükelçisi Dominick Chilcott: ‘Kıbrıs’ta formül dikte etmek bize düşmez’ İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott, Kıbrıs sorununun çözümü için ‘Kıbrıs’ta formül dikte etmek bize düşmez’ yorumunda bulundu. İngiltere’nin Ankara Büyükelçisi Dominick Chilcott, Kıbrıs sorununun çözümü için son dönemde Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) gündeme getirdiği “iki devletli çözüm” formülüyle ilgili “İki tarafa neyin üzerinde uzlaşmaları gerektiğini söylemek bize düşmez” dedi. Adadaki garantör ülkelerden biri olarak Türk ve Rum taraflarının çözüm için ortak zemin bulmalarına yardımcı olmaya çalışacaklarını belirten Chilcott, “Kıbrıs’ta adadaki iki toplumu da memnun edecek ve tarafların üzerinde anlaşacağı bir çözümün, Doğu Akdeniz’deki jeostratejik tabloyu daha iyi bir hale getireceğine inanıyoruz” diye konuştu. Chilcott, Türkiye’nin Rusya’dan S-400 satın almasıyla ilgili görüşünün sorulması üzerine “Burada tutumumuz çok açık. Türkiye’nin gelecekte uluslararası savunma sanayi işbirliği için Rusya’yı değil, NATO müttefiklerini ve bir İngiltere Büyükelçisi olarak İngiltere’yi tercih etmesini umuyoruz” diye konuştu. Hüseyin HayatseverAKP’li eski yönetimin borçlarınedeniyle Atakum Belediyesi’nin ek hizmet binasıhaczedildi
AKP’li eski yönetimin borçları nedeniyle Atakum Belediyesi’nin ek hizmet binası haczedildi AKP’li eski yönetimin borçları nedeniyle kapısı sürekli icra memurlarınca çalınan CHP’li Atakum Belediyesi’nin bu kez de ek hizmet binası haczedildi. Samsun İcra Mahkemesi tarafından satışına karar verilen Atakum Belediyesi ek hizmet binasında icra memurları tespit yaparak haciz işlemi uyguladı. Göreve geldiği günden bu yana hacizle karşı karşıya olduklarını belirten Başkan Cemil Deveci, “Ben 30 yıllık avukatım, böyle bir şeyle karşılaşmadım. İcra memuru kimseye sormadan geliyor ve tespit yapıyor. Mahkeme de icra memurunun raporuna dayanarak, bizim itirazlarımızı ve sunduğumuz belgeleri kale almadan karar veriyor. Kamu binasını satacaksanız buyurun belediye’nin hizmet verdiği binayı satın. Ben çadırda hizmet ederim” dedi. Cemil CiğerimÖzgeçmişi Boğaziçi’nin profesörlük kadrosu için yetmeyen rektör Bulu zorda
Özgeçmişi Boğaziçi’nin profesörlük kadrosu için yetmeyen rektör Bulu zorda Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinden Esra Mungan, Rektör Bulu’nun özgeçmişinin profesörlük kadrosuna yetmediğini belirtti. Mungan, “Yardımcı bulamayan Bulu ile çalışabilecek kişiler bile geri çekildi” dedi. Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve hocalarının, AKP'li Prof. Dr. Melih Bulu'nun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla rektör olarak atanmasına karşı eylemleri devam ediyor. Atanmasının üzerinden 3 hafta geçmesine rağmen Bulu, kendisine bir rektör yardımcısı bulamadı. Eylemliliklerinin devam edeceğini belirten Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinden Esra Mungan, “Melih Bulu, önden 400-500 Boğaziçili akademisyen arasından birlikte çalışacağı birkaç kişiyi tespit etmiştir. Şaşırtıcı olan bütün üniversitede bir ihtimal bu kişi ile çalışacak kişiler bile kendilerini geri çekti. Bu olup bitenler kabul edilemez ve senato ilkeleri çok güçlü dile getirilince rektör yardımcısı olabilecek kişiler de çekindi. Boğaziçi’ni temsil eden kişiler zaten kategorik olarak Bulu’yu reddediyor” dedi. Normal şartlarda kamu üniversitesinde bir yere rektör olunduğu zaman o üniversitenin profesör kadrosuna oturmak gerektiğini belirten Mungan, “Çünkü kadro üniversiteye ait. Bulu, bir vakıf üniversitesinden paraşütle buraya indi. Boğaziçi Üniversitesi’nin profesörlük kriterleri çok nettir. Bulu’nun özgeçmişi bizim üniversitenin profesörlük kadrosu için yetmiyor. Rektör oldu ama kadroya oturamıyor. Bu durumu nasıl çözecekler bilmiyorum” dedi. Mungan, “400-500 akademisyenli bir üniversitede herkes farklı düşünebillir. Akademisyenler belirli şeylerde aynı yerde duramayabiliyorlar. Ama buradaki kişinin üniversitenin profesörlük kriterini dahi yerine getirmemesi muazzam bir tek vücutluk yarattı. Herkes kesin olarak Bulu’nun istifa etmesini istiyor ya da atama kararı geri çekilsin” dedi. Prof. Dr. Bulu’nun baştan itibaren Boğaziçi’nin ilkelerine saygılı olacağını belirttiğini anımsatan Mungan, “Ancak Bulu, hafta sonu yaptığımız forumlardan rahatsız olduğunu bildirmiş. Bu, Boğaziçi kültürünü hiç kavramadığını gösteriyor” dedi.ÖĞRENCİLERİN ÇADIRLARINI YIKTIRDIÖğrenciler, önceki gün Melih Bulu’nun moderatörlüğünü yaptığı girişimcilik temalı toplantıya rektörlük binasının hemen önündeki direniş çadırından “Kayyım rektör istemiyoruz” sloganlarıyla dahil olmuştu. Sloganlar Bulu’nun canlı bağlantısı sırasında duyulmuştu. Bunun üzerine, çadırlar özel güvenlik görevlileri tarafından yıkılarak, rektörlük binasının önüne şerit çekildi. Boğaziçi Dayanışması’nın Twitter hesabından yapılan paylaşımda, “Kayyımın, öğrenciyle emekçileri çatıştırma çabalarına rağmen kayyımlık etrafındaki ablukayı dağıttık, çadırlarımızı kurduk” ifadeleri kullanıldı. Öğrenciler kırılan çadırları rektörlük binası önünde sergiledi. Seyhan AvşarTBMM Deprem Komisyonu’ndaşeriat uyumlu sukuk sistemiönerildi
TBMM Deprem Komisyonu’nda şeriat uyumlu sukuk sistemi önerildi İslami yaşam tarzının her alanda yaygın kılınmak istendiği ülkede bir adım da Meclis’te atıldı. TBMM Deprem Komisyonu’nda, kentsel dönüşümün finansmanı için faizin yasak olduğu İslami finans ile genellikle “şeriat uyumlu” tahviller olarak da adlandırılan “sukuk” uygulaması önerildi. Deprem Komisyonu’nda, kentsel dönüşümün finansmanına ilişkin sunum yapan akademisyenler, bu maliyetin karşılanması için faizin yasak olduğu İslami finans ile genellikle “şeriat uyumlu” tahviller olarak da adlandırılan “sukuk” uygulamasını önerdi. Yatırımcının faizsiz sabit getiri elde etmesini amaçlan Sukuk, genellikle “şeriat uyumlu” tahviller olarak adlandırılan finansal sertifikalar olarak biliniyor.TBMM Deprem Komisyonu'nda, uzmanların sunumlarına devam edildi. İstanbul Medeniyet Üniversitesi’nden Prof. Dr. Seyfettin Erdoğan, hemen hemen tüm ülkelerin son zamanlarda temel finans kaynaklarının başında İslami finansal enstrümanlarının geldiğini belirterek Türkiye için de faizin yasak olduğu “İslami finans”ı önerdi. Erdoğan, “Türkiye’de kentsel dönüşümün ve depreme karşı alınacak bütün tedbirlerin bütün altyapı harcamalarını kısa dönemde ulusal kaynaklarımızla karşılama şansımız yok. Bunun için de İslami finans temel bir çözüm. İslami finansman ile kentsel dönüşümü finanse etmek için bizim önerdiğimiz model ‘modifiye sukuk’ uygulamasıdır” dedi.AHLAKA AYKIRI İŞ OLMAZİslami finansın özelliklerine ilişkin yöneltilen soru üzerine temel parametreleri anlatan Düzce Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ayfer Gedikli ise bu yolla aşırı riskin bertaraf edildiğini kaydederek, “Mesela aşırı risk barındıran kumar gibi bir iş, İslami fonu kesinlikle kullanamaz. Bir de toplum açısından fayda sağlayacak olan projeleri yapma mecburiyeti vardır İslami finansta. Örneğin, ahlaka mugayir (aykırı) bir işe giremezsiniz. Mesela toplum açısından çok fayda sağlamayan, çevreyi kirletecek bir proje İslami fon tarafından fonlanabilecek bir iş değil” diye konuştu.MHP’Lİ VEKİLDEN KATAR SAVUNMASIMHP’li Lütfi Kaşıkçı, İslami finans üzerinden Katar ile yapılan anlaşmaları savundu. Kaşıkçı, “Finansın kaynağı Batı’dan geliyorsa sıkıntı yok ama bu finans kaynağı Ortadoğu’dan veya Müslüman ülkelerden, İslam ülkelerinden geldiği zaman hep böyle üzerine tereddütle gidilmiş. Yıllarca yine birçok konuda olduğu gibi aslında bize ‘Cambaza bak’ yapılmış. Katar’ın Türkiye’deki yatırımları... Keşke daha fazla yatırım yapılsa, orada daha büyük ölçekte bir para var” dedi. Sefa UyarCumhuriyet GençYazın sizlerle
Cumhuriyet Genç Yazın sizlerle Cumhuriyet'in gençler için, gençlerle beraber hazırladığı "Cumhuriyet Genç Yazın" okurlarımızla buluştu. ÖYKÜUNUTULMUŞ ESKİ UÇURTMAHARUN YETKİNKOCAELİ ÜNİVERSİTESİ MİMARLIK FAKÜLTESİVakit öğleyi bir hayli geçmişti. Akdeniz’in boğucu yaz sıcağının kendini iyiden iyiye hissettirdiği vakitlerdi. Zorunlu olmadıkça insanlar evlerinden dışarı çıkmıyor, bu kavurucu güneşe maruz kalmak istemiyordu. Sıcaklığın getirdiği bir bezginlik duygusu bu vakitlerde insanları bir iki saatliğine uyumaya itiyor ta ki güneşin batışıyla hafif bir serinliğin başlayacağı zaman dilimine dek.Gözlerimden uyku akıyordu. Ama yapmam gereken bir dünya iş varken uyumak istemiyordum. Aklımda yaklaşan final sınavları, okumam gereken kitaplar ve yapmam gereken bunca şey varken, zaten bu pek mümkün gözükmüyordu. Önce hangisini yapmaya başlayayım diye düşünmeye çalışarak kendimi kandırıyor ve gittikçe daha da azalan bir istekle her seferinde önce başka birinden başlayacağımı düşünerek kendimi oyalıyordum. Günlerdir bu hal böyle sürüp gidiyordu. Her seferinde başka bir şeye biraz başladıktan sonra sıkılıp bırakıyordum. Bu düşüncelerle kıvranıp durmam ne kadar sürdü hatırlamıyorum. Kavurucu sıcağı hissettiğimde uzun süredir hareketsiz kaldığımı ve güneşin bir süredir üzerime vurduğunu anladım. Daha fazla dayanamayarak kalktım. Soğuk bir duş kendime gelmeme yardımcı olur diyerek banyoya ilerledim. On dakikalık rahatlatıcı serinliğin ardından kendime gelmiş ve uykum kaçmıştı. Saçlar nasılsa hemen kuruyacağından kurutmaya gerek yoktu.YÜZÜNE BAKMAMIŞTIMHer şeyden uzaklaşmak için dama çıktım. Bir sandalyeye oturup etrafı izlemeyi düşünürken köşede duvar dibinde unutulmuş olan eski uçurtmaya takıldı gözlerim. Uzun zaman önce, çocukken yaptığım gibi uçururum diye almıştım. Ama bir daha dönüp yüzüne bakmamıştım bile. Güneşte kalmaktan naylonunda yer yer eriyip delinmeler olmuş. Hızlıca elden geçirirsem sıkıntısız uçabilirdi. Terazisini yani ipin uçurtmaya bağlanırken dengede taşıyabilsin diye iple oluşturulmuş üçgeni kontrol ettim. Sağlamdı.Uçurtmak için doğru yeri ve rüzgâr yönünü anlamak için bir esinti çıkmasını bekledim. Bir iki ufak esintide ne kadar denediysem de uçurtma bir türlü havalanamadı. Ümidim kırılmak üzereydi ama inadımdan bırakamıyordum. Birden daha yükseğe çıkarsam daha kolay uçurabilirim düşüncesi geldi aklıma. Ama damda çıkabileceğim tek yükseklik merdivenin sahanlığının üstünü kapatan çatıydı ve eğimli olmasından dolayı oldukça riskliydi. İnadım ağır bastı ve çatıya çıktım.Uygun rüzgârı bekleyip uçurtmayı saldım. Nihayet uçurtma yavaş yavaş yükseldi. Kontrolü kaybetmemeye dikkat ederek elimdeki ip makarasından dikkatli bir şekilde ip veriyordum. Normalde, uçurtmayı uçurmadan önce ip sonuna kadar açılır ve sağlamlığı ya da herhangi bir kopukluk olup olmadığı kontrol edilirdi ama ben bir anlık düşünce ile bu işe giriştiğimden her şey şansa kalmıştı.Uçurtma yükseldikçe daha güçlü bir rüzgârın etkisine maruz kaldığından dengede tutmak biraz zorlaşıyordu. Neyse ki çocukluğumda bildiğim o numaraların bazılarını unutmamışım. Zaman zaman ipi çekip bırakarak rüzgârın uçurtmayı sürüklemesini engelliyordum. Bir süre sonra yeterli yüksekliğe ulaştığında uçurtma oyuncak bir araba boyutunda gözüküyordu. Sanki rüzgârda usul usul süzülen benmişim gibi içimi büyük bir mutluluk kapladı. Çocukluğumdan belli uçurtma uçurmanın bana verdiği hazzı başka hiçbir şeyde bulamamıştım. Sanki ben de uçurtmayla birlikte hayat akışında karşılaştığım tüm o fırtınalardan uzaklaşıp rüzgârda çok çok uzaklara doğru salınıyordum. Her zaman başımı alıp gitme isteği doğuyordu içimde ama bağlarım ve iplerim varken gidemiyorum. Belki de uçurtma gibi iplere rağmen gitmeli insan. Süzülmeli çok çok uzaklara. Korkmamalı karşılaşacağı rüzgârlardan.Uçurtmamı seyre dalmışken bir ayak sesi ve sevinç çığlığı duydum. Kafamı çevirince küçük kardeşimin geldiğini ve uçurtmaya bakakaldığını gördüm. Şaşkınlığını atlatıp yanıma geldi ve biraz korkarak da olsa uçurtmanın ipini ona verdim. Elinden kayıp gitme ihtimaline karşın da makaraya sıkı sıkı yapışmıştım. Onun yaşadığı sevinç görülmeye değerdi. Ben her ne kadar uzun süredir uçurtma uçurmamış olsam da küçükken çok fazla deneyimlemiştim. Ama kardeşim ilk defa bir uçurtma uçuruyordu ve yaşadığı sevinci anlatabilmek mümkün değildi.Kardeşimin sevinci bana küçükken uçurtma uçurmak için güneşte durmaktan tenimin nasıl yandığı ve zaten esmer olan tenimin iyice karardığı zamanları hatırlattı.Düşüp ölmekten korkan ve bu yüzden uçmaya cesaret edemeyen küçük bir kuşun o korkuyu yenip ilk defa uçtuktan sonra hissettiği o muhteşem coşkuyla tekrar tekrar uçmak istemesi gibi kardeşim de ilkin uçurtmayı tutmaktan korktu. Ben tutamam elimden kayar gider diyordu. İkna etmek biraz zor olsa da sonunda beni kırmadı aldı ipi eline. Ve o ilk an muhteşemdi. Ruhu ve kalbi zaten göklerde uçmakta olan minik bir beden ve halihazırda göklerde olan bir nesne karşılaşmıştı. Bir eli uçurtmanın ipinde, bir eli ellerimde olan kardeşim, uçurtma sanki onu da göklere doğru çekecekmiş gibi sıkı sıkı sarılmıştı ellerime.Ne zamana kadar öyle durduk bilmiyorum. Gözlerim kardeşim ve uçurtma arasında mekik dokumaktan yorulmuş olmalı ki kendime geldim. Kardeşim çoktan alışmış ve elimi bırakmıştı. Bense düşüncelere dalıp gitmiştim. Hani tarifi imkânsız bazı anlar vardır. Çok mutlu olacağın bir şey olmasa ya da ortada bir sebep bile olmasa da için öyle huzurla doludur ki zamanın hükümranlığı kalksın da sonsuza dek o anda kal istersin. İşte birkaç saatlik zaman diliminde hissettiğim bu huzur hiç bitmesin istiyordum.NİHAYET ELİMDEYDİGüneş ardında kızıllıklar bırakarak batmak üzereydi. Yine akşam oluyordu. Kardeşimi artık uçurtmayı indirme vaktinin geldiğine ikna etmek biraz zaman alsa da sonunda o da kabul etti. Uçurtmanın ipini çekip yavaştan makaraya sarmaya başladım. Uçurtma zannettiğimden daha uzağa gitmişti. On dakika aralıksız ip sardıktan sonra nihayet uçurtma elimdeydi. Kuyruğunu ana gövdeye sarıp güneş görmeyecek bir yere kaldırdım.Biraz daha güneşin artık iyice azalan kızıllığına bakarak oyalandım. Bu birkaç saatlik dilimde tüm endişe ve sorumluluklarımı bir kenara bırakıp bambaşka bir âlemde olmanın yerini hatırıma gelen sorumluluklarımın yarattığı tedirginlik almaya başladı. Uçurtmayı ipinden çekip yere indirmiş olsam da onunla beraber göklere çıkan ruhumun bir ipi yoktu ki geri çağırayım. Düşünmesem ya da düşünmek istemesem de bir günü daha heba etmenin can sıkıcı tedirginliği üzerime çörekleniyordu.Aklım yaklaşan sınavlarda ve ruhum göklerde süzülürken ayağa kalkıp eve gitmeye karar verdim. Ayağa kalkınca yanımda oturan kardeşimi fark ettim. Kendi dünyama o kadar dalmıştım ki kardeşimin de orada olduğunu unutmuşum. Bana bakan meraklı gözlerini görünce içim bir hoş oldu.Belki bazı sorumluluklarımı yapmamıştım ama kardeşimle harika birkaç saat geçirmiştim. Bu bile dünyalara bedeldi. Elimi uzatıp yanaklarını sıktım ve sanki azıcık sıksam zarar görecek narin ve minik parmaklarından yakaladım.Zihnimdeki sisleri dağıtıp mutlu bir gülümseme eşliğinde eve doğru yürümeye başladık.---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ŞİİRÜRKEK DAĞALİ YÜCELANADOLU ÜNİVERSİTESİBulutların arasına gizlenmişKükreyen koca dağlarÜzerinde şanına yakışmayan ürkeklikTitriyorDeğil zemheri ayındanBelki bir ejderha korkusuBelki şairin diline düşme korkusu.***O dağlar kiHaramilere meydan okumuşSer vermiş, yol vermemiş,O dağlar kiKöroğlu’nu basmış bağrınaTeslim etmemiş zalim Bolu beyine,Ah! EylememişFerhat’ın Şirin’i için açtığı kazma yaralarına,Kartallara, kurtlara yuva olmuşArşa dayanmış ulu dağlar***O dağlarPerde çekmiş penceresineİğne iplik dikiş atmış eteğineKorkuyor şairin elindenKelimelerin maskaralığındaMısradan mısraya atılma endişesindeEn acayip, önemsiz kelimelerin arasındaAnlamsız bir harf olmakYa da bir noktalama işareti.KorkuyorDüşerse şairin dilineSerde ne yükseklik kalır ne şan.---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------DENEMEAŞK, DERİN BİR DOSTLUKLA BAŞLARMUTLUHAN YILMAZANKARA ÜNİVERSİTESİ BİLGİSAYAR VE ÖĞRETİM TEKNOLOJİLERİ EĞİTİMİSabahın erken saatleriydi. Uykudan uyanmış, Oğuz Atay’ın “Bir Bilim Adamının Romanı: Mustafa İnan” kitabını büyük bir heyecanla elime almıştım. Geceden kalan bölümleri çok beğenmiş, uykumdan biraz daha izin istemiş fakat o izni alamamıştım.Aslında bu sıralar çok yoğunum bir yandan okul dersleriyle, sınavlar ve projelerle meşgul oluyorum. Bir yandan da uzaktan eğitim sürecinin hazırlıklarını yerine getiriyorum. Gündelik hayatım bu uğraşlarla geçiyor. Yeni bir şey öğrendiğimde heyecanlanıyor, ruhumun ve zihnimin hâlâ öğrenmeye açık, diri, canlı olduğunu anlıyorum. Zaten beni akademik kariyere yönlendiren de bu duygu idi. Yeni bir şey öğrendiğimde heyecanlanmamı sağlayan duygu...Sabahın mahmurluğu ile okuduğum sayfaların birinin son paragrafında tutuk kalmıştım. Aniden kendimi, okuduğum sözün derinliğini irdelemekte buldum.BU BİR KLİŞEYDİŞöyle yazıyordu:“Muhakkak ki aşk, derin bir dostlukla başlar.”Bu sözün ne olduğunu sabahın mahmurluğu ile pek anlayamamış olacağım ki gün içinde kendimi sürekli irdelemeye çalışırken buldum. İlginç...Sabahleyin ulaştığım sonuç, iki kişinin birbirini sevmesi, ahbaplık kurması sonucunda aşkın başladığı idi. Ama bu bir klişeydi. Bu tanımlamayı kabul etmemiş olacağım ki gün içinde aynı sözle tekrar ilgilendim. İlkin kendime dostluk nedir diye sordum. Bana göre dostluk, bir insanla özdeşleşmektir, ona derin ve karşılıksız bir güven, sevgi, muhabbet beslemektir.Kimseyle kurulamayacak bir bağın, ilişki ortamının, zemininin kurulmasıdır.Sözün anlamını yeniden keşfediyordum. Bana göre o sözle anlatılmak istenen, daha aşk serüveni başlamadan, karşınızdaki insana duyumsadıklarınızdı. Yani onu tamamen tanımadan, doğru düzgün iki laf etmeden, edemeden, arkadaşlık/aşk serüvenini başlatmadan, belleğinizdeki izlenimleriyle soyut anlamda onunla yalnız kalmak, kimseye anlatmadığınız, anlatamayacağınız şeyleri onunla paylaşmak, onu içselleştirmekti. Evet, bunu kendimden biliyorum. Kimseyle paylaşamayacağınız şeyleri, zihninizde kurguladığınız sevgiliye anlatabiliyor, onunla sonsuz paylaşım içine girebiliyor, derin bir güven bağı oluşturuyorsanız; evet, aşk ondan sonra başlar...İzlenimlerin zihninizdeki kurgulamaya rehber olduğu bu süreçte, sevgiliyle derin bir dostluk ikliminde yaşar, bu süreçten artakalanlarla aşkın başlayıp başlamayacağına karar verirsiniz.Henüz âşık olmamışlar; isterseniz bunu deneyebilirsiniz.-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------ŞİİRKIRMIZI IŞIKÖZGÜR MUSTAFA KÖKİZMİR DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ ENDÜSTRİ MÜHENDİSLİĞİKelimeler arasında gezinirken tıkılı kaldım,Sağ köşede görünen köprüye bakarken ben.Üstünde kırmızı bir ışık,Umudu temsil ediyor, hüznü.Bir ışık beklerken kırmızıda yakalandım.Hissettin mi bir ağaç gibi döküntüyü?Diyorum ya şimdi çözdüm örüntüyüYalanı temsil ediyor, üzüntüyüÜç paralel çizgiyi aşmaya çalışırken babaHak ettik mi anlatsana bana?Üstümde kırmızı bir ışıkKiri temsil ediyor, gürültüyü.------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------İKNAENVER TUNA ORMANCI ALAŞEHİR SELAHATTİN-ZUHAL BARUTÇUOĞLU ANADOLU LİSESİBugün hava yazdan kalma,Pencereden bahar giriyor.On altı yaşında bir genç,Odasının buğulu camından;Güneşe göz kırpıyor..Ekmeğin, suyun ve her şeyin,Bütün canlılara yeteceği bir dünyada,Neden savaşlar,Neden açlıktan ölenler,Neden göz yaşları acaba?Birisi bana anlatsın.İkna olmam ki...Gece rahat yatağında,Nasıl uyur bir insan?Başkalarının acılarından,Mutluluk devşirenler bilmem ki!.. cumhuriyet.com.trTürkiye’nin devşirketlerinin yer aldığıVarlık Fonu’nun denetim raporu tepkiçekti
Türkiye’nin dev şirketlerinin yer aldığı Varlık Fonu’nun denetim raporu tepki çekti Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Kuşoğlu, “Kamuya tahsis edilen para doğru kullanılmış mı, usulüne göre harcanmış mı” sorularının yanıtsız kaldığına dikkat çekti. Dev kamu şirketlerini bünyesinde bulunduran Türkiye Varlık Fonu’nun (TVF) 2019 denetim raporu, salgın gerekçesiyle gecikmeli olarak sunulduğu TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşüldü.CHP Genel Başkan Yardımcısı, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi Bülent Kuşoğlu, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) raporun üstüne damga vurup “gizlidir” demesinin yetkisizlik olduğunu belirtirken, raporun da “gizli” olamayacağına dikkat çekti.BOTAŞ VE TPAODDK’nin raporunun ayrı bir denetim değil de “bağımsız denetim raporunu denetlemek gibi olduğuna” işaret eden Kuşoğlu, raporda fon içerisinde bulunan BOTAŞ, Halk Bankası, Ziraat Bankası, PTT ile ilgili hiçbir açıklama yapılmadığını da vurguladı.Değerlendirmelerinde “Nasıl bir rapordur bu, biz bunlarla ilgili nasıl bilgileneceğiz” diye soran ve “görüş bildirilmekten kaçınılmış bir rapor” vurgusu yapan Kuşoğlu, fona ait şirketlerin hepsinin bilançolarının, mali tablolarının bir araya getirilip toplandığını söyledi. Mali tablolar üzerinden analiz yapılabilmesi, geçmiş yıllarla karşılaştırılabilmesi gerektiğine işaret eden Kuşoğlu, “Kamuya tahsis edilmiş olan bu para doğru kullanılmış mı? Usulüne, esasına göre doğru kullanılmış mı? Mevzuata uygun doğru kullanılmış mı? Hukuken doğru harcamalar yapılmış mı? Bunları tespit edemedikten sonra bir anlamı yok ki yaptığımız denetimin” dedi.Komisyona gelen raporların “denetim raporu değil, sadece belli bilgilerin olduğu, hatta birçoğu gereksiz bilgilerden oluşan raporlar” olduğunu belirten Kuşoğlu, “Birçok gereksiz bilgi var ama asıl söylenmesi gereken konular söz konusu değil” dedi. Kuşoğlu, kârda da önemli ölçüde bir azalma olduğunu, bunun bir gerekçesi olması gerektiğini söyledi. TVF Genel Müdürü Zafer Sönmez, net kârdaki düşmenin BOTAŞ ve TPAO’dan kaynaklandığını söyledi. Sönmez, BOTAŞ’taki zararın kurdaki artıştan, TPAO’nun zararının ise düşen petrol fiyatlarından kaynaklandığını bildirdi.DENETİM ÇIKMAZÖte yandan, CHP’li Süleyman Girgin de Cumhurbaşkanı’nın aynı zamanda fonun başkanı olduğuna işaret ederek şöyle konuştu: “Cumhurbaşkanlığı’nın kendi yönettiği fonu yine kendi bünyesindeki bir kurula denetlettirmesi doğru değil. Fonu denetlemesi gereken DDK’nin başkanı, aynı zamanda fon bünyesindeki Borsa İstanbul’un yönetim kurulu üyesidir. Yani DDK başkanı, kendi yönettiği denetleme birimine, yönetim kurulunda olduğu şirketi denetletmektedir. Buradan bir denetim çıkar mı?” Mustafa Çakırİşsiz kalan emekçi kıdem tazminatınıve işsizliködeneğini alamıyor
İşsiz kalan emekçi kıdem tazminatını ve işsizlik ödeneğini alamıyor Türk-İş Genel Başkanı Atalay, işverenin işten çıkarma yasağına rağmen kıyım için bahaneler ürettiğini, özellikle sendikalı işçilerin kovulduğunu belirtti. Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a çalışma hayatının sorunlarıyla ilgili sunduğu raporda haksız işten çıkarmalara dikkat çekti. Atalay, işten çıkarma yasağına rağmen işverenlerin işçileri ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan haller kapsamında haksız bir şekilde işten çıkardığını, ücretsiz izin uygulamasının tehdit aracına dönüştüğünü vurguladı. 17 Nisan’da başlayan işten çıkarma yasağı 17 Mart’a kadar uzatıldı. İşveren, bu süreç boyunca sadece ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hallerde işçiyi işten çıkarabiliyor. Hal böyle olunca, istisna kapsamında tutulan bu haller son dönemde bazı işverenlerce işçileri işten çıkarma yöntemi haline geldi. Bu durumda da işçi ihbar ve kıdem tazminatı alamıyor, işsizlik ödeneğinden yararlanamıyor. İşveren işten çıkarma yasağı döneminde istediği işçiyi, rızasını almadan ücretsiz izne çıkarabiliyor. Bu konuda hiçbir sınırlama olmaması dolayısıyla aylardır ücretsiz izinde olan işçiler bulunuyor.EMEKÇİ ALEYHİNEÖzellikle sendikal örgütlenen işçilerin iş akitlerinin, ilgili haller bahanesiyle feshedildiğine ya da işçilerin ücretsiz izne gönderilerek cezalandırıldığına işaret eden Atalay, “İşten çıkarma yasağı her yönüyle işçi aleyhine işliyor” dedi. Atalay, bazı işverenlerin de kıdemi fazla olan işçileri ücretsiz izne gönderip, aylar boyunca çağırmadığını, bu işçileri istifaya zorladığını anlattı. Atalay ayrıca, bu yıl için günlük 47 lira 34 kuruş, aylık 1420 lira 20 kuruş olan nakdi ücret desteğinin, en az asgari ücret seviyesine yükseltilmesi gerektiğini ifade etti. cumhuriyet.com.trTepkilerüzerine Kulu Belediyesi arazi fiyatlarınıTLüzerinden belirledi
Tepkiler üzerine Kulu Belediyesi arazi fiyatlarını TL üzerinden belirledi Konya'nın Kulu Belediyesi, köylülerden gelen sert tepkiler sonrası önce Avro üzerinden belirlediği arsa satış fiyatlarını TL üzerinden belirledi. Konya’nın Kulu ilçesinde belediye tarafından satılacak arazi fiyatlarının Avro üzerinden belirlenmesi köylünün sert tepkisine yol açınca, yeniden ihaleye çıkan belediye bu kez fiyatları 13-98 bin TL arasına çekti. İptal edilen ihaledeki fiyatlar 68-120 bin TL arasındaydı. Köylü ise fiyatların hangi etkenlere dayanarak belirlendiğinin şeffaf bir şekilde açıklanmasını talep ediyor.Konya anayol üzerinde bulunan ve neredeyse Kulu gibi ilçe olmaya aday bir bölgedeki arsa fiyatlarının 17 bin TL’den başladığına dikkat çeken bir köylü, “Hal böyleyken Kulu’ya 40 kilometre uzaklıkta olan ve arsa değil, tarla olan bölgenin başlangıç fiyatları neden 3-4 kat daha yüksek” dedi. Bir başka köylü ise yüksek bulunan bu fiyatların tarla fiyatlarını da haksız bir şekilde artırabileceğine dikkat çekti.NE OLMUŞTU?Kulu Belediye Başkanı Murat Ünver, 25 Ocak’ta çıkılacak ihalede arsa fiyatlarını Avro üzerinden değerleyince, durumu “Konya AB’ye girdi” başlığıyla duyurmuştuk. Ünver, “Kulu’daki bütün köy ve mahallelerimizde yapılan tek katlı bir evin bile en düşük maliyeti 50 bin Avro (450 bin TL) civarında” demişti. Gamze BalHizmetÜretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE) yıllık ortalama yüzde 15.14 artttı
Hizmet Üretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE) yıllık ortalama yüzde 15.14 artttı TÜİK'in verilene göre Hizmet Üretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE), 12 aylık ortalamalara göre yüzde 15.14 artış gösterdi. TÜİK’in “Hizmet Üretici Fiyat Endeksi (H-ÜFE), Aralık 2020” raporuna göre, H-ÜFE 2020 yılı aralık ayında bir önceki aya göre yüzde 0.57, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 22.12 ve 12 aylık ortalamalara göre yüzde 15.14 artış gösterdi. Yıllık artış Kasım 2020’de yüzde 21.96 idi. Yıllık bazda artış; ulaştırma ve depolama hizmetlerde yüzde 30.88, konaklama ve yiyecekte yüzde 20.28, bilgi ve iletişimde yüzde 8.15, mesleki, bilimsel ve teknik hizmetlerde yüzde 17.58, idari ve destekte yüzde 21.36 artarken gayrimenkulde yüzde 5.46 azaldı. cumhuriyet.com.tr