Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Sunday, 09.21.2025, 08:31 PM (GMT)

News - Haberler

TFF Etik Kurulundan Gaziantep Teknik DirektörüSumudica'ya kınama

TFF Etik Kurulundan Gaziantep Teknik Direktörü Sumudica'ya kınama figure > Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Etik Kurulu, Gaziantep FK Teknik Direktörü Marius Sumudica'ya "Yazılı medya aracılığı ile kınama" yaptırımı uygulanmasına karar verdi. Türkiye Futbol Federasyonu (TFF) Etik Kurulu, Gaziantep FK Teknik Direktörü Marius Sumudica'ya "Yazılı medya aracılığı ile kınama" yaptırımı uygulanmasına karar verdi.TFF'nin internet sitesinden yapılan açıklamada, "Gaziantep FK Teknik Sorumlusu Marius Sumudica'nın 29.09.2020 tarihinde medyada yaptığı açıklamalar nedeniyle, Etik Kurulu Talimatı'nın Genel Yükümlülük başlıklı 10. maddesinin, Tahrik Edici Davranış ve Etik İlkelerine Aykırı Açıklamalardan Kaçınma başlıklı 12. madde (d) bendi kapsamında etik davranış ilkesi ihlali oluşturduğuna ve takdiren 'Yazılı medya aracılığı ile kınama' yaptırımının uygulanmasına oy birliğiyle karar verilmiştir." denildi. AA

CHP'li Başarır, Erdoğan'ın avukatıhakkındaki iddialarına bir yenisini ekledi

CHP'li Başarır, Erdoğan'ın avukatı hakkındaki iddialarına bir yenisini ekledi figure > CHP Mersin Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Av. Ali Mahir Başarır, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukatı Ahmet Özel’e ödenen vekalet ücretinin 38 milyon 980 bin lirayı bulduğunu açıklamasının ardından iddialarına devam etti. Başarır yaptığı yeni açıklamada, Ahmet Özel’in yargıdaki atamalardan, dava dosyalarına kadar birçok konuda belirleyici olduğunu öne sürerek, bazı dosyaları etkilemek için sürece müdahale ettiğini söyledi. Başarır, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu tehdit eden organize suç örgütü lideri Alaattin Çakıcı’ya yeğenini kurşunlatmaktan yargılandığı davada 17 yıl hapis cezası veren hakimin, Yargıtay’a atanması beklenirken istinaf mahkemesine düz üye yapıldığını açıkladı. TBMM’de basın toplantısı düzenleyen Başarır, şöyle konuştu:“Bugün sizlerle yaşanmış 3 tane somut olayı paylaşacağım. Son atamalar, yargı kararnameleri hepimizin içini acıttı. Bildiğim tanıdığım bir hâkimdi. İstanbul Anadolu Adliyesi 6. Ağır Ceza hâkimiydi. Hayatını işine adamış bir hâkimdi. Tertemiz bir sicili vardı. Kararlarında kendisini hiç kimse etkileyemezdi. Biz onun Yargıtay’a atanmasını bekliyorduk. Peki, bu hâkim neden Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığından alınıp istinafa düz üye olarak atandı? Sebep net: Ekim ayında Ana Muhalefet Partisi'ni tehdit eden bir mafya parçası hakkında 17 yıl hapis cezası verdiği için. Tek sebep bu. Yargıçlarla, savcılarla, hâkimlerin yerleri ile oynanıyor. Dünya şu anda Türk yargısının haline gülüyor. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde asla böyle bir dönemi yaşamadık.”‘DOSYADA ARAYA GİRDİ’Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın avukat Ahmet Özel hakkında da önemli iddialarda bulunan Başarır, Özel’in bazı dosyaları etkilemek için sürece müdahale ettiğini de öne sürerek şöyle konuştu:“Cumhurbaşkanının avukatı, istinaf dairesinin başkanı, Fransız bir şirketin CEO’su ve avukatı bir dosya ile ilgili bir görüşme, bir pazarlık yapıyor. Bu görüşmeyi Fransız şirketin CEO’su kaydediyor. Bu olayı Barış Terkoğlu kitabında bahsettikten sonra basında geniş yer buldu. Mağdur olanların avukatı, Cumhurbaşkanının avukatı, ilgili şirketin Türk CEO’su, Fransız şirketinin CEO’su ve avukatı hakkında suç duyurusunda bulundu. Ve bu suç duyurusu ile ilgili kovuşturmaya yer yoktur kararı veriyor hâkimler. Bakın bu görüşmeler istinaf başkanının odasında yapılıyor. Size bu görüşmelerden bazı bölümler aktarayım:  İstinaf Başkanı Hayri Kaynar dosyaya bakan Hilmi Şeker’le ilgili diyor ki, ben kendisiyle görüşürüm, hallederim diyor. Cumhurbaşkanının avukatı ne diyor? Yargıtay’daki dosyalarımız ne durumda, onlar da lehimize gelmesi lazım, diyor.”‘MAL VARLIĞI ARAŞTIRILSIN’Başarır Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dosyalarında da avukat Özel’in kazandığı parayla ilgili yaptığı açıklamanın ardından “Hesaplaşacağız” tehdidi aldığını duyurarak, “Bakalım son 10 senede kim, nasıl zenginleşmiş. Avukat Mustafa Doğan İnal ve Ahmet Özel’in son 10 yıldaki mal varlıkları araştırılsın, hesaplaşalım” dedi.‘BAKAN GÜL SEMBOLİK BAKAN’Başarır, Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün ‘sembolik bir bakan’ olduğunu savunarak, “Ne yazık ki, hakim ve savcı atamalarını bir plazada İstanbul’daki 4 tane avukat yapmakta. Mahkeme başkanları, istinaf başkanları, Yargıtay üyeleri gelip bu avukatların bürolarında hesap verip, suçluları aklıyor. Bir taraf lehine karar veriyor. Siz bu konu hakkında ne diyeceksiniz, Sayın Adalet Bakanı?  Ne acıdır ki İstanbul Ağır Ceza Mahkeme Başkanı sürülürken, ‘tape’ lerde adı geçen Hayri Kaynar Yargıtay Üyeliği’ne seçildi’ diye konuştu. ANKA

100 buluş, 100öykü!

100 buluş, 100 öykü! figure > Telefonun bulunuş öyküsü çoğumuz biliriz… Peki cep telefonunun bulunuş öyküsünü kaçımız biliyoruz? Ya bilgisayarın, internetin, e-postanın, Facebook’un, WhatsApp’ın, elektriğin, oksijenin, DNA’nın, aspirinin, röntgenin, küresel ısınmanın, sera gazlarının, buzdolabının, klimanın, tükenmezkalemin, blucinin, trafik ışıklarının, kedi kumunun bulunuş öykülerini? Dünya’mızın yuvarlak olduğunu, döndüğünü ilk kim, nasıl buldu? Yaşını kim, çevresini kim hesapladı? Süleyman Bulut’un, Can Yayınları tarafından yayımlanan, 100 buluşun 100 kısa öyküsünü paylaştığı yeni araştırması, “Ben Buldum!”da amaçladığı da, birer sayfalık anlatımlarla öyküleştirdiği bilim tarihinin ilginç “Buldum!” anlarını okurlarla buluşturmak. Bilim tarihinin, son dişliyi kim bulup, çarkı kim tamamlamışsa, buluşu onun adına yazmasına da bir itiraz. Dolayısıyla bunu bir bayrak yarışı olduğunu imleyerek onları ıskalamamak, haklarını teslim etmek. /Archive/2020/12/29/170428403-ic1.jpgÇizimler: ERGÜN GÜNDÜZSüleyman Bulut, Can Yayınları tarafından yayımlanan ve pek çoğunu ilk kez okuyacağınız 100 buluşun 100 kısa öyküsünü paylaştığı yeni araştırması, “Ben Buldum!”da okurları bilim ve buluşlar tarihinde soluksuz bir yolculuğa çıkarıyor.Çalışmasının odak noktasının konunun bilimsel literatürüne girmeden, buluş olayını, buluşu yapan biliminsanının üzerinden anlatmaya yönelik olduğunun altını çiziyor Bulut.Kitapta, bilimde devrim yaratan büyük buluşlarla, günlük yaşamı kolaylaştıran daha pratik buluşlara karışık olarak yer vermiş, tarihsel bir sıralama yapmamış. Bu arada konu kuşkusuz bir kitaba sığacak gibi değil o nedenle devam kitabını da yazıyor. Bu yazıda o 100 buluşun öykülerinden bir seçki okuyacaksınız. İngiliz rahip, diplomat, teolog, bilim tarihçisi William Whewell ile başlıyor inceleme.BİLİMİNSANI TERİMİNİ İLK KULLANAN WHEWELL!İngiliz rahip, diplomat, teolog, bilim tarihçisi William Whewell: Whewell, 1833’te, şair, eleştirmen Samuel Taylor Coleridge’in (1774-1834) karşılaştığı bir sorunla ilgili olarak yardım ederken ilk kez “biliminsanı” terimini kullanan kişi. Sonra bu terimi, o zamana kadar biliminsanları için genel olarak kullanılan filozof, doğa filozofu yerine önermiş. Bilime en büyük katkılarından biri çeşitli olgu ve kavramlar için karşılıklar üretmiş olması. Tam anlamıyla bir “karşılık bulucu” diyor Süleyman Bulut. Yakından tanıdığı Faraday’ın isteği üzerine anot, katot, iyon gibi isimlendirmeleri türetmiş. Çok yönlü bir biliminsanı; matematik, şiir, çeviri bunlardan sadece bazıları. Goethe’nin kitaplarını çevirmiş bir çevirmen olmasının yanı sıra okyanus akıntılarını araştırmış. Mekanik, mineraloji, jeoloji, astronomi, felsefe, ahlak felsefesi, politik ekonomi, bilim tarihi, teoloji, eğitim reformu, uluslararası hukuk ve mimarlık üzerine kitaplar, makaleler yazmış bir biliminsanı. Yanı sıra İngiliz Bilimi Geliştirme Derneği ve Jeoloji Topluluğu’nun başkanı, Kraliyet Topluluğu ve Cambridge Felsefe Derneği’nin de kurucu üyesi.CEP TELEFONUNU GELİŞTİREN MARTIN COOPER!ABD’li işinsanı, girişimci, üniversite yöneticisi Martin Cooper ise 1973’te ilk cep telefonunu geliştiren kişi. 3 Nisan 1973’te, Martin Cooper, elinde 25,4 santim uzunluğunda, 1 kilo 100 gram ağırlığında, “tuğla” gibi bir telefonla New York’un 6. Caddesi’nde yürümeye başladığında ilk olarak en büyük rakipleri AT&T Bell’in ARGE müdürü Joel Engel’i aramış: “Selam Dr. Joel Engel… Ben Martin Cooper. Joel, caddeden arıyorum seni… Mobil bir telefondan konuşuyorum!” dedi. Cooper, yıllar sonra o ânı şöyle anlatmış: “Elbette çok kibardı Joel Engel, ama dişlerini gıcırdattığını çok iyi duyabiliyordum…”. Bu arada “Selam Dr. Joel Engel,” de cep telefonundan duyulan ilk cümle oldu./Archive/2020/12/29/170438215-ic2.jpgİNTERNETİ İLK BULANLAR LICKLIDER, ROBERTS, BARAN, DAVIES, KAHN, CERF!Amerikalı bilgisayar bilimci Joseph Licklider, Amerikalı mühendis Lawrence Roberts, Amerikalı mühendis, ARPANET’in kurucularından Paul Baran, İngiliz bilgisayar bilimci Donald Davies, Amerikalı elektrik mühendisi Robert Elliot Kahn ve Vinton Gray Cerf:Ben Buldum kitabında, internetin bulunmasına giden yolda önemli adımları şöyle sıralıyor Süleyman Bulut: 1958’de ABD, İleri Savunma Araştırma Projeleri Ajansı’nı (DARPA) kurdu. Joseph Licklider, 1962’de bir makalesinde ilk kez “galaksiler arası bilgisayar ağı”ndan söz etti. DARPA’dan Lawrence Roberts ve Thomas Merrill 1965’te iki bilgisayarın bir telefon hattı üzerinden birbirlerini görmelerini sağladı. DARPA, 1969’da ilk internet ağı olan ARPANET’i kurdu. 1970’te, ilk veri gönderim protokolü (NCP) tamamlandı. Üniversitelerle devlet kurumları arasında internet iletişimi sağlandı ama veri gönderimi ve hızı çok çok düşüktü. Çünkü bilgisayarlar, telefon iletişiminde kullanılan “devre anahtarlama” sistemiyle birbirine bağlanıyor ve tek bir hat üzerinden veri gönderilebiliyordu. Bu engeli aşmak için, ABD araştırma kuruluşu RAND Corporation’dan Baran ve İngiltere Ulusal Fizik Laboratuvarı’dan (National Physical Laboratory) Davies, birbirlerinden habersiz, “paket anahtarlama” sistemini geliştirdi. Buna göre, veriler küçük paketlere bölünüyor, paketler belirlenen hedefe aynı anda farklı yollardan gönderilebiliyordu. ARPANET, 1972’de paket anahtarlamalı sisteme geçti. Böylece hızlı, güvenli veri aktarımı sağlanmıştı ama farklı yazılım ve donanımlarla çalışan bilgisayar ve ağlar birbirlerini nasıl görecekti? Bu sorunu da DARPA’dan Robert Kahn ve Vint Cerf çözdü. “Açık mimari ağ” fikrini geliştirip ARPANET’ te ilk kullanılan ağ protokolü NCP yerine, 1983’te Aktarım Denetim Protokolü’nü (TCP) kurdular. Böylece bütün bilgisayarların birbirleriyle kolayca iletişim kurması sağlanarak, internet evrenselleştirildi. Türkiye’de ilk internet ağı, 199’de ODTÜ ve TÜBİTAK tarafından kuruldu. 1994’ten itibaren yaygın olarak kullanılmaya başlandı.İLK BİLGİSAYARI KURANLAR MAUCHLY VE PRESPER!Amerikalı fizikçi John William Mauchly ve Amerikalı elektrik mühendisi John Adam Presper Eckert Jr:John William Mauchly, İkinci Dünya Savaşı başladığında Pennsylvania Üniversitesi’nde araştırma görevlisiydi. Ayrıca savaş elektroniği dersleri de almış, yazılar yazmıştı. Savaşın başlamasından sonra ABD Savunma Bakanlığı, Mauchly’den askerî hedefleri ve atış hesaplarını doğru ve hızlı yapacak çok gelişmiş bir hesap ve iletişim makinesi yapmasını istedi. Mauchly’den önce, birçok biliminsanı bu yolda çalışmalar yapmıştı. İngiliz makine mühendisi Charles Babbage “Fark Makinesi” ve “Analitik Makine” adını verdiği iki makine tasarlamış, delikli kartlar kullanarak ilk programlı makine yi yapmış ama destek alamadığı için hayata geçirememişti. İngiliz matematikçi Alan Turing (1912-1954), savaş sırasında Alman şifrelerini kıran Turing makinesini yaparak elektronik bilgisayarın prototipini geliştirmişti. Mauchly ve yardımcısı Presper Eckert, belleğinde program saklayabilen ilk elektronik bilgisayar ENIAC’ı (Elektronik Sayısal Entegreli Hesaplayıcı) 1943’te kurmaya başladılar ve Şubat 1946’da çalıştırmayı başardılar. İlk bilgisayar ENIAC, üzerinde 17.500 elektron tüpü, 1.500 röle, 70.000 direnç ve 10.000 kondansatör taşıyordu ve neredeyse bir ev büyüklüğündeydi. Ağırlığı 30 tona yaklaşıyordu. On haneli 5.000 sayıyı bir saniyede toplayıp, 357 çarpma veya 38 bölme işlemi yapabiliyordu ama çalışırken çok yüksek ısı üretiyordu. O kadar ki, ısıyı normale düşürmek için soğutucu olarak 20 beygir gücünde iki vantilatör kullanılıyordu. İlk bilgisayar ENIAC, Savunma Bakanlığı’nın, Maryland’daki Balistik Araştırma Laboratuvarı’na yerleştirildi ve yapılacak bombalamalarda hedefi doğru belirlemek, hava koşullarını tahmin etmek, rüzgârın hızını ölçmek için kullanıldı.TELGRAFI BULAN SAMUEL MORSE!ABD’li portre ve tarih sahneleri ressamı Samuel Morse: 1835’te telgrafı buldu. Telgraf üstüne düşünen sadece Morse değildi. Birçok biliminsanı bu konu üstüne çalışıyor, hatta bir telgraf sistemi de kurmayı başarıyorlardı ama hiçbiri istenilen verimlilikte değildi. Tüm bu gelişmeleri değerlendiren Samuel Morse, 1835’de kâğıt şerit üzerine kayıt yapan ilk elektromıknatıslı telgrafı yaptı. Ama Morse’u telgrafın babası yapan asıl buluşu ise kurduğu telgraf sistemi değil, o sisteme bir alfabe kodu eklemesi oldu. Asistanı mühendis Alfred Lewis Vail’le birlikte geliştirdikleri, nokta ve çizgilerden oluşan kodlama sistemi telgraf iletişiminin alfabesi oldu. Telgrafın Yunanca, “uzaktan gelen yazı” anlamına geldiğini de not düşüyor Süleyman Bulut.İLK HAMBURGER’İ BULAN NAGREEN!Charles R. Nagreen: Hamburgeri bulan adam olarak tarihe geçen, Hamburger Charlie diye tanınan Nagreen’in heykeli buluşunu yaptığı Seymour kasabasına dikilmiş. 1885’te, Seymour’da bir festival yapılmasına karar verilince Nagreen, çok iyi satış yapacağını düşünerek kilolarca köfteyi festival gününden önce hazır etmiş. Fakat insanlar merak içinde sergi tezgâhlarını gezmekten, oturup yemek yemeye fırsat bulamayınca satışları çok düşük seyretmiş. Köftelerin elinde kalmasından korkarak bir çare düşünmeye başlamış. Köftelerini iyice yassılaştırdıktan sonra kızartarak ekmek arasına koyarak ve üzerine biraz soğan serptikten sonra tezgâhının önünden geçenlerin eline tutuşturmaya başlamış.Ekmek arası yassı köfteleri keyifle ısıranlar, “Bu yediğimiz şeyin adı ne?” diye sormaya başlayınca yiyeceğini adı da konmuş: Hamburger!./Archive/2020/12/29/170453746-ic3.jpgWHATSAPP’I BULAN KOUM!Jan Koum: WhatsApp’ı bulan Koum, San José Eyalet Üniversitesi’nde öğrenim görürken yarı zamanlı yazılımcı olarak çalışıyordu. Daha sonra altyapı mühendisi olarak Yahoo’ya geçti. WhatsApp’ı kurarken ortaklık yapacağı Brian Acton’la tanıştı. Yahoo’dan ayrılıp 2007’de Facebook’a iş başvurusunda bulundu ama kabul edilmedi. Bunun üzerine Güney Amerika’da yaşamaya başladı. 2009’da kendine bir iPhone aldı. iPhone’u incelerken AppStore’daki mesajlaşma uygulamaları dikkatini çekti. Bir proje hazırladı. Projenin kodunu, bir arkadaşının tanıştırdığı Rus yazılımcı Igor Solomennikov hazırlarken, kendisi de isim araştırmaya başladı. Günlük mesajlaşmada sık kullanılan what’s up’tan (n’aber) esinlenerek WhatsApp adında karar kıldı. WhatsApp’ın ilk uygulaması çok başarılı değildi. İki de bir çöküyor veya takılıyordu. Projeden umudu kesen Jan Koum, uygulamayı kapatmaya hazırlanıyordu ki, 2009 Haziran’ında Apple’ın bir yenilik yaparak push bildirimlerini hizmete sokması imdadına yetişti. Buna göre kullanıcılar, kendilerine gönderilen herhangi bir veriden ânında haberdar ediliyordu. O güne kadar her telefonun kendine özel geliştirdiği bu uygulamayı Apple bütün telefonlar için kullanılabilir yapmıştı. Koum, bu yeniliği, yeniden düzenlediği WhatsApp sürümüne hemen ekleyince, kullanıcı sayısı birden 250.000’e fırladı. WhatsApp projesine başından beri destek veren Brian Acton, bu gelişmeyi kullanarak, Yahoo’dan beş arkadaşını, yüzde 30 hisse karşılığında WhatsApp’a yatırım yapmaya ikna etti. Jan Koum da, buna karşılık olarak Brian Acton’u şirketin kurucu ortağı yaptı. Nisan 2014’e gelindiğinde, WhatsApp 500 milyondan fazla aktif kullanıcıya sahipti.E-POSTAYI BULAN TOMLINSON!Ray Tomlinson: 1971 yılında, “aynı ağ üzerindeki bilgisayarlar arasında iletişimi yöneten yeni bir kurallar kümesi” oluşturarak bir dosya transfer programı geliştirdi. Geliştirdiği yeni yazılımda, transfer sırasında bir karışıklığa yol açılmaması için kişisel addan oluşan posta kutusuyla, genel internet servis sağlayıcıyı (alan adı) ayırt etmek istedi. Bunun için e-posta adresini iki bölümden oluşturdu. Bu iki bölümü hem birleştirecek hem de ayrı olduklarını gösterecek bir işarete ihtiyaç duydu. Araştırmaları sırasında 18. yüzyılda birim fiyatı göstermek için kullanılmış, artık kimsenin hatırlamadığı @ işaretiyle (Örneğin, tanesi 4 TL’den 20 elma anlamında, 20 elma @ 4TL şeklinde yazılıyordu) karşılaşınca, ilk e-posta adresini oluşturdu: [email protected] COLA’YI YAPAN PEMBERTON!ABD’li kimyager ve eczacı John Stith Pemberton: Pemberton Coca Cola’yı 1886’da ilaç olarak ürettiği şurupta küçük değişiklikler yaptıktan sonra bulmuş. Başta kendisinin de mücadele ettiği, stres ve gerginliğini azaltacak, ferahlatıcı bir şurup yapmak amacıyla yola çıkmış. Uyarıcı ve canlandırıcı özelliklerini bildiği koka yapraklarıyla koka bitkisinin çekirdeği olan kola cevizini şarapla karıştırıp bir çaydanlıkta kaynatmış. Hem tadını sevmiş hem de bir ferahlama da hissetmiş. Şurubu içenler de bir ferahlama hissettiklerini söyleyerek Pemberton’a ürünü satmasını tavsiye etmişler. Pemberton’un muhasebecisi, Frank Robinson, iki “C” harfinin yan yana güzel duracağını düşünerek içeceğe “Coca-Cola” adını önermiş. Bugünkü özgün logoyu da kendi el yazısıyla ortaya çıkarmış. Coca-Cola, çevredeki eczanelerde ve büfelerde satılmaya başladığında çok ilgi görmemiş. Günde dokuz-on bardak satılabilmiş. Daha sonra Pemberton, ürünü ağrılara, depresyona kar şı ferahlatıcı, rahatlatıcı içecek olarak pazarlamaya başlayınca, satışlar birden yükseldi; ama tam o günlerde çıkarılan bir yasayla içeceklere alkol karıştırılması yasaklanmış. Ürün formülünden şarabı çıkaran Pemberton, yerine karbonatlı su eklemiş. Coca-Cola ferahlatıcı, serinletici ve canlandırıcı bir içecek olarak yaygınlaşırken, Pemberton sağlığı bozulunca 1888’de üretim haklarını Amerikalı girişimci Asa Griggs Candler’e satmış. Ne denir? Kısmet!İLK VİTAMİNİ BULAN EIJKMAN!Hollandalı doktor, fizyoloji profesörü ve bakteriyoloji uzmanı Christiaan Eijkman: Eijkman, Endonezya yerlilerinin yakalandığı “Beriberi” hastalığını tedavi etmeye çalışırken ilk vitaminin B1 vitamininin bulunmasının önünü açmış. Bu başarısından dolayı 1929’da, Sir Frederick Hopkins ile birlikte Nobel Ödülü kazanmış. Onun açtığı yoldan ilerleyen Polonyalı biyokimyacı Kazimierz Funk, 1911’de pirinci ayrıştırarak kabukta bulunan beriberiyi önleyici maddenin B1 vitamini olduğunu saptamış ve bu maddeyi tanımlamak için ilk kez “vitamin” terimini kullanan kişi olmuş. /Archive/2020/12/29/170503809-ic4.jpgDİŞ FIRÇASINI BULAN ADDIS!William Addis: Ağız ve diş bakımına çok önem veren Addis, 1770’de hapishaneye düştüğünde, yaşadığı sıkıntıların başında dişleri geliyordu. Dişlerini temizleyecek hiçbir şey yoktu elinde. Çareler aramaya başladı. Addis, tarih boyunca insanların dişlerini temizlemek için bitki kökleri, ağaç dalları ve kuştüylerini kullandıklarını biliyordu. Düşüncelere daldığı bir gün, bakışları, zemini süpüren gardiyanın kullandığı süpürgeye takıldı. İnce, sık çalı dallarının bir sopanın ucuna bağlanmasından oluşan süpürge, gardiyanın elinde ileriye geriye ya da sağa sola gidip gelerek zemini temizliyordu. Bir şimşek çaktı kafasında! Akşam yemeğinden artakalan kemiklerden çok kalın olmayan uzun bir tanesini sakladı. Gardiyanlara rüşvet verip dışarıdan at ve yabandomuzu kılları getirtti. Bu kılları, kemiğin bir ucuna sıkıca sarıp bağlayarak dişlerine sürtmeye başladığında işe yaradığını görünce çok sevindi. Ama bağ hemen gevşeyip, kıllar dağılınca sevinci yarım kaldı. Sonunda başka bir yol denemeye karar verdi: Haftalarca uğraşarak kemiğin bir ucuna onlarca minik delik açtı. Kılları bu deliklere yerleştirerek tutkalla yapıştırdı. 1780’de kendi soyadını taşıyan firmasını kurdu ve ilk diş fırçasını üretmeye başladı.TELEVİZYONU BULAN BAIRD!İskoç biliminsanı, girişimci John Logie Baird: Baird, 1925’te ilk mekanik televizyonu çalıştıran kişi. Teneke çay kutusu, dikiş iğnesi, bisküvi kutusunun içine yerleştirilmiş bisiklet lambası, kullanılmış mercek lenslerden oluşan ilk televizyon “alıcı-verici” düzeneğini kurdu. Arkadaşlarını bir sandalyeye oturtup, onların görüntülerini aktarma denemelerine başladı. Sayısız denemeden sonra 2 Ekim 1925’te Bill’in çok silik, belirsiz bir görüntüsünü almayı başardı. Hemen aşağı koşup, getir götür işlerine bakan William Taynton’ı atölyeye çıkarıp sandalyeye oturttu ve başardı. Baird, televizyonu bulmuş, William Taynton da televizyonda görünen ilk insan olmuştu. Londra’da Kraliyet Enstitüsü üyeleri ve gazetecilere bir sunum yapan Baird, halka açık ilk televizyon gösterimini de 26 Ocak 1926’da, gerçekleştirdi.TÜRKİYE’NİN İLK BİLGİ İŞLEM MERKEZİNİ KURAN KÖKSAL!Türkiye’nin ilk bilgisayar ve yazılım mühendislerinden Aydın Köksal: 1967’de Hacettepe Üniversitesi’nin kuruluş çalışmalarına katılarak ilk Bilgi İşlem Merkezi’ni kurdu ve yönetti. 1971’de Türkiye Bilişim Derneği’ni kurdu. 1975’ te bilişsel dilbilim dalında bilim doktoru unvanını aldı. Türkçenin bir bilim dili olabileceğine inancıyla; saymak kelimesinin sayım yapmak, sıralamak, döküm yapmak anlamlarından yola çıkarak “bilgisayar” adını türetti. 1969’da Hacettepe Üniversitesi’ne ilk bilgisayar alınırken, Köksal sözleşmeye makinenin adını “bilgisayar” olarak yazdırdı. Daha sonra gazeteye verilen bir ilanda da bilgisayar adını ilk kez o kullandı. Bununla yetinmedi, bilgisayar ve yazılım alanında kullanılan tüm terimlere Türkçe karşılık bulma çalışmasına girdi. Memory yerine “bellek” dedi. Hardware yerine “donanım”, software yerine “yazılım”, processing yerine “bilgi işlem”, update yerine “günlemek”, informatics yerine “bilişim” karşılıklarını türetti. Yaklaşık 2500 bilişim terimine Türkçe karşılıklar buldu.İLK BİLGİSAYAR PROGRAMINI YAZAN LOVELACE!Ada Lovelace: Şair Lord Byron ile Isabella Byron’un kızı olarak dünyaya geldi. Ada bir aylıkken Lord Byron önce eşinden sonra İngiltere’den ayrıldı. Sonrasında Ada, babasını hiç görmedi. Annesi, Ada’nın matematiğe ve mantığa ilgisini görünce, bu yönde eğitim almasına destek verdi. 1833’te, ortak arkadaşlarından birinin evinde, dönemin en ilginç matematikçilerinden Charles Babbage’la tanıştı. Babbage, onu, yeni tasarladığı ve bilgisayara giden yolda ilk adımlardan biri olan “Fark Makinesi”ni görmeye davet etti. Fark Makine’si Ada’nın çok ilgisini çekti. Babbage da Ada’nın matematik kavrayışından ve çözümleme yeteneğinden etkilenmişti. Birlikte çalışmayı önerdi. 1842’de Babbage’ın İtalya’nın Turin Üniversitesi’nde (Torina), Fark Makinesi’nin bir ileri örneği olan “Analitik Makine” üzerine yaptığı bir konuşmanın ardından İtalyan mühendis Luigi Federico Menabrea bu makineden övgüyle söz eden bir makale yazdı. Ada bu makaleyi Babbage’ın da tavsiyelerini dikkate alarak ve kendi notlarını ekleyerek çevirdi. Notlardan birinde Ada, Analitik Makine’nin düzgün çalışması için kurulmuş Bernoulli sayı dizisinin hesaplaması için Analitik Makine’nin detaylı bir algoritmasını tanımlıyordu. Bu tanımlamalar bilgisayar için yapılmış ilk yazılım örneği kabul edildi. Ada, notlarında bilgisayarların hesaplama yeteneklerinin dışında başka yetenekleri de olabileceğini örneğin Analitik Makine’nin beste yapabileceğinden de söz ediyordu…Devletten destek bulamayan Babbage, AnalitikMa kine’yi kurup çalıştıramadı. Ada’nın yazılımı da hiçbir zaman kullanılmadı ama bu, onun ilk bilgisayar programcısı olduğu gerçeğini değiştirmedi. /Archive/2020/12/29/170512887-ic5.jpgPİ SAYISININ YAKLAŞIK DEĞERİNİ BULAN ARŞİMET!Yunan matematikçi, fizikçi, astronom, filozof Arşimet: 12 yaşında İskenderiye’de Öklid’in öğrencisi oldu. Sicilya’ya döndükten sonra kendini araştırma ve deneylere adadı. Asıl ilgi alanı matematikti ama yaşadığı dönemde, Akdeniz’de Kartacalılar, Romalılar ve Yunanlar sürekli savaş halinde oldukları için ömrü savaş ortamında geçti ve günlük sorunlarla ilgili pratik buluşlar yapmak durumunda kaldı. Siraküza kralı Hiero’nun yaptırdığı ama kızaktan karaya indiremediği bir gemiyi, bir kaldıraç düzeneğiyle indirmeyi başardı. Romalılar Siraküza’ya saldırdığında, onların gemilerini kavrayıp havaya kaldıran ve suya bırakan vinçler, gemilere kaya ve metal fırlatan mancınıklar, güneş ışınlarını bir gemiye odaklayıp yangın çıkaran aynalar gibi etkili savunma araçları yaptı. Mısır’da taşan Nil nehri sularının adil dağıtımı için “Arşimet vidası” olarak bilinen aracı geliştirdi. Sıvıların dengesi (hidrostatik) yasasını ortaya koydu. En tanınan buluşu, hamamda yıkanırken bulduğu suyun kaldırma kuvveti, pek bilinmeyen önemli buluşu ise pi (?) sayısıdır. Babillilerin kullandığı bir yoldan giderek, bir daire içindeki çokgenin kenarlarını kullanarak pi sayısının yaklaşık değerini 22/7 olarak formüle etti. Pi sayısının matematikte ve alan hesaplamalarında sabit bir sayı olarak kullanılmasını sağladı. MS 475 civarında Çinli matematikçi Zu Chongzhi, pi sayısının değerini, sonsuza kadar devam eden 3,1415926... olarak belirledi.KURŞUNKALEMİ BULANLAR HARDTMUTH VE CONTE!Avusturyalı mimar ve girişimci Joseph Hardtmuth, Fransız ressam Nicholas-Jacques Conte:Joseph Hardtmuth, bir masa yapımcısının oğluydu. Çömlekler, vazolar tasarlayıp üreterek hayatını kazanıyordu. Tasarımlarını kâğıda çizebilmesi için kullanabileceği tek araç bir grafit parçasıydı. Grafit, kurşuni siyah renkli, yumuşak, kolayca toz durumuna gelebilen bir tür doğal karbondu. İz bırakma özelliğinden dolayı İngiltere’de koyun sürülerini işaretlemek için bulunmuştu. Yazmak çizmek için de kullanılıyordu ama yumuşak özelliğinden dolayı hemen eğilip bükülüyordu. Hardtmuth, grafit tozuna çeşitli maddeler karıştırarak denemeler yaptı. En sonunda kil karıştırdı; karışımı mum içine yerleştirip kuruttuktan sonra, kâğıt üstünde ileri geri oynattığında, kâğıttaki çizgileri görünce gözleri parladı. Eklediği kilin oranını azaltıp çoğaltarak daha yumuşak ya da daha sert grafit elde edebileceğini de gördü. 1792’de ilk kurşunkalem fabrikasını açtı.Nicholas-Jacques Conte de aynı tarihlerde grafit üzerine çalışıyordu. 1790’da, o da Hardtmuth gibi toz grafiti kille karıştırıp, balçığı fırında kurutarak kalemin ana maddesini elde etti. O yıllarda, grafit bir tür kurşun sanılıyordu. Grafitten yapılan kalemlere kurşunkalem denildi. Grafitin kurşun olmadığı sonradan anlaşıldı ama kurşunkalem adı hep kaldı.SİLGİYİ BULAN NAIRNE!İngiliz optisyen, gözlükçü ve bilimsel araç-gereç yapımcısı Edward Nairne: Silgiyi bulmadan önce mikroskopta kullanım kolaylığı sağlayan iyileştirmeler yapmış, bir elektrostatik jeneratör geliştirmiş ve ilk deniz barometresini bulmuştu. Silginin hammaddesi “kauçuğu” Avrupa’ya tanıtan Fransız matematikçi Charles Marie de la Condamine’di (1701-1774). Meridyenin bir derecesini ölçmek için gittiği Güney Amerika’nın Amazon bölgesinde yerlilerin, “ağlayan ağaç” dedikleri bir ağacın kabuğu hafifçe yarılınca bir özsu aktığını, bu özsuyun hemen donduğu halde yumuşaklığını kaybetmediğini görünce, Avrupa’ya dönerken yanına bu özsudan bolca almıştı. La Condamine, kauçuk özsuyunu bilim çevrelerine heyecanla tanıtmış ama tam bir ilgisizlikle karşılanmıştı. Edward Nairne onlar gibi yapmadı. Özsuyu eline aldığında, yumuşak ve esnek özelliğinden nasıl yararlanabilirim diye düşündü. Denemeler yaparken, bu özsuyun silici özelliğini fark etti. 1770’de, özel bir işlemden geçirdiği kauçuk özsuyunu kalıba dökerek sertleştirdi ve küp şeklinde küçük parçalara bölerek Londra’da satışa sundu. İz bırakmadan kolayca silme özelliğinden dolayı kauçuk silgi hemen tanındı ve büyük ilgi gördü. Silgi konusundaki esas ilerleme ise, 1839’da Charles Goodyear’ın kauçuğu kükürtle işleyerek dayanıklılığını artırması, kükürtle sertleştirilmiş vulkanize kauçuğu keşfetmesiyle oldu. Vulkanize kauçuktan yapılan silgi daha kullanışlı ve daha dayanıklıydı.MİKROSKOBU BULAN JANSSEN!Hollandalı gözlük ve mercek ustası Zacharias Janssen: Jannsen ile teleskopu bulan cam ve gözlük ustası Hans Lippershey’le yakından tanışıyorlardı ve uzun yıllar komşu olarak yaşamışlardı. Janssen’ın mikroskobu bulduğu tarih 1600’ün hemen başları kabul ediliyor. O tarihlerde merceklerin büyütme özelliği zaten biliniyordu. Janssen, bir tüpün ya da bir borunun içine küçük bir mercek yerleştirerek ilk basit mikroskobu yaptı. Denemeler yaparken pirinç tüpün içine bir yerine iki mercek yerleştirince “bileşik mikroskop”un ilk örneğini yapmış oldu. Çıplak gözle göremeyeceğimiz mikro dünyayı gözler önüne seren bu buluşuna Zacharias Janssen’ın ne ad verdiği bilinmiyor. Galilei ise kendi geliştirdiği mikroskoba “küçük göz” adını vermişti. Galilei’nin arkadaşı botanikçi Giovanni Faber, 1625’te Yunanca mikron (bir metrenin milyonda biri) ve bakmak kelimelerinden yola çıkarak bu “kendisi küçük, gösterdiği büyük” alete “mikroskop” adını önerdi. O tarihten sonra Janssen’ın buluşundan mikroskop olarak söz edildi.DÜNYANIN DÖNDÜĞÜNÜ BULAN ARYABHATA!Hintli matematikçi, gökbilimci Aryabhata: Matematik ve astronomi çalışmalarını içeren birçok kitabı kayıp. Kayıp kitaplarla ilgili bilgiler ise o kitaplardan alıntı yapıp yorumlayan, kaynak gösteren, kendisinden sonraki Hintli matematikçilere dayanıyor. Önce Arapçaya, daha sonra Avrupa dillerine çevrildiği için bugüne ulaşmayı başaran temel kitabı Aryabhatiya adını taşıyor. Aryabhatiya, dört bölümden oluşan, şiirsel formda yazılmış, değişik türde bir bilim kitabı. On dizelik giriş bölümü Dasagtika’dan sonra 33 dizede genel matematik konularına değinilen Ganitapada bölümü geliyor. 25 dizelik üçüncü bölüm Kalakriya pada’da, zaman ölçümü ve gökcisimleri anlatılıyor. Son bölüm Golapada’da ise Güneş tutulması ve Yer’le ilgili 50 dize bulunuyor. Matematikte bugüne ulaşmış en eski Hint kaynaklarından biri olan Aryabhatiya, cebirin büyük ölçüde kullanıldığı ilk yapıtlardan sayılıyor. Kitapta ayrıca 2. dereceden denklemlerin çözümü çalışılmış, aritmetik dizilerin formüllerle tanımlanması incelenmiş ve hareketin göreliliğine değinilmiş. Aryabhata, bilinen ilk sinüs cetvelini hazırlayarak trigonometriye önemli bir katkı sağlamıştır. Bihar eyaleti Patna yakınlarındaki Taregana Güneş Tapınağı’nda bir gözlemevi kurarak Yer’in ve Ay’ın konumlarına ilişkin gözlemler ve hesaplamalar yapmış; gökcisimlerinin periyodik olarak konum değiştirmelerinin, Yer’in kendi ekseni çevresinde dönmesinden ileri geldiğini savunmuş, böylece Aryabhata, Dünya’nın kendi çevresinde dönmesinden söz eden ilk biliminsanı olmuştur. Hindistan hükümeti, 1975’te geliştirdiği ilk uyduya Aryabhata’nın adını vermiştir. /Archive/2020/12/29/170534793-ic6.jpg365 GÜNÜ İLK HESAPLAYAN EUDOKSOS!Yunan astronom, matematikçi Knidos’lu Eudoksos: Muğla, Datça yakınlarında, o zamanki adıyla Knidos’ta doğan Eudoksos, genç yaşlarında Atina’ya gidip dönemin en iyi matematikçilerinden, aynı zamanda yönetici ve asker olan Arhitas’ın (MÖ 428-347) öğrencisi oldu. Burada Batı dünyasının ilk üniversitesi sayılan Atina Akademisi’nin kurucusu, büyük filozof Platon’la yakın dost oldu. Sonraları Mısır’da dersler verdi. Matematik dışında iyi bir hukukçu ve iyi bir doktor olan Eudoksos, astronomiyle de yakından ilgiliydi. Evreni, iç içe kürelerden oluşan bir sonsuzluk olarak tanımlarken, o dönemin sınırlı bilgisi içinde evrenin merkezinin Dünya olduğunu ve Dünya’nın hareketsiz olduğunu düşünüyordu. Gezegenlerin görünen hareketlerini açıklamaya çalışarak hareketlerinin dairesel olduklarını ileri sürdü. Eudoksos, Güneş saatine bakarak bir yılın 365 gün 6 saat olduğunu ortaya koyan ilk biliminsanı. Bu hesaplaması daha sonra MÖ 46’da Roma imparatoru Julius Caesar’ın hazırlattığı Jülyen takviminin de temelini oluşturdu. Bugün matematikte kullandığımız Arşimet aksiyomunun da temelinde Eudoksos’un ünlü, “orantılı doğrular kuramı” vardır. Buna göre, “iki doğru parçası veya iki sayı verildiğinde, en küçüğünün her zaman en büyüğünü kapsayan bir tam katı vardır.”SIFIR RAKAMINI BULANLAR; .RAHMAGUPTA, HARİZMİ, FIBONACCI!Hintli matematikçi ve gökbilimci Brahmagupta (MÖ 598-670), İranlı E-Harizmi (M. 780-850), İtalyan matematikçi Leonardo Fibonacci (1170-1250):Rakam olarak “sıfır”ın tarihi çok çok eski. Eski Mısır’da kullanılıyordu ama rakam olarak değil, sembol olarak. Babil’de, sıfır iki paralel çizgi olarak gösteriliyor ve sembol olarak; eski Yunan’da da sembol ya da harf olarak kullanılmıştı. Brahmagupta, sıfırı rakam ya da sayı olarak kullanan ilk biliminsanı. İlk yazılı kaynak, onun MS 632’de yayımladığı düşünülen Siddhanta adlı kitabı. Yine de sıfırın rakam olarak kullanımı hızlı yaygınlaşmadı. Yüzyıl sonra Arapçaya çevrilecek ve Arap biliminsanlarını etkileyecekti. El-Hârizmî, Bağdat’ta Beyt’ül-Hikme (Bilgelik Evi) Kütüphanesi’nde Brahmagupta’nın yazılarını çevirerek sıfırın rakam olarak kullanılmasını İslam dünyasına tanıtmıştı. Hârizmî, aynı zamanda sıfır ve diğer dokuz rakam ile aritmetik işlemlerin nasıl yapılacağını adım adım gösteren çalışmalar da yapmıştı. Fibonacci ise rakam olarak sıfırı Avrupalılara tanıtan biliminsanı. Tunus’ta Müslümanların sıfırı rakam olarak kullanarak çok daha kullanışlı bir hesap sistemi geliştirmiş olduklarını görüp, Hârizmî’yi inceleyerek, MS 1202’de, Liber Abaci (Hesaplama Kitabı) adlı ünlü çalışmasını hazırladı. Sıfırın rakam olarak kullanılması ve Fibonacci’nin sağladığı yeni ondalık hesaplama sistemi Batı dünyasında tepkiyle karşılanıp hatta kullanımı yasaklandıysa da tüccarların baskısıyla yasak kalktı ve sıfırın rakam olarak kullanımı hızla yaygınlaştı.DÜNYANIN YAŞINI BULAN PATTERSON!Amerikalı jeokimyacı Clair Cameron Patterson: Dünya’nın yaşını hesaplama çalışmalarına Chicago Üniversitesi’nde doktora yaparken başlamıştı. Bu konuya kafa yoran ilk kişi Patterson değildi. Bilinen en eski hesaplama İrlandalı başpiskopos James Ussher’a aitti. İncil’den yola çıkan Ussher Dünya’nın doğum günü olarak MÖ 23 Ekim 4004’ü belirlemişti. Astronom Johannes Kepler, Dünya’nın yaşını 3992 yıl olarak hesapladı. İranlı El-Bîrûnî, karada fosillerin bulunmasından yola çıkarak bir hesaplama yapmaya çalışmıştı. 1770’lerde İskoçyalı kimyacı James Hutton yerkabuğundaki değişimlerle ilgili ilk jeolojik çalışmaları yaptı. 1862’de İskoç fizikçi Lord Kelvin, Dünya’nın yaşının, yaklaşık olarak, Güneş’in yaşına eşit olması gerektiğini düşünerek 98 milyon yıl rakamına ulaştı. Sonra bunu 40 milyon yıl olarak düzeltti. 1890’larda yerin mineral ve kayaçlarında (mineral, taş karışımı yoğun tortular) radyoaktif elementlerin keşfedilmesiyle her şeyi değiştirdi.1905’te İngiliz nükleer fizikçi Ernest Rutherford, ABD, Glastonbury’de bir mineralin ilk radyometrik oluşum tarihini belirledi: Yaklaşık 500 milyon yıl. 1946’da İngiliz jeolog Arthur Holmes, Grönland’da kurşun içeren kayaçlarda ölçümler yaptı ve 3,015 milyar yıl dedi. Bilimsel olarak son noktayı ise 1953’te Amerikalı jeokimyacı Clair Patterson koydu. Arizona’daki Canyon Diablo göktaşındaki kurşunlu minerallerin radyometrik tarihini 4,51 milyar yıl olarak hesapladı. Yerkabuğundaki granit kayaçların 4,56 milyar yıllık radyometrik yaşıyla karşılaştırarak Dünya’nın 4,55 milyar yaşında olduğunu belirledi. Bugün bilim dünyasının kabul ettiği rakam da bu.ENERJİNİN KORUNUMU YASASINI BULAN JOULE!İngiliz fizikçi James Prescott Joule: Döneminin iyi öğretmenlerinden ve kimyacı John Dalton gibi biliminsanlarından, evde eğitim aldı. Elektrik ve babasının bira fabrikasındaki buhar makineleri erken yaşlardan itibaren ilgisini çekti. Evde deneyler yapmaya başladı. 19 yaşında elektromanyetik bir motor icat etti. Mekanik hareketi ısıya dönüştürmeye çalıştı. Joule’den önce Fransız mühendis Sadi Carnot (17961831) enerji-ısı-iş ilişkisini araştırmaya başlamış, buhar makinesinin iş verimini hesaplamaya çalışmıştı. 1841’de Alman fizikçi Julius Robert von Mayer, havayı sıkıştırarak sıcaklık elde etmiş, enerjinin ısıya, ısının da kinetik enerjiye dönüştürülebileceğini göstermişti. 1843’te Joule, suda, başka bir mıknatısın kutupları arasındaki küçük elektromıknatısı döndürerek suyu ısıttı ve ısıyı ölçerek, belli bir işin yaratacağı ısıyı hesapladı. Bir elektrik devresinde, harcanan enerjiyle oluşan ısının eşit olduğunu gösterdi. Isı ve enerjinin tek ve aynı şey olduğunu ve her ikisinin de birbirine dönüşebileceğini açıklayan termodinamiğin birinci yasasını belirledi. 1852’de İskoç fizikçi Lord Kelvin’le (1824-1907) gaz ve sıvıların dar bir vanadan geçtikten sonra soğumasını ve genişlemesini tanımladılar. “Joule-Thomson Etkisi” olarak tanınan bu buluş, buzdolabı ve klimanın temel çalışma ilkesi oldu.DNA ONARIMINI BULAN SANCAR!Türk biyokimyager Aziz Sancar: İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni 1969’da birincilikle tamamladı. Bursla önce Johns Hopkins Üniversitesi’ne, ardından Texas Üniversitesi’ne gitti. Doktora danışmanı Claud S. Rupert’in laboratuvarına katılarak, daha sonra yıllarını vereceği, “DNA onarımı” konusunda çalışmaya başladı. Danışmanı Claud S. Rupert’in 1958’de fark ettiği ama bütün çabasına rağmen deneyimleyemediği fotoliyaz (photolyase) enzimini, kendi bulduğu “Büyük Hücre” (Maxicell) sistemiyle çözümlemeyi başardı. Güneş ışığındaki mor ötesi ışınların DNA molekülüne verdiği zararları onaran, pek çok canlının gelişmesi ve hayatlarını devam ettirmesinde büyük rol oynayan bu enzim, bakterilerde, bitkilerde ve birçok memeli de bulunmasına rağmen insanda bulunmuyordu. Başta kanser olmak üzere birçok hastalığa karşı mücadelede çok önemli bir yeri olan bu enzimi insana kazandırmak isteyen Sancar, yıllarca üzerinde çalışarak, enzimin genini kodladı ve genin yaptığı DNA onarıcı unsurları ayrıştırmayı başardı. Bilim dünyasının “Sancar Enzimi” diye adlandıracağı bu buluşunu, kendisi gibi biyokimya profesörü olan eşine, “Şimdiye kadar tek Allah’ın bildiği önemli bir şeyi, bütün dünyada, şimdi ben de biliyorum,” diyerek açıkladı. DNA onarımı, hücre dizilimi, kanser tedavisi ve biyolojik saat üzerine 415 bilimsel makalesi ve 33 kitabı bulunuyor. 2015 yılında kazandığı Nobel Kimya Ödülü’nü, “Beni ödüle götüren Atatürk’ün ve Türkiye Cumhuriyeti’nin yaptığı eğitim devrimidir. Dolayısıyla bu ödülün sahibi Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden Anıtkabir Müzesi’dir,” diyerek ödül, madalya ve sertifikasını Anıtkabir’e teslim etti. /Archive/2020/12/29/170547558-ic7.jpgSCHWEPPES’İ BULAN SCHWEPPE!İsviçreli Johann Jacop Schweppe: Bilime amatörce bir ilgi duyan Schweppe, zamanının önde gelen kimyacılarının çalışmalarını yakından izliyordu. Bunlar arasında, İngiliz kimyacı Joseph Priestley’nin 1772’de yayımladığı kitabı Directions for Impregnating Water with Fixed Air (Sabit Havayla Su Emdirme Talimatı) çok ilgisini çekti. Priestley, Leeds’te vaizlik yaptığı günlerin birinde evine yakın bir bira fabrikasını ziyaret etmiş, burada mayalama teknesinin üzerinde oluşan karbondioksit tabakasıyla çok yakından ilgilenmişti. Bir mumu tekneye yaklaştırdığında mumun söndüğünü, ayrıca karbondioksit tabakasının normal havadan daha yoğun olduğu için, teknenin kenarından dibe doğru aktığını fark etmişti. Bundan yola çıkarak karbondioksiti soğuk havada çözündürme, bir kaptan diğerine dökme deneyleri yaptığında, karbondioksit balonlarıyla doyurulmuş suyun hoş, değişik bir ekşiliği olduğunu fark etti. Priestley’nin bir noktaya kadar getirdiği suyun karbondioksitlenmesi denemeleri Schweppe’in çok ilgisini çekti. 1780’lerde kuyumculuk işini bırakıp Priestley’nin yolunu izlemeye başladı. Suyu karbondioksitlendirmek için dönemin çok ilerisinde sistem geliştirdi. 1783’te Cenevre’de ilk fabrikasını kurarak “Schweppes” adıyla tanınacak olan gazlı içeceği üretmeye başladı.BEHÇET HASTALIĞINI BULAN BEHÇET!Türk cilt doktoru Hulusi Behçet: Gülhane Askerî Tıp Akademisi Cildiye Bölümü’nde birçok değerli doktorun asistanlığını yaptı. Özellikle frengi araştırmaları yapan Eşref Ruşen’le çalıştı. Cildiye ve mikrobiyoloji kliniklerinin şefliğini yürüttü. 1918’de Macaristan ve Alm anya’ya giderek çeşitli hastanelerde araştırmalar yaptı. 1924’te Hasköy Zührevi Hastalıklar Hastanesi’nin başhekimliğini üstlendi. Burada bir hastanın, göz kanlanması, ağızda yinelenen aftlar ve ciltte yara belirtileriyle kendisine başvurması üzerine, daha sonra kendi adıyla anılacak cilt hastalığı üzerinde çalışmaya başladı. Hasta gözünü kaybedince, Viyana’ya giden Behçet Hulusi, burada Viyanalı uzmanlarla bulguları değerlendirdi. Viyanalı doktorlar hastalık bulgularını, başka bir hastalığın yan etkisi olarak görürken Hulusi Behçet aynı kanıda değildi. 1930’da, ağız bölgesinde ve cinsel bölgede yaralar ve bir gözünde kanlanma olan başka bir hasta üzerinde çalışmalarını sürdürdü. Hastada tüberküloz, mantar, frengi ya da başka bir etken aradı ama bulamadı. 1936’da bir başka hasta aynı belirtilerle ona başvurunca, o yıllarda Türkiye’de görevli Çek kökenli Alman mikrobiyoloji ve asalaklar uzmanı Hugo Braun’ın yardımıyla virüs araştırmasına başladı. Elde ettiği bulguları 1937’de, dönemin en önemli dermatoloji dergilerinden biri olan Dermatologische Wochenschrift’de yazdı ve aynı yıl Paris’te dermatoloji toplantısında sundu. 1947’de Cenevre’de toplanan Uluslararası Tıp Kongresi’nde, hastalığın bir virüsten kaynaklandığını bulgularıyla ortaya koydu. Kongre, Hulusi Behçet’in görüşlerini onaylayarak hastalığa onun adını verdi.DİKİŞ MAKİNESİNİ BULAN HOWE!ABD’li makine tamircisi Elias Howe: Erken yaşlarda mekanik alanında, özellikle tekstil makinelerinin tamirinde kendini yetiştirdi. Elias Howe, dikiş makinesi üzerine düşünen ilk kişi değildi. Avusturyalı terzi Josef Madersperger bir dizi makine için 1814’te patent almış ama bunların üretimini gerçekleştirememişti. 1830’da Fransız Barthélemy Thimonnier, nakış makinesini basit bir dikiş makinesine çevirerek ordu üniformalarını dikmeye başlamıştı. El dikişi işlerini kaybedeceklerinden korkan terziler atölyeye saldırıp makineleri parçaladı. Canını zor kurtaran Thimonnier, İngiltere’ye kaçmak zorunda kalmıştı. Amerika’da Walter Hunt, 1833 yılında, çift dikiş yapan bir makine yaptı; ama bazı mekanizma sorunlarını gideremediği için başarısız oldu. Elias Howe, tamir işlerine devam ederken... kendisine tamir için tekstil makineleri getiren müşterilerinin konuşmaları dikkatini çekti. Müşteriler kendi aralarında, kim iyi bir dikiş makinesi yaparsa çok zengin olacağından söz ediyorlardı. Mekanik becerisine güvenen Howe, böyle bir makine yapabileceğini düşündü ve çalışmaya başladı. 1846’da bugünkü anlamda ilk dikiş makinesini yapmayı başardı. Ama makineye yatırım yapacak kimseyi bulamadı. Kendi atölyesinde yaptığı birkaç makineyi İngiltere’ye götürüp çok ucuza satmak zorunda kaldı. Amerika’ya döndüğünde Isaac Singer’in (daha sonra dikiş makinesi devi olacak) kendi makinesini kopya ederek satmaya başladığını öğrenince dava açtı. Uzun bir dava sürecinin sonunda 1954’te davayı kazanan Howe, patent kiralama ücreti almaya başlayarak maddi açıdan biraz olsun rahatladı. /Archive/2020/12/29/170556902-ic8.jpgBUZDOLABINI BULAN LINDE!Alman tasarımcı, makine mühendisi ve işinsanı Carl von Linde: 1872’de tasarımcı makine profesörü oldu ve Almanya’da ilk mühendislik laboratuvarının kurulmasına öncülük etti. Bu laboratuvarda, kendisinden önce yapılmış buluşlardan da yararlanarak havanın sıkıştırılması ve ayrılması konusunda deneyler yapmaya başladı. Linde’den önce, 1775’te, İskoç kimyacı William Cullen (1710-1790) basınç altında nitrik eteri buharlaştırarak çeşitli derecelerde dondurmayı başarmıştı. ABD’li fizikçi Jacob Perkins de (1766-1849), Cullen’ın çalışmalarından yararlanarak 1831’de su borulu kazanı, 1834’te ise modern buzdolabının ilk prototipini yapmıştı. Ama Perkins’in buluşundan sonra soğutma sistemleriyle ilgili gelişmeler, bugünkü buzdolabına doğru değil de endüstriyel soğutmaya doğru evrildi. Linde, araştırmalarını gazların soğutulması alanında yoğunlaştırırken havanın sıvılaştırılması deneylerinde Joule-Thomson ikilisinin bulduğu gazların, “sıcaklık değişiminde hacimlerinin artması veya azalması” özelliğinden yararlandı.Sıkıştırıp genleştirerek soğuttuğu bir gazı, bir başka gazın sıcaklığının düşürülmesinde kullandı. Bu ikinci gazı sıkıştırıp genleştirerek daha düşük sıcaklıklara inmeyi, bu kademeli soğutma tekniğiyle havayı sıvılaştırmayı, daha sonra sıvı havayı yeniden gaza dönüştürmeyi kapalı sistem borular içinde yaparak buzdolabının içini soğutmayı başardı. Bu yöntemle daha önce yapılmış soğutma makinelerinin teknik yetersizliklerini aşarak, 1874’te metil eterle, 1876’da ise sıkıştırılmış amonyakla çalışan buzdolabını yaptı. 1879’da üniversiteden ayrılıp kendi fabrikasını kurdu ve buluşunu üretmeye başladı.PİYANOYU BULAN CRISTOFORI!İtalyan, klavyeli enstrüman üreticisi Bartolomeo Cristofori: Büyük keman yapımcısı Nicola Amati’ye çıraklık etti. Enstrüman yapımında ustalaşması, özellikle klavsenlerde yaptığı iyileştirmeler dikkati çekince Prens Ferdinando de Medici tarafından işe alındı. Prens tam bir müzik âşığıydı ve Cristofori’yi koruması altına alarak ona bir atölye kurulmasını sağladı. Floransa’ya taşınan Cristofori, prensin enstrümanlarıyla ilgilendi, eski klavsenler üzerinde iyileştirmeler yaptı. Bu arada iki yeni klavye enstrümanı, spinettone’yi ve cembalo’yu (klavsen) geliştirdi. 1709’da, Fransız klavsen yapımcısı Jean Marius ve Alman müzikçi Christoph Gottlieb Schröter tarafından yeni geliştirilen çekiç düzeneğini klavsene uygulayan Bartolomeo Cristofori, piyanoyu yaptı. Yeni bir enstrüman olarak ortaya çıkan piyano düzeneğinde küçük çekiçler, o çekiçleri harekete geçiren kaldıraçlar ve tellerin titremesini durduran susturucu çuha bölümleri bulunuyordu. Piyano da aslında klavyeli bir çalgıydı ama ses renkleri ve çalış tekniklerinde farklılıklar vardı. Klavsende teller bir mızrapla titretilirken piyanoda çekiçle vuruş esastı. Hem hafif hem de yüksek ses elde edilebilen bu yeni enstrümana İtalyanca “hafif ve kuvvetli” anlamına gelen piano e forte dendi. Cristofori’nin toplam ne kadar piyano yaptığı bilinmese de, yaptığı üç piyano günümüze kadar geldi.YAPIŞKAN BANDI BULAN DREW!Amerikalı laboratuvar teknisyeni Richard Gurley Drew: 1921’de laboratuvar teknisyeni olarak işe alındığında, 3M Şirketi Amerika’nın orta büyüklükte bir zımpara kâğıdı üreticisiydi. Richard Drew, işi gereği zaman zaman araba boyama fabrikalarına uğruyor, arabaların boyanması sırasında yaşanan güçlükleri yerinde görüyordu. Sık yaşanan sorunların başında, iki renge boyanacak arabalarda, renklerin ve tonların birbirine karışması geliyordu. Drew, çalışmaya başladı. Öyle bir kapatıcı malzeme üretmeliydi ki, zemine yeteri kadar yapışmalı, çekildiğinde de zemine zarar vermeden kolayca sökülmeliydi. Tutkalın yapışma gücü ve destek kâğıdının dayanıklılık ve genişliğiyle oynayarak denemelere başladı. 1923’te geliştirdiği ilk maskeleme bandı daha iş tamamlanmadan arabanın üstünden sıyrılıp düşünce, sinirlenen ustalardan biri, Drew’a, “Bu bandı senin scotch patronlarına geri götür ve daha fazla yapışkan sürmelerini söyle!” diye çıkıştı. Buradaki gibi hakaret amaçlı kullanıldığında “pinti” anlamına gelen scotch’ı, Drew daha sonra yapışkan bantların marka adı olarak kullanacaktı. En son geliştirdiği yapışkanlı kapama bandı, 1925’te piyasaya sunulduğunda kuşkuyla karşılandı. Ama sağladığı kolaylıklar hemen fark edildi ve boyama fabrikaları arka arkaya sipariş vermeye başladı. Drew, denemelerini sürdürerek, 1930’da ev ve çalışma ofislerimizin vazgeçilmezleri arasına giren şeffaf selüloz bandı da buldu. Gamze Akdemir

2021'de vergi ve harçlar yeniden değerleme oranında artırıldı

2021'de vergi ve harçlar yeniden değerleme oranında artırıldı figure > Bazı vergi ve harçlara ilişkin düzenlemeler içeren tebliğler, Resmi Gazete'de yayınlandı. Alınan kararlar 1 Ocak'ta yürürlüğe girecek. /Archive/2020/12/29/171040618-7312.jpgYeni yılda, bazı vergi ve harç tutarlarında, yüzde 9,11 olarak belirlenen yeniden değerleme oranında artışa gidilecek.Hazine ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı'nın konuya ilişkin 12 tebliği, Resmi Gazete'nin mükerrer sayısında 1 Ocak 2021'den itibaren yürürlüğe girmek üzere yayınlandı.VERASET VE İNTİKAL VERGİSİ VE ŞANS OYUNLARI HASILATINDAN ALINAN VERGİVeraset ve İntikal Vergisi Kanunu Genel Tebliğine göre; gelecek yıl, evlatlıklar dahil, füruğ ve eşten her birine isabet eden miras hisselerinde 334 bin 534 lira, ivazsız suretle meydana gelen intikaller, para ve mal üzerine düzenlenen yarışma ve çekilişler ile Şans Oyunları Hasılatından Alınan Vergi, Fon ve Payların Düzenlenmesi Hakkında Kanunda tanımlanan şans oyunlarında kazanılan ikramiyelerde de 7 bin 703 lira istisna tutarı dikkate alınacak.DAMGA VERGİSİDamga Vergisi Kanunu Genel Tebliğine göre, her bir kağıttan alınacak damga vergisine ilişkin üst sınır 3 milyon 534 bin 679,90 lira oldu. Yıllık gelir vergisi beyannamelerindeki damga vergisi 97,20 lira, kurumlar vergisi beyannamesinde 129,80, katma değer vergisi beyannamesinde 64,10 lira olacak.PASAPORT HARÇLARIHarçlar Kanunu Genel Tebliğine göre, yeni yılda 6 aya kadar pasaportlar için harç tutarı 227,20 lira, 1 yıl süreli olanlar için 332,10 lira, 2 yıl süreli olanlar için 542,20 lira, 3 yıl süreliler için 770,20 lira ve 3 yıldan fazla süreli olanlar için 1085,40 lira oldu.SÜRÜCÜ BELGESİ HARÇLARI2021'de A sınıfı sürücü belgesi harcı 272 lira olarak belirlenirken, bu tutar B sınıfı sürücü belgesi harçlarında 820,10 lira olarak uygulanacak.MAHKEMEYE, İCRAYA BAŞVURMAGelecek yıl mahkemeye başvurma harçları 27,20 liradan, icraya başvurma harçları 59,30 liradan başlayacak.İFLASIN AÇILMASI HARCIİflasın açılması veya konkordato isteğiyle masaya katılma harcı 97,70 lira olacak.YOLCULARIN KENDİ KULLANIMLARI AMACIYLA YURT DIŞINDAN GETİRDİKLERİ TELEFONLARTicari amaçlı olmaksızın, yolcuların kendi kullanımları amacıyla yurt dışından getirdikleri telefonların kullanım izni için ödenmesi gereken harç tutarı 2 bin 6 liraya çıktı.FAHRİ KONSOLOSLUKLARININ YAPACAĞI İŞLEMLERTürkiye'nin muvazzaf ve fahri konsolosluklarının 2021 yılında yapacağı işlemlerde uygulayacağı harç miktarlarının hesaplanmasında esas alınacak dolar kuru 7,88 lira olarak belirlendi.İNDİRİM YOLUYLA GİDERİLEMEYEN KDV TUTARININ İADE KONUSU YAPILAMAYACAK KISMIYLA İLGİLİ SINIRKatma Değer Vergisi Genel Uygulama Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğine göre, indirimli orana tabi işlemler nedeniyle yüklenilen ve indirim yoluyla giderilemeyen KDV tutarının iade konusu yapılamayacak kısmıyla ilgili sınır, 2021 yılı için 18 bin 900 lira olarak belirlendi.ÇEVRE TEMİZLİK VERGİSİVergi Usul Kanunu Genel Tebliğine göre de ilgili kanunda yer alan para cezaları yeniden belirlendi. Buna göre, usulsüzlük cezaları derecelerine göre 5 lira ile 240 lira arasında değişecek.FATURA VE BENZERİ EVRAK VERİLMEMESİ ŞEKLİNDEKİ USULSÜZLÜKLERFatura ve benzeri evrak verilmemesi ve alınmaması şeklindeki usulsüzlüklere ilişkin cezalar da 380 liradan başlayacak.KONUTLARA AİT ÇEVRE TEMİZLİK VERGİSİBelediye Gelirleri Kanunu Genel Tebliğine göre de konutlara ait çevre temizlik vergisi, su tüketim miktarı esas alınmak suretiyle metreküp başına büyükşehir belediyelerinde 50 kuruş, diğer belediyelerde 38 kuruş olarak hesaplanacak.ÖZEL İLETİŞİM VERGİSİMobil telefon aboneliğinin ilk tesisinde alınması gereken maktu özel iletişim vergisi (ÖİV) tutarı da 86 lira olarak belirlendi.EMLAK VERGİSİEmlak Vergisi Kanunu Genel Tebliğine göre de 2021 yılına ait emlak vergi değerleri, 2020 yılı vergi değerlerinin, bu yıla ait yeniden değerleme oranının yarısı (yüzde 4,55) kadar artırılarak hesaplanacak.ENGELLİ VATANDAŞ, 330 BİN 800 LİRANIN ALTINDA OLAN BİNEK OTOMOBİL ÖTV'SİNDEN MUAFÖzel Tüketim Vergisi (II) Sayılı Liste Uygulama Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğe göre de motor silindir hacmine bakılmaksızın, hesaplanması gereken ÖTV ve diğer her türlü vergiler dahil bedeli 330 bin 800 liranın altında olan binek otomobil, panelvan, pikap, arazi taşıtı, ATV, cip gibi taşıtların, engellilik derecesi yüzde 90 veya daha fazla olan malul veya engelliler tarafından 5 yılda bir defaya mahsus olmak üzere ilk iktisabı ÖTV'den istisna tutuldu.MTV VERGİSİMotorlu Taşıtlar Vergisi Genel Tebliğine göre, 1-3 yaş aralığında olan otomobillerin 2021 yılındaki motorlu taşıtlar vergisi (MTV) motor silindir hacmi 1300 cc ve aşağısında olanlar için 1051 lira ile 1261 lira arasında değişecek.Aynı yaşta motor silindir hacmi 1301 santimetreküp ile 1600 santimetreküp arasındaki otomobillerin vergisi de 1830 lira ile 2 bin 197 lira arasında olacak. 4001 santimetreküpün üzerindekilerin vergisi ise 45 bin 932 lira ile 50 bin 107 lira arasında değişecek.Yıllık vergi tutarı, 1-6 yaş arası minibüslerde 1256 lira, aynı yaştaki 25 kişiye kadar otobüslerde 3 bin 172 lira, 1500 kilograma kadar kamyonet, kamyon ve benzeri araçlarda 1127 lira olacak. AA

Joao Pereira Trabzonspor'dan ayrılacak mı?

Joao Pereira Trabzonspor'dan ayrılacak mı? figure > Trabzonspor’un tecrübeli savunma oyuncusu Joao Pereira, hakkında çıkan "Ayrılma kararı aldı" haberlerine yönelik sosyal medya hesaplarından esprili bir yanıt verdi. Trabzonspor’da teknik direktör Abdullah Avcı’nın tercihi ile kupadaki Adana Demirspor karşılaşmasının ardından kadroya alınmayan, son Galatasaray maçında da yedek kulübesinde yer alan savunma oyuncusu Joao Pereira, hakkında çıkan "Takımdan ayrılma kararı aldı" haberlerine, sosyal medya hesabından yaptığı esprili paylaşım ile yanıt verdi. Pereira, "Son dakika" notu ile yaptığı paylaşımda, “Son birkaç gün içinde eşimle birlikte verdiğim tek karar Cebrail'e bir erkek veya kız kardeş vermek istememizdi” ifadelerini kullandı.Pereira’nın bu paylaşımı kısa sürede yoğun ilgi gördü./Archive/2020/12/29/165125462-joa-pereria-icerik.jpg cumhuriyet.com.tr

HÜDA-PAR ve dinci yazar Yusuf Kaplan'dan iktidara yasa tepkisi

HÜDA-PAR ve dinci yazar Yusuf Kaplan'dan iktidara yasa tepkisi figure > AKP'nin Meclis'ten geçirdiği kanuna HÜDA-PAR ve Yenişafak yazarı Yusuf Kaplan tepki gösterdi. Eleştirilerinin ardından yeni bir açıklama yapan Yusuf Kaplan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüştükten sonra geri adım attı. TBMM Genel Kurulu'ndan geçen "Kitle İmha Silahlarının Yayılmasının Finansmanının Önlenmesine İlişkin Kanun Teklifi", derneklere ilişkin içerdiği maddeler ve "sivil toplumu susturma amacı taşıdığı" gerekçesiyle muhalefet tarafından eleştiriliyor.AKP'li milletvekilleri tarafından sunulan teklifle derneklere denetim artırılırken, malvarlığına el koyma ve faaliyetleri durdurma gibi tedbirlere gidilebilecek.600’den fazla sivil toplum örgütü, "sivil toplum susturulamaz "isimli internet sitesinden ortak açıklama yaparak, yasa teklifinin insan hakları sözleşmelerine ve kazanılmış haklara aykırı olduğunu belirtti.Açıklamada derneklerin ve vakıfların yardım toplamasının ve örgütlenme özgürlüğünün de önü kesileceğine de dikkat çekildi.Farklı alanlardaki derneklerin İçişleri Bakanlığınca ''tek imza'' ile kapatılmasının yasa teklifi kabul edildiği takdirde mümkün olacağı dile getirildi.HÜDA-PAR’DAN KAMPANYAHizbullah’a yakın olduğu iddialarıyla sık sık gündeme gelen Hür Dava Partisi (HÜDA-PAR), Meclis’te kabul edilen teklife karşı sosyal medya kampanyası başlattı.Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yasayı veto etmesi çağrısında bulunan kampanya için hazırlanan görselde "STK'ların faaliyetlerinin daraltılması ve çok sıkı denetlenmesi öngören yasa, Meclis'ten geçti. Yasa tasarısının içeriğinden, dernekler üzerinde OHAL ve sıkıyönetim benzeri uygulamalara yol açacağı anlaşılmaktadır. Bu yasa tasarısına karşı sesimizi yükseltiyoruz. Cumhurbaşkanı Erdoğan veto hakkını kullanarak yasayı lağvetmeli!" TEPKİ GÖSTERDİ, GÖRÜŞTÜ, GERİ ADIM ATTIYenişafak yazarı Yusuf Kaplan, yaptığı ilk açıklamada STK yasasına tepki gösterdi. Kaplan, "uyarıyorum" başlıklı açıklamasında, "STK'lar terör bahanesiyle kapatılacak. Kolayca kayyum atanabilecek! Teröre karşı bir adım gibi bu ama sonuçları ortam değiştiğinde felaket olabilir. Her islami irtica, terör yaftasıyla engellenebilir. Çok tehlikeli bu" ifadelerini kullandı. Eleştirilerinin ardından yeni bir açıklama yapan Yusuf Kaplan, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile görüştükten sonra geri adım attı. Süleyman Soylu'nun kendisini aradığını öne süren Kaplan, "STK yasasının asla sivil toplumu zayıflatmayacağını, buna ilk kendisinin karşı duracağını söyledi" dedi./Archive/2020/12/29/164616558-f.jpg"ANAAKIM İSALMCILIĞIN ÖZGÜRLÜKTEN ANLADIĞI"Söz konusu açıklamalara tepki CHP İstanbul Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'ndan geldi. Kapnaln'ın açıklamalarını paylaşan Bekaroğlu, "Şuna bakın; Yusuf Kaplan 'İslami çalışmaları engelleyebileceği' gerekçesi ile 'STK Yasasına' karşı çıkıyor. Bakan Soylu 'İslami çalışmaları  engellemeyecek' garantisi verince Kaplan ve taifesi derin bir nefes alıyor. Ana akım islamcılığın özgürlükten anladığı budur" dedi.ifadeleri yer aldı. cumhuriyet.com.tr

Koronavirüstenölen eşinin yerine başkan seçildi

Koronavirüsten ölen eşinin yerine başkan seçildi figure > Kayseri'de koronavirüsten hayatını kaybeden İYİ Parti Melikgazi İlçe Başkanı Erdal Dağ'ın (55) yerine eşi Güler Funda Dağ seçildi. /Archive/2020/12/29/164149198-f44.jpgİYİ Parti Melikgazi İlçe Başkanı emekli binbaşı Erdal Dağ, geçen 19 Aralık'ta koronavirüs nedeniyle tedavi gördüğü Kayseri Şehir Hastanesi'nde hayatını kaybetti. Erdal Dağ'dan boşalan İYİ Parti Melikgazi İlçe Başkanlığı görevi için İlçe Divan Kurulu olağanüstü toplantı gerçekleştirdi. /Archive/2020/12/29/164159964-f4.jpgToplantıda hayatını kaybeden Erdal Dağ'ın yerine eşi İYİ Parti Kayseri İl Kadın Politikaları Başkanı Güler Funda Dağ aday gösterildi. Olağanüstü toplantıda 2 çocuk annesi Güler Funda Dağ, oy çokluğuyla başkan seçildi.   (DHA)

Milletvekili, kaymakam, müftü, belediye başkanı...İsmailağa 'vekil'inin cenazesinde saf tuttular

Milletvekili, kaymakam, müftü, belediye başkanı... İsmailağa 'vekil'inin cenazesinde saf tuttular figure > İsmailağa cemaatinin koronavirüsten hayatını kaybeden 'Rize vekili' Resul Bölükbaş'ın cenazesine milletvekili, kaymakam, emniyet müdürü, belediye başkanı ve ilçe müftüsü de katıldı. AKP'ye yakınlığıyla bilinen İsmailağa cemaati 'şeyh'i Mahmut Ustaosmanoğlu'nun 'Rize vekili' Rasul Bölükbaş, koronavirüs kaynaklı olarak hayatını kaybetti.Bölükbaş'ın Rize Pazar'da bulunan Sahil Camii'ndeki cenazesine ise devlet erkanının da katılım gösterdiği görüldü.Cemaatin "ekran yüzü" olarak bilinen Ahmet Mahmut Ünlü'nün duasını yaparak namazını kıldırdığı cenazeye AKP Rize Milletvekili Muhammed Avcı, Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan'ın yanı sıra Pazar Kaymakamı Ayhan Terzi, Pazar Belediye Başkanı Dr.Ahmet Basa, Rize İl Müftüsü Naci Çakmakçı, Eğitim Merkezi Müdürü Seyit Badır, İlçe Emniyet Müdürü Mesud Demirdaş ve İlçe Müftüsü Şükür Küçük de katıldı.Bölükbaş’ın cenazesi daha sonra Tütüncüler köyündeki aile mezarlığına defnedildi. cumhuriyet.com.tr

Bodrum’a yılbaşıakını: 170 binlik nüfus 900 bine fırladı

Bodrum’a yılbaşı akını: 170 binlik nüfus 900 bine fırladı figure > Yılbaşında 4 günlük sokağa çıkma kısıtlamasının ardından konut sahipleri ve yerli turistler Bodrum’a akın etti. İlçede trafik durma noktasına gelirken, araç kuyrukları kilometrelerce uzadı. Yılbaşında 4 günlük sokağa çıkma kısıtlamasını fırsat bilen yazlıkçılar ve yerli turist Bodrum’a akın etti. Sokağa çıkma yasağının başlamasına 2 gün kala Bodrum’a akın eden binlerce araç nedeniyle ilçede trafik durma noktasına geldi. Bodrum girişinde başlayan ve Turgutreis, Yalıkavak, Göltürkbükü istikametine giden tüm yol güzergahlarında araç yoğunluğu yaşandı.OTELLER DOLDUBodrum’da 6 büyük otel tesislerini açık tutmasıyla birlikte yerli turist yılbaşını Bodrum’da geçirmek için otellere akın etti. Pansiyon, apart tipi konaklama hizmeti veren işletmeler bile yüzde 70 oranında doluluk oranını yakaladı. Kısıtlamalardan dolayı Bodrum’u tercih eden binlerce vatandaş ilçeye giriş yapmaya başladı.NÜFUS 900 BİNE ULAŞTI31 Aralık Perşembe saat 21.00’da başlayacak olan sokağa çıkma kısıtlamasından önce ilçeye giriş yapan vatandaşların sayısı yaklaşık 300 bini buldu. Pandemi döneminden dolayı 170 bin nüfusluk ilçe nüfusu 600 bine ulaşmıştı. Yılbaşında gelen yerli turist ve 2’nci konut sahipleriyle birlikte bu sayının yaklaşık 900 bine ulaştığı öğrenildi. İHA

Atletico Madrid Diego Costa ile yollarınıayırdı

Atletico Madrid Diego Costa ile yollarını ayırdı figure > Atletico Madrid'de Diego Costa ile yollar ayrıldı. Karar, 32 yaşındaki futbolcunun isteği üzerine alındı. Ayrılığı duyuran Atletico Madrid Kulübü "Diego Costa'nın talebi üzerine, sözleşmenin feshi konusunda anlaşmaya varılmıştır" açıklamasını yaptı.Costa anlaşmaya göre, Atletico Madrid'in La Liga veya Şampiyonlar Ligi'ndeki rakipleriyle anlaşırsa 15 milyon Euro ödeyecek.Kırmızı beyazlılar, Diego Costa'yı 2017-2018 sezonundan önce Chelsea'den transfer etmişti.Bu İspanyol forvetin ikinci Atletico Madrid serüveni olmuştu.Brezilya asıllı İspanyol santrfor Diego Costa, ilk olarak Aralık 2006'da imza attığı Atletico Madrid'de 2010-2014 yıllarında forma giymiş ve 2018'de tekrar takıma dönmüştü.Madrid ekibinde 215 maça çıkan ve 83 gol kaydeden tecrübeli futbolcu, birer lig, Kral Kupası ve UEFA Avrupa Ligi şampiyonlukları yaşamıştı. cumhuriyet.com.tr

Max Kruse ile Fenerbahçe anlaştı

Max Kruse ile Fenerbahçe anlaştı figure > Fenerbahçe Kulübü, Max Kruse ile anlaşarak dosyanın kapatıldığını duyurdu. Fenerbahçe Kulübü, Max Kruse ile tazminat konusunda anlaşmaya vardı.Fenerbahçe'den yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:''Kulübümüzle eski oyuncumuz Max Kruse arasında bir süredir gündemde olan ve üzerine gerçek dışı çeşitli spekülasyonlar üretilen hukuki süreç, yapılan görüşmeler sonucunda bugün itibariyle sulhen sonuçlandırılmıştır.Max Kruse’ye bundan sonraki kariyerinde başarılar diler, anlaşmanın her iki taraf için de hayırlı olmasını dileriz.Camiamız ve kamuoyundan pek çok konuda yaratılan muhtelif spekülatif gündemlere itibar etmemelerini, Kulübümüzün resmi açıklamalarını beklemelerini bir kez daha rica ederiz.''Max Kruse ile Fenerbahçe arasında ne yaşanmıştı?Koronavirüs salgını sebebiyle lige verilen pandemi arasında Fenerbahçeli futbolcu Max Kruse sözleşmesini tek taraflı olarak fesih ederek ülkesi Almanya'ya gitmişti. Sarı-lacivertli yönetimin sunduğu teklifleri kabul etmeyen Kruse, ihtarname çekerek 3 aylık alacaklarının ödenmesini talep ederek konuyu FIFA'ya taşıdı.Alman futbolcu, 7.5 milyon Euro dava açtıktan sonra Union Berlin'e transfer oldu. Karşı atağa geçen Fenerbahçe Kulübü ise yaşanan süreçteki zararlarının giderilmesi için Kruse'ye 18 milyon Euro dava açmıştı. Alman basını Max Kruse'nin davayı kazandığını öne sürmüştü. cumhuriyet.com.tr

İngiltere'de Everton ertelemenin açıklamasınıistiyor

Türkçe Haberler En Son Başlıklar İngiltere'de Everton ertelemenin açıklamasını istiyor figure > Everton kulübü yaptığı açıklamada, Manchester City ile oynayacakları maçın ertelenme sebeplerinin açıklanmasını talep etti. Premier Lig’de dün oynanması gereken Everton – Manchester City maçı konuk ekipteki vaka sayıları gerekçe gösterilerek ertelendi. Everton, Premier Lig yönetiminin olaya ilişkin tam bir açıklama yapmamasından dolayı City ve Premier Lig arasındaki görüşmelerin açıklanmasını talep etti. Everton kulübü yaptığı açıklamada, Manchester City ile oynayacakları maçın ertelenme sebeplerinin açıklanmasını talep etti. Premier Lig yönetimi iki takım arasında dün oynanması gereken maçı Manchester City’deki vaka sayıların artmasına bağlı olarak ertelendiğini söylese de kulüpte kaç kişide pozitif vakaya rastlandığını açıklamadı. 2 gün önce yapılan testlerde Manchester City’ye yapılan testlerde Kyle Walker ve Gabriel Jesus’un testlerinin pozitif çıktığı ve tedavilerinin başladığı açıklanmıştı. Premier Lig’in koronavirüs protokollerine göre 14 oyuncunun negatif sonuç alması halinde takımlar maça çıkmak zorunda. Kulüpten yapılan açıklamada maçtan 4 saat önce alınan erteleme kararına ve eksik açıklamaya tepki gösterilirken açıklamada şu ifadelere yer verildi, ‘’ Oyuncularımız ve takım çalışanlarımız her maç gününde olduğu gibi Goodison Park’ta hazırdı. Tüm önlemlerin alınmasına rağmen bu kararın neden alındığının netleştirilebilmesi için Manchester City ve Premier Lig arasında yapılan görüşmelerin kayıtlarını talep edeceğiz. ‘’ ifadeleri kullanıldı. CHELSEA VE UNITED MAÇLARI ERTELENEBİLİR Guardian’da yer alan haberde Manchester City’deki vaka sayılarının durumunun netleşmemesi halinde pazar günü oynanacak Chelsea ve gelecek hafta lig kupasında oynanacak Manchester United maçının da ertelenebileceği belirtildi. Ertelenen Everton – Manchester City maçı ile birlikte Premier Lig’de bu sezon ertelenen maç sayısı 2 oldu. Karşılaşmanın ne zaman oynanacağına dair bir açıklama yapılmadı. cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter