Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Sunday, 05.11.2025, 10:59 PM (GMT)

News - Haberler

Kara kıtanın Amazonları

Kara kıtanın Amazonları Kadınlar hep savaşçı olmak zorunda. Kadınlar tarih boyu başlarının çaresine nasıl bakmış daha doğrusu kalan sağlar başlarının çaresine nasıl bakmaya çalışmış? ‘Afrikalı Amazonlar - Dahomey'in Kadın Savaşçıları’ kitabı merkezinde ilerlemek istiyorum bu kez. Ardından sözü ‘Assata’ adlı bir başka savaşçı Assata Shakur’un otobiyografisine getireceğim. /Archive/2021/3/9/192810641-ic1.jpgKadınlar hep savaşçı olmak zorunda. Kadınlar tarih boyu başlarının çaresine nasıl bakmış daha doğrusu kalan sağlar başlarının çaresine nasıl bakmaya çalışmış? Bu sorunun peşine düşsek işin içinden bir yazı boyutunda başa çıkmak olanaksız. Zira konu geniş, dünya tarihi yoğun, coğrafyalar çeşit çeşit…O nedenle beni bu yazıyı kaleme almaya yönelten kitabın evreninden yola çıkarak ağırlıkla, Stanley B. Alpern’in yazdığı ve İpek Yardımcı’nın dilimize çevirdiği, Ayrıntı Yayınları tarafından yayımlanan Afrikalı Amazonlar - Dahomey'in Kadın Savaşçıları merkezinde ilerlemek istiyorum bu kez. Dahomeyli kadın savaşçılardan sonra ise sözü “Assata” (Ayrıntı Yayınları) adlı, Dahomeyli Amazonlardan apayrı bir mücadelenin savaşçısı olan Assata Shakur’un otobiyografisine getireceğim./Archive/2021/3/9/193103638-kapak-.jpgNEREDE BU DAHOMEY?Önce Dahomey tam nerede onu netleştirelim: 1975'e kadar adı Dahomey olan Benin Halk Cumhuriyeti, güneyde Atlas Okyanusu, doğuda Nijerya, batıda Togo ve kuzeyde Burkina Faso ve Nijer Cumhuriyeti'yle sınırlı.Afrikalı Amazonlar - Dahomey'in Kadın Savaşçıları adlı incelemeyi kaleme alan ABD’li araştırmacı ve Afrika uzmanı Stanley B. Alpern, devletin kökenlerinden 1892’deki Fransa yenilgisine kadar sömürgecilik tarihindeki yerlerine de ışık tuttuğu Dahomey’in kadın savaşçıları belgeleriyle gözler önüne seriyor. Günlük yaşamları, kıyafetleri, silahları, evleri, askeri eğitimleri, müzikleri ve savaşlarını ayrıntılarıyla yazıyor.19. yüzyılda krallığı ziyaret eden Avrupalılar, Dahomey’in kadın savaşçılarını Yunan mitolojisinden esinlenerek Dahomey Amazonları olarak adlandırmışlar ve bu nedenle hep öyle anılmışlarsa da onlar kendilerini, dillerinde “annelerimiz” anlamına gelen “N’Nonmiton” olarak adlandırmış./Archive/2021/3/9/193118138-ic3.jpgEV YERİNE CEPHEDE SAVAŞMAYI TERCİH ETTİLER“Bu kadınları ta en başından bu yana savaşçı olmaya iten unsurlar nelerdi?” sorusunun yanıtı ise dünyadaki pek çok kadının yaşadığı ayrımcılığın en can alıcı örneklerinden birine ulaştırıyor bizleri: Ezici erkek hegemonyası!Alpern’in Fransız gözlemcilerinden aktardığı görüşlere göre bütün Afrika’dakiler gibi Dahomey kadınları da “genelde aşağı derecede olan varlıklar olarak” görülüyordu. Erkekler, kadınların “ihanete ve kalleşliğe” eğilimli olduklarını düşünüyordu.Yük hayvanının olmadığı bir ülkede kadın ve köleler bu görevi yerine getiriyordu. Kadınlar eşleriyle birlikte yiyemezdi. Bir erkek isterse - ki bunun çok nadir olduğu belirtiliyor - eşlerini ve çocuklarını köle olarak satabilirdi. Kadınların günleri sadece çalışmakla geçiyordu.Fransız misyoner Pierre-Eugene Chautard, kadınların anneliğe olan tutkularını “zavallı hayatlarına bir teselli”; çocuklarını ise onlara “sevgilerinin karşılığını biraz olsun gösterecek tek varlıklar” olarak açıklıyordu./Archive/2021/3/9/193130450-ic4.jpgYOK ADLARINI VAR ETTİLER!Yani Dahomeyli kadınlar erkek üstünlüğünün klasik bir kurbanıydı. Fakat amazon olduklarında ise devletin elit kadınları arasında yerlerini alıyorlar ve savaşın tüm acımasızlıklarına rağmen maddi ve manevi eski yaşamlarından çok daha iyisine ulaşıyorlardı.Saray protokolünde onlara daha fazla öncelik veriliyordu. Erkek askerlerden öncelikliydiler. Kadın savaşçılar kendi kölelerine sahip olabiliyor istemedikleri kadar tütün ve içki tüketebiliyorlardı. Yüksek rütbeli olanlarının yaklaşık elli kölesi vardı.Dahomeyler hali hazırda savaşçı bir ulustu. Orduları düzgün, disiplinli kıtalardan oluşuyordu. Savaş taktikleri, savaş eğitimleri akıllara zarar cinstendi. Dahomey Amazonları da benimsedikleri rolün hakkını vererek düşmanlarına bildiğiniz kan kusturmuşlar. Hem de öyle böyle değil!/Archive/2021/3/9/193141294-ic5.jpgSEKİZ YAŞINDA ORDUYA YAZILIYORLARDüşünün daha sekiz yaşındayken orduya alınıp ellerine silah veriliyor. O yaşta savaşmayı, silah tutmayı, güçlü, hızlı ve dayanıklı olmayı ve acıyla baş etmeyi öğreniyorlar. Bazıları gönüllü kaydoluyorlar, bazıları da baskın karakterleri nedeniyle kocaları tarafından iyi bir eş olmamakla itham edilerek bizzat kocaları tarafından orduya yazdırılıyor.Eğitimlerinde sivri dikenli akasya dallarıyla kaplı duvarlardan atlama, günlerce ormanda erzaksız yaşama gibi sınavlardan geçiyorlar. En cesurları akasya dikenlerinden yapılan bir kemerle ödüllendiriliyor.Görev süreleri boyunca evlenip çocuk sahibi olmaları yasak. Bunun için krala bekâret yemini ediyorlar. Çağdaşları hemcinslerine kıyasla toplum içerisinde merkezi ve özerk bir konumu böylece elde edebilmişler. Büyük mecliste krallığın politikası hakkında söz söyleme hakkına sahipler./Archive/2021/3/9/193153465-ic6.jpgPALALARIYLA KELLE KOPARAN KADINLARBaşlangıçta fil avcıları oldukları öne sürülüyor. Sonradan kralın özel, elit koruma birliği olup en kanlı cephelerde savaşıyorlar. Dahomeyler Afrika’daki köle ticaretini yakaladıkları düşmanlarını silah karşılığı satarak kendi lehlerine çevirmişler.1863 yazında İngiliz kâşif Richard Burton da hükûmet tarafından Dahomeyler ile barış yapmak için gönderiliyor. Burton, “Kara Sparta” diye nitelendirdiği orduda her tümenin kadın bir komutanı olduğunu yazıyor.Dahomey Amazonları, sadece hükümdarların özel korumalığını yapan özel birlikler değil. Dahomey Krallık ordusunda komşu kabilelere ve Avrupa ordularına karşı cephede de savaşan korkusuz ve acımasız mangalar. Bu kadınlar palalarıyla çok hızlı kafa kesmeleriyle de biliniyorlar. Dahomey’i ziyaret eden bir Fransız delegasyonu 1880’de 16 yaşlarında genç bir Amazon’un eğitimine tanıklık etmiş. Üç vuruşta kafayı gövdeden tamamen kopardığını ve kılıcından akan kanı içtiği rapor edilmiş.Başlarda sadece pala kullanan Dahomey Amazonları,18’inci yüzyılda tarihi meçhul bir şekilde ortaya çıkışlarından 1890’lardaki son dönemlerine kadar temel silahları, yivsiz silah olan ağızdan doldurmalı filinta tüfeği kullanıyorlar.DANS, DAHOMEY’DE BİR GÖREVDİDanslarıyla ilgili de ilginç bilgiler var. Günümüzde siyah Afrika’da bir sanat ve temel eğlence kaynağı olan dans, Dahomey’de ise bir görevdi. Kadın, erkek tüm askerlerin usta dansçılar olmaları zorunluydu. Kıtaların yürüyüşçü kolları bile yürümekten çok dans ederek ilerliyordu. Askerler misket tüfekleriyle geleneksel danslarını yaparak hem krallarını onurlandırıyorlar hem de cenk havası icra ediyorlardı./Archive/2021/3/9/193212043-ic7.jpgKURUCULARI PRENSES HANGBEDahomey Amazonların da kurucusunun bir prenses olduğu söyleniyor. Kral Akaba’nın ani ölümünden sonra büyük oğlu Agbo Sassa yeterli yaşta olmadığı için tahta çıkan kızı Hangbe, Dahomey Krallığı’nı 1718’de rakibi Agaje tahta çıkana kadar yönetmiş. Hangbe’nin bu kadın savaşçıların ordunun üçte birini (neredeyse 6 bin kadar) oluşturdukları söyleniyor. Söyleniyor diyorum çünkü Hangbe hakkındaki bilgilerin büyük bölümü krallığı kazanan Agaje tarafından Dahomey Krallığı’nın resmi tarih kaynaklarından silinmiş.SAVAŞ MEYDANINDAN BUFFALO BILL’İN ŞOVUNA!1890’da Krallık, Fransız kolonisi olmadan önceki son savaşta 434 Dahomey Amazonundan sadece 17’sinin geriye döndüğü söyleniyor. Amazonların çoğu 23 savaşın sonunda hayatlarını kaybetmiş. Son Dahomey savaşçılarının çoğu ABD’ye göç etmiş ve kimileri Buffalo Bill’in Vahşi Batı Şovu’nda gösteri yapmak üzere işe alınmış. Nawi adlı, bilinen son Dahomey Amazonu 1979’da, Benin’in uzak bir kasabasında 100 yaşında ölmüş./Archive/2021/3/9/193230980-ic8.jpgANGOLA’NIN NİNJASI; ANA NZINGA!Afrika’nın en cesur kadın savaşçılarından bahsedip de Ana Nzinga’nın adını anmamak olmaz. Ana Nzinga, Dahomey değildi, Ndongo ve Matamba Krallıkları’nın kraliçesiydi. Ona Angola’nın Njingası deniliyor.17. yüzyılda Angola’nın başkentini kolonileştiren Portekizlilere karşı savaşmış bu Afrikalı kadın savaşçı, krallığındaki insanların özgürlükleri ve onurları için mücadele vermiş.1617’de Luanda hükümeti, bölgeden insanları ve kralı kovdurtmak için Ndongo Krallığı’na karşı sert kampanyalar başlatmış. Hapishaneleri insanlarla doldurmuş. Merkezde konuşlanmış Portekiz birlikleri şehri işgal etmeye başlamış. 1621’de kral, Nzinga’yı bölgeye göndererek barışı sağlamaya çalışmış. Nizinga görevini başarıyla yerine getirmiş, bölgede kontrolü sağlamış ve askeri taktikleri sayesinde Portekizlileri devre dışı bırakmış./Archive/2021/3/9/193258308-ic9.jpgSANATÇI YZ’DEN SAVAŞÇI ATALARINA SAYGISon olarak Dahomeyli Amazonlara dönerek şu bilgiyi de vermeliyim: Kiminiz internette veya televizyonda belki fotoğraflarını görmüşsünüzdür; Senegal sokaklarında, şehrin duvarlarında çizilmiş kadın portrelerini. Onların çoğu Dahomeyli kadın savaşçıların portreleri. Çizen ise kendisi de bu kadınların soyundan gelen ve işine Amazone adını veren Fransız sokak sanatçısı YZ. Günümüz kadınlarına konumlarını ve fikirlerini savunmaları için destek vermek için 2015’te “Amazone” adlı böyle bir çalışma başlatmış./Archive/2021/3/9/193311276-ic10.jpgVE ASSATA SHAKUR…Ayrıntı Yayınları’nca yayımlanan bir diğer inceleme ise bir başka kadın savaşçıyı anlatan bir otobiyografi “Assata”. Kaleme alan günümüz kadın savaşçılarından Assata Shakur. Köle ismi JoAnne Chesimard. “Ben suçlu değilim, hiç suç işlemedim.” diyen siyah devrimci savaşını şöyle açıklıyor:“Ben kadınlarımıza tecavüz eden, erkeklerimizi hadım eden, bebeklerimizin karnını aç bırakan bütün güçlere savaş açtım. Varlıklarını yoksulluğumuzla büyüten zenginlere, yüzlerimize gülerek bize yalan söyleyen siyasetçilere, onları ve mülkiyetlerini koruyan tüm kalpsiz robotlara karşı savaş açtım. Ben siyah bir devrimciyim ve bu yüzden de Amerika’nın gücünün yetebildiği bütün öfkenin, nefretin ve iftiranın kurbanıyım. Amerika, diğer tüm siyah devrimcilere yaptığı gibi beni de linç etmeye çalışıyor.”21. YÜZYILIN KAÇAK KÖLESİ! ARANAN KADIN!Kendisini bir 21. Yüzyılın kaçak kölesi olarak tanımlıyor Assata Shakur. O, Amerikan adalet sistemine, politik baskı, ırkçılık ve şiddette karşı 60’lı ve 70’li yıllarda aktif mücadele vermiş bir özgür ruh. 2013’te ise FBI’ın En Çok Aranan Teröristler listesine alınmış, Shakur tarihte bu listede adı geçen ilk kadın. 1984’ten bu yana Küba’da siyasi mülteci olarak yaşıyor.Altmışlarda siyahların kurtuluşu hareketi, öğrenci hakları hareketi ve Vietnam Savaşı’nın sonlandırılmasına dönük hareket gibi bir dizi mücadeleye katılmış.O dönemde tüm siyah halkın kurtuluşunu talep etmesi dolayısıyla 1969’da, FBI’ın Karşı İstihbarat Programı’nın hedefi hâline gelen ve FBI Başkanı J. Edgar Hoover’ın ifadesiyle, “ülkenin iç güvenliğine dönük en büyük tehdit” olarak görülen Siyah Panter Partisi’ne girmiş.Davası, 1978’de, Ulusal Siyah Avukatlar Konferansı, Irkçılığa ve Politik Baskıya Karşı Ulusal İttifak ile Irksal Adalet için Birleşik İsa Kilisesi Komisyonu’nca imza edilen bir dilekçeyle Birleşmiş Milletler Örgütü’ne götürülür. Bu dava ABD’deki politik tutsakların yaşadıklarını, gördükleri politik baskıları, hapishanelerde maruz kaldıkları insanlık dışı ve korkunç muameleyi ifşa eder.FBI ve özelde New York Emniyet Müdürlüğü Assata Shakur’u önce yasa uygulayıcılarına dönük saldırılara katılmakla sonra da hükümetin ve ilgili kurumlarının polis memurlarının vurulması olaylarına karışan bir örgüt olarak tarif ettikleri Siyah Kurtuluş Ordusu’nun lideri olmakla suçlar.Polis merkezlerine ve bankalara Assata Shakur’u önemli suçlara bulaşmış bir kişi olarak tarif eden afişler asılır. Altı farklı suçtan suçlanır ve hepsinden ya beraat eder ya da söz konusu davalar düşer./Archive/2021/3/9/193351713-ic11.jpgÖLÜMDEN KILPAYI KURTULUŞ2 Mayıs 1973’te Zeyd Malik Shakur ve Sundiata Acoli ile birlikte New Jersey otoyolunda başına gelenler ise bardağı taşırır:Otoyolda otomobilin arka lambasının ‘hatalı’ olması gerekçesiyle durdurulur. Eyalet polisi Harper, arabanın yanına gelip kapıyı açıp sorular sormaya başlar. Siyah oldukları ve Vermont plakalı bir araba kullandıkları için ‘şüpheli’ olduklarını ima eder. Ardından silâhını çıkartıp onlara doğrultur ve ellerini yüzlerini ona dönük, onun göreceği şekilde, havaya kaldırmalarını söyler.Söylenenleri yaparlar, birkaç saniye sonra arabanın dışından bir ses gelir, ani bir hareketlenme olur. Assata Shakur havada duran kollarından vurulur, diğer bir kurşun da sırtına isabet eder. Sonrasında Zeyd Malik Shakur ve polis memuru Werner Foerster öldürülür.Polis memuru Harper, Zeyd Shakur’u vurup öldürdüğünü kabul eder fakat New Jersey’de görülen ağır ceza davasında Shakur hem Zeyd’i hem de polis memuru Forester’ı öldürmekle suçlanır. Memur Foerster’i öldüren silâh, Zeyd’in bacağının altında bulunmuş olmasına ve kendisinde silâh bulunmamasına rağmen Sundiata Acoli de sonradan yakalanıp her iki kişiyi öldürmekle suçlanır.Sundiata ve Assata, yargılamalar başlamadan önce haber kanallarınca suçlu ilân edilir. Hiçbir kanal röportaj vermelerine olanak sağlamaz. New Jersey polisi ve FBI ise her gün medyadadır./Archive/2021/3/9/193406010-ic12.jpgPAPA’YA MEKTUPLARShakur, 1977’de tamamı beyaz olan bir jüri tarafından suçlu bulunup 33 yıl hapis cezasına çarptırılır. 1979’da hapishanede öldürülebileceğinden korkan yoldaşları ABD’deki siyah halka adalet sunulmadığı haklı inancıyla onu hapishaneden kaçırır.İşin boyutu din adamlarına kadar uzanır. 24 Aralık 1997’de New Jersey Eyaleti, Shakur’un tekrar hapsedilmesi konusunda müdahil olması için Papa II. Jean Paul’a bir mektup bile yazar. New Jersey Eyalet Polisi bu mektubun kamuoyuna açıklanmasına karşı çıkar. Shakur da Papa’yı bilgilendirmek için bir mektup kaleme alır.Yazıyı, savaşçı Assata Shakur’un şu seslenişiyle noktalayalım:“ABD’deki birçok fakir ve mazlum insan gibi benim de bir sesim yok. ABD’de siyahlar ve fakirler gerçek bir konuşma hürriyetine, gerçek bir ifade hürriyetine sahip değiller, ellerindeki basın özgürlüğü de çok sınırlı. (…) Tüm politik tutsaklara özgürlük, Gezegen üzerinde bugüne dek varolmuş en dirençli ve en cüretkâr politik alanlardan biri olan Küba’dan sizlere sevgilerimi ve devrimci selamlarımı gönderiyorum.” Gamze Akdemir

Sözcüklerle Rodin ve Rilke!

Sözcüklerle Rodin ve Rilke! Rodin’in ve Rilke’nin kim olduğunu, sanat yaşamlarını ve onları buluşmaya götüren süreci, tarihi bilgiler eşliğinde ve ikilinin yaşamını paralel anlatımla okura sunan Rachel Corbett, Hayatını Değiştirmelisin’de, bu büyük sanatçıların öyküsünü ayrıntılarıyla ortaya koyuyor. /Archive/2021/3/9/192512347-ic1.jpgBir heykeltıraş Auguste Rodin’in ve bir şair Rainer Maria Rilke’nin dünyanın hızla değiştiği bir dönemde buluşması kültür tarihi açısından çok önemliydi.Paris’in ev sahipliğinde, biraz da dünyaya meydan okurcasına yan yana gelen ikilinin yol arkadaşlığı, Rilke’nin Rodin’e yönelttiği soruyla zirveye çıkmıştı: “Nasıl yaşamalıyım?”Bu soruya gelene kadar, Rodin’in ve Rilke’nin kim olduğunu, sanat yaşamlarını ve onları buluşmaya götüren süreci, tarihi bilgiler eşliğinde ve ikilinin yaşamını paralel anlatımla okura sunan Rachel Corbett, Hayatını Değiştirmelisin’de, bu büyük sanatçıların öyküsünü ayrıntılarıyla ortaya koyuyor./Archive/2021/3/9/192528441-ic3.jpgİKİ SANATÇININ BULUŞMASIRodin ve Rilke, bakıp görmeyi zamanla öğrenmiş, başkalarıyla olmadığı kadar birbiriyle içten bir ilişki kurmuş ve ömrünü sanata adamış önemli kültür insanlarıydı. Corbett, iki sanatçının ruhuyla birlikte, dostluğa uzanan yolda başlarına gelenleri çözümlüyor.Gözleri iyi görmeyen Rodin’in bakmayı öğrenişini, matematik sevmemesi nedeniyle okuldan soğumasını, mimar Hausmann’ın yanındaki çıraklığını, kendinden önceki sanatçıların eserlerine bakışını ve duygularını yapıtlarla dışavurma yeteneği kazanışını okuyoruz.Rilke ise ölümle, kaderle ve metafizikle yoğuruyor gençliğini. Tüm inceliklerini, annesinin verdiği şiir eğitimine borçlu olan şair, daha sonra askerliğe yöneliyor. Şiirin inceliği karşısında üniformanın sertliği tam bir ironi, tam bir çelişki…Yirmi altı yaşında Paris’e gelen Rilke’nin, altmışlık Rodin’le tanışması ise ikiliyi çabucak yakınlaştırıyor ve uzun yürüyüşlerde heykeltıraş, şaire hayatını anlatıyor. Bir bakıma hayat dersleri veriyor ona. Rodin’in atölyesi de tıpkı yürüyüş güzergâhları gibi Rilke için öğrenilecek pek çok şeyin olduğu bir mekân hâline geliyor.İki sanatçının birbirini keşfetme hikâyesi böyle şekillenirken elleriyle hayal kuran Rodin ve hayallerini sözcüklerle anlatan Rilke, Paris sokaklarında ve heykel atölyesinde yeni bir hayat yaratıyor âdeta. “Empati”, bu hayatın anahtar kelimesine dönüşüyor./Archive/2021/3/9/192538519-ic4.jpgNÜKTELİ VE ÖZLÜ SÖZLERİN KAYDICorbett’yi bu hikâyeyi yazmaya iten şey, annesinin ona hediye ettiği ve yıllarca elinden düşürmediği Genç Bir Şaire Mektuplar. Corbett’nin, Rilke’nin Rodin’e yazdığı mektuplara ve ikilinin dostluğuna dair notu şöyle:“Rodin, bu tanınmayan yazarın hayatına girmesine izin verdiğinde gücünün zirvesindeydi; Rilke, önce etrafında dolaşıp duran öğrencisi olacak, üç yıl sonra ise en güvendiği yardımcısı hâline gelecekti. Rilke, tüm bu süre boyunca ustasından duyduğu her özlü ve nükteli sözü kaydetti, ardından onları Kappus’a iletti. İşte bu sebeple Rodin’in sesi mektup sayfalarının ardından yüksek sesle yankılanır, bilgeliği Rilke aracılığıyla Kappus’a, o zamandan bu yana da Mektuplar’ı okuyan, arayıştaki milyonlarca genç zihne ulaşır.”Akılcı Rodin ile yirmilerindeki Alman romantik Rilke’nin buluşması, ikilinin farklı yönlerini de bir araya getiriyor: Eserleri melekler âleminde yüzen, metafiziksel ve tinsel Rilke ile yapıtları cehenneme dalan, bedensel ve duyumsal Rodin…Corbett, ikiliyi anlayıp anlatmaya çalışırken o eşsiz benzetmeyi yapıyor: “Birinin sanatsal gelişiminin ötekine nasıl yansıdığını ve zıt doğalarının nasıl birbirini tamamladığını gördüm; Rodin bir dağsa Rilke, onu kuşatan sisti.”Yazar, bu iki etkileyici kişiyi okura sunarken Rodin’in ve Rilke’nin hayata bakışına, ayrı düştükleri noktalara, Rilke’nin Rodin’i şovenist diye nitelemesine, ikilinin kadınlara dair farklı görüşlerine kadar pek çok ayrıntıya yer veriyor kitapta.Corbett, kitabının “kısa hikâyesi”ni açıklayarak bir bakıma meselenin özünü ortaya koyuyor: “Bu kitap, Paris’in dağınık sokaklarında el yordamıyla yürüyüp ustalığa giden yolu bulan iki sanatçının portresi. Ama bunun da ötesinde, yaratma arzusunun genç sanatçıların en büyük yürek acılarını bile atlatmasını nasıl sağladığının ve eserlerini ne pahasına olursa olsun nasıl ortaya koyduğunun hikâyesi. Hayatını Değiştirmelisin, sadece Rilke’ye yöneltilmiş bir öğüt değildi; aynı zamanda onun, bir gün ürkek yumruğunu havaya kaldırmayı, bir araç edinerek harekete geçmeyi umut eden, hapsolmuş, kırılgan ve açgözlü gençliğe verdiği bir öğüttü.”Hayatını Değiştirmelisin / Rachel Corbett / Çeviren: Kerime Dalyan / YKY / 312 s. / 2020. Deniz Yılmaz

Ümitcan Uygun'un arkadaşıolduğu iddia edilenşahıstan kadınaşiddet

Ümitcan Uygun'un arkadaşı olduğu iddia edilen şahıstan kadına şiddet Ankara'da Aleyna Çakır ismini kullanan Sema Esen'in (21) ölümünün şüphelisi Ümitcan Uygun'un arkadaşı olduğu öne sürülen G.Ö adlı kişinin bir kadına şiddet uygularken kaydedilen görüntüleri, sosyal medyada tepki topladı. Kamuoyunda Aleyna Çakır ismiyle bilinen Sema Esen'in şüpheli ölümüyle ilgili hakkında soruşturma yürütülen Ümitcan Uygun'un arkadaşı olduğu iddia edilen G.Ö.'nün, bir kadına şiddet uygularken kaydedildiği görüntü, sosyal medyaya yansıdı./Archive/2021/3/10/001524422-umitcan-uygunun-arkadasinin-bir-kadini-darp-ettigi-goruntuler-tepki-cekti_1.jpgGörüntülerde, G.Ö.'nün yerde yatan kadına hakaret ettiği, tekme ve yumruklarla saldırdığı görüldü. Söz konusu görüntülerin Twitter'da yayınlanmasının ardından, binlerce sosyal medya takipçisi duruma tepki göstererek, G.Ö.'nün tutuklanmasını istedi.Yapılan araştırmada, olayın 16 Mart 2020 tarihinde meydana geldiği, G.Ö.'nün olay sonrası polis ekiplerince gözaltına alındığı, mağdur kadının şikayetçi olmaması üzerine de G.Ö.'nün serbest bırakıldığı öğrenildi. DHA

'Sahte Bellek'

'Sahte Bellek' Dünya çapında otuzun üzerinde dile çevrilen Blake Crouch’u aynı adla diziye uyarlanan kitabı Wayvard Üçlemesi ve uluslararası ilgi gören kitabı Karanlık Madde’yle tanıyoruz. Yazarın, Sahte Bellek (Doğan Kitap) romanı da okuyucuyla buluştu. Hiç bilmediğiniz yerlerin özlemi, yaşamadığınız hayatın anılarıyla uyandığınızı hayal edin. Sahte Anı Sendromunun çıldırtmak için seçtiği kurbanlardan biri olduğunuzu düşünmek bile tüyler ürpertici. Romanda bu gizemli hastalıkla ilgili sır perdesini aralamada New York Polis Teşkilatı’ndan dedektif Barry Sutton’a eşlik ediyoruz. /Archive/2021/3/9/192325363-ic2.jpgHİÇ OLMAMIŞ HAYATIN ANILARIYLA UYANMAKRoman, bir sabah uyandığınızda işiniz, eşiniz, çocuklarınızla ilgili tüm anılarınızın sahte olmasına ve bu sahte anıları tüm netliğiyle hatırlamanıza sebep olan bir sendromun etrafında şekilleniyor.Kasım soğuğunda New York’ta yüksek bir binada buluyoruz kendimizi. Deneyimli dedektif Barry Sutton, araştırmakla görevlendirildiği intihar vakası neticesinde kendisi de bu sendromun belirtilerini hayatında gözlemlemeye başlar. Hiçbir zaman var olamamış hayatı, var olanın içine girmiş çözülmesi güç bir düğüm oluşturmuştur.İki koldan ilerleyen hikâyemizin öteki başkahramanı ise nörolog Helena Smith. San Jose’nin eteklerinde mütevazı bir hayat süren Helena’nın hayatı bir yabancının ziyaretiyle değişecektir.Annesi Alzheimer hastası karakterimiz bu hastalıktan muzdarip kişilerin anılarını saklamasını sağlayacak bir buluş yapmaya çalışmaktadır. Helena, buluşunun kötücül ellerde dünyaya zarar verebileceğinin bilincinde değildir.Dedektifimiz ve Helena’nın yolları bu buluş sebebiyle kesişir ve kendimizi sonunu merakla beklediğimiz bir maceranın ortasında buluruz./Archive/2021/3/9/192316426-kapakic1.jpgİLERİYE BAKARAK YAŞAYIP, GERİYE BAKARAK DERS ALMAKÇoğu okurun bir seferde, elinden bırakamadan bitirdiği Karanlık Madde’deki başarısını Sahte Bellek’te de sürdürüyor Crouch. Sayfalarını çevirirken hem sonuna erişip gizemi çözmeyi istiyorsunuz hem de sonsuza kadar sürmesini istediğiniz, tansiyonu yüksek bir olay zincirinin izleyicisi oluyorsunuz.355 sayfalık roman; zaman, geçmiş, gelecek, şu an, bellek, anı, ölüm, özlem kavramları üzerine uzun uzun düşünmenizi sağlıyor. Akıcı dili, etkileyici olay örgüsüyle tadının damağınızda kalacağı kesin. Her sayfada artan gerilim dozu romanı bir oturuşta bitirebilmenizi sağlayan en büyük etkenlerden.Gerçekliğin değişip evrildiği bir dünyada sabit kalmak imkânsıza yakın. Fakat baş kahramanlarımız Barry ve Helena dünyayı kaostan kurtarmakla yükümlü. Bunu başarmak için güçlerini birleştirmeliler.Bu denli farklı bir kurguyu romanına yedirmeyi başaran Crouch’un yaratıcılığı övgüye değer. İnsan doğasına dair sorgulamaları, kızının kaybının acısıyla baş etmeye çalışan dedektifimiz Barry Sutton’un hikâyesi, Helena’nın cihaz geliştirme çabası zekice aktarılmış.Okuyucu bu temel sorular ve sorunlar üzerine düşünürken kendini romanın bir kahramanıymış gibi hissediyor. Peki ya siz hiç bilmediğiniz bir hayatın anılarıyla uyansanız ne yapardınız?Sahte Bellek / Blake Crouch / Çeviren: Solina Silahlı / Doğan Kitap / 355 s. / Temmuz 2020. Hande Avtan

İnsanlarıtaklit edençip hayvanlarıkurtardı: 'İlaçgeliştirmede bir ilk'

İnsanları taklit eden çip hayvanları kurtardı: 'İlaç geliştirmede bir ilk' Bilim insanları, bir ilacın 4'le 6 yıl arasında klinik deney aşamasına geldiğini ancak kendilerinin 8 ayda bunu başardığını söyledi. Pek çok tartışmaya sebebiyet veren hayvan testlerini ortadan kaldırma yolunda İsrail'den önemli bir haber geldi. Bilim insanları, insan vücudunu (böbrek, karaciğer ve kalp) taklit eden bir çip kullanarak kanser ilacı geliştirdi.Çip organ teknolojisi 30 yıllık. Ancak Kudüs İbrani Üniversitesi'nden araştırmacılar kendi çiplerinde, vücudun ilaç tedavisine verdiği tepkiyi net şekilde izlemelerini sağlayan mikroskobik sensörleri insan dokusuna dahil etti.Araştırmanın başındaki Yaakov Nahmias bu konuda "Teknolojimizi benzersiz kılan, hayvan deneyleriyle mümkün olanın ötesine geçmemize izin vermesi. Artık ilaçların nasıl işlediği ve ne zaman işlemeyi bıraktığı konusunda bize gerçek zamanlı bilgiler sunan mikro sensörler ekleyebiliyoruz" dedi.Söz konusu araştırmada, bazı kanser hastalarında meydana gelen karaciğer yağlanmasını çözmek için mevcut iki ilacın bir araya getirildiği bir ilaç geliştirildi. Times of Israel'in haberine göre ABD Gıda ve İlaç Dairesi'ne patent, klinik deney ve onaydan oluşan bir izin için başvuruldu.Araştırmacılar, hayvan deneylerini ortadan kaldırarak çiple bir ilaç geliştiren ilk ekip olduklarını söyledi. "Bildiğimiz kadarıyla bir ilaç hayvanlar üzerinde test edilmeden ilk kez bu adım atılıyor" diyen Nahmias sözlerini şöyle sürdürdü:"Araştırmamız, hayvan deneylerinden kaçınmak için böyle bir teknolojiyi kullanabileceğimizin ilk göstergesi. Bu daha hızlı, güvenli ve etkili ilaç geliştirmeye yol açabilir.Bir ilacı klinik deney noktasına getirmek normalde 4 ila 6 yıl sürüyor, yüzlerce hayvana ve milyonlarca dolara mal oluyor. Bunu 8 ayda, tek bir hayvan olmadan ve çok düşük bir maliyetle yaptık."Araştırma, hakemli bilim dergisi Science Translational Medicine'da yayımlandı.Kaynak: Independent Türkçe cumhuriyet.com.tr

Trabzonspor'dan FIFA'ya 'Adalet' başvurusu

Trabzonspor'dan FIFA'ya 'Adalet' başvurusu Trabzonspor Kulübü, Türk futbolunda "bağımsız ve tarafsız" bir spor yargısının oluşturulması gerekçesiyle FIFA'ya başvuruda bulundu /Archive/2021/3/10/001408735-fifa.jpgTrabzonspor Kulübü, Türk futbolunda bağımsız ve tarafsız bir spor yargısının oluşturulması gerekçesiyle FIFA'ya başvurdu.Bordo-mavili kulübün resmi internet sitesinden yapılan açıklamada şu ifadeler kullanıldı:“Türkiye Futbol Federasyonu 1923 tarihinden beri FIFA’nın, 1962 yılından beri de UEFA’nın üyesidir ve bağlı olduğu FIFA ve UEFA düzenlemelerine uyma mecburiyetindedir.Ülkemiz futbolunun hak ettiği konuma gelebilmesi, marka değerinin artırılması ancak ve ancak bağımsız ve tarafsız bir spor yargısının oluşturulması, kurul üyelerinin atanmasında çıkar çatışmasına neden olabilecek keyfi uygulamalardan kaçınılması ile mümkündür. Adaletin olmadığı yerde adil rekabet olmaz. Ne yazık ki çeşitli etkenlerden dolayı sağlanamayan adalet, ülke futbolumuzun bir numaralı sorunu haline gelmiştir.2020 yılı başında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından Ali Rıza ve Diğerleri (30226/10 vd.) hakkında verilen kararda; mahkemeye yansıyan ihlalin, ülkemizde futbol uyuşmazlıklarının çözümündeki sistematik problemleri ortaya çıkardığı belirtilerek, Tahkim Kurulunun TFF Yönetim Kurulu’ndan bağımsız olmasını sağlamak başta olmak üzere gerekli düzenlemelerin yapılması istenmiştir.Ayrıca bundan yaklaşık 6 ay önce TBMM Kamu Denetçiliği Kurumu’na yapmış olduğumuz başvuru neticesinde, Ombudsmanlık müessesesi 5 Ocak 2021 tarihinde TFF kurullarının bağımsız olmadığı, kurul kararlarının gerekçeli olmadığı, bu anlamda 'kanunlara uygunluk', 'şeffaflık', 'hesap verilebilirlik,', 'kararların gerekçeli olması' ilkelerine uygun davranmadığı, buna dair düzenlemelerin ise ivedilikle yapılması gerektiğine dair bir tavsiye kararı yayınlamıştır.Bizler; bu kararları çok önemsiyor ve çok değerli buluyoruz. Türk futbolunda adaletin ve sonrasında 'Fair Play' - 'Adil Oyun' kavramının yerleşebilmesi için TFF bünyesindeki kurulların bağımsız, tarafsız ve şeffaf olması gerektiğine inanıyoruz.TARİHİ BAŞVURU!Bu doğrultuda ülke futboluna faydalı olduğu bilinci ve inancıyla gerekli düzenlemelerin ivedilikle yapılmasını sağlamak adına Kulüpler Birliği’nin de desteğini alarak FIFA’ya tarihi bir başvuru gerçekleştirdik. Bu başvuruyla 'Fair Play' - 'Adil Oyun' koşullarının en kısa sürede sağlanabilmesi için TFF kurullarının, bağımsızlığını kazanmasını sağlayacak, FIFA kriterlerine uygun adımların atılmasını amaçlıyoruz. Kulübümüz tarafından gerçekleştirilen bu başvuru sadece Trabzonspor veya diğer kulüplerin değil, futbolun tüm paydaşları ve futbolumuzun marka değerini artırmaya yönelik, ülke futbolumuzun geleceği adına bir mihenk taşı olacaktır.Sevgili futbol kamuoyu; Bizler, adaletsizlikten pay değil adalet istiyoruz! Herkes için, her kulüp ve her kişi için eşit şartlarda adil ortamın sağlanmasını istiyoruz. Futbol oyununun 'Fair' - 'Adil' olmasını istiyor, bekliyor ve talep ediyoruz. Trabzonspor Kulübü olarak bunun öncüsü olsak bile, bu standardı tüm kulüplerimiz ve futbol ailesi ile birlikte sağlamak zorundayız. Ülkemiz için, en sevdiğimiz oyun olan futbol için hep birlikte mücadele edeceğiz ve hep birlikte başaracağız!" DHA

KarahanÇantay yaşamınıyitirdi

Karahan Çantay yaşamını yitirdi Karahan Çantay geçirdiği trafik kazası sonucu yaşamını yitirdi. Çantay'ın cenazesinin 2 gündür Tayland'daki hastaneden alınmadığı öğrenildi. Mr.Turkey 95’ yarışmasına katılarak Türkiye’nin ilk erkek güzeli seçilen Karahan Çantay yaşamını yitirdi. Trafik kazasında yaşamını yitiren Çantay'ın, naaşı 2 gündür hastane morgunda yakınlarının alması için bekliyor. Çantay 90’lı yılların en ünlü erkek modeliydi. Ölümünden uzun süre önce Türkiye’yi terk ederek yurt dışına yerleşmişti. cumhuriyet.com.tr

İmamoğlu mesajının ardındanİYİPartiİl Teşkilatıtoplandı

İmamoğlu mesajının ardından İYİ Parti İl Teşkilatı toplandı İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun “8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” dolayısıyla attığı tweetin ardından İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Buğra Kavuncu, 39 ilçe başkanını acil olarak toplantıya çağırdı. Toplantıda ilçe başkanları İmamoğlu’nun tweetinden açıkça rahatsızlık duyduğunu belirtirken, Kavuncu’nun İmamoğlu ve Canan Kaftancıoğlu’nu arayarak partideki rahatsızlığı aktardığı öğrenildi. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle yaptığı paylaşımda İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ile HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan’ı yan yana getirmesi İYİ Parti teşkilatlarında tepkiye neden oldu. Partililerin yaşadığı rahatsızlığı yaptığı açıklama ile Meral Akşener de dile getirirken, İmamoğlu “Mesajımız iyi duygular ile yazılmıştır. Kimse arkasında bir şey aramasın” dedi.Ancak İmamoğlu 8 Mart mesajını paylaştığı andan itibaren İYİ Parti’nin İstanbul’daki il ve ilçe yöneticileri başta olmak üzere büyük bir kesim atılan mesajda düzeltilmeye gidilmesini istedi. İmamoğlu’nun mesajına İYİ Parti İl Başkanı Buğra Kavuncu da tepki gösterirken, İstanbul’da 39 ilçe başkanını dün 8 Mart etkinliklerinin ardından durum değerlendirmesi için acil toplantıya davet ettiği öğrenildi.İl Başkanlığı’nda saat 16.00 sıralarında gerçekleşen toplantı yaklaşık 1,5 saat sürdü. Görüşmede tek tek söz alan ilçe başkanları rahatsızlığın 8 Mart kutlaması olmadığı, HDP yönetiminin terörle arasına bir mesafe koyamamasından duyulan rahatsızlığın bilinmesine karşın böyle bir mesaj paylaşımının yapılması olduğunu dile getirdi. İMAMOĞLU VE KAFTANCIOĞLU GÖRÜŞTÜAyrıca ilçe başkanları parti örgütünden çok sayıda mesaj ve telefon aldıklarını belirttiği ve bu durumun bir kez daha yaşanmaması için gerekli diyalogların kurulmasını talep ettiği öne sürüldü. İlçe başkanlarının konuşmalarını tek tek dinleyen Kavuncu’nun “Millet ittifakı önemli. CHP ve biz ayrı partileriz fakat ittifakı önemsiyoruz. Öte yandan doğruya doğru yanlışa yanlış demeliyiz. Ekrem Bey’in Genel Başkanımız Meral Akşener ile HDP Genel Başkanının ismini yan yana getirilmesini doğru bulmadık” dediği kaydedildi.Edinilen bilgiye göre, Buğra Kavuncu’nun teşkilatın tepkisini ve duyduğu rahatsızlığı yaptığı telefon görüşmeleri ile İmamoğlu’nu ve CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu’na ilettiği, teşkilatın durumdan rahatsız olduğunu ve hassasiyet taşıyan bu konularda daha dikkatli olunması gerektiğini söylediği öğrenildi. Leyla Kılıç

Covid-19:İngiltere AB'nin aşıihracatıyasağıiddiasınıreddetti

AB'nin en üst düzey yetkilisi AB Konseyi Başkanı Charles Michel'in, İngiltere'nin Covid-19 aşısı ihracatını yasakladığını tamamen yasakladığını iddia etmesinin ardından, Londra ve Brüksel arasında yeni bir tartışma çıktı. İngiltere hükümeti bu iddianın tamamen asılsız olduğunu açıkladı.Habere Gitmek için Tıklayın

Mersin'de düzenlenen operasyonda HDP'li vekilin eşi tutuklandı

Mersin'de düzenlenen operasyonda HDP'li vekilin eşi tutuklandı Mersin'de düzenlenen operasyonda gözaltına alınan 8 şüpheliden, aralarında HDP Van Milletvekili Muazzez Orhan Işık'nın eşi olduğu öğrenilen M.I.'nın da bulunduğu 4 kişi tutuklandı. Mersin Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele (TEM) Şube Müdürlüğü'nce silahlı terör örgütü PKK'ye yönelik düzenlenen operasyonda HDP'nin Mersin'deki eski il eşbaşkanları M.I. ve Z.Ö., Akdeniz eski ilçe başkanı A.K. ve M.G., Toroslar eski ilçe başkanı A.K., parti yöneticisi R.E. ve üyeler B.Ö. ile Z.İ.'yi gözaltına aldı. Evlerde yapılan aramalarda çok sayıda örgütsel doküman ve dijital materyal ele geçirilirken, emniyete götürülen şüpheliler, sorgularının ardından adliyeye sevk edildi. Hakim karşısına çıkarılan M.I., A.K., M.G., B.Ö. tutuklanarak cezaevine gönderildi, diğer şüpheliler ise adli kontrol şartı ile serbest bırakıldı. DHA

Valilik açıkladı:İzmir'de Covid-19 ile mücadelede yeni kararlar alındı

Valilik açıkladı: İzmir'de Covid-19 ile mücadelede yeni kararlar alındı Ankara'nın ardından yeni tip koronavirüs (Covid-19) risk haritasında "yüksek riskli" grupta yer alan İzmir'de de, yolcu taşımacılığı yapan araçlar ile terminal ve garlardaki yeme-içme yerlerine ilişkin yeni kararlar alındı. İzmir Valiliğinden yapılan açıklamada, İl Hıfzıssıhha Kurulunun, Vali Yavuz Selim Köşger başkanlığında toplandığı belirtildi.Açıklamada, salgınla mücadele kapsamında, toplum sağlığını korumak, salgının yayılım hızını kontrol altında tutmak ve kamu düzeni açısından oluşturduğu riski yönetmek, sosyal izolasyonu temin etmek ve fiziki mesafeyi korumak amacıyla pek çok tedbir kararın alınarak uygulamaya geçirildiği aktarıldı.Kontrollü normalleşme dönemine geçildiği hatırlatılan açıklamada, şunlar kaydedildi:"Bu doğrultuda salgınla mücadele sürecinde alınan tedbirlerde göz önünde tutulan üretim, imalat ve tedarik zincirlerinin aksamaması ilkesi açısından önem arz eden ulaşım faaliyetlerinde etkinliğin sağlanması ve seyahat edenlerin mağduriyet yaşamaması amacıyla gönderilen İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğünün 4113 sayılı genelgesi gereğince yolcu taşımacılığı faaliyeti gerçekleştirmek üzere Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığınca düzenlenen B1, B2, D1, D2 ve D4 yetki belgesi eki taşıt belgesinde kayıtlı olan taşıtlarda, başta HES kodu sorgulanması zorunluluğu olmak üzere Sağlık Bakanlığı Kovid-19 Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberinde belirtilen tedbirlere uymak kaydıyla ruhsatlarında belirtilen yolcu kapasitesi oranında yolcu kabul edilebilmesi kararlaştırıldı.Ayrıca, yüksek risk grubunda bulunan ilimizde terminal ve gar binalarında bulunan yeme-içme yerlerinin, Sağlık Bakanlığı Kovid-19 Salgın Yönetimi Çalışma Rehberinde yer alan tedbirlere uymak kaydıyla İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğünün genelgeleriyle getirilen açılış kapanış saatlerine bağlı olmaksızın iş yeri açma ve çalışma ruhsatlarında belirtilen çalışma saatlerine uygun şekilde faaliyet göstermeleri karara bağlandı." AA

VakıfBank, 7'nci kez Kupa Voleyşampiyonu

VakıfBank, 7'nci kez Kupa Voley şampiyonu VakıfBank Kadın Voleybol Takımı, Axa Sigorta Kupa Voley finalinde Eczacıbaşı VitrA'yı 25-18, 25-19 ve 25-22'lik setlerle 3-0 yenerek, 7'nci kez kupanın sahibi oldu. /Archive/2021/3/10/001113159-vakifbank-kupasinin-aldi_1.jpgSALON: TVF Burhan Felek Vestel VoleybolHAKEMLER: Nurper Özbar, Recep KarakoçVAKIFBANK: Maja, Meliha 4, Zehra 15, Haak 15, Michelle 12, Kübra 8, Ayça (L), Gabi 1, Cansu, GözdeECZACIBAŞI VİTRA: Ogbogu 4, Boskovic 29, Hande 3, Beyza 3, Elif 2, Thompson 1, Simge (L), Melisa (L), Saliha 4, Fatma 1, Yasemin 2, Mirkovic 1SETLER: 25-18, 25-19, 25-22SÜRE: 79 dakika (25', 25', 29')VakıfBank Kadın Voleybol Takımı, Axa Sigorta Kupa Voley finalinde Eczacıbaşı VitrA'yı 25-18, 25-19 ve 25-22'lik setlerle 3-0 yenerek, 7'nci kez kupanın sahibi oldu. TVF Burhan Felek Vestel Voleybol Salonu'ndaki finale 4-0'lık seriyle başlayan sarı-siyahlılar, hücum performansıyla teknik molaya 12-5 önde girdi. Mola dönüşü de rakibi önünde hücumdaki etkinliğini devam ettiren VakıfBank, ilk seti 25-18 almayı başardı.İkinci setin başında tamamen üstünlüğü eline alan sarı-siyahlılar, iyi servislerle teknik molaya 12-3 önde girerken, bu seti de 25-19 alarak karşılaşmada 2-0 öne geçti. Eczacıbaşı VitrA'nın üçüncü sette karşılaşmaya dönüşüne izin vermeyen VakıfBank, seti 25-22 finali de 3-0 kazanarak, 7'nci kez Kupa Voley şampiyonu oldu.Axa Sigorta Kupa Voley'in 'En Değerli Oyuncusu' (MVP) ise VakıfBank'ın orta oyuncusu Zehra Güneş seçildi. DHA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter