Foça Tatil Köyü yine ihaleye çıktı. AOÇ arazileri ise 10 yıllığına kiraya verilecek
Cumhuriyet tarihindeki 68 milyar dolarlık özelleştirmenin 60 milyar dolarını kendi döneminde yapmakla övünen AKP iktidarı, kamuya ait malları özelleştirmeye devam ediyor.
Yanlış ekonomi politikaları ve yatırımlarla büyük kaynak israfına yol açan AKP iktidarı, salgının etkisiyle daha da artan finansman ihtiyacı için küçük-büyük demeden özelleştirmeye devam ediyor. Cumhuriyet tarihindeki 68 milyar dolarlık özelleştirmenin 60 milyar dolarını kendi döneminde yapmakla övünen AKP, bu konuda dün de yeni adımlar attı.Özelleştirme İdaresi’nin Resmi Gazete’deki ilanına göre Hazine’ye ait Foça Tatil Köyü taşınmazları ile bu taşınmazlar üzerinde bulunan tesis, bina, müştemilat bir bütün halinde 49 yıl süreyle “işletme hakkının verilmesi” yöntemiyle özelleştirilecek. Geçici teminat tutarı 3 milyon TL. İhale için 20 Nisan’a kadar teklif verilebilecek. İhale birden fazla teklif sahibinden kapalı zarfla teklif almak ve görüşmeler yapmak yoluyla “pazarlık” usulü ile gerçekleştirilecek. İhaleye gerçek ve tüzelkişiler ile ortak girişim gruplarının yanı sıra kuruluş belgelerinde ticari şirket sahibi olabileceklerine dair hüküm bulunan dernek ve vakıflar da katılabilecek.ÖDEME 4 YILDAİhale bedeli, vadeli ödemelerde en az yüzde 30 peşin olmak üzere 12 ayda bire bırakılan tutarı ise 12 ayda bir yani yılda bir kez ödeme yapmak kaydıyla en çok 48 ayda (4 yılda) ödenebilecek. Vadeye bağlanan tutara yıllık yüzde 15 faiz uygulanacak.Fransız Tatil Köyü olarak da bilinen Foça Tatil Köyü, 1967’de Türkiye’nin ilk tatil köyü olarak açıldı. 2005’te kapanan tatil köyünde 400’e yakın oda, zeytin, fıstıkçamı ağaçları, yüzme havuzu, amfi tiyatro da bulunuyor. Tatil köyü ilk 2006’da ihale edildi. Teslim aşamasında ihale iptal oldu. 2010’daki ihaleye katılan olmadı. 2018’deki ihale de 2019’da iptal edildi. Özelleştirme İdaresi iptali, “özelleştirme ihaleleri, Devlet İhale Kanunu’na tabi olmayıp idare, ihaleleri yapıp yapmamakta, dilediğine yapmakta serbesttir” maddesine dayandırdı. Yeni ihaleye Foça Belediyesi’nin de katılması bekleniyor.30 BİN DEKARA İNDİAtatürk tarafından kurulduğunda 52 bin dekar olan, sonrasında parça parça koparılarak 30 bin dekara kadar inen Atatürk Orman Çiftliği’ndeki (AOÇ) bazı alanlar da 10 yıllığına kiraya veriliyor. Resmi Gazete’deki ilana göre 2 bin 618 metrekare açık ve 63 metrekare kapalı alan otopark, 2 bin 98 metrekare kapalı ve 33 bin 284 metrekare açık alan rekreasyon, 33 bin 539 metrekare açık ve 1939 metrekare kapalı alan da tarımsal üretim için kiraya verilecek. Tahmini aylık bedel; otopark için 8 bin 200 TL, rekreasyon için 59 bin 500 TL, tarımsal üretim için 22 bin 500 TL olarak belirlendi. İhaleler 22 Şubat’ta yapılacak.‘SUÇ DUYURUSU’Konuya ilişkin açıklama yapan Mimarlar Odası Ankara Şubesi Başkanı Tezcan Karakuş Candan, “Atatürk Orman Çiftliği’nin 1. derece doğal ve tarihi SİT alanı statüsündeki 74 dönüm arazi, otopark, rekreasyon ve tarım üretim alanı olarak kiralama ile talan ediliyor. Yenimahalle ve Etimesgut’taki Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisinde bulunan, alanının metrekaresi ortalama 1.5 lira bedelle aylık kiraya verilecek.AOÇ toprakları AKP iktidarı döneminde kiralama yoluyla talan edildi, geçici yapılaşma altında yapılaşmaya açıldı ve bu durum Sayıştay raporlarına kadar yansıdı. AOÇ Genel Müdürü ve Tarım Bakanı hakkında suç duyurusunda bulunacağız” dedi. Candan, “Bu alan Ankapark’ın yanındaki tarımsal bir alandır. Kaçak Saray’ın karşısındaki ada parsel otopark alanı ve Kaçak Saray yakınındaki parsel ise, rekreasyon alanı olarak belirlenmiş. Toplam 74 bin metrekare olan bu alanın aylık metrekaresinin 1,5 liradan kiraya verilmesi kabul edilemez. Atatürk Orman Çiftliği Kaçak Saray’ın otoparkı değildir. AOÇ müdürü, Atatürk’ün şartlı bağışına aykırı işlem yapıyor, suç işliyor” diye konuştu.
Mustafa Çakır
Her 10 beyaz yakalı çalışandan 7’si aldığı maaştan memnun değil
Hayat pahalılığı ile alınan maaşlar harcamalara yetişmiyor. Beyaz yakalılar da aldıkları maaşlardan memnun olmadıkları için iş değiştirmeyi planlıyor. Maaş ne kadar düşük seviyedeyse iş değiştirmeyi düşünenlerin oranı da o kadar yükseliyor. Her 10 çalışandan 7’si aldığı maaşın yeterli olmadığını söylüyor.
Kariyer.net’in Curiocity işbirliğiyle yaptığı “2021’in Nabzı: Beyaz Yaka Çalışan ve İşverenler Neler Bekliyor?” araştırmasına göre bu yıl için çalışanların hayal ettikleri ücret artış oranı ortalama yüzde 24.1 iken ancak buna karşılık işverenlerin yüzde 12.4 zam verebileceğini tahmin ediyor. Araştırmaya göre her 10 çalışandan sadece 4’ü işinden memnun. Çalışanların en büyük beklentileri geçen yıl olduğu gibi “tatmin edici maaş ve prim sistemi” oldu. Kariyer.net Genel Müdürü Fatih Uysal, raporla ilgili yaptığı açıklamada şu bilgileri paylaştı:- Çalışanların sadece yüzde 15’i, aldığı maaşla rahatlıkla geçinebildiğini belirtiyor. - Her 10 çalışandan 6’sı maaş artışının mevcut işyerinde çalışmaya devam etmelerinde etkili olduğunu belirtiyor. - Bu yıl istenilen maaş artışı alamayan adayların yüzde 70’i, daha yüksek kazançlı bir çözüm arayışına gireceğini dile getiriyor. - Her 10 çalışandan 6’sı, gelecek 6 ay içerisinde iş değiştirmeyi düşünüyor. Bu düşünceyi tetikleyen temel nedenin ücret ve yan hakların mevcut durumda yetersiz kalması olduğu belirtiliyor. İş değiştirmeyi planlayan çalışanların şu an ortalama ele geçen net maaşı 5 bin 433 TL. İş değiştirmeyi düşünenlerin maaş artışı beklentisi yüzde 30.İŞVEREN DE SIKINTIDA- İşverenlerin yüzde 46’sı şirketlerinin pandemi sürecinden olumsuz etkilendiğini dile getiriyor. Pandemi sürecinden olumsuz etkilendiğini belirten şirketlerin çoğu (yüzde 51) kısa çalışma ödeneği alıyor. Şirketler, sağlık problemleri nedeniyle iş süreçlerinin aksadığını, döviz kurlarındaki artış nedeniyle ekonomik sıkıntı çekildiğini ve çalışanlara ücretsiz izin kullandırmak durumunda kalındığını da vurguladı. - İşverenlere “2021’de çalışan sayısını artırmayı planlıyor musunuz” diye sorulduğunda, artış planlayanların oranı yüzde 44 oldu. - 2020’de 800 bin aday Kariyer.net üzerinden işe yerleşti. 2.4 milyon yeni üye kazanıldı.
Şehriban Kıraç
‘Şarlatan’ın sıra dışı yaşamı sinemada
Polonyalı sinemacı Agnieszka Holland’ın yönettiği “Charlatan” Dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yaptı.
Charlatan, yani Türkçesiyle Şarlatan, 2020 yapımı sıra dışı bir film ve uluslararası ödüller dalında çok iddialı. Karşımızda tarih ve sinema meraklılarının izlemesi gereken bir film var. Polonyalı sinemacı Agnieszka Holland’ın yönettiği film, Dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yaptı. “Charlatan”ı geçen yıl, Suç ve Ceza Film Festivali’nde izleme olanağı bulduğumuzda yolunun açık olduğu belli olmuştu. Nitekim Oscar yolunda ilk 15 arasında yerini aldı. Kendisinin özellikle doktor olmadığını vurgulayan Çek şifacı ve otacı Jan Mikolasek’in bir portresi var karşımızda. Ancak filmi izlerken, insanlara bu kadar yardımcı olmaya çalışan biri, nasıl olur da yeri geldiğinde bu kadar sadist ve bencil olabiliyor, sorusunu sorduruyor. Film sadece Çekya değil, Slovakya, İrlanda ve her eserde kendi kimliğinin vurgusunu, sanatı nakış gibi işleyen, insana dair en keskin çizgileri veren Polonya ortak yapımı olması ile de farklılaşıyor. Film, tarihi ve yaşanmışlıkları ustalıkla anlatıyor. Bu bağlamda hem Stalin hem Nazi Almanyası ve savaşın insan manzaralarını da veriyor. Şarlatan, ya da Şifacı’nın hizmeti, Jan Mikolasek’in kişiliği kadar sıra dışı. Çünkü insanların hastalıklarını cam bir şişedeki idrarlarından adeta fal bakar gibi teşhis ediyor, üstüne başarılı da oluyor. Böylece ünü o kadar yayılıyor ki iyileştirmediği yok. Bu şöhret, devletin en üst kademelerine kadar uzanıyor; komünist rejimin dikkatini de farklı bir şekilde çekiyor. Şarlatan, bu sıra dışı özelliğini küçükken kız kardeşinin kangren olan bacağını kurtardığında fark etmiştir. Doğadaki tüm habitatı o kadar iyi çözümlemiştir ki kardeşini kurtardığı gibi tüm insanlığı kurtarmaya soyunur. Kendisinden, eskilerin deyimi ile el aldığı köylü kadından ise inanmadığı ve sığınması gerektiği Tanrı öğesini alır. Kendi içindeki mucizeleri bilir, ellerine bakar, günahkâr olduğu zamanlar için Tanrı’ya diz çöker. Çünkü o, Hz. İsa’nın “İnan, inancın seni şifalandırır” felsefesini yaşamına katık etmiştir. Sıra dışı yaşamhikâyesinde ve canavarlaşan ruhunun dehlizleri arasında sığındığı yer tamamen şifadır. Belki de ruhu şifa dağıtıkça, şifalanmaktadır! Film bir gerçek kişilik incelemesi, doğaya ve insana dair ipuçlarını sunarken kendi aşk ama sıra dışı bir sevgiyi de sunmakta. Film, Çek Jan Mikolasek’in sırat köprüsünde geçen yaşamından kesitlerle karşımızda. Savaş, öncesi ve sonrası, gücü devredenler, değişenler ve yaşam vermeye çalışanlar. Filmin bir devrimcinin ölümü sahnesi ile açılması, sonrasındaki değişimi ve dönüşümleri ile İkinci Dünya Savaşı’nda işgalci kuvvetlerin var oldukları ve sonrasında ortada olanların durumu açısından da güzel saptamaları var. 1942 tarihinde, Moravia ile Bohemya Valisi Reinhard Heydrich’in Çek partizanlarca düzenlenen suikastta öldürülmesine tepki neticesinde, Prag dışında küçük bir köye (Lidice) bile göz diken Nazilerin işlenişi detaylarda karşımıza çıkmakta. O tarihlerde, Lidice, haritadan silinmek istenmiş ve bugün orada, o katledilen insanların dev heykelleri yer almaktadır.
Emel Seçen
Ankara’dan Washington’a iki gün içinde iki farklı ‘işbirliği ve S-400’ mesajları
Biden yönetimi ile görüşmek için kapı açma arayışlarını sürdüren Ankara, S-400’ler konusunun da ele alınmasını istedi. Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, “Cumhurbaşkanımız, Patriot ya da başka NATO sistemi konusunda görüşmelere hazır olduğunu belirtti” dedi. CNN International’da “Tam işbirliğine hazırız. Biden yönetimiyle yeni sayfa açacağımıza inanıyoruz. Kendisi Cumhurbaşkanımızı tanıyor” diyen Kalın TRT’de “ABD tarafı müzakereye girmiyor. Türkiye, Rus S-400’de geri adım atmayacak” açıklamasını yaptı.
ABD Başkanı Joe Biden’ın göreve başlamasının ardından Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin geleceğini CNN International’a değerlendiren Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, “İlişkimiz saygı, ortak çıkar ve karşılıklı egemenliklerimizin tanınmasına dayandığı sürece iyi bir ilişkimizin olacağına inanıyoruz” dedi. Kalın, iki ülke arasında gerilime neden olan S-400 hava savunma sistemleri konusunda “Sayın Cumhurbaşkanımız, Patriot ya da bir başka NATO müttefikinden başka bir savunma sisteminin satın alınması konusunda Türkiye’nin görüşmelere hazır olduğunu belirtti. Bunu yapmaya hazırız, tam işbirliğine hazırız. Biden yönetimiyle yeni bir sayfa açacağımıza inanıyoruz. Kendisi Türkiye’yi ve Cumhurbaşkanımızı tanıyor” açıklamasını yaptı. Kalın, dün akşam TRT Haber’de katıldığı programda da “Türkiye, Rus S- 400 sistemleri konusunda geri adım atmayacak” dedi. ABD’nin, S- 400’lere ilişkin herhangi bir müzakereye girmeyeceklerini söylediğini belirten Kalın “S- 400 kararı bir gecede alınmadı. Biz bunu ABD’li mevkidaşlarımıza anlattık. Bizim S- 400 anlaşamasını imzalamamız CAATSA yaptırımlarından yaklaşık 4 ay öncedir. Hukuki açıdan bakılırsa söyledikleri tutarsız oluyor. Türkiye, Rus S400 sistemleri konusunda geri adım atmayacak” dedi. CNN International’da Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilere ilişkin beklentilerini anlatan Kalın, Biden’ın, Türkiye ile ilgili son dönemde kamuoyuna yansıyan bazı olumsuz açıklamalarının seçim kampanya dönemine ait olduğunu savundu. Kalın, “Kendisi Türk siyasetini tanıyor. Söz konusu (önceki) açıklamaları uygunsuzdu, bunları reddettik, (Türkiye ile ilgili) söyleminin tonunu ve akışı değiştirecektir” diye konuştu. Kalın, Biden’ın ekibinin tecrübeli profesyonellerden oluştuğuna ve bu kişilerin Türkiye’yi tanıdığına işaret ederek şunları söyledi: “Özellikle Suriye’den Irak’a, Libya’dan Kafkasya’ya ve Körfez ülkelerine kadar bugünkü meydan okumaları göz önüne aldığınızda onların (Biden’ın ekibi) Türkiye’nin stratejik önemini ve değerini ilişkinin merkezine koyacaklarına inanıyorum. İnanıyorum ki onlar Türkiye ile çok olumlu bir ilişkiye hazırlar.” “Biden yönetimi ile Trump yönetiminden daha iyi bir ilişki bekliyor musunuz?” şeklindeki soruya da yanıt veren Kalın, Trump’ın Türkiye’yi dost olarak gördüğünü her zaman açıkça dile getirdiğini hatırlattı. Kalın, “Biden yönetimine gelince, ilişkimiz saygı, ortak çıkar ve karşılıklı egemenliklerimizin tanınmasına dayandığı sürece iyi bir ilişkimizin olacağına inanıyoruz” dedi.‘TUTUMUMUZ DEĞİŞMEDİ’Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın, S-400 sistemini “sürekli kullanmayabilecekleri” yönündeki önerisi, ABD Dışişleri Bakanlığı’nın günlük basın brifinginde gündeme geldi. Dışişleri Sözcüsü Ned Price, ABD’nin S-400 konusundaki duruşunun değişmediğini yineledi. Dışişleri Bakanı Anthony Blinken ile Mevlüt Çavuşoğlu’nun önümüzdeki günlerde görüşeceğini söyledi. Price, “S-400 silahları NATO ekipmanıyla uyumlu değil, NATO teknolojilerinin güvenliğini tehdit ediyor ve Türkiye’nin NATO müttefiki olarak taşıdığı yükümlülüklerle de tutarsız” dedi.
cumhuriyet.com.tr
Türkiye'de vatandaşlar sonunda dolar satmaya başladı mı?
TCMB verilerine göre geçen hafta yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatları 2,1 milyar dolar azaldı. Bu son 10 aydır görülen en keskin düşüş. Bu durum, Türkiye'de dolarizasyonun tersine çevrilmesi açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Ancak kimi ekonomistler ters dolarizasyonun başladığını söylemek için erken olduğunu vurguluyor.
Getty ImagesTürkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre 5 Şubat haftası itibarıyla yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatları 2,1 milyar dolar azaldı.Döviz mevduatlarında son 10 ayda görülen en sert düşüşün kaydedilmesi Türkiye'de dolarizasyonun tersine çevrilmesi açısından olumlu olarak değerlendirildi.Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın verilerine göre 5 Şubat haftası itibarıyla yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatları 232,9 milyar dolara geriledi.Böylelikle döviz mevduatlarında Nisan 2020'den bu yana görülen en sert düşüş kaydedildi.Bloomberg HT'nin haberine göre 29 Ocak haftası da dikkate alındığında son iki haftada döviz mevduatlarının 3,2 milyar dolar azaldığı görüldü.Mevduatların dağılımına bakıldığında gerçek kişilerin döviz mevduatları 1,4 milyar düşüşle 148,1 milyar dolara geriledi.Tüzel kişilerin döviz mevduatları ise 751 milyon dolar gerileyerek 84,8 milyar dolar oldu.Ancak kimi ekonomistler halen yurt içi yerleşiklerin elinde 232 milyar dolar olduğunu hatırlatarak dolarizasyonun tersine döndüğünü söylemek için henüz erken olduğunu vurguladı."Bunu söylemek için henüz erken"Bahçeşehir Üniversitesi Uluslararası Finans Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hakkı Öztürk, Twitter'dan yaptığı açıklamada, "Ters dolarizasyon olması için enflasyon ve risk primlerinin kalıcı olarak düşmesi gerekir" tespitinde bulundu.DEVA partisi kurucusu Ömer Rıfat Gencal da bu durumda altın fiyatlarındaki düşüşün de etkisi olduğunu vurgulayarak ters dolarizasyonun başladığını söylemek için erken olduğunu aktardı.Altın fiyatlarındaki düşüşün etkisiGeçen hafta altının ons fiyatı 1800 doların da altına gerilemişti.Dünya gazetesinin haberine göre bu durum yurt içi yerleşiklerin kıymetli maden depo hesaplarının dolar karşılığının gerilemesine neden oldu.Böylece döviz mevduatlarındaki azalmanın 1 milyar 15 milyon doları kıymetli maden depo hesaplarındaki azalmadan ötürü meydana geldi.Yalova Üniversitesi Ekonomi Bölümü'nden Doç. Dr. Baki Demirel de Twitter'dan, "Gerçek kişilerin hesaplarında belirgin bir değişme yok. Ters dolarizasyon başlıyor tam tamı çalanlar ya yanılıyor ya da yanıltıyor" dedi.TCMB'nin rezerv birikimi için şartı ters dolarizasyonReuters'ın haberine göre piyasalar, TCMB'nin döviz alım ihalelerine başlama zamanlaması için ters dolarizasyonu şart koşması açısından bu verileri yakından takip ediyor.Piyasada bundan sonra sürecin kalıcılığı izlenecek.Türkiye'de yaşayanlar geçen yıl TL'nin dolar karşısında değer kaybetmesi ve uygulanan düşük faiz politikası nedeniyle dolar alımına yönelmişti.Kasım ayında yapılan ekonomi yönetimindeki değişikliğin ardından ise TL, dolar ve euro karşısında yaklaşık yüzde 20 değer kazandı.Piyasaların ters dolarizasyonu yakından izlemesinin bir nedeni de TCMB'nin bu durumu rezerv birikiminine başlama şartlarından biri olarak görmesi.TCMB Başkanı Naci Ağbal Reuters ile gerçekleştirdiği söyleşide, "Son dönemde yurt içi yerleşiklerin TL cinsi varlıklara yönelme eğilimi gözlemliyoruz" demişti.Ağbal bu durumun ters dolarizasyon sürecinde önemli bir sinyal olduğunu ancak döviz alım ihalelerine ilişkin "bu yönelimin sürekliliğe dönüşmesi ve güçlü olması karar vermek bakımından önemli bir gösterge olcaktır" demişti."TL'ye ilgi görüyoruz"Reuters'a konuşan bir bankanın hazine masası yetkilisi, "Yabancı tarafında TL'ye oldukça yoğun bir ilgi görüyoruz. Bireysel tarafta da dövize ilginin zayıfladığını görüyoruz. TCMB'nin söylemleri yereller tarafında son dönemde görülen döviz mevduat artışlarının bir bölümünün yastık altındakilerin sisteme kazandırılması olduğunu gösteriyor" dedi.Aynı yetkili, "Biz de lokallerin döviz yöneliminin neredeyse kalmadığını hatta haftalık fiyat değişimlerinden arındırılmış milyar dolar seviyesinde TL'ye geçiş de görüyoruz" dedi.Dolar neden düşüyor, değer kaybı sürecek mi?
BBC Türkçe
ABD, 200 milyon doz ilave Covid-19 aşısı sipariş etti
ABD Başkanı Biden, 100 milyonu Pfizer'dan, 100 milyonu da Moderna'dan olmak üzere toplam 200 milyon doz ilave yeni tip koronavirüs aşı siparişi verdiklerini açıkladı.
ABD Başkanı Joe Biden, Ulusal Sağlık Enstitüsü'nü ziyaret ederek yeni tip koronavirüse (Covid-19) mücadelede aşı çalışmalarına ilişkin yetkililerden bilgi aldı.Biden, incelemelerinin ardından yaptığı konuşmada, "Moderna'dan 100 milyon, Pfizer'dan da 100 milyon ilave aşı almak üzere bugün anlaşma imzaladık" dedi.ABD Başkanı söz konusu ilave aşıların temmuz ayı sonuna kadar kendilerine teslim edilmiş olacağını belirtti."Bunun anlamı, insanların hayatlarını kurtarıyoruz. 3 hafta önce görevi devraldığımda bu ülkenin bir aşılama planı yoktu" ifadelerini kullanan Biden, Beyaz Saray'da işbaşına geldikten sonra ülke genelindeki haftalık aşılama oranını yüzde 30 artırdıklarını da sözlerine ekledi.Biden ayrıca, her iki firmanın da daha önce haziran sonunda teslim edeceklerini açıkladıkları 100'er milyon dozluk aşıların yeni anlaşmayla mayıs ayı sonunda teslim edileceği bilgisini verdi.ABD yönetimi son anlaşmalarla toplamda 600 milyon doz Covid-19 aşısı almayı garanti altına almış oldu. Böylece yaklaşık 300 milyonluk nüfusun ikişer doz Covid-19 aşısı vurulmasına yetecek kadar aşının ülkeye tedarik edileceği kaydedildi.486 binden fazla Covid-19 kaynaklı ölü ve 28 milyona yakın vaka ile dünyada salgından en fazla etkilenen ülke konumundaki ABD'de 46 milyon kişiye Covid-19 aşısı vurulmuş durumda.
cumhuriyet.com.tr
Öğrencisine cinsel istismarda bulunan müdür yardımcısı göreve iade edildi
13 yaşındaki öğrencisine cinsel istismarda bulunduğu suçlamasıyla görevden alınan müdür yardımcısının soruşturma bitmeden görevine iade edildiği bildirildi.
Hatay’da, 2018 yılında 13 yaşındaki öğrencisini birçok kez cinsel istismara maruz bıraktığı için bir süre görevden uzaklaştırılan müdür yardımcısının aynı okulda görevine iade edildi.Ailenin avukatı Yusuf Uyar, müfettişlerin olayın gerçekleştiğine dair bir rapor hazırladığını, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ‘bu eylem gerçekleşti’ diye kabul edip sanığa verilebilecek en hafif cezayı verdiğini söyleyerek, “Sanığın görevden uzaklaştırılmasını ve tutuklanmasını talep ediyoruz" dedi.Olay 2018 yılında Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde yaşandı. İlçede bir ortaokulda beden eğitim öğretmenliği ve aynı zamanda müdür yardımcılığı yapan A.Ö. isimli erkek, 8. sınıftaki 13 yaşındaki öğrencisine birçok kez cinsel istismarda bulundu. Olayı öğrenen aile, durumu yargıya taşıdı. Başlatılan soruşturma kapsamında olaya ismi karışan öğretmen görevden uzaklaştırıldı ancak soruşturma tamamlanmadan aynı okulda göreve iade edildi.Ailenin avukatı Yusuf Uyar'ın açıklamasına göre, A.Ö., öğrencisine farklı yerlerde birçok kez istismarda bulundu. Sözlü istismar yerini bir süre sonra fiziksel istismara bıraktı.Yaşananları “Sanık ilk olarak müvekkilimize okulun soyunma odasını temizlemesini söylemiştir. Odaya inen ve temizlik yapan müvekkilimizin yanına sanık gelmiştir. Müvekkilimize sarılmak öpmek suretiyle istismarda bulunmuştur. Olayların birinde müdür yardımcısı olan öğretmen, mağdureyi kendisine ait olan odaya götürmüş ve kapıyı kilitledikten sonra istismar etmiştir. Başka bir olayda da sanık, mağdureyi okulun hemen karşısındaki amcasının evine ders çalışma bahanesiyle götürmüştür. Sanık evde daha ileri giderek istismarı daha ileriye taşımaya çalışmıştır” sözleriyle anlatan Avukat Uyar, ailenin şikayetiyle beraber soruşturma başlatıldığını ancak iki sene geçmesine rağmen sadece bir duruşma gerçekleştirildiğini ve öğretmenin göreve iade edildiğini söyledi.'MÜFETTİŞLER OLAYIN GERÇEKLEŞTİĞİNE DAİR RAPOR DÜZENLEDİ'Uyar, açıklamasının devamında şunları söyledi:"Mahkeme, 6284 sayılı yasada belirlenen tedbir kurallarını uygulamamıştır. Olaydaki kişi; hem bir kadın hem de bir çocuktur. Mahkeme tarafından bu nedenle 6284 sayılı yasayı uygulamalıdır. Ayrıca sanık CMK madde 100 ve devamında sayılan cinsel istismar eylemini gerçekleştirdiği için derhal tutuklanmalıdır. Zira kanunlar çok açıktır. CMK madde 100 ve devamında cinsel istismarın gerçekleşmesi tek başına bir tutuklama sebebi olarak sayılmaktadır. Ancak mahkeme heyeti şu zamana kadar sanığı tutuklamamış ve tutuksuz olarak yargılamaya devam etmektedir. Konuyla ilgili Milli Eğitim Bakanlığı tarafından yürütülen bir idari tahkikat bulunmaktadır. Tahkikatta müfettişler olayın gerçekleştiğine dair bir kanaat oluşturmuşlardır ve sanığın kamu görevinden alınması yönünde bir rapor düzenlemişlerdir. Ancak İl Yüksek Disiplin Kurulu, sanığın kamu görevinden alınması yerine sadece meslekte bir yıl kademe ilerleme cezasına hükmolunmuştur. Özetle bakanlık ‘Bu eylem gerçekleşti' demiştir ancak sanığa verilebilecek en hafif ceza verilmiştir.”'GÖREVDEN ALINMASINI VE TUTUKLANMASINI İSTİYORUZ'"Yargılamanın geldiği aşama ve sanığın hala tutuksuz olması, bakanlık tarafından aynı okula iade edilmesi neticesinde ailenin üzüntüsü bir kat daha fazla artmıştır. Soruşturmanın ilk aşamalarında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından sanık görevden uzaklaştırılmıştır ancak devamında sanık göreve iade edilmiştir. Ne yazık ki aynı okula görev yapmaktadır. Bu da sanığın bu eylemi başka öğrencilere karşı gerçekleştirmesini kuvvetle muhtemel kılar. En azından soruşturma tamamlanana kadar sanığın görevden uzaklaştırılması gerekiyor. Aile, sanığın tutuklanması ve görevden uzaklaştırılması yönündedir.”
cumhuriyet.com.tr
İzmir'de dere taştı, evleri su bastı
İzmir'in Karşıyaka ilçesinde sağanak yağmur nedeniyle dere taştı, onlarca evi su bastı. Mahalle sakinleri, hemen her yağmurda evlerini su bastığını belirtip, tepki gösterdi.
İzmir'de saat 21.30'dan itibaren kent genelinde etkili olan sağanak yağmur, birçok olumsuzluğu da beraberinde getirdi. Şehrin birçok noktasında su birikintileri meydana gelirken, çok sayıda ev ve işyerini de su bastı. Örnekköy Mahallesi'nde bulunan İZSU'ya ait derenin debisi de yağış sebebiyle yükseldi. Suların yükselmesinin ardından 7554 Sokak sel sularının taşıdığı balçığa bulandı. Mahalle sakinleri evlerine dolan suları tahliye ederken, hemen her yağışta aynı manzara ile karşılaştıklarını belirterek, önlem alınmamasına tepki gösterdi.'TANIDIKLARIM 'BU GECE YAĞMUR VAR' DİYE UYARIYOR'Evini su basan Fadime Çalışkan, her yağmurda tedirgin olduğunu söyledi. Çalışkan, "Her yağmurda bu dere taşıyor ve evlerimiz su doluyor. Ne kadar önlem alsak da başarılı olamıyoruz. Buraya taşındım taşınalı 5'inci kez evimi su basıyor. Bundan önce de yılbaşında evimi su basmıştı. Sürekli korku içindeyiz. Sürekli tanıdıklar 'Bu gece yağmur var' diye arıyor. Gece yine yağmurun etkisini arttıracağı söyleniyor. Uyumak yok. Yağmur korkusundan halılarımı seremiyorum. Tek çare bu dereye çözüm bulmak" dedi.İMECE USULÜ SU BOŞALTILIYOREvini su basan komşusuna yardıma gelen Nermin Can da "Uykumuzdan uyandık ve komşumuza yardımcı olmaya geldik. Evini sürekli su basıyor. Yağmur haberi aldığımızda hemen komşularımızı uyarıyoruz. Kendi kendimize yardımcı olmaya çalışıyoruz. Biz alıştık artık. Eşyaları kurumadan bir kez daha ıslanıyor. Önce kapının önündeki suları temizledik. Şimdi de evin içindekileri tahliye etmeye çalışıyoruz. Bu dereye artık çözüm bulunsun" diye konuştu.'HER YAĞMURDA SABAHA KADAR BEKLİYORUZ'Dereye çözüm bulunması gerektiğini söyleyen Zehra Özcan ise "Her yağmurda sabaha kadar bekçiyiz. Dere taşıyor ve çamurlu sular evlerimizin içine doluyor. Bıktık artık. Buna artık bir çözüm bulunsun. Bu dereye ne yapılıyorsa yapılsın. Her yağmurda sabaha kadar beklemekten sıkıldık" dedi.
DHA
TCMB verilerine göre geçen hafta yurt içi yerleşiklerin döviz mevduatları 2,1 milyar dolar azaldı. Bu son 10 aydır görülen en keskin düşüş. Bu durum, Türkiye'de dolarizasyonun tersine çevrilmesi açısından olumlu bir gelişme olarak değerlendiriliyor. Ancak kimi ekonomistler ters dolarizasyonun başladığını söylemek için erken olduğunu vurguluyor.Habere Gitmek için Tıklayın
Bursa'da vince çarpan TIR devrildi; 1 ölü
Bursa’da aşırı hız nedeniyle sürücüsünün kontrolünden çıkan TIR, aynı istikamette seyreden vince çarptı. Çarpışmanın etkisiyle yaklaşık 20 metre savrulan TIR bariyerlere çarparak devrildi. İtfaiye ekipleri hurdaya dönen TIR’da sıkışan sürücü Celil Candan’ın cansız bedenini yaklaşık 2 saatlik çalışmanın ardından çıkardı.
Olay, saat 23.30 sıralarında Gürsu ilçesi, Bursa Çevre Yolu’nda meydana geldi. Bursa’dan Eskişehir istikametine seyir halinde olan Celil Candan idaresindeki 16 YZ 974 plakalı kum yüklü TIR, iddiaya göre aşırı hız nedeniyle kontrolden çıktı. Sürücüsünün direksiyon hakimiyetini kaybettiği TIR aynı istikamette seyreden İbrahim Halil Karar yönetimindeki 14 EV 741 plakalı trafo yüklü vince çarptı. Çarpışmanın etkisiyle yaklaşık 20 metre savrulan TIR bariyerlere çarparak yan yatarken, kontrolden çıkan vinç ise refüje çarparak karşı yola geçti. Sürücü Celil Candan, kazanın ardından yan yatarak hurdaya dönen TIR’da sıkıştı. TIR'ın dorsesindeki kumun yola saçılması nedeniyle karayolu kısmen ulaşıma kapandı.İhbar üzerine olay yerine çok sayıda itfaiye, sağlık, polis ve jandarma ekibi sevk edildi. İtfaiye ekipleri hurdaya dönen TIR’da sıkışan Celal Candan’a ulaşmak için yoğun çaba sarf ederken, polis ve jandarma ekipleri olası başka bir kaza ihtimaline karşı çevrede geniş güvenlik önlemi aldı. Kaza nedeniyle Bursa Çevre Yolu, Ankara istikametinde trafik tek şeritten kontrollü şekilde sağlandı. İtfaiye ekiplerinin 2 saat süren çalışmasının ardından ulaşılan Celil Candan’ın hayatını kaybettiği tesit edildi.Kaza nedeniyle bir süre ulaşıma kapanan Bursa Çevre Yolu, TIR'ın çekilmesi ve yolun temizlenmesinin ardından trafik akışı normale döndü. Jandarma kazayla ilgili soruşturma başlattı.
DHA
Türkçe Haberler En Son Başlıklar
Çeşme'deki hortum Türkiye için ne kadar yeni
Çeşme'de bu akşam saatlerinde gerçekleşen hortum felaketi çok sayıda yurttaşın yaralanmasına ve hasara sebep oldu. Peki hortumlar Türkiye için ne kadar yeni? Türkiye'de daha önce hortum olayları oldu mu?
Deprem, sel, heyelan, çığ gibi doğal afetlere alışkın olan Türkiye'de, seyrek de olsa tropikal iklim kuşağı atmosferinin etkisinden dolayı hortumlar görülebiliyor. Son olarak bu akşam saatlerinde Çeşme'de hortum oldu. Daha önce de Konya, Alanya, Diyarbakır, Adana, Balıkesir ve Şile'de hortum görüldü.Meteoroloji uzmanları, hortumların (tornado) önceden kestirilemediğini belirtiyor.Hortum olaylarının Türkiye'de artmasını uzmanlar iklim değşikliğine bağlıyorlar. Uzmanlara göre iklim değişikliği bu hızla devam ederse ve önlemler alınmazsa can ve mal kayıplı hortumlar yaşabiliriz.TÜRKİYE'DE İLK GÖZLEMLENEN HORTUM OLAYI YİNE ÇEŞME'DE YAŞANMIŞAnadolu Haber Ajansına konuşan Newcastle Üniversitesi araştırmacısı, atmosfer bilimci Dr. Abdullah Kahraman, farkına varılamayan çok sayıda hortum hadisesi olduğunu dile getirerek, şöyle devam etti:"Yerel basın ve tarihi kayıtlara baktığımızda hortumların bir kısmına rastlıyoruz. Ne olursa olsun elimizdeki gözlem kayıtları eksik. 2009 yılında doktoraya başladıktan sonra sistematik olarak Türkiye'de gerçekleşmiş olan bütün hortumları kayıt altına alıyorum. Türkiye'de bugüne kadar gerçekleşmiş 700 küsür hortumu tespit ederek kayıt altına aldık. Bunların ilki de 1818 yılında Çeşme'deki hortuma kadar gidiyor. Biliyorsunuz ki eski kayıtlar çok fazla değil. Nüfusun az olması ve hortuma tanık edebilecek insan sayısı o dönemlerde az. İkincisi Türkiye'de 20 yıl öncesine kadar hortumlar 'Burada olmaz.' denilen cinsten hadiseler. Ancak hortum bizim yabancı olduğumuz bir hadise değil. Ayrıca bazı hortumlar da fırtına, kasırga şeklinde kayıtlara geçmiş. Ama sonuç itibarıyla hortum sadece Türkiye'de değil, orta enlemlerde nadir de olsa görülen bir olay."TEKONOLOJİK GELİŞMELER KAYITLARIN TUTULMASINI KOLAYLAŞTIRDIHortumların Avrupa'nın da kaderi olduğunu anlatan Kahraman, Avrupalıların hortumu bir dönem "ABD'deki olaylar" olarak gördüğünü ifade etti.Abdullah Kahraman, son yıllarda internetin ve akıllı telefonların artmasıyla birlikte çok daha fazla veriye ulaşılabildiğini aktararak, şu bilgileri verdi:"Şimdi anında İstanbul'daki hortumu görebiliyoruz. Bu daha önce hiç mümkün değildi. Ancak bir gazete kupürü, eski bir dergiden görülebiliyordu bu tür hadiseler. Biz bunların hepsini bir araya getirip güvenirlik derecesine göre sınıflandırıp istatistiğini çıkartıyoruz. Son 5 yılda İstanbul ve Kocaeli sınırları içerisinde 13 hortum kaydımız var. Bu hortumlar birden fazla mekanizmayla oluşuyor. Türkiye tarihinde en ölümlü hortum kaydı 1930 yılında Edirne'de kaydedildi. O hortumda 20 kişi hayatını kaybetti. Hortumlar Marmara ve Karadeniz'de yaz ve sonbaharda, Ege ve Akdeniz kıyılarında daha çok kış aylarında, iç ve doğu kesimlerde ise mayıs ile haziran dönemlerinde görülüyor."
cumhuriyet.com.tr