News - Haberler
Sağlık Bakanlığıvaka sayısını‘düzenlemenin’yolunu böyle buldu
Sağlık Bakanlığı vaka sayısını ‘düzenlemenin’ yolunu böyle buldu Koronavirüsle mücadele kapsamında test sayısı tüm dünyada artırılırken, Türkiye tüm diğer önlemleri almakta olduğu gibi bu konuda da farklı bir yol izliyor. Sağlık çalışanlarına bile rutin test yapılmayan ülkede şimdi de hekimlere, test sayısını azaltarak ilaç tedavisini yoğunlaştırma baskısı yapıldığı iddia edildi.Başhekimler ve il sağlık müdürlükleri aracılığıyla hekimlere, “Covid- 19 polikliniğine bulaş korkusuyla gelenlere ve Covid-19 testi yapılmasına karşın henüz test sonucu çıkmamış yurttaşlarda hemen ‘hidroksiklorokin’ tedavisine başlayın” talimatı verildiği ileri sürüldü.Birgün'den Burcu Cansu'nun haberine göre; Başhekimlerin, hekimlerin Whatsapp gruplarına test oranlarının düşürülmesi ve ilaç başlama oranlarını artırması için çok sayıda mesaj gönderdiği öğrenildi.‘MÜDAHALENİN KAYNAĞI SAĞLIK BAKANI’Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur baskının kabul edilemez olduğunu kaydederek şunları söyledi: “Dünya Sağlık Örgütü, hidroksiklorokini tedavi rehberinden çıkardı ama Türkiye’de ciddi yan etkileri olduğu bilinen bu ilacı ısrarla kullanılmaya devam ediyor. Hangi ilacın verilmesi gerektiğine karar verecek olan hekimdir. Hekim özerkliğine müdahale ediliyor. Bu müdahalenin kaynağı Sağlık Bakanı. Sağlık Bakanı hakkında gerekli işlemin yapılması gerekiyor bu da üye olduğu tabip odası ve bizim üzerimize düşüyor.”İLAÇ VEREREK SALGIN BİTMEZTTB Covid-19 İzleme Kurulu üyesi Doç. Dr. Osman Elbek de hasta yoğunluğunun arttığına dikkat çekerek süreci şöyle özetledi: “Hekimin reçetesine müdahale kabul edilemez. Hekim olarak bulgular doğrultusunda ilaca başlıyorum. Bir kapanma sürecine gidilmezse tedavi ile salgını önlemek mümkün değil. Herkese ilaç vererek salgını önleyemeyiz.”TEHDİT VE İLAÇ BASKISIBursa Tabip Odası Başkanı Alpaslan Türkkan, Bursa’da hekimlere baskı yapıldığı, tedavilerine ve reçetelerine karışıldığını belirtti. Türkkan, gereksiz ilaç yazmayı reddeden bir meslektaşlarının, başhekim yardımcısı tarafından tehdit edildiğini belirterek şunları söyledi:“Başhekim yardımcısı hekime bu ilacı kapıdan giren herkese yazmak zorunda olduğunu söylemiş. ‘Ben senin amirinim. Yazmak zorundasın. Yazmazsan hakkında işlem yaparım. Bunu Sağlık Müdürü böyle istiyor’ demiş. Konu üzerine Yönetim Kurulumuzun yaptığı olağanüstü toplantıda başhekim yardımcısı hakkında soruşturma açma kararı alındı. Soruşturmanın sağlıklı yürütülmesi için kişi ve yer bilgisi vermeyeceğiz.” cumhuriyet.com.trYağmur suyu maskeyi etkiler mi?
Yağmur suyu maskeyi etkiler mi? Kulak Burun Boğaz Hastalıkları Bölümünden Doç. Dr. Hasan Demirhan, yağmurlu havada maske kullanımıyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu.Doç. Dr. Demirhan, maske kullanımının pandemi sırasında sağlık çalışanları, toplum ve hastalar tarafından kullanılmak üzere önemli bir ilaç dışı müdahale olduğunu belirterek “Maske enfeksiyon riskini yüzde 85 oranında azaltır.Sadece etkilenmemiş kişileri kontamine damlacıklar ve aerosolleri teneffüs etmekten korumakla kalmaz, aynı zamanda virüsün enfekte olanlardan yayılmasını da azaltır.Havadaki partiküllerin yüzde 95'ini filtrelemek ve yüze takıldığında ise yüzün etrafına sararak sızdırmazlık oluşturmak için tasarlanırlar” dedi.“CERRAHİ MASKELER SUYA DAYANIKLI”Cerrahi maskelerin dış katmanının suya dayanıklı olduğuna değinen Doç. Dr. Demirhan, “Cerrahi maskelerde üç ila dört kat dokunmamış kumaş, dokuma olmayan polipropilen ve polyester ile filtre ortamı oluşturulur. Dış katman suya dayanıklıdır, iç katman ise dışarı atılan damlacıkları ve nemi emmek ve rahatlık sağlamak için hidrofiliktir. Orta katman/katmanlar, elektrostatik kuvvetle aerosolleri ve (negatif yüklü) partikülleri çekmek için genellikle pozitif yüklüdür. Partiküllerin boyutu 0,5 m üzerinde olduğunda filtrasyon verimliliği artar. Virüsler bu boyutun altında olmakla beraber genellikle aerosol partikülleri veya daha büyük damlacıklar üzerinde hareket ettiklerinden dolayı filtrasyona uğrayabilmektedirler. Dış katmanının sıvıya dirençli özellikleri, bulaşıcı mikroorganizmalar içeren sıvı damlacıklarının penetrasyonundan korur. Suya dayanıklı dış katman sıvı damlacıklarını emmez ve böylece iç katmanı kontamine olmaktan korur. Önümüzdeki süreçte mevsimin değişmesi yağmurlu yada karlı havalarda maskenin filtrasyon özelliği üzerinde olumsuz etki bırakmayacaktır. Maskelerin kullanımına azami dikkat gösterilmelidir” diye konuştu.“MASKE HASTALIĞIN ŞİDDETİNİ DE AZALTIYOR"Doç. Dr. Demirhan, maskenin hastalıktan korumasının yanı sıra şiddetini de azalttığına dikkati çekerek, “Yapılan testlerin artması tanı alan hastaların artmasına neden oldu. Ancak bununla beraber hafif ya da belirti vermeden hastalık geçiren hastaların sayısında da artış görüldü. Bu durum maske kullanımının artmasına bağlanmaktadır. Maske kullanımı sadece bizi diğer hastaların damlacıklarından korumuyor aynı zamanda daha az virüs ile temas etmemizi sağlıyor. Ağır hastalığın yüksek virüs yükü ile olduğu ileri sürülmektedir. Virüs yükü ile ilişkili hastalık seyri yeni bir fikir değil. Gripte de benzer şekilde influenza A virüs dozu arttıkça hastalık ciddiyetinin arttığı bildirilmiştir. Bu süreçte maskenin virüs yükünü azalttığına dair örnekler görüldü. Şubat ayında Japonya'daki diamondprinces gemisindeki hastaların yüzde 18'inde hastalık asemptomatik iken, mart ayında Arjantin'deki başka bir gemideki hastaların yüzde 81'i asemptomatik geçirdi. Aralarındaki en önemli fark Arjantin'deki gemide ilk vakanın tespitinden hemen sonra yolcuların cerrahi maske ve mürettebatın ise N95 maske takması idi. Toplu taşımada mesafenin yeterince korunmaması, el ile aynı alanlara birden fazla kişinin teması hastalık riskini arttıran başlıca faktörlerdir. Bu durumda en rahat uygulanabilir yöntem olarak maske kullanımına dikkat edilmesidir” ifadelerini kullandı. (İHA)Rizespor'da 3 futbolcu korona!
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Rizespor'da 3 futbolcu korona! Süper Lig’in 8. haftasını bay geçen Çaykur Rizespor, 3 futbolcusunun Covid-19 testinin pozitif çıktığını duyurdu.Yeşil-mavili kulüpten yapılan yazılı açıklamada şu ifadeler kullanıldı:“Çaykur Rizespor Kulübü olarak sporcularımıza ve teknik ekibimize bugün yapılan Covid-19 PCR testleri neticesine göre, toplam 3 futbolcumuzda pozitif sonuç rapor edilmiştir. Üç sporcumuz da izole edilmiş olup, mevcut algoritmalar rehberliğinde gerekli takip ve tedavi süreçleri başlatılmıştır.” cumhuriyet.com.trRıdvan Dilmen, yenilgi sonrasıErol Bulut için ne dedi?
Rıdvan Dilmen, yenilgi sonrası Erol Bulut için ne dedi? Ünlü futbol yorumcusu Rıdvan Dilmen, Fenerbahçe'nin Konyaspor'a 2-0 yenildiği maçın ardından açıklamalarda bulundu ve sarı-lacivertli takımın en büyük sıkıntısının "geniş kadro" olabileceğini ifade etti./Archive/2020/11/8/070341215-fener.jpgBU KADROYU YÖNETMEK BİR SINAVDIRErol Hoca'nın en büyük sınavı, bu kadroyu yönetmektir. Fenerbahçe'nin Konyspor maçındaki sıkıntısı bu oldu. Novak, Mert Hakan, Cisse ile başla, ne kaybedersin? Böyle yaparsanız, Cisse'yi de kaybedersiniz. Ömer Şişmanoğlu gibi süper yedek mi olacak? 'Ben Cisse'yim diyecek' ve isyan edecek.YEDEK OYUNCU SORUNU!Fenerbahçe'nin kadro derinliğinin uzun vadede sıkıntı yaratabileceğini ifade eden Dilmen, "Fenerbahçe'nin övgüler yarattığımız kadro derinliği sıkıntı yaratabilir. Dünyanın en büyük yalanı 'Oynamayan oyuncu da hocasını seviyorsa, o hoca süperdir.' Öyle bir oyuncu olmasın, o oyuncu saygı duymalı ama yedek oyuncu hocasına sevgi duymaz, isyan eder" dedi. cumhuriyet.com.trSizölünce Facebook, Twitter, Instagram hesabınız kime miras kalacak?
Siz ölünce Facebook, Twitter, Instagram hesabınız kime miras kalacak? Artık sosyal medya hesapları sanal dünyamızın bir parçası olmaktan öte hayatımızın tam kendisi olmaya başladı. Türkiye’de sosyal medya platformlarını kullananlarının sayısı 55 milyona dayanıyor. Peki kaçınılmaz ve ne zaman geleceği belli olmayan ölüm bir gün geldiğinde ister özel amaçlı hesaplar isterse de ekonomik bir değeri ve getirisi olan hesapların akıbeti ne oluyor? Hesaplar da mı ölüyor? Geride kalan yakınları bir hak iddia edebilirler mi? Ekonomik değeri ve getirisi olan hesapların mirasçılara geçmesine hukuksal açıdan bir engel var mıdır?Siber güvenlik kuruluşu ESET’ten Kıdemli Güvenlik Uzmanı Tony Anscombe de bu konuya kafa yoranlardan. Anscombe'ye göre, en önemli hususlardan biri, sosyal medya profillerinizin anılaştırılmasını veya silinmesini isteyip istemediğinizdir veya bu kararı siz öldükten sonra başkalarına bırakmanızdır.Birisinin vefat ettiğini bildirirken çoğu servis sağlayıcı; vekaletname, doğum belgesi, vasiyetname veya miras mektubu gibi ortak belgeler istemektedir. Ölüm belgesi gibi ölümü doğrulayan resmi belgelerin de sunulması gerekebiliyor. Popüler hizmetlerden bazılarının konuya yaklaşımı ise şöyle: /Archive/2020/11/7/191449960-dijital-miras1.jpg* Facebook: Bir mirasçı atamanıza izin verir ve atanan kişiye hesabı anma ve son bir mesaj gönderme yetkisi verir. Mirasçı ayrıca istenmeyen anma mesajlarını silebilir, etiketleri kaldırabilir, arkadaşlık isteklerine cevap verebilir, hesap silme talebinde bulunabilir. Facebook'ta mirasçı işaretlemek için “Facebook'ta hesabıma nasıl hesap vârisi eklerim veya hesap vârisimi nasıl değiştirir ya da kaldırırım?“ kısmını inceleyebilir, yönergeleri takip edebilirsiniz. Başka bir seçenek, hesabın silinmesini istemektir.* Twitter: Öncelikle ölen kişinin hesap bilgilerinin ve erişiminin, birinci derece aile üyesi olsa da kimseye veremeyeceklerini vurguluyorlar. Tek seçenek er geç hesabın kapanması. Twitter altı ay boyunca hiç kullanılmamış hesapları zaten kapatıyor.* Instagram: Facebook gibi bir mirasçı atamanıza izin vermiyor. Hesap, doldurulması gereken farklı online formlarla anılaştırılabilir ve silinebilir. Bu formlar ölüm belgesi gibi ölüm kanıtı sağlayan belgeleri içermeli. Hesabın silinmesi isteniyorsa, bu işlem yakınlığını ve yetkilerini kanıtlayabilecek en yakın aile üyesi tarafından yapılmalı.* Google: Bir “Etkin Olmayan Hesap Yöneticisi“ kullanıyor. Kullanıcılar hesaplarına belirlenen süre boyunca giriş yapmazsa önceden kayıtlı bir telefon numarası ve e-posta adresine 1 ay öncesinden bildirim gönderiliyor. Etkin olmadan bekleme süresi 3, 6, 12 veya 18 ay olarak ayarlanabiliyor. Bir sonraki adım, hareketsizlik süresine ulaşıldıktan sonra yanıt veremediyseniz kime bildirim gönderileceğini seçmek ve hangi veri ve hizmetlere erişebileceklerine karar vermektir. * Linkedın: Ölen bir kişinin hesabını kapatılmasını isteme imkânı sunuyor. Talepte bulunurken; ölen üyenin adı, LinkedIn profillerinin URL’si, onunla olan yakınlık düzeyiniz, Üyenin e-posta adresi, ölüm tarihi, ölüm ilanı bağlantısı ve en son çalıştığı şirket gibi bilgileri ve belgeleri sunmanız gerekiyor. Başvuruyu Profil Kaldırma formunu doldurmak suretiyle yapılıyor* Apple: Bir Apple kullanıcısı hayatını kaybettiğinde, hesapları da ölüyor. Ancak ölenin kişisel bilgilerinin ve dijital hesaplarının haklı mirasçısı olduğuna ilişkin bir mahkeme emriyle birlikte başvuru yapıldığında Apple’dan geri almak mümkün olabiliyor. ŞEHRİBAN KIRAÇNermin Yıldırım: Hepimize sıcak bir ev lazım
Nermin Yıldırım: Hepimize sıcak bir ev lazım * Müthiş, müthiş etkilendim. Bir gecede bitirdim ve kalemine bir kez daha hayran oldum. Ev oldukça cesur bir roman. Nasıl karar verdin yazmaya?Çok teşekkür ederim güzel sözlerin için. Benim açımdan yazmak tümüyle karar işi sayılmaz aslında. Zihnimi ve kalbimi meşgul eden meseleler puslu sorulara dönüşüyor. Sonra o sorular zamanla kendi hikayelerini ve karakterlerini çıkararak tabiri caizse bir dert üzerine bina oluyor. Anlatmak değil anlamak için yazıyorum. Yine öyle yaptım. * Romandaki yürüme güzergahını birebir gerçekleştirdin mi? Bu yolculuğa seni iten sebep neydi?Romanı kurgularken yürüyüşün yapısı da hikâyenin ihtiyaçlarına göre şekillenerek ister istemez epeyce değişti, ama coğrafi olarak evet. İki sene önce ben de yanımda bir arkadaşım, sırtımda bir çantayla hiçbir vasıtaya binmeden, Portekiz’den İspanya’ya dek günlerce yürüdüm. Camino de Santiago’nun Porto’dan başlayan kıyı rotasını izledim. Dünyanın dört bir yanından insanların farklı sebeplerle çıktığı bir yolculuk bu. Renkli bir tarihi ve bolca rivayeti var. Yolcular genelde kültürel, dini, spiritüel ya da sportif sebeplerle yürüyor. Romandaki Seher gizli bir planla çıkıyor yola. Bense yürümeyi lüzumundan fazla sevdiğim için çıkmıştım. Yürümek hayatımın önemli bir parçası, bir tür düşünme biçimi benim için. Kendimi bildim bileli mantıklı sayılamayacak mesafeleri günlük hayatımın doğal bir parçası olarak yürürüm. * Bugüne kadar romanlarında hatırlama, unutma, bellek, unutamama, rüyalar, hafıza kaybı çabaları, psikoterapi konularına değindin. Hepimiz de kitaplarında kendimizden bir yara ile karşılaştık. Ev ile artık bu konuların finalini mi yazdın? Farklı türde romanlar mı yazacaksın?Bu benim de kendime sorduğum bir soru! Doğrusunu söylemek gerekirse senin de okuyunca sezdiğin gibi bir sayfayı kapadığım hissi var içimde. Ev, kendi başına bambaşka bir hikâye anlatan müstakil bir roman, ama ilk romandan bu yana süren yolculuğa şahitlik etmiş okurlar için bir çemberi kapayan bir yanı da var sanırım. Taze bir rüzgar hissediyorum ama beni nereye götüreceğini henüz bilmiyorum. Sonraki romanda kendimi şaşırtmam mümkün.* Seher akrabalarıyla bir nevi yetim olarak büyümüş bir kız çocuğu. Akrabalarının da sorunları var ve sorunları arasında Seher’e yuva vermeye çalışıp hepsi kendinden bir parça sunuyor. Hiç biri ne anne ne de baba olabilirdi Seher için. Küçük Seher’in oradan oraya sürekli taşınırken tam olarak duygusu neydi?Kierkegaard, hayatın ileri doğru yaşandığını ama ancak geriye bakarak anlaşıldığını söylüyor. Yaşadıklarımızla ilgili fikrimizi de hissimizi de genellikle sonradan ediniriz. Beyin çok acayip. Her şeyi sahibinin ihtiyacına göre tanzim ediyor. En kullanışlı hatıraları buluyor, anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde yan yana diziyor, bulamadıklarını da esasa hizmet edecek mürekkeplerle yeni baştan yazıyor. Nostalji bu yüzden var. Bu yüzden geçmiş tebessümle anılıyor. Ama gerçekten hatırlamayı seçtiğimiz gibi mi her şey? Kendimize karşı dürüst olsak neyle karşılaşırız? Belki biraz üzülürüz ama sonunda hiç ummadığımız biriyle tanışırız: Kendimizle! Ev’deki Seher’e olan bu. O yolculuklarda neler hissettiğini ve daha fazlasını anlamak için bugünden geriye bakarak cevaplamaya çalışıyor senin sorunu. Arazlarının temeline inmeye çalışırken terapistinin uyguladığı EMDR tekniğiyle beden hafızası üzerinden çocukluğundaki duygulara dönerek, o günlere yeniden ve başka bir gözle bakıyor. Hani bazen boğazım düğümlendi, mideme yumruk yemiş gibi oldum filan deriz ya. Üzüldüğümüzde, korktuğumuzda bedenimizin verdiği tanıdık bir tepki vardır. İşte Seher o hissin ardına takılıyor ve tutulmuş kayıtları tek tek açmaya, eski fotoğraflara bakmaya başlıyor. Herkes ev’den başka bir anlam çıkarıyor. Bazılarımız ise evini arıyor ve ömür boyu bulamıyor. Seher evini buldu mu? Ve evi neresi? * Genel olarak, hepimiz için soralım, ev neresi? Huzurlu olduğumuz yer mi, ait olduğumuz yer mi, içinde kendimizi tamamlanmış hissettiğimiz yer mi? Neredeyse ana rahmi gibi bir fantastik bir şeyden, artık dönemeyeceğimiz bir yerden mi bahsediyoruz yani? Peki sokak banklarını, kaplumbağaların kabuklarını, ihtiyarların hatıralarını, çocukların umutlarını yuva yapan ne o zaman? Sığınma duygusu mu? Sığındığımız yer mi yani ev? Gittiğimiz yer mi, döndüğümüz yer mi? Ya da belki daha içeride tuttuğumuz ve zaten sahip olduğumuz için aramamız gerekmeyen bir şey mi? Kim bilir. Seher’le tanışan herkes kendi evinin adresini arasın istedim sanırım. En azından bir kere sorsun: Peki benim esas evim neresi?Arkadaşım Özlem, geçen gün romanın adını öğrenince, “Okurların kitapçıdan isterken, ‘Nermin Yıldırım’ın evi var mı?’ diye soracaklar” dedi. Çok hoşuma gitti bu. Hem gülünç geldi, hem de biraz dokundu bana. Ola ki kitapçı “yok” derse, “hayır var” deyin lütfen olur mu? (Gülüyor.) Sıcak bir ev hepimize lazım.* Seher hem yalnız kalmaktan çok korkuyor hem de Ogo’yu ilk başta yanında asla istemiyor. Nedir bu ikilem?Seher’in bu yolculukla varmaya çalıştığı bir yer var. Gizli bir planı. Burnunu sokup işleri karıştırabileceği için de Ogo’yu yanında istemiyor. Ama genel olarak bu davranış kalıbının enayiliğini soruyorsan, kaçıngan bağlanma modeliyle filan özetlenebilir herhalde. Bazen güzel şeylerden korkar, hatta kaçarız. Biraz kazırsak altından mesela kaybetme korkusu çıkacak. Biraz daha kazırsak hatırlamaktan hoşlanmayacağımız başka anılar. Yine de kazımak iyidir. Yeterince kazırsak her kaygının, arazın altından bir en evvel tanışmamız gereken o şey çıkıyor çünkü: Benliğimiz.* Seher hayatı boyunca annesine belkilerden oluşan bahaneler hırkası örüyor ve bir nevi gerçeği örtüyor. Anne’nin gerçeği neydi?Bilmem. Önemi yok bence. Zaten Seher de kurcalamıyor. Bizim dışımızda gelişen ve sahiden değiştiremeyeceğimiz şeyleri kurcalamamak da bir yoldur bazen. Seher kısıtlı gücünü kendi gerçeğini bulmaya harcıyor sanırım. * Babalar ve kızları. Hiç bitmeyen acılar yumağı. Seher babayı olduğu gibi kabul edip yoluna devam ediyor mu?Seher’in babası ölmüş. Meseleler de çözülemeden öylece kalmış. Gerçi yaşayan babalarla da meseleler çözülüyor mu pek emin değilim. * Kadın, erkek kimliklerinin önemli olmadığı gerçek insan sevgisinin esas olduğu bir çağdayız. Asıl olan "insanın" cinselliğinde, cinsel kimliğini belirlemede değişken ve cinsiyet kimliğinden bağımsız bir alanda yaşayabilmesi. Romanında da Kader tam bu eksende değerlendirilecek şahane bir kadın. Seher’in Kader ile bağından ve de Yakup’a olan ilgisinden biraz bahsedelim mi?Tam da kimlik politikaları yüzünden zorbalığa maruz kaldığımız bir dünyada gerçek insan sevgisinin anlamından pek emin olmamakla birlikte Kader’i ben de önemsiyorum. Ev’in temellerinden biri o. Benim romanlarımda kadın arkadaşlığı, kızkardeşlik hep önemli olmuştur. Kader’in kimliğini kurarken, bir kız çocuğu olarak büyümenin, kadın olarak var olmanın zorluklarını da, o zorluklara rağmen gümbür gümbür bir varoluş cesareti taşımanın ışıltısını da görmek istedim. “Her şeye rağmen” diyebileceğimiz bir karakter kurmak istedim. Dünyaya rağmen bir karakter. Çünkü hepimiz öyleyiz. Yakup’a gelince, o romanda aşkın hayatımızda neye tekabül ettiğine bakmak, sarsıntılı duyguların altındaki esas motivasyonu kurcalamak için var. Aşkı acıklı ve komik bir şey olarak resmetmeyi seviyorum. * Senin satıraralarından “Hiç canım yanmıyormuş, yol beni yormuyormuş gibi kuyruğu dik tutmaya çalışarak yu¨ru¨yorum” çok etkileyici. Galiba bu hepimizin ağır yükü. Neden hep güçlü görünmek zorunda hissediyoruz kendimizi?Sence de bunu bize çok yanlış öğretmediler mi Ebru? Güçlü görünmenin matah bir şey olduğunu öğrettiler. Bu uğurda icabında mış gibi yapmayı öğrettiler. Belki de hiç farkında olmadan, kendimizden, hallerimizden utanmayı öğrettiler. Savaş alanlarında kanımız akmıyormuş gibi gezindik durduk saçma sapan. Halbuki kan akıyor işte, git uzan, yaranı sar, dinlen bir yerde, deli misin? ( Gülüyoruz) Neyse ki asıl gücün olduğun gibi görünebilmek olduğunu zamanla öğreniyor insan. * Hakikatimizle barıştıktan, kabul et devam et ‘i keşfedip, içselleştirdikten sonra hayat bu kadar zor olmasa gerek ? Ne dersin?Hayatın hep kendine göre zorlukları olacağından yana pek kuşkum yok açıkçası. Ama onu daha da zorlaştırmak için çabalamamak kesinlikle iyi fikir! Hayatta olmanın doğal yan etkisi diyebileceğimiz o varoluş sancıları pek öyle kendini bulmakla, çakra açmakla, terapiye gitmekle, yolculuğa çıkmakla filan çözülecek şeyler değil. Ermediğimize göre hayatın içinde savrulmaya devam edeceğiz. Belki de asıl mesele korkmadan yürümek ve biraz neşe ve ahenkle o savruluşu usulca salınmaya çevirebilmektir. Yoksa kimseye aman ha savrulma diyemem ben. Sadece az hasarlı, sağlıklı savrulmalar dileyebilirim. Savrulmak da müthiş öğretici bir şey neticede. * Başımıza gelenleri yok saymak en kolayı değil mi? Seher ise yok saymayıp, derinlere indi. İşte bu çok cesurca geliyor bana. Yok saymak mutlak bir çözüm olsaydı en kolayı ve acısızı olurdu ama gerçek dediğimiz canavar katiyen ölmüyor. En hazırlıksız anımızda muhakkak karşımıza çıkıyor. Velhasıl kendi rızamızla tanışıp onunla ne tür bir ilişki kuracağımıza karar vermek daha akıllıca sanki. * Ogo karakterine hasta oldum, Ogo gibi bir arkadaş istiyorum hatta, Yolculuğunuz sırasında seçtiğiniz yemeklerden tam bir şikemperver lezzet düşkünü bir dost olduğu çok belli. Aslında bir nevi Seher’in güvendiği kanat hatta manevi Ev’i. Belki yıllardır bulamadığı ailesi. Son sözünde diyorsun ki Ogo olmadan yolculuk nasıl olurdu bilmiyorum. Çünkü Ogo ile de kolay değil. Peki tek başına çıksaydı bu yola neler değişirdi?Haklısın, o nefis filmde de dendiği gibi, “Ama arkadaşlar iyidir.” Onlar bizim seçilmiş ailelerimiz. Seher yola tek başına çıkmadı. Zaten belki de esas hikâye burada başlıyor. Kendini en yalnız hissettiği anda bile aslında yalnız olmayışında. Belki de sandığımız kadar yalnız değilizdir. Ama hayattan memnun olabilmek için sürekli birini ya da bir şeyi beklemeye odaklanmışsak, etrafımızdakileri göremeyebiliriz. * Ev’de leziz yemekler, Şerbet hanım, Ogo sayesinde neredeyse başrolde. Hatta Ogo’nun ve Seher’in yemek seçimlerinden karakter tahlili bile yapabiliyoruz. Dalgın kurabiye Seher‘in red edilmiş çocukluğundan ötürü kendini sevmemesi, blumia’nın izlerini taşıdığını anlıyoruz. Ancak Ogo’nun hayata bağlılığı, lezzetli seçimleri ve Şerbet hanım Seher’in bakış açısını yumuşatıyor gibi. Ne dersin? Biz kadınlar neden hakikatimizi ararken hunharca vücudumuza bu kadar zarar veriyoruz? Yemekten ve hayattan tat alabilmek, ağzımızın tadının yerinde olmasıyla ilgili sanırım. Beden meselesine gelince, bir kere toplum bedenimizle sağlıklı bir ilişki kurmamıza pek müsaade etmiyor. Hele şimdi sosyal medya, görünür olma coşkusu, onaylanma arzusu filan, insanın doğasındaki basit ihtiyaçları hastalıklı bir yere sürüklüyor. Bunun dışında, genel olarak bedensel ya da ruhsal acı çekmenin önkoşul sayıldığı ilişkiler yaşama eğilimindeysek, gerçek aşkın tam da bu olduğu şeklindeki romantik yalana boş verip içimizdeki özyıkım eğiliminin kaynağını merak etmemiz yerinde olur herhalde. * Anlamak değişmeye yaramıyor değil mi? “Geçmişi yok saymadan ama bir mezar misali içine kıvrılmak yerine albu¨mdeki fotoğraflara bakar gibi dışarıdan bakmayı deneyerek” değişebilir miyiz?Seher böyle iddia ediyor, evet. Değişmek değilse de sakinleşmek için. Ama ancak uzun süre geçmişin fotoğraflarıyla savaştıktan sonra söyleyebiliyor bunu. Elbette denesek iyi olur ve bu romanı da belki böyle bir öneriyle yazmışımdır. Daha doğrusu başlarken elimde olmayan bu öneri romanla birlikte ortaya çıkmış olabilir. Ama sonuçta edebi bir metin bu, bilirkişi raporu değil. Velhasıl gazetelere çıkıp, büyük büyük laflarla hayatı çözmüş bitirmiş biri gibi konuşmak, kimseye akıl vermeye soyunmak istemem. Hem o fotoğraflarla barışabilmek için evvela kavga etmek gerekiyordur belki de. * “Yemeği ikiye bölen insanlar ikiye ayrılır; bu¨yu¨k parçayı alanlar ve bu¨yu¨k parçayı karşısındakine uzatanlar.” Hiç du¨şu¨nmeden bu¨yu¨k parçayı Seher’e veren Ogo! Böyle bir insan var mı hayatında?Ebette. Elindeki ekmeği bölüşürken büyük parçayı karşındakine uzatmak, fazladan iyilik, cömertlik değil, doğal bir refleks bence. Aksine bunun normal sayılmadığı bir dünya şaşırtıyor beni. * Romanında evsiz Suriyeli mültecilere de değiniyorsun ve insanların bu çaresiz insanlara yaptığı zulümlere insani bir eleştiriyle yaklaşıyorsun. Birileri hayat kurma yolunda canını verirken başka birileri bunu fotoğraflıyor, bu fotoğrafla ödül alıyor. Klavye kahramanları ah vah deyip fotoğrafı alkışlıyorlar. Ama sonuç hiçbir şekilde değişmiyor. Hatırlanan sadece foto. O aile ya da mülteciler değil. Bu ikiyüzlü tavır hakkında ne düşünüyorsun?Esas karşı olduğum fotoğrafın kendisi değil, olan bitenden haberdar olup tavır alabilmek için o fotoğrafa da ihtiyacımız var çünkü. Benim temel rahatsızlığım, o fotoğrafa karşı takındığımız riyakar tavır. Aylan bebek için ağlayan insanla, başına gelen her felaketin faturasını ülkesindeki sığınmacılara kesen aynı insan. Başkalarının felaketi karşısında insani vazifelerimizi yapmamız, yapmıyorsak da hiç değilse gölge etmememiz, zaten cehenneme dönmüş hayatların kıyısında zebani gibi dikilmememiz gerekir.* İspanya’da yaşıyorsun ve eşin ünlü bir müzisyen. Şahane bir beraberliğiniz var. Beraber seyahatlere çıkıyor musunuz? Eşin hayatının neresinde?İkimiz de dünyaya anlama arzusuyla bakan meraklı tipleriz. Fırfırlı tatillerden ziyade yaşamak, tanımak için farklı yerlere gitmek çekiyor ilgimizi. Bugüne kadar çeşitli vesilelerle Küba’dan Çin’e farklı yerlerde, yıllarca olmasa da “yaşadık” diyebileceğim sürelerde, bazen ayrı ayrı, bazen birlikte kaldık. Her anımız dip dibe geçmiyor ama birbirimizin varlığından çok güç alıyoruz. FIRFIRLI TATİL TARİFİNE BAYILDIM * Ev ‘de o kadar farklı yemek ve lezzetler var ki yolculuğun sırasında en sevdiğin yemek neydi? Öğrendiysen tarifini verir misin?Belki güleceksin ama yolculuk boyunca yediklerim içinde en unutamadığım, otuz küsür kilometre yürüdüğüm bir gün, su toplamış ayaklarım yüzünden adım atamaz hale gelip Atlantik kıyısına çökerek yediğim tereyağlı ekmekti. Yoldaki bir balıkçı köyünün fırınından aldığım sıcak ekmeğin üstüne tereyağı sürüp zil çalan karnımı doyurmuştum. Sanırım yorgunluk ve o anın muhteşemliği yediğim şeyin lezzetini köpürtmüştü. Tarife gelince... Önce bir amaca giden bir yolda epeyce yoruluyorsun. Yürüyemeyecek hale geldikten sonra olduğun yere çöküyor ve bir dilim ekmeğe bir parça tereyağı sürüyorsun ve sonra başka hiçbir şey düşünmeden, gözlerini kapayıp, sadece ağzındaki lezzete odaklanarak yiyorsun. Hayat bir an için güzelleşiyor, hak edilmiş ve muhteşem bir şeye dönüşüyor.* Yemek yapıyor musun? Hatta tarif de versen ve hepimiz denesek?Kolay ve lezzetli olduğu için Camino de Santiago yolunda da sık sık yapıp yediğimiz basit bir Aztek mezesinin tarifin vereyim istersen. Guacamole. Bir avokadoyu soyup üstüne misket limonu sıktıktan sonra çatal yardımıyla güzelce eziyoruz. Kırmızı soğan ve domatesi minik minik kesip karıştırıyor, üstüne azıcık taze kişniş ilave ediyoruz. Biraz da tuz ve karabiber. Sonra hazırladığımız karışımı ekmeğimize sürüp afiyetle yiyoruz. Burada kişniş çok mühim, bütün hikâyeyi o değiştiriyor. * Caldo Verde çorbası sana ne hatırlatıyor?Tek adıma daha takati kalmamış bacaklarımı sürüyerek girdiğim esnaf lokantalarını, sıcacık çorbalarla çözülen buzlarımı, günlerce süren zorlu ama muhteşem bir yürüyüşten kalan tatlı hatıraları... * Barcelona’da neler yapıyorsun? Ait olduğun evinde misin?Bolca yürüyor ve yazıyorum. Gerçi bu sene iki buçuk ay sokağa çıkma yasağıyla evdeydik. O kadar uzun içinde kaldım ki sonunda ona ait oldum sanırım. Bir şeye ne kadar uzun bakarsanız o kadar çok anlıyor, bağ kuruyorsunuz. Evler de böyle, insanlar da. * Huzursuz ruhlar olarak deneyimlerimiz, yaşamımızı paylaştıklarımızla daha demlenip huzurlu ruha doğru ilerliyor muyuz? Muhteşem 40’lara yol alırken denge’yi oturttun mu?Dengeye inanmıyorum, hayata inanıyorum! O kadar çok inanıyorum ki kusursuz dengeyi bizden esirgese bile, savruluşumuza ahenk katmak konusunda bir güzellik yapacağına şüphem yok. Bunca zaman misafir ettiğine bakılırsa o da bizi seviyor olmalı. Küçük ve muhteşem hayatımız, evimiz, ocağımız. Ebru D. DedeoğluÖyküÇelik:İnsanlara yardım etmek istiyorum
Öykü Çelik: İnsanlara yardım etmek istiyorum Son dönemin popüler oyuncularından biri Öykü Çelik. Çok yetenekli, çok güzel, çok sevimli. İnternet onun hakkında övgülerle dolu. Ekşi Sözlük'te “Gereksiz bu kadar güzellik, karşı karşıya gelseniz kalbinize inebilir maazallah” diye yazmış bir kullanıcı... Gerçekten güzel, gerçekten yetenekli. Ama bence bir tık fazlası var Öykü’de. Adının hakkını vermiş, yaşamını güzel bir hikayeye dönüştürmeyi başarmış o. İşine sarılmış, ama dünyayı da pas geçmemiş...- Dizilerin bitişi biraz üzücü, değil mi?Dizilerin bitişi tabii ki üzücü ama biz profesyonel oyuncular olarak işe başlarken bitme ihtimalini göze alarak kabul ediyoruz projeleri. Diğer sektörler için bu durum geçerli değil ama zaten bunun bilincinde başladığımız için üzülsek bile kabullenip yeniden kariyerimiz için doğru olanı yapma peşinde koşmamız gerekiyor. - Şeref Sözü bitince bu kadar emek bir anda heba olmuş gibi hissettin mi?Yayınlanmasaydı hissederdim ama yayınlandığı için öyle bir hissiyatım yok. Ayrıca emek dışında, gerçekten çok pozitif bir set olduğu için, olaylara negatif tarafından değil pozitif tarafından bakıp o emeği gösterirken geçen süreçte ekip olarak ne kadar mutlu olduğumuzu ve iyi vakit geçirdiğimizi düşünüyorum.- Neden biter? Bu kural değişmez mi?Doğru denklemi kuran, daha çok insanlara hitap eden kazanır. Daha az olan kaybeder. Bu bir kural değil zaten bu bir yarış./Archive/2020/11/7/193941571-srf2585.jpg - Çok küçük yaşından beri bu sektördesin. Selena’da oynarken herhalde 18 yaşındaydın. Nasıl başladı?Bilkent Üniversitesi Müzik ve Sahne Sanatları’nda tiyatro okuyarak başladım. Sonrasında Ankara’dan İstanbul’a geldim. Biraz kısmet işi oldu benim durumum. Daha önce hiç kamera önü oyunculuğu yapmadığım için Selena’ya kamera önünü öğrenmem için ders niteliğinde girmiştim. Benim için ilk kamera görüşüm, ilk duruş öğrenişimdi. Zaten bir iki bölümlük bir şeydi. Her oyuncunun kariyerinde olan bir deneme bölümleri gibi düşünelim. Sonrasında Tomris Giritlioğlu ve Cevdet Mercan’la ‘Kasaba’ dizisiyle başladım.- Bu kadar ilerleyeceğini hiç düşündün mü?Ben yaptığım işe odaklı biriyim. Dolayısıyla her zaman ilerlemeyi düşünüyorum. Şu an kendimi de yeterince ilerlemiş görmüyorum. Bizim sektörümüzde ya da bizim pozisyonumuzda insanların ilerlemesi ilerleme sayılmıyor. Durmadan devam etmek zorundayız. O yüzden düşündüm mü? Zaten işime odaklı olduğum için ve daha iyisini yapmak istediğim için her zaman daha iyisini yapmayı düşünürüm.- Çok güzelsin oldukça da beğeni alıyorsun. Bu aileden gelen bir şey mi? Anneye ya da babaya benzerlik var mı?Teşekkür ederim iltifatınız için. Anne ve baba karışımı bir benzerlik diyebilirim. Ama mesela annem sete ziyarete geldiği zaman insanlar direk Öykü’nün annesi gelmiş der. Çok benzeriz. O da güzel bir kadındır :)- Güzellik her kapıyı açar mı?Güzel olmak her kapıyı açmaz. Yetenekli ya da zeki olmanız lazım. Bu sadece bizim sektör için geçerli bir durum değil. Çok güzel insanlar var ama iletişime geçemediğiniz zaman güzelliği var sayılmıyor. En güzel manzaraya bakması zaten iki hafta sürer. Belki algıda insanları ilk başta etkileyebilirsiniz ama güzellik beklentisini de yükseltir insanın. Daha bilinçli daha kültürlü olmalısınız bu sebeple. O yüzden tek başına güzellik hiçbir kapıyı açmaya yetmez. - En beğendiğin oyuncular kim?Demet Evgar’ı çok beğeniyorum her zaman.- Setten komik bir anını paylaşır mısın?Ben hep pozitif yüklü bir insanım, gülmeyi ve güldürmeyi çok severim. O yüzden sette yaşadığımız birçok komik an var. Zaten sürekli anlık olarak gülmekteyiz. Çünkü, bunu söylemek durumundayım söylemeyi de sevmiyorum ama zor şartlar, fiziksel olarak ve psikolojik olarak yoran şartlar.. Pozitiflikle beslenmek zorundasınız. Bir yerden sonra sette her şeyi deliliğe vurup her şeye gülüp eğleniyoruz. En son mesela sabah yedi buçuktu set bir gün öncesinden başlamıştı sabahlayıp devam ediyorduk ve stresli olunacak bir durumda gülüyorduk. - Oyuncu olmasan ne yapardın?Oyuncu olmayı düşünmeden önce öğretmen olmak isterdim. Hatta benim dönemimde okuldayken daha küçük köy okullarına gidip geçici etüd gibi çocuklara yardım amaçlı öğretmenlik yapıyorsunuz, sınıflarda ders veriyorsunuz böyle bir programa katılmıştım. Ama orada gördüm öğretmenlik de bir yetenek öğretmek de bir yetenek, o yetenek bende yok (gülüyor)- Başka bir yerde yaşamayı düşündün mü hiç?Başka bir yerde düşündüm tabii ki. Ama şöyle bir durum var, mesleğim yüzünden zaten sürekli başka başka yerlerde yaşadım. Hatta en son iki üç sene önce Eskişehir’de Savaşçı dizisinde oynarken ‘ilk defa Starbucks olan bir yerde çalışıyorum’ diye düşünmüştüm. Ya da İstanbul’da çalıştığım zaman evden işe gitmek garip geliyor. Yaşamak dışında tamamen yüzde yüz bir yerde bağlı olarak yaşayabilecek bir karakter olduğumu düşünmüyorum. Sürekli yer değiştirebilirim. Sürekli sabit bir yerde yaşamayı düşünüyor olsam bu garip bir durum olurdu.- Aklında kalan, yapmak isteyip de yapamadığın neler var?Hayalini kurduğum şeyleri hemen gerçekleştirme peşine koştuğum için aklımda kalan, isteyip yapamadığım hiçbir şey yok hamdolsun, İşin en güzel tarafı öyle. Sürekli yeni hayaller kurup yeni hedefler koyuyorum kendime.- Türkiye’yi bir yabancıya nasıl anlatırsın?Anlatmaya önce yemeklerinden başlarım sonra doğal güzelliğiyle devam ederim ve insanların samimiyetinden, espri anlayışımızın ne kadar yüksek olduğundan bahsederim.- Peki kendini nasıl anlatırsın?Kendimi; pozitiften beslenen, sadece iyiye ve iyi şeyler yapmaya odaklı biri olarak anlatırım. Kendini sürekli geliştirme derdi olan, insanlara yardım etmek isteyen biri olarak anlatırım. Ve kendimi burada tutmak için çok çabalıyorum. Çünkü dış etkenler insanları daha kötücül hale getiriyor. Ben o kötücüllükten etkilenmemek için çok çalışıyorum. İnsanlara sinirlenmemek, kırmamak yada bencilleşmemek için çok çabaladım ömrümce. Başardım ve böyle de devam ediyorum.- Hayallerin neler?Hayallerim daha çok insanlara yardım etmek, daha çok iş yapmak, daha çok yer gezip görmek, daha çok öğrenmek üstüne. Spesifik bir şunu yapayım hayalden çok daha geniş hayallerim var. Fatih TürkmenoğluBiranın da hakemi olmaz demeyin!
Biranın da hakemi olmaz demeyin! Bira hakemliği işini ilk duyduğumda şaşırmıştım. Ama bu iş Amerika’da oldukça popülermiş. Amacı bira çeşitliliğini desteklemek, daha iyi anlaşılmasını sağlamak. Türkiye'de bu işle meşgul olan sadece iki kişi var. Ayrıca bira hakemi olmak hiç de öyle kolay değil. Türkiye'deki uluslararası sertifikalı bira hakeminden biri olan Koray Anar'ın verdiği bilgiye göre bu iş için ciddi sınavlardan geçiyorsunuz. 180 soruyu 90 dakikada, yüzde 65 oranında doğru cevaplamanız gerekiyor. Sınavı geçmek için bira hakkında A’dan Z’ye her konuda bilgi sahibi olmanız bekleniyor. Cevap kağıtları Amerika’da 7-8 ay süren incelemeler sonucunda notlandırılıyor. Sertifikayı almak için de 2 yıllık bir staj döneminiz var. Bu kadar zor bir sürecin sonunda maddi tarafında ise bir gelir beklentiniz olmasın. Uluslararası sertifikalı bira hakemi Koray Anar ile bu işin sırrını konuştuk.* Biraz kendinizden bahseder misiniz, neler yapıyorsunuz, bira ile yolunuz nasıl kesişti?ODTÜ Makine Mühendisliği mezunuyum. Akabinde Ege üniversitesinde IT yüksek lisansı yaptım. Biraya olan tutkum ve sevgim yüzünden hep odağımda bir gün Anadolu Efes bünyesinde çalışmak vardı. 2005 yılında İstanbul bira fabrikasında Dolum Mühendisi olarak Anadolu Efes ailesine katıldım. 2009 yılında Almanya VLB biracılık enstitüsünde, yüksek lisans programına katıldım. 6 ay Berlin’de Bira ustalığı yüksek lisans programı bana bir çok alanda kendimi geliştirme şansı verdi ve vizyon kattı. Sonrasında şirketin çeşitli kademelerinde çalıştım. Performans Geliştirime Müdürlüğü, Kalite ve ARGE müdürlüğü pozisyonlarından sonra 2020 itibariyle Teknik Direktör olarak görev alıyorum. Yani Anadolu Efes’in sizlere ulaştırdığı biraların üretiminden, kalitesinden ve lezzetinden sorumlu olan tutkulu bir ekibe liderlik ediyorum. Ekibimle birlikte Dünya’da Lager biraların kalite standardını yükselten ve dünya bira literatürüne geçmesini beklediğimiz +1 Dinlendirme tekniğini 2 yıllık uğraşlarımız sonucunda geliştirdik. Bu tekniğini geliştiren ekibin parçası olmaktan büyük mutluluk duyuyorum.+1 Dinlendirme, bira üretimindeki maltın dinlendirildiği aşamayı ifade ediyor. Bu teknikle üretim sürecimize özel bir aşama daha ekleyerek maltın dinlendirilme süresini 2 katına çıkarttık. Malt lezzetinin biraya daha fazla geçmesini sağlayan bu yöntem ile bira literatürüne gireceğimizi düşünüyoruz. Almanya’nın önde gelen uluslararası bira enstitüsü tarafından tescillenen bu yeni teknik ile aynı zamanda patent başvurusunda bulunduk.Bunların yanı sıra Uluslararası sertifikalı bira hakemiyim. Türkiye’ de bu sertifikasyona sahip iki bira hakemiyiz. Diğer hakem Cem Sürer de Anadolu Efes bünyesinde İzmir bira fabrikasında Kraft Bira ve Deneyim Merkezi Yöneticisi olarak çalışıyor./Archive/2020/11/7/195206141-koray-anar-tarbes-foto.jpgİŞİN NİRVANA'SI* Futbol hakemliğini biliyoruz da, bira hakemliği nereden geldi aklınıza, nereden öğrendiniz bu mesleğin varlığını?‘Beer Judge Certification’ (Bira Hakemliği Sertifikasyon Programı) aslında 1985’te ABD’de bir sivil toplum kuruluşunun çatısı altında kurulan bir program. Özellikle Amerika’da oldukça popüler. Amacı bira çeşitliliğini desteklemek, daha iyi anlaşılmasını sağlamak. Bira tadımlarının değerlendirme süreçlerine destek olmak ve aynı zamanda bu değerlendirme süreçlerinin metotlarını, araçlarını ve sıralama yöntemlerini standardize etmek.Almanya’daki biracılık yüksek lisans programını bitirdikten sonra İngiltere’den Bira Degüstatör Sertifikası aldım. Daha sonra Amerika’dan Cicerone - Bira sunum uzmanlığı sertifikasına sahip oldum ama hep hayalimde Uluslararası Bira Hakemliği vardı. Çünkü bira dünyasında bu işin Nirvana’sı bu belge. Gerçekten alınması zor bir belge. Bu nedenle de bu sertifika Avrupa’da oldukça az kişide var.TÜRKİYE'DE SADECE İKİ KİŞİ VAR* Avrupa'da ve dünyada kaç hakem var. Bu işi bu kadar zor yapan yönler neler?Amerika’da 5 bin 500, Avrupa’da 350, Türkiye’deyse iki bira hakem var. Her bira içen kişinin bunu yapabilmesi oldukça zor. Bu işi yapabilmek için 130'un üzerinde bira stilinin özelliklerini, üretimden, hammaddeye bilgi ve deneyim sahibi olmanız gerekiyor.* Hakem olmak için nasıl bir sınavdan geçiyorsunuz, ne tür sorular soruluyor, sınavı kim yapıyor?Öncelikle internet üzerinden 180 soruyu 90 dakika içinde, yüzde 65 oranında doğru cevaplamanız gerekiyor. Sorular çok kapsamlı ve oldukça zor. Üretim aşamalarından, bira hammaddelerine, bira stillerine, bir jürinin turnuva esnasında nasıl davranması gerektiğinden tutun da mikrobiyolojiye kadar; bira hakkında A’dan Z’ye her konuda bilgi sahibi olmanız bekleniyor. Bu sınavı geçerseniz bir yıl içinde Avrupa’da bir degüstasyon sınavına girmeniz gerekiyor. Bu sınavda da butik üretilmiş 6 farklı stildeki bira ile tadım yapıyorsunuz. 15 dakika içinde tattığınız biranın belirtilen stile uygun olup olmadığına dair İngilizce bir yazı yazıyorsunuz. Aynı zamanda tattığınız biralara 5 farklı alanda not veriyorsunuz. Aroma: 12 puan, Görünüş: 3 puan, Tat: 20 puan, Damakta bıraktığı his: 5 puan, Stile uygunluk: 10 puan olmak üzere 50 puan üzerinden not veriyorsunuz.Bu sınavları sadece Avrupa’da Ulusal Jüri olmuş kişiler yapabiliyor. Burada asıl kritik ve benimde sınavdan önce merak ettiğim konu doğru cevap anahtarının ne olduğu konusuydu.6 farklı birayı sizinle aynı anda daha önceden Jüri olmuş 2 kişi tadımlayarak not veriyor ve makaleyi onlarda yazıyor. Bu klasik cevap kağıtları Amerika’da 7-8 ay süren incelemeler sonucunda notlandırılıyor. 70 Puan ve üzerinde not alırsanız sertifikalı bir jüri olabilmenizin önü açılıyor. Altında bir not alırsanız tekrar sınava girmeniz gerekiyor.Sertifikalı bir jüri olabilmek için çaylak jüri olarak asgari dört gün turnuvalara katılmanız isteniyor. Bu da en az iki sene üst üste turnuvalara katılmanız demek. Bir nevi daha deneyimli jürilerin yanında 2 sene staj yapıyorsunuz. Tüm bu aşamaların sonunda sertifikalı bir jüri üyesi olabiliyorsunuz.* Bu İş İçin Hangi Kriterleri Yerine Getirmek Lazım, Damak Tadınızı Nasıl Koruyorsunuz?Öncelikle çok farklı stillerdeki biraları sürekli tatmak, çok okumak ve yurtdışındaki turnuvalara katılmak gerekiyor. Tüm bunlar farklı lezzetler konusunda damağınızın sürekli güncel kalmasını sağlıyor. Yurt dışında katıldığım turnuvalarda, diğer jüriler ile karşılıklı farklı stillerdeki biralar üzerine konuşmak ayrı bir vizyon katıyor.Turnuvalarda ise günde 60-70 farklı bira tadımı yaptığımız oluyor. Her bir tadım arasında damağınızı muhakkak su veya kraker ile temizlemeniz ve bir sonraki biraya temiz bir damak ile başlamanız gerekiyor. O gün çok baharatlı yiyecekler ve parfüm kullanmıyorum.MASRAFI DA VAR* Peki bu işin maddi karşılığı var mı?Uluslararası Bira Hakemliğinin maddi bir karşılığından söz etmek pek mümkün değil. Aksine farklı ülkelere seyahat edip, farklı biralar tadımlamak açısından masrafı var bile diyebilirim. Fakat oldukça güzel bir hobi olduğunu belirtmeliyim.Türkiye’de büyük firmalar dışında yaklaşık 10 tane craft bira üreticisi var. İspanya’da bunların sayısı 200, İngiltere’de 2 binin, ABD’deyse 6 binin üzerinde. Yurtdışında bu sertifikasyon programlarını tamamlayan kişiler bu firmalara başvuru yaptığında diğer adayların muhakkak bir adım önüne geçiyor.DAMAK TADINIZI GELİŞTİRİN* Bira hakemi olma hevesi olanlara neler örenirsiniz?Muhakkak farklı biralar tadımlayarak damak tatlarını geliştirsinler. Sonrasında çok okusunlar ve biranın nasıl üretildiğini ve hammaddelerini öğrensinler.TEKRAR İÇMEK İSTEYECEĞİNİZ BİRA* İyi bir bira seçimi nasıl yapılır, siz daha çok ne tür biralar içmeyi tercih ediyorsunuz?İyi bir bira; stiline uygun üretilmiş, herhangi bir üretim kusuru olmayan ve tekrar içmek isteyeceğiniz biradır. Bir bira hakemi olarak kendimize sorduğumu en önemli soru “Bu biradan bir tane daha içmek ister misin?” dir. Seçimi etkileyen faktörler renk, koku, köpük ve tattır. Benim en çok içmeyi tercih ettiğim, sevdiğim bira stilleri Pilsen, Lambic ve Trappist olarak listeleyebilirim Şehriban KıraçKendini geliştirme salgını
Kendini geliştirme salgını Evde oturmak hiç bu kadar zor olmamıştı, ama evde olduğunuz zamanı değerlendirmek de bizim elimizde. Boş zamanlarda kim ne giymiş, mesafeleri nerede kaldırmış, Şevval Şahin bir cümlede kaç İngilizce kelime sarfetmiş, TV’de hangi soruları bilememiş, Demet Akalın arabası bozulunca kimi çağırıyormuş, kocası var mıymış, yok muymuş diye bakınacağımıza Çince öğrenmeye başlayabiliriz. Online yoga dersine girebilir, femantasyon atölyesine katılıp leziz turşular kurabilirsiniz. Kimisi ücretli, kimisi ücretsiz.DİL ÖĞRENÇİNCE: Artık iş bulmak için İngilizce yetmiyor. Birleşmiş Milletler’in kabul ettiği altı resmi dilden biri olan Çince’ye talep giderek artıyor. Hacettepe Akademi, uzaktan eğitim yoluyla Çince eğitimi veriyor. Sınıflar en fazla dört kişilik. 45 dakikalık ücretsiz Çince deneme dersinden sonra eğitmen tarafından seviyeniz, algı düzeyiniz belirleniyor ve programınız oluşturuluyor. Kurs ücretli. 0 232 484 60 20, hacettepeakademi.com.trİNGİLİZCE: Neredeyse ilkokuldan itibaren öğrendiğimiz, ama öğrenemediğimiz İngilizce’yi geliştirmek de mümkün. Online İngilizce kursunda, ana dili İngilizce olan öğretmenlerle konuşabilir, anlamadığınız konuyu canlı konuşma penceresinden sorabilir, ya da kendi kendinize çalışabilirsiniz. berlitz-istanbul.com/online-ingilizce/kursuOnline İngilizce öğrenme uygulaması Cambly ile dilinizi konuşarak geliştirebilirsiniz. Görüntülü ve bire bir konuşma olanağıyla pratik yapabilir, ya da ihtiyacınıza göre ders programı oluşturabilir, eksiklerinizi tamamlayabilirsiniz. Deneme dersi ücretsiz. Cambly.comONLINE FRANSIZCA: Fransız Kültür Merkezi size istediğiniz zaman ve istediğiniz yerde, ihtiyaçlarınıza ve seviyenize uygun olarak planlanan ve bir öğretmenin size bireysel olarak eşlik ettiği Fransızca öğrenme olanağı tanıyan online kurs da sunuyor. +90 850 755 68 00 – 11 – 12 – 35ALMANCA: Goethe-Institut'un online Almanca kurslarıyla Almanca eğitiminizi kendi programınıza uyarlayabilir ve öğrenmeye her yerden devam edebilirsiniz. Mac, iPad, tablet, bilgisayar, dizüstü bilgisayar veya akıllı telefon, mikrofonlu kulaklık, özellikle sanal oturumlar için yeterli ve düzgün internet bağlantınız olmalı. Katılımcılar, öğrenme programındaki içeriğin yüzde 70'ini tamamladıktan ve sanal oturumların yüzde 75'ine katıldıktan sonra katılım belgesi alabiliyor. Ücretli. Tel. +90 212 2496929, [email protected]İLONU YÖNET, SIKILAŞFreeletics: Mobil spor uygulaması hedefiniz, yaşınız, kilonuzdan yola çıkarak size özel bir program oluşturuyor, kullananlar çok memnun, tabii disiplin her sporda olduğu gibi burada da şart. İster kendi ağırlığınızla, ister ekipmanla… Uygulamadan seçiminizi yapabilir, hemen başlayabilirsiniz. Antrenmana başlamadan önce nasıl yapılacağını öğreten kısa videoları izlemek yararlı. 3, 6 aylık ya da 12 aylık üyelikleri seçebilirsiniz. Telefonunuza indirebilirsiniz. Ücretli.Dansatölye: Para vermem, zaten dolar kaç TL olmuş diyenlerdenseniz instagramda ücretsiz, bölgesel ya da tüm bedeni çalıştıran egzersizler öğreten fitnes eğitmeni Yağmur Hatice Kırbaş derdinize derman olabilir. Hesabın 891 bin takipçisi var. Her bölgeye özel antrenmanlar bulmak mümkün.Omyoga: Çalışmalarını hem adresinde sürdüren, pandemi nedeniyle online dünyanın olmazı haline gelen zoom uygulamasında da dükkân açan OMYOGA’nın uzman eğitmenleri, üç seviyede yoga dersleri veriyor: Yeni (temel asanalar ve nefes çalışması odaklı), az tecrübeli ve tecrübeli. Seviyeniz hangisiyse katılabilirsiniz. Omyogamerkezi.comFitnessBlender: Youtube’da bulabileceğiniz kanalda 600 ücretsiz spor videosu var. Kanalım 6 milyon abonesi bulunuyor. Videolar kas grubu, zorluk seviyesi, ekipmanlı-ekipmansız gibi kategorize edilmiş.PSİKOLOJİNİ DÜZELTKlinik Psikolog Beyhan Budak: Tatlı sesi, akıcı konuşmasıyla bir youtube fenomeni haline gelen Klinik Psikolog Beyhan Budak, kişisel gelişimden farkındalık oluşturmaya, günlük dertlerden güncel psikolojik sorunlara kadar geniş bir yelpazede çektiği kısa videolarıyla en yakın arkadaşlarınızdan biri haline gelebilir. Budak’ın instagram hesabını da takip edebilirsiniz. Spotify’da podcast’i var. Hangisi kolayınıza gelirse…Güçlü Psikoloji: Psikoterapist Ömer Güçlü, youtube kanalında psikolojik dertlere çözüm arıyor, farkındalık sunuyor. Kafaya takmama sanatı, takıntılardan kurtulma, özgüven kazanma, sosyal fobiyi yenme, geçmişin travmalarından kurtulma, hayatı oluruna bırakma popüler bazı videolar. 2016’den beri açık olan kanal 8 milyonu aşkın izlenme sayısına ulaşmış.Nefes teknikleri eğitimi: Bütünsel sağlık ve ayurveda uzmanı Ebru Şinik, modüllere ayırdığı online nefes eğitiminde, beden-zihin dengesi için bilimsel temelli nefes egzersizleri öğretiyor. Doğru nefes nasıl alınır, zayıflatan nefes teknikleri, nefesi kullanarak sağlıklı bir bedene ve zihne ulaşma yöntemlerini anlatıyor. Eğitim online eğitim platformu udemy.com’da. Ücretli.KURSA GİDEMİYORSAM KURS BANA GELSİNOnline kurs platformları değişen fiyatlarla aklınıza gelebilecek neredeyse her konuda eğitim sunuyor.Udemy: İngilizce, Almanca, kısacası yabancı dillerin yanı sıra yazılım geliştirme, oyun geliştirme, ekşi mayalı ekmek yapımı, matematik, fizik dersleri, diksiyon ve güzel konuşma, satranç hatta piyano çalma gibi konularda yüzlerce seçeneğin bulunduğu platformda fiyatlar ders içeriği, süresi gibi özelliklere göre değişiyor. 50 TL’lik kurs da var, 250 TL’lik olan da… Piyano kursu sıfırdan, hatta hiç piyano görmemiş bir kişiyi haftalar içinde, günde 16 dakika çalışması koşuluyla orta seviyeye getirmeyi vaat ediyor. Kursların 10 dakikalık bir ön izlemesi var. İlerde almayı istediğiniz kursları istek listenize ekleyebilir, arkadaşınıza da kurs hediye edebilirsiniz. Şu anda popüler kurslar, android mobil uygulama kursu, java geliştirici kursu, etik hacker olma kursu, photoshop kursu… udemy.comKhan Academy: Ücretsiz eğitim platformunda öğrenciler kendi seviyelerinde alıştırma yapabilir, konulardaki eksikliklerini giderebilir ve öğrenme süreçlerini hızlandırabilir. Kar amacı gütmeyen kuruluşun misyonu herkese, her yerde, dünya standartlarında ve ücretsiz eğitim imkânı sağlamak. Platform öğrencilere derslerinde ciddi destek olabilir. Khanacademy.orgBilge İş: Orta Doğu Teknik Üniversitesi tarafından geliştirilip yürütülen, içinde 100 adet ücretsiz, etkili ve çok çeşitli konularda çevrim içi derslerin bulunduğu öğrenme portalı bilgeis.net, dersleri tamamlayan herkese ODTÜ Rektörü imzalı katılım sertifikası veriyor. Sitede üç boyutlu modellemeden, müşteri ilişkilerine; stresle başa çıkmak için kullanılacak tekniklerden, dronelar’a, ürün fotoğrafçılığından zor insanlarla baş etmeye uzanan çok geniş bir yelpazede 100 ders yer alıyor. Sertifika almak için verilen ödevleri yapmalı ve yüzde 70 başarı kriterini yerine getirmelisiniz. Mobil uygulama olarak da kullanabilirsiniz. bilgeis.netİŞLER DE DEĞİŞTİ İŞ ARAMAK DAOnline mülakata hazırlan: Pandemi dönemiyle birlikte çalışma şekli de değişti, iş arama yöntemleri de, iş bulursan mülakat yapmak da. Online mülakata nasıl hazırlanırım, mülakatta hangi sorular sorulabilir, nasıl cevap vermeliyim, öncesinde ne gibi hazırlıklar yapmalıyım gibi sorularınız varsa eğitimini alın. Udemy.comİNGİLİZCE MÜLAKATA HAZIRLANBirleşmiş Milletler Ulusal İnsan Kaynakları Danışmanı olan Yelda Ökten tarafından verilen eğitim, İngilizce mülakatı başarıyla geçebilmeniz için gereken tüm yetkinlikleri kazandırmayı vaat ediyor. Yabancı şirketlere iş başvurusu yapmaya hazırlanan orta ya da ileri seviye İngilizce dil bilgisine sahip; ancak pratiği olmayan ya da mülakatlarda akıcı konuşmakta zorlanan, heyecanını yenemeyen adaylar katılabilir. iienstitu.comFERMENTE TURŞU KUROrganik fermente gıda, yenilebilir fermente kozmetik, kişisel bakım ve temizlik ürünleri konusunda uzman Ferda Uslu’ya Derya Baykal izleyicileri aşina olmalı. Uslu, her ay online, uygulamalı, ücretsiz fermantasyon atölyeleri düzenliyor. Ferda Uslu, instagram hesabından bulundurulması gereken malzemeleri sıralıyor. Mesela diyor ki, kapaklı cam kavanoz, temiz tülbent, elma, çelik kaşık bulundurun, şu saatte instagrama gelin, canlı yayınıma katılın. Telefonunuz aracılığıyla birlikte sirke yapıyorsunuz. Instagram adresi: fermentemutfagimFİLMLERDEKİ PARİS’İ TANITaksim’deki Fransız Kültür Merkezi, Türkiye, Kültür A.Ş. işbirliğiyle sizi “Sinema ve Şehir Hafızası” serisiyle “Filmlerdeki Paris”‘i keşfetmeye davet ediyor. “Filmlerde Paris” seçkisi, 15 Kasım’a kadar her hafta sonu Fransız başkentini öne çıkaracak. Pandemi nedeniyle katılım 35 kişiyle sınırlı. +90 850 755 68 00 – 11 – 12 – 35ONLINE GÜZELLEŞYüz yogası atölyesinde altı haftalık eğitim alabilirsiniz. Öğrendiğiniz yüz yogası pozlarını günlük hayatınızın bir parçası haline getirebilirsiniz. Yüz Yogası, Hamile Yogası & Hatha Yoga Eğitmeni Zeynep Şensoy online, birbirinizi görerek yüz yogası öğretiyor. 30 kasım – 11 ocak arası sabah grubu dolmuş bile. Program ücretli, ücret ödemek istemezseniz Şensoy instagram ve youtube’da da var. Derslerin avantajı eğitmenin sizi görmesi ve olası yanlışlarınızı düzeltmesi. Bir Fransız askılı Seda Sayan kadar gençleşir misiniz, orası size kalmış. Yogadayoga.com, instagram: yogadayogaENSTRÜMAN ÇALMAYI ÖĞRENMusiconline.com: Çevrimiçi müzik dersleri sunan musiconline.com, keman, piyano, solfej, bateri, perküsyon dersleri veriyor. Eğitmenler Seda Aksak, Birol Aydın, Sammal Mammadov ve Asrın Can Akalın. Seda Aksak, 2010’da İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda Venyamin Varşavsky’nin master sınıfına kabul edildi. 2014’te İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı tezli yüksek lisans eğitimini, “Kemanda Sol El Tekniği” üzerine hazırladığı bitirme tezi ile tamamladı. Orkestra deneyimleri arasında Anadolu Üniversitesi Senfoni Orkestrası, Türk-Alman Gençlik Senfoni Orkestrası, İstanbul Üniversitesi Orkestrası, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası var. Aksak, 2017'de projesini yürüttüğü "musiconline"ı hayata geçirmiş. Ücretli. musiconline.comTaksimsanat.com: 2005’ten beri hizmet veren Taksim Sanat, eğitimlerini online ortama taşıdı. Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olan kurumda aklınıza gelen her enstrümanın dersini alabilirsiniz. Kurum güzel sanatlara da öğrenci hazırlıyor. Online kurslara katılmak için gerekli ekipmanlar: PC veya dizüstü bilgisayar, webcam (mikrofonlu tavsiye edilir), mikrofon, kulaklık, e-Mail adresi. Online ders almak isteyen öğrenci adayları için ücretsiz 20 dakikalık demo dersler yapılıyor. Demo ders talepleri için [email protected] adresine mail yollayabilir veya (0212) 251 07 14 nolu telefondan kuruma ulaşabilirsiniz. Yakında tiyatro kursları, bale dersleri, yaratıcı drama kursları, çocuklar için orff eğitimleri, yağlı boya resim dersleri kamera önü oyunculuk eğitimleri de başlayacak./Archive/2020/11/7/200946631-elif-tursu.jpgLEZİZ SUŞİLER YAPMSA: "Şimdi gözlerinizi kapatın. Kendinizi Sakura mevsiminde, pembe ve beyaz çiçeklerle dantel gibi işlenmiş bir gökyüzünün altında hayal edin. Edebildiyseniz Japonya’dasınız. Orada kalın. Çünkü şimdi suşiyi anlatıyoruz. Anlatmakla kalmıyoruz Suşiyi oradan alıp MSA eğitmen şeflerinin ellerinde mutfağa taşıyoruz. Suşi pirinci pişirmeyi ve suşi yapım tekniklerini öğrenip hayalinizdekinden bile daha lezzetli suşiler yapacağınız bu eğitime bekliyoruz" diyor Mutfak Sanatları Akademisi. Workshop’ta öğrenilecek teknikler: Doğru kıvamda sushi pirinci hazırlama, nori kullanım şekilleri, maki, roll, nigiri hazırlarken dikkat edilmesi gerekenler, sushi sunumu. En az sekiz kişinin katılımıyla düzenleniyor. +90 212 290 35 50Udemy.com: “Online yok mu online” dediğinizi duyar gibiyiz. Var var. Udemy öğrencilere önce temel seviyeden suşi yapmayı öğretiyor, ardından yavaş yavaş daha zor seviyelere ilerliyor. Kursu tamamladıktan sonra, farklı kesme becerileri, malzeme hazırlama, suşi rulo temelleri, nigiri ve sashimi nasıl yapılır, balıklar nasıl parçalanır öğrenebilirsiniz. Ücretsiz ders tanıtımını izleyin. Dili İngilizce. Sitede ilgilendiğiniz mutfaklara yönelik eğitimleri de bulabilirsiniz.YARATICI YAZARLIKMEB onaylı uzaktan eğitim kurumu İstanbul İşletme Enstitüsü'nde alabileceğiniz eğitimlerden biri de yaratıcı yazarlık. Bir hikâyeniz var ve siz bunu yazmak istiyorsunuz sonra da kitap haline gelsin, basılsın, herkes okusun diyorsanız; ücretsiz online derslerle size yardımcı olabilirler. Yalnız küçük bir soruları var: “İyi yazma meselesine gelmeden önce; iyi bir okur muyuz? Okumadan kitap yazılır mı?” Dersi editör ve yazar Yasemin Nasır Erbek veriyor. iienstitu.com/Notos Atölye: Online yaratıcı yazarlık kursu alabileceğiniz bir başka adres. Dersler zoom aracılığıyla yapılıyor. 10 haftalık programda her derste katılımcılara önceden gönderilmiş örnek bir metin çözümleniyor. Atölye Semih Gümüş‘ün sorumluluğunda. Derslerin uygulama biçimi didaktik değil, tartışmaya, yaratıcılığa, uygulamaya dönük. Atölye süresinde katılımcılara iki ödev veriliyor. Katılımcıların kendi ilgi alanlarında birer metin yazıp tamamlamaları amaçlanıyor. 0212 244 92 95, [email protected] SOHBETE KATILTürkiye Yayıncılar Birliğinin, kitaba ve yayıncılığa odaklanan çevrim içi programı "Hayatımız Kitap" zoom üzerinden düzenleniyor, yayıncılar birliğinin youtube kanalından da canlı yayınlanıyor. Yayıncı ve yazar Metin Celal, program kapsamında iki haftada bir perşembe günleri yayıncılar, genel yayın yönetmenleri ve editörlerle sohbet ediyor. Yayıncılıkla ve kitaplarla ilgiliyseniz takipte kalmanızda yarar var. Geçen haftanın konuğu Alfa Yayınları'nın sahibi Mustafa Küpüşoğlu'ydu. turkiyeyayincilarbirligi instagram adresinden bilgi alabilirsiniz.FELSEFEYE DALBir öğretim yöntemi olan Çocuklar İçin Felsefe (P4C / Philosophy for Children), 1970’lerin başında felsefe profesörü Matthew Lipman’ın eğitim sisteminde eleştirel düşünme ve demokratik tartışma becerilerinin eksikliği hissetmesi üzerine geliştirdiği bir yöntem. Türkiye'de de yaygınlaşıyor. İstanbul Üniversitesi Felsefe Bölümü koridorlarında yolu kesişen dört kadının kurduğu p4c.com.tr, çocuklara, topluluklara ve şirketlere p4c eğitimi veriyor. Platforl, çocuklara, topluluklara ve şirketlere p4c eğitimi veriyor. 9 Kasım’da başlayan Online Eğitmen Eğitimi programıyla P4C eğitimi alarak yeni bir mesleğin kapılarını da aralayabilirsiniz. Online platforma verilen, lise öğencileri için düşünme becerilerini geliştirme programı 2-5 Aralık’ta başlıyor. Çocuklar için de online eğitimler mevcut. 0 532 465 96 18 Elif TokbayDolaşımınıartır kilo ver
Dolaşımını artır kilo ver Kan, vücudunuzun otobanı gibidir. Kalbinizden beyne, kaslarınıza ve cildinize kadar her şeye besin ve oksijen taşır.Sağlıklı bir diyet, dolaşımınızı veya kan akışınızı optimize etmenin bir yoludur. Egzersiz, sıvı alımı, kilo yönetimi ve sigara içmeme ile birlikte bazı yiyecekler dolaşımı iyileştirmeye yardımcı olabilir. Bir dahaki sefere markete gittiğinizde, bu ürünleri alışveriş sepetinize eklemeyi unutmayın.Kırmızı biberKırmızı biber, yemeğinizi renklendirmekten daha fazlasını yapar. Kapsaisin adı verilen bir bileşik sayesinde, kırmızı biber atardamarlarınızın iyi çalışmasına yardımcı olabilir. Ayrıca kan damarlarınızdaki kasları gevşetmeye yardımcı olabilir, böylece kan kolayca akışına devam eder ve bu kan basıncınız için iyidir.PancarBu kök sebze, vücudunuzun nitrik okside dönüştürebileceği nitrat açısından zengin bir besindir. Nitrik oksit, kan damarlarınızı doğal olarak gevşetmenize ve doku ve organlarınıza kan akışını iyileştirmeye yardımcı olur. Araştırmalar, pancar suyunun da sistolik kan basıncınızı (kan basıncı ölçümündeki ilk sayı) düşürebileceğini göstermektedir.Orman MeyveleriKan damarlarınız için özellikle iyi olan antosiyanin de dahil olmak üzere antioksidanlar açısından zengindirler. Bu, koyu renkli tonu kırmızı ve mor ürünlere veren bileşiğin adıdır. Antosiyanin, atardamarlarınızın duvarlarını hasardan korumaya ve sertleşmelerini önlemeye yardımcı olabilir. Ayrıca antosiyanin, kan basıncınızı düşürmeye yardımcı olan nitrik oksit salınımını teşvik eder.Yağlı balık (Somon/Sardalya)Balığın kalbiniz için neden iyi olduğunu her zaman merak ettiyseniz, işte bir neden. Somon, uskumru, alabalık, ringa balığı ve pisi balığı gibi yağlı balıklar omega-3 yağ asitleriyle doludur. Araştırmalar, bu bileşiklerin dolaşımınız için iyi olduğunu göstermektedir. Balık yemek sadece dinlenme tansiyonunuzu düşürmez; atardamarlarınızın açık ve tıkanmamış kalmasına da yardımcı olabilir.NarNarın içindeki minik sulu kırmızı taneler, besin maddeleri, özellikle antioksidanlar ve nitratlarla doludur. Bunlar dolaşımınızı artırabilir. Ve kan damarlarınızı genişletir ve kan basıncınızı düşürürler. Bu, kaslarınıza ve diğer dokularınıza daha fazla oksijen ve besin aktarıldığı anlamına gelir. Ve aktif insanlar için, daha fazla kan akışı da bir performans artışı sağlayabilir./Archive/2020/11/7/201913438-taylan-saglik2.jpgSarımsakSarımsak, vampirleri uzak tutmaktan daha fazlası için iyidir. Kan damarlarınızın gevşemesine yardımcı olan allisin adı verilen bir kükürt bileşiği içerir. Araştırmalar, sarımsak açısından zengin beslenen insanlarda kanın daha verimli aktığını göstermektedir. Bu, kalbin kanı vücutta hareket ettirmek için çok çalışmak zorunda olmadığı anlamına gelir ve bu da kan basıncınızı düşürmenize yardımcı olur.CevizCeviz, özellikle yağlı tohumlar içinde kn dolaşımını en pozitif etkileyenlerin biridir. Bu kırışık kabuklu yemişler, kanın düzgün hareket etmesine yardımcı olabilecek bir tür omega-3 yağ asidi olan alfa-linolenik asit açısından zengindir. Araştırmalar, 8 hafta boyunca düzenli olarak ceviz yemenin kan damarı sağlığını iyileştirdiğini, bu damarların elastik kalmasına yardımcı olduğunu ve kan basıncını düşürdüğünü göstermektedir.ÜzümAtardamarlarınızın sağlıklı kalmasına ve kan akışının iyileştirilmesine yardımcı olan harika bir meyvedir. En önemli özelligi, tatlılığı doğaldır. Araştırmalar, üzümdeki antioksidanların kan damarlarını genişletmeye ve daha verimli çalışmaya teşvik ettiğini bulmuştur. Ayrıca üzümler, kandaki iltihaplanmayı ve kanı yapışkan hale getirebilecek diğer molekülleri de azaltır ve bu da dolaşımı daha düzenli yapar.ZerdeçalAltın sarısı baharat, büyük ölçüde zerdeçalda bulunan bir bileşik olan kurkumin sayesinde iltihaplanma önleyici özellikleriyle bilinir. Araştırmalar, kurkuminin kan damarlarınızı genişletmeye yardımcı olabilecek nitrik oksit üretimini artırabileceğini göstermektedir. Bu da kanın akmasını ve kaslarınıza ve diğer dokulara ulaşmasını kolaylaştırır.Dolaşımın sağlıklı olması vücudumuzun üretim santralının dogru enerjiye dönüşmesinin başka bir göstergesidir.Suyu doğru içmek ve tuzu doğru kullanmak da bu santralın en iyi kaynaklarındandır. Taylan KümeliFutbolun ve tangonunülkesi Uruguay
Futbolun ve tangonun ülkesi Uruguay Uruguay, Güney Amerika’da, küçücük, ince-uzun bir ülke. Duruşunu hep severdim. Eski arabasını kullanan başbakanları çok sempatikti. İnsan hakları, gelişkin bir yönetim anlayışı, sakin bir idare... Kısmet bugüneymiş, tam salgının dünyayı vurmaya başladığı zamanlarda, meğer son seferlerle gidip gelmeyi becermişim.Büyük kızım Talia, bir öğrenci değişim programı sınavına girdi. Fransız okullarında okuyan öğrenciler, lise 1’de bir dönemi, Fransız okulu olan başka bir ülkede okuyabileceklerdi. Tabii, insanın gözünü, gönlünü açacak bir tecrübe. İçten içe kazanmasını çok istedim, ama fazla da belli etmedim.Yazılı ve sözlü sınavlar yapıldı. Bir jürinin önünde münazara gerçekleşti. Sonuçlar açıklandığında, Talia kazananlar listesindeydi. Henüz eşleşme yapılmadığından, hangi ülkeye, hangi aileye gideceği belli değildi. Ama kazanmıştı!Başka ülkede bir Fransız okulunda lise 1’de okuyan, sınava giren ve kazanan bir öğrenciyle eşleşmeyi bekledik sonra. Talia o ülkeye gidip onlarla kalacak, o öğrenci de İstanbul’a gelip bizle kalacak. Beraber okula gidecekler, aynı sınıfta okuyacaklar, birlikte gezecekler, ders çalışacaklar, eğlenecekler. Belki de hayat boyu sürecek bir dostluğun temelleri atılacak.Bende bir heyecan, bir heyecan. Dışarıdan baksanız acayip cool, olay hiç önemli değilmiş havaları. Ya olmazsa diye pek sormuyorum bile. O derece cool yani...Fas mı, İtalya mı, Fransa mı derken haber geldi. Montevideo’dan Delfina İstanbul’a gelmeyi çok istiyordu. Taliş’i de Uruguay’a davet ediyorlardı!DÜNYANIN UCUNA GİDEN GENÇ KIZBenim genlerimde bir Anadolu erkeği var. Bunu da artık çok seviyorum. Modernlik bir yere kadar. 15 yaşındaki kızı nasıl oralara göndereceğim diye kara kara düşünüyorum.İdil “sen götür bırak” diyor, Talia “hayatta istemem, bütün arkadaşlarım tek başına gittiler. Ben bebe miyim” diye krizler geçiriyor. Allah’ım ne yapsam, sen bana yardım et!Dualarıma Juan yetişti. Delfina’nın babası. “Merhaba ben Juan; sizinle tanışalım, ben çok endişeliyim” diye bir mesaj buldum bir sabah. Hemen cevap yazdım, birkaç saat sonra da face-time’de iki saat konuştuk.Latin damarı ve Anadolu geni, yüzde yüz aynıymış meğer; çok memnun oldum. Endişeler benzer, çözüm yolu bir. Juan ve eşi Roseanna, beni de davet ettiler, ısrarla hem de. “Yolda birlikte olayım, ama ben otelde kalırım” dedim; tabii gemen davete atlamak olmaz! “Asla kabul etmeyiz, odanı hazırlıyoruz, beraber olacağız, birlijte gezeceğiz” dediler.Talia gidecrği için çok sevinçli, beraber olacağımız için de bir o kadar üzgün. Kendini “velisiyle değişim programına giden bebe” olarak görüyor. “Bak kızım, canım yavrum, artık babayla, anneyle biz de arkadaşız. Onlar beni Uruguay’a, ben onları İstanbul’a, ebimize davet ettim” falan diye anlatıyorum. Ah şu ergen beyni, ölçe biçe dinlemeyi ve anlamayı bir türlü beceremiyor.../Archive/2020/11/7/202826917-uruguay14.jpgUZUN UÇUŞ SONRASINDA: HOLA URUGUAYKahveler, lokumlar, akideler, beyaz peynir, zeytin, baklava ve simitler alındı. Talia’nın vızıltısına kulaklarımı tıkadım. En eğlenceli gezi programcısı ruhuma büründüm. Brezilya aktarmalı Montevideo seyahatimiz başladı.Upuzun yolda uçağımız ilerlerken biz de ilişkimizde yollar kat ettik. Nasıl bir yere, nasıl bir çevreye gideceğini bilemeyen yavru kuşum, bir zaman sonra başını omuzuma koymaya başladı. Konuştuk, dertleştik. Benim orada geçireceğim beş günün, onun kalacağı süre düşünüldüğünde hiç önemli olmadığını defalarca anlattım. Üstelik ailelerin kaynaşmasının öneminden bahsettim. Okşadım, sevdim, dua ettim. Birkaç sene evvel olduğu gibi, yine omuzumda uyuttum.Nihayet, yirmi saat falan sonra, bir gece yarısı Montevideo’ya vardık. Aile tam kadro bizi bekliyordu. Sarıldık, yine ağlaştık. Şehri turlayarak evlerine gittik.NE GÜZEL ÜLKE, NE GÜZEL AİLEBenim orada, aileyle geçirdiğim beş gün, muhteşemdi. “Gazeteci baba herşeyi görsün” motivasyonuyla, bütün Montevideo’yu ve iki saat mesafedeki oraların Monaco’su Punta del Este’nin altını üstüne getirdik.Hep derim, bir yer insanlarla güzel. Şimdi bu aileyle böyle bir dostluk geliştirmemiş olsaydık, eminim bu kadar coşkulu olmazdım. Birlikte et lokantalarına gittik, bit pazarlarında turladık, müzeleri gezdik. Babaannenin Punta’daki evinde unutulmaz bir gün geçirdik. Herkes sardı sarmaladı. Şefkat patlaması, iki ülke arasındaki dostluğu iyice pekiştirdi.MEĞER SON UÇAKMIŞBaktım Talia emin ellerde, baktım Juan “senin kızın, benim kızım; onların güvencesi herşeyden önemli” diyor, iyiden iyiye rahatladım. Kendimi akışa bıraktım. Bir yerlerde bir virüs yayılıyormuş, bazı şehirler karantinaya giriyormuş falan, sanki başka bir dünyanın haberleri. Hiç oralı değilim, hiç üstüme alınmıyorum.Hatta havaalanında bazı maskeli yolcular görüp şaşırıyorum. “Kızım iyi bir aileyle, şunun şurasında iki aya kalmadan gelecek nasılsa” diye okuduğum kişilik patalojileri kitabına yumuluyorum iyice...İstanbul’a inerken bir form verdiler. Yine ne olduğunu anlamadan doldurdum. Hasta oldunuz mu, adres, telefon falan. Lay lay eve gittim. Ertesi gün biraz haberlerle haşır neşir olduğumda, olayı dank etmeye başladım. Türkiye’ye giriş yapanların karantinaya alınmasıyla endişem arttı. Hala içimdeki iyimser, “yok canım, geçer” diyordu.Buradan bir hafta sonra Uruguay’daki okullar da kapandı. Öğrenci değişim programı iptal oldu. Herşey bir anda çığ gibi büyüdü. Talia’nın artık geri dönmesi gerekiyordu.BİR UÇUŞ OLSUN LÜTFEN!Malum, Uruguay’a direkt uçuş yok. Çağrı merkezi bu durumlarda yardımcı olamıyor. Üç gün THY bürosuna gittim. Her defasında içeri girebilmek için uzun süreler bekledim. Her yapılan rezervasyon, bir süre sonra telefonuma gelen “iptal sefer” mesajıyla sonlandı. Panama, Buenos Aires, Sao Paolo; her bir olası kombinasyon defalarca denendi.Sonunda, yine Brezilya aktarmalı bir uçuş bulunabildi. Nerede her gün vızır vızır uçan uçaklar? Zorla, orada burada kalanları toplayan bir seferle, Taliş eve döndü.Kısa kesilen Uruguay macerasıyla çok üzgündü. Kaynaştığı Delfi’den, ailesinden, çok sevdiği Montevideo’daki okuldan ayrılmak zorunda kaldığı için de. Ama birşey fark ettim; nedenleri anlayabilecek kadar olgunlaşmıştı sanki. Kızım, 15-20 gün içinde, büyümüştü.Uruguay hakkında size kısa birkaç bilgiGüney Amerika’nın en küçük ikinci ülkesi. Arjantin, Brezilya ve Atlas Okyanusu’nun ortasında. Nüfusu 3,5 milyon, ki nüfusun yarısı başkent Montevideo’da yaşıyor. Resmi dil İspanyolca. Portekizce ve İtalyanca, hatta bu dillerin karışımı bir uyduruk dili konuşanlar da var. İngilizce anlaşmak zor.Esrar, günde sekiz saat mesai, eşcinsel evlilikleri yasal olarak ilk kabul eden ülkelerden. Kadınlara seçme ve seçilme hakkı, Fransa’dan tam 12 sene evvel verilmiş. Ülkenin bir duruşu var yani, ben de hep bu duruşu severdim uzaktan.Latin Amerika coğrafyasının en şeffaf politikası. Görece zengin, pasaportu güçlü. Yaşam kaliteli. Yanlız ucuz değil, söyleyeyim. Arjantin, hele Brezilya’nın iki katı pahalı herşey.Uruguay İspanyolcasıBir uzun ziyafet masasında anlattılar, örnekler verdiler, çok güldürdüler. “Uruguay İspanyolcası” diye bir diyalekt var. Sanki her kelimeye, bazen her heceye bir “ş” harfi ekliyorlar gibi. İspanyolca bilmem, ama farkı çok net ayırt ettim./Archive/2020/11/7/202748823-uruguay7.jpgTANGO VE FUTBOLOralardayken bir maça gitmek lazımdı. Yıllar evvel Arjantin’de gitmiştim, acayipti. Bu sefer sezon açılmamıştı, neyse, bir daha sefere.İkinci tutku ise tango. Meşhur La Cumparsita’nın bestecisi Gerardo Rodriguez, Uruguaylı. Bu güzel tangonun ilk çalındığı küçük kulüp, bugün bir müze. Ben çok sevdim.Ne yapsak, nerelere gitsek?- Bir kere Montevideo’yu hakkıyla gezmek lazım. Müzeler, bit pazarı, opera binası, Eski Şehir Cuidad Vieja, hayatın merkezi Mercado del Puerto çok keyifli. Okyanus kıyısında kilometrelerce uzanan La Rambla, yürüyüş ve koşu için ideal. Şubat başında Las Llamadas festivali sırasında çok renkli oluyormuş şehir.- Punta del Este, bütün Güney Amerika’nın Monaco’su, St. Tropez’i, Bodrum’u. Yatlar, barlar, süper lokantalar, şık butikler, pahakı cafe’ler, lezzetli dondurmacılar var. Zenginlik güzel şey... Güneş batışı enfes. Okyanus biraz serin ve dalgalı ama olsun. Bizim denizler gibi gireyim, cup cup oynayayım demiyorsunuz; güneşlenip serinlemece.- Colonia’yı keşke görebilseydim. Arnavut kaldırımlı dar sokakları, tek katlı evleriyle Unesco Dünya Mirası listesinde. “En iyi korunmuş koloniyel kent” ünvanını taşıyor. Montevideo’ya üç saat uzakta sadece. Ayrıca, Colonia’dan Buenos Aires’e 1,5 saat süren bir feribot yolculuğuyla ulaşmanız mümkün.- “Hacienda” denen çiftlikler, bütün Uruguay’da var. Atlara ve sığırlara biniliyor, geleneksel yemekler yeniyor. “Gaucho” denen Güney Amerikalı kovboy yaşantısı deneyimleniyor. Daha evvel Arjantin seyahatimde bir gün geçirmiştim, orada da car. Ben günübirlik gittim, ama dilerseniz konaklamak da mümkün. Kesin tavsiye, damardan Latin Amerika kültürü.Ne zaman gitsek?Kasım başından Mart sonuna kadar yaz. Yazın gidin. Gerçi ılıman iklimi var Uruguay’ın, ama rüzgarlara çok açık. Hava bir anda değişiyor, rüzgar, fırtına, yağmur bastırıveriyor.Ne yeriz?Et, et, et! “Parillas” denen muhteşem lokantalar var. Her tür etin barbeküsü. Sakatat çok popüler, tavuk çok lezzetli.“Empanadas” dedikleri küçük böreklerden bütün Latin Amerika’da var. Etli veya peynirli börekler. Bizim tepsideki anne böreklerimiz bin kere daha lezzetli.Tatlı kültürleri pek cılız. Dondurma güzel sadece. Bir de “Dulce de Leche” denen karameli kavanozuyla yiyebilirim. Herşeye koyuyorlar zaten. Bayılacaksınız. Bavula birkaç kavanoz atın derim!Sebze çok özleniyor. Az çeşit var, pek de yemiyorlar. Malum, biz zeytinyağlılar olmadan yaşayamıyoruz. Bir de kahvaltı yok tabii. Giderken çay, zeytin ve peynir götürmek her zaman süper bir fikir. Fatih Türkmenoğlu