Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Wednesday, 08.20.2025, 10:43 AM (GMT)

News - Haberler

Marvel’in genişleyen evreni

Marvel’in genişleyen evreni figure > Bu yazıda biraz da çocuk tarafımızı canlı tutan bir merakın peşine düşüp günümüzde Marvel ve benzeri oluşumların çizgi roman sayfalarından başlayıp önce perdeye yansıyan sonra ilginç bir şekilde yeniden sayfalara dökülen - ama bu kez çizgiler olmaksızın - şeceresine bakacağız. /Archive/2020/11/21/171736690-kapakic1.jpgSon 10 yılda öyle bir bombardımandan geçtik ki, zaman zaman acaba biz de Marvel Evreni’nde mi yaşıyoruz diye sormak ihtiyacı duymuşuzdur muhtemelen. Bir bakıma yaşıyoruz elbette.İster paralel evren deyin, ister franchise evreni, yaşadığımız global bir Marvel evreni mevcut kesinlikle ve biz de çeşitli düzeylerde bu evrenden payımızı alıyor, dahası payımızı ödüyoruz.Kimimiz son yıllarda alabildiğine popülerleşen Marvel Sinematik Evreni’ni tüketmekle yetinirken, kimimiz de çizgi romanlardan tutun da, konsol/bilgisayar oyunlarına, hatta action figure çılgınlığına kadar her aşamasına dahil oluyor; ekonomik durumunun da elverdiği ölçüde elbette. Çünkü, bir kez daha çok iyi biliyoruz ki, son tahlilde her şeyin ekonomik bir izahatı var.Ama biz işin o kısmıyla ilgilenmiyoruz, en azından bu sayfalarda. Burada biraz da çocuk tarafımızı canlı tutan bir merakın peşine düşüp günümüzde Marvel ve benzeri oluşumların çizgi roman sayfalarından başlayıp önce perdeye yansıyan sonra ilginç bir şekilde yeniden sayfalara dökülen - ama bu kez çizgiler olmaksızın - şeceresine bakacağız.EN YAŞLISI SÜPERMAN!Meraklısı biliyor elbette ama biz yine de çok kısaca hatırlayalım; süper kahramanların arz-ı endam ettiği ilk çizgi romanlar 20. yüzyılın ilk yarısında ABD’de basılmıştı.Bugün bilinen anlamıyla ilk süper kahraman olan Superman (kimileri doğaüstü bir gücü olan sihirbaz Mandrake’yi de ilk süper kahraman olarak anıyor ama biz o kadar emin değiliz) 1938’de okurla buluştu. 80 yılı aşkın bir geçmişi var yani süper kahramanların. tabii ki her süper kahramanın ilk beliriş tarihi farklı olduğundan her biri de farklı yaşlarda sayılabilir ve en yaşlıları da bu hesaba göre Superman.Çizgi romanların sinemaya uyarlanması da hemen bir iki yıl içinde başlıyor ve ilk iptidai uyarlamalardan bugüne yine 80 yıllık bir kronoloji içinde sayısız film yapılıyor. Teknoloji ilerledikçe süper kahramanların beyazperdedeki ağırlığı da artıyor ve son 30 yılda gitgide büyüyen bir pazara dönüşüyor bu iş.SİNEMA - EDEBİYAT HATTINDA POPÜLARİTEÖzellikle Marvel Sinematik Evreni’nin hakim durumda olduğu bu pazarda bir yandan DC, bir yandan Star Wars markaları (Lucasfilm vs.) ve bir yandan bağımsız olmasalar da daha küçük girişimler neredeyse tüm sinema endüstrisinin lokomotifi haline geldi, başka herhangi bir şeye geçit vermemeye başladı. Bu da bir yerde sinemanın tıkanmasına yol açtı elbette ama bir kez daha, bu sayfalarda ele alınacak bir mesele değil.Marvel’in Kitap Eki’mizin tam anlamıyla ilgi alanına giren son hamlesi ise ilk olarak çizgi romandan tanıdığımız ve sinema sayesinde global bir popülerliğe ulaşan süper kahramanların ve onların maceralarının bu kez roman olarak önümüze sürülmesi.Aslında bu türün ilk örneklerine 60’lı yıllarda rastlıyoruz ama o yıllarda tek tük romanlar basılıyor ve çizgi romanların hakkim olduğu piyasada kendilerine pek yer bulamıyorlar. geçen yıllarla birlikte sayı da artıyor ve 2000’lerden itibaren gerçek bir piyasa oluşmaya başlıyor, yine de çizgi romanların gölgesinde kalmak şartıyla elbette. Türkçedeki ilk örnek de İthaki etiketiyle çıkan Black Panther: Kara Panter Kimdir? adlı roman./Archive/2020/11/21/171801236-ic2.jpgMARVEL’İN İLK SİYAHİ SÜPER KAHRAMANI!Jesse J. Holland’ın yazdığı roman Marvel Evreni romanlarından biri olarak sınıflandırılmış ve Reginald Hudlin ve John Romita Jr.’ın çizgi romanından uyarlanmış. Marvel’in popüler süper kahramanlarından - ve aslında Marvel’in ilk siyahi süper kahramanı - Kara Panter’in nasıl Kara Panter olduğunu anlatan romanı yazan Jesse J. Holland aslında ilginç bir isim. Aslen bir gazeteci ve çoğunlukla Beyaz Saray, Yüce Divan ve kongre üçgeni arasında muhabirlik yapıyor.Daha önceki kitapları arasında çoksatar kategorisine giren The Invisibles: The Untold Story of African American Slaves in the White House (Görünmeyenler: Beyaz Saray’daki Afrikalı Amerikalıların Anlatılmamış Hikayesi) ve Black Men Built the Capitol: Discovering African-American History In and Around Washington, D.C. (Başkenti Siyahiler İnşa Etti: Washington D.C.’nin İçinde ve Çevresinde Yaşayan Afrika kökenli Amerikalıların Tarihini Keşfetmek).Sırf bu kitaplar bile Holland’ın Kara Panter’in öyküsünü anlatmak için doğru bir isim olduğunu düşündürtüyor. Elbette edebi değerinin çağdaş Amerikan yazarlarının kaleme aldığı romanlarla eşdeğer olduğunu iddia edecek değilim ama sayfaları hızla çevirten bir kitap olduğu kesin. Akıcı, aksiyon yönü iyi kotarılmış, gerilimi dozunda ve karakter gelişimi de böyle bir hikâye için yeterince doyurucu.YENİ STAR WARS KİTABI YOLDABu arada Holland’ın 2016’da genç yetişkin kategorisine sokulan Star Wars: The Force Awakens - Finn’s Story (Star Wars: Güç Uyanıyor - Finn’in Hikâyesi) adlı bir kitap daha yazdığını da belirtelim; belki dilimize çevrilir de okuruz. Malum, son filmde Finn’in karakter gelişimi bir hayli zayıf kalmış, Star Wars tutkunları John Boyega’nın canlandırdığı bu siyahi karakteri hikayede nereye oturacaklarını pek bilememişlerdi.Yine İthaki Yayınları’ndan çıkan Düşmanca Devralma adlı kitap da Marvel romanları arasındaki yerini almış durumda. Orijinal adı Hostile Takeover olan ve David Liss’in kaleme aldığı roman aslında çizgi romandan değil, Spider-Man’in video oyunundan hareketle yazılmış ve oyunda yaşanan olayların öncesini anlatacak şekilde kurgulanmış.Öte yandan Marvel’in romanları külliyatı her geçen gün genişliyor. Henüz dilimize çevrilmeyen çok sayıdaki roman içine Hulk: Planet Hulk (Greg Pak), Thanos: Death Sentence (Stuart Moore), Iron Man: The Gauntlet (Eoin Colfer), Doctor Strange: The Fate of Dreams (Devin Grayson), Black Widow: Red Vengeance gibi bir kısmı genç yetişkin kategorisinde göze çarpan kitaplar olduğunu da notlarımıza ekleyelim. Emrah Kolukısa

Bağımlıolabilirsiniz! Hemen testiçözün

Bağımlı olabilirsiniz! Hemen testi çözün figure > Dünyada aktif sosyal medya kullanıcı sayısı 4.1 milyar kişi, günde ortalama 6 saat 55 dakika internet kullanıyoruz. Peki sosyal medya bağımlısı mıyız? Dr. Bora Küçükyazıcı, Cumhuriyet Cumartesi için yazdı.Dijital alanda sosyalleşmeyi çok sevdik. Sosyal platformlarda oyun oynayarak ve film-dizi izleyerek vakit geçiriyoruz, merak ettiğimiz kişilerin hesaplarını stalk yapıyoruz, beğendiklerimizi swipe yaparak tanışıp, like atarak beğeni sunup DM’den yürüyerek iletişim kuruyoruz. Tüm bu yeni yaşam alışkanlıklarının beklenen olumsuz etkisi ise dijital bağımlılık. Dünyada aktif sosyal medya kullanıcı sayısı 4.1 milyar kişi, günde ortalama 6 saat 55 dakika internet kullanıyoruz, sosyal medyada geçirilen günlük ortalama süresimiz Türkiye’de 3 saat 50 dakika.10 SORUDA KENDİNİ TEST ETAşağıdaki 10 sorudan 5 ve daha fazlasına evet yanıtı veriyorsan, internet kullanımının bağımlılık düzeyinde olma riski yüksek. 5 ve daha fazla soruya evet yanıtı verenlerin, zaman ve yaşam planı düzenlemesi için uzman desteği almaları öneriliyor.1. İnternette çevrimiçi olmadığınız zamanlarda da, en son çevrimiçi olduğunuz anı veya bir sonraki çevirimiçi olacağınız anı düşünüyor musunuz?2. Günlük internet bağlanma süresiniz, daha fazla çevrimiçi olma isteğinizle son 3 ay içinde artış gösterdi mi?3. Sosyal medya kullanma sürenizi kontrol altına almak için başarısız denemeleriniz oldu mu?4. Aileniz ve sevdiklerinizle birlikte zaman paylaşmak yerine, çevirimiçi olup ekranda olmayı tercih ediyor musunuz?5. İnternet bağlantı sürenizin azaldığı günlerde kendinizi huzursuz hissediyor musunuz?6. Gün içinde planladığınızdan daha fazla mı çevirimiçi oluyorsunuz?7. Bilgisayar ve akıllı telefon uzun süre kullanım nedeniyle sevdiğiniz kişilerle aranızda anlaşmazlık çıkıyor mu?8. İnternet kullanım süreniz hakkında ailenize, arkadaşlarınıza, sevdiklerinize süreyi daha az göstermek adına yalan söylüyor musunuz?9. İnternet ve sosyal medya kullanım amacınız yaşam sorunlarından uzaklaşmak ve düşüncelerinizin dağılması için mi?10. Ekranda geçirdiğiniz süre nedeniyle, sosyal yaşamda arkadaşlarınızla, sevdiklerinizle planlarınızı erteliyor musunuz?Dopamin banyosuBeynimizdeki nücleus akumbens çekirdekileri, öğrenme, motivasyon ve haz ilişkisini kuran ilkel beyin bölgeleridir. Akumbens çekirdekleri, aktive olduklarında salgıladıkları dopamin ile kişinin haz duygusu ve başarma güdüsünü harekete geçirir. Elsevier Neuropsychologia’da 2013 yayınlanan araştırmaya göre, kişilerin akumbens çekirdeklerinin hangi durumda aktif olduğu ve dopamin salgıladığı fMRI görüntüleme ile araştırılmıştır. Sosyal medyada ve ekranda geçirilen süre sırasında beyindeki haz ve ödül merkezi olan akumbens çekirdeklerinin aktif durumda olduğu görüntülenmiştir. Yani ilkel beyin bölgemiz, biz sosyal medyada gezinip dururken dopamin banyosu yapmaktadır. Uyuşturucu madde olan Kokain kullanmak, bu ilkel beyin bölgesindeki akumbens çekirdeklerin sınırsızca dopamin salgıladığı bir diğer durumdur.Evet, kokain kullanan kişinin beyninde de aynen sosyal medyada gezinen kişinin beynindeki etkinin aynısı gerçekleşmektedir: akumbens çekirdeklerinden dopamin salgılanması.Yanınızda, karşınızda, odasında masum masum ekran karşısında oturan, elindeki akıllı telefona dalıp gitmiş olan kişinin beyninde neler olduğunu artık biliyorsunuz.  cumhuriyet.com.tr

Burak Elmas'tan yönetime, "Üyelerin sağlığınıdüşünün" mesajı

Burak Elmas'tan yönetime, "Üyelerin sağlığını düşünün" mesajı figure > Galatasaray Başkan adayı Burak Elmas, kasım ayı divan kurulu toplantısında konuştu. Galatasaray Başkan adayı Burak Elmas, kasım ayı divan kurulu toplantısında konuştu.Yasal izinler alınmış ve hiçbir Galatasaraylıyı sağlık açısından en ufak bir tehlikeye maruz bırakmadan icrası mümkün olabilecek ilk seçimde, tarihi ne olursa olsun başkanlığa adayı olduğunu belirten Burak Elmas, "Yol arkadaşlarım ve ben karşılaşacağımız zorlukların ve sorumluluklarımızın bilincindeyiz. Ancak görünün o ki an itibarıyla seçim yapmanın ön şartı olan yasal izin, seçim deklerasyonu üzerinden 10 gün geçmesine rağmen hala divana ulaşmamıştır. Normal şartlarda 2-3 günde çıkan bir izin ağırlaşan pandemi koşullarında elbette kolay çıkmayacak. Devletin ciddi boyutta ağırlaşan koşullar sebebiyle ek tedbirler aldığı, hafta sonu kısmi sokacağa çıkma yasağı getirdiği bir ortamda seçim konuşmaktan ciddi rahatsızlık ve endişe duymaktayım" diye konuştu.ÜYELER OY KULLANAMAYACAK800 civarında 65 yaş üstü, 200 civarı da 20 yaş altı kulüp üyesi olduğunu vurgulayan Elmas, "26 Aralık’ta bir seçim olması durumunda bu üyelerimizin tüzüğümüzün kendilerine tanımış olduğu haklarını kullanmak için sadece 3 saatleri var. Kaldı ki daima akıl ve bilim yolunda ilerleyen bizler pandeminin yayılma hızının ilk döneme göre arttığını akademik yayınlardan takip ediyoruz. Can kayıpları artıyor, koşullan iyice ağırlaşıyor. Üç gün önce maalesef 91 yaşındaki anneanemi bu virüs sebebiyle kaybettik. Kendisini koruma altına almamıza rağmen virüs bir şekilde ulaştı ve kurtaramadık. 102 yaşına giren, Allah sağlık ve selamet versin hiçbir seçimi kaçırmayan kulübümüzün duayeni Ali Fuat Diriker ağabeyimi ve arkadaşlarını böyle büyük bir riske karşı karşıya bırakacak olmak benim vicdanıma sığmıyor. Basit bir hesapla oy kullanma şartlarını elde etmiş üyelerimizin yüzde 25'inin iradesi bu seçime yansımayacak. Aslında konu tamamen halk sağlığı boyutunda. Hiçbir ikbal ve hırs, insan canından değerli değildir, olmamalıdır" dedi. DHA

Oniria’da imkânsız diye birşey yoktur!

Oniria’da imkânsız diye bir şey yoktur! figure > Fransız yazar B. F. Parry, “Oniria”nın ele avuca gelmez dünyasında, insan’ın gerçeklerine ve bildiğimiz dünyanın sorunlarına bir pencere aralıyor. /Archive/2020/11/21/171454051-ic1.jpgÖyle bir dünya ki, ancak rüyanda görürsün... O halde, Kum Adam’a güven ve gözlerini kapat! Ne de olsa uykuya dalmak, Oniria’nın her şeyi mümkün kılan dünyasında yol almak demek. Öyle ki, tek sınır, hayal gücün! Dört mevsimin en lezzetli meyvelerini aynı anda veren ve elini uzatır uzatmaz dallarını eğip seni gövdesine davet eden şahane ağaçlar ya da gürül gürül akan, uçsuz bucaksız çikolata nehirleri...Elflerle masal prenseslerinin, bir bakışıyla aklını başından alması muhtemel en korkunç “canavar”larla bir arada yaşadığı bir dünya; iyi niyeti içebildiğin, tabureleri ağaçlardan toplayabildiğin, ejderhalarla savaşabildiğin, zamanı ileri ya da geri sarabildiğin, hayallerince var olabildiğin bambaşka bir evren! İmkânsız mı? “Oniria’da imkânsız diye bir şey yoktur.”SINIRSIZ KREM ŞANTİ VE NÜKLEER!İnsanların düşlerinin ve kâbuslarının ülkesi Oniria; uykuya dalanların hayal gücünden doğmuş varlıkların, nesnelerin ve yerlerin, onları yaratanlar uyandıktan sonra da var olmaya devam ettiği bir dünya. Dolayısıyla sınırsız krem şanti, yakışıklı prensler-güzel prensesler ya da cıvıl cıvıl çocuk kahkahaları kadar çöp dağları, nükleer atıklar ya da yüzüne bakarken bile iki kere düşünülmesi gereken ürpertici birtakım yaratıklar da var bu sınavda. Ve evet, “korku olmadan cesaret olmaz” cümlesine vurgu yaparcasına, hepsi bir arada...Bir gece önce kâbusunuz olan dev bir diş fırçası, geçen cumartesi gecesi, pembe ayakkabıları ve gevezelikleriyle lisedeki edebiyat öğretmeninizin rüyasını şenlendiren o şirin ahtapotla, Oniria pazarında ayaküstü sohbet ediyor...Yeryüzü sakinlerinin göz kapaklarını tatlı tatlı ağırlaştıran Kum Adam’ın sayesinde, “Büyücü” diye tanımlanan rüya sahiplerinin hayallerince orasında burasında dolanıp durduğu, her birimizin biricik düşlerinin ve kâbuslarının sıra dışı toplumu Oniria; bilinçaltımızın çıfıt çarşısı!/Archive/2020/11/21/171508347-kapakic2.jpgKÂBUSLAR AYAKLANMAK ÜZERE…Bütün mümkünlerine rağmen, zayıf ya da güçlü taraflarınla yine de kendine yakalandığın, bildiğin dünyaya benzeyen hatlarıyla bile hayrete, neşeye ya da korkuya sürüklendiğin curcuna dolu bir “düşler krallığı”.Ve düşlerle kâbusların barış içinde, bir arada yaşadığı bu krallık, şimdi büyük bir tehdit altında: Ortalığı karıştırdıkları gerekçesiyle, Kraliçe Dithilde’nin takdiriyle bir süredir Oniria’da yaşamalarına izin verilmeyen ve karanlık kent Ephialtis’te tecrit edilen kâbuslar ayaklanmak üzere...Oniria’nın kadim yasaları ve efsaneleri yeni bir “gönderilmiş”e ve “seçilmiş”e işaret ederken, uykusunda ölen annesinin özlemiyle yaşayan, bu yetmezmiş gibi babasını da kâbuslarla kuşatılmış derin bir uykunun pençesine kaptıran 12 yaşındaki Eliott, Oniria’ya hiç de yabancı olmayan babaannesinin gizemli kum saatiyle tanışıyor ve macera başlıyor.DEVAM ROMANLARI YAKINDADüşler Krallığı’nın büyülü dünyasında hem en büyük korkularıyla sınanan hem de cesaretinin ve hayal gücünün sınırlarında dolaşan Eliott, yeni dostlarıyla birlikte babasının sağlığı ve Oniria barışı için mücadele ediyor.Kaleme aldığı “Oniria” dörtlemesi Fransa’da çok satanlar arasına giren B. F. Parry, bu ele avuca gelmez evren tasarımıyla, türün başka bazı yapıtlarında da rastlandığı üzere, “insan”ın gerçeklerine ve bildiğimiz dünyanın sorunlarına bir pencere açıyor: Terör, devrim, özgürlük, eşitlik, aile ilişkileri ve ilk aşklar...“Düşler Krallığı” ve “Oza-Gora’nın Düşüşü” adlı ilk iki macerası Yapı Kredi Yayınları’nca Türkçeye taşınan dörtlemenin devam romanları da yakında genç okurlarla buluşacak.Oniria - Düşler Krallığı / B. F. PARRY / Çeviren: Esra Özdoğan / Yapı Kredi Yayınları / 308 s.Oniria - Oza-Gora’nın Düşüşü / B. F. PARRY / Çeviren: Esra Özdoğan / Yapı Kredi Yayınları / 308 s. Devrim Çakır

Orta Asya tarihine Batı’dan fantastik bakış!

Orta Asya tarihine Batı’dan fantastik bakış! figure > Sarah J. Maas’in 35’den fazla dile çevrilen Cam Şato Serisi’nin altıncı kitabı Şafak Kulesi’yle kaldığı yerden devam ediyor. Yazarın Cengiz Han dönemi ve Moğol kültüründen esinlendiği Şafak Kulesi, Yüzbaşı Westfall’ın gözünden anlatılıyor. Serinin son kitabı Kingdom Of Ash, 2020’nin ilk çeyreğinde okurla buluşacak. /Archive/2020/11/21/171122849-ic1.jpg5 Mart 1986 ABD doğumlu Sarah J. Maas, Cam Şato Serisi’nin ilk kitabı Cam Şato’yu yazdığında henüz 16 yaşındaydı. 2008’de, yaratıcı yazarlık üzerine lisans eğitimi aldığı Hamilton Koleji’nden mezun oldu. Kitap yazmaya Cam Şato serisiyle başlayan Maas, Cam Şato ile Dikenler ve Güller Sarayı serileriyle okuyucularını, yarattığı canlı ve büyü dolu bir evrenin içine çekmeyi başardı. Perilerden, şekil değiştirenlere, cadılardan, canavarlara birçok fantastik karaktere sıra dışı bir şekilde hayat veren ve kitapları tüm dünyada çok satanlar listesine giren genç yazar, Cam Şato Serisi'nin altıncı kitabı Şafak Kulesi’ni Yüzbaşı Westfall’ın gözünden kaleme alıyor.Sarah J. Maas yarattığı fantastik evrenlerle, size iyi ve kötü, doğru ve yanlış, aile ve fedakârlık kavramlarını sorgulatır. Karakterler her kitapta farklı bir sınavdan geçerek hayatta hiçbir şeyin siyah ve beyaz olamayacağının farkına varır. Ya çoğunluğun iyiliği için yeminlerinizi bozmak zorunda kalırsanız, ya halkınızı kurtarmak için sevdiklerinizden vazgeçmeniz gerekiyorsa?/Archive/2020/11/21/171231177-ic3.jpgSINIRLARI ZORLAYAN BİR YAZARYazar karakterlerin sınırlarını zorlayarak okuyucuyu kendi bilinçaltıyla yüzleştirir. Yazarın ilk kitabı olan Cam Şato’da Adarlan Suikastçisi Celaena Sardothien’ın, Endovier Madenleri'nde geçen bir yıllık esaretinin ardından Adarlan Sarayı’nda hayatta kalma mücadelesini okuruz. Devam kitaplarında ise Cealena karakterinin gelişimini ve ufak bir kıvılcımın tüm dünyanın kaderini değiştirecek bir savaşa dönüşmesine şahit oluruz. Celaena, halkının geleceği için en derin korkularıyla yüzleşmek zorundadır.Serinin son basılan kitabı Şafak Kulesi’nde ise yazar okurları şaşırtarak başkarakter Celaena Sardothien’ı çerçeveden çıkartıp taşları yerinden oynatıyor. Şafak Kulesi’nde serinin sevilen karakteri Yüzbaşı Westfall’u farklı bir kıtada ve farklı bir kültüre adapte olmaya ve bir yandan da savaşın seyrine yön vermeye çalışırken okuyoruz.Şafak Kulesi’nde hikâyeye giren Güney Kıtası ve halkı, Maas’ın Moğollar üzerine yaptığı detaylı araştırmalar sonucu ortaya çıkmış. Yazarın Orta Asya kültürüne olan hayranlığı serinin içine yerleştirdiği karakterler ve kültürel ögelerle bu kitapta kendini belli ediyor./Archive/2020/11/21/171151693-kapakic2.jpgDESTANDA GERİ SAYIMCam Şato dünyasının merkezindeki Erilea’da devam eden savaş Şafak Kulesi’nde Güney Kıtası’na taşınıyor. Artık savaş kapıda. Kahramanlar ellerinden gelen her şeyi ve daha fazlasını yapmak zorundalar. Yüzbaşı Chaol Westfall, Cam Şato serisinde Celaena Sardothien ve ekibinin başlattığı savaşı kazanabilmek için Güney Kıtası’nın desteğini almak zorunda. Ama Ulu Kağan’ın sarayında ölüm ve tehlike kol gezerken bunu başarmak o kadar kolay olacak mı?Sarah J. Maas hayranlarının sabırsızlıkla beklediği serinin yedinci kitabı olan Kingdom Of Ash’in ne zaman çıkacağıysa büyük bir merak konusu. DEX Kitap'tan aldığımız bilgiyle, serinin son kitabının 2020 yılının ilk çeyreğinde okuyucuyla buluşacağının müjdesini veriyoruz. Kingdom of Ash ile beraber Sarah J. Maas’in efsanevi serisi Cam Şato muhteşem bir finalle okuyucularına veda edecek.Cam Şato / Sarah J. Maas / Çeviren: Deniz Başkaya / DEX Kitap / 500 s.Şafak Kulesi / Sarah J. Maas / Çeviren: Deniz Başkaya / DEX Kitap / 500 s. Derya Sevim

Çocuklarla yetişkinleri bir kılan bir edebiyat

Çocuklarla yetişkinleri bir kılan bir edebiyat figure > Şimdi düşünüyorum da ömrüm boyunca yalnızca Cervantes, Melville, Flaubert, Kafka okurken değil, nice yıldır Stevenson, Hašek, Wells, Orwell, Rulfo, Borges çevirirken de edebiyata, romanların, öykülerin o düşler ve düşlemler evrenine sığınmışım anlaşılan. Hem içinde yaşadığımız gerçekliğe katlanabilmem hem onun üstesinden gelebilmem hem de onu daha iyi kavrayabilmem için Dr. Jekyll / Bay Hyde, Şvayk, Doktor Moreau, Winston Smith “yoldaşlarım” olmuşlar. /Archive/2020/11/21/170830539-kapak.jpgMario Vargas Llosa, “İnsan mutsuz olmamak ve bütünlenmek için edebiyata sığınır,” diyordu. “La Mancha kırlarında kemik torbası Rosinante ve Şaşkın Şövalye’yle at sürmek, Kaptan Ahab’la bir balinanın sırtında denizlere açılmak, Emma Bovary ile arsenik içmek, Gregor Samsa’yla böceğe dönüşmek…”Şimdi düşünüyorum da ömrüm boyunca yalnızca Cervantes, Melville, Flaubert, Kafka okurken değil, nice yıldır Stevenson, Hašek, Wells, Orwell, Rulfo, Borges çevirirken de edebiyata, romanların, öykülerin o düşler ve düşlemler evrenine sığınmışım anlaşılan. Hem içinde yaşadığımız gerçekliğe katlanabilmem hem onun üstesinden gelebilmem hem de onu daha iyi kavrayabilmem için Dr. Jekyll / Bay Hyde, Şvayk, Doktor Moreau, Winston Smith “yoldaşlarım” olmuşlar.DÜŞLEMSEL EDEBİYATBugün fantastik edebiyat denildiğinde akla ilk ağızda J. K. Rowling’in Harry Potter kitaplarının, J. R. R. Tolkien’in Hobbit’inin, Yüzüklerin Efendisi’nin kurgusal evrenleri geliyor. Ben “fantastik” yerine “düşlemsel” demeyi yeğliyorum. “Düşlemsel edebiyat” dediğim zaman da, neden diye soruyorum kendi kendime, Homeros’un İlyada ve “Odysseia’sından Binbir Gece Masalları’na, Gogol’ün Burun’u ve Bulgakov’un Usta ile Margarita’sından Poe’nun birçok kısa öyküsüne, Lewis Carroll’ın Alice Harikalar Diyarında’sından Stevenson’ın Dr. Jekyll ile Bay Hyde’ı ve Define Adası’na, H. G. Wells’in Zaman Makinesi ve Doktor Moreau’nun Adası’na, Orwell’in Hayvan Çiftliği’ne, dahası García Márquez’in Yüz Yıllık Yalnızlık’ına, pek çok yapıtı düşlemsel edebiyat içinde düşünmeyelim?Özellikle 1960’lardan bu yana, dar tanımı içersinde gelişen, sinema ve televizyon filmlerine, çizgi romanlara, video oyunlarına da uyarlanan fantastik edebiyat, daha geniş anlamıyla düşünüldüğünde, zaman zaman, farklı gibi görünen türlerle de çakışmıyor mu? Bence, burada anahtar sözcük “düş/lem”./Archive/2020/11/21/170848851-ic2.jpgGECE VE GÜNDÜZ DÜŞLERİ…Dr. Jekyll ile Bay Hyde, Stevenson’ın gece düşlerinin, belki de karabasanlarının ürünü ise, Define Adası da gündüz düşlerinin yaratısıdır desek yanlış mı olur?1881’de yayımlanan Define Adası, Stevenson ile üvey oğlu Lloyd Osbourne arasında düşlerden beslenen bir oyun olarak doğmuştu. Çocuklar için heyecanlı bir serüven öyküsü olmanın ötesinde, insan davranışlarının ardında yatan çelişkili yönlere vurgu yapan iğneleyici anlatımıyla giderek yetişkinleri de büyük ölçüde etkileyen bu büyüleyici masal, omzunda bir papağanla dolaşan tahta bacaklı Long John Silver karakteriyle zihinlerimize yerleşen “korsan imgesi”ni oluşturmuştu.Stevenson’ın, “Define Adası”nın yayımlanışından beş yıl kadar sonra, bir sabah bir karabasandan uyanıp “Jekyll ile Hyde”ın yarısına yakınını karısı Fanny ile üvey oğlu Lloyd’a anlattığı, üç dört gün içinde de kaleme aldığı söylenir. Bu gotik novella ya da alegorik korku romanı, besbelli, kendinden sonraki düşlemsel edebiyatı az etkilememiştir.HESAPLAŞMA VE AHLAKSAL SORUMLULUKH. G. Wells’in 19. yüzyıl sonlarına doğru yayımlanan Zaman Makinesi’nde, Zaman Gezgini, kendi buluşu olan o aygıta biner, Zaman’da bir yolculuğa çıkar ve Sekiz Yüz İki Bin Yedi Yüz Bir yılına gider. Evet, bu roman, içinde yaşadığımız uygarlığın Zaman’la bir hesaplaşması olduğu kadar uygarlığın eriştiği aşamanın bir eleştirisidir de. Zaman Makinesi’ni okurken, sanki bir anlamda dünyanın sonuna tanıklık ederiz, insanlığı bekleyebilecek bir yazgıyla yüz yüze geliriz, Wells’in Sekiz Yüz İki Bin Yedi Yüz Bir yılını düşleyebilen düşlemgücü aracılığıyla.Wells’in Doktor Moreau’nun Adası adlı romanında ise, öykü, deniz kazasına uğradıktan sonra oradan geçmekte olan bir tekne tarafından kurtarılarak Doktor Moreau’nun yaşadığı adaya getirilen Edward Prendick’in ağzından anlatılır. Doktor Moreau, hayvanlara viviseksiyon uygulayarak insansı melez yaratıklar yaratma çabasındadır. Bu romanda, aslında, dönemin İngiltere’sinin toplumsal yaşamında da gündemde olan fiziksel acı ve acımasızlık, ahlaksal sorumluluk, insanın doğaya müdahalesi gibi pek çok felsefi izlek çıkar karşımıza. Bana kalırsa, Doktor Moreau’nun Adası’nı da daha çok bir bilimkurgu romanı ve gerilim öyküsü olarak nitelendirsek de düşlemsel ya da fantastik edebiyatın kapsamına almamızda bir sakınca yoktur./Archive/2020/11/21/170917648-ic3.jpgORWELL’İN PERİ MASALI!George Orwell’in Hayvan Çiftliği adlı yapıtının bir altbaşlığı vardır: Bir Peri Masalı. Orwell bu altbaşlığa hiç kuşkusuz boş yere yer vermemiştir. Bir çiftlikte yaşayan hayvanların, kendilerini ezen ve sömüren insanların yönetimini devirip eşitlikçi bir toplum oluşturdukları, ama zamanla kurnaz ve iktidar düşkünü domuzların devrimi yolundan saptırarak, insanların yönetiminden nerdeyse daha baskıcı ve acımasız bir diktatörlük kurdukları bu romanda bir baskı biçiminin yerini başka bir baskı biçimi alır.Orwell, eleştiri oklarını diktatörlüğe, totalitarizme gönderirken, İngiliz edebiyatının Swift’e kadar uzanan yergi geleneğine sığınmakla kalmaz, masal anlatmanın Binbir Gece’den Grimm Kardeşler’e erişen sonsuz geleneğine de yaslanır. “Hayvan Çiftliği”, hayvanlar âlemi kadar insanlar âlemini de içine alan bir peri masalıdır, ama korkunç sonla biten bir peri masalı.Masalların bir işlevi de içinde doğdukları topluluğun düş ve korkularını yansıtmak değil midir? Kimin sözüydü: “Ne zaman bir çocuk, ‘Peri masallarına inanmıyorum,’ dese, bir yerlerde bir peri ölür.” Perileri yaşatmak da fantastik edebiyatın bir işlevi olsa gerek…MARQUEZ’İN YALNIZLIĞI!Gabriel García Márquez, yayımlandığı 1967’den bu yana edebiyat tutkunlarının elinden düşmeyen, okuyanların belleğinden silinmeyen Yüz Yıllık Yalnızlık’ta, düşsel Macondo köyünün ve köyü kuran Buendía ailesinin geçmişini, başından geçenleri, yaşadıklarını anlatırken, dedesinden, ninesinden dinlediği öykülerden, masallardan da yararlanarak bir düş evreni yaratmıştır. Artıp eksilmeden sürüp giden bu düş evreni, yarım yüzyıldan fazla bir zamandır düşlemlerimizin ayrılmaz bir parçası olup çıkmıştır.Hayallerden kurulu bir dünya, belki de gerçek dünyadaki insanların doğaüstü, büyülü yaratıklara dönüştüğü düşsel bir evren, bir düşler âlemi. Fantastik edebiyat deyince, gözümün önüne böyle resim geliyor. Ama Binbir Gece’yi, Define Adası’nı, Küçük Prens’i, Alice Harikalar Diyarında’yı, Hayvan Çiftliği’ni düşündüğümde, “Galiba düşlemsel edebiyatın en heyecan verici yanı, çocuklarla yetişkinleri tek bir okurda bir kılması,” diyorum kendi kendime. Ve aklımdan Montaigne’in bir sözü geçiyor: “Çocukların oynadıkları oyunlara oyun demek zordur. Çocuklar hiçbir zaman oyun oynarkenki kadar ciddi değildirler…” Celâl Üster

Suudi Arabistan'daki G-20 Liderler Zirvesi başladı

Suudi Arabistan'daki G-20 Liderler Zirvesi başladı figure > G-20 Liderler Zirvesi Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz'in açılış konuşmasıyla başladı. Ana gündem maddesini oluşturan Covid-19 salgınının yanı sıra küresel ekonomi ve piyasaların iyileştirilmesi ile uluslararası ticaretin güçlendirilmesi konularının ele alınması planlanıyor. Suudi Arabistan Kralı Selman bin Abdulaziz'in dönem başkanlığını yaptığı G-20 Liderler Zirvesi başkent Riyad'da başladı. Çevrim içi düzenlenen G20 Liderler Zirvesi'nin açılışında konuşan Kral Selman, 2020'nin koronavirüs salgını nedeniyle istisnai bir yıl olduğunu ve ülke ekonomilerinin hala bunun sıkıntısını çektiğini söyledi.DÜNYA EKONOMİSİ DESTEKLENDİUluslararası iş birliği kanalıyla bu krizi aşmaya çalıştıklarını belirten Kral Selman, ileride yaşanacak salgınlara daha iyi hazırlanmak ve dünya ekonomisini desteklemek gerektiğini ifade etti. Suudi Arabistan Kralı, "Gençlerin toplumda ve iş piyasasında daha fazla yer alabilmesi için iş imkanları oluşturmak gerektiğine" değindi.Suudi Arabistan'ın başkanlığında çevrim içi yapılan G-20 Zirvesi'ne Türkiye'nin yanı sıra Almanya, ABD, Arjantin, Avustralya, Brezilya, Çin, Endonezya, Fransa, Güney Afrika, Güney Kore, Hindistan, İngiltere, İtalya, Japonya, Kanada, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu katılıyor. Zirve öncesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kralı Selman ile bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi.ZİRVE 2 GÜN SÜRECEKAna gündem maddesini oluşturan Covid-19 salgınının yanı sıra küresel ekonomi ve piyasaların iyileştirilmesi ile uluslararası ticaretin güçlendirilmesi konularının ele alınması planlanıyor.Zirvede ayrıca sürdürülebilir ve dengeli kalkınmayı sağlamak için etkili politikaların geliştirilmesi ile dünya halkları arasında yaşam standardını iyileştirmek ve refahı yükseltmek için gerçek istihdam sağlanması hedefleniyor. AA

Galatasaray'da 'koltuk merakı' iddiası

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Galatasaray'da 'koltuk merakı' iddiası figure > Galatasaray'da başkan adaylığını açıklayan Ali Fatinoğlu,Mustafa Cengiz ve yönetimine eleştirilerde bulundu. /Archive/2020/11/21/133559086-fat.jpgGalatasaray'da başkan adaylığını açıklayan Ali Fatinoğlu,Mustafa Cengiz ve yönetimine eleştirilerde bulundu. Fatinoğlu, Cengiz ve yönetiminin gönüllerdeki görev süresinin 2019 yılında yapılan mali genel kurulda son bulduğunu belirterek, “Mahkeme kararı ile verilen ibra kararının camiada karşılığı olduğunu düşünüyorlarsa kesinlikle tam kadro yeniden aday olmalılar” çıkışını yaptı. Başkan adayı Fatinoğlu şunları söyledi:‘AKLANMIŞ OLABİLİRSİNİZ’“Galatasaray camiasının mevcut başkan ve yönetim kuruluna olan inancı kaybolmuştur. Mahkemenin verdiği ibrasızlığın iptali kararına tabii ki saygı duyuyoruz. Ancak başkan ve yönetiminden de camianın ortaya koyduğu yetersiz temsil kararına saygı duymasını bekliyoruz. Mahkeme hukuk nezdinde sizi aklamış olabilir. Ancak bu fikri hür vicdanı hür kulüp üyelerinin size olan inanç kaybını ortadan kaldırmıyor. Mustafa Cengiz ve yönetiminin tek derdi Galatasaray olsaydı 2019'da seçim kararını alır sonra Adnan Polat'ın yaptığı gibi şahsi hukuk sürecini başlatırlardı. Ama bunu tercih etmek yerine koltuk gitmesin diye Galatasaray Spor Kulübü Derneği'ni mahkeme koridorlarına düşürdüler.Mustafa Cengiz ibrasızlığın haksız olduğu inancını gerçekten taşıyorsa kesinlikle aday olmalıdır. Genel kurul karşısında da neyin doğru, neyin yanlış olduğunu hepimiz görmüş oluruz.Kaynak: Sözcü-Skor cumhuriyet.com.tr

CHP'li vekilden fatura isyanı!Öneride bulundu

CHP'li vekilden fatura isyanı! Öneride bulundu figure > CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer, elektrik kullanım bedellerinde artışın vatandaşın belini büktüğünü, ciddi mağduriyet yaşandığını söyledi. Mesken ve işyerinde kullanılan tüm cihazların elektrik ile çalıştığına dikkat çeken Gürer, “Sulama suyunun da yer altından enerji ile çıkarılması üretim maliyetlerini katlıyor” dedi ve önerilerde bulundu. CHP Milletvekili Ömer Fethi Gürer kış ayları ile doğalgaz ve elektrik kullanımının arttığını ve pandemi sürecinin de zorunlu evde olunması gereken uygulamaları  ile bu bağlamda enerji giderleri ve doğal gaz kullanımının artacağını belirtip, yurttaşın fatura ödemekte zorlanır duruma geldiğini ifade etti. /Archive/2020/11/21/133945443-screenshot2.jpgGürer, “Elektriğe art arda gelen zamlar ile faturalar kabarmaktadır. Sanayi, mesken ve tarım alanlarında faturalara  yansıyan farklı bedeller vatandaşların faturalarını ödemelerini zorlaştırmaktadır. Vatandaşlar yüksek elektrik faturaları nedeniyle ciddi mağduriyet yaşadığını söylemektedir. Kullanmadığı hizmetlerden dolayı  faturaya yansıyan bedelleri ödemek istememektedir. Bu konuda kanun teklifleri de verdim. Elektrik faturalarında kayıp-kaçak bedeli, enerji fonu, TRT katkı payı gibi ödemeler kaldırılmalıdır. Vatandaş bu vergileri ve fonları  neden verdiğini sormaktadır. Konuyu bütçe görüşmelerinde  Enerji  ve Tabii Kaynaklar Bakanına bir kez daha ifade ettim. Bakan bu düzenlemeler Bakanlığın yetkisi kapsamında olmadığını ifade ediyor. Ancak mevcut iktidarın enerjiden sorumlu Bakanı olarak konuyu Cumhurbaşkanlığı kabine toplantısında gündeme getirebilir. Ayrıca elektrik faturasında KDV düşürülmesi de bu yolla gündeme getirilebilir. Nerdeyse her ay değişen faturalar kış ayları ile artan sarfiyatla daha da kabarması elektrikte sorunu artırıyor. Vatandaşın sınırlı  elektrik kullanma şansı da kalmadı. Lambaları az yaksa da telefondan televizyona buzdolabından  çamaşır makinesine evde nerede ise her kullandığı  cihaz elektrik tüketiyor. Yaz ve kış saati uygulamasının kaldırılması da bu bağlamda yeniden gözden geçirilmelidir” dedi.FATURALAR SADELEŞMELİCHP Milletvekili Gürer elektrik  faturalarının sadeleştirilmesi gerektiğini de belirterek, “ Vergi ve fonlar faturalarda daha da artışa neden olmaktadır. 88 TL tutan aylık bir elektrik faturasının 17 TL’si vergi ve fonlarla vatandaştan alınmaktadır. Kullanım bedeli arttıkça rakam artmaktadır. Ekonomik buhran yaşanan ve her kesimin etkilendiği süreçte zorunlu giderlerde olsun faturalar üzerinde sadeleştirmeye gidilmelidir” dedi.SULAMA SUYU SORUN Elektriğe yapılan zamların sulama suyunda da çiftçi için büyük darbe olduğunu vurgulayan Ömer Fethi Gürer, “Niğde başta olmak üzere birçok ilde tarım için sulama suyu yer altı kuyularından elektrik enerjisi ile çıkarılmaktadır. Çiftçi girdileri içinde son iki yılda elektriğe gelen zamlar önemli bir yer tutmaktadır. Tarımda suyun kısıtlanması verim kaybına neden olduğu için üretici enerjiye mecburdur. Elektriğe her gelen zam ise çiftçi için fatura ödeme güçlüğüne neden olmaktadır. Trafosu borcundan sökülen çiftçi ortada kalmakta olup hem borçlu olarak mağdur, hem de yaşadığı ürün kaybından dolayı büyük sıkıntıya düşmektedir. Bu nedenle faturalar sadeleştirilmeli, vergi ve fonlarda düzenlemeye gidilerek son elektrik zamları geri alınmalıdır” diye konuştu. cumhuriyet.com.tr

PKK'li kadın terörist tutuklandı

PKK'li kadın terörist tutuklandı figure > İstanbul Havalimanı'ndan sahte pasaportla Brezilya'nın Sao Paulo kentine kaçmaya çalışan ve hakkında terör örgütü PKK üyesi olmak suçundan hakkında hapis cezası bulunan kadın yakalandı. İstanbul Havalimanı Şube Müdürlüğü ekipleri, 19 Kasım saat 02.00 sıralarında Brezilya’nın Sao Paulo şehrine gitmek üzere bir kadının pasaport incelemesinde belgesinin sahte olabileceği yönünde şüphelendi. Bunun en ekipler, bunun üzerine şüphelinin ibraz ettiği Melike Y. ismine düzenlenmiş olan pasaportunun sahte olduğunu belirledi. Yapılan araştırmalarda şüphelinin gerçek kimliğinin Helin D. (27) olduğu, Adana ilinde yargılandığı ilgili mahkemece PKK/KCK silahlı terör örgütüne üye olmak suçundan 4 yıl 2 ay hapiz cezası aldığı ve yurt dışına çıkış yasağı bulunduğu ortaya çıktı.Şüpheli Helin D'nin ifadesinde, örgüt yöneticilerinden gelen talimat doğrultusunda hapse girmemek için birçok örgüt üyesi gibi kendisinin de yurt dışına kaçmaya çalıştığını ve dikkat çekmemek için önce Brezilya’ya, oradan da Avrupa’ya geçmeyi planladığını söylediği öğrenildi.Yakalanan şüpheli aynı gün sevk edildiği adli makamlarca tutuklanarak cezaevine gönderildi.  cumhuriyet.com.tr

ABD'nin Wisconsin eyaletinde silahlısaldırı: 8 kişi yaralandı

ABD'nin Wisconsin eyaletinde silahlı saldırı: 8 kişi yaralandı figure > ABD'nin Wisconsin eyaletinin Wauwatosa kentinde bir alışveriş merkezine yapılan silahlı saldırıda en az 8 kişinin yaralandığı bildirildi. Wauwatosa Polis Şefi Barry Weber, yaptığı açıklamada, Mayfair Mall adlı alışveriş merkezinde öğle saatlerinde bir silahlı saldırganın çevreye ateş açtığını ve biri 18 yaşından küçük 8 kişiyi yaraladığını bildirdi.Weber, polis ekiplerinin, görgü tanığı ifadelerine göre 20'li veya 30'lu yaşlardaki beyaz bir erkek olan saldırganı arama çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti.Saldırını sebebinin henüz net olarak belirlenemediğini ifade eden Weber, ilk incelemelerde saldırının bir tartışmadan kaynaklandığı ve planlı olduğu ihtimali üzerinde durulduğunu kaydetti. AA

Yeni kısıtlamalar restoran sahiplerini nasıl etkileyecek? Restoran sahipleri Cumhuriyet'e konuştu.

Yeni kısıtlamalar restoran sahiplerini nasıl etkileyecek? Restoran sahipleri Cumhuriyet'e konuştu. figure > Koronavirüs tedbirleri kapsamında alınan kararlara göre; restoran, lokanta, pastane, kafe, kafeterya gibi yeme-içme yerleri 10.00-20.00 saatleri arasında sadece paket servis ve gel-al hizmeti verebilecek. Saat 20.00'den sonra ise gel-al hizmeti olmayacak, sadece telefonla ya da online olarak sipariş verilebilecek.Haziran ayında atılan yeni normalleşme adımları kapsamında ekonomik anlamda darbe aldığını belirten esnaf, son kısıtlamaların ardından kara kara düşünmeye başladı. Cumhuriyet TV'ye konuşan restoran sahipleri zor durumda olduklarını belirterek "İşsiz kalacağız" dedi. cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter