Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Friday, 09.19.2025, 09:02 PM (GMT)

News - Haberler

Joe Biden döneminde Türkiye-ABD ilişkilerindeki zorlu konular neler olacak?

Joe Biden döneminde Türkiye-ABD ilişkilerindeki zorlu konular neler olacak? ABD Başkanı Joe Biden'ın resmen göreve başlamasıyla Türkiye-ABD ilişkileri de yeni bir döneme girdi. Eski Başkan Donald Trump döneminde Pastör Brunson olayı ve S-400 alımı nedeniyle yaptırıma maruz kalan Türkiye, Biden yönetimiyle daha kurumsal ve öngörülebilir bir ilişki kurmak istiyor. İlişkilerin yönünü ve geleceğini, tarafların YPG ve S-400 sorunlarının da yer aldığı beş başlıkta izleyecekleri politikalar ve anlayışlar belirleyecek. Taraflardan yapılan açıklamalar, ABD açısından S-400 konusunun, Türkiye açısından ise ABD'nin Suriye'de YPG'yi desteklemesinin öncelikli sorun olarak görüldüğünü ortaya koyuyor.Biden yönetiminder ABD-Türkiye arasındaki ilişkilerinde beş önemli başlık öne çıkıyor:1. DEMOKRASİ SORUNU VE BİDEN'IN ERDOĞAN'I 'OTOKRATİK' OLARAK TANIMLAMASI Eski Başkan Barack Obama yönetiminde sekiz yıl boyunca ABD Başkan Yardımcısı olarak görev yapan Biden, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Obama arasındaki diyalogun 2013'ten itibaren seyrelmesinin ardından Türkiye ile ilgili dosyalarla doğrudan muhatap olmuştu.Ocak 2016'da Türkiye'ye yaptığı resmi ziyaret sırasında muhalif gazeteci, akademisyen ve sivil toplum aktivistleri ile görüşerek Ankara'nın tepkisini çeken Biden, ifade özgürlüğü başta olmak insan hakları ve demokrasi konusunda net mesajlar vermişti.ReutersBiden, Ocak 2020'de New York Times editörleri ile yaptığı bir görüşme sırasında Erdoğan'ı "otokratik" bir lider olarak suçlayarak, demokratik yollarla görevden uzaklaşması için Türk muhalefetini destekleyebileceklerini ifade etmişti. Erdoğan ve diğer yetkililer, Biden'ı Türkiye'nin iç işlerine müdahale etmekle suçlayıp sert bir dille eleştirmişlerdi.ABD'nin yeni yönetiminin Trump'tan farklı olarak demokrasi konusunu küresel bir sorun olarak görüp, dış politikanın önemli bir parçası haline getirmeyi planladığı biliniyor. Biden'ın ileriki dönemlerde küresel çapta bir "Demokrasi Zirvesi" gerçekleştirmek istediği, böylece popülist liderlerin dünyada giderek artan şekilde demokrasiyi zayıflatma girişimlerine set çekmeyi amaçladığı kaydediliyor.Bu kapsamda, demokrasi konusunun özellikle gerileyen ifade ve basın özgürlüğü, muhalif gazeteci ve siyasetçilerin tutuklanması gibi uygulamalar üzerinden Ankara-Washington diyaloğunun önemli bir unsuru olacağı öngörülüyor.Ankara, Biden'ın Erdoğan ile ilgili ifadelerini seçim kampanyası sırasında yapılmış bir siyasi değerlendirme olarak görüyor ve ön plana çıkartmamaya çalışıyor. Ancak Washington'un Türkiye'de yaşanacak olası insan hakları ihlallerine tepki vermeye devam edeceği, bunun da taraflar arasında önemli sorunlar yaratabileceği öngörülüyor.2. ABD İÇİN EN ÖNEMLİ SORUN S-400'LERTrump yönetiminde olduğu gibi Joe Biden ve ekibi de Türkiye ilişkilerde en önemli sorun olarak Rusya Federasyonu'ndan alınan S-400 hava savunma sistemlerini görüyor.Biden'ın Dışişleri Bakanlığına aday gösterdiği Anthony Blinken'ın Kongre'de Türkiye ile ilişkiler hakkında yaptığı değerlendirmeler bunu somut bir şekilde ortaya koydu.ReutersBlinken'ın Türkiye'den "sözde stratejik ortak" olarak bahsetmesi, bir müttefik gibi davranmamakla ve hatta Rusya ile aynı çizgide olmakla suçlaması, Ankara'ya dönük olumsuz bakış açısının S-400'leri topraklarında konuşlandırmasının da ötesinde bir çerçeveye dayandığını gösterdi.Blinken, Trump yönetiminin Aralık ayında açıkladığı S-400 yaptırımlarının yaratacağı etkiye göre daha fazlasına gerek olup olmadığına karar vereceklerini belirterek, yaptırım kartının Biden yönetiminin de masasında kalmaya devam edeceğini ortaya koymuş oldu.Erdoğan'ın geçen hafta S-400 konusunda ikinci batarya için Rusya ile görüşmelerin devam edeceğini açıklaması ise Ankara'nın Washington'un bu konudaki yaklaşımını çok önemsemediği ve geri adım atmayacağı değerlendirmelerine yol açtı. Taraflardan yapılan açıklamalar, S-400 konusunun Biden yönetimi sırasında da Türkiye-ABD ilişkilerinin en zorlu başlıklarından biri olacağını gösteriyor.3. ANKARA, ABD'NİN YPG İLE ORTAKLIĞINA DİKKAT ÇEKİYORTürkiye açısından ABD ile ilişkilerdeki en temel sorun, Washington'un IŞİD ile mücadelede YPG'yi sahadaki silahlı ortağı olarak kullanmaya devam etmesi ve askeri-siyasi desteğini sürdürmesi.Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, bir demecinde, taraflar arasındaki en önemli sorunun YPG olduğunu kaydetmiş ve sorunun çözülmemesi durumunda ilişkilerdeki güven bunalımının devam edeceği mesajını vermişti.ReutersDışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da IŞİD'e karşı YPG'nin desteklenmesi politikasının Biden'ın da içinde yer aldığı Obama döneminde oluşturulduğunu anımsatıp, Ankara'nın beklentisinin "Biden yönetiminin bu hatadan dönmesi" olduğunu kayda geçirmişti.Ancak ABD yönetiminin mevcut politikayı değiştirmesi beklenmiyor. IŞİD'in hala bir terör ağına sahip olduğunu, saldırı yeteneğinin tamamen yok edilmediğini kaydeden ABD'ye göre, özellikle doğu Suriye'de yerel Kürt yönetimlerini desteklenmesi IŞİD ve benzeri radikal örgütlerinin yeniden güç toplamasını engellemek için büyük önem taşıyor.ABD Savunma Bakanı olarak atanması beklenen Lloyd Austin'in de ABD Merkez Kuvvetler Komutanı (CENTCOM) olduğu sürede YPG'nin yerel ortak olarak desteklenmesi politikasının mimarlarından olması dikkat çekiyor. Aynı şekilde IŞİD ile mücadeleden sorumlu temsilci olarak görev yaptığı sırada Ankara'nın tepkisine neden Brett McGurk'ün de yeni yönetimde görev yapacak olması Washington'un politikasında büyük değişiklik olmayacağı olarak değerlendiriliyor.4. LİBYA, DOĞU AKDENİZ, DAĞLIK-KARABAĞ GİBİ BÖLGESEL SORUNLAR ÖNE ÇIKACAK Yeni dönemde Türk ve ABD diplomasilerini meşgul edecek önemli konuların başında bölgesel sorunlar geliyor. Trump yönetiminin aksine Biden ekibinin, başta NATO müttefikleri olmak üzere, bu sorunları çok taraflı ortamlarda ele alması öngörülüyor.Getty ImagesBakan Çavuşoğlu, yeni ABD yönetiminden Türkiye giderek artan jeopolitik önem ve rolünü görmesini beklediklerini, bu kapsamda bölgesel sorunları konusunda işbirliği yapmaya hazır olduklarını kaydetmişti.Suriye'de YPG konusu dışında benzer politikalara sahip olan Türkiye ve ABD, Libya bunalımından da önemli ölçüde örtüşüyorlar. Son dönemde gerilim azalsa da ABD'nin Doğu Akdeniz bunalımında Türkiye'yi daha fazla sorumlu tutuyor olması ileriki süreçte Türk-Yunan yumuşamasının bozulması durumunda Washington'u daha net pozisyon almaya itebilir değerlendirmeleri yapılıyor.Washington açısından bir diğer önemli süreç ise Kıbrıs sorunu. Türkiye ve Kuzey Kıbrıs'ın iki devletli bir çözüme yönelmesi ve kapalı Maraş'ın statüsünün değiştirilmesi gibi adımların ABD'de rahatsızlık yaratacağı değerlendiriliyor. Türkiye'nin Azerbaycan-Ermenistan çatışması sırasında Bakü yönetiminin yanından yer alması, askeri ve siyasi destek vermesi de Washington tarafından olumsuz bir adım olarak not edildi.Ancak bu sorunların da ötesinde Türkiye'nin tüm bölgesel sorunlarda süreçleri Rusya ile kurduğu işbirliği çerçevesinde yürütüyor olması, Ankara-Moskova arasında savunma sanayini de kapsayacak şekilde bağların güçlenmesi ABD'nin tepkisini çekecek bir olgu olarak öne çıkıyor.Blinken'ın Kongre onayı sürecinde Türkiye'nin Rusya çizgisinde olduğunu, bir müttefik gibi davranmadığını kayda geçirmesi bu noktada verilmiş önemli bir mesaj olarak okunuyor.5. HALKBANK DAVASI VE GÜLEN'İN DURUMUTrump yönetiminin görevden ayrılmasının ikili ilişkilerdeki en somut yansıması Halkbank davası kapsamında olabilir. Trump, Erdoğan'ın talebi üzerinde İran yaptırımlarını delmekle suçlanan Halkbank'a karşı izlenen idari ve adli süreçleri yavaşlatmaya çalışmakla suçlanmıştı.Yeni yönetimin ise bu süreçte siyasi etkisini kullanmayacağı ve karar alıcıların daha rahat süreci sonlandıracağı yapılan değerlendirmeler arasında. 2021 bahar aylarında sonlanması beklenen mahkeme sürecinde Halkbank'ın suçlu bulunması ve buna bağlı olarak önemli bir para cezasına çarptırılması Ankara-Washington diyalogunu olumsuz etkileyebilecek bir gelişme olarak görülüyor.Yeni dönemde önemli bir ilerleme beklenmeyen konuların başında Fethullah Gülen'in iadesi geliyor. Türkiye, Gülen'in iadesiyle ilgili girişimlerini 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Biden'ın da içinde olduğu Obama yönetimine yapmış ama yanıt alamamıştı. Joe Biden yönetiminin Gülen konusunda pozisyon değiştireceği öngörülmüyor. BBC Türkçe

Akkuyu Nükleer Santralıinşaatındaki patlamalar büyük korku yarattı

Akkuyu Nükleer Santralı inşaatındaki patlamalar büyük korku yarattı Deprem bölgesinde yapımı süren ve tabanında çatlaklar oluştuğu ileri sürülen Akkuyu Nükleer Santralı inşaatında önceki akşam yaşanan iki patlama bölgedeki yurttaşları tedirgin etti. Gülnar’ın Büyükeceli kasabasında iki kişi yaralandı, evler zarar gördü. Valilik ve şirket “kontrollü dinamit patlamaları” olduğunu açıklarken “kazaya ilişkin inceleme başlatıldığını” duyurdu. Patlamaların olduğu saatlerde yaşanan 7 sarsıntı Kandilli Rasathanesi’nin veri kayıtlarına girdi. Akkuyu Nükleer Santralı inşaatının sürdüğü Gülnar’ın Büyükeceli kasabasında meydana gelen dinamit patlaması çevrede paniğe neden oldu. Patlama nedeniyle bazı evlerin kapıları, pencereleri kırıldı. Patlama alanını kilometrelerce öteden görüntüleyen bir vatandaş yaşadığı şoku “Yine Büyükeceli’de dinamit patlatması. Bu defa çok büyüktü. İnanılmaz büyüktü. Kapılar, pencereler, ev oynadı. Keşke burada olsaydınız da görseydiniz. Hem de bu saatte. 17.00’den sonra. Herkes evdeyken” diye anlattı.İlk görüntüleri sosyal medya hesabından paylaşan CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, “Evler, binalar hasar almış durumda. Yöre halkı panik altında. Biz artık nükleer santralla ilgili bu tehlikeleri yaşamak istemiyoruz. Kaymakam, Jandarma bilgi vermiyor. Olay yerindeler. İnsanların evlerinin camları, kapıları, duvarları çatlamış, kırılmış durumda. Mersinliler olarak topraklarımızda bu tehlikeyle yaşamak istemiyoruz. Her hafta bir vukuat oluyor burada. Nükleer yapacaksanız gidin deprem riski olmayan, Mersin dışında daha tehlikesiz bir coğrafyada yapın. Mersin, Mersinli, nükleer santralı Akkuyu’da istemiyor.”CHP Mersin Milletvekili Alpay Antmen ise dinamit patlamaları esnasında 86 evin hasar gördüğünü ileri sürerek “Bazı vatandaşlar yorganları siper ederek yaralanmaktan kurtulduklarını söyledi” dedi.VALİLİK: KONTROLLÜYDÜKonuyla ilgili olarak Mersin Valiliği’nden yapılan açıklamada planlı patlama sonucu meydana gelen zararların tespit komisyonu tarafından belirleneceği ve zararların tazmin edileceği belirtildi. Akkuyu Nükleer AŞ’den konuyla ilgili yazılı bir açıklama yapıldı. “Planlı delme ve patlatma’’ çalışmaları yapıldığı belirtilen açıklamada, “Bu çalışmalar sırasında Büyükeceli Mahallesi’nde bulunan bazı konutların camları hasar görmüş, iki kişi cam kırıkları nedeniyle hafif şekilde yaralanmıştır. Mahallede yerel yetkililer tarafından yürütülen hasar tespit çalışmaları devam etmektedir. Çalışmaların ardından zarar tazmini gerçekleştirilecektir. Soruşturmanın ardından ileride bu tür kazaların önüne geçilmesi için gerekli önlemler alınacaktır” denildi.AKKUYU KANDİLLİ DEPREM KAYITLARINDA/Archive/2021/1/21/001633618-akkuyu-deprem-hareketleri.pngAkkuyu’daki patlamaların şiddetini yöre halkının beyanlarının yanı sıra Kandilli Rasathanesi’nin kayıtları doğruluyor. Patlamalar nedeniyle Gülnar’da 4 günde 7 deprem kaydı oluştu. Kandilli Rasathanesi kayıtlarına göre, 11 Ocak günü 12.30’da Büyükeceli’de 1.5 büyüklüğünde, 14 Ocak günü 13.40’ta Büyükeceli’de 1.4 büyüklüğünde, 14.10’da yine Büyükeceli’de 1 büyüklüğünde, 18 Ocak günü saat 15.00’te Büyükeceli’de 1.3 büyüklüğünde, 15.01’de Yanışlı’da 1.4 büyüklüğünde, 19 Ocak günü saat 16.25’te Yanaşlı’da 1.2 büyüklüğünde, 18.02’ de Büyükeceli’de 1.2 büyüklüğünde deprem kaydı oluştu. Deprem kayıtlarının oluştuğu saatler, Akkuyu Nükleer Santral inşaatı sahasında kontrollü patlamanın gerçekleştirildiği saatler.‘UYKULARIMIZ KAÇIYOR’Patlamaları Meclis gündemine taşıyan CHP Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez’in yanıtlaması istemiyle soru önergesi verdi. Santralın yapım sürecinin bir ciddiyetsizlikle yürütüldüğünü söyleyen Başarır, “Daha temel aşamasında beton zeminde çatlaklar oluşuyor, yapılan patlatmaların şiddeti hesaplanmıyor. Bölgede yaşayan halkımızın sağlığı hiçe sayılıyor” dedi. Mersin Valisi’nin patlatmaların planlı olduğunu söylediğini anımsatan Başarır, “Plansız bir patlatma olsaydı bölge ve bölgede yaşayan halk ne durumda olurdu, merak konusudur” ifadelerini kullandı. Başarır, Dönmez’e, “Patlatmaların sorumluları kim ya da kimlerdir?” diye sordu.‘AKIL TUTULMASI’CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın ise Türkiye’nin enerji verimliliği potansiyelinin çok yüksek olmasına ve tüm dünyanın yeşil enerjiye geçmesine karşın, iktidarın nükleerde ısrar etmesinin akıl tutulması olduğunu söyledi. Akın, “Henüz inşaat halindeyken yol açma çalışmaları sırasında meydana geldiği belirtilen söz konusu kazanın; santralın faaliyette olduğu bir durumda yaşanması ihtimalini düşünmek bile uykularımızı kaçırmaktadır” dedi. Türkiye’nin kullanabileceği farklı kaynaklar olduğunu belirten Akın, “Akkuyu’da üretilecek elektriğin yarısı için devletin 15 yıl boyunca garanti ettiği alım fiyatının 12,35 dolar olması ise kaza riskinin yanı sıra nükleer santralın ekonomik olarak da kara deliğe dönüşeceğini göstermektedir. Türkiye’nin yüzde 30 oranında enerji verimliliği potansiyeli ortadayken, nükleer santral gibi her zaman bir risk oluşturacak politikanın belirlenmesi mantıklı değildir” ifadelerini kullandı. Abidin Yağmur

CHP’li Muharrem Erkek, iktidarın seçim yasalarında değişiklik hamlesini değerlendirdi

CHP’li Muharrem Erkek, iktidarın seçim yasalarında değişiklik hamlesini değerlendirdi CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, seçim yasalarındaki değişiklikle yeni partilerin seçime girmesini zorlaştırma planını “demokrasiye kumpas” olarak niteledi. CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, iktidarın yeni kurulan siyasi partilerin seçime katılmasını zorlaştırma planlarını “demokrasiye kumpas girişimi” olarak nitelendirdi. “Çok iyi biliyoruz ki tek amaçları iktidarda kalmayı sağlamak üzerine bir çalışma inşa etmek. Bunu da sanki Türkiye’ye reform gibi sunacaklar” diyen Erkek “Biz demokrasiye kurulan tüm kumpasları çok rahatlıkla aşabilecek güçteyiz” diye konuştu. AKP’nin MHP ile birlikte “muhalefeti kıskaca alacak” yasal düzenlemeler üzerinde çalıştığını gazetemiz dün duyurmuş, özellikle İktidarın, yeni kurulan siyasi partilerin seçimlere katılmasını zorlaştıracak bir formül üzerinde çalıştığı belirtilmişti. İktidarın seçimlere dönük yasal düzenleme planlarını Cumhuriyet’e değerlendiren CHP Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, “Geçmişteki kumpas davalarını çok iyi hatırlıyoruz, Ergenekon, Balyoz, Oda TV gibi kumpas davalarında masum insanlara kumpas kuruyorlardı. Devam eden kumpas davaları da var, Kavala dosyasından tutun İstanbul İl Başkanımız hakkındaki davalar var, Cumhuriyet gazetesi davası, Sözcü gazetesi davası, birçok dava var. Şimdi de demokrasiye kumpas kuruyorlar” dedi. İktidarın “demokrasiden koptuğunu” söyleyen Erkek, “İktidar demokratik hukuk devleti zaten istemiyor, bunu biliyoruz. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi denilen sistem, cumhurbaşkanlığı örtüsü altına saklanarak otoriter, keyfi bir sistem inşa etmek üzerine kurulu. Tamamen kendilerinin geleceği için çalışmalar içindeler. Milletin geleceğini düşünmüyorlar, işçiyi, esnafı, çiftçiyi, emekliyi düşünmüyorlar. İşsizler zaten perişan durumda. Şimdi tek amaçları; iktidarda nasıl kalabiliriz. ‘Ekonomide, hukukta reform yapacağız’ söylemleri, tamamen yalanlar üzerine inşa edilmiş Saray iktidarının söylemleri” diye konuştu.‘DERTLERİ REFORM DEĞİL’İktidarın son dönemde dillendirdiği ‘reform’ söyleminin inandırıcı olmadığını belirten Erkek, seçimlerle ilgili yasaların katılımcı yöntemle yapılması gerektiğini vurgulayarak şöyle konuştu: “Siyasi Partiler Yasası ve seçim yasalarında yapacakları değişiklikleri katılımcılıkla yapmaları gerekir fakat kapalı kapılar arkasında hazırlayıp son şeklini verip usulen Meclis’e getiriyorlar. Ortada somut bir şey yok, açıkladıkları herhangi bir şey de yok henüz. Fakat şunu çok iyi biliyoruz ki tek amaçları iktidarda kalmayı sağlamak üzerine bir çalışma inşa etmek. Bunu da sanki Türkiye’ye reform gibi sunacaklar. Bu, bir reform değil; bu, kendilerini kurtarma çabalarıdır. Ortaya somut bir metin çıkınca daha detaylı tartışacağız.”‘MİLLET İTTİFAKI ÇOK GÜÇLÜ’“Biz demokrasiye kurulan tüm kumpasları çok rahatlıkla aşabilecek güçteyiz” diyen Erkek, sözlerini şöyle sürdürdü: “Millet İttifakı çok güçlü. Yeni kurulan siyasi partiler de ülke genelinde teşkilatlanmalarına devam ediyorlar. Onlar da seçime katılmalılar, demokrasi ve temsilde adalet açısından bu çok önemli. Meclis’te her düşünce temsil edilmelidir. Bu, toplumdaki ayrışma ve kutuplaşmayı da ortadan kaldırır. Bu iktidardan zaten demokrasi ve hukukun üstünlüğünü beklemek mümkün değil. Anayasa, demokrasi, hak ve özgürlükler rafa kaldırıldı. Onun için biz şunu diyoruz: Demokratik hukuk devletini biz inşa edeceğiz, ilk seçimde iktidar olacağız. Toplumsal uzlaşmayla güçlendirilmiş parlamenter sistemi getireceğiz. Bağımsız ve tarafsız yargıyı tesis edeceğiz. Hak ve özgürlükler alanında, basın ve ifade özgürlüğü başta olmak üzere gerekli reformları yapacağız.” Hüseyin Hayatsever

AKP'li KahramanmaraşBüyükşehir Belediye Meclisi“Kemal Kılıçdaroğlu”isimli bulvarın ismi değiştirdi

AKP'li Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Meclisi “Kemal Kılıçdaroğlu” isimli bulvarın ismi değiştirdi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında “sözde cumhurbaşkanı” demesinin ardından Elbistan ilçesindeki “Kemal Kılıçdaroğlu” isimli bulvarın ismi değiştirildi. AKP'li Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Meclisi’nin dünkü toplantısında oyçokluğu ile Elbistan’da bulunan “Kemal Kılıçdaroğlu” isimli bulvarın ismi değiştirilerek, “milli irade bulvarı” olmasına karar verildi. Gazetemize açıklamada bulunan CHP Nurhak Belediye Başkanı İlhami Bozan, “Çevre, hayvan barınağı, arıtma sistemi gibi birçok konu meclis gündemine taşınmazken, bulvarın ismi değiştirildi. Termik santral şehrin havasını zehirlemeye devam ediyor. Ancak nedense meclis gündemine taşınmıyor. Bir gün dahi etraflıca tartışılmadan bulvarın ismi değiştirildi. Meclisin aldığı bu kararı halkımızın takdirine bırakıyoruz” dedi. Kübra Köklü

İYİParti“güçlendirilmişparlamenter sistem”çalışma taslağıGenelİdare Kurulu’na sundu

İYİ Parti “güçlendirilmiş parlamenter sistem” çalışma taslağı Genel İdare Kurulu’na sundu İYİ Parti’nin, akademisyenler, sivil toplum kuruluşları, derneklerin de görüşünü alarak hazırladığı “güçlendirilmiş parlamenter sistem” çalışma taslağı, dün, partinin en yetkili karar organı olan Genel İdare Kurulu’na (GİK) sunuldu. Son şekli verildikten sonra bu ay kamuoyuna açıklanacak çalışmada, “güçlendirilmiş parlamenter sistem”de parlamentonun daha etkin çalışması” hedefleniyor. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin “kendi alanlarında faaliyet göstermesi, HSK üyelerinin atamayla değil, seçimle göreve getirilmesinin gerekliliği” vurgulandı. Başta Siyasi Partiler Yasası olmak üzere seçim yasalarında da gerekli düzenlemenin yapılarak, siyasi partilerin önündeki tüm yasal engellerin kaldırılması” da gündeme geldi. Çalışmada, “Türkiye’nin yeniden başbakanlık makamının oluşturulması gerekliliği” vurgulandı. Yeni sistemin “yargı bağımsızlığı, iktidar ve tüm kurumların şeffaf çalışması, demokrasinin tam ve kamil olarak uygulanması” gibi başlıkları öngördüğü belirtilirken, milletin “kayıtsız şartsız hâkimiyete sahip olduğu, 21. yüzyıl Türkiyesi’ne yakışır bir sistemle buluşturulmasının” hedeflendiği kaydedildi. Toplantıda, mahkeme kararıyla partiye dönen Ümit Özdağ’ın yeniden disiplin kuruluna sevk edilmesinin “yetkili kurullarca alınması gerektiği” tartışıldı. Selda Güneysu

Diyanetİşleri Başkanlığı’nın geçen yılki toplam harcaması10.9 milyar TL oldu

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın geçen yılki toplam harcaması 10.9 milyar TL oldu Diyanet İşleri Başkanlığı 2020 yılında 10.9 milyar liralık harcaması ile altı bakanlığı geride bıraktı. Diyanet’in bu yılki bütçesi de 12.9 milyar lira olarak belirlendi. Diyanet geçen yıl Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kültür ve Turizm, Sanayi ve Teknoloji, Çevre ve Şehircilik ile Ticaret bakanlıklarından fazla harcama yaptı. Milyarlarca liralık bütçesi ile birçok idareyi geride bırakan Diyanet İşleri Başkanlığı, 2020’deki toplam harcaması ile de birçok bakanlığı geçti. Diyanet’in yıllık gideri, aralarında Kültür ve Turizm, Sanayi ve Teknoloji ile Çevre ve Şehircilik bakanlıklarının da bulunduğu 6 bakanlıktan daha fazla oldu. Diyanet, yıllık gideri ile genel bütçeli toplam 40 idarenin büyük bir bölümünü de geride bıraktı. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 2020 bütçe gider tablosuna göre, Diyanet İşleri Başkanlığı geçen yıl toplam 10.9 milyar TL harcama yaptı. Diyanet’in bütçe başlangıç ödeneği 11.5 milyar TL’ydi. Başlangıç ödenekleri karşılaştırıldığında Diyanet, 16 bakanlıktan 7’sini geride bırakıyordu. Diyanet’in 2020’deki bütçe başlangıç ödeneği, İçişleri, Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kültür ve Turizm, Sanayi ve Teknoloji, Çevre ve Şehircilik ile Ticaret bakanlıklarından daha fazlaydı. Diyanet, 2020’deki 10.9 milyar TL’lik gideri ile de yine birçok bakanlığı geride bıraktı. 6 bakanlıktan daha fazla harcama yaptı. Diyanet’in toplam bütçe giderinde geride bıraktığı bu bakanlıklar şöyle: Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kültür ve Turizm, Sanayi ve Teknoloji, Çevre ve Şehircilik, Ticaret.27 İDAREYİ AŞTIYine bakanlığın tablosunda, genel bütçeli toplam 40 kamu idaresinin yıllık giderleri de yer aldı. Bu idareler içinde 16 bakanlık, Cumhurbaşkanlığı, yüksek yargı organları ve TBMM de bulunuyor. Diyanet’in 2020 gideri bu 40 genel bütçeli idarenin 27’sinden daha fazla oldu. Diyanet’in bu yılki bütçesi ise 12.9 milyar TL olarak belirlendi. Bu bütçe ile Diyanet, 7 bakanlığı geride bırakıyor. Bu bakanlıklar şöyle: İçişleri, Dışişleri, Enerji ve Tabii Kaynaklar, Kültür ve Turizm, Sanayi ve Teknoloji, Çevre ve Şehircilik, Ticaret. Mustafa Çakır

Cumhuriyet’in gündeme getirdiği tartışmalıvakıf görevlendirmesi Meclis gündeminde

Cumhuriyet’in gündeme getirdiği tartışmalı vakıf görevlendirmesi Meclis gündeminde FETÖ lideri ile fotoğraf çektiren Maliye Bakan Yardımcısı Nureddin Nebati’nin özel kalem müdürünün eşinin Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı’nda görevlendirilmesi Meclis’e taşındı. CHP’li Emir, Cumhuriyet’in haberinin ardından görevlendirmenin kriterlerini sordu. CHP Ankara Milletvekili Murat Emir, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından şehit yakınları ve gaziler için toplanan yardım paralarının yönetildiği vakıfta yapılan görevlendirmeyi Meclis gündemine taşıdı. Vakfın, milyonlarca lirayı denetimsiz olarak kontrol ettiğine işaret eden Emir, “Bu paraların üzerine yattıkları bir kez daha gün yüzüne çıkmış oldu. Paraların üzerine çöktüler, vakfı da yandaşa makam kapısı yaptılar” tepkisini gösterdi.Cumhuriyet, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen’i Pensilvanya’da ziyaret eden Maliye Bakan Yardımcısı ve eski AKP milletvekili Nureddin Nebati’nin özel kalem müdürünün eşi ve AKP Ankara İl Başkan Yardımcısı Cemal Güngör’ün kızı olduğu belirtilen Fatma Güngör’ün, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından toplanan paraların yönetildiği Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı’nda görevlendirildiğini gündeme getirmişti. Tepki çeken görevlendirme Meclis gündemine taşındı. CHP’li Emir, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk tarafından yanıtlanması istemiyle yazılı soru önergesi verdi.‘DENETİMSİZ TUTUYOR’Vakıfta toplanan 400 milyon liraya yakın paranın halen şehit yakınları ve gazilere dağıtılmamasını eleştiren Emir, “Bir süre toplanan paranın miktarını açıklamak istemediler. O dönem üstüne gitmemizle 309 milyon TL toplandığı açıklandı ancak bu para 3 yıl boyunca hak sahiplerine verilmedi” dedi. Şehit yakınları ve gazilere, tepkiler üzerine aylık biner lira ödenmeye başlandığını ancak toplam dağıtılan paranın 3 milyon lira civarında olduğunu kaydeden Emir, “Ana paranın getirdiği faizin yarısı bile etmiyor. Yüz milyonlarca lira parayı denetim olmaksızın hesabında tutmaya devam eden vakfın yönetimine ilişkin yapılan görevlendirmeler ise hem şehit yakınları ile gazileri hem de kamu vicdanını yaralıyor” ifadelerini kullandı.‘MAAŞ ALIYOR MU?’Eski AKP’li Nebati’nin özel kaleminin eşinin, vakıfta genel müdür gibi çalışmaya başladığını ancak resmi görevlendirmesinin bulunup bulunmadığının meçhul olduğunu aktaran Emir, “Hangi kriterlere göre seçildiği de belli değil. Akrabalarına baktığımızda da şaşırmıyoruz. Yine anlıyoruz ki AKP’nin bu paraları hak sahiplerine vermeye niyeti yok. Bu paraların üzerine yattıkları bir kez daha gün yüzüne çıkmış oldu. Paraların üzerine çöktüler, vakfı da yandaşa makam kapısı yaptılar” ifadelerini kullandı. Emir, önergesinde şu soruları yöneltti:“15 Temmuz şehit yakınları ile gaziler için toplanan yardım parasının tamamı bugüne kadar neden gerçek sahiplerine ulaştırılmamıştır? Vakıf yöneticileri hangi kriterlere göre belirlenmektedir? Fatma Güngör, hangi kriterlere göre, hangi pozisyonda görevlendirilmiştir? Fatma Güngör, vakıftan maaş almakta mıdır, alıyorsa maaşı ne kadardır?” Sefa Uyar

Maltepe kongresinde yapılan görevlendirme tartışma yarattı

Maltepe kongresinde yapılan görevlendirme tartışma yarattı Kamuoyu araştırmalarında oyları hızla düşen ve yeni ittifaklar arayışı içinde olan AKP, çareyi Suriyelilerde buldu. Geçen günlerde gerçekleştirilen AKP Maltepe ilçe yönetimine Suriyeli Muaz Barudi de alındı. Barudi’nin sosyal medya hesaplarında muhalefet partisinin liderlerine yönelik paylaşımları dikkat çekti. AKP Maltepe İlçe Başkanlığı’nın pandemi nedeniyle ertelenen 7. olağan kongresi, geçen hafta Muhazir Sille Spor Kompleksi’nde yapıldı. Kongrede, il yönetimi tarafından atanan Mehmet Karadeniz ilçe başkanı seçildi. İlçe yönetim kurulu asil ve yedek üyelerinin de belirlendiği kongrede, ilçe yönetim kurulu listesinde yer alan Muaz Barudi isimli Suriyeli kişi dikkat çekti. Aynı zamanda Türk vatandaşlığı da alan Barudi’nin, AKP’nin Suriyeli göçmenler üzerinde yürüttüğü politikanın bir parçası olduğu söyleniyor. Barudi’nin sosyal medya hesaplarına bakıldığında ise CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiren “Yalan rüzgârı tacizi kapatmaz” başlıklı bir görsel paylaştığı görülüyor. Barudi’nin yönetime girmesine ilişkin konuşan CHP ve İYİ Partililer ise “AKP düşen oylarını arttırmak için şimdi de Türk vatandaşı yaptıkları Suriyelilerin oyunu almak için onlardan birini yönetimlerine yer alıyor. Bu tercih onların ancak siyaset yaptığını sanan ve sığındığı ülkede muhalefet partilerinin liderlerine yönelik iftira atan bu kişi haddini bilmeli. AKP’de işler gerçekten zor ki Suriyelilere bel bağlamışlar” dedi. Öte yandan Muaz Barudi’nin yönetime girmesinin AKP’de de rahatsızlık yarattığı, kamuoyunda Suriyelilere yönelik tepki nedeniyle kararın ters tepebileceği kaygısının yaşandığı öğrenildi. Leyla Kılıç

Başhekim yangın merdivenlerinin kullanılacağınıaçıkladı, sağlık müdürlüğü‘merdiven var’dedi

Başhekim yangın merdivenlerinin kullanılacağını açıkladı, sağlık müdürlüğü ‘merdiven var’ dedi Samsun’un Vezirköprü ilçesinde bulunan Vezirköprü Devlet Hastanesi'nin merdinvensiz ve eksik olarak açıldığı iddia edildi. Samsun’un Vezirköprü ilçesinde 10 yıldır açılması için mücadele verilen ve geçen kasım ayında hizmete açılan 150 yataklı Vezirköprü Devlet Hastanesi hasta kabulüne başladı. Ancak pandemiden dolayı eksiklikleriyle beraber teslim alınan Vezirköprü Devlet Hastanesi’nin merdivenlerinin olmadığı iddia edildi. Yurttaşlardan gelen tepkiler üzerine hastane başhekimi, yangın merdivenlerinin servis merdivenleri olarak kullanılacağını, vatandaşın bulabilmesi için ise tabela ve yazılarla acil çıkış merdivenlerine yönlendirileceğini söyledi.Açıklama yapan Samsun Sağlık İl Müdürlüğü ise bina içinde bölümler arası geçişin sağlanması için farklı alanlarda 8 adet merdiven ve 13 asansör bulunduğunu belirterek iddiaları yalanladı. İl sağlık müdürlüğü tarafından yapılan açıklamada, “Hastanemizde tasarımı gereği, asansörler ana girişe merkezi bir konuma yerleştirilmiş, merdivenler ise taşımada asansörlerimizi destekleyici olarak yan bölümlere konumlandırılmıştır. Merdivenlerimizin bulunduğu alanlar ve merdiven kapılarımız hem hasta geçişi için kullanıma uygun hem de olası yangın anında dayanıklı, açma kolaylığı sağlayan kapılarıyla yangından koruyucu özelliktedir” denildi. İYİ Parti Genel Başkan Yardımcısı Samsun Milletvekili Erhan Usta ise Vezirköprü Devlet Hastanesi’ne uğrayarak hastane hakkında başhekim Osman Karakuş’tan bilgi aldı. Usta ve beraberindekiler, yangın merdivenlerinden üst katlardaki polikliniklere çıkarıldı. Hastaneyi inceledikten sonra açıklama yapan Erhan Usta şunları söyledi: “Burada bize vatandaşın ilettiği bir merdiven meselesi vardı. Merdiven ile ilgili bir sorun olduğu ifade ediliyordu. Başhekime de konuyu sordum. Tüm asansörlerin yeterli olduğunu söyledi. Yangın merdivenlerinin gerekirse servis merdiveni olarak kullanılabileceğini ifade etti. Olabilir, burada başhekimin yapabileceği bir şey yok. Sanki projede bir eksiklik varmış gibi geldi. Başka diğer hastanelere de bakarak yani bu unutulmuş bir şey mi yoksa projenin bir gereği mi bakacağız. Projenin gereği böyleyse yanlış, onu söyleyeyim. O yangın merdivenlerinin merdiven olarak kullanılması mümkün değil. Herkesin asansörü de beklemesi mantıklı değil ama sanki projede bir hata olmuş gibi geliyor.” Cemil Ciğerim

İşcinayetine kurban giden emekçinin ailesineödenecek 21 bin lira tazminat 24 aya bölündü

İş cinayetine kurban giden emekçinin ailesine ödenecek 21 bin lira tazminat 24 aya bölündü İstanbul’da iş cinayetinde yaşamını yitiren Halit Balicak (49) isimli işçinin davası 21 bin TL para cezasıyla sonuçlandı. İşverenlere ve şantiye şefine kesilen ceza, “ödeme gücü dikkate alınarak” 24 eşit takside bölündü. Karara isyan eden Balicak’ın kızı, “Bir insanın canı bu kadar ucuz mu? Babama üç kuruşluk baret vermediler” diye konuştu. Yıldız İnşaat ve Uysal Mühendislik firmalarının ortak yürüttükleri Ümraniye Belediyesi Sosyal Kültür Merkezi yapımı inşaatında depo malzeme sorumlusu olarak çalışan Halit Balicak, 27 Kasım 2017 günü yüksekten düşerek yaralandı. Balicak, 2 Aralık’ta öldü. Soruşturmada alınan bilirkişi raporunda, işveren uygun sayıda ilkyardımcı bulundurmadığı, hayatını kaybeden işçi ise baret takmadığı gerekçesiyle asli olarak kusurlu bulundu. Dava sürerken mahkemeye ulaşan diğer bilirkişi raporunda ise işverenler Sırrı Çurgotay, Nurettin Uğur Avcı ve şantiye sorumlusu Levent Öztok’un gerekli önlemleri almadığı ve bu durumun kazanın oluşumuna önemli ölçüde zemin hazırladığı belirtilerek “asli kusurlu” oldukları, yaşamını yitiren işçinin ise “tali kusurlu” olduğu kaydedildi.ÖNCE HAPİS, SONRA PARAUysal Mühendislik sahibi Nurettin Uğur Avcı, Yıldız İnşaat firmasının sahibi Sırrı Çurgotay ve şantiye şefi Levent Öztok, “taksirle ölüme neden olma” suçlamasıyla İstanbul Anadolu 30. Asliye Ceza Mahkemesi’nde hâkim karşısına çıktı. 10 Aralık 2020’de kararını açıklayan mahkeme, üç kişiye 3 yıl 6 ay hapis cezası verdi. Cezayı paraya çeviren mahkeme, sanıkları ayrı ayrı 21 bin 200 TL adli para cezasına çarptırdı. “Sanıkların ödeme gücü dikkate alınarak” cezanın 24 eşit takside bölünmesine karar verildi.ÜÇ KURUŞLUK BARETŞantiyede, iş güvenliği önlemlerinin alınmadığını iddia eden Halit Balicak’ın kızı Canan Balicak, “Babam 2 metreden düştü. Kafatası paramparçaydı. Bir canın bedeli bu kadar ucuz olamaz. Babama üç kuruşluk bareti bile vermediler. Eğer verselerdi benim babam yaşıyor olacaktı, ben yetim kalmayacaktım, adalet arayışına çıkmayacaktım” dedi.‘BABAMIN ÖLDÜĞÜ GÜNDE KALDIM’İş cinayeti nedeniyle aile olarak olumsuz etkilendiklerini ifade eden Balicak, “Babam öldükten 6 ay sonra annem yoğun bakıma kaldırıldı. Babama en fazla ihtiyaç duyduğum zamanlarda tek başımaydım. Hem annemin hastalığıyla hem mahkemelerle uğraştım. Bu süreçte şeker hastalığına yakalandım. Babamın bize bakmak için ölmesini kabul edemiyorum. Ben adaletin sağlanmasını, sorumlulara hapis cezası verilmesini istiyorum. Emsal niteliğinde karar istiyorum ki kimse iş cinayetinde yaşamını yitirmesin. Babam öldüğünde henüz 20 yaşındaydım. Üniversite sınavlarına hazırlanıyordum. Şu an ise 23 yaşındayım ve babamın öldüğü günde kaldım” diye konuştu. Tuğba Özer

Oğlunu trafik terörüne kurban veren Müjdat Koç: "Kaza değil cinayet"

Oğlunu trafik terörüne kurban veren Müjdat Koç: "Kaza değil cinayet" Fatsa’da meydana gelen trafik kazasında oğlunu kaybeden DSP 20. Dönem Ordu Milletvekili Müjdat Koç, oğlunun kaybını için "Toplum bu tarz kazalara cinayet derken yasalar neden cinayet demiyor? Adalet mücadelesi vereceğiz" açıklamasında bulundu. DSP 20. Dönem Ordu Milletvekili Müjdat Koç’un, 36 yaşındaki oğlu Melih Koç, geçen günlerde Fatsa’da meydana gelen trafik kazasında alev alan otomobillerden birinde yanarak yaşamını yitirdi. Oğlunun ölümünün ardından gözyaşları içerisinde duygularını anlatan baba Müjdat Koç, “Oğlumun aracına çarpan kişi 227 promil alkollü olan bir avukat. Frene basmadan 2 tonluk aracıyla oğluma çarptı. O avukat nasıl ki frene basmadan oğlumun ölümüne neden oldu, biz de frene basmadan adalet mücadelesi vereceğiz” dedi.Oğlunun vefat etmeden 3 gün önce Ankara’dan Ordu’ya döndüğünü belirten Müjdat Koç, “Oğlumun arkadaşının eşi doğum yapmıştı. Tebrik etmek için hastaneye gitti. Giderken de ‘Sokağa çıkma yasağı başlamadan evde olurum’ dedi. Ancak bir daha dönemedi” diye konuştu. Kazanın evlerine çok yakın bir noktada gerçekleştiğini aktaran baba Koç, “Oğlum kırmızı ışıkta beklerken 227 promil alkollü bir sürücü oğluma çarptı. Çarpan araç cip... Düşünsenize 2 tonluk bir araç ile oğluma vurdular. Oğluma çarpan sürücünün sürekli alkol alan birisi olduğunu ve olay günü de bir arkadaşıyla alkol aldığını öğrendik” dedi. Kazanın basında yanlış bilgilerle yer aldığını aktaran Koç, “Oğlumun öldürülmesine ilişkin yerel ve ulusal haberlerde yer alan bilgiler eksik ve hatalıdır. Basında yaşanan kazanın zincirleme trafik kazası olduğu yazıyor. Ama kaza zincirleme değildir. Dahası alkollü bir şahıs ayağını gazdan çekmeden oğlumun ölümüne sebep olmuştur” dedi. Oğlunun çok iyi bir insan olduğuna ve yaşadıkları acının büyüklüğüne değinen Koç, özetle şunları söyledi: “Tüm aile gece gündüz ağlıyoruz. Oğlum evli değildi. Kendisine sürekli ‘evlen evlen’ diye ısrar ederdim. Şimdi iyi ki evlenmemiş diyoruz. Oğlumuzu geri getiremeyeceğimizi biliyoruz. Ancak toplum bu tarz kazalara ‘cinayet’ derken yasalar neden cinayet demiyor? Adalet mücadelesi vereceğiz. Bu olay bizim için kişisel olmaktan çıktı. Kanunların neden alkollü araç kullanma konusunda caydırcı olmadığı üzerine çalışacağız.” Seyhan Avşar

Engellemelere karşınÇorum’dan Ankara’ya gelen metal işçileri bakanlık ile görüştü

Engellemelere karşın Çorum’dan Ankara’ya gelen metal işçileri bakanlık ile görüştü İşten atılan Birleşik Metal İş üyesi işçiler, işverenlerin sendikaya karşı anlaştığını, üyelikte işverenden izin istendiğini ve bu nedenle atılan işçiyi hiçbir işverenin işe almadığını anlattı. İşçileri sendikaya üye oldukları için işten atan Çorum’daki Ekmekçioğulları Metal’de işverenin tavrı Türkiye’deki sendikalaşmanın zorluğunu da ortaya koydu. Patron, sendikaya, “İşçiler sendikaya üye olurken benden izin alacaklar. Hepsini atacağım” dedi. Bölgedeki işverenlerin aralarında anlaştıkları, işten atılan işçileri diğer işyerlerinin de almadığı öğrenildi. Sendikalı oldukları için işten atılan Çorum’daki Ekmekçioğulları Metal’de çalışan 90 işçi yoldaki tüm engellemelere karşın Ankara’ya geldi. DİSK Başkanı Arzu Çerkezoğlu ile Birleşik Metal-İş Başkanı Adnan Serdaroğlu ve iki işçi, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakan Yardımcısı Ahmet Erdem ile görüştü. Sorunları Bakan Yardımcısı Erdem’e iletildi. 45 gündür fabrikanın önünde eylem yapan 90 işçiden 70’i “ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı” davrandıkları iddiasıyla işten çıkarıldıkları için tazminatları da verilmedi. Serdaroğlu, Bakan Yardımcısı Erdem’in müfettiş raporlarının ardından bu işin üzerine gideceklerini söylediğini bildirdi. Çorum Valisi’ne de konuyu ilettiklerini belirten Serdaroğlu, valinin de müfettiş raporlarını beklediğini kaydetti. Serdaroğlu, işten çıkarılan işçilerin başka bir yerde de iş bulamadıklarını, patronların kendi aralarında anlaşarak işten çıkarılan işçileri almadıklarını söyledi.İSTİSNALAR KALDIRILMALIBakanlıktan tüm bunlara müdahale edilmesini, işten çıkarmaya olanak sağlayan istisnaların kaldırılmasını, cezaların ağırlaştırılmasını istediklerini belirten Serdaroğlu, şöyle devam etti: “İşçiler sendikaya üye oldukları için işten atıldı. Devletin ilgili kurumlarının duruma müdahale etmesini istedik. Bu işin mahkeme sürecine kalmasını istemiyoruz. Mahkemeler 4-5 yıl sürüyor. İşveren yetkisiz mahkemelere dava açıyor. Davanın yetkili mahkemeye gelmesi bile 2 yıl sürüyor. Tüm bu sorunları anlattık. Dinlediler. Ancak patronlara karşı ne kadar cesaret gösterebilecekler göreceğiz.” Serdaroğlu, vazgeçmeyeceklerini, eylemi sürdüreceklerini, siyasi partilerle, bölge milletvekilleri ile görüşeceklerini söyledi. İşverenle görüşmeleri hakkında da bilgi veren Serdaroğlu, “İşveren bize açık açık ‘işçiler benden izin almadan gittiler sendikaya üye oldular. Orayı kapatacağım, hepsini atacağım. Sendika istemiyorum’ dedi. Kendisini işçilerin sahibi gibi gören, ağa gibi davranan bir işveren var. Devletin yasaları işletmesi gerekiyor. İşveren yasaları tanımıyor” dedi. Mustafa Çakır




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter