News - Haberler
"Gaziantep’te Covid-19 servisindeki patlama personel yorgunluğundan mıçıktı?"
"Gaziantep’te Covid-19 servisindeki patlama personel yorgunluğundan mı çıktı?" figure > Gaziantep’te SANKO Üniversitesi Hastanesi koronavirüs yoğun bakımında 12 kişinin ölümüyle sonuçlanan patlamaya ilişkin açıklama yapan Makina Mühendisleri Odası ve Türk Tabipleri Birliği, Sağlık Bakanlığı’na “Covid-19 servisinde çıkan yangın, cihazın kullanımından mı, personel eksikliğinden mi, personel yorgunluğundan mı kaynaklanmaktadır?” sorusuna yanıt istedi. TMMOB Makina Mühendisleri Odası ve Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi, 19 Aralık 2020 tarihinde Gaziantep’teki SANKO Üniversitesi Hastanesi koronavirüs yoğun bakımındaki patlama sonucu 12 yurttaşın ölümüyle ilgili ortak yazılı açıklama yaptı.Sağlık Bakanlığı’nın hastanedeki işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri konusunda hala bilgilendirmede bulunmadığına dikkat çekilen açıklamada, koronavirüs servislerinde kullanılan yüksek akımlı oksijen cihazlarının riskleri beraberinde getirdiği hatırlatılarak, Bakanlıktan şu sorulara yanıt istendi:Bu yangına yol açtığı belirtilen cihaz Türkiye’de nerelerde ve hangi sayıda kullanılmaktadır? Dolayısıyla daha ne kadar hasta ve sağlık çalışanı tehlike altındadır?Salgının dokuzuncu ayının dolduğu göz önüne alındığında Sağlık Bakanlığı’nın kazadan sadece birkaç gün önce gönderdiği uyarı niteliğindeki yazısı geç kalmış bir yazı değil midir?Sağlık Bakanlığı’nın ilgili yazısında belirtilen yangınlar ne zaman ve hangi hastanelerde olmuştur? Bu yangınlar üzerine ilgili cihazı kullanan hastanelerin bilgilendirilmesi ve sorunlu cihazların güvenli cihazlarla değiştirilmesi gerekmez miydi?‘PERİYODİK KONTROLLER YAPILDI MI?’Bu sistemlerin bakım ve işletmesi ile periyodik kontrollerinin düzenli yapılması, çalışır ve her an göreve hazır halde olması gerekliliğinden hareketle bakım ve kontrolleri düzenli yapılmakta mıdır? Yangın algılama ve önleme sistemleri çalışmakta mıdır?Covid-19 servisinde çıkan yangın, cihazın kullanımından mı, personel eksikliğinden mi, personel yorgunluğundan mı kaynaklanmaktadır?Salgın döneminde başka servislerden yoğun bakımlara aktarılıp görevlendirilenlere bu cihazla ilgili gerekli eğitim verilmiş midir, verilmekte midir?‘PERSONELİN EĞİTİMİ VAR MI?’“Hizmet alımı” denilen taşeron personelin mesleki eğitimi var mıdır?Bu cihazlar üzerinde üretici-ithalatçı firmanın güvenilirliği ve sorumluluğu nedir?Bakanlığın yazısında da belirtildiği gibi ciddi riskler barındıran bu cihazla ilgili geçtiğimiz süreçte başka hastanelerde de yaşanan olumsuzluklar var mıdır?'MÜHENDİS İSTİHDAM EDİLMELİ'Kamu veya özel hastanelerindeki doluluk oranları göz önüne alınarak yoğun bakımlarda çalıştırılan sağlık personellerinin sayılarının attırılması gerektiğine dikkat çekilen açıklamada, yapılması gerekenler şöyle sıralandı:Toplu kullanıma açık binalar ve özellikle hastanelerde tesisatların işletilmesinden sorumlu, hastane tesisatları konusunda uzman en az bir makina mühendisi istihdam edilmelidir.Teknik personel dahil hastanelerde çalışan bütün personelin başta iş güvenliği olmak üzere eğitimli olması gerekmektedir.Tüm hastaneler acilen ilgili meslek odaları tarafından denetlenmeli, denetimlerde eksiklikleri tespit edilen hastanelerin iyileştirme çalışmaları planlı bir şekilde süratle yapılmalıdır.Özelleştirme, serbestleştirme politikalarının bir parçası olan hastane hizmetlerinin taşeronlaştırılması uygulamasından vazgeçilmeli; sağlık sistemi kamucu sağlık ve güvenlik kurallarına göre yeniden düzenlenmelidir. ANKAKaramollaoğlu'ndan Uludere açıklaması
Karamollaoğlu'ndan Uludere açıklaması figure > Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu Uludere Katliamı'na ilişkin açıklamada bulundu. "Katliamı’nın üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen hâlâ tüm yönleriyle aydınlatılamamış olması üzüntü vericidir" diyen Karamollaoğlu, "Artık bu ülkede acılar üzerinden siyaset yapılmamalı; acılar ayrılığa vesile yapılmamalı" ifadelerini kullandı. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu Uludere Katliamı'nın 9'uncu yılında sosyal medya üzerinden bir açıklamada bulundu.Karamollaoğlu'nun açıklaması şöyle:"Yakın tarihimizin acı hadiselerinden olan #Roboski Katliamı’nın üzerinden 9 yıl geçmesine rağmen hâlâ tüm yönleriyle aydınlatılamamış olması üzüntü vericidir. Artık bu ülkede acılar üzerinden siyaset yapılmamalı; acılar ayrılığa vesile yapılmamalı ve acı üzerinden asla yarışma havasına girilmemelidir. Herkes bilsin ki; Madımak da bizim acımızdır, Başbağlar da bizim acımızdır, Roboski de bizim acımızdır! Biz, evlatlarını, eşlerini ve kardeşlerini kaybeden tüm vatandaşlarımızın acısını ayrım yapmaksızın paylaşır, yüreğimizde hissederiz."/Archive/2020/12/28/114223162-screenshot4.jpg cumhuriyet.com.trCHP'li Ağbaba: 'Bu rakam asgari değil, azami sefaletücretidir'
CHP'li Ağbaba: 'Bu rakam asgari değil, azami sefalet ücretidir' figure > CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, 2021’den itibaren geçerli olacak yeni asgari ücrete ilişkin açıklamada bulundu. 'Asgari ücrete yapılan zam kuru ekmeğe gelen zamdan daha düşük kaldı diyen' diyen Ağbaba '2825 lira ücret asgari geçim değil, azami sefalet ücretidir' ifadesini kullandı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, 2021’den itibaren geçerli olacak yeni asgari ücrete ilişkin yazılı açıklamada bulundu. 2825 lira ücretin “asgari geçim değil, azami sefalet ücreti” olduğunu, açıklanan asgari ücretin milyonlarca çalışanın açlığını gidermediği ve sofrasında bir yılda eksilen ürünleri geri getirmeyeceğini ifade eden CHP’li Ağbaba şu değerlendirmelerde bulundu: Asgari ücrete yapılan zam kuru ekmeğe gelen zamdan daha düşük kaldı/Archive/2020/12/28/115230076-chp-li-veli-agbaba-yurttasi-bir-dilim-ekmege-muhtac-ettiler-726556-5.jpg“Açıklanan asgari ücret milyonlarca çalışanın açlığını gidermediği gibi sofrasında bir yılda eksilen ürünleri geri getirmemiştir. Son bir yılda; yumurtanın fiyatı yüzde 76, domatesin fiyatı yüzde 68, kuru soğanın fiyatı yüzde 38, mercimeğin fiyatı yüzde 67, 1 litre yağın fiyatı yüzde 43, etin fiyatı yüzde 37, unun ve ekmeğin fiyatı ortalama yüzde 25 artarken, asgari ücrete devletin verdiği zam oranı yüzde 21 olmuştur. 2825 TL günlük 17 liraya denk gelmektedir. Marketlerinde bebek mamasına, peynire ve yağa alarm takılan bir ülkede, asgari ücretli temel gıda maddelerini kiloyla değil, taneyle almaya devam edecektir.”ASGARİ ÜCRETLİ SON BİR YILDA EN AZ 14 ADET ÇEYREK ALTIN KAYBETMİŞTİR“Asgari ücretli 2019 Aralık ayından 2020 Aralık ayına her ay en az 1,16 adet toplamda en az 14 adet çeyrek altın kaybetmiştir. 2019 yılında yıllık toplam asgari ücret ile ortalama 50 adet çeyrek altın alınabilirken, 2020 yılında yıllık asgari ücret ile toplam 36 adet çeyrek altın alınabiliyor. Son bir yılda her ay asgari ücretli ortalama 1,16 çeyrek altın kaybetmiştir.”2825 TL ASGARİ GEÇİM DEĞİL, AZAMİ SEFALET ÜCRETİDİR!“Türkiye’de süregelen ekonomik kriz, 2020 yılında salgının yarattığı krizle birlikte daha da derinleşti. Temel gıda maddelerin fiyatlarından faturalara, vergilerden döviz kurlarına kadar her şey katlanarak arttı. Çalışanlar daha da yoksullaştı. Böyle bir ortamda artan enflasyonun da göz önüne alarak asgari ücretin en azından yaşanabilir bir seviyeye çekileceğine dair umutlanan işçiler, açıklanan 2825 TL ile büyük hayal kırıklığına uğramış durumda.Bu ücret, TÜİK’in resmi olarak açıkladığı gıda fiyatlarının artış oranını bile karşılamadığı gibi Türkiye’yi Euro bazında Avrupa’da sondan 2. sıraya sabitlemiş oluyor. Emekçinin cebindeki paranın korunması bir yana her gün cebinden çalındığı bir ülke olarak 2021 yılında da iktidar işçilere ‘asgari geçimi’ değil, ‘azami sefaleti yaşatacaktır.”SARAY YENİ YILDA İŞÇİLERE “KURU EKMEK” HEDİYE ETTİ!“Asgari ücret belirlenirken sadece işçinin değil, geçindirmekle yükümlü olduğu ailesinin hesaba katılması gerekirken Saray iktidarı bunun tam sürecini işletmektedir. Sendikaların, sivil toplumun ve ilgili örgütlerin talepleri göz ardı edilmiş ve ülkemizde çalışanların üçte birini ilgilendiren bir karar sosyal diyalogdan, adaletten, akıl ve vicdandan yoksun bir şekilde dayatılmıştır. Açıklanan ücret, insan haklarına, Anayasa’ya ve uluslararası sözleşmelerde yer alan Bu ücretle dakikasına üç asgari ücret harcanan Saray’da fasıllarla eğlenceler düzenleyenler, 2021 yılında işçilere, emekçilere açlığa sefalete devam’ demiştir. Saray yeni yılda işçilere ‘kuru ekmek’ hediye etmiştir. 10 milyon asgari ücretli daha fazla çalışıp daha az beslenmeye kısaca entübe olmaya devam edecektir.”CHP’li Veli Ağbaba, açıklamasında TÜİK verilerinden derlediği 2020 yılında gıda maddelerindeki artışı da paylaştı. cumhuriyet.com.tr‘Siyah Deri Beyaz Maskeler’
‘Siyah Deri Beyaz Maskeler’ figure > Frantz Fanon’un modern eşitlikçi düşüncenin klasiklerinden Siyah Deri, Beyaz Maskeler’i; ABD’deki Kara Panterler ve Üçüncü Dünyadaki bağımsızlık mücadeleleri gibi siyasi hareketlere esin kaynağı olmuş, aynı zamanda sömürgecilik ve ırkçılıkla bağlantılı kimlik sorunlarının tartışılmasına öncülük etmiş kitaplardan biri. /Archive/2020/12/28/112440093-ic1.jpgFrantz Fanon’un modern eşitlikçi düşüncenin klasiklerinden Siyah Deri, Beyaz Maskeler’i; ABD’deki Kara Panterler ve Üçüncü Dünyadaki bağımsızlık mücadeleleri gibi siyasi hareketlere esin kaynağı olmuş, aynı zamanda sömürgecilik ve ırkçılıkla bağlantılı kimlik sorunlarının tartışılmasına öncülük etmiş kitaplardan biri.Siyah gerçekliğini anlamaya çalışırken Fanon, İkinci Dünya Savaşı’na Fransa Özgür Ordusu saflarına katılmış genç adamın savaş sonrasındaki gündelik yaşantısından ve hocası Aimé Césaire’in siyah kimliğine sahip çıkan düşüncesi ile şiirinden hareket ediyor. Uzmanı olduğu psikiyatri ve psikanalizden yararlanıyor.Ayrıca felsefeden, özellikle Jean-Paul Sartre’ın Yahudi düşmanlığı ve siyah karşıtı ırkçılık üzerine yazılarından hem beslenerek hem de onlarla yer yer tartışarak ilerliyor./Archive/2020/12/28/112454168-kapak.jpg"Bir Çinhintli kendine özgü bir kültür keşfettiği için ayaklanmamıştır. ‘Yalnızca’ birçok bakımdan artık soluk alamadığı için ayaklanmıştır,” diyen Frantz Fanon’un Siyah Deri, Beyaz Maskeler’i; ABD’deki Kara Panterler ve Üçüncü Dünyadaki bağımsızlık mücadeleleri gibi siyasi hareketlere ilham kaynağı olmuş, aynı zamanda sömürgecilik ve ırkçılıkla bağlantılı kimlik sorunlarının tartışılmasına öncülük etmiş kitaplardan biri.Irkçılığın, ayrımcılığın hâlâ gündemde olduğu dünyamızda da modern eşitlikçi düşüncenin klasiklerinden biri olarak güncelliğini koruyor./Archive/2020/12/28/112514433-3-.jpgSiyah gerçekliğini anlamaya çalışırken Fanon, İkinci Dünya Savaşı’na Fransa Özgür Ordusu saflarında katılmış genç adamın savaş sonrasındaki gündelik yaşantısından ve hocası Aimé Césaire’in Siyah kimliğine sahip çıkan düşüncesi ile şiirinden hareket ediyor, uzmanı olduğu psikiyatri ve psikanalizden yararlanıyor.Ayrıca felsefeden, özellikle Jean-Paul Sartre’ın Yahudi düşmanlığı ve Siyah-karşıtı ırkçılık üzerine yazılarından hem besleniyor hem de yer yer onlarla tartışarak ilerliyor.Tetikte bekleyen bir bilinç ile şiirsel bir dili birleştiren bu etkileyici metin ırkçılık, sömürgecilik ve “İnsan” üstüne düşünmek isteyenler için.Siyah Deri Beyaz Maskeler / Frantz Fanon / Metis Yayınları / 192 s. Cumhuriyet Kitap EkiAkşener'den 'Sahaya inin' talimatı
Akşener'den 'Sahaya inin' talimatı figure > Akşener'in partisinin Divan üyelerine, "Memleket meselesi" sloganıyla başlattığı ve salgın döneminde de devam eden il ziyaretleri kapsamında vatandaşla buluşmaları yönünde talimat verdiği öğrenildi. Başkanlık Divanında yer alan isimlerden sadece seçim bölgelerinde değil diğer illerde de milletle bir araya gelmelerini talep eden İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, özellikle partinin milletvekili bulunmayan illere giderek milletin sorunlarını dinlemelerini istedi.Salgın koşulları dikkate alınarak ocak ayından itibaren planlanacak gezilerde öncelik milletvekili bulunmayan illere verilecek. Başkanlık Divanı üyeleri, başta esnaf ve çiftçi olmak üzere toplumun tüm kesimleriyle görüşmeler yapacak, öne çıkan sıkıntıları tespit edecek. Bu gezilerden çıkan sonuçlar, İYİ Parti tarafından vatandaşların sorunlarının çözümüne dönük oluşturulacak politikalara yansıtılacak.YeniÇağ'da yer alan habere göre, Akşener, 10-12'şer kişilik gruplar halinde bir araya geldiği il başkanlarıyla kentlerin ekonomik ve sosyal sorunlarını istişare ediyor.Teşkilatlardan esnafla sürekli temas halinde olmaları ve esnafın sorunlarını dinlemelerini isteyen Akşener, belediyelerin çalışmaları hakkında da bilgi alıyor. Akşener, toplantılarda partinin daha geniş kitlelere ulaşması için üyelik konusunda yapılması gereken faaliyetler üzerinde de duruyor.Değişik bölge ve illerden bir araya gelen gruplar, sorunların yanında çözüm önerilerini de sunuyor. Teşkilatların çalışmalarının da ele alındığı toplantılarda Akşener, il başkanlarından vatandaşın memnun olacağı, taleplerinin karşılanmasına yönelik çalışmalar yapmalarını istiyor. Şu ana kadar yapılan toplantılarda öne çıkan sorunların başında, çiftçinin tarımsal kredi borçlarıyla ilgili sıkıntılarının geldiği belirtiliyor. Çalışmanın sonuçları, İYİ Parti tarafından vatandaşların sorunlarının çözümüne dönük oluşturulacak politikalara yansıtılacak. Akşener'in il başkanlarıyla gruplar halinde görüşmeleri gelecek hafta da devam edecek. cumhuriyet.com.trBM, mültecilere ev sahipliği yapan 5ülkeyi açıkladı
BM, mültecilere ev sahipliği yapan 5 ülkeyi açıkladı figure > Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR), dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan 5 ülkeyi açıkladı. Türkiye’nin de bulunduğu 5 ülke arasında Kolombiya, Pakistan, Uganda ve Almanya yer aldı. Dünyada en fazla mülteciye sahip olan ülkeler, Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) tarafından açıklandı. En fazla mülteciye ev sahipliği yapan 5 ülke arasında Türkiye, Kolombiya, Pakistan, Uganda ve Almanya yer aldı.Sosyal medya üzerinden paylaşımda bulunan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği, “Bu 5 ülke cömertçe dünyadaki mültecilerin çoğuna ev sahipliği yapıyor” ifadelerini kullandı./Archive/2020/12/28/113909006-bm-multecilere-ev-sahipligi-yapan-5-ulkeyi-yayinladi_1.jpgTürkiye’de UNHCR istatistiklerine göre yaklaşık 4 milyon mülteci bulunurken, dünya genelinde Suriyeli mültecilerin yüzde 98’i Türkiye’de yaşıyor. DHA'Osmanlılardan Cumhuriyete Elektrik'
'Osmanlılardan Cumhuriyete Elektrik' figure > Osman Bahadır’ın kaleme aldığı Osmanlılardan Cumhuriyete Elektrik; elektrik tarihimizdeki en önemli gelişmelere yol açan etkenleri ele alıyor. Öncü mühendislerimize ve onların büyük eserlerine ışık tutuyor. Elektrik tarihimizin kaynaklarını bir araya getirerek bu önemli tarihsel süreci analiz etmeye çalışıyor. /Archive/2020/12/28/112143185-ic-.jpgÜlkemizde elektrik çağı, telgraf hatlarının kurulmasıyla başladı. İl telgraf hattı İstanbul ile Edirne arasında kuruldu ve ilk telgraf da 1854’te çekildi. Elektrik mühendisi Emile Lacoine’ın öncülüğünde 1880’de Darüşşafaka Lisesi’nde elektrik dersleri açıldı ve başarılı öğrencilerin Avrupa’da telgraf mühendisi olarak yetiştirilmesi sağlandı.1914’te faaliyete geçen Silahtarağa santrali’nden İstanbul’un Avrupa yakasına elektrik verildi.Elektrik mühendisleri Salih Zeki ve Mehmet Emin Kalmuk, Osmanlı ve erken Cumhuriyet döneminde elektrikle ilgili öğretimin ve uygulamaların öncülüğünü yaptılar.1928’de İstanbul Boğazı’ndan iki yüksek gerilim hattı geçirilerek Anadolu yakasının da elektriklendirilmesi sağlandı. 1927’de de radyo yayınları başladı.İlk bölgesel santral olan Çatalağzı Termik Santrali 1948’de işletmeye açıldı.1970-1990 yılları arasında köyler elektriklendirildi.20’inci yüzyılın ikinci yarısında ülkemizdeki elektrik mühendisliği eğitimi uluslararası düzeye ulaştı.Bu kitap elektrik tarihimizdeki en önemli gelişmelere yol açan etkenleri ele alıyor. Öncü mühendislerimize ve onların büyük eserlerine ışık tutuyor. Elektrik tarihimizin kaynaklarını bir araya getirerek bu önemli tarihsel süreci analiz etmeye çalışıyor.Osmanlılardan Cumhuriyete Elektrik / Osman Bahadır / Anahtar Kitaplar / 156 s. Cumhuriyet Kitap EkiBakan Zehra Zümrüt açıklama yapıyor
Bakan Zehra Zümrüt açıklama yapıyor figure > Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun dördüncü toplantısının ardından açıklamalarda bulunuyor. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Asgari Ücret Tespit Komisyonu'nun dördüncü toplantısının ardından açıklamalarda bulunuyor. AYRINTILAR GELİYOR... cumhuriyet.com.trTrabzonspor'un gol sorunu
Trabzonspor'un gol sorunu figure > Trabzonspor, teknik direktör Abdullah Avcı yönetiminde, puan olarak daha başarılı bir grafik ortaya koyarken gol yollarında çok etkili olamadı. Ligin ilk 8 haftalık bölümünde 10 gol atan bordo-mavililer, teknik direktör Abdullah Avcı yönetiminde ise 7 lig maçında sadece 6 kez rakip fileleri havalandırabildi.Teknik direktör Eddie Newton'un 7 hafta, Futbolcu İzleme Komitesi Direktörü İhsan Derelioğlu'nun da 1 hafta olmak üzere 8 haftalık dönemde Karadeniz ekibi, 1,25 gol ortalamasıyla maçlarını oynarken Avcı yönetiminde maç başına 0,85 ortalamada kaldı.AVCI DÖNEMITrabzonspor, Avcı yönetimindeki 7 maçın 2'sinde gol atamazken, 4 maçta birer gol, 1 maçta da 2 gol kaydedebildi.Bordo-mavililer, Avcı döneminde Galatasaray ve Hes Kablo Kayserispor maçlarını golsüz geçirirken Büyükşehir Belediye Erzurumspor, Ankaragücü, Demir Grup Sivasspor, Atakaş Hatayspor maçlarında birer gol attı.Trabzonspor, söz konusu dönemde en fazla golü Çaykur Rizespor maçında 2 golle kaydetmişti.SON 7 MAÇTrabzonspor, Avcı dönemindeki 7 maçında sahasında Büyükşehir Belediye Erzurumspor'u, deplasmanda MKE Ankaragücü'nü 1-0'lık sonuçla mağlup ettikten sonra evinde Demir Grup Sivasspor ile 1-1, dış sahada da Hes Kablo Kayserispor ile golsüz berabere kaldı.Karadeniz ekibi, Çaykur Rizespor'u 2-1, ardından da Atakaş Hatayspor'u deplasmanda 1-0 mağlup etti. Son olarak da Galatasaray'a 2-0 mağlup oldu.GEÇEN SEZONUN UZAĞINDAGeçen sezonun 15 haftalık bölümünde 28 kez rakip fileleri havalandırma başarısı gösteren Trabzonspor, bu sezonun aynı döneminde toplamda 16 gol attı.Buna göre bordo-mavililer, geçen sezona kıyasla 12 gol daha az kaydetti. cumhuriyet.com.tr'Şüphe etmeyen iman,ölüimandır!'
'Şüphe etmeyen iman, ölü imandır!' figure > Miguel de Unamuno’nun İspanya’da ilk kez 1996’da yayımlanan Günlükler’i, okudukları, sorguladıkları çerçevesinde hayatın anlamını bulmaya ve tanrıyı anlamaya çalışan genç bir üniversite öğrencisinin zihinsel gelişim sancılarına doğrudan bir yolculuk. /Archive/2020/12/28/111125348-kapakic1-.jpg Miguel de Unamuno’nun İspanya’da ilk kez 1996’da yayımlanan Günlükler’i, okudukları, sorguladıkları çerçevesinde hayatın anlamını bulmaya ve tanrıyı anlamaya çalışan genç bir üniversite öğrencisinin zihinsel gelişim sancılarına doğrudan bir yolculuk.Ömrünce süren bir arayış bu. Pandora’nın Kutusu’nu açan genç bir adamın evreninden kesitler Günlükler. Unamuno’nun özellikle 1902’den sonra yayımladığı kitaplarını daha iyi anlamak için şart bir kaynak. İman atakları, hayatın anlamını bulamamanın ve muhtemeldir ki öyle kolay kolay bulamayacak olmanın katı gerçekliğiyle sancılanan zihniyle, önce genç Unamuno’yu tanıyoruz Günlükler’de.‘ÖZGÜR OLMAK İSTER HER SEFİL RUH’Kalbindeki inanç sarkacı bir ileri bir geri; öyle ki kimi zaman, onunla birlikte bizim de başımız dönüyor. Sık sık küçücük hissediyor, bir bakıyorsunuz tanrının varlığına sığınıyor, bir bakıyorsunuz tanrıya kafa tutuyor. Arayışta…Yüreği önce genç, sorularla dolu. Yanıtları sürünerek de olsa yine erkence alıyor gibi, bazen kendisi soruyor kendisi yanıtlıyor ve ikna oluyor gibi... Yaşlılığında bu kadar çok soru sorduğunu sanmamam da bundan.Olgunlaşma sürecinde zamanın bıçakçıları iş başında. Zihni, Tanrı, günah, cennet, cehennem kavramlarıyla tıka basa. Mantığı ise şeytan tırnağı gibi.Günlükler’inde diyor ki, “mantığımla mantıksal bir Tanrı arıyordum… İçimizde yaşayan Tanrı’yı hissetmiyordum ki salt bir fikir olduğu için gittikçe belirsizleşiyordu…”“Özgür olmak ister her sefil ruh” diye düşünüp taşınırken Spinoza’nın şu önermesini fark ediyor: “Özgür insan ölüm hariç her şeyi düşünür çünkü hayatı ölümün değil hayatın kendisinin istiğrakıdır…”Uzun zaman boyunca çalışma odasında iki resim oldu Unamuno’nun; biri Spencer’ın bir portresi, diğeri de kendi yaptığı, Homeros’un bir portresi. Homeros ’un portresinin altına şu mısraları kopyalamıştır Odisea’dan: “Tanrılar, insanların yıkımını kurgular ve uygularlar ki, gelecek kuşakların, şarkısını söyleyecekleri bir şeyleri olsun.”/Archive/2020/12/28/111141348-ic3.jpgUNAMUNO: ‘HİÇ SOFTA OLMADIM’“Günlükler” indeki en net ifadelerden birinde de hiçbir zaman softa olmadığını yazıyor, Miguel de Unamuno. Özgürlüğü dayanak olarak göstererek her zaman, her tür dogmatizmle mücadele ettiğinden bahsediyor. Asıl nedenin ise aslında hizaya girmeyişi, üst kabul etmeyişi, disipline olmaması olduğunu imleyerek: “Mütevazılar ordusunda dinlemek, yaşamak ve ölmek istiyordur, dualarıyla, itaat edenin aziz özgürlüğüyle” diyerek.“İtaat edenin aziz özgürlüğü” derken gözü kör müdür peki? Hayır. Zira Tanrı’dan habire bir şeyler dileyedurarak, yakararak, tüm sorumluğu Tanrı’ya havale ederek, olgunlaşamayan kul köleliği yerin dibine batırmasını bilir. Başa kendisini koyarak ikiyüzlü insanoğluna ağız dolusu lafları boşuna mı sayıyordur? Belli ki genç yaşında bile Tanrı’yı kendine “mal” etmenin, hazırcılık haysiyetsizliğinin ayırdındadır.Perdeleri çekebilecek kadar aydın yüreklidir. Tanrı’ya “Kalbimizin içini okuyan Sen’in önünde mış gibi yaparak; kendimize karşı bile içten ve basit değiliz. Öylesine körleşmişiz” demesi de bundandır./Archive/2020/12/28/111152395-ic5.jpgSOSYALİZME VE KOMÜNİZME BAKIŞLAR…Sosyale, genele, sisteme döner sorgulamaları kısa süre sonra. Hâlâ gençtir. Sosyalizm ve komünizme bakışlar atar. Ona göre iman birliğinin kutsal komünizmi; herkesin aynı Tanrı’yla benzerlikler taşıması, ruhtaki birlikte iman etmesidir o yaşlarda.Sorar, sorgular, halkın birliğini sağlayan din değildir de nedir? Tabi ya, dinin en sorgulanamaz özelliği olarak söylenegelmiştir bu, dinsizlerin bile belli bir dozda, belli bir döneme kadar olmak suretiyle kabul ettikleri bir tezdir, tarihe acı tatlı kazılı..Ortak ruhu kim verir? Din verir. Ne popüler argümandır… Bir de ekler Unamuno; “din vatan görevi görür ve ruhun anavatanıdır”.20. yüzyıl başında İspanya’da çok etkin olan Miguel de Unamuno, kardeş çocukları olan fırıncı Fêlix de Unamuno ile Salomê Jugo’nun oğulları olarak Bilbao da doğdu. Altı kardeşin üçüncüsüydü.Gençliğinde Bask diliyle ilgilendi ve Instituto de Bilbao’da öğretmenlik pozisyonu için Sabino Arana ile yarıştı. Yarışmayı her ikisi de kazanamadı.Üniversitede deneme, roman, şiir ve tiyatro türleri üzerinde temel çalışmalarda bulundu. Ve bir modernist olarak türler arasındaki sınırları keşfetti, çalışma ve incelemelerini derinleştirdi.98 KUŞAĞI19. yüzyılın sonlarından başlayarak baş gösteren siyasal ve toplumsal sorunlar yazarları birtakım değerleri gözden geçirmeye yöneltmişti. Bunun sonucunda İspanyol romanı daha ciddi amaçlı boyutlar kazanırken, eleştirel, psikolojik ve felsefi denemeler de önem kazandı. Roman ve deneme yazarlarından oluşan bu Generation of 98’in (98 Kuşağı) İspanyol edebiyatının dünya çapında saygınlık kazanmasını sağladı.Unamuno’da artık üyeleri arasında İspanyol entelektüeller, filozofların, Antonio Machado, Azorín, Pío Baroja, Ramón del ValleInclán, Ramiro de Maeztu ve Ángel Ganivet gibi isimlerin bulunduğu 98 Kuşağı’nın üyesiydi.Unamuno, ana dili Baskça olmasına karşın çalışmalarını İspanyolca yazdı. Denemelerinde 20. yüzyılın başlarındaki İspanya’nın etkisi yoğun şekilde görülür. Bocalamaları baskın olarak, bocalayan ülkesini, bocalayan zihinleri temsil eder./Archive/2020/12/28/111204348-ic6.jpgSORULARLA HELAK BİR FİLOZOF!Unamuno’nun ana izlekleri yaşam-düşünce-Hristiyan inancı arasındaki gerilim, çatışma; teselli edilemez ölüm gerçeği ve trajedisidir. Bir filozof olarak Unamuno, akademisyen filozoflara kesin şekilde itiraz eder, karşı çıkar. Tüm insani ihtiyaçların, arzuların bilinen tüm doğrulara ters olan, kişisel ölümsüzlük açlığından doğduğunu ileri sürer.Unamuno, Bilboa’daki çocukluğu boyunca gelenekçiler ile ilericiler arasındaki vahşete varan şiddet olaylarına tanık olur. Bu deneyimin yüreğindeki kalıntıları, gelecekte politik düşüncelerinin solda şekillenmesinde etkili olacaktır. Gençliğinde de en çok liberal yazarları okumak istemesinde de belki..1891’de Concepción Lizárraga Ecénnarro ile evlenir, 10 çocukları olur. 1896-97 arasında kelimenin tam anlamıyla inanç krizine girmiştir. Tanrı’ya ve hayatın anlamına gerçekçi bir açıklama getirmek yolunda adeta helak olur./Archive/2020/12/28/111213145-ic7.jpgSÜRGÜN YILLARIEvrensel felsefe, anlamlar ve sokaktaki gerçekten yola çıktıysa da sonunda tek salt bireye, iç ruhani mücadelelere odaklanır; ölüm ve ölümsüzlük sorularıyla yüzleşir.Fırıncının oğlu Miguel de Unamuno 14 dil bilir. Sırf Kierkegaard’ı orijinal dilinde okuyabilmek için Danimarkaca öğrenir. Bilboa’da arkadaşlarıyla birlikte sosyalist gazete “La Lucha de Clases”ın kurucuları arasındadır.1900-1924 ve 19301936 gibi ülkenin entelektüel yaşamındaki kırılma noktalarından sayılan dönemlerde Salamanca Üniversitesi’nin rektörüdür.Hükümet 1924’te Unamuno ve onun gibi muhalif diğer İspanyol entelektüellerini görevlerinden uzaklaştırır. 1930’a kadar Kanarya Adaları-Furteventura’da sürgün hayatı yaşar, oradan Fransa’ya kaçar.Ülkesine altı yıl sonra, General Primo de Rivera ’nın diktatörlüğü devrildikten sonra döner. Artık yeniden Salamanca Üniversitesi Rektörü ve Yüksek Ulusal Kültür Şûrası Başkanıdır.Salamanca da denilen o dur ki, Unamuno, sürgünden döndükten sonra üniversitedeki ilk dersine “Dün dediğimiz gibi…” diye başlamıştır. Tıpkı Fray Luis de León’un yüzyıllar önce aynı yerde yaptığı gibi./Archive/2020/12/28/111222176-ic8.jpgFRANCO FAŞİZMİ: “ÇOK YAŞA ÖLÜM!”Unamuno, tüm demokratik hakların ve ülkenin iplerinin ele alınacağı bu değişim döneminde, Al Servicio de la República adlı küçük bir entelektüel partiden aday da olur. Fakat bu uyanış hareketi de başarılı olamayacak, General Francisco Franco tarafından tuzla buz edilecek ve İspanyol Sivil Savaşı’nın patlak vermesine neden olacaktır.Edebiyat kariyerine enternasyonalist olarak başlamış olan Miguel de Unamuno artık inanmış ve kendini adamış bir nasyonalisttir. İspanya’nın fazlasıyla dış güçlerin etkisine girdiğini düşünmektedir ve tepki göstermektedir.Bu kaygılarla çok kısa bir dönem Franco ’nun hareketini bile hoşgörmüştür. Fakat Franco ’nun muhaliflere karşı faşist uygulamaları Unamuno’yu Franco karşıtı yapmakta gecikmez. Franco’ya karşı direniş cephesinde yer alması sonucunda 1936’da üniversiteden ikinci kez uzaklaştırılır. Aynı yıl Franco faşizmini şu sözlerle tarihe not düşecektir: “Çok yaşa ölüm!”/Archive/2020/12/28/111237301-ic10.jpgİSPANYA’NIN RUHU: UNAMUNOMiguel de Unamuno ’nun “deneme” kariyeri 1880’lerin ortalarında Alman ideolojik romantizm ve pozitivizminin etkisinde başlar. “En Torno Al Casticismo” (1895) da bu döneme tarihlenir. Bir dizi denemesinde İspanya’nın kolektif psikolojisini ve ruhunu aktarmaya gayret eder.İlk romanı “Paz en la Guerra” 1897’de yayımlanır. Aynı yıl geçirdiği bir inanç krizi sonucunda bilimin ilerlemesine ve gücüne olan güveni sarsılır. Unamuno ’nun ünlü kısa romanı, “Abel Sanchez ” (1917), İncil’deki Habil ile Kabil’in kavgasının modern çağa uyarlanışı olarak yorumlanır.Yazarının, “Bir Tutkunun Öyküsü” altbaşlığıyla sunduğu bu ilginç yapıtta, iki çocukluk arkadaşının yaşam boyu süren çekişmeleri bir kara güldürü tadıyla anlatılır./Archive/2020/12/28/111301566-ic9.jpgBİR ZAMANLAR MARKSİSTTİMarksizm ile yakından ilgiliyken yine 1917’de açıkça anti-Marksist olur. Unamuno ’ya göre “Bizleri optimist veya pesimist yapan fikirlerimiz değildir. Optimizmimiz ve pesimizmimizin kökeni psikolojik ve belki de patolojik orijinlidir ki fikirlerimizi yaratan da bu etkilerdir.” (“Del sentimiento trágico de la vida”, 1913).Ünlü yapıtı “Del Sentimiento Trágico de la Vida” (Hayatın Trajik Anlamı), ölümsüzlük arzusu ve ölümün kesinliği ve ana fikrine temellenir, haykırışlar şeklinde isyan haylice gözlenir.Unamuno’nun en ünlü soneti, “La oración del ateo” (Ateistin Duası), şöyle sonlanır:“Sufro yo a tu costa, / Dios no existente, pues si Tú existieras / existiría yo también de veras.” (“Senin yüzünden ıstırap çekiyorum / Varolmayan Tanrı / Eğer sen gerçekten varolsaydın, ben de gerçekten varolurdum”)Unamuno ’nun İspanya Cumhuriyeti (1931-36) döneminde yazdığı makaleleri bazı geleneksel inanç değerlerini hoşgörmekle birlikte dünyevi yasalar ve gerçekleri de yadsımayan liberal bir kimliği ortaya koyar. Aslında modern çağ gözünü alabildiğine korkutmaktadır da./Archive/2020/12/28/111245863-ic11.jpgKARAKTER SKALASI YAPITLARŞiirsel romanı “Saint Manuel Bueno, martir”de (1931), ölümden sonra yaşama inanmayan ve bunu cemaatinden titizlikle gizleyen bir kasaba rahibi Don Manuel Bueno’ya odaklanır.“Niebla”da (Sis/1914) okura bilinmeyen bir kasabada çeşitli karakterler sunar. Unamuno, yapıtta kendini karakterleri yaratan bir Tanrı yerine koyar. Bu karakterlerden biri yazarla tanışmadan önce intihar etmeye karar vermiş Augusto Pérez’dir.Augusto Pérez yazarı yani yaratıcısıyla tanışınca kendisini kurgusal bir karakter olduğunu, sisin içinde kaybolmaya yönlendirilmiş sanki kayıp gibi karakter olduğunun farkına varır.Yaratıcısının onu böyle yarattığını anlar, Unamuno ’ya isyan eder ve ölür. Ölüm nedeni belki intihardır belki sisler arasından kendine doğru gelen gizemli güzel kadındır.Miguel de Unamuno ’nun önemli çalışmalarından biri olan ve kahraman şövalyenin epik öyküsü “The Life of Don Quixote and Sancho”da (1905), mesihin etkisi, gücü savlanır, vurgulanır.“Don Quixote”, kaderimizi belirleyen seçimlerimizin kristalize halidir demek hiç de yanlış olmaz. Öyle ki direngenliği materyalist dünyaya yeni manevi değerler ilham edecektir. “Don Quixote” sonunda bu dünyadaki geçici varlığının amacını bulur: “Kim olmak istediğimi biliyorum” diyerek bu dünyadaki geçici varlığının amacını müjdeler, umut yinelir…/Archive/2020/12/28/111312050-ic12.jpg‘ŞÜPHE ETMEYEN İMAN ÖLÜ İMANDIR!’Unamuno’nun keskin ve net açılımları Nobelli Juan Ramón Jiménez ve Antonio Machado y Ruiz gibi birçok yazarı etkilemiştir. İngiliz yazar Graham Greene “Ways of Escape” (1980) adlı kitabının önsözünde, Life and Death of Don Quixote okuduğunu sonra da unuttuğunu yazar.Fakat kısa öyküsü “A Visit to Morin” i ve sonrasında da romanı “A Burnt-Out Case” i (1961) yayınladıktan sonra kendine bazı notlar düşer. Graham Green de, Unamuno gibi aynı tanrıbilime şüpheyle yaklaştığını fark etmiştir. “Şüphe etmeyen iman, ölü imandır”, Unamuno’nun favori argümanıdır. Ve “Ways of Escape” de Greene ’in konumlandığı nokta da tam budur.Green ’e göre de ölümsüzlüğe, ruhun sonsuz kurtuluşuna duyulan benzersiz tutkuya ille de dogmacı teolojinin kelime oyunları ve dini enstrümanlarıyla açıklık getirmeye çalışmak faydasızdır.Teoloji o noktada er ya da geç çuvallayacaktır. İradeyi tatmin etmenin yolu onu hizaya getirmek değildir her zaman, ötelemek değildir. Herkes her soruna her yanıtı her zaman verebilecektir diye bir şey söz konusu değildir, olamaz da./Archive/2020/12/28/111321097-ic13.jpgKÜÇÜK ÖYKÜLER, SIRADAN İNSANLARUnamuno’nun felsefesi sistematik değildir fakat birçok sistemle barışık ilerler. Entelektüel anlamda gerçekçilik ve pozitivizmin etkisi altındayken koyulur yola.Fakat gençliği boyunca yazdığı makalelerde açıkça görülür ki sosyalizme sempatisi vardır ve dönemin İspanyasının içinde bulunduğu durum için oldukça kaygılanmaktadır.Ünlü çalışması Del Sentimiento Trágico de la Vida (The Tragic Sense of Life ) kontrol edilmesi zor tarih önemli bir genel kavramdır. Unamuno’ya göre tarihi anlamanın en iyi yolu, savaş ve önemli siyasi anlaşmalara değil, küçük öyküler ve sıradan insanlara odaklanmakla mümkündür.Unamuno’nun “Del Sentimiento Trágico de la Vida”sı tıpkı diğer iki çalışması “La Agonía del Cristianismo” ve romanı “San Manuel Bueno, mártir” gibi Kalotik Kilisesi’nin yasaklı kitaplar listesinde yer alır.1960’larda, İkinci Vatikan Konseyi dönemine kadar da öyle kalır. Sonrasında üstü kapalı olsa da Romalı Ortodoks Katoliklere okumaları için önerilmeyen kitaplar arasında başı çekerler./Archive/2020/12/28/111337159-ic17.jpgFIRÇA ATAN ŞİİRLER!Tanrı’nın zaman ve ölüm hakkındaki sessizliği, duruşu..an gelir, Unamuno ’yu yapıtlarındaki manevi keder, acı noktalarında isyan noktasına taşır.Bu bağlamda şiirindeki ve diğer düş ürünü yapıtlarındaki izleği değişmez. Öfkelidir kelimeleri yer yer. Öylesine sorguluyordur ki fırça atıyor gibidir adeta. Zaten Miguel de Unamuno için, sanat ruhsal problemleri ifade etmenin en iyi yoludur.Geleneksel ölçütler ve düşünce Unamuno ’ya daima çekici gelmiştir. Erken dönem şiirleri kafiyeli değildir, kafiyeye çok sonraki çalışmalarında dönecektir.Önemli şiir çalışmaları arasında şunlar yer alır; “Poesías” (1907), ilk derleme şiirleridir. Ana temaları “dini çatışma”, “İspanya” ve “yerel yaşam”dır.UNAMUNO’NUN İSA’SI“El Cristo de Velázquez” (1920), dini bir çalışmadır. Unamuno’nun İsa’yı farklı bakış açılarından değerlendirdiği yapıt dört bölümden oluşur.İlkinde İsa, bir kurbandır. İkincisinde İsa ’yı, İncil’deki yorumlanışları doğrultusunda ayrı ayrı ele alınır ve buna göre de, “efsane”, “çarmıhtaki adam”, “son yemeğini yiyen Mesih”, “Tanrı’nın oğlu” bağlamlarında ayrı ayrı yorumlanır. Üçüncü bölümde İsa ’yı şiirsel dille işler. Dördüncü ve son bölümde ise Diego Velázquez ’in resmettiği İsa ’nın izini sürer.“Andanzas y visiones españolas” (1922); bir seyahat kitabı olarak adlandırılabilir. Yapıtta Unamuno ’nun doğanın kendisine duyumsattıklarını kimi geri dönüşler şeklinde ve güzel manzaraların betimini katarak paylaşır. Derin duygusal ifadelerin yanı sıra, kuşağının yazarları gibi “gerçekçi” lik ile sıkı temasta kalmayı da ihmal etmeyerek…Miguel de Unamuno ’nun diğer şiir çalışmaları ise şöyle sıralanır: “Rosario de sonetos líricos” (1911), “Rimas de dentro” (1923), “Rimas de un poeta desconocido” (1924), “De Fuerteventura a París” (1925), “Romancero del destierro” (1928), “Cancionero” (1953)./Archive/2020/12/28/111356003-ic15.jpgHAYAT… HEYHATUnamuno’nun teatral üretimi felsefi bir gelişme gösterir. “La esfinge” (1898) ve “La verdad” (1899) adlı çalışmalarının merkezinde, “bireysel maneviyat”, “en can alıcı yalan; inanç” ve “çift kişilik” temalı sorgulamaları yer alır.1934’te dünyanın bir tiyatro sahnesi olduğunu imleyen “El hermano Juan o El mundo es teatro”yu yazar. Unamuno’nun sahnesi ise alabildiğine şematiktir. Sadece ve sadece çatışmalar ve tutkuların bireyi nasıl etkilediği ile ilgilenir. Bu katılığı klasik Yunan tiyatrosundan esinlenerek benimser. Bu noktada Unamuno için önemli olan, karakterlerin iç dünyalarında olup bitenin net sunuşudur.Roman ve oyunlarında, karakterlerinin trajik yaşamını vurgular ve hayatın anlamını sorgular. Unamuyo’ya göre hayat hakkındaki bilgilere ulaşmanın en iyi yolu budur.Unamuno’nun bu anlayışı daha sonraları İspanyol tiyatrosunda Rönesansın yolunu açacak ve sonrasında da Ramón del Valle-Inclán, Azorín, and Federico García Lorca tarafından üstlenilecektir.DERKEN PERDE…Ülkesinin hali ahvaline gelince, Unamuno yaşama gözlerini 1936’da Salamanca’da yumar. Ülkede demokratik bir düzenin yeniden kurulması çabaları ise ancak 20 Kasım 1975’te Franco’nun ölümüyle, İç Savaş’ın bitmesinden yıllar sonra başlayacaktır.Ve Max Aub gibi hâlâ sürgünde olan yazarların, Rafael Alberti gibi geri dönen yazarların veya İspanyol kültür hayatından uzaklaştırılan 98 Kuşağı’ndan Unamuno başta olmak üzere Antonio Machado gibi yazarların yapıtlarının yeniden gözden geçirilmesine ve sansürden arındırılarak eski haline getirilmesine ancak o zaman izin verilecektir.Günlükler/ Miguel de Unamuno / Çeviren: Burak Zeybek / Sel Yayınları/ 140 s. Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap EkiGram altın 455 lira seviyelerinde
Gram altın 455 lira seviyelerinde figure > Altının gram fiyatı, haftaya düşüşle başlamasının ardından 454,5 liradan işlem görüyor. Yılın son haftasına dolar kurundaki düşüşe paralel değer kaybıyla başlayan gram altın, saat 10.40 itibarıyla önceki kapanışın hemen altında 454,5 liradan işlem görüyor. Aynı dakikalarda çeyrek altın 744 lira, Cumhuriyet altını da 3.039 liradan satılıyor.Altının ons fiyatı şu sıralarda, önceki kapanışın yüzde 0,3 üzerinde 1.886 dolar seviyesinden işlem görüyor.Analistler, ABD Başkanı Donald Trump'ın 900 milyar dolarlık teşvik paketini onaylamasının ardından altının ons fiyatının yükseliş eğiliminde hareket ettiğini, yurt içinde ise dolar kurundaki düşüşün gram altın fiyatı üzerinde belirleyici olduğunu söyledi.Bugün, ABD'de Dallas Fed imalat endeksinin takip edileceğini bildiren analistler, teknik açıdan altının ons fiyatında 1.900 doların direnç, 1.860 doların destek konumunda olduğunu ifade etti. AA