TEM Otoyolu'nda TIR devrildi; 1 yaralı
figure >
TEM Otoyolu Bağcılar, Ankara istikametinde seyir halindeki TIR henüz bilinmeyen bir nedenle sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu bariyerlere çarparak devrildi. Kaza sonrası sürücü yaralanırken, TIR olay yerine gelen vinç yardımıyla kaldırıldı.
Kaza TEM Otoyolu, Ankara istikametinde gece saat 23.00 sıralarında meydana geldi. Edinilen bilgiye göre, 41 EF 859 plakalı dorsesi olmayan TIR'ın sürücüsü Bağcılar mevkii, Mahmutbey Viyadüğü'ne geldiği sırada henüz bilinmeyen bir nedenle direksiyon hakimiyetini kaybetti. Sürücüsünün kontrolünden çıkan araç bariyerlere çarparak devrildi. Kaza sonrası sürücü yaraladı. Yoldan geçen sürücüler bir yandan yardıma koşarken diğer yandan da durumu polis, itfaiye ve sağlık ekiplerine haber verdi. Kısa sürede olay yerine gelen sağlık ekipleri yaralanan sürücüye ilk müdahaleyi yaparak en yakın hastaneye kaldırdı. İtfaiye ekipleri de araçta bir süre inceleme yaparken, polis ekipleri de ikinci bir kaza yaşanmaması için yolda önlem aldı. Polis ekipleri devrilen TIR'ı kaldırmak için olay yerine vinç çağırdı. İhbar üzerine olay yerine gelen İBB'ye ait vinç dorsesi olmayan TIR'ı kaldırarak bulunduğu yerden çekti. Ekiplerin temizlenmesinin ardından yol tamamen araç geçişine açıldı. Kazayla ilgili soruşturma başlatıldı.
DHA
Türkçe Haberler En Son Başlıklar
Destanda geri sayım!
figure >
Sarah J. Maas’in 35’den fazla dile çevrilen Cam Şato Serisi’nin altıncı kitabı Şafak Kulesi’yle kaldığı yerden devam ediyor. Yazarın Cengiz Han dönemi ve Moğol kültüründen esinlendiği Şafak Kulesi, Yüzbaşı Westfall’ın gözünden anlatılıyor. Serinin son kitabı Kingdom Of Ash, 2020’nin ilk çeyreğinde okurla buluşacak.
/Archive/2020/12/21/011443772-ic3.jpg5 Mart 1986 ABD doğumlu Sarah J. Maas, Cam Şato Serisi’nin ilk kitabı Cam Şato’yu yazdığında henüz 16 yaşındaydı. 2008’de, yaratıcı yazarlık üzerine lisans eğitimi aldığı Hamilton Koleji’nden mezun oldu. Kitap yazmaya Cam Şato serisiyle başlayan Maas, Cam Şato ile Dikenler ve Güller Sarayı serileriyle okuyucularını, yarattığı canlı ve büyü dolu bir evrenin içine çekmeyi başardı. Perilerden, şekil değiştirenlere, cadılardan, canavarlara birçok fantastik karaktere sıra dışı bir şekilde hayat veren ve kitapları tüm dünyada çok satanlar listesine giren genç yazar, Cam Şato Serisi'nin altıncı kitabı Şafak Kulesi’ni Yüzbaşı Westfall’ın gözünden kaleme alıyor.Sarah J. Maas yarattığı fantastik evrenlerle, size iyi ve kötü, doğru ve yanlış, aile ve fedakârlık kavramlarını sorgulatır. Karakterler her kitapta farklı bir sınavdan geçerek hayatta hiçbir şeyin siyah ve beyaz olamayacağının farkına varır. Ya çoğunluğun iyiliği için yeminlerinizi bozmak zorunda kalırsanız, ya halkınızı kurtarmak için sevdiklerinizden vazgeçmeniz gerekiyorsa?SINIRLARI ZORLAYAN BİR YAZARYazar karakterlerin sınırlarını zorlayarak okuyucuyu kendi bilinçaltıyla yüzleştirir. Yazarın ilk kitabı olan Cam Şato’da Adarlan Suikastçisi Celaena Sardothien’ın, Endovier Madenleri'nde geçen bir yıllık esaretinin ardından Adarlan Sarayı’nda hayatta kalma mücadelesini okuruz. Devam kitaplarında ise Cealena karakterinin gelişimini ve ufak bir kıvılcımın tüm dünyanın kaderini değiştirecek bir savaşa dönüşmesine şahit oluruz. Celaena, halkının geleceği için en derin korkularıyla yüzleşmek zorundadır.Serinin son basılan kitabı Şafak Kulesi’nde ise yazar okurları şaşırtarak başkarakter Celaena Sardothien’ı çerçeveden çıkartıp taşları yerinden oynatıyor. Şafak Kulesi’nde serinin sevilen karakteri Yüzbaşı Westfall’u farklı bir kıtada ve farklı bir kültüre adapte olmaya ve bir yandan da savaşın seyrine yön vermeye çalışırken okuyoruz.Şafak Kulesi’nde hikâyeye giren Güney Kıtası ve halkı, Maas’ın Moğollar üzerine yaptığı detaylı araştırmalar sonucu ortaya çıkmış. Yazarın Orta Asya kültürüne olan hayranlığı serinin içine yerleştirdiği karakterler ve kültürel ögelerle bu kitapta kendini belli ediyor./Archive/2020/12/21/011518584-kapakic2.jpgCam Şato dünyasının merkezindeki Erilea’da devam eden savaş Şafak Kulesi’nde Güney Kıtası’na taşınıyor. Artık savaş kapıda. Kahramanlar ellerinden gelen her şeyi ve daha fazlasını yapmak zorundalar. Yüzbaşı Chaol Westfall, Cam Şato serisinde Celaena Sardothien ve ekibinin başlattığı savaşı kazanabilmek için Güney Kıtası’nın desteğini almak zorunda. Ama Ulu Kağan’ın sarayında ölüm ve tehlike kol gezerken bunu başarmak o kadar kolay olacak mı?Sarah J. Maas hayranlarının sabırsızlıkla beklediği serinin yedinci kitabı olan Kingdom Of Ash’in ne zaman çıkacağıysa büyük bir merak konusu. DEX Kitap'tan aldığımız bilgiyle, serinin son kitabının 2020 yılının ilk çeyreğinde okuyucuyla buluşacağının müjdesini veriyoruz. Kingdom of Ash ile beraber Sarah J. Maas’in efsanevi serisi Cam Şato muhteşem bir finalle okuyucularına veda edecek.Cam Şato / Sarah J. Maas / Çeviren: Deniz Başkaya / DEX Kitap / 500 s.Şafak Kulesi / Sarah J. Maas / Çeviren: Deniz Başkaya / DEX Kitap / 500 s.
Derya Sevim
'İşaret Memuru'
figure >
Charles Dickens'ın İşaret Memuru seçkisini oluşturan üç öyküsü (İşaret Memuru, Cinayet Davası, “Günbatımına Karşı) hayal gücünü ustalıkla kullandığı korku türünün en başarılı örnekleri arasında yer alır.
/Archive/2020/12/21/011111790-ic.jpgVictoria dönemi İngiltere’sinin en önemli romancısı kabul edilen Dickens, Oliver Twist ve David Copperfield gibi kültleşmiş karakterlerin yaratıcısı olmasının yanı sıra doğaüstü, tekinsiz güçlere, spiritüalizme duyduğu ilgiyle de tanınır.İşaret Memuru seçkisini oluşturan üç öykü; bir demiryolu çalışanına bir hayaletin musallat olmasıyla başlayan gizemli olayları konu alan İşaret Memuru, jüri başkanlığı yaptığı cinayet davası boyunca sanığın suçlu olduğunu göstermeye çalışan bir hayalet tarafından sürekli rahatsız edilen bir bankacının hikâyesinin anlatıldığı Cinayet Davası ve beş rehberin birbirine anlattığı hayalet hikâyelerinden oluşan Günbatımına Karşı, yazarın hayal gücünü ustalıkla kullandığı korku türünün en başarılı örnekleri arasında yer alır.İşaret Memuru / Charles Dickens / Çeviren: Selçuk Işık / Can Yayınları / 64 s.
Cumhuriyet Kitap Eki
Sait Faik’in yaralı günleri
figure >
Sait Faik’in siroz tedavisi için gittiği Paris’te geçirdiği ilginç beş gününü konu alan kitabı ‘Paris’te Beş Gün’ üstüne Adem Kocamaz ile konuştuk.
/Archive/2020/12/21/010902010-ic1.jpg- En son ‘Veli’nin Oğlu Orhan’ adlı kitabınla edebiyatseverlerle buluşmuştun. Şimdi de Sait Faik’i konu alan ‘Paris’te Beş Gün’ adlı romanınla okurlarının karşısına çıktın. Orhan Veli ile Sait Faik’i genel olarak ve kitapların düzleminde karşılaştırırsan neler söylemek istersin?Orhan Veli şiirleri ile Sait Faik hikâyeleri akrabadır. Gündelik yaşamımızda bazen farkına varamadığımız güzelliklerin, yaşama sevincinin şiir ve hikâye şubeleridir bu iki isim. Basit ve sıradan gibi görünen renkli durumları en yalın hâliyle görüp yine en yalın hâliyle bize gösterirler. Onların eserlerini okuyanlar dünyayı bir çiçek dürbününden görebilme şansını yakalar.Edebiyatımızdan evrensel duyguları, durumları yakalayabilmiş yazarlar bana göre en başta Sait Faik ve Orhan Veli’dir. Zira kendilerinden ve etraflarından yola çıkarak dünyanın en uzak köşesindeki insanların dahi kendilerinden bir şeyler bulabileceği eserler ortaya koydular. Edebî akrabalıklarının yanında kişisel dostlukları da vardı. Her ikisinin de sonunu bohem yaşamları hazırladı ne yazık ki. Ortak yanları saymakla bitmez.Kitaplarımın düzleminde karşılaştıracak olursam Veli’nin Oğlu Orhan’da kelebek ömrüne sığdırılmış destansı bir yaşamı ele almıştım. Paris’te Beş Gün’de Sait Faik’in dar bir zamanda yaşadığı olaylara ve ruh dünyasına mercek tutmaya çalıştım./Archive/2020/12/21/010926509-kapakic2.jpg- Paris’te Beş Gün’ün konusundan ve yazarken nasıl bir yol izlediğinden bahseder misin?Sait Faik, 1951 kışında siroz hastalığına deva bulabilmek için yaralı bir ruhla Paris’e gidiyor. Fakat orada tahlil için karaciğerinden bir parça alınacağını öğrenince korkup paniğe kapılıyor ve beş gün sonra tedavi olmadan apar topar İstanbul’a dönüyor. Romanımın konusu özetle bu.Kaleme alırken o günlerin tek tanığı olan Naim Tirali’nin “Sait Faik’in Paris’teki Anlaşılmaz Beş Günü” adlı yazısından yola çıktım. Metnimi kurgularken Sait Faik’in hikâyelerinden de yararlandım. Zira onun yaşamı ile hikâyeleri iç içe geçmiştir.Ayrıca Orhan Kemal’in kendine gönderdiği bir mektuptan, Sait Faik’in Paris’te geçirdiği günlerden bahsettiği, biri amcasına öteki Samet Ağaoğlu’na yazılmış iki mektuptan yararlandım.Ağaoğlu’na yazdığı mektupta, “Yani uzun lafın kısası senin bir hikâye kahramanın hâline geldim ve öteye de geçtim” sözleriyle özetliyordu Paris’teki ruh hâlini. O ruh hâlini anlayabilmek için işaret ettiği hikâyelerin izini sürdüğümde Cahit Irgat’a, Paris’te bırakılan ve yıllar sonra karşılaşılan eski bir sevgili ve oğuldan bahsetmiş olduğunu hatırladım.Çünkü söz konusu hikâyelerin birinde, dostu Irgat’a bahsetmiş olduğu ilişkiye benzer bir olaya rastladım ve bu hikâyeden de yararlandım.Başka yerlerde duran parçalar bir roman kurgusu için birleşmişti ama Sait Faik’in orada böyle bir sevgilisi ve bir oğlu var mıydı? Emin değilim. Zaten anlattığı bu anının ardından Sait Faik’e şöyle söylüyordu Cahit Irgat: “Bu, yazmak için tasarladığın bir hikâye miydi, gerçek miydi? Bilmiyorum. Bana anlattığın buydu kısaca.”Bununla birlikte o sır dolu beş gün bir roman olarak kurgulanacaksa bu ilginç anıya da yüz çeviremezdim.- Bu kitap bir üçlemenin ikinci kitabı. Bundan sonra sırada ne var?Nâzım Hikmet’i konu alan bir roman yazmak istiyorum. Ama onunla ilgili kapsamlı kitaplar, biyografik romanlar yazıldı. Aynı şeyi yahut benzerini bir de ben yapmış olmak istemem. Bu nedenle Nâzım’ın bir dönemine mercek tutmak istiyorum. Onu da söylemiş olayım: Nâzım’ın açlık grevi günlerini konu alan bir roman.Paris’te Beş Gün / Adem Kocamaz / Dorlion Yayınları / 104 s. / 2020.
Serkan Erden
McEwan’ın ‘Hamamböceği’
figure >
Önceki hayatında iğrenilen bir yaratık - bir hamamböceği - olan Jim Sams anlam veremediği bir dönüşümün sonucunda kendini İngiltere başbakanının bedeninde bulur! Ian McEwan, Hamamböceği’nde, Londra’dan Brüksel’e ve Washington DC’ye dünya siyasetinin labirentlerine uzanırken İngiliz mizah geleneği ile Kafka’nın dünyasını buluşturuyor.
/Archive/2020/12/21/010634793-ic.jpg“Zeki ama bir derinliği olduğu kesinlikle iddia edilemeyecek olan Jim Sams, o sabah huzursuz rüyalardan uyanınca kendini devasa bir yaratığa dönüşmüş buldu.”İngiliz yazar Ian McEwan’ın yeni romanı Hamamböceği bu cümleyle açılıyor ve okurları hem çok tuhaf hem de çok tanıdık bir İngiltere’ye götürüyor:“Tersincilik” adı verilen ve ekonominin akışını bütünüyle tersine çevirmek üzerine kurulmuş bir ideoloji son yıllarda popülerlik kazanmış, hatta referandumdan galip çıkmıştır. Önceki hayatında iğrenilen bir yaratık- bir hamamböceği - olan Jim Sams anlam veremediği bir dönüşümün sonucunda kendini İngiltere başbakanının bedeninde bulduğunda büyük bir sorunla karşı karşıya kalır:Bir tarafta halkın iradesinin uygulanmasını bekleyen basın ve seçmenler vardır, öbür taraftaysa ülkeyi aklıselime davet eden birkaç yerel siyasetçi ve olup bitenleri hayretle izleyen dünya kamuoyu.Hamamböceği, Londra’dan Brüksel’e ve Washington DC’ye dünya siyasetinin labirentlerine uzanırken İngiliz mizah geleneği ile Kafka’nın dünyasını buluşturuyor. Bu keskin hiciv, Ian McEwan’ın romanın kaynaklarına ilişkin önsözüyle beraber sunuluyor.Hamamböceği / Ian McEwan / Çeviren: Lâle Akalın / Yapı Kredi Yayınları / 88 s.
Cumhuriyet Kitap Eki
Yalnızkalpler!
figure >
Yaşamını otel yöneticiliği yaparak ve arkadaşları F. Scott Fitzgerald ve William Faulkner’la Hollywood’da senaryolar yazarak kazanan Nathanael West, ölümünden yıllar sonra ün kazandı ve dünya edebiyatında melankolik, eleştirel ve mizahi ve özgün bir iz bıraktı. Bayan Yalnızkalpler, 1930’ların New York’unda gazetede nasihat köşesine gelen mektuplara cevap yazan bir adamın öyküsü.
/Archive/2020/12/21/010358014-2x.jpgFlannery O’Connor, Bayan Yalnızkalpler’i, William Faulkner’ın Döşeğimde Ölürken’iyle beraber, modern Amerikan edebiyatında en sevdiği iki eser arasında sayıyordu. Ancak Nathanael West, aklında yeni romanının fikrini oluşturduğu bir dönemde geçirdiği otomobil kazasında eşiyle beraber hayatını kaybettiğinde eserleri sadece küçük bir topluluk tarafından biliniyordu.Yaşamını otel yöneticiliği yaparak ve daha sonra arkadaşları F. Scott Fitzgerald ve William Faulkner’la aynı dönemde Hollywood’da senaryolar yazarak kazanan West, ölümünden yıllar sonra ün kazandı ve eserleriyle dünya edebiyatında melankolik, eleştirel, mizahi ve tamamıyla özgün bir iz bıraktı.1930’ların New York’unda bir adam kendini kaybetmek üzere. Bayan Yalnızkalpler, gazetede nasihat köşesine gelen mektuplara cevap yazan bir adam. İnancı sallantıda. Yarına. Şimdiye. Tanrı’ya. Çok içiyor.Okuduğu mektuplardaki imzaların, Çaresiz’in, Bıktım-her-şeyden’in, Boynu-bükük’ün, Veremli-kocanın-inançsız-karısı’nın dertleri ona yansıyor ediyor iyice. Bir de başının belası editörü Shrike var, adam herkesle, her dertle alay ederek yaşıyor hayatını.Nathanael West, Bayan Yalnızkalpler’de inancın çözemeyeceği sorunları, biriktikçe umursamadığımız dertleri, kaygılardan ibaret bir adamı anlatıyor. Ve bir dua yankılanıyor şehrin sokaklarında: “Bayan Y.’nin ruhu kutsal kıl bizi. Bayan Y. kalbinde sakla bizi”.“Modern Amerikan edebiyatının en sevdiğim eseri.” Harold Bloom “Joseph Heller, Thomas Pynchon, Philip K. Dick, George Saunders ve Bob Dylan’ı da dahil edebileceğimiz birçok ismin öncüsü.” Jonathan Lethem “Kesinlikle sarsıcı.” John Dos Passos/Archive/2020/12/21/010331827-2.jpgNATHANAEL WEST: 1903’te doğdu. 1924’te Brown Üniversitesi’nden mezun oldu. Paris’te yaşadığı birkaç yıl içinde The Dream Life of Balso Snell (1931) adlı romanını yazdı. New York’a dönüşünde bir yandan küçük bir oteli işletirken bir yandan da Contact adlı dergide editör olarak çalıştı. Bayan Yalnızkalpler (Miss Lonelyhearts) 1933’te, Temizinden Bir Milyon (A Cool Million) 1934’te, The Day of the Locust ise 1939’da yayımlandı. Hollywood için film senaryoları da yazan Nathanael West 1940’ta bir trafik kazasında öldü.Bayan Yalnızkalpler / Nathanael West / Çeviren: Demirhan Burak Aydın / İthaki Yayınları / 112 s.
Cumhuriyet Kitap Eki
Furuğ’dan ‘Rüzgâr Bizi Götürecek’
figure >
Yoldan geçen birine “İran’ın nesi meşhur?” diye sorsanız, kuşkusuz Furuğ; İran’ın kedisi ve halısıyla birlikte -mollaları saymazsak- ilk üçte yer alacaktır.
/Archive/2020/12/21/005854790-kapakic1.jpgKimilerinin devrimci kimilerinin erotik bulduğu şiirleri birçok farklı dile çevrilirken, çalkantılı hayatının magazin boyutu her zaman merak konusu oldu. Ve kaçınılmaz olarak ailesi, evliliği, aşkları, oğulları, özel mektuplarına varana dek tüm hayatı boşluk kalmayacak şekilde didik didik edildi.Oysaki meraklı gözler bakışlarını hayatından çekip şiirlerine çevirse; Furuğ’un kendini olanca çıplaklığıyla sunduğunu görebilirdi.Furuğ Ferruhzad, hızlı yaşayıp genç öldüğü dopdolu bir hayatın ardında; ilki henüz on sekiz yaşındayken basılan beş şiir kitabı bırakır./Archive/2020/12/21/005906618-ic2.jpgÖZGÜRLÜK ÖNCESİŞiirinin ilk dönemini oluşturan Tutsak, Duvar ve İsyan kitaplarında, dört duvar arasında sıkışmış yalnız bir kadın olarak çıkar karşımıza.Geleneksel aile algısına itirazını, çıkış yolu için çırpınırken kabarıp alçalan duygularını, umutsuz bir âşığın yalnızlığını süsleyen düşleri, kendine karşı serzenişini, pişmanlıklarını ve içgüdülerini apaçık ve cesur bir dille anlatır.Geneli dörtlüklerden oluşan bu şiirler boyutsuz bir alanda düz bir çizgi üzerinde, değişen duygu halleri içinde ilerler. Bunlar; şairin kendi deyimiyle henüz inşa edilmemiş olan Furuğ’un şiirleridir; biçem ve biçimin özgürlüğe kavuşmadan önceki son çırpınışları./Archive/2020/12/21/005917728-ic3.jpgPERVASIZ ÇIPLAKLIKKlasik tarzdaki bu ilk şiirlerinde bile, başka şairlere öykünmenin izine rastlanmaz. Hem içerik açısından hem de kullandığı tasvirler ve bileşenler bakımından herkesten farklıdır.Eril arzu olarak kodlanan cinsellik; bir isyanın terminolojisine dönüşür Furuğ’un şiirinde. Arzusuna küstahça sahip çıkarak erkeklere tanınan çifte standardın temellerini sarsar. Bu isyanın dışarıda bir dayanağı yoktur; tek dayanağı ve aynı zamanda çıkış noktası ‘ben’liğidir.Şiirle yolculuğu boyunca hep bu ‘ben’i anlatır Furuğ. İlk dönem şiirlerinde bireysel, öznel ve yerel olan bu ‘ben’liğin giderek nasıl geliştiğini; toplumsal ve evrensel bir ‘ben’e dönüştüğünü izlemek, hayranlık uyandırır.Yeniden Doğuş ve İnanalım Soğuk Mevsimin Başlangıcına adlı son iki kitabındaki şiirler, okuyucuyu derinlik sarhoşu eder. Burada, ilk üç kitaptaki aynı yalnız kadın çıkar karşımıza ama bu kez görüş mesafesi onu çevreleyen duvarlarla sınırlı değildir.Baktığı yeni dünyanın genişliğinde Şamlu’nun; özellikle de Nima’nın şiiriyle tanışmasının büyük etkisi vardır. Öte yandan sinemadaki oyunculuk ve yönetmenlik denemeleri şiirindeki imgeleme yeni renkler katar./Archive/2020/12/21/005934071-ic4.jpgKORKMAYIN!Furuğ, tırnaklarıyla kazıdığı delikten karanlık ama gerçek bir dünyaya açılmıştır ve buradan, insanın kaçınılmaz çöküşünü, vahşetini, ızdırap ve derin isyanını anlatır bize.Kısa süre önce Makbule Aras Eivazi çevirisiyle YKY’den çıkan Rüzgar Bizi Götürecek, toplu şiirlerini içeriyor olması bakımından, Türkçe okurlara şairin şiir yolculuğundaki durakları izleme fırsatı sunuyor.Çevirinin olanaklarıyla şiirindeki saydamlığın aktarılabildiği yerlerde; Furuğ’u pervasız çıplaklığıyla, gözlerini dikmiş size bakarken bulabilirsiniz. Korkmayın!Rüzgâr Bizi Götürecek - Toplu Şiirler / Furuğ Ferruhzad / Çeviren: Makbule Aras Eivazi / Yapı Kredi Yayınları / 311 s.
Pune Haeri
Araştırma: Bitkilerin de insanlar gibi gündüzcü ya da gececi olduğu ortaya çıktı
figure >
Bilim insanlarının yaptığı yeni araştırma, bitkilerin, insanlarla aynı şekilde biyolojik saat (sirkadiyen saati) çeşitlerine sahip olduğunu ortaya çıkardı.
Biyolojik saat, organizmalara gündüz ve gece boyunca rehberlik etme görevine sahip. Bitkilerde, gün doğmadan önce fotosentezin hazırlanmasından çiçek açma zamanının düzenlenmesine kadar çok çeşitli süreçleri düzenliyor.Ancak bu ritmik düzen, bitkinin bulunduğu coğrafyaya, enlemlere, iklime ve mevsimlere bağlı olarak değişebiliyor. Bu yüzden bitkilerin biyolojik saati, mevcut koşullarla en iyi şekilde başa çıkmak için onlara uyum sağlamak zorunda kalıyor.Birleşik Krallık’tan bilim insanları, doğal yollarla biyolojik saat çeşitlerini daha iyi ölçmekle anlamak istedi ve bu sayede, iklim değişikliği sebebiyle bir tehdit haline gelen çevredeki yerel değişikliklere karşı daha dirençli mahsuller yetiştirebileceğini düşündü.Araştırma ekibi, biyolojik saatteki değişikliklerle bağlantılı genleri tanımlamak ve doğrulamak için gündüz saatlerinde ve ikliminde aşırı değişiklikler yaşayan İsveç’in her bir köşesinden toplanan 191 farklı Arabidopsisteki genleri inceledi. Biyolojik saat çeşitliliğini açıklayabilecek küçük gen farklılıkları aradı.Independent Türkçe'nin aktardığına göre, yapılan analizler, COR28 adlı gendeki tek bir DNA baz çifti değişikliğinin geç çiçek açan ve dönem süresinin daha uzun olduğu bitkilerde bulunma ihtimalinin daha yüksek olduğunu ortaya çıkardı. Earlham Enstitüsü’nde doktora sonrası araştırmacısı Hannah Rees, bir gende bulunan tek bir baz çifti değişikliğinin, biyolojik saati etkileyebilmesinin epey şaşırtıcı olduğunu ifade etti.Bitkilerin sağlığının, biyolojik saatlerinin gün uzunluklarına ve mevsimlere ne kadar adapte olduğuyla bağlantılı olduğunu da belirten Dr. Rees, sözlerine şöyle devam etti:"Doğru bir vücut saati, bitkiler için rakiplere, avcılara ve patojenlere karşı üstünlük sağlayabilir."BULGULAR ÇİFTÇİLER İÇİN ÖNEMLİDr. Rees, biyolojik saatteki çeşitliliği ve adaptasyonu anlamanın iklime dayanıklı mahsuller yetiştirme adına önemli olduğuna işaret etti. Zira çiftçiler, bulundukları yere göre en uygun saate sahip bitkileri seçip verimi ve iklim değişikliğine dayanma kabiliyetini artırabilir.Araştırma sonuçları, DNA kodlarındaki tek bir harf değişikliğinin potansiyel olarak bir bitkinin gündüzcü mü gececi mi olacağına karar verebileceğini gösterdi. İkisi arasında 10 saatten fazla fark tespit edilirken genetik soyun yanında coğrafyanın da biyolojik saatte etkili olduğu vurgulandı.Bilim insanları, analizlerinde bir ilk olarak gecikmeli floresan görüntüleme yöntemi kullandı. Dr. Rees, bu yöntem hakkında şu sözleri sarf etti:Gecikmeli floresan görüntüleme sistemimiz, herhangi bir yeşil fotosentetik malzeme üzerinde kullanılabilir. Bu da onu geniş bir yelpazedeki bitkiler için geçerli hale getiriyor. Bir sonraki adımsa bu bulguları lahana ve buğday dahil olmak üzere önemli tarım ürünlerine uygulamak olacak.
cumhuriyet.com.tr
Son dakika.. İngiltere, Danimarka, Hollanda ve Güney Afrika'ya uçuşlar durduruldu
figure >
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, İngiltere, Danimarka, Hollanda ve Güney Afrika'ya uçuşların durdurulduğunu açıkladı.
2 milyondan fazla vakanın görüldüğü İngiltere'de mutasyona uğramış koronavirüs tespit edildi. İngiltere Başbakanı Boris Johnson “Mutasyon geçirmiş koronavirüs önceki virüse göre yüzde 70 daha bulaşıcı” olduğunu duyurmasının ardından İngiltere Sağlık Bakanı Matt Hancock, mutasyona uğramış yeni koronavirüsün kontrolden çıktığını açıkladı.Mutasyona uğramış yeni koronavirüsün kontrolden çıktığının duyurulmasının ardından Türkiye, İngiltere, Danimarka, Hollanda ve Güney Afrika'ya uçuşların durdurulduğunu açıkladı.Twitter üzerinden paylaşım yapan Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, şu ifadeleri kullandı:''Koronavirüsün mutasyonuyla İngiltere'de bulaş hızının arttığı bildirilmiştir. Cumhurbaşkanımızın talimatı, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığımızın koordinasyonu ile tedbiren; İngiltere, Danimarka, Hollanda ve Güney Afrika'dan ülkemize olan uçuşlarda geçici durdurma kararı alınmıştır.''/Archive/2020/12/20/232435861-tweet-koca.jpg
cumhuriyet.com.tr
Hamza Yerlikaya sahte diplomayla ilgili ilk kez konuştu
figure >
AKP Eski Milletvekili Hamza Yerlikaya'nın sahte lise diploması kullandığının ortaya çıkmasının ardından ilk kez konuştu. Yerlikaya, ''Eğer benim diplomasız olduğumu ve 4 maaş aldığımı ispat edersen ben herkesten özür dileyip siyaseti bırakıyorum'' dedi.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı, Gençlik ve Spor Bakan Yardımcısı, Vakıfbank Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, eski AKP milletvekili Hamza Yerlikaya’nın belgede sahtecilik suçundan yargılandığı davanın kararı ortaya çıktı.Gazetemizin açıkladığı kararda, ''Mevcut delil durumuna göre ancak sanığın sahte olan diplomayı bilerek kullandığı söylenebilir” denildi.Sahte lise diploması kullandığı ortaya çıkan Hamza Yerlikaya, mahkemenin hükmü ertelemesiyle cezadan kurtulmuş oldu.Tepkilerin ardından AKP’li Yerlikaya, şu ifadeleri kullandı:Yerlikaya, sosyal medyadan, CHP Grup Başkanvekili ve Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’un, “Doktoralı gençlerimiz bile işsizlikten evde otururken, lise diplomasının sahte olduğu mahkeme kararıyla tespit edilen Sarayzade Hamza Yerlikaya devletten 4 maaş almaya devam ediyor...” ifadelerine yanıt verdi.Yerlikaya paylaşımında, “CHP’deki taciz ve tecavüz olaylarının üzerini kapatmak için her gün farklı bir yalana sarılarak iftira ve yalan kampanyası düzenliyorsunuz. Kaset kumpası mimarları!! Bu yazdıklarını ispat et edemezsen adisin, alcaksın, müfterisin, bilesin. Hodri meydan” dedi.Yerlikaya devamında ise “Tasması kimin elinde olduğu belli olmayan @enginozkoc ! Şimdi iyi dinle; eğer benim diplomasız olduğumu ve 4 maaş aldığımı ispat edersen ben herkesten özür dileyip siyaseti bırakıyorum. Aksi durumda sen ne yapacaksın? İspat edemezsen milletvekilliğinden istifa edecekmisin. Hodri meydan” ifadelerini paylaştı./Archive/2020/12/20/224455634-yerlikaya-tweet-1.jpg/Archive/2020/12/20/224620555-yerlikay-tweet-3.jpg
cumhuriyet.com.tr
Alkol servisi yapan motosikletliye 8 bin lira ceza
figure >
Aydın'ın Nazilli ilçesinde, motosikleti ile alkol servisi yaptığı belirlenen kişiye 8 bin 107 TL idari para cezası kesildi.
Koronavirüs salgını tedbirleri kapsamında tüm yurt genelinde sokağa çıkma kısıtlaması uygulanırken, Aydın'ın Nazilli ilçesinde motosikleti ile alkol servisi yaptığı tespit edilen E.T. polis ekipleri tarafından yakalandı. Motosikletinde çok sayıda alkol ile yakalanan E.T.'ye 8 bin 107 TL idari para cezası kesildi.
DHA
Sergen Yalçın: “Ben oyundan atılırsam, başınız göğe mi erecek”
figure >
Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, BB Erzurumspor galibiyetinin ardından kendisi hakkında televizyonlarda yapılan yorumlar hakkında açıklama yaparak, “Benim hakkımda oyundan atılmamam konusunda algı yapıyorlar. Ben oyundan atılırsam başınız göğe mi erecek" dedi.
Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, BB Erzurumspor galibiyetinin ardından kendisi hakkında televizyonlarda yapılan yorumlar hakkında açıklama yaparak, “Benim hakkımda oyundan atılmamam konusunda algı yapıyorlar. Ben oyundan atılırsam başınız göğe mi erecek. Ama itirazım saygılı olacak ve atılmayacağım” dedi.Süper Lig’in 13. haftasında Beşiktaş, konuk ettiği BB Erzurumspor’u sahasında 4-0 mağlup ederken, siyah-beyazlı ekibin teknik direktörü Sergen Yalçın maçın ardından açıklamalarda bulundu. Mücadeleyi değerlendirerek sözlerine başlayan Yalçın, “Farklı iki devre oynadık. İlk yarıda çok savunan, iyi savunma yapan bir takıma karşı oynayıp kilidi açmakta zorlandık. Golü daha erken bulsaydık, daha farklı olabilirdi. İkinci yarıda golü bulduktan sonra bambaşka bir ikinci yarı oldu. Rakip de oynamak isteyince, çabuk kaleye giden oyuncularımızla golleri bulduk. Oyuncuların performansı belli bir seviyeye çıkınca sonuç geldi. Bu maçı çok çabuk unutup önümüzdeki maça konsantre olacağız” açıklamasını yaptı.“SADECE FORVET HATTI GOL ATMIYOR”İlk yarıda rakibin iyi savunma yaptığını yineleyen Yalçın, “Açmakta zorlandık. Daha hareketli ve dikine oynamalıydık. 2-3 pozisyon var ama skor üretemedik. Golü bulsaydık daha farklı olabilirdi. İlk yarıda oyun da, skor da beklediğimizin altında oldu. Oyuncularımla devre arasında bu tür maçların nasıl oynanması gerektiğiyle ilgili ve maçı nasıl kazanabileceğimizle ilgili konuştuk. Daha önde ve birlikte oynamamız gerektiğini konuştuk. İkinci yarıda bu etkili oldu ama bu tarz maçlar bu şekilde oluyor. Atmosfer yok, taraftar yok. Kontradan gol de yiyebilirdik. Erken gol oyunu çok farklı yere getirebilirdi. Gol bulamayınca her dakika oyun sıkışıyor” dedi. Forvet eleştirilerine karşın Beşiktaş’ın ligin en çok gol atan takımı olmasıyla ilgili soruyu da yanıtlayan Sergen Yalçın, “Forvet hattı sadece gol atmaz. Takımda gol atacak birçok oyuncu var. Mensah, N’Koudou, Larin, Güven, Josef, Ghezzal var. Bizde gol atacak 8 oyuncu var. Bugün de Vida gol attı. Stoper oynuyor Vida. Her oyuncumuzun gol atma şansı var takımımızın” diye konuştu. Liderlikle ilgili yorum yapmaktan kaçınan Sergen Yalçın, önlerinde çok uzun bir yol olduğunu ve Ankaragücü maçını düşündüklerini ifade etti./Archive/2020/12/20/232950000-sergen-yalcin-ben-oyundan-atilirsam-basiniz-goge-mi-erecek_1.jpgFatih Terim’in Karagümrük maçında gördüğü kırmızı kartın hatırlatıldığı Sergen Yalçın, kendisiyle ilgili yapılan yorumlara değinerek, “Benimle ilgili sürekli televizyonda algı yapıyorlar ‘niye atılmadı’ diye. Ne kadar meraklısınız benim atılmama. Daha önce çalıştığım yerlerde atıldım ben. Ayrıca siz nereden karar veriyorsunuz benim atılacağıma. Ben kenarda 4. hakemle seviyeli şekilde tartışıyorum, hakaret etmiyorum, küfür etmiyorum, neden atılayım ben? Bilmediğiniz konularda televizyonda anlamsızca konuşuyorsunuz. Ben atılınca başınız göğe mi erecek? Bazen biz de kontrolümüzü kaybedip aşırı tepki gösterebiliyoruz ama bu her zaman olmuyor. Fatih hoca da daha önce atıldı, ben de atıldım. Yaptığımız işin doğasında var bu. Ama ısrarla algı yapıyorsunuz. Ben de atılmayacağım, bunu söylüyorum. İtirazım her zaman saygılı boyutta olacak, atılmayacağım” diyerek sözlerini tamamladı.
İHA