Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Friday, 11.07.2025, 04:45 AM (GMT)

News - Haberler

‘Herkes bilsin diye yazıyorum!’

‘Herkes bilsin diye yazıyorum!’ /Archive/2020/11/12/002212618-ic1.jpg‘İKTİDARA GÖRE HERKES MESUT! YANİ YERSENİZ’- Yaz Yüreğim Yaz’da yer alan öykülerinizin hepsi yeni yazılmış değil. Hangilerini yeni yazdınız ve hangilerini daha önce yayımladınız?Bu kitabın ilk bölümünde yer alan 12 öykü (ki bunlar içinde Sunu niyetine yazdığım ve çocuklarıma Emre ve Kerem’e ithaf ettiğim ya da onlardan “ödünç aldığım” “Sevmezsem Ölür” adlı öykü de var…) 80’li yıllarda yazdıklarım… 12 Eylül faşist askeri darbe döneminin izdüşümleri… 1985’te yayınlanmış Yaz Düşüm Yaz adlı kitabımdan seçtiğim ve üzerinde oynadığım öyküler…Kitabın adını Yaz Yüreğim Yaz diye koyma nedenim de, eskisini bilenlere bir çağrışım yaptırmak… Kitabın ikinci bölümünde yer alan 17 öykü ise son yıllarda yazdığım minimalist öyküler. Onlar yeni.- Öykülerinizin yazılış dönemleri, içerikleri, yazılış duygusu, esin kaynakları da farklılaşıyor kuşkusuz. Bunu belirtiyorum çünkü çağının sorunlarından, dertlerinden öz alan metinler hepsi de. Gazeteci ve yazar Zeynep Oral’ın sürekli dikkat kesildiği can alıcı, yakıcı sorunsallardan esinle ulaşıyor okurlara. Yazılış dönemleri itibarıyla değerlendirir misiniz?Çağımın sorunlarından, dertlerinden etkilenmemek hiç olası mı! Elbet hepimiz yaşamın her anında etkileniyoruz. Yaşarken, gülerken, eğlenirken, kahrolurken, acı çekerken, çalışırken, yazarken…İlk öyküleri yazarken kimselerin gizlemeye çalışmadığı bir faşizm vardı. Bu aleni faşizmin birey üzerindeki tahribatını ele almaya çalışmıştım; insan ilişkilerini; aile ilişkilerini, karı koca ilişkilerini, anne çocuk ilişkilerini, öğretmen öğrenci, iki sevgili ilişkilerini nasıl etkilediğine yoğunlaştım.Ama o açık seçik despotizmin kendi kuralları vardı. Sınırları, yasakları ve kuralları belliydi, kati ve kesindi, Ve onları bilirdik!Bugün yaşadıklarımıza gelince… Nasıl anlatsam ki: Bildiğiniz gibi, yöneticilere ve yandaş medyaya bakacak olursak bugün Türkiye en demokratik, en refah, en zengin, en muhteşem dönemini yaşıyor. Ekonomi harika! Herkes huzur içinde! Kavga yok, gürültü yor, dert yok, ayırımcılık yok, zulüm yok, düşmanlık yok, kin yok, nefret yok! Baskı yok, yasak yok, hapishaneler boş! Hak, hukuk yok, pardon haksızlık yok! Herkes memnun mesut yaşıyor! Yani yerseniz…Gelin görün ki herkes sahibinin sesine değil, yaşadıklarına, tanıklık ettiklerine daha çok inanıyor. İkinci bölümdeki öykülerin her biri bir kadın adıyla anılıyor. İşte Ayşe’ler, Nalan’lar Devrim’ler, İffet’ler bu durumu “yemeyenler!”/Archive/2020/11/12/002229571-ic3.jpgADIM ADIM KARŞIDEVRİM!- İlk bölümdeki öykülerle; ikinci bölümdeki Hatice, Ayşe, Nalan, Devrim, Meryem, Nilüfer, Leyla, Melis, Şenay, Aysel, Hülya, Özlem, İffet, Esra isimli kadın öyküleri birbirinden çok farklı. O fark nereden kaynaklanıyor?O fark en çok iki dönem arasındaki farktan kaynaklanıyor. Biliyorsunuz darbeler sadece askeri olmuyor, sivil de olabilir… Despotizm, işkence, baskı, tehditler de farklılaştı. Şimdi eskisi gibi filistin askısı yok, ama içeri tıkıldıktan bir iki yıl sonra iddianame hazırlanabiliyor; alt mahkeme üst mahkemenin kararını uygulamıyor vb… Şimdi daha çok belirsizlik var. Laikliğin nasıl bir darbe aldığını 12 Eylül’de de farkındaydım elbet ama bugün adım adım karşı devrim yaşamaktayız…Bütün bu farklar benim yazış biçimimi etkilemiş olabilir. Zaten ilk bölümdeki öyküleri yeniden ele alırken kimini değiştirdim, kimini yoğunlaştırdım… Evet, iki bölümdeki öyküler olsun; bütün o kadınlar olsun birbirlerinden çok farklı. Tıpkı yaşamdaki gibi. Farklı yaşlardan, farklı birikimlerden, farklı sınıflardan kadınlar… Bakmayın her birinin bir kadın adı taşıdığına, hepsinde irdelemeye çalıştığım kadın erkek ilişkileri, insan ilişkileri, toplum birey ilişkileri…‘YAZMADAN DURAMIYORUM, ÜLKEMDEN SORUMLUYUM’’- Dünden bugüne meslek ve yazın yaşamınız boyunca yazmak sizin için nasıl bir deva olageldi? Bu öyküleriniz tam da bu bağlamda topluma nasıl bir çağrı, bir uzatılı el, omuz vermedir?Kendi kendime 50 küsur yıldır niye yazıyorum diye sorduğumda, galiba en dürüst yanıt, yazmadan duramadığım için olur… Kendimi bildim bileli yazıyorum… Yazdıkça öğreniyorum… Yazarak daha iyi sorgulayabiliyorum. Yazarak kendimi daha iyi ifade ettiğime inanıyorum. Yazmaktan tat alıyorum…Bir yandan da bu ülkeden ben sorumluyum, bu ülkede güzellilerden çirkinliklerden de, doğrulardan da yanlışlardan da ben sorumluyum; bu yaşananları herkes bilmeli diye bir kaygım, bir derdim var! Herkes bilsin diye yazıyorum…‘ŞİMDİ SEÇİMLERİM DAHA SESSİZ, DAHA ÖZENLİ’’- Değişimle mesafenizi nasıl tanımlarsınız? Kaçınılmaz olan o değişimden kaleminiz payını nasıl aldı?Değişimden payını elbet aldı hem kalemim hem de kalem tutan elim…Değişmeyen tek şey, değişimin kaçınılmaz olduğu… Önceleri çok daha sabırsız, daha gözü karaydım. Kitapta ilk bölümdeki öyküler daha duygusal…İkinci bölümdekiler hani neredeyse, çok uzaktan, sakin bir bakış… O bakıştan her öyküde bir nokta atışıyla hedefi tutturmaya ya da vurmaya çalıştım.Kitabın ikinci bölümündeki öyküler var ya; neredeyse her gün onlara yenisi ekleniyor. Türkiye size o kadar çok malzeme veriyor ki, size sadece seçim yapmak kalıyor…Şimdiki seçimlerim daha sessiz, belki daha özenli. Yaş ilerledikçe değişiminiz de daha seçici oluyor…‘ÖYKÜDEN ÇOK KURMACA ANLATI DİYORUM’- Öykü türünün biçeminize yatkınlığını, yazın kumaşınıza uyarını, ifade etmek istediklerinize sağladığı şiirsel ve kimi dramatik olanakları yorumlarsanız neler söylersiniz?Sevgili Gamze, ben bunlara öyküden çok anlatı diyorum… Kurmaca anlatılar… Ancak izin verelim de şiirsel mi, değil mi, dramatik olanakları var mı yok mu, bunlara okur karar versin… Ben yorumlamayayım…/Archive/2020/11/12/002246070-ic4.jpg‘GEL DE İSYAN ETME!’- Darbe dönemi insanları olmak, korkuların ve yasakların baskıladığı insanların reflekslerine ayna tutuyorsunuz pek çok anlatınızda. Bir o kadar da isyan duygusuna yakınlaşıyorlar özellikle finallerine doğru.Yaşadığımız ve yaşamadığımız anları yazarak yeniden kurgularken, yeniden zamana ve mekâna yerleştirirken, kişileri yoktan yeniden yaratırken, ilişkileri yeniden düzenlerken ayna tutmakla kalmayıp, elbet tepkinizi de dile getiriyorsunuz.Unutmayın bir zamanlar “Gençtik, güzeldik ve dünyayı değiştirecektik” … Anladınız elbet: 60’lardan söz ediyorum. Bu bizim sloganımızdı… Dünyayı değiştiremedik. Ülke ise devrim ilkelerini kemire kemire geriye doğru değişir oldu! Gel de isyan etme!‘AYRINTILARI ÇOK SEVİYORUM’- Anlatılarınızın sesini, rengini sormak istiyorum. İstisnasız tümünün sesi yüksek, duygusal yoğunluğu insanca bir haklı isyanla bileşik. Yaralı bir kuşağın dilinden yaşanmışlıklarınca tüm bu yansıyanlar, toplumsal hafızaya unutturmamacasına bırakılmış birer kayıt adeta hatta düpedüz!Kayıt sözü çok doğru… Özellikle ikinci bölümdeki o kısacık öyküler, salt bir kayıt tutmak gibiydi… Çünkü yaşanan anlar, çok ama çok kısa bir süre sonra anıya dönüşüyor. Çoğu kez unutuluyor. Malum belleksiz bir toplumuz. Toplumsal hafızamız bir günden ertesi güne sık sık siliniyor… İşte kimi anlar, kimi sözler, kim durumlar silinmesin, unutulmasın istedim. Bir de ayrıntıları çok seviyorum, siyahla beyaz arasında grinin binlerce tonunun bir anına ışık vursun istedim…‘KİŞİLERİM AŞKA, DAYANIŞMAYA VE VİCDANA SARILIYOR’- Acılar, korkular, sevgiler, ey aşklar, utançlar, yasaklar, sizden alıntıyla “Damıta damıta çoğalttığı sevgiye, ufalaya ufalaya biriktirdiği acıyı katanlar”... Ama Enseyi de karatmıyor! İnsan bu, yaşamak istiyor ne de olsa. Ve mücadele ediyor. Mücadele yoksa hayat da yok! Kolay pes etmiyorlar, kimi doğrudan kimi adım adım ama direniyor, zaman zaman yıldıkları da oluyor Sonra? Peki sonraya nasıl ulaşıyor/ulaştırıyor öykü kişileriniz?Kâh yazarak, severek, sevişerek, çalışarak, kaçarak… Kâh acı çekerek , direnerek, ölerek… Ama en çok, en çok, öykü kişilerim de tıpkı hayattaki gibi sevmeye, aşka, dayanışmaya sarılıyor. Bir de vicdana..ORDA KİMSE YOK MU?- İnanç, din, toplumsal önyargılar, şiddet, cinayet, kadına yaşamı dar eden dünyevi ve uhrevi kıskaçlar, cinai cinnet ortamı... Sizden alıntıyla sorarsam; orda kimse neden yok?BİNGO! Bundan sonraki kitabın adı Orda Kimse Yok mu? olacak … Bu Corona salgını döneminde ben de boş durmadım. Madem eve kapandık, gezgin ruhumu masa başında gezintiye çıkardım. Gezi kitaplarıma bir yenisini ekledim. Yakında Tibet ve Sincan’dan, Arjantin ve Küba’ya uzanan bir yolda kaleme aldığım insan manzaraları Sia Yayınları tarafından yayınlanacak…Bir de nicedir yazdığım minimalist öykülerden sadece bir bölümünü “Yaz Yüreğim Yaz” kitabıma aldım. Çoğu üzerine çalışmayı sürdürüyorum…Bu hükümet başımızda kaldıkça, Meclis işlevini yitirdikçe, muhalefet etkisizliğini sürdürdükçe, başta demokrasi ve laiklik olmak üzere devrim ilkeleri ayaklar altında çiğnendikçe benim “Orda Kimse yok mu?” sorum devam edeceğe benziyor…Yaz Yüreğim Yaz / Zeynep Oral / Cumhuriyet Kitapları / 208 s. / 2020. Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki

‘Parisli Bir Burjuvanın Pazar Gezintileri’

‘Parisli Bir Burjuvanın Pazar Gezintileri’ /Archive/2020/11/12/001642418-ic1.jpgYazar ajanları ile, endüstriyel yayıncılarla, piyasacı yazarlarla, sahte eleştirmenlerle, ‘imaj-maker’larla ve çokça zaman siyasi manipülasyonlarla yürütülen bu edebiyat devrinde 19. yüzyıl empresyonizmi en çok özlediğimiz.Denebilir ki; “Hayır dostum! Empresyon da neymiş bu çağda? Her şey yeterince görünür değil mi? Bugün anlatımcılığın lüzumu nedir?!”Ben de derim ki o sizin sarih gerçeklik olarak gördüğünüz illüzyonları ve yapıntı edebiyatı ve hatta sanatı ben kabullenemiyorum çünkü her şeyiyle sahte, ticari ve suiniyetli olduğunu biliyorum.Bana lütfen eski güzelliklerimi geri getirin, ölüsüne bile razıyım; çünkü ben yazar olmaya onlarla karar verdim, onlar çekti beni elimden bu büyülü deryaya:/Archive/2020/11/12/001657277-ic2.jpgTaşralı Bir Büyük Adam Paris’te, İki Şair, Bir Yaratıcının Çektikleri, yani Balzac’ın Sönmüş Hayalleri ruhumda ilk iz bırakanlardı. Sonrası; Flaubert, Zola, Hugo, Maupassant ve ötekiler...Şimdi onlar nerede; biz neredeyiz? Bankalardan çıkan dev bütçeli reklam kampanyalarının hormonlu edebiyatına hücum eden yüz binlik güruhlar nerede, ben neredeyim?Aşka köpeklik, memleket sevgisine gerilik, nezakete budalalık diyen yeni çağ yazarları ‘best-seller’ basamaklarının zirvelerine tırmanadursun; bugünlerde çıkan ve hakkında tek kelime edilmeyen Parisli Bir Burjuvanın Pazar Gezintileri kitabında Guy de Maupassant, kahramanı Monsieur Patissot’a şunu dedirtiyor: “Fransız nezaketi bir vatanperverlik biçimidir.”/Archive/2020/11/12/001709574-ic3.jpgFRANSA NEREDE, BİZ NEREDEYİZ?Bize bu sitemleri yaptıran kitap aslında iddialı bir yapıt değil. Ne Fransız edebiyatının başyapıtlarından ne de ünlü Fransız yazar Maupassant’ın şaheseri...Kitap annesinin yakın arkadaşı Flaubert’in büyük emeklerle yetiştirdiği ve Fransız edebiyatına takdim ettiği Guy de Maupassant’ın başarı kazanan ilk öyküsü “Boule de Suif”in ardından Le Gaulois gazetesine yazdığı on makaleden oluşuyor.Bu on makale gazetede tefrika edildikten çok sonra, Maupassant öldükten sonra kitaplaştırılıyor, yazarın yeni keşfedilmiş bir romanı olarak rağbet görüyor; ayrıca Maupassant’ın yazarlığının erken dönemini, naif ve sade edebiyatını yansıttığı için de özel bir önem taşıyor./Archive/2020/11/12/001729340-ic4.jpgKitap saygın bağımsız yayınevlerinden 1984’ten çıkmış. Nitelikli bir baskı. Tek bir harf hatası ya da tümce bozukluğu bulmak kabil değil.140 yıl öncesinin makale olarak kaleme alınmış fakat derinlemesine bakıldığında öykü denebilecek bu minnacık kitabı bugün neden basılıyor, yayınlanıyor, okunuyor, hakkında yazı kaleme alınıyor?Çünkü kitap edebiyatın unutturulmaya çalışılan değerlerini en yalın haliyle içeriyor.Paris’teki dönem yaşantısını, burjuva sınıfının güncel kaygılarını, Paris ruhunu ve dönemin derinlik içeren sosyal-siyasal tartışmaları hissettirmeden dokusuna yedirmiş olarak barındırıyor.Esprili, usta bir söylem, ruhu sıkılan, devlet hizmetine girmiş bir Parisli orta burjuva ve onun dönem sanatı, sanatçıları, yazar ve entelektüelleri ile yaşadığı anekdotal öykümsüler.Her şey zarif, altı çizilmemiş, sakin, sade ve estetik. Ustalıklı ve kendinde. Taşkınlıktan uzak ve edebi sanatlarla hemhal bir şekilde veriliyor./Archive/2020/11/12/001745308-ic5.jpgKitabın en zevkli bölümleri sonlara doğru kendini gösteriyor: Dönemin siyasal tartışmalarını, entelektüellerin atışmalarını, nihilist ve anarşistlerin diyaloglarını hatta hatta feminist bir isyan dalgası başlatmak için bir araya gelen dönemin entelektüel kadınlarının kongresini abartıya kaçmayan, insanı gülümseten, bugün için fazlasıyla naif kaçan epizotlarla anlatıyor.Böyle naif, zarif kitaplar çokça çıksın. Sevdiğimiz edebiyat geri dönsün...Parisli Bir Burjuvanın Pazar Gezintileri / Guy de Maupassant / Çeviren: Gülşah Ercenk / 1984 Yayınevi / 88 s. Hikmet Temel Akarsu

‘Simone de Beauvoir Aramızda’

‘Simone de Beauvoir Aramızda’ /Archive/2020/11/12/001046200-ic.jpgJulia Kristeva ve Simone de Beauvoir... Kadın özgürlüğü mücadelesinde ufuk açıcı çalışmalarıyla anılan iki isim, iki düşünce insanı, iki yazar...Kristeva'nın hayranlık ve eleştirellikle ele aldığı, dönemini önceleyen ve kendisini kuşatan Simone de Beauvoir üzerine yazılarından oluşan bu derleme Beauvoir'ı yeniden okumaya davet ediyor.Hem yaşamıyla hem de eserleriyle antropolojik bir devrim gerçekleştirmiş, bireysel ve toplumsal geleceğimize damgasını vurmuş Beauvoir'dan bu yana feminist hareketin temel sorunlarına, farklılaşan algı ve yaklaşımlarına güçlü bir değini niteliği taşıyor.Çin'den Afganistan'a uzanan bir coğrafyada temel yaşam haklarından dahi mahrum kadınların mücadelesini yine Kristeva'nın kaleminden okuduğumuz bu derleme, her ikisinin de düşün evrenine derinlemesine bir giriş...OKUMA PARÇASI İÇİN: https://www.selyayincilik.com/pdf/SimonedeBeauvoirAramizda_okuma_parcasi.pdfSimone de Beauvoir Aramızda / Julia Kristeva / Çeviren: Özgü Berksyo / Sel Yayıncılık / 118 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Erken Teşhis Kedilerin de HayatınıKurtarıyor

Erken Teşhis Kedilerin de Hayatını Kurtarıyor International Cat Care’in gerçekleştirdiği uluslararası araştırma, kedi sahiplerinin yüzde 40’tan fazlasının kedilerini sağlık kontrollerine götürmediğini gösteriyor. Oysa, hastalıkların erken teşhis edilebilmesi ve etkisinin azaltılması için yetişkin kedilerin yılda en az bir kere, yavru kedilerin ise çok daha sık aralıklarla veteriner hekim tarafından sağlık kontrollerinden geçirilmeleri gerekiyor./Archive/2020/11/12/001344966-5.pngKedilere olan sevgimiz, tartışılmaz. Ancak konu kedilerimizin sağlığına geldiğinde, sevgimiz aksiyona yeterince dönüşmüyor; kedilerin sağlık ve yaşam kalitesi için kritik önemde olan düzenli sağlık kontrollerini gerçekleştirmiyoruz. Kedilerin düzenli sağlık kontrollerinden geçirilmemelerinin ardında, kedi sahiplerinin doğru bildiği yanlışlar, veteriner kliniği ziyareti için gerekli hazırlıklar ve klinik ziyaretinin kedilerde yarattığı düşünülen ek stres gibi unsurlar bulunuyor. Ayrıca, kedilerin doğaları gereği ‘gizemli canlılar’ olma özelliği, acı eşiklerinin yüksek olmasına, bu da kedilerin sağlık kontrolüne ihtiyaçları olmadığı gibi yanlış bir kanıya sahip olmamıza neden olabiliyor. Tüm bu alanlarda kedi sahiplerinin farkındalığını artırabilmek ve kedilerin daha sık sağlık kontrollerinden geçirilmelerini teşvik edebilmek amacıyla, kedi ve köpek beslenmesinde dünyanın önde gelen şirketi Royal Canin, 15 Ekim-15 Kasım tarihleri arasında “Kedinizi Veteriner Hekimine Götürün” kampanyasını hayata geçiriyor.  /Archive/2020/11/12/001155247-3.png ‘Hayvanlar için daha iyi bir dünya’ misyonu kapsamında çalışmalarını sürdüren Royal Canin, 15 Ekim – 15 Kasım tarihleri arasında düzenlediği kampanyasında,?İstanbul Veteriner Hekimler Odası (İVHO),?Kedi Hekimliği Derneği (KHEDİ),?Kedici Veteriner Hekimler Derneği (KEDVET),?Klinisyen Veteriner Hekimler Derneği (KLİVET) ve Küçük Hayvan Veteriner Hekimleri Derneği (KHVHD)?ile program ortaklığı gerçekleştiriyor. “Kedinizi Veteriner Hekimine Götürün” kampanyası ile evcil hayvan sahiplerini kedileri için düzenli sağlık kontrolleri planlamaya teşvik ediyor, koruyucu hekimlik uygulamalarının önemi konusunda farkındalık yaratmayı ve kedilere yönelik sağlık hizmetlerini iyileştirmeyi amaçlıyor. Kedi sahiplerinin bu süreçte ihtiyaç duyabileceği her türlü bilgi ve bakım önerisini, kampanya için yaratmış olduğu www.kedimklinikte.com websitesinde bir araya getiren Royal Canin, site üzerinden, kedi sağlığı, bakımı ve klinik ziyaretlerinde dikkat edilmesi gerekenleri hayvan sahiplerinin bilgisine sunuyor.  Hayvan sahipleri aynı zamanda, kedi psikolojisi, davranışları ve hayvan beslenmesine dair doğru bilinen yanlışları da web sitesinde yer alan videolar aracılığıyla keşfedebiliyor.  Kampanya kapsamında sokaklarda ve bakımevlerinde yaşayan hayvanları da unutmayan Royal Canin, #kedimklinikte etiketiyle sosyal medyada yapılacak her paylaşım karşılığında 1 KG mama bağışını bakımevlerine ulaştırma taahhüdünde bulunuyor.  /Archive/2020/11/12/001214981-4.png Düzenli sağlık kontrolleri, hayat kurtarıyor Kediler, bağımsız oldukları ve köpeklerden daha az sağlık kontrolüne ihtiyaç duydukları gibi bir üne sahip olsalar da köpeklerle benzer bakıma ihtiyaç duyuyorlar. İstatistiklere göre, kedi sahipleri, köpek sahiplerine oranla daha az sıklıkla veteriner kliniğine götürülüyor, çünkü kedilerin genellikle köpeklerden daha sağlıklı olduğu düşünülüyor. Royal Canin, “Kedinizi Veteriner Hekimine Götürün” çağrısı ile bu algıyı değiştirmeyi amaçlıyor. Sorumlu hayvan sahipliğine katkıda bulunacak uygulamaların, hayvanlarla etkileşime geçen tüm canlıların sorumluluğu olduğu bilinci ile çalışmalarına yön verdiklerini belirten Royal Canin Türkiye Kurumsal İlişkiler Direktörü Çağla Çavuşoğlu, kampanya ile ilgili şunları söyledi: “Hayvanlar için daha iyi bir dünya sağlama amacımız kapsamında hayata geçirdiğimiz bu farkındalık kampanyası ile birlikte, kedilerin yavruluk döneminden itibaren düzenli veteriner kliniği ziyaretlerine başlamasını teşvik etmek istiyoruz. Bu düzenli kontroller sayesinde hayvan sahiplerinin kedi sağlığı, bakımı ve beslenmesine yönelik veteriner hekimlerden edineceği uzman bilgiler, kedilerimize uzun ve mutlu bir yaşam için en iyi şansı verecektir” dedi. Çavuşoğlu sözlerine şöyle devam etti: “Hayvanlar kendileri adına konuşamıyor, bu nedenle onların yaşam kalitesinin artırılması bizlerin sorumluluğu. Kampanyamız ile koruyucu hekimlik ve önleyici sağlık hizmetlerinin, hayvan dostlarımızın sağlığı üzerindeki önemini vurguluyoruz. Özellikle bu hareketi kediler için hayata geçiriyoruz; çünkü kediler doğaları gereği hastalık semptomlarını ya göstermiyorlar ya da hastalıkları kritik noktaya ulaştığında gösterme eğilimlerine sahipler. Sonuç olarak, hayvan sahiplerinin, semptomları keşfetmesi gecikebiliyor. Düzenli sağlık kontrolleri, bu nedenle kedi sağlığı ve refahı için oldukça kritik önemde. Düzenli sağlık kontrolleri ile hastalıklar oluşmadan önüne geçebilmeyi ve bir hastalık söz konusu ise, hastalık ilerlemeden müdahale edebilmeyi amaçlıyoruz. Bunun için de, tüm kedi sahiplerini kampanyamızda buluşturuyor; veteriner odaları, dernekleri ve ülkemizdeki veteriner hekimler ile tek ses, tek yürek olarak ‘Kedinizi Veteriner Hekimine Götürün’ çağrısında bulunuyoruz.”/Archive/2020/11/12/001238685-5-1.png Royal Canin Hakkında: ROYAL CANIN® markasının sahibi olan Royal Canin Company, Mars Petcare’e bağlı bir şirket olup kedi ve köpeklerin sağlıklı beslenmesinde dünya çapında lider bir markadır. 1968 yılında Fransız veteriner hekim Jean Cathary tarafından kurulduğu günden bu yana, kedi ve köpeklere yönelik sağlıklı beslenme çözümleri sunmakta ve onların hayat kalitesini artırmak için tüm dünyada beslenme uzmanları, hayvan yetiştiricileri ve veteriner hekimlerle ortaklıklar geliştirerek çalışmalar yürütmektedir. Bugün 110’dan fazla ülkede faaliyet göstermekte ve kedi ve köpeklerin eşsiz özellik ve ihtiyaçlarını tüm çalışmalarının merkezine koymaktadır. cumhuriyet.com.tr

Sarah Bernhardt!

Sarah Bernhardt! /Archive/2020/11/12/000737734-ic1.jpg“Sarah Bernhardt’ın bir benzeri yoktur. Bütün zekâsını, bütün içgüdülerini ve deneyimlerinden edindiği sahne bilgisini rolüne katar.”Oscar Wilde“Beş tür aktris vardır: Kötü aktris, ortalama aktris, iyi aktris, büyük aktris ve Sarah Bernhardt.”Mark Twain“Ben böyle bir kadına aşık olabilir, onu delice sevebilirdim; yalnızca saf ve vahşi tutkusu uğruna. Bernhardt’ı izlemeye gidecekseniz dikkatli olun.”D.H.Lawrence“İlginç bir varlık: Yaşamında da sahnedekinden farklı davranmasına gerek kalmadığını düşünebiliyorum.”Sigmund Freud“Hizmetkârınızım, madam.”Victor Hugo /Archive/2020/11/12/000547345-ic.jpgDünyanın ilk süperstarı Sarah Bernhardt (1844-1923), etkileyici fiziği, yeteneği ve çelik gibi iradesiyle yıllar içinde Fransa’nın itibarlı tiyatrosu Comédie Française’in en dikkat çekici aktrisi olmuş, sonra kendi tiyatrosunu kurarak kimi zaman mali açıdan zorlansa da sahnelerden kazandığını yine mesleğine yatırmış ve Paris’e enfes bir tiyatro binası kazandırmıştır.Sadece seyircisini esir eden müthiş oyunculuğuyla ve erkekleri bağlayan baskın kişiliğiyle değil, aklına estiği gibi yaşamasıyla, aşk skandallarıyla ve geniş çevresiyle de her zaman kendinden söz ettirmiştir. Sahnede yüzden fazla karakter canlandırmıştır. Hem Ophelia’yı hem de Hamlet’i oynama başarısını gösteren sayılı oyunculardandır. Alexandre Dumas’nın Kamelyalı Kadın’ı ile Oscar Wilde’ın Salomé’sine ilham vermiştir. Marcel Proust tarafından Kayıp Zamanın İzinde’deki Berma karakteriyle ölümsüzleştirilmiştir.Avrupa’ya, Amerika’ya, Rusya’ya defalarca turne yapacak kadar izleyici çeken, ABD’de Red Kit çizgi romanına dahil olan, İstanbul’da Abdülhamit’ten ihsanlar alan büyük aktris, bacağı kesildikten sonra bile kopmadığı sahne tutkusunu ve coşkulu hayatını hakkıyla dile getiren elinizdeki biyografide hayat buluyor.Sarah Bernhardt / Arthur Gold, Robert Fizdale / Çeviren: Fadime Kâhya / Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları / 342 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Zlatko Dalic:“3 gol yememizden dolayımemnun değilim”

Zlatko Dalic: “3 gol yememizden dolayı memnun değilim” A Milli Takım ile hazırlık maçında 3-3 berabere kalan Hırvatistan’da Teknik Direktör Zlatko Dalic maçın ardından açıklamalarda bulundu. Çok dostane bir maç olduğunu ifade eden Dalic, “Memnun olmadığım nokta ise bugün 3 gol yememizdi” diye konuştu./Archive/2020/11/12/012543228-zlatko-dalic-3-gol-yememizden-dolayi-memnun-degilim_1.jpgHazırlık karşılaşmasında A Milli Takım ile Beşiktaş Park’ta karşı karşıya gelen ve sahadan 3-3’lük beraberlikle ayrılan Hırvatistan’da Teknik Direktör Zlatko Dalic karşılaşmanın ardından düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulundu. Dostane bir maç olduğunu ifade ederek sözlerine başlayan Dalic, “Bugün sahada 6 gol atıldı. Bundan çok memnun kaldığımı söylemeliyim, çok dostane bir maç oldu. Ama memnun olmadığım bir nokta var ki, o da 3 gol yememiz oldu” dedi. Vida’nın performansıyla ilgili soruyu yanıtlayan Dalic, “Biz kendi planımıza göre oyuncularımızı sahaya koyduk. Vida bir süre oynadı, sonra değişti. Hepsini ayrı ayrı yorumlamak istemiyorum, bu durumu biz kendi içimizde değerlendireceğiz” cevabını verirken koronavirüs testi olan oyuncularıyla ilgili de “2 oyuncunun testleri negatif çıktı. Diğer oyuncuların da test sonuçlarını bekliyoruz. Bu doğrultuda diğer maçların kadrosu da şekillenecek” diyerek sözlerini tamamladı. İHA

At yarışından dönen apranti kazada hayatınıkaybetti

At yarışından dönen apranti kazada hayatını kaybetti Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde, iki otomobilin çarpışması sonucu meydana gelen kazada; Diyarbakır'da bugün düzenlen at yarışından dönen apranti İsmail Çizik (22) hayatını kaybetti, 2 kişi ise yaralandı./Archive%5C2020%5C11%5C12%5C011153897-at-yarisindan-donen-apranti-kazada-hayatini-kaybetti_8.jpgKaza, akşam saatlerinde Demirci Mahallesi yakınlarında meydana geldi. Gün içerisinde Diyarbakır’daki koşularda at binen apranti İsmail Çizik, koşuların bitmesinin ardından amcası Aydın Çizik ile memleketi Şanlıurfa’ya dönmek üzere yola çıktı. İsmail Çizik'in kullandığı otomobil, Evren Öcal yönetimindeki plakası öğrenilmeyen otomobille kafa kafaya çarpıştı. Kazada; İsmail Çizik, amcası Aydın Çizik ve diğer sürücü Evren Öcal yaralandı. Kaza ihbarı üzerine olay yerine sevk edilen sağık ekiplerinin ilk müdahalede bulunduğu yaralılar, Viranşehir Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. Acil serviste tedaviye alınan yaralılardan İsmail Çizik hayatını kaybetti./Archive%5C2020%5C11%5C12%5C011154053-at-yarisindan-donen-apranti-kazada-hayatini-kaybetti_9.jpgKazayla ilgili soruşturma sürdürülüyor. DHA

Hoffenheim'da tüm takım karantinaya alındı

Hoffenheim'da tüm takım karantinaya alındı Almanya Birinci Futbol Ligi (Bundesliga) ekiplerinden Hoffenheim'da 3 kişinin daha yeni tip koronavirüse (Covid-19) yakalanmasının ardından tüm takım karantinaya alındı.Alman kulübünden yapılan açıklamada, Danimarkalı Robert Skov ve İsrailli Munas Dabbur'un dün ülkelerinin milli takımlarında Covid-19 testlerinin pozitif çıktığı, bugün de Sebastian Rudy ve Ishak Belfodil ile teknik ekipten bir kişinin testinin pozitif olduğunun bildirildiği ifade edildi.Hafta sonu da oyunculardan Bruun Larsen ile takımda çalışan bir kişinin Covid-19'a yakalandığının anımsatıldığı açıklamada, artan vakalardan sonra tüm takımın karantinaya alındığı kaydedildi.Açıklamada, ortaya çıkan vakalardan dolayı dünkü antrenmanın iptal edildiği aktarılarak, milli takımlarda bulunan oyuncularla ve sağlık daireleriyle sürekli iletişim halinde olunduğu bilgisi paylaşıldı.Hoffenheim'ın sportif direktörü Alexander Rosen, aylardan beri titizlikle hijyen kurallarına uyduklarını belirterek, vakaların çokluğuna anlam veremediğini dile getirdi. AA

Şenol Güneş3-3'ün faturasınıhakeme kesti

Şenol Güneş 3-3'ün faturasını hakeme kesti Hırvatistan ile hazırlık maçında 3-3 berabere kalan A Milli Takım’da Teknik Direktör Şenol Güneş maçın ardından konuştu. Keyifli bir maç olduğunu söyleyen Güneş, “Yediğimiz gollerde hatalarımız vardı, attığımız gollerde ise beceri vardı” dedi./Archive/2020/11/12/011237974-turkiye-hirvatistan-ek-fotograflar_1.jpgBeşiktaş Park’ta oynanan hazırlık maçında Hırvatistan ile 3-3 berabere kalan A Milli Takım’da Teknik Direktör Şenol Güneş maçın ardından düzenlenen basın toplantısında konuştu. Karşılaşmayı değerlendiren Güneş, “Hazırlık maçı olarak bizim için de Hırvatistan için de iyi birkaç oldu. Oyuncuları görmek istiyorduk. Hata yapanlar olacak. Yediğimiz gollerdeki hatalar var, attığımız gollerde beceriler var. Rakip de ikinci bölgede aldığı toplarla hızlı çıkan bir takım. Kenardan aldığı toplarla da kontraya giden bir ekipti. İkinci ve üçüncü gollerde bu şekilde yedik. İlk yarıda yediğimiz golü saymıyorum elle atıldı. Slovenyalı hakemler böyle yapıyor. Rusya maçında da elle oynanan bir pozisyondan sonra gol yedik hakem de Slovenyalıydı. Orkun ve Mert Çetin sakatlandı, bu nedenle değişti. Cenk yoruldu. Cengiz’i biraz fazla oyunda tuttuk. Tendonuna bastı rakip ama ciddi bir durum yok. Mert’in durumuna bakacağız. Cenk’in durumu bizi sevindirdi. Ne oynayacağı önemliydi ve 60-65 dakika iyi çalıştı. Cengiz de iyiydi. İyi bir hazırlık maçı olduğunu düşünüyorum” diye konuştu./Archive%5C2020%5C11%5C12%5C011215459-senol-gunes-bol-gollu-keyifli-bir-hazirlik-maci-oldu_4.jpg İHA

TTB, bir doktorun daha koronavirüs nedeniyle yaşamınıyitirdiğini duyurdu

TTB, bir doktorun daha koronavirüs nedeniyle yaşamını yitirdiğini duyurdu Türk Tabipleri Birliği (TTB), Mersin'de görev yapan diş hekimi Murat Pazarbaşı'nın koronavirüs nedeniyle hayatını yitirdiğini duyurdu.TTB'den Pazarbaşı'nın vefafına ilişkin yapılan açıklamada, "Mersin'de çalışan diş hekimi Murat Pazarbaşı'nı COVID-19 nedeniyle kaybettik. Ailesine ve tüm sağlık camiasına başsağlığı dileriz" denildi. Öte yandan TTB'nin açıklamasında, "Ölüyoruz, yönetemiyorsunuz" diyerek sağlık emekçilerinin koronavirüs nedeniyle hayatlarını kaybetmelerine dikkat çekildi. cumhuriyet.com.tr

Koronavirüs ençok bu mekanlardan bulaşıyor

Koronavirüs en çok bu mekanlardan bulaşıyor ABD’de yapılan araştırmada koronavirüsün restoran, spor salonları ve diğer kalabalık mekânlarda salgının ilk aylarda virüsün yayılmasında yüzde 80 oranında doğrudan etkili olduğu ortaya konuldu.Independent Türkçe’de yer alan habere göre, ABD’de gerçekleşen bir araştırmada koronavirüsün en çok bulaştığı mekanlar ortaya konuldu. ABD’nin büyük şehirlerindeki çoğu Covid-19 vakasının sadece birkaç yere yapılan ziyaretlerden kaynaklandığını öne sürüyor.Buna göre restoranlar, spor salonları ve diğer kalabalık kapalı mekânlar ABD koronavirüs salgınının ilk aylarında enfeksiyonların yüzde 80'inden sorumlu.Salı günü saygın bilim dergisi Nature’da yayımlanan araştırmada bu mekânların doluluğunu azaltmanın, hastalığın yayılmasını önemli ölçüde yavaşlatabileceği belirtildi.Çalışmanın yazarlarından ve Stanford Üniversitesi'nden Doç. Dr. Jure Leskovec, “Bu tür mekanlarda doluluk oranı yüzde 20’yle sınırlandırılırsa enfeksiyonları yüzde 80’den fazla oranda azaltabilir” diye konuştu.SÜPER BULAŞTIRICI MEKÂNLARStanford Üniversitesi ve Northwestern Üniversitesi'nden araştırmacılar, Covid-19'un ABD’deki en büyük metropollerdeki yayılımını modellemek için cep telefonu konum verilerini inceledi.Araştırmacılar, her bölgedeki vaka sayılarını inceledi ve insanların belirli mekânlara ne sıklıkta seyahat ettiklerine yakından baktı. Bu mekânlar arasında marketler, spor salonları, kafeler, muayenehaneler, ibadethaneler, oteller ve restoranlar vardı.Araştırmada konuyla ilgili şu ifadeler yer aldı:“Ortalama metropollerde restoranlar, spor salonları, oteller, kafeler ve dini kurumlar, yeniden açıldığında, enfeksiyonlardaki tahmin edilen en büyük artışa neden oldu.”Araştırmacılar bu modelin riski doğru tahmin ettiğinin kanıtlanması durumunda, sağlık görevlileri tarafından sosyal mesafe politikalarında kullanabileceğini söyledi. cumhuriyet.com.tr

Magazin gazeteciliğinin usta ismiŞahin Büyükkaya yaşamınıyitirdi

Magazin gazeteciliğinin usta ismi Şahin Büyükkaya yaşamını yitirdi /Archive/2020/11/11/224615020-sahin-buyukkaya-003-jpg7812321.jpgMagazin gazeteciliğinin duayen isimlerinden biri olan Şahin Büyükkaya bu sabah Ataköy’de yalnız yaşadığı evinde yaşamını yitirdi.Kalp kriziden yaşamını yitiren Şahin Büyükkaya uzun yıllar Ses dergisinde çektiği kapak fotoğrafları ve röportajları ile magazin gündemini belirleyen isim oldu.Şahin Büyükkaya’nın cenazesi yarın öğle namazından sonra Büyükçekmece mezarlığına defnedilecek.  cumhuriyet.com.tr




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter