News - Haberler
Sakarya'da anne ve oğlu sobadan sızan gazdanöldü
Sakarya'da anne ve oğlu sobadan sızan gazdan öldü Sakarya'nın Kaynarca ilçesinde sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlenen Nurten Manay (76) ile oğlu Yavuz Manay (45), hayatını kaybetti. Sakarya'nınKaynarca ilçesi Karamanlar Mahallesi’nde oturan Nurten Manay ve oğlu Yavuz Manay, yakınları tarafından evlerinde yataklarında hareketsiz bulundu. İhbar üzerine adrese, sağlık ekipleri sevk edildi. Gelen sağlık ekibinin yaptığı kontrolde, anne ve oğlunun öldüğü belirlendi.İlk tespitlere göre sobadan sızan karbonmonoksit gazından zehirlendikleri belirlenen anne ve oğlunun cenazeleri, otopsi için Sakarya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Korucuk Kampüsü Otopsi Merkezi'ne kaldırıldı.Jandarma olay ile ilgili soruşturma başlattı./Archive%5C2021%5C3%5C22%5C171006080-sakaryada-anne-ve-oglu-sobadan-sizan-gazdan-oldu_4.jpg DHAAli Babacan: "Naci Ağbal, 130 milyarısorduğu için gitti"
Ali Babacan: "Naci Ağbal, 130 milyarı sorduğu için gitti" Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Aksaray’da partisinin 1. Olağan Merkez İlçe Kongresi’nde konuştu. Naci Ağbal'ın Merkez Bankası Başkanlığı görevinden alınmasına değinen Babacan, "Merkez Bankası'nın 130 milyar dolarını çarçur ettiler, hatta bir rivayet vardır ki; ayrılan Merkez Bankası Başkanımız, gece görevden alınan. Demiş ki: '130 milyar nereye gitmiş' diye sormuş." DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Naci Ağbal'ın Merkez Bankası başkanlığından alınmasının, Berat Albayrak'ın Hazine ve Maliye Bakanlığı döneminde eriyen 130 milyar doları araştırmasıyla ilgili olabileceği iddiasını gündeme getirdi.“DAKİKA 1, GOL 1: 1994’TEN BERİ MECLİS’TE APAR TOPAR İLK GÖZALTI”“Hükümetin geçtiğimiz hafta açıkladığı paketlere ‘Lafla peynir gemisi yürümez, uygulamaya bakalım’ dedik. Cumayı cumartesiye bağlayan gece yarısı alınan kararlara bakın, dakika 1, gol 1. Bari açıkladığınız paketlerin hevesini alsaydınız, reform diye açıkladığınız belgelerin mürekkebi kurusaydı. İnsan hakları paketi açıklandıktan hemen sonra TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nun bir üyesinin milletvekilliği düşürüldü. Bu milletvekili nerede bir insan hakları olsa tek başına çabalıyor. 1994’ten sonra ilk defa bir milletvekili Meclis’te apar topar gözaltına alındı. Küçük ortak bir şeyler söyledi, sabahında uygulandı.”“KARANLIĞA SOKTUKLARI ÜLKEYİ MUHTIRA DÖNEMLERİ GİBİ KARANLIKTAN YÖNETİYORLAR”“Ülkeyi zaten uzunca süredir karanlığa sokmuşlardı ama artık aynı askeri vesayet ve muhtıra dönemlerindeki gibi karanlıkta alınan kararlarla yönetmeye başladılar. Artık uymayacağız dedikleri sözleşmenin adı ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi’. Tüm dünyada “İstanbul Sözleşmesi” olarak bilinen, ülkemizde imzalanmış olan temel bir insan hakları belgesi. Bu sözleşme şiddetle ve ayrımcılıkla mücadele sözleşmesi.”“KİMSE SİZE ‘POTANSİYEL KATİLLERE CESARET VERMEYİN’ DEMİYOR MU?”“Açıkça söyleyin. Kadına yönelik şiddetin artmasını mı istiyorsunuz? Aile içi şiddetin artmasını mı istiyorsunuz? Hiç mi düşünmüyorsunuz, ‘Bu kararı alırsak, bizden cesaret alanlar rahatlıkla eşine, çocuğuna şiddet uygular’ diye? Kimse size ‘şu potansiyel katillere cesaret vermeyin’ demiyor mu? Çete liderlerine övgü düzen ortağınızla beraber, ülkede siyasal şiddetin yeniden ortaya çıkmasına alan açtınız.”“DANIŞTAY’A SESLENİYORUM: BU GÜNAHA ORTAK OLMAYIN!”“Bugün Kadın Politikaları Başkanlığımızın öncülüğünde bir hukuk mücadelesi başlattık. Bu sözleşmeden çekilmeyle ilgili arkadaşlarımız münferiden Danıştay’a dava açıyor. Umarız ki Danıştay hakimlerinin de vicdanı sızlar. Danıştay’a sesleniyorum. Bu konuya hem hukuk hem de vicdan perspektifinde bakın, bu günaha ortak olmayın. Kadınların ahını almayın.“RİVAYETE GÖRE, GÖREVDEN ALINAN MERKEZ BANKASI BAŞKANI 130 MİLYAR DOLARI SORMUŞ”“Merkez Bankası’nın 130 milyar dolarını çarçur ettiklerini üstüne basa basa söylüyoruz. Bir rivayete göre, gece görevden alınan Merkez Bankası Başkanımız ‘ya şuna bakın, ne oldu’ demiş. Devlet geleneğinden gelen, devletin sahip olduğu her şeyin aslında millete ait olduğunu bilen bürokratlarımızda bu kaygı vardır: ‘Bu 130 milyar dolar yok, nereye gitmiş?’. Bununla ilgili yapılan bir çalışma neticesinde bu kararın alındığıyla ilgili bir rivayet var. Doğru yanlış bilmeyiz, doğruysa şaşırmam. Çünkü kimse bu rezervlerin ne zaman, hangi kurdan, hangi yöntemle satıldığını bilmiyor.”“FİNANSAL PİYASALARDA ÜÇÜNCÜ BÜYÜK DEPREM YAŞANIYOR” “Merkez Bankası Başkanı görevden alındıktan sonra kur arttı, Türkiye’nin dış borçlanma faizleri ve risk birimi arttı. Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ndeki finansal piyasalardaki üçüncü büyük depremi yaşıyoruz. Göstergelerin nereye doğru gideceği bir iki gün geçmeden belli olmaz. Merkez Bankası’nın da bundan sonra ne yapacağı belli olmaz. Yeni Başkan, Para Politikası Kurulu’nu zamanında yapacağını söyledi. Ateşten gömleği giyen aklı başında hareket etmek zorunda kalıyor. O ateşten gömleği giymesi gereken Sayın Cumhurbaşkanı'dır. Yanlış tezi yüzünden bu milletten özür dilemek zorunda.”“KARANLIKTA KARAR ALANLAR ÜLKEYE OYUN OYNUYOR”“Yine dış güçler, şunlar bunlar diyorlar. Bunları geçin. Siz bu kararları karanlıkta alsanız da her şey gün gibi açık. Bu oyunu ülkeye siz oynuyorsunuz. Yanlış kararınızın bedelini 84 milyon ödüyor. Hem faiz hem kur arttı. Her kur artışında zengin daha zengin, fakir daha fakir oluyor.”“SAYIN ERDOĞAN’IN ÖNÜNE SADECE İKİ SEÇENEK KOYDUK, GENE YANLIŞI SEÇTİ”“Daha üç gün önce Sayın Erdoğan’ın önüne iki seçenek koydum. ‘Ya yanlışını kabul et ve bu milletten özür dile ya da Merkez Bankası’yla ilgili bir adım at’ dedim. Bunlar her sınavdan çakıyorlar. Çoktan seçmeli de değil, sadece iki cevap seçeneği koyduk; gitti yine yanlış seçeneği işaretledi. Yazı tura atsan tutma ihtimali daha yüksekti.”“SAYIN ERDOĞAN, MERKEZ BANKASI’NIN BAŞINA KENDİSİNİ GÖREVLENDİRSİN”“Sayın Erdoğan’ın bir tezi var. Kendi alanı ekonomi ya(!) Ama son günlerde bunu dediğini duymuyoruz. Ne olur bugünlerde de çıkıp söylesin de bu işin gerçek sorumlusunun kim olduğunu anlayalım. Hiç uğraşmasın, kurumları da şamar oğlanına çevirmesin. Varlık Fonu’na yaptığı gibi kendisini Merkez Bankası’nın başına görevlendirsin. Zaten Para Politikası Kurulu ayda bir toplanıyor; çok vaktini de almaz, bir-iki saatte biter. Hiç olmazsa memleketi batırıp, sonra da suçu başkalarına yüklemez.”“AKRABA BAKANI PARLATMAYA ÇABASI VAR”“Akraba bakanı parlatma çabası var, Merkez Bankası’nı kâr ettirmiş… Merkez Bankası nasıl kâr eder? Karşılıksız, çok para basarsa, faizi yükseltirse ve uygun fiyata alınıp biriktirilen 130 milyar doları mirasyedi gibi çarçur ederse kâr eder. Sen hangi döviz rezervini, hangi yedek akçeyi biriktirdin? Kimsenin aklıyla dalga geçmeyin. Milletin sırtından aldıklarını bir de kâr diye parlatmaya çalışıyorlar.”“HER ŞEY BİR KÂBUSTAN UYANMA HIZIYLA DÜZELİR”“Bu ülkeyi içine düştüğü bu çukurdan hızlıca çıkarırız. Hani gece insan hastalanır, ateşlenir, kâbus görür ama uyanınca ‘iyi ki bunlar gerçek değilmiş’ der ya… İnanın bir kabustan uyanma hızıyla bu ülkeyi düzeltiriz. Bu ülkenin probleminin özünde kötü yönetim var. İşin ehli ve düzgün bir kadroyla çabucak toparlarız. İşsiz gençlerimizi yarınların meslekleri için çok hızlı bir şekilde eğitimden geçiririz. Güven ortamıyla beraber zaten yatırımlar başlar. Gençlerimiz o yatırımlarla en geç bir, bir buçuk seneye buluşur. İşsizlik sorunu çözülür, istihdam oluşur, Türkiye’ye oluk oluk para gelir.” cumhuriyet.com.trTüm Bel-Sen MYK adayıCeylan’dan memur içinçağrı
Tüm Bel-Sen MYK adayı Ceylan’dan memur için çağrı Tüm Belediye ve Yerel Yönetim Hizmetleri Emekçileri Sendikası (Tüm Bel-Sen) Merkez Yönetim Kurulu adayı Ali Ceylan, memurların, son 3 ay içerisindeki zamlar nedeniyle yoksulluk sınırının altına düştüğünü belirterek, “Tek çözüm ek zam” dedi. Ceylan, zamlara ve memurların yaşam sıkıntısına dikkat çekti. Son 3 ay içerisindeki zamlar nedeniyle memurların yoksulluk sınırının altına düştüğünü vurgulayan Ceylan, “TÜİK’in düşük enflasyonları, zam adı altında sadaka gibi yapılan maaş zamları geride kalan bu süreçte eksiye düştü ve memurların maaşları eridi” dedi. Ceylan, bu nedenle tek çözümün ek zam olduğunu vurguladı. Merkez Bankası’nın açıkladığı 2 puanlık faiz artırımının da piyasa zamları ile birlikte başta memur olmak üzere tüm çalışanları perişan edeceğini vurgulayan Ceylan, “Pandemi nedeniyle ülkemizde piyasalar zaten varlığını sürdüremeyecek duruma sürüklenmiştir. Piyasaların içinde bulunduğu olumsuz koşullar doğal olarak memurları da olumsuz yönde etkiliyor” ifadelerini kullandı. cumhuriyet.com.trNATO: "Muhaliflerinöldürülmesi ve cinayet girişimleri dahil sorumlusu Putin"
NATO: "Muhaliflerin öldürülmesi ve cinayet girişimleri dahil sorumlusu Putin" NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya'nın son yıllarda içeride ve dışarıda saldırgan tutum izlediğini belirterek, "Rus devletinin eylemlerinin sorumlusu tabii ki Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'dir. Saldırgan bir tavır modeli görüyoruz. Bunlara muhaliflerin öldürülmesi ve cinayet girişimleri dahil" dedi. Stoltenberg, yarın başlayacak iki günlük NATO Dışişleri Bakanları Toplantısı'ndan önce gazetecilerin sorularını yanıtladı.ABD Başkanı Joe Biden'ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin için "katil" ifadesini kullandığı hatırlatılan ve kendisinin de aynı ifadeyi kullanıp kullanmayacağı sorulan Stoltenberg, Rusya'nın son yıllarda Gürcistan ve Ukrayna gibi komşularına karşı saldırgan bir tavır sergilediğini, NATO müttefiklerinin iç siyasi süreçlerine müdahale ettiğini ve ülkedeki muhaliflere baskı uyguladığını söyledi."EYLEMLERİN SORUMLUSU PUTİN'DİR"Stoltenberg, "Hepsi bu değil. Rus devletinin eylemlerinin sorumlusu tabii ki Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'dir. Saldırgan bir tavır modeli görüyoruz. Bunlara muhaliflerin öldürülmesi ve cinayet girişimleri dahil. NATO'da ayrıca Rusya'nın Afganistan'daki NATO askerlerinin öldürülmesi için ödül koyduğuna yönelik haberlerden de endişeliyiz. Bütün bunların hepsi kabul edilebilir davranış modeli değil. Biz sağlam ve güçlü durmaya devam edeceğiz. Aynı zamanda caydırıcılık, savunma ve bunun yanında diyalog içeren çift yönlü yolu takip edeceğiz" dedi.AÇIKLAMADA TÜRKİYE'DE YER ALDIAvrupa'nın savunmasında NATO'nun çok önemli yer edindiğini vurgulayan Stoltenberg, bunun sadece NATO değil Avrupa Birliği (AB) tarafından da kabul edildiğini söyledi.Stoltenberg, AB nüfusunun yüzde 90'ının aynı zamanda NATO ülkelerinde yaşadığını ancak savunma harcamalarının sadece yüzde 20'sinin AB ülkelerince yapıldığını belirterek, Avrupa'nın savunmasıyla ilgili, "Bu kısmen para meselesi ama aynı zamanda coğrafyayla da ilgili. Kuzeyde İzlanda, güneyde Türkiye, batıda tabii ABD, Kanada ve İngiltere. Bu ülkelerin hepsi Avrupa'nın korunması ve savunması için kritik önemde" ifadesini kullandı.Stoltenberg, transatlantik bağlarını zayıflatacak her girişimin sadece NATO'yu zayıflatmayacağını, aynı zamanda Avrupa'yı böleceğini kaydetti. AACHP’li 22 başkan“Su Manifestosu”nu imzaladı:“Başka bir su yönetimi mümkün”
CHP’li 22 başkan “Su Manifestosu”nu imzaladı: “Başka bir su yönetimi mümkün” CHP’li 11 Büyükşehir Belediye Başkanı ile 11 İl Belediye Başkanı, İzmir’de düzenlenen “Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesi”nde bir araya geldi. 22 Başkan, 10 maddelik “Su Manifestosu”na imza attı. Manifestoda, “Bu belgede çerçevesi çizilen su politikası ülkemizde tesis edilene kadar, çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye ve hep birlikte haykırmaya devam edeceğiz: Başka bir su yönetimi mümkün” denildi. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 50’sini barındıran 11 Büyükşehir Belediyesi’ni yöneten başkanlar, Gaziemir’deki “İzmir Fuar”da düzenlenen “Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesi”ne katıldı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in moderatörlüğünde, “Başkanlar Zirvesi - Su Yönetiminde Liderlik ve Politikalar: Başka Bir Su Yönetimi Mümkün” konulu oturumda bir araya gelen 11 Büyükşehir Belediye Başkanı, dünya ile birlikte dünyayı da tehdit eden kuraklık sorununa dikkat çekti. Oturumda hazır bulunan Büyükşehir Belediye Başkanları, alfabetik sıraya göre konuşarak, bölgelerinde yaşadıkları kuraklık sorunlarından örnekler verip, çözüm yollarını sıraladı. Oturumda sırasıyla; Zeydan Karalar (Adana), Mansur Yavaş (Ankara), Özlem Çerçioğlu (Aydın), Yılmaz Büyükerşen (Eskişehir), Lütfü Savaş (Hatay), Ekrem İmamoğlu (İstanbul), Vahap Seçer (Mersin), Osman Gürün (Muğla) ve Kadir Albayrak (Tekirdağ) konuştu. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, mazeretinden dolayı gelemediği oturuma, görüntülü mesajla katılım sağladı.“ORTAK İRADE SORUMLULUĞUMUZ VAR”İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı İmamoğlu, gündemin çok sık değiştiği bir ortamda, çok kıymetli bir konuyu konuşmak için bir araya geldiklerini kaydetti. “Şu anda 11 büyükşehir belediyemiz ve bizimle beraber olan 11 il belediyemize baktığımızda, aslında ülkemizin yüzde 65’ini temsil eden bir nüfusa sahibiz” diyen İmamoğlu, şunları söyledi: “Bu mesele, geçici bir mesele değil. Bu, dünyanın sorunu. İklim değişikliği, kuraklık gerçekten can alıcı. Kuraklıktan sebep, dünyanın birçok yerinde milyonlarca insanın göç dalgasına sebep olduğunu yaşıyoruz, görüyoruz. Bu manada özellikle su kaynaklarının ülkemizde tahrip edilmesine yönelik hiçbir hamlede bulunmamalıyız. Bulunanlara da fırsat vermemeliyiz.”“BETON KANAL, BÜYÜK BİR İHANETTİR”Doğa ile inatlaşma olmayacağına vurgu yapan İmamoğlu, şunları dedi: “Doğaya karşı birtakım hamlelerde bulunma, gerçekten ciddi hasarlar ve problemler yaratıyor. Bunlardan bir tanesi de İstanbul’da yaşamaktayız. Ne yazık ki, İstanbul’da inşa edilmek istenen ‘beton kanalı’ -bildiğiniz beton kanalı-, 16 milyon insanın yaşamını negatif etkileyecek bir süreçtir. Büyük bir tehdittir, büyük bir ihanettir. Hep beraber bir seferberlik sürecini, bugün itibariyle başlatmanın sorumluluğunu taşıyoruz. Bunun bir başlangıç olunduğunun bilinmesi lazım. ” /Archive/2021/3/22/164222626-kapak103017.jpgMANİFESTOYU SOYER OKUDUKonuşmaların ardından Soyer, CHP’li 11 Büyükşehir Belediye Başkanı ve 11 İl Belediye Başkanı’nın imzaladığı “Su Manifestosu”nu okudu. Soyer’in okuduğu manifestoda şu ifadeler yer aldı: “BAŞKA BİR SU YÖNETİMİ MÜMKÜN!Su hepimize ve her şeye aittir. Koşuyor ve konuşuyor olmamızda, düşüncelerimizde ve ürettiklerimizde, gülüşümüz ve gözyaşımızda, bugün burada buluşmamızda ve dünyayı değiştirmek için kararlı duruşumuzda suyun izi vardır. Yaşam suda başlayıp serpilmiş, dünyadaki tüm varlıklar suyla birbirine bağlanmıştır. Su olmazsa yaşam da olmaz.Türkiye’mizin çok büyük kısmı, ‘kurak iklim coğrafyası’ olarak sınıflandırılmaktadır. İklim krizinin en ağır sonucu susuzluk tehlikesidir. 2019 Devlet Su İşleri verilerine göre ülkemiz su kaynaklarının yüzde 77’si, tarımsal sulamada kullanılmaktadır. Yüzde 10’u hanelerde, kalanı ise sanayide kullanılmaktadır. Bu veri kuraklıkla mücadelede temel eksenin, tarımsal sulama alanında olduğunu göstermektedir.Bizler, Türkiye’nin 11 büyükşehir belediyesinin ve 11 il belediyesinin başkanları, bu vicdani ve bilimsel sorumluluktan hareketle bugün, 22 Mart 2021’de, Dünya Su Günü’nde, İzmir’de buluştuk. Amacımız; iklim krizinin ağırlaşan sonuçlarını da dikkate alarak Türkiye için başka bir su politikası önermek ve bu topraklarda geleceğimizi, çocuklarımız ve doğamız için güvence altına almaktır.İklim krizinin su kaynakları üzerindeki etkilerini azaltarak kuraklıkla mücadelede başarılı olabilmek için, su yönetiminde 5 ilkesel değişikliğin yapılması şarttır:1) Katılımcı bir su yönetim modeli oluşturmak: Su yönetimi, şehir, havza ve ülke ölçeğindeki su kullanıcısı tüm paydaşların; tarım örgütleri, sanayiciler, evsel su kullanıcıları, meslek örgütleri, doğa ve çevre örgütlerinin içinde yer alacağı yepyeni, katılımcı bir anlayışla gerçekleştirilmelidir.2) Tüm kullanım alanlarında arzın değil talebin yönetilmesi: Plansız gelişen kullanım talepleri için sürekli daha fazla arz yaratma politikası yerine, başta tarımsal sulama ve sanayi olmak üzere, düşük su kullanımıyla yüksek gelir elde edilen ekonomik modeller tasarlanmalı ve teşvik edilmelidir.3) Su yatırımlarının havza ölçeğinde planlanması: Su kaynaklarının, yerüstü ve yeraltı sularının miktarının, su bütçesinin hangi kullanımlara tahsis edileceği havza ölçeğinde belirlenmelidir. Verilen tahsisler denetlenmeli, su kullanımlarının sektörel tahsis miktarlarını aşmasına izin verilmemelidir. Her bir havzada planlanan su yatırımlarının birbirini nasıl etkilediği kümülatif olarak ölçülmeli, yatırım kararları havza ölçeğinde bu stratejik değerlendirme yapıldıktan sonra alınmalıdır. Asgari harcama ile azami verim esas olmalıdır.4) Doğanın su döngüsünün korunması: 1960’lardan bu yana suyun döngüsüne yapılan müdahaleler sonucunda, birçok canlı türü tehlike altına girmiş; göller ve sulak alanlar kurumuş, nehir ekosistemleri zarar görmüştür. Ülkemizdeki su kullanım hedefleri, iklim krizi dikkate alınarak yeniden tarif edilmelidir. Yatırımlar planlanırken yer altındaki, sulak alanlar ve nehirlerdeki ekolojik su varlığının sürdürülebilirliği dikkate alınmalıdır. Canlıların ihtiyacı olan suyun, ekolojik dengeyi ve su döngüsü-nü bozacak biçimde kirletilmesine, azaltılmasına yol açan uygulama, yapılaşma ve madencilik gibi faaliyetlere izin verilmemelidir.5) Suyun ekosistem ve sektörler arası döngüsel kullanımı: Tarımda, sanayide ve evlerde kullanılan atık suyun gerekli arıtma süreçlerinden geçtikten sonra farklı sektörler ve ekosistem arasında trans-feri sağlanmalıdır. Şehir içinde ve tarım alanlarında yağmur hasadına yönelik yöntemler yaygınlaştırılmalı; su ihtiyacının yerinde temini, kullanımı ve dönüştürülmesine yönelik döngüsel çözümler teşvik edilmelidir.Bu ilkeler doğrultusunda, aşağıdaki 10 somut adım hemen atılmalıdır:1. Su yönetimiyle ilgili koordinasyonsuzluk ortadan kaldırılmalı, kurumlar arasındaki yetki ve sorumluluk karmaşasına son verilmelidir. 2. Tüm paydaşların mutabakatı alınarak hazırlanan bir ‘Su Kanunu’ yürürlüğe konmalı, su havzası planlama ve uygulamalarında yerel yönetimler güçlü ve yetkili yapılar haline getirilmedir. 3. Su yatırımları, havza ölçekli bütüncül planlarla uyumlu olarak su ve atık su master planlarına göre yapılmalı; kamu kaynakları ekonomik ve ekolojik fizibilitesi düşük yatırımlara aktarıl-mamalıdır. Yerel yönetimlerin çevresel altyapı projelerine yönelik kaynakları artırılmalıdır. 4. İklim krizi ile etkin mücadele için imzalanan Paris İklim Anlaşması ivedilikle onaylanmalı; iklim değişikliğinin yaratacağı olumsuz etkilerin önlenmesi amacına yönelik hazırlanan İklim Değişikliği Kanunu Tasarısı üzerinde çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır.5. Kuruyan göllerin, Salda Gölü, Burdur Gölü, Tuz Gölü, Seyfe Gölü ve diğer sulak alanların tahribatı sonlandırılarak restore edilmeli ve doğal su döngüleri korunmalıdır.6. Su havzalarındaki tüm noktasal ve yaygın kirlilik kaynakları kontrol altına alınmalı; merkezi ve yerel idarelerce etkin bir şekilde denetlenmelidir.7. Tarımda doğru ürün planlaması yapılarak ve tasarruflu sulama sistemlerine geçilerek su israfı önlenmeli, tarımsal sulama en az yüzde 50 oranında azaltılmalıdır. Bu amaçla, ekonomik değeri yüksek ve su talebi olmayan yerel tohum ve hayvan ırkları teşvik edilmelidir. 8. İstanbul’a yapılmak istenen “Beton Kanal” gibi suyun doğal döngüsüne zarar veren tüm israf projeleri iptal edilmelidir.9. Güncelliğini yitiren su ve kanalizasyon idaresi mevzuatı yeniden düzenlenmeli; büyükşehir statüsünde olmayan diğer illerde de su ve kanalizasyon idareleri kurulmalıdır.10. Yaşamın vazgeçilmez unsuru olan su, temel kamusal hak olarak kabul edilmeli; ekolojik ve toplumsal bir değer olarak tanımlanmalı; su hizmetlerinde kamu işletmeciliği esas alınmalıdır. Biz Türkiye’nin 22 belediye başkanı, yetki, görev ve sorumluluklarımız doğrultusunda kendi illerimizdeki su yönetimini yukarıdaki ilkeler doğrultusunda gerçekleştireceğimizi beyan ediyoruz. Bu belgede çerçevesi çizilen su politikası ülkemizde tesis edilene kadar, çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye ve hep birlikte haykırmaya devam edeceğiz: Başka bir su yönetimi mümkün!”MANİFESTO PANOSUNU KAMERALAR ÖNÜNDE İMZALADILARManifestoda, Büyükşehir Belediye Başkanları Zeydan Karalar (Adana), Mansur Yavaş (Ankara), Özlem Çerçioğlu (Aydın), Yılmaz Büyükerşen (Eskişehir), Lütfü Savaş (Hatay), Ekrem İmamoğlu (İstanbul), Tunç Soyer (İzmir), Vahap Seçer (Mersin), Osman Gürün (Muğla) ve Kadir Albayrak (Tekirdağ) ile İl Belediye Başkanları Ali Orkun Ercengiz (Burdur), Barış Ayhan (Sinop), Demirhan Elçin (Artvin), Faruk Demir (Ardahan), Mehmet Siyam Kesimoğlu (Kırklareli), Recep Gürkan (Edirne), Selahattin Ekicioğlu (Kırşehir), Semih Şahin (Bilecik), Tanju Özcan (Bolu), Ülgür Gökhan (Çanakkale), Vefa Salman’ın (Yalova) imzaları yer aldı. Bütün başkanlar, manifestonun yazılı olduğu panoyu, kameraların karşısında imzaladı. Mehmet İnmezCHP’li 22 Belediye Başkanı“Su Manifestosu”nu imzaladı:“Başka bir su yönetimi mümkün”
CHP’li 22 Belediye Başkanı “Su Manifestosu”nu imzaladı: “Başka bir su yönetimi mümkün” CHP’li 11 Büyükşehir Belediye Başkanı ile 11 İl Belediye Başkanı, İzmir’de düzenlenen “Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesi”nde bir araya geldi. 22 Başkan, 10 maddelik “Su Manifestosu”na imza attı. Manifestoda, “Bu belgede çerçevesi çizilen su politikası ülkemizde tesis edilene kadar, çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye ve hep birlikte haykırmaya devam edeceğiz: Başka bir su yönetimi mümkün” denildi. Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 50’sini barındıran 11 Büyükşehir Belediyesi’ni yöneten başkanlar, Gaziemir’deki “İzmir Fuar”da düzenlenen “Kentlerde Sürdürülebilir Su Politikaları Zirvesi”ne katıldı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in moderatörlüğünde, “Başkanlar Zirvesi - Su Yönetiminde Liderlik ve Politikalar: Başka Bir Su Yönetimi Mümkün” konulu oturumda bir araya gelen 11 Büyükşehir Belediye Başkanı, dünya ile birlikte dünyayı da tehdit eden kuraklık sorununa dikkat çekti. Oturumda hazır bulunan Büyükşehir Belediye Başkanları, alfabetik sıraya göre konuşarak, bölgelerinde yaşadıkları kuraklık sorunlarından örnekler verip, çözüm yollarını sıraladı. Oturumda sırasıyla; Zeydan Karalar (Adana), Mansur Yavaş (Ankara), Özlem Çerçioğlu (Aydın), Yılmaz Büyükerşen (Eskişehir), Lütfü Savaş (Hatay), Ekrem İmamoğlu (İstanbul), Vahap Seçer (Mersin), Osman Gürün (Muğla) ve Kadir Albayrak (Tekirdağ) konuştu. Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek, mazeretinden dolayı gelemediği oturuma, görüntülü mesajla katılım sağladı.“ORTAK İRADE SORUMLULUĞUMUZ VAR”İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı İmamoğlu, gündemin çok sık değiştiği bir ortamda, çok kıymetli bir konuyu konuşmak için bir araya geldiklerini kaydetti. “Şu anda 11 büyükşehir belediyemiz ve bizimle beraber olan 11 il belediyemize baktığımızda, aslında ülkemizin yüzde 65’ini temsil eden bir nüfusa sahibiz” diyen İmamoğlu, şunları söyledi: “Bu mesele, geçici bir mesele değil. Bu, dünyanın sorunu. İklim değişikliği, kuraklık gerçekten can alıcı. Kuraklıktan sebep, dünyanın birçok yerinde milyonlarca insanın göç dalgasına sebep olduğunu yaşıyoruz, görüyoruz. Bu manada özellikle su kaynaklarının ülkemizde tahrip edilmesine yönelik hiçbir hamlede bulunmamalıyız. Bulunanlara da fırsat vermemeliyiz.”“BETON KANAL, BÜYÜK BİR İHANETTİR”Doğa ile inatlaşma olmayacağına vurgu yapan İmamoğlu, şunları dedi: “Doğaya karşı birtakım hamlelerde bulunma, gerçekten ciddi hasarlar ve problemler yaratıyor. Bunlardan bir tanesi de İstanbul’da yaşamaktayız. Ne yazık ki, İstanbul’da inşa edilmek istenen ‘beton kanalı’ -bildiğiniz beton kanalı-, 16 milyon insanın yaşamını negatif etkileyecek bir süreçtir. Büyük bir tehdittir, büyük bir ihanettir. Hep beraber bir seferberlik sürecini, bugün itibariyle başlatmanın sorumluluğunu taşıyoruz. Bunun bir başlangıç olunduğunun bilinmesi lazım. ” /Archive/2021/3/22/164222626-kapak103017.jpgMANİFESTOYU SOYER OKUDUKonuşmaların ardından Soyer, CHP’li 11 Büyükşehir Belediye Başkanı ve 11 İl Belediye Başkanı’nın imzaladığı “Su Manifestosu”nu okudu. Soyer’in okuduğu manifestoda şu ifadeler yer aldı: “BAŞKA BİR SU YÖNETİMİ MÜMKÜN!Su hepimize ve her şeye aittir. Koşuyor ve konuşuyor olmamızda, düşüncelerimizde ve ürettiklerimizde, gülüşümüz ve gözyaşımızda, bugün burada buluşmamızda ve dünyayı değiştirmek için kararlı duruşumuzda suyun izi vardır. Yaşam suda başlayıp serpilmiş, dünyadaki tüm varlıklar suyla birbirine bağlanmıştır. Su olmazsa yaşam da olmaz.Türkiye’mizin çok büyük kısmı, ‘kurak iklim coğrafyası’ olarak sınıflandırılmaktadır. İklim krizinin en ağır sonucu susuzluk tehlikesidir. 2019 Devlet Su İşleri verilerine göre ülkemiz su kaynaklarının yüzde 77’si, tarımsal sulamada kullanılmaktadır. Yüzde 10’u hanelerde, kalanı ise sanayide kullanılmaktadır. Bu veri kuraklıkla mücadelede temel eksenin, tarımsal sulama alanında olduğunu göstermektedir.Bizler, Türkiye’nin 11 büyükşehir belediyesinin ve 11 il belediyesinin başkanları, bu vicdani ve bilimsel sorumluluktan hareketle bugün, 22 Mart 2021’de, Dünya Su Günü’nde, İzmir’de buluştuk. Amacımız; iklim krizinin ağırlaşan sonuçlarını da dikkate alarak Türkiye için başka bir su politikası önermek ve bu topraklarda geleceğimizi, çocuklarımız ve doğamız için güvence altına almaktır.İklim krizinin su kaynakları üzerindeki etkilerini azaltarak kuraklıkla mücadelede başarılı olabilmek için, su yönetiminde 5 ilkesel değişikliğin yapılması şarttır:1) Katılımcı bir su yönetim modeli oluşturmak: Su yönetimi, şehir, havza ve ülke ölçeğindeki su kullanıcısı tüm paydaşların; tarım örgütleri, sanayiciler, evsel su kullanıcıları, meslek örgütleri, doğa ve çevre örgütlerinin içinde yer alacağı yepyeni, katılımcı bir anlayışla gerçekleştirilmelidir.2) Tüm kullanım alanlarında arzın değil talebin yönetilmesi: Plansız gelişen kullanım talepleri için sürekli daha fazla arz yaratma politikası yerine, başta tarımsal sulama ve sanayi olmak üzere, düşük su kullanımıyla yüksek gelir elde edilen ekonomik modeller tasarlanmalı ve teşvik edilmelidir.3) Su yatırımlarının havza ölçeğinde planlanması: Su kaynaklarının, yerüstü ve yeraltı sularının miktarının, su bütçesinin hangi kullanımlara tahsis edileceği havza ölçeğinde belirlenmelidir. Verilen tahsisler denetlenmeli, su kullanımlarının sektörel tahsis miktarlarını aşmasına izin verilmemelidir. Her bir havzada planlanan su yatırımlarının birbirini nasıl etkilediği kümülatif olarak ölçülmeli, yatırım kararları havza ölçeğinde bu stratejik değerlendirme yapıldıktan sonra alınmalıdır. Asgari harcama ile azami verim esas olmalıdır.4) Doğanın su döngüsünün korunması: 1960’lardan bu yana suyun döngüsüne yapılan müdahaleler sonucunda, birçok canlı türü tehlike altına girmiş; göller ve sulak alanlar kurumuş, nehir ekosistemleri zarar görmüştür. Ülkemizdeki su kullanım hedefleri, iklim krizi dikkate alınarak yeniden tarif edilmelidir. Yatırımlar planlanırken yer altındaki, sulak alanlar ve nehirlerdeki ekolojik su varlığının sürdürülebilirliği dikkate alınmalıdır. Canlıların ihtiyacı olan suyun, ekolojik dengeyi ve su döngüsü-nü bozacak biçimde kirletilmesine, azaltılmasına yol açan uygulama, yapılaşma ve madencilik gibi faaliyetlere izin verilmemelidir.5) Suyun ekosistem ve sektörler arası döngüsel kullanımı: Tarımda, sanayide ve evlerde kullanılan atık suyun gerekli arıtma süreçlerinden geçtikten sonra farklı sektörler ve ekosistem arasında trans-feri sağlanmalıdır. Şehir içinde ve tarım alanlarında yağmur hasadına yönelik yöntemler yaygınlaştırılmalı; su ihtiyacının yerinde temini, kullanımı ve dönüştürülmesine yönelik döngüsel çözümler teşvik edilmelidir.Bu ilkeler doğrultusunda, aşağıdaki 10 somut adım hemen atılmalıdır:1. Su yönetimiyle ilgili koordinasyonsuzluk ortadan kaldırılmalı, kurumlar arasındaki yetki ve sorumluluk karmaşasına son verilmelidir. 2. Tüm paydaşların mutabakatı alınarak hazırlanan bir ‘Su Kanunu’ yürürlüğe konmalı, su havzası planlama ve uygulamalarında yerel yönetimler güçlü ve yetkili yapılar haline getirilmedir. 3. Su yatırımları, havza ölçekli bütüncül planlarla uyumlu olarak su ve atık su master planlarına göre yapılmalı; kamu kaynakları ekonomik ve ekolojik fizibilitesi düşük yatırımlara aktarıl-mamalıdır. Yerel yönetimlerin çevresel altyapı projelerine yönelik kaynakları artırılmalıdır. 4. İklim krizi ile etkin mücadele için imzalanan Paris İklim Anlaşması ivedilikle onaylanmalı; iklim değişikliğinin yaratacağı olumsuz etkilerin önlenmesi amacına yönelik hazırlanan İklim Değişikliği Kanunu Tasarısı üzerinde çalışmalar yoğunlaştırılmalıdır.5. Kuruyan göllerin, Salda Gölü, Burdur Gölü, Tuz Gölü, Seyfe Gölü ve diğer sulak alanların tahribatı sonlandırılarak restore edilmeli ve doğal su döngüleri korunmalıdır.6. Su havzalarındaki tüm noktasal ve yaygın kirlilik kaynakları kontrol altına alınmalı; merkezi ve yerel idarelerce etkin bir şekilde denetlenmelidir.7. Tarımda doğru ürün planlaması yapılarak ve tasarruflu sulama sistemlerine geçilerek su israfı önlenmeli, tarımsal sulama en az yüzde 50 oranında azaltılmalıdır. Bu amaçla, ekonomik değeri yüksek ve su talebi olmayan yerel tohum ve hayvan ırkları teşvik edilmelidir. 8. İstanbul’a yapılmak istenen “Beton Kanal” gibi suyun doğal döngüsüne zarar veren tüm israf projeleri iptal edilmelidir.9. Güncelliğini yitiren su ve kanalizasyon idaresi mevzuatı yeniden düzenlenmeli; büyükşehir statüsünde olmayan diğer illerde de su ve kanalizasyon idareleri kurulmalıdır.10. Yaşamın vazgeçilmez unsuru olan su, temel kamusal hak olarak kabul edilmeli; ekolojik ve toplumsal bir değer olarak tanımlanmalı; su hizmetlerinde kamu işletmeciliği esas alınmalıdır. Biz Türkiye’nin 22 belediye başkanı, yetki, görev ve sorumluluklarımız doğrultusunda kendi illerimizdeki su yönetimini yukarıdaki ilkeler doğrultusunda gerçekleştireceğimizi beyan ediyoruz. Bu belgede çerçevesi çizilen su politikası ülkemizde tesis edilene kadar, çalışmalarımızı kararlılıkla sürdürmeye ve hep birlikte haykırmaya devam edeceğiz: Başka bir su yönetimi mümkün!”MANİFESTO PANOSUNU KAMERALAR ÖNÜNDE İMZALADILARManifestoda, Büyükşehir Belediye Başkanları Zeydan Karalar (Adana), Mansur Yavaş (Ankara), Özlem Çerçioğlu (Aydın), Yılmaz Büyükerşen (Eskişehir), Lütfü Savaş (Hatay), Ekrem İmamoğlu (İstanbul), Tunç Soyer (İzmir), Vahap Seçer (Mersin), Osman Gürün (Muğla) ve Kadir Albayrak (Tekirdağ) ile İl Belediye Başkanları Ali Orkun Ercengiz (Burdur), Barış Ayhan (Sinop), Demirhan Elçin (Artvin), Faruk Demir (Ardahan), Mehmet Siyam Kesimoğlu (Kırklareli), Recep Gürkan (Edirne), Selahattin Ekicioğlu (Kırşehir), Semih Şahin (Bilecik), Tanju Özcan (Bolu), Ülgür Gökhan (Çanakkale), Vefa Salman’ın (Yalova) imzaları yer aldı. Bütün başkanlar, manifestonun yazılı olduğu panoyu, kameraların karşısında imzaladı. cumhuriyet.com.trSon Dakika... Selahattin Demirtaş'a 'Cumhurbaşkanı'na hakaret'ten hapis istemi
Son Dakika... Selahattin Demirtaş'a 'Cumhurbaşkanı'na hakaret'ten hapis istemi Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın 2015 yılında Atatürk Havalimanı'nda yaptığı bir açıklamada, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği iddiasıyla yargılandığı davada mütalaasını açıklayan savcılık, sanığın "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan 4 yıl 8 aya kadar hapisle cezalandırılmasını istedi. Bakırköy 46. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, sanık Selahattin Demirtaş, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya bağlanırken avukatları da hazır bulundu.Sanık Demirtaş savunmasında, 2 defa Cumhurbaşkanlığına aday olduğunu, yıllardır siyaset yaptığını ifade ederek, “Dış politika kararlarını eleştirdiğim için hakkımda çok sayıda hakaret davası açıldı. 2 cümle eleştiri kurdum diye 2 ayrı iddianame düzenlendi. Uzatmanın anlamı yok, hükümeti eleştirdim. Cumhurbaşkanı ve Başbakanı direkt hedefe almadım. Niye o kadar az söyledim diye şu anda üzgünüm. Çok yumuşak açıklama yapmışım. Hükümeti eleştirmek demokratik toplumun görevidir" diye konuştu.Duruşmada esas hakkındaki mütalaasını açıklayan Cumhuriyet savcısı, Demirtaş'ın 24 Aralık 2015'te Atatürk Havalimanı’nda basın mensuplarına yaptığı açıklamada, olay tarihinde Başbakan olan Ahmet Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alarak söylemlerde bulunduğunu anlattı.Mütalaada, sanığın söylemiş olduğu ifadelerin görüş, açıklama ve eleştiri sınırını aştığı belirtilerek, söz konusu ifadelerin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğü 10. Maddesi kapsamında değerlendirilemeyeceği kaydedildi.Sanığın açıklaması ve ifadelerinin kabul edilebilir eleştiri ve ifade özgürlüğünü aştığı değerlendirilmesinde bulunulan mütalaada, sanığın katılanlara yönelik hakaret suçunu işlediğinin sabit olduğu belirtildi. Mütalaada, Demirtaş'ın tek bir eylemle “hakaret” ve “Cumhurbaşkanına hakaret” suçları işlediğine yer verilerek, sanığın en ağır cezayı gerektiren suçtan cezalandırılması gerektiğini kaydedildi.Mütalaada, sanık Demirtaş’ın “Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan 1 yıl 2 aydan 4 yıl 8 aya kadar hapis cezasına çarptırılması istendi.Mütalaanın okunmasının ardından Demirtaş'ın avukatları beyanda bulundu.Sanık Selahattin Demirtaş'ın da son sözlerinin sorulmasının ardından mahkeme heyeti, davayı karara bağlamak üzere duruşmaya ara verdi. AAAB liderlerine sunulacak Türkiye raporu:İlişkilerin ilerlememesi durumunda“ekonomik ve siyasi sonuçlar olur”
AB liderlerine sunulacak Türkiye raporu: İlişkilerin ilerlememesi durumunda “ekonomik ve siyasi sonuçlar olur” AB Zirvesi'nde liderlere Türkiye ile ilişkiler hakkında sunulacak raporun sonuç bölümüne AA tarafından ulaşıldığı belirtildi. Raporda, HDP’ye kapatma davasının yer aldığı, Türkiye'nin "AB ile hakiki bir ortaklık geliştirmek için yapıcı şekilde ilerlememesi" durumunda, bunun "ekonomik ve siyasi sonuçları" olacağı ifadesine yer verildiği iddia edildi. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell’ın, AB Liderler Zirvesi'ne sunmak üzere hazırladığı "Türkiye-AB arasındaki siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerin durumu" başlıklı raporun sonuç bölümüne AA tarafından ulaşıldığı öne sürüldü.Aralık ayından bu yana çeşitli konularda Türkiye'nin daha sakin ve yapıcı tavır sergilediği belirtilen raporda, bunun olumlu ve memnuniyet verici olduğu kaydedildi.Koronavirüs salgınının ortak çıkar ve yapıcı ilişkinin önemini ortaya çıkardığı ifade edilen raporda, gerginliğin düşük seyrettiği sürecin kırılgan olduğu, sürecin sürdürülebilir olması hakkında bir hükme varmak için zamana ihtiyaç bulunduğu öne sürüldü.RAPORDA HDP’DE YER ALDIAB liderlerinin 10 Aralık 2020'deki zirve toplantısında, Türkiye ile ilişkilerin nasıl ilerleyeceğine ilişkin Borrell'e görev verilmişti. Bu kapsamda hazırlanan raporda, Türkiye-AB ilişkilerinin son yıllarda siyasi, ekonomik, ticari bakımdan özeti de yapıldı.Siyasi ilişkiler kısmında; Doğu Akdeniz'deki durum, Kıbrıs meselesi, Suriye, Irak, Libya, Dağlık Karabağ gibi bölgesel gelişmeler ile Türkiye'de HDP'ye kapatma davası açılmasına yer verildi.İkili ilişkiler bölümünde ise katılım müzakereleri, kriterler, katılım öncesi yardımlar, Mart 2016'da imzalanan göç konulu mutabakat, yüksek düzeyli diyalog, Türkiye'nin AB programlarına katılımı ve toplumlar arasındaki temaslar, vize serbestisi ve AB'nin kısıtlayıcı tedbirleri gibi konulardaki son durum aktarıldı.İLİŞKİLERİN YAPICI ŞEKİLDE İLERLEMEMESİ DURUMUNDA...Raporun sonunda, Türkiye'nin "AB ile hakiki bir ortaklık geliştirmek için yapıcı şekilde ilerlememesi" durumunda, bunun "ekonomik ve siyasi sonuçları" olacağı ifadesine yer verildiği iddia edildi.Bu durumda uygulanacak tedbirlerin "akıllıca, ölçülü ve geri dönülebilir" olması gerektiği kaydedilerek, önlemlerin aralık ayındaki zirvede mutabık kalınan kısıtlayıcı tedbir listesine ek yapılması, mevcut yaptırım çerçevesindeki kısıtlayıcı tedbirlerin geliştirilmesi ve Avrupa Yatırım Bankası ve diğer finansal kurumların operasyonları dahil ekonomik iş birliğine kısıtlamalar getirilmesi, olumsuz seyahat tavsiyeleriyle turizm gibi sektörlerin hedef alınması, bazı mallar ve teknolojilerin ihracat ve ithalatına kısıtlama getirilmesi olabileceği ifade edildi."İŞ BİRLİĞİ ALANLARI MASAYA KOYULMALI"Raporda, "Mevcut ivmeyi derinleştirmek ve daha yakın AB-Türkiye ilişkilerini teşvik etmek amacıyla AB'nin ilerlemeci, orantılı ve tersine de çevrilebilir bir yaklaşım için masaya birtakım olası iş birliği alanları koyması gerektiğine inanıyoruz. Bunlar ortak çıkarımızadır ve Türkiye'nin yapıcı çabaları, gelecek aylarda devam eder ve güçlenirse kademeli adımlar olarak takip edilebilir" ifadesi yer aldı.Bu adımlar arasında özellikle göç yönetimi başta olmak üzere göç konulu mutabakatın daha etkili ve karşılıklı çıkara dayalı uygulanması gösterildi ve Türkiye'nin Kovid-19 salgını nedeniyle durdurulan Yunan adalarından sığınmacıların geri alınması sürecine yeniden başlaması gerektiği belirtildi.Buna karşılık AB ülkelerinin Türkiye'den sığınmacıları alarak yeniden yerleştirmelere hız vermesi gerektiğinin altı çizildi.Borrell'ın raporunda, iletişim kanallarının açık tutulmasının faydasına dikkat çekilerek, şunlar kaydedildi:"Daha önce durdurulan yüksek düzeyli diyalog, ekonomi, enerji, ulaştırma, siyasi gelişmeler, dış ilişkiler ve güvenlik politikaları, Yeşil Mutabakat, iç güvenlik, dinler arası diyalog ve kültür gibi başlıklarda yeniden başlatılabilir. Toplumlar arası temasların artırılması da başka bir güven artırıcı tedbirdir. AB Komisyonu, Türkiye'nin Erasmus+, Horizon Europe gibi AB programlarına katılımını kolaylaştırmaya devam etme niyetindedir. AB Komisyonu, vize serbestisi yol haritası konusunda önemli kıstasların özellikleri hakkında tavsiye vermeye hazırdır." AAMarc Marquez, MotoGP'de sezonun açılışyarışına katılamayacak
Marc Marquez, MotoGP'de sezonun açılış yarışına katılamayacak MotoGP takımlarından Repsol Honda'nın İspanyol pilotu Marc Marquez,geçirdiği sakatlık sonrası Katar'da düzenlenecek sezonun ilk yarışına katılamayacak. Repsol Honda'dan yapılan açıklamada, sağ kolundan üç kez operasyon geçiren Marquez'in iyileşme sürecinin devam ettiği belirtildi.28 yaşındaki pilotun iyileşmesini riske etmemek adına, 28 Mart Pazar günü düzenlenecek 2021 sezonunun açılış yarışında yer almayacağı kaydedildi.MotoGP'de geçen sezonun ilk yarışında yaptığı kaza sonucu sağ kolu kırılan Marquez, sonraki yarışlara da katılamamıştı.Tüm zamanların en iyi motosiklet sürücüleri arasında gösterilen Marquez, MotoGP'de 2013, 2014, 2016, 2017, 2018 ve 2019 sezonlarında şampiyonluğa ulaşmıştı. AAHakem CüneytÇakır, Belçika-Galler maçında düdükçalacak
Hakem Cüneyt Çakır, Belçika-Galler maçında düdük çalacak Türkiye'nin FIFA listesindeki 1 numaralı hakemi Cüneyt Çakır, Belçika-Galler maçında düdük çalacak. FIFA kokartlı Türk hakem Cüneyt Çakır, Belçika ile Galler takımları arasında 24 Mart Çarşamba günü oynanacak 2022 FIFA Dünya Kupası Elemeleri E Grubu müsabakasını yönetecek.Türkiye Futbol Federasyonundan yapılan açıklamaya göre, Belçika'nın Leuven şehrindeki Dan Dreef Stadyumu'nda saat 22.45'te başlayacak müsabakada, Cüneyt Çakır'ın yardımcılıklarını Bahattin Duran ve Tarık Ongun yapacak. Müsabakanın dördüncü hakemi ise Abdulkadir Bitigen olacak.Cüneyt Çakır, FIFA Dünya sıralamasında 1'inci sırada bulunan Belçika'nın Galler'i ağırlayacağı karşılaşma ile 53. kez A Milli Takım düzeyinde maç yönetecek. cumhuriyet.com.trErling Haaland, Borussia Dortmund'dan ayrılmak istiyor
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Erling Haaland, Borussia Dortmund'dan ayrılmak istiyor Erling Haaland, Borussia Dortmund'un Şampiyonlar Ligi'ne katılamaması durumunda takımdan ayrılmak istediğini menajeri Mino Raiola'ya iletti. Borussia Dortmund'un Norveçli yıldızı Erling Haaland sezon sonu kulübünden ayrılabilir.Real Madrid başta olmak üzere birçok Avrupa devinin transfer listesini süsleyen Norveçli golcü ile Dortmund'un yolları ayrılabilir.AS gazetesinin haberine göre Haaland, Borussia Dortmund'un gelecek sezon Şampiyonlar Ligi'ne katılamaması durumunda takımdan ayrılmak istediğini menajeri Mino Raiola'ya iletti.Haaland planlarına göre 2021-22 sezonu sonuna kadar Borussia Dortmund'da kalmak istiyordu. Ancak sarı-siyahlıların Şampiyonlar Ligi vizesi alamaması durumunda Norveçli golcü yeni bir maceraya atılacak.BORUSSİA DORTMUND İÇİN ŞAMPİYONLAR LİGİ TEHLİKESİBorussia Dortmund, Bundesliga'da geride kalan 26 hafta sonunda topladığı 43 puanla beşinci sırada yer alıyor. Dortmund'un Şampiyonlar Ligi'ne katılmak için ligi ilk dört içinde bitirmesi gerekiyor. Dortmund'un dördüncü sıradaki Eintracht Frankfurt ile arasında 3 puan fark bulunuyor.Şampiyonlar Ligi çeyrek finalinde Manchester City ile eşleşen Alman temsilcisi kupayı kazanması durumunda da gelecek sezon doğrudan turnuvaya katılabilecek.75 MİLYON AVRO YETERSİZBorussia Dortmund ilk planda Haaland'ı 2022 yazında 75 milyon euro karşılığında göndermeyi hedefliyordu. Ancak pandemi nedeniyle önemli bir gelir kaybı yaşayan Alman ekibi oyuncu bu yaz takımdan ayrılmak isterse bu ücrete onay vermeyecek. Dortmund, Haaland'ı 75 milyon euro'nun üstündeki teklifleri değerlendirecek. cumhuriyet.com.tr