News - Haberler
Bu hayatınasıl yaşamalıyız?
Bu hayatı nasıl yaşamalıyız? Ölü Dilde Bir Hayalperest, Grace Paley’den, sıradan insanların sıradan yaşamlarına ayna tutan sıra dışı öyküler. 1995’te Pulitzer Ödülü’nde finale kalan Toplu Öyküler seçkisinden derlenerek Delidolu Yayınları tarafından Türkçede ilk kez yayımlanan bu öyküler; insan ilişkilerine, yalnızlığa, varoluşun getirdiği kaçınılmaz korku ve arzulara dair çarpıcı tespitlerle dolu. New York’un alt sınıf insanlarının, göçmenlerin, bekâr annelerin, aldatılan karı kocaların yaşamlarına tüm doğallığı içinde tanık ediyor. Kadınlar hakkında yazmanın başlı başına “politik bir eylem” olduğunu vurgulayan yazar; kadın-erkek ilişkilerini, anneliği, evlilik ve cinselliği ele alırken eleştirel olduğu kadar mizahi bir anlatım benimsiyor. /Archive/2021/2/8/001606281-ic1.jpg“Çok az sayıda yazar, onun karakteristik konuşma diliyle anlattığı etkileyici ve komik öykülerindeki o doğaçlama sesle boy ölçüşebilir. Bu mükemmel seçki, Paley’nin cömert ruhunun bu yüzyılın geri kalanına armağanıdır.”Ursula K. Le GuinÖlü Dilde Bir Hayalperest, Grace Paley’den, sıradan insanların sıradan yaşamlarına ayna tutan sıra dışı öyküler.Grace Paley, sıradan insanların sıradan yaşamlarına ayna tuttuğu Ölü Dilde Bir Hayalperest’te; kendi deyişiyle, yaşadığı ülkenin ve şehrin sakladıklarını gün yüzüne çıkarmaya, anlatılmayanı anlatmaya çalışırken, hayatın iç acıtan keskin yönlerini kendine özgü iyimserliğiyle yumuşatıyor./Archive/2021/2/8/001624374-ic2.jpg1995’te Pulitzer Ödülü’nde finale kalan Toplu Öyküler seçkisinden derlenerek Delidolu Yayınları tarafından Türkçede ilk kez yayımlanan bu öyküler; insan ilişkilerine, yalnızlığa, varoluşun getirdiği kaçınılmaz korku ve arzulara dair çarpıcı tespitlerle dolu.Gerçekçi ve kimi zaman taşıdıkları dramatik içerikle zıtlaşan eğlenceli diyaloglara dayalı öykülerde, New York’un alt sınıf insanlarının, göçmenlerin, bekâr annelerin, aldatılan karı kocaların yaşamlarına bütün doğallığı içinde tanık ediyor.Kadınlar hakkında yazmanın başlı başına “politik bir eylem” olduğunu vurgulayan yazar; kadın-erkek ilişkilerini, anneliği, evlilik ve cinselliği ele alırken eleştirel olduğu kadar mizahi bir anlatım benimsiyor./Archive/2021/2/8/001637030-ic3.jpgGRACE PALLEY (1922 - 2007): 1922 yılında Bronx’da doğdu. Kültürünü ve dillerinin ritmini hikayelerinde seslendireceği Rusça ve Yidişçe konuşulan bir evde büyüdü. 1905 yılında Çarlık Rusya’sından Amerika’ya göçen Ukraynalı sosyalist Yahudi bir aileye mensup, Amerikalı feminist öykücü ve şair Grace Paley aynı zamanda ömrü boyunca muhalif olmayı sürdürmüş bir politik aktivistti. 1950’lerdeki nükleer karşıtı harekete, 1960’larda ise Vietnam Savaşı’na karşı düzenlenen protestolara katıldı. Yaratıcı yazarlık dersleri de veren Paley’nin, İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden (1959), Son Dakikada Büyük Değişimler (1974), Aynı Gün Daha Sonra (1985) adlı kitaplarının yer aldığı, 1994 yılında yayımlanan The Collected Stories (Toplu Öyküler) seçkisi çeşitli ödüllere aday gösterildi.Ölü Dilde Bir Hayalperest / Grace Paley / Çeviren: Püren Özgören / Delidolu Yayınları / 208 s. Cumhuriyet Kitap EkiKüçülme!
Küçülme! Küçülme - Yeni Bir Çağ İçin Kavram Dağarcığı; büyümenin aşırı masraflı, ekolojik açıdan sürdürülemez ve özünde adaletsiz bir hal aldığını, “büyüme”yi temel alan mitik inançların terk edilmesi gerektiğini savunuyor. /Archive/2021/2/8/001253439-ic3.jpgToplumların esenliği ve gelişmişliği çoğu iktisatçı ve siyasetçi tarafından “büyüme” kavramıyla açıklanıyor. Farklı siyasi ve iktisadi görüşlerin “büyüme” konusunda anlaştığını görüyoruz.Günümüzdeki hızlı yoksullaşma, artan eşitsizlikler ve toplumsal-ekolojik felaketler de egemen söyleme göre büyüme eksikliğinin ya da azgelişmişliğin sonuçlarıdır: “Büyümeyen, yerinde sayan, ölür”.Küçülme - Yeni Bir Çağ İçin Kavram Dağarcığı adlı kitap ise bu sorunların nedeninin tam da büyüme olduğunu, büyümenin aşırı masraflı, ekolojik açıdan sürdürülemez ve özünde adaletsiz bir hal aldığını, “büyüme”yi temel alan mitik inançların terk edilmesi gerektiğini savunuyor.Bunun için büyüme tahayyülünü ayakta tutan ve ekonomiyi bilim olmaktan çıkaran terimlerle düşünmekten vazgeçmek gerekiyor. Kullanımdaki iktisadi dil, ifade edilmesi gerekeni ifade etmekte yetersiz kaldığı içindir ki yeni bir söz dağarcığına ihtiyacımız var./Archive/2021/2/8/001235471-kapakic2.jpgBir grup aktivist ve entelektüelin ilk olarak Fransa’da başlattığı ve ardından tüm dünyaya yayılan küçülme hareketi, toplumsal bir hedef olarak ekonomik büyümenin terk edilmesi çağrısında bulunuyor. “Küçülme” kavramı, daha az doğal kaynak tüketen ve tamamen farklı ilkeler çerçevesinde örgütlenen toplumlara giden yolu temsil ediyor. Sadelik, şenliklilik, otonomi, bakım, müşterekler gibi kelimeler de küçülme toplumlarının neye benzeyebileceği konusuna ışık tutuyor.Bu derlemenin, sadece başka bir dünyanın mümkün olduğunu düşünmekle kalmayıp aynı zamanda onu şimdi inşa etmek adına mücadele eden herkes için değerli bir bilgi ve ilham kaynağı olacağını umuyoruz.Küçülme - Yeni Bir Çağ İçin Kavram Dağarcığı / Hazırlayanlar: Giacomo D’Alisa, Federico Demaria, Giorgos Kallis / Metis Yayınları / 320 s. Cumhuriyet Kitap EkiTüketimi giderek yaygınlaşan 'kumkat' ile haftalık 400 kilo reçel yapılıyor
Tüketimi giderek yaygınlaşan 'kumkat' ile haftalık 400 kilo reçel yapılıyor Güney Adana Girişimci Kadınlar Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, turunçgiller ailesinden olan ve soyulmadan yenilme özelliğine sahip kumkat ile reçel yapımına başladı. Haftalık 400-500 kilo üretim kapasitesine sahip olduklarını belirten Kooperatif Başkanı Suna Çetin, kış mevsiminde narenciyenin bol olduğu Adana'da, portakal, mandalina, limon, kumkat gibi turungillerden yaptıkları reçellere, pandemiyle birlikte ilginin arttığını söyledi. Güney Adana Girişimci Kadınlar Tarımsal Kalkınma Kooperatifi üyesi kadınlar mutfaklarında mevsimindeki meyve ve sebzelerle erişteden tatlı ürünlerine, fıstık ezmesinden salçaya kadar birçok yöresel tat üretmeye devam ediyor. Büyük bir emek ve özveri ile yardımlaşarak birbirinden taze ve doğal ürünler elde eden kadınlar, kış mevsiminin gelmesiyle C vitamininden zengin, Çince'de 'altın portakal' anlamına gelen ve turunçgiller ailesinden soyulmadan yenilme özelliğine sahip kumkat ile reçel yapımına başladı./Archive/2021/2/7/181512413-tuketimi-giderek-yayginlasan-kumkat-ile-haftalik-400-kilo-recel-yapiliyor_1.jpg HAFTALIK 300-400 KİLO ÜRETİLİYORSoyulmadan üstlerini bıçakla çizdikleri kumkatları yıkamaya bırakan kadınlar, ocakta şerbeti kaynadıktan sonra tencereye kumkatları da ilave ederek pişiriyor. Kıvamını alan kumkatlar şerbetiyle birlikte kavanozlara alınarak doğal reçel elde ediliyor. Pandemi döneminde bu tür ürünlere ilgilinin arttığını dile getiren Kooperatif Başkanı Suna Çetin, ülkemizde de artık çokça tüketilen kumkat ile talebe bağlı olarak haftalık 400 ile 500 kilo arasında reçel ürettiklerini belirtti. /Archive%5C2021%5C2%5C7%5C181514835-tuketimi-giderek-yayginlasan-kumkat-ile-haftalik-400-kilo-recel-yapiliyor_6.jpgTURUNÇGİLLERİN REÇELİNE İLGİ ARTTIReçel ya da tatlıya dönüşebilecek tüm sebze-meyveleri değerlendirdiklerini belirten Suna Çetin, domates tatlısı, patlıcan reçeli gibi ürünler de çıkardıklarını söyledi. Kışın turunçgillere ağırlık verdiklerini dile getiren Çetin, "Kışın narenciyenin bol olduğu bir yer olan Adana'da portakal, limon, mandalina, kumkat reçeli ve turunç tatlısı üretiyoruz. Her ürün için haftalık 400-500 kiloya kadar üretim yapabiliyoruz. Bu ürünlere, C vitamini açısından zengin ve doğal olmaları nedeniyle pandemi döneminde talep daha çok arttı. Bugün de kumkat reçeline başladık. Kooperatif olarak 50'den fazla noktada ürünlerimiz satılıyor" dedi. DHAKendine Ait Bir Hayat
Kendine Ait Bir Hayat Marion Milner, yirmi altı yaşındayken son derece şahsi ve ilginç bir “deney”e girişir. Kendisini nelerin mutlu ettiğini bir günlüğe tek tek kaydetmeye başlar. Amacı hayatta tesadüfen karşısına çıkan mutluluk anlarını artırmaktır. Yıllar sonra günlüğünü elden geçirmeye karar verdiğindeyse, ortaya Kendine Ait Bir Hayat çıkar. /Archive/2021/2/8/001003925-ic1.jpgYazar ve psikanalist Marion Milner, yirmi altı yaşındayken son derece şahsi ve ilginç bir “deney”e girişir. Kendisini nelerin mutlu ettiğini bir günlüğe tek tek kaydetmeye başlar. Amacı hayatta tesadüfen karşısına çıkan mutluluk anlarını artırmaktır.Yıllar sonra bu günlüğü elden geçirmeye karar verdiğindeyse, ortaya Kendine Ait Bir Hayat çıkar: İç dünyasını keşfetmekte epey yol kat etmiş birinin, öğrendiği şaşırtıcı şeyleri başkalarıyla paylaşma arzusunun ürünü.Kitapta belki de en çok, hayata aklın dar odağından bakmakla tüm benliğin daha geniş odağından bakmak arasındaki fark üzerinde duruluyor./Archive/2021/2/8/001023566-ic2-.jpgMilner ilkinin beraberinde yoğun bir eksiklik ve tatminsizlik, ikincisinin ise belirgin bir doygunluk ve bütünlük hissi getirdiğini söylüyor, zira akıl her ne kadar temel bir unsur olsa da, aklın hükümranlığının dışında kalan duyguları, arzuları ve ihtiyaçlarıyla insan çok daha karmaşık bir varlık.Öyle ki biraz durup bakışlarımızı kendi içimize çevirdiğimizde, aslında kendimiz hakkında ne kadar az şey bildiğimizi, bastırdığımız ya da görmezden geldiğimiz ne çok yönümüzün olduğunu fark ediyoruz.Kendine Ait Bir Hayat / Marion Milner / Çeviren: Aslı Biçen / Metis Yayınları / 198 s. Cumhuriyet Kitap EkiÖykücülüğümüzde bir ada!
Öykücülüğümüzde bir ada! Bilge Karasu, edebiyatımızın özgün adlarından biri. Onu bu denli ayrıcalıklı kılan; yazının kurmaca gerçekliğini öykü, roman, deneme, anlatılarında zenginleştirici boyutlarıyla işlemiş olmasıdır. Karasu, yaşam ve yazı arasındaki bağıntıyı yeni bir dil yaratarak yaşanır kılan bir anlatıcıdır. Onun yazın coğrafyası, dil evreni yaşam ve adına çok şey söylemektedir. /Archive/2021/2/8/000800114-ic1.jpgBilge Karasu’nun ait olduğu yazın ikliminin varoluş dönemi 1950’lere uzanır. İlk yazısını bu sürecin başında, ilk öyküsünü ise 1952’de Seçilmiş Hikayeler Dergisi’nde yayımlar. Troya’da Ölüm Vardı adlı ilk öykü kitabı da 1963’te okur karşısına çıkar.45 yıllık yazın yaşamının birikimi olan yapıtlarıyla yaşam ve yazının kesişme, buluşma, ayrışma noktalarını sergileyen bir yazarlık tavrını ortaya koyduğunu söylemeliyim. Onun anlatılarının katmanlı yapısı yeni bir dil yaratmak çabasının ürünüdür. Bir dil yaratmak, yepyeni bir evren kurmaktır. Yazarın / sanatçının varoluş koşulu da bu değil midir? Karasu’nun yazın evreninin özgünlüğü buradadır.Onu, “öykücülüğümüzde bir ada” olarak nitelendirdiğim bir yazımda, o evrene bakışı şöyle dile getirmiştim: “Kendini kolayca ele vermeyen, dil yurdunda dolaştıkça her bir söz’ün, im’in anlamını kavramaya, anlamaya, anlamlandırmaya çalışılan bir çabayı gerektiriyor onun yazın coğrafyası. Ya da imlediğim gibi, onun ‘ada’sı.” (Varlık, Mart 1999)Onu yitirdiğimiz 14 Temmuz 1995 öncesinde, belki giderayak bir incelikle, ilk deneme kitabı Ne Kitapsız Ne Kedisiz’in* ardından hemen, o eşsiz anlatısı Narla İncire Gazel’i** sunmuştu, bize. Altı Ay Bir Güz’ü*** ise yazık ki göremedi.Karasu’nun yazın evreniyle erken buluşmanın keyfini yakalamışsanız, onun her yazdığının sizde, eminim ki derin anlamları vardır. Tutkuyla bağlandığınız bir yer’in bir insan’ın sizdeki anlamı gibidir. Sık sık dönülür. Doğrusu o izlerden Lağımlaranası ya da Beyoğlu’na kavuşmak...**** Karasu’nun ardında bıraktıklarını sevgi ve tutkuyla, bir simyacı gibi bir araya getirip okurlara sunan Füsun Akatlı’nın çabasına, Metis Yayınevi’nin özenine şapka çıkarmak gerekiyor./Archive/2021/2/8/000811333-ic2.jpgÖZYAŞAMSAL İZLEKLER, ANAHTAR METİNLERKarasu’nun yazın evrenini bilenler için de yepyeni şeyler var bu kitapta, “Lağımlaranası ya da Beyoğlu”, “Anlatılar”, “Sese Yazılanlar” ana başlıklı üç bölümden oluşan kitabın ilk bölümündeki “Beyoğlu Üzerine Metin”, “Bir Söylencedir Beyoğlu”, “Lağımlaranası”, Karasu’nun ‘bireysel tarih’ine göndermeleri olan metinlerdir. Bir bakıma, yaşam ve yazı bağıntısının ipuçlarını da verir her bir metin.Onun şu sözlerine tutunarak; “Çok sonra anlıyoruz geçiciliğin anlamını” (s.33), yol alınca; yerin anlamına, yaşanan, unutulan/yiten, anımsanan zamanın insan ömründeki izlerine dönüyorsunuz. Karasu’nun özyaşamsal izlekleri yer yer öne çıkardığı bu metinler, okuru için ‘anahtar metin’ler niteliğinde.Ötesi, yazın coğrafyasının izlerini/izleklerini, katmanlı boyutlarını görebilmek için ilk elde okunması gerekenler olarak nitelendirmek istiyorum bunları. Bilge Karasu okuru için ilk adım metinleri evet. Yaşarken farkına varılamayanlara bakışı da içeriyorlar. Anılar, anıştırmalar... Nesnelerin, yaşanmışlıkların, belleğin tarihine dönüş… Anımsanan ve yiten zamanın burgacında bir yazarın otoportresini gözleriz.İkinci Bölüm’ün metinleri (“Mesih”, “Kumsalda Bir Köpek”, “Ölümün Avlusu”, “Yataklar”, ”İsabey’den” (Fragman)) Karasu’nun yazın evreninin sırlı yanlarına ulaştırıyor bizleri.Son bölümün üç metni (“Gidememek”, “Aşk”, “Sevilmek”) Karasu’nun yenilikçi bir yazar kimliğini belirgince ortaya koyuyor. İlk ikisi opera librettosu, sonuncusu da radyo oyunudur.ÖLÜMÜNÜ TÜL MENDİL GİBİ TAŞIMAKBilge Karasu okurları için bir şölen diyebileceğim bu kitabın görünmez simyacısı Akatlı, bir başka Bilge Karasu kitabını da hazırlayarak okura sundu: Öteki Metinler.***** Hazırladığı ilk kitabın bu çalışma serüvenini dile getirdiği “Gün Battı, Yazık, Arkalarında” adlı sunuş yazısı bir başka değerbilirlik örneği.Akatlı, bir yerde, şunları söylüyor: “Bilge, ölümünü tül bir mendil gibi’ hep cebinde taşıyan bir insandı. Başladığı her yazıyı, her kitabı, bitiremeden ölmesi olasılığına karşı; sanki benim ondan çok yaşayacağımın garantisi varmış gibi, bana emanet ede ede yaşadı. Büyütemeden terk etmek zorunda kalacağı evladını, kurda kuşa, yem olmasın diye, dostuna emanet eden sorumlu bir baba tedbirliğiyle Zaten hep, her konuda, kırk olasılığı bir arada hesaba katan bir bir tedbir kumkumasıydı o.”Karasu’nun “düşünsel/kuramsal ağırlıklı denemeleri”nin bir başka anlamı ‘ben’ ve ‘öteki’ni, dili, yazarın konumunu, yazı-yaşam ilişkisini sorgulayıcı biçimde dile getirmesidir. Bir anlamda, Karasu’nun yazı coğrafyasına adım atmak için eşsiz bir kalıt!Akatlı’nın deyimiyle; “Öteki Metinler, Ne Kitapsız Ne Kedisiz ile bir arada okunduğunda; düşünsel etkinliğinin merkezine yazı’nın ve yazın’ın sorunlarını yerleştirmiş, yaşama bakışını o odaktan beslemiş bir yazarın satırlarının arasına sinmiş ‘felsefe’si, tamamıyla olmasa da, anlamlı sayılabilecek bir ölçüde kavranabilecektir.” Diğer bir önemli yan ise, Karasu’nun ‘özel günlük’lerinin de bu kitapta yer almış olması.KARASU: ‘OKUDUM, DURMAMACASINA…’Onun şu sözlerine kulak vererek, bu şenlikli yolculuğa Öteki Metinler’den başlamalı, ne dersiniz?“Ama, okudum. Yaşamım boyunca, durmamacasına; okumaksızın yaşayamayacağımı duya duya. Birçok şeyin ölüp gittiği - ölüp gittiği düşünülen - bu yaşımda bile, en çılgın çeşitliliği içinde okumalarımı sürdürmemek, usumdan geçirebileceğim en büyük ‘olmazlık’”.Yazıda yaşamak, başka nasıl olabilir ki…* Ne Kitapsız Ne Kedisiz / Bilge Karasu / Metis Yay. / 94 s. / 1994.** Narla İncile Gazel / Bilge Karasu / Metis Yay. / 134 s. / 1995.*** Altı Ay Bir Güz / Bilge Karasu / Metis Yay. / 84 s. / 1996.**** Lağımlaranası ya da Beyoğlu / Haz.: Füsun Akatlı / Metis Yay. / 228 s. / 1999.***** Öteki Metinler / Haz.: Füsun Akatlı / Metis Yay. / 140 s. / 1999, Feridun Andaç / Cumhuriyet Kitap Ekiİlkay Gündoğan, Manchester City'i galibiyete taşıdı
İlkay Gündoğan, Manchester City'i galibiyete taşıdı Manchester City forması giyen İlkay Gündoğan, kaydettiği iki golle takımını galibiyete taşıdı. Premier Lig'in 23'üncü hafta maçında Liverpool, Manchester City'e 4-1 mağlup oldu. Anfield Stadyumu'nda oynanan maçta Manchester City forması giyen İlkay Gündoğan, kaydettiği iki golle takımını galibiyete taşıdı.Karşılaşmanın 37'nci dakikasında Manchester City penaltı kazandı. Topun başına geçen İlkay Gündoğan'ın vuruşu isabetsiz oldu. Mücadelenin ilk yarısı 0-0 sona erdi. İkinci devreye hızlı başlayan Manchester City, 49'uncu dakikada İlkay Gündoğan'ın golü ile öne geçti. Ev sahibi ekip FC Liverpool'un 63'üncü dakikada kazandığı penaltıyı Mohamed Salah gole çevirerek, karşılaşmada durumu 1-1'e getirdi. Mücadelenin 73'üncü dakikasında yeniden sahneye çıkan İlkay Gündoğan, kendisinin ve takımının ikinci golünü kaydetti. Manchester City, 76'ncı dakikada Raheem Sterling, 83'üncü dakikada ise Phil Foden'in kaydettiği goller ile Liverpool önünde durumu 4-1'e getirdi. Kalan dakikalarda başka gol olmayınca Manchester City, Liverpool deplasmanından 4-1'lik sonuçla galip gelmeyi başardı. Manchester City, deplasmanda elde ettiği galibiyetle puanını 50'ye çıkararak, liderliğini korudu. Liverpool ise 40 puanla 4'üncü sırada kaldı.Öte yandan Liverpool'un Schalke04'ten renklerine bağladığı Ozan Kabak, kadrosunda yer alırken forma şansı bulamadı. DHAİki gündür haber alınamayan kişiölübulundu
İki gündür haber alınamayan kişi ölü bulundu İstanbul Küçükçekmece'de bir süredir yakınlarının kendisinden haber alamadığı kişi ölü bulundu. Alınan bilgiye göre, Gültepe Mahallesi Belli Sokak’ta bulunan iki katlı bir binanın bodrum katına inen bina sakinleri, yerde hareketsiz halde bulunan bir kişiyi görmeleri üzerine polise haber verdi.İhbar üzerine olay yerine gelen sağlık ekipleri, yerde hareketsiz halde bulunan 64 yaşındaki S.Y.'nin yaşamını yitirdiğini belirledi.İNCELEME SÜRÜYORYapılan incelemenin ardından iki gündür yakınları tarafından kendisinden haber alınamadığı öğrenilen S. Y.'nin cesedi, Adli Tıp Kurumu morguna kaldırıldı.Polis ekiplerinin olayla ilgili incelemesi sürüyor. AAEski takımına karşıkırmızıkart gördütakımdan kovuldu!
Eski takımına karşı kırmızı kart gördü takımdan kovuldu! BB Erzurumspor, Kayserispor maçında kırmızı kart gören Jaw Ackah'ın kadro dışı bırakıldığını ve sözleşmesinin feshedileceğini duyurdu. Büyükşehir Belediye Erzurumspor, Süper Lig'in 24. haftasında sahasında konuk ettiği Hes Kablo Kayserispor maçında kırmızı kart gören ve aynı takımdan kiralık olarak takıma katılan Yaw Ackah'ın sözleşmesinin fesih edileceğini belirterek, maçta "şaibe" yaşandığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunacaklarını bildirdi.Mavi-beyazlı kulüpten yapılan açıklamada, Ackah'ın 2020-2021 sezonu devre arası transfer döneminde kadroya dahil edildiği anımsatıldı. İşte Erzurumspor Kulübün'den yapılan açıklama:/Archive/2021/2/7/224436165-erzurum-icerik.jpg cumhuriyet.com.trTürkiye Salon AtletizmŞampiyonası'nın son gününde 4 yeni rekor
Türkiye Salon Atletizm Şampiyonası'nın son gününde 4 yeni rekor Turkcell Selahattin Yıldız Türkiye Büyükler ve U20 Salon Atletizm Şampiyonası’nda son gün dört Türkiye rekoru kırıldı. /Archive%5C2021%5C2%5C8%5C011005154-turkiye-salon-atletizm-sampiyonasinin-son-gununde-4-yeni-rekor-_2.jpgTurkcell Selahattin Yıldız Türkiye Büyükler ve U20 Salon Atletizm Şampiyonası’nda son gün dört Türkiye rekoru kırıldı. Ataköy Atletizm Salonu'nda üç gün süren 1200 atletin katılımıyla Selahattin Yıldız’ın anısına yapılan Turkcell Türkiye Salon Şampiyonası rekorlarla kapandı. İlk iki günde beş rekorun kırıldığı şampiyonanın son gününde Ersu Şaşma, Nevin İnce ve 4×400 metre bayrakta Fenerbahçe takımı yeni rekorlara imza attı. Bu yılın en dikkat çekici atletlerinin başında gelen Ersu Şaşma, Türkiye Salon Şampiyonluğu’nu rahat bir şekilde kazanırken, kendisine ait Türkiye rekorunu bir santim daha geliştirdi. 21 yaşındaki Ersu, 5.72’yi üçüncü hakkında atlarken, Avrupa salon barajını da geride bıraktı. Milli atlet, 5.80’deki Olimpiyat barajını ise az farkla kaçırdı.U20 kadınlar 400 metrede Nevin İnce, 55.52’lik derecesiyle şampiyon olurken, Mizgin Ay’a ait 56.39’luk eski Türkiye rekorunu 0.87 saniye aşağı çekti.Elif Ilgaz, Süreyya Yıldız, Gülşah Cebeci ve Nevin İnce’den oluşan Fenerbahçe ekibi, 4×400 metre U18 salon rekorunu 3:53.20’lik dereceyle yenilemeyi başardı. DHASergen Yalçın:“Mücadeleyi de savaşıda bırakmayacağız”
Sergen Yalçın: “Mücadeleyi de savaşı da bırakmayacağız” Beşiktaş’ta Teknik Direktör Sergen Yalçın maçın ardından konuştu. Mücadeleyi ve savaşı bırakmayacaklarını söyleyen Yalçın, kazanmak için her şeyi sadece sahada yapacaklarını ifade etti. Konyaspor karşısında 81. dakikada Rosier’in golüyle 1-0 kazanan Beşiktaş’ta Teknik Direktör Sergen Yalçın maçın ardından konuştu. Mücadeleyi ve savaşı bırakmayacaklarını söyleyen Yalçın, kazanmak için her şeyi sadece sahada yapacaklarını ifade etti.Süper Lig’in 24. haftasında Konyaspor’u konuk eden ve 21. dakikadan sonra 10 kişi mücadele ederek 81. dakikada Rosier’in golüyle 1-0 kazanan Beşiktaş’ta Teknik Direktör Sergen Yalçın maçın ardından düzenlenen basın toplantısında soruları yanıtladı. Galibiyetten dolayı mutlu olduğunu ifade ederek sözlerine başlayan Yalçın, “Bu galibiyetle tekrar lig yarışının içine kendimizi attık. Tekrar pozisyonumuzu yakaladık. Bu bizim için çok önemliydi. İkinci yarıdaki ilk maçımızı kazandık. 5 puan kaybetmiştik, bu maç çok değerliydi. 10 kişi kaldıktan sonra daha da değerli oldu. Oyuncularım inanılmaz bir özgüvenle oyunu kazanmasını bildiler. Hepsine özverileri için teşekkür ediyorum. Çok değerli bir galibiyetti bizim için. Bu mücadeleyi veren, oynayan oynamayan hiç fark etmez bütün oyunculara teşekkür etmemiz gerekiyor. Mücadeleyi de savaşı da camia olarak bırakmayacağız. Bunu gösterdiğimizi düşünüyorum. 10 kişi kalmamıza rağmen top sürekli bizdeydi, oyunu biz yönlendirdik ve her an golü bulabilirdik. Eksik oynamamıza karşın oyuncularımın hepsine teşekkür ederim” ifadelerini kullandı.“BIRAKIN MÜCADELEMİZİ VERELİM”Futbolcularının hiçbir zaman mücadeleyi ve savaşı bırakmayacağını söyleyen Yalçın, “Benim oyuncularım hiçbir zaman mücadeleyi bırakmaz, savaşı bırakmaz. Bütün maçları bu tempoda oynayacağız, savaşarak oynayacağız. Bundan önceki 2-3 maçta da maalesef gördüğümüz şeyler sağlıklı değildi. Hakemlerin yönetme şekilleri beklediğimizin dışında. Oyuncumuzun atılmasında bir sorun yok ama nedense biz duran top pozisyonlarında faul yakaladığımız zaman hakem ısrarla avantaja oynatmaya çalışıyor. Biz duran top oynamak istiyoruz, hakem ısrarla oynatmıyor. Antalyaspor maçında 20 dakika oyun oynanmadı, verilen süre 7 dakika. Uzatma 7 dakika oynanmadı ama verilen süre hemen bitti. Biz bu hakem arkadaşların yıllardır nasıl maç yönettiğini biliyoruz. Demek istediğim şu, bırakın mücadelemizi verelim. Zaten 1 takım şampiyon olacak ama en azından mücadelemizi verelim, karışmayın bu işlere” diyerek sözlerine devam etti.10 kişi oynamanın kolay olmadığını ifade ederek sözlerini sürdüren Sergen Yalçın, “75 dakika 10 kişi oynadık. Oyuncular için de zor bir durum. Enerji lazım. 10 kişinin 1 kişinin açığını kapatması lazım. Ama benim oyuncularım çıkıp savaşacak. Kazanmak için her şeyi sahada yapacağız, ama sahada yapacağız. Biz zaten sezon başından beri VAR’dan falan herhangi bir pozisyon kazanmadık. Galiba ilk maçta bir penaltı kazanmıştık. Biz VAR’la çok ilgilenmiyoruz. Gerekirse VAR hiç karışmasın bizim maçlara, bırakın biz sahada maçımızı oynayalım” dedi.N’Sakala’nın gördüğü kırmızı karta da değinen Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, “N’Sakala’nın pozisyonu çok profesyonelce bir davranış değil. Bazen oyuncular kontrolü kaybedip bu tür kırmızı kartlar görebiliyorlar. Kendisi de anladı nasıl bir hata yaptığını. Bu konuda oyuncuları çok uyarıyoruz ama futbol bu yüzden güzel ve enteresan bir oyun. Kırmızı kart oluyor, penaltı oluyor. 10 kişi de kalsak savaşıyoruz, 9 kişi de kalsak yine aynı mücadeleyi vereceğiz sahada” diyerek sözlerini tamamladı. İHASergen Yalçın oyuncularınıtek tek kutladı
Sergen Yalçın oyuncularını tek tek kutladı Teknik Direktör Sergen Yalçın maçın ardından oyuncularını tek tek tebrik etti. Yalçın, 10 kişiyle 11 kişilik rakibe üstünlük sağlayan isimlerin kutlanmayı hak ettiğini belirtti. Süper Lig’in 24. haftasında Konyaspor’u konuk eden ve 21. dakikadan itibaren 10 kişi oynayan Beşiktaş, Rosier’in 81. dakikadaki golüyle 1-0 kazanırken, Teknik Direktör Sergen Yalçın maçın ardından oyuncularını tek tek tebrik etti. Yalçın, 10 kişiyle 11 kişilik rakibe üstünlük sağlayan isimlerin kutlanmayı hak ettiğini belirtti.Süper Lig’in 24. haftasında Konyaspor karşısında uzatma dakikalarıyla birlikte 70 dakikadan fazla 10 kişi oynayan ve 81. dakikada Rosier’in attığı golle sahadan 1-0 galip ayrılan Beşiktaş, puanını 48’e yükseltirken zirveye de ortak oldu. Karşılaşmanın bitmesiyle birlikte büyük sevinç yaşayan siyah-beyazlılarda Teknik Direktör Sergen Yalçın da sahaya girerek oyuncularına tek tek sarıldı ve hepsini tebrik etti. İHA