Aşı gönüllüsü profesörden gönüllülere uyarı
figure >
Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Anestezi ve Reanimasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Necmettin Ünal, aşı çalışmaları için kendisi gibi gönüllü olan vatandaşları uyararak, "Maske, mesafe, hijyen ve toplu aktivitelere katılmama kuralını ihlal etmememiz gerekiyor. Çünkü aşının ne kadar süre etkili olacağıyla ilgili elimizde bir veri yok" dedi.
Ankara Üniversitesi'nde Alman aşısının gönüllü uygulamalarına katılan 56 gönüllü arasında, öğretim üyesi Prof. Dr. Necmettin Ünal da yer aldı. Faz 3 çalışmaları kapsamında ilk doz uygulaması 27 Ekim'de yapılan Prof. Dr. Ünal'a, ikinci doz uygulama 17 Kasım’da yapıldı. Prof. Dr. Ünal, aşının ikinci doz uygulanmasının ardından da bir yan etki hissetmediğini belirterek, "Herhangi bir belirtim yok. Son derece rahatım. Belki tıp dışından birisi, bu işlerin içinde bu kadar olmayan birisi çok daha heyecan duyabilirdi. Ama ben olağan akşam yemek yer gibi gittim aşımı oldum. Sadece her gün bir rapor yollamam gerekiyor. Umut ediyorum ki her şey yolunda gider ve umut ediyorum ki plasebo grubunda değil, aşı grubundayımdır. Aşı grubunda mıyım değil miyim merak ediyorum; ama bunun peşine düşmüş değilim" dedi."KORUNMA KURALLARINA HARFİYEN UYUYORUM"Prof. Dr. Ünal, bundan sonra aşı araştırmasını düzenleyen otoritelerin belli aralıklarla kendilerinden örnekler alacaklarını ve bu tetkikler sonucunda aşı grubunda olup olmadıklarını deklare edeceklerini kaydetti. Prof. Dr. Ünal, "Ben eğer sonuçları görüp de aşı grubunda olduğumu anlarsam belki de sıkı kurallara uyma alışkanlığımı biraz azaltabilirim diye düşünüyorum. Onun için hiç merak etmiyorum ve korunma kurallarına harfiyen uyarak hayatımı devam ettiriyorum. Ne zaman ki araştırmayı düzenleyenler 'sen aşı grubundasın, bağışıklığın sağlandı' derse o zaman rahatlayabilirim; ama yine de bu maske, mesafe, hijyen ve toplu aktivitelere katılmama kuralını ihlal etmememiz gerekiyor. Çünkü aşının ne kadar süre etkili olacağıyla ilgili elimizde bir veri yok. En az 6 ay olacağı konusunda öngörüler var. Hatta 1 sene olacağı şeklinde de öngörüler var; ama bununla ilgili elimizde kanıt yok, önceden konuşmanın anlamı yok. Bununla ilgili veriler net çıkıncaya kadar korunma tedbirlerini maksimum olarak devam ettirmemiz gerekiyor" diye konuştu.AŞI OLANLARI UYARDITürkiye'de temin edilecek aşıyla toplumun tamamının bağışık hale getirilmesi ve salgının önlenme şansının olmayacağını düşündüğünü söyleyen Ünal, şöyle konuştu:"Çünkü temin edilebilen aşı salgını önlemeye yetecek dozda bir aşı değil. Dolayısıyla, az aşı vurulan ülkelerde bu salgın hızı azaltılarak ve sağlık sisteminin, ekonomik sistemin yükü azaltılarak devam edecek; ama devam edecek. Bu süreçte aşının etkisinin ne zaman bittiğini bilmediğimiz için daha epeyce konvansiyonel korunma tedbirlerini harfiyen uygulamakta yükümlü olduğumuzu düşünüyorum ve aşı olan herkese bunu öneriyorum. Ne zamana kadar? Bu toplumun tamamı bağışık hale gelip virüs yok olancaya kadar. Bu her aşı için geçerli. Çin aşısı, Rus aşısı, Alman aşısı fark etmez. Hiçbirinin etkisinin ne kadar süreceğiyle ilgili elimizde kanıt yok. Hepsinin öyle ya da böyle bir etki oluşturacağı kesin. Yüzde 50 mi olur 90 mı olur onu araştırma sonuçları gösterecek. Ama sonuçta bütün aşılarda öyle ya da böyle bir bağışıklık oluşacağı bunun oranının farklı olabileceği yan etkiler konusunda da farklı sonuçlar çıkabileceği kanaatindeyim. Ama faz 3 çalışmalarının sonuçları bunların hangisinin uygulanabilir hangisinin uygulanamaz olduğu ortaya çıkacak."
DHA
Meclis'e ziyaretçi yasağı geldi
figure >
Koronavirüs salgını riski nedeniyle Meclis'in ziyaretçilere kapatılması kararı verildi.
Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne (TBMM) koronavirüs önlemleri kapsamında genel kurul çalışmaları sırasında ziyaretçi kabul edilmeyecek.Yapılan açıklamada şöyle denildi:"Türkiye Büyük Millet Meclisi yerleşkesi ve eklentilerine korona virüs (Covid-19) ile ilgili alınan tedbirler doğrultusunda 01-31Aralık 2020 tarihleri arasında, genel kurul çalışmalarının yapıldığı günler ziyaretçi kabul edilmeyecektir."
cumhuriyet.com.tr
Türkçe Haberler En Son Başlıklar
Her 10 aile hekiminden ikisinin çalıştıracak hemşiresi bile yok
figure >
Milyonlarca yurttaşın bağlı olduğu aile hekimlerinin çalışan açığı büyüyor. Hekimlerin aylarca hemşiresiz çalıştığını anlatan Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu 2. Başkanı Eryazğan hakkında, bu soruna dikkat çektiği için soruşturma açıldı.
Aile hekimliÄŸinin kronik sorunlarından biri olan aile saÄŸlığı çalışanı açığı gün geçtikçe artıyor. Aile Hekimleri Dernekleri Federasyonu (AHEF) 2. BaÅŸkanı Dr. Yusuf EryazÄŸan, “Türkiye genelinde her 10 aile hekiminden ikisinin aile saÄŸlığı çalışanı bulunmuyor. Aile saÄŸlığı çalışanı eksikliÄŸi var†dedi. EryazÄŸan, bu eksikliklere dikkat çektiÄŸi için Åžanlıurfa Ä°l SaÄŸlık Müdürlüğü tarafından hakkında soruÅŸturma baÅŸlatıldığını anımsatarak “Susturmak ve örtbas etmek yerine sorunun çözümüne kafa yorun. DoÄŸruları söylemeye devam edeceÄŸiz†diye konuÅŸtu. EryazÄŸan, 2010 yılından bugüne aile hekimliÄŸinden ayrılan aile saÄŸlığı çalışanlarının yerine yenilerinin dahil edilemediÄŸini belirterek “Aile hekimliÄŸinde bir hemÅŸire ya da ebenin aile saÄŸlığı çalışanı olması için devlet hastanelerinden aile hekimliÄŸine geçiÅŸte getirilen katı kuralların azaltılması (muvafakatname) veya dışarıdan alınacak hemÅŸireler için ise maliyenin verdiÄŸi bütçeyi Halk SaÄŸlığı Genel Müdürlüğü’nün yerinde kullanması gerekmektedir. Ancak bu sistem 10 yıldır uygulanmadığı için aile hekimliÄŸinden ayrılan her hemÅŸire ebenin yerine yeni bir aile saÄŸlığı çalışanı geçmesini zorlaÅŸtırdı†deÄŸerlendirmesini yaptı. Åžu an Türkiye genelinde her 10 aile hekiminden ikisinin aile saÄŸlığı çalışanı bulunmadığına dikkat çeken EryazÄŸan, kimi birimlerde 18 ay gibi uzun dönemlerde hemÅŸiresiz çalışan aile hekimleri olduÄŸunu kaydetti. EryazÄŸan “Bu durum ülkemizde 16 milyon vatandaşın baÄŸlı olduÄŸu aile hekimliÄŸi sisteminde aile saÄŸlığı çalışanı olmadığını ve hizmet alımında büyük sorunlar yaÅŸandığını gösteriyor†diye konuÅŸtu.100 BÄ°RÄ°MDE YOKÅžanlıurfa’da aile hekimi olduÄŸunu ve ilinde bu sorunun çok büyük olduÄŸunu vurgulayan EryazÄŸan, Yunanistan’ın doÄŸum oranı kadar doÄŸum gerçekleÅŸen, bebek ve çocuk nüfusunun yoÄŸunlukta olduÄŸu ilde 1 ay önce Åžanlıurfa Ä°l SaÄŸlık Müdürlüğü’nün dış alım kadrosundan 9 kadro için ilana çıktığını il müdürlüğünün resmi sitesinden yayımladığını kaydetti ve şöyle devam etti: “Oysaki ilimizde aile saÄŸlığı çalışanı olmayan aile hekimliÄŸi birim sayısı 100. Sayın Bakanlık yetkilileri sayın il valiliÄŸi ve il müdürlüğü 100 hemÅŸirenin açığını bir kenara bırakıp soruÅŸturma açacağına 10 yıldır artarak devam eden bu sorunun çözümüne kafa yormaları gerekmektedir.â€
Sibel Bahçetepe
CHP’li İlgezdi’den, Topkapı Sarayı’nda ‘Sokak hayvanlarını beslemeyin’ talimatı verildi iddiası
figure >
Cumhurbaşkanlığı’na devredildikten sonra 1. derece SİT alanındaki ağaçların katledildiği Topkapı Sarayı’nda şimdi de sokak hayvanlarının aç bırakıldığı iddia edildi.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi; Kültür ve Turizm Bakanlığı’dan devir işleminden sonra Cumhurbaşkanlığı personeline yerleşke içerisindeki hayvanları beslemelerinin yasaklandığını belirterek, “Yasağa bir an önce son verin†çağrısında bulundu. Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan alınarak Cumhurbaşkanlığı Milli Saraylar Başkanlığı’na bağlanan Topkapı Sarayı’nın 1. derece SİT alanında yer alan ağaçların kesildiği ve saray içerisinde kalan askeri okul binasının da yıkıldığı ortaya çıkmıştı. Hayvan hakları yasası konusunda tüm siyasi partilerin olumlu mesajlar vermesine karşın yıllardır bir türlü bu konuda adım atılamaması kamuoyunda tepki çekerken, CHP’li İlgezdi, devir işleminin ardından Kültür ve Turizm Bakanlığı çalışanlarını Topkapı Sarayı’na almayan Cumhurbaşkanlığı yetkililerinin kendi personeline saraydaki sokak hayvanlarını beslemeyi yasakladığını kaydetti. Gönüllülerin yardımıyla sağlanan mamaların sokak hayvanlarına bir süredir verilmediğini kaydeden İlgezdi, “Anne ve yavru köpeklerin, kedilerin olduğu sokak hayvanları açlıkla karşı karşıya. Buradan Cumhurbaşkanlığı yetkililerine sesleniyorum: Yasağa bir an önce son verin ve yerleşke içerisinde yaşayan sarayın sessiz sahiplerinin barınma ve beslenme ihtiyaçlarını derhal karşılayın†diye konuştu. Cumhurbaşkanlığı yetkililerinin hayvanları beslemeyi yasaklamasının sözün bittiği yer olduğunu kaydeden İlgezdi, “Bu hayvanların başka yere götürülmeleri de ölmeleri anlamına gelecek. Bir an önce bu yanlıştan dönün†dedi.
Mahmut Lıcalı
‘Borsa İstanbul’un yüzde 10’u kaça satıldı?’ diye soran Kuşoğlu, bütçe uyarısında bulundu
figure >
CHP’li Kuşoğlu, Varlık Fonu’ndaki kuruluşlara Bütçe Yasası ile ödenek aktarılacağına dikkat çekerek, bunun anayasaya aykırı olduğunu vurguladı.
CHP Genel BaÅŸkan Yardımcısı Bülent KuÅŸoÄŸlu, Borsa Ä°stanbul’un yüzde 10’unun Katarlılara satılmasıyla gündeme gelen Varlık Fonu ile “ikinci bir Hazine†yaratıldığına dikkat çekti. Mevcut Hazine sisteminin dışına çıkarılan fondaki kuruluÅŸlara Meclis’te görüşmeleri devam eden Bütçe Yasası ile ödenek aktarılacağına iÅŸaret eden KuÅŸoÄŸlu, bunun anayasaya aykırı olduÄŸunu vurguladı. CHP’nin Plan ve Bütçe Komisyonu Sözcüsü, Ankara Milletvekili KuÅŸoÄŸlu, 7 Aralık’ta TBMM Genel Kurulu’nda görüşülmeye baÅŸlanacak olan 2021 Bütçesi’nin ödeneklerin kullanımına ve harcamalara iliÅŸkin esasları düzenleyen “E Cetveliâ€ne dikkat çekti. KuÅŸoÄŸlu, bu cetvel ile yeni fonlar oluÅŸturulduÄŸunu söyledi. Hukuki olmayan bu düzenlemelerin bütçe birliÄŸi ilkesine, anayasaya aykırı olduÄŸunu belirten KuÅŸoÄŸlu, “Varlık Fonu’na aktarılan kuruluÅŸlara kamu adına yapılacak sermaye mahiyetindeki ödemeler Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinde yer alan tertiplerden karşılanabilir, deniliyor. Varlık Fonu, bütçenin dışına çıkarılmış vaziyette, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’na da tabi deÄŸil. Farklı bir usulle yani ikinci bir hazine yaratılmış†dedi.‘BÄ°RLÄ°K Ä°LKESÄ°NE AYKIRI’E Cetveli ile Varlık Fonu’na aktarılan kuruluÅŸlara kamu adına yapılacak sermaye ödemelerinin Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinden karşılanabilmesinin öngörüldüğünü kaydeden KuÅŸoÄŸlu, “Bunun doÄŸrudan bütçeyle ilgili bir husus olmaması lazım, bunun için ayrı bir kanun çıkmalı†uyarısını yaptı. KuÅŸoÄŸlu, Varlık Fonu’nda bulunan Borsa Ä°stanbul’un yüzde 10 hissesinin Katarlılara satıldığını anımsatarak, ÅŸunları söyledi: “Kaça satıldı, nasıl satıldı, nasıl bir ödeme söz konusu olacak? Bunlarla ilgili hiçbir bilgimiz yok.â€
Mustafa Çakır
Wikipedia’ya konulan erişim engeliyle ilgili dava tazminat yolunu açtı
figure >
BTK’nin keyfi erişim engelinden etkilenen yüksek lisans öğrencisi Bilge Doğru’nun açtığı tazminat davasının dönüm noktası olabileceği belirtildi.
Yüksek lisans öğrencisi olan avukat Bilge Doğru, Wikipedia’ya 3 yıl boyunca uygulanan idari tedbir nedeniyle “bilgi ve fikirlere ulaşma hakkının sınırlandırıldığını†gerekçe göstererek Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu (BTK) hakkında açtığı tazminat davasını bölge idare mahkemesi kabul edilebilir buldu. Doğru’nun avukatı Acun Papakçı, “Bundan sonra BTK bir site engellediği zaman milyonlarca kişinin davasına muhatap olacağını bilerek karar vermek zorunda. Bence çok iyi bir karar†dedi. Bilge Doğru, Wikipedia’ya 3 yıl boyunca uygulanan erişim yasağı nedeniyle “bilgi ve fikirlere ulaşma hakkının sınırlandırıldığını†gerekçe göstererek BTK hakkında dava açtı, ancak Ankara 12. İdare Mahkemesi “menfaat bağının bulunmadığı†gerekçesiyle davayı reddetti. Bölge idare mahkemesi bu kararı kaldırarak “Bilgiye ulaşma hakkı†ihlal edilirse zarar doğabilir ve Bilgi Teknolojileri Kurumu da bunun muhatabıdır†dedi. Bilge Doğru’nun avukatı Acun Papakçı BTK’nin, Wikipedia’ya erişimin engelleyerek Türkiye’de bilgiye ulaşmaya çalışan milyonlarca kişiyi üç yıl boyunca mağdur ettiğini söyledi. Papakçı, “İtiraz ettiğimiz Ankara Bölge Mahkemesi 7. İdari Dava Dairesi , Anayasa Mahkemesi’nin konuya ilişkin verdiği karar ile uyumlu bir karar verdi. Wikipedia üzerinden bilgiye ulaşma ve haber alma hürriyetinin kısıtlanmasının manevi açıdan zarara uğramasına yol açabileceği, erişim engeli nedeniyle “hak ihlali iddiasının’ mevcut olduğu ve tam yargı davasının açılabilmesi için müvekkilimin ehliyetinin bulunduğuna karar vermiştir†dedi.‘DÖNÜM NOKTASI’Papakçı, bu karar ile erişimi engelleme yetkisine sahip olan resmi kişi ve kurumlar yetki kullanırken hukuka uygun davranmaları gerektiğinin hatırlatıldığını belirterek “BTK hukuksuz bir erişime engelleme kararı verirken milyonlarca kişinin hakkına müdahale edileceğini ve kullanıcı olan milyonlarca kişinin zararını tazmin etmek zorunda kalabileceğini bilerek takdir yetkisini kullanacaktır. Bilgi Teknolojileri Kurumu’nun bu sınırlar içinde kalması bilgiye ulaşmanın mümkün olduğu özgür bir Türkiye için zorunludur. Bölge İdare Mahkemesi’nin kararı günümüzde bilgiye ulaşmada temel kaynak olan internetin özgür kalabilmesi için önemli bir dönüm noktasıdır†diye konuştu. Geçen ocak ayında Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) gerekçeli kararınının açıklanmasının ardından Wikipedia kullanıma açılmıştı. AYM kararında, “İfade özgürlüğüne yapılan söz konusu müdahalenin demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olmadığı sonucuna ulaşılmıştır†denilmişti.
Zehra Özdilek
MSB “Medusa-2020†tatbikat için "gerginliği tırmandırma çabası" açıklaması yaptı
figure >
Fransa, Yunanistan, Güney Kıbrıs Rum Kesimi, (GKRY) Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) katılımıyla Mısır açıklarında bugün başlayacak olan “Medusa-2020†tatbikatını Ankara, “Akdeniz’de gerginliği tırmandırma çabası†olarak nitelendirdi.
Milli Savunma Bakanlığı, tatbikatla ilgili “Söz konusu tatbikat, gerginliği arzulayan, barış ve diyalogdan kaçan tarafları bir kez daha göstermiştir†açıklamasını yaptı. Milli Savunma Bakanlığı Basın Ve Halkla İlişkiler Müşavirliği’nden Binbaşı Pınar Kara, haftalık basını bilgilendirme açıklamasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) faaliyetleri ile bölgedeki gelişmelere ilişkin değerlendirmeler yaptı. Kara, Yunanistan’ın Ege ve Akdeniz’de attığı adımlarla ilgili “Yunanistan, bölgede gerilimi tırmandırmaya, provokatif taciz ve ihlallerini sürdürmeye, diyalog yerine sürekli üçüncü taraflara gitme yolunu seçerek uzlaşmaz bir tutum sergilemeye devam etmektedir†dedi.TÜRKİYE KARŞITLIĞIÖnceki yıllarda Yunanistan, GKRY ve Mısır’ın ortaklaşa düzenlediği “Medusa†tatbikatının bu yıl üç ülkenin yanı sıra Fransa ve BAE’nin de katılımıyla yapılacak olmasını da değerlendiren Kara, “Türkiye karşıtlığında birleşerek, ağustos ayından itibaren tatbikat üzerine tatbikat düzenlemek suretiyle Akdeniz’de gerginliği tırmandırma çabalarına Yunanistan, GKRY, Fransa, BAE ve Mısır bir yenisini daha eklemiştir. Türkiye her zaman sorunların barış, diyalog, iyi komşuluk ve müttefiklik ruhu içerisinde çözülmesinden yanadır. Söz konusu tatbikat, gerginliği arzulayan, barış ve diyalogdan kaçan tarafları bir kez daha göstermiştir†ifadelerini kullandı. Kara, Avrupa Birliğinin İrini Harekâtı kapsamında, Libya’ya tüketim ve inşaat malzemesi taşıyan Roseline-A isimli Türk ticaret gemisine izinsiz çıkılmasına ilişkin “Gemi mürettebatına suçlu muamelesi yapılması tamamen hukuka ve teamüllere aykırıdır†dedi.
cumhuriyet.com.tr
Akdeniz’de gerilim sürerken Yunanistan, Fransa, GKRY, Mısır ve BAE tatbikat yapıyor
figure >
Yunanistan’ın, Girit Adası’nda geçen hafta düzenlenen bir tatbikatta Rus S-300 hava savunma sistemini denediği savunuldu.
Gözler, Ankara-Brüksel ilişkilerinde kritik önemdeki 10-11 Aralık’ta yapılacak Avrupa Birliği (AB) zirvesindeyken Atina-Paris cephesi Türkiye’ye karşı baskı çabasını sürdürüyor. AB üyeleri Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile Yunanistan ve Fransa’nın, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’yle ortak deniz-hava tatbikatı yapacağı belirtildi. Yunan Kathimerini gazetesinin GKRY Savunma Bakanlığı’na dayandırdığı haberinde, MEDUSA 2020 tatbikatının Mısır’da İskenderiye’de bugün başlayacağı, 6 Aralık’a kadar süreceği duyuruldu. GKRY Savunma Bakanlığı’nın açıklamasında, “tatbikatla ortaklarımızla savunma ve operasyonel işbirliğinin geliştirilmesi hedefleniyor†denildi.ALMANYA, ABD DE KATILDIAkdeniz’de enerji ve nüfuz mücadelesinin yaşandığı dönemde, Atina’dan önceki gün de Girit’te konuşlu Rus savunma sistemi S-300’lerin denendiği haberi geldi. DHA’nın haberine göre, Yunanistan, Girit Atış Poligonu’nda 23-27 Kasım arasında süren tatbikatta, S-300 hava ve füze savunma sistemlerini test etti. Tatbikata, Yunanistan ve Almanya’nın yanı sıra Hollanda ve ABD’den de askeri personelin katıldığı aktarıldı. Tatbikatta başta Rus S-300 füzeleri olmak üzere TOR-M1 ve OSA-AK Yönlü Füze (K/B) sertifika atışlarının yanı sıra HAWK, ASRAD ve MANPAD (STINGER) füzeleriyle atışlar yapıldığı belirtildi. Öte yandan, tatbikatta uçaksavar füzeleri, Yunan uçaksavar savunma sistemi birlik içinde entegre edilmiş Rus, Amerikan ve Alman yapımı orta ve kısa menzilli füze savunma sistemleri bir hafta boyunca denenerek ateşlendi.ATİNA’DAN BERLİN’E SUÇLAMAÖte yandan Yunanistan, AB liderler zirvesinden Türkiye’ye ağır yaptırım kararı çıkarılması için AB dönem başkanı Almanya üzerinde de baskı çabasında. Yunanistan Dışişleri Bakanı Nicos Dendias, Türkiye’ye silah satışını durdurmadığı gerekçesiyle Almanya’yı eleştirdi. Dendias, Berlin’in bu çerçevede AB dönem başkanlığı görevini layıkıyla yerine getiremediği suçlamasında bulundu. Türkiye’ye karşı yaptırımlar konusunda etkili olmadığını söyledi.‘ABD’YE İHTİYAÇ VAR’Politico’ya konuşan Dendias, Almanya’nın ekonomik çıkarlarını ön planda tutmasını anlayabildiğini belirtti. Ancak diğer yandan da “Almanya’nın, ekonomisinin muazzam gücünü ülkelere uluslararası hukuka uymaları gerektiği konusunda açık bir örnek oluşturmak için kullanma konusundaki isteksizliğini anlayamıyorum†dedi. Haberde, Yunanistan’ın özellikle altı adet 214 sınıfı denizaltıların Türkiye’ye satışı konusuna, bunun Doğu Akdeniz’de güç dengesini bozacağı iddiasına işaret edildi. Politico’ya verdiği söyleşide ise Dendias’ın AB’ye eleştiriyle birlikte ABD’de seçilmiş başkan Joe Biden yönetimine mesajları da dikkat çekti. “Bölgenin Avrupa ordusunun eksikliğini giderecek şekilde ABD’nin varlığına ve özellikle askeri varlığına ihtiyaç duyduğuna inanıyorum†dedi. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de doğalgaz arama ve sondaj faaliyetleri yürütmesine, Libya’da BM’nin tanıdığı Ulusal Uzlaşı Hükümeti’yle deniz sınırları yetki anlaşmasına varmasına Yunanistan, GKRY ve Fransa’nın başını çektiği muhalefet blokunda Mısır ve BAE de yer alıyor. Bölgede KKTC’nin haklarının çiğnenmemesi vurgusu yapan Ankara ile Mısır-BAE hattında ilişkiler uzun süredir gerilimli. AB zirvesi öncesinde Türk yük gemisine Irini misyonu çerçevesindeki baskınla birlikte Berlin ve Paris’in Türkiye’ye sert çıkışları artmıştı. AP’den de “Türkiye’ye karşı sert yaptırımlar uygulansın†çağrısı gelmişti.MSB’DEN AÇIKLAMAMilli Savunma Bakanlığı’dan yapılan açıklamada “tatbikat gerginliği arzulayan, barış ve diyalogdan kaçan tarafları bir kez daha göstermiştir†denildi.
cumhuriyet.com.tr
Fransa'da genel güvenlik yasa tasarısı ülke genelinde protesto edildi
figure >
Fransa’da hükümetin tartışmalı genel güvenlik yasa tasarısı ve son aylarda yaşanan polis şiddeti ülke genelinde protesto edildi.
Fransa’da hükümetin tartışmalı genel güvenlik yasa tasarı ve son aylarda yaÅŸanan polis ÅŸiddeti ülke genelinde protesto edildi. Sendikalar, insan hakları örgütleri ve medya kuruluÅŸlarınca çaÄŸrısı yapılan “Genel Güvenlik Yasasına Hayır†ortak eylemine önceki gün ülke çapında iki yüz binden fazla kiÅŸi katıldı. Yeni yasa, polis ÅŸiddetini yansıtan görüntülerin yayımlanmasının önlenmesini de içeriyor. BaÅŸkent Paris’te Republique (Cumhuriyet) Meydanı’nda toplanan binlerce eylemci, Fransa CumhurbaÅŸkanı Emmanuel Macron’u istifaya çağırdı, “YaÅŸasın özgürlükâ€, “basın özgürlüğü yoksa demokrasi yoktur†yazılı pankartlarla Bastille Meydanı’na doÄŸru yürüdü. Bazı gruplar Merkez Bankası binasının giriÅŸ kısmını, araçları ateÅŸe verdi. Polis eylemcilere biber gazı ve tazyikli su ile sert müdahalede bulundu. Boyun EÄŸmeyen Fransa Partisi Genel BaÅŸkanı Jean-Luc Melenchon da tasarıya tepki gösteren isimlerden. “Bu iktidar milletvekillerinin sahte bir parlamento giriÅŸimidir. Polise ve jandarmaya daha fazla denetim imkânı vermek hedefleniyor†dedi.MEDYA DA KATILDIÇıkan olaylarda aralarında ödüllü, AFP ve Polka dergisi için çalışan Suriyeli fotomuhabir Ameer Alhalbi’nin de olduÄŸu çok sayıda kiÅŸinin yaralandığı belirtildi. Alhalbi’nin polis copuyla başından yaralandığı belirtildi. Polis ÅŸiddetine karşı düzenlenen bir protesto sırasında ödüllü Suriyeli serbest fotoÄŸrafçı Ameer Alhalbi’nin yaralanmasını kınamak için Fransız medyası da protestolara katıldı. İçiÅŸleri Bakanlığı ise çıkan olaylarda 62 polisin de yaralandığını, 81 kiÅŸinin gözaltına alındığını duyurdu. Lyon’da da geniÅŸ çaplı protestolar düzenlendi. Eski CumhurbaÅŸkanlarından Sosyalist Parti’den François Hollande, tasarının bazı maddelerine tepki gösterdi, geri çekilmesi çaÄŸrısında bulundu.VALÄ° İÇİN SUÇ DUYURUSUSınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Genel Sekreteri Christophe Deloire ise geçen hafta mültecilerin Cumhuriyet Meydanı’nda yaptıkları eylemlerde polislerin gazetecilere sert davranmasının ve Paris Valisi Didier Lallement’nun insansız hava aracı ile göstericilerin kimliÄŸini tespit ettirmesinin yasalara aykırı olduÄŸunu vurguladı. Deloire, Vali Lallement hakkında savcılığa suç duyurusunda bulundu.
Süleyman Tosunoğlu
İlk başkan Börekçizade Rıfat Efendi’den Ali Erbaş’a
figure >
Diyanet İşleri Başkanlığı, en tartışmalı devlet kurumu olma özelliğini devam ettirmektedir. Kurumun, hilafetin lağvı ve Osmanlı hanedanının yurtdışına çıkarılması yasalarıyla eşzamanlı olarak ihdas edilmiş olması anlamlıdır. Çok partili döneme kadar devlet aygıtı içinde dinin denetim altında tutulması işlevini sürdüren kurum, 1950’lerden sonra önemli dönüşümlere sahne olmuştur. 1961demokrasisine kadar, cumhuriyetin kurucu ideolojisi karşısında uyumlu resmi İslamı temsil eden Diyanet örgütü, İslamcılık akımının güçlenmesine koşut olarak gittikçe siyasallaşmıştır. Özellikle son iki başkanın görevde bulunduğu dönemde, siyasi iktidar ile bir devlet kurumu olarak “Diyanet†arasındaki organik ilişki iyice belirgin hale gelmiştir.
PROF. DR. RIDVAN AKIN GALATASARAY ÃœNÄ°VERSÄ°TESÄ°Cumhuriyet rejiminin dayandığı zemini belirleyen en önemli kanunlar Devrim kanunlarıdır. Bu üç kanun (429, 430, 431) radikal içerikleriyle eski rejimden kopuÅŸu saÄŸlayan düzenlemelerdir. 429 sayılı Åžer’iye ve Evkaf ve Erkânı Harbiye-i Umumiye Vekâletlerinin Ä°lgasına Dair Kanun ile Milli Mücadele döneminde var olan Åžer’iye ve Evkaf ve Erkan-ı Harbiye-i Umumiye vekâletleri laÄŸvedilmiÅŸ, yerine Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı ve Genelkurmay BaÅŸkanlığı kurulmuÅŸtur. 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat yasası ile bütün eÄŸitim kurumları Milli EÄŸitim Bakanlığına baÄŸlanmıştır. Hilafetin ilgasına ve Hanedanı Osmaninin Türkiye Cumhuriyeti memaliki haricine çıkarılmasına dair 431 sayılı kanun ile de hilafet laÄŸvedilmiÅŸtir. Bu yasalar günümüz Ä°slamcı çevrelerde nefretle anılan düzenlemelerdir. Ama kanımca asıl bundan sonra Cumhuriyet Devrimi’nin gerçek konsolidasyonu baÅŸlamıştır. Milli KurtuluÅŸ Savaşı baÅŸladığında, Ä°stanbul’daki Åžeyhülislamlık makamı ve Evkaf-ı Hümayun Nezareti’nin hükümet içindeki iÅŸlevini görmek üzere Ankara’da Åžeriye Vekâleti kurularak Ä°cra Vekilleri Heyeti’ne (Hükümete) alındı. Cumhuriyet’in ilanı, baÅŸlangıçta ne Ä°cra Vekilleri içinde yer alan Åžeriye vekilinin konumunda ne de Birinci Meclis tarafından 1922’de Hilafet makamına seçilen Abdülmecid Efendi’nin konumunda bir deÄŸiÅŸikliÄŸe yol açmıştı. Asıl devrimci deÄŸiÅŸiklikler, 1924 Mart-Nisan aylarında gerçekleÅŸti. Bunlar ‘Devrim Kanunları ve 1924 Anayasası’dır. 429 sayılı yasa, din iÅŸleri örgütünü siyaset alanından çıkararak siyasi otoritenin emrine verdi. Åžeriye Vekâleti yerine, baÅŸvekilin inha cumhurbaÅŸkanının ise tasdik ettiÄŸi bir makam olarak Diyanet Ä°ÅŸleri ReisliÄŸi ihdas edildi.RIFAT BÖREKÇİ DÖNEMÄ°Bence Atatürk’ün Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’nı kurma kararının iki yönü vardır: Din gibi bir alanı devletten özerk bir kurum olarak düşünememesi veya belki de bunu bir risk olarak görmesi birinci nedendir. Ä°kincisi ise Osmanlı resmi ideolojisi olan Sünni Ä°slamı bir Türk Ä°slamı haline dönüştürmeyi hatta, Türk Ulus Devleti’nin bir “rüknü†olarak tasavvur etmiÅŸ olmasıdır. Ama kanımca gerçek neden Türk tarihinin en büyük devrimcisinin bile bürokratik devlet geleneÄŸinin “kodlarının†bir ürünü olarak tarih sahnesine çıkmış olmasıydı. Rıfat Börekçi’nin Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı döneminde, din ve din adamı telakkisi büyük ölçüde bu düşüncelerimi teyit eder niteliktedir. Türk laikliÄŸi, Ä°slamı Arap öğelerinden tamamen arındırarak, bir Türk-Ä°slamı yaratmak istemiÅŸtir.TEK PARTÄ° DÖNEMÄ°Erken dönem Cumhuriyet laikliÄŸinin bir Türk-Ä°slamı inÅŸa ederek, Arap kültür-din dairesinden kopmak amacının var olduÄŸu uygulamalardan anlaşılmaktadır. 1932’de Türkçe ezan, 1934’te Ayasofya’nın müzeye dönüştürülmesi, 1941’de Türk Ceza Kanunu’nda Türkçe ezan ve kamet zorunluluÄŸunu ihlal edenlere (Arapça yasağı) 3 ay hapis cezası getiren bir madde eklenmesi gibi... Bir baÅŸka boyut da din eÄŸitimi konusudur. Bir dönem ilahiyat fakültesi ve imam hatip okullarının da kapatılmasından sonra, Ä°stanbul Ãœniversitesi Ä°slam Tetkikleri Enstitüsü dışında din eÄŸitim ve öğretimi ile ilgili hiçbir kurumun kalmadığını belirtmek gerekir. Ä°zinsiz din eÄŸitiminin ÅŸiddetle takibi, gayri müslim yurttaÅŸları da etkilemiÅŸ, örneÄŸin Yahudilerin çocuklarına evlerinde Ä°branice eÄŸitim vermeleri kovuÅŸturmaya konu olmuÅŸ, Türkiye’de yaÅŸayan ama Türk vatandaşı olmayan rahipler ceza kovuÅŸturmasına uÄŸramıştır. Yine Alevilerin Osmanlı’dan beri yarı gizli sürdürdükleri cem ayinleri Cumhuriyet döneminde de yasadışı bir dini faaliyet olarak algılanmıştır.KATI UYGULAMALARDAN VAZGEÇİLMESÄ°Bu alanda ilk emareler, Åžerafeddin Yaltkaya’nın vefatından sonra, Diyanet’in başına getirilen Ahmet Hamdi Akseki döneminde baÅŸlamıştır. Bu emareler sırasıyla, hacca gidenlere döviz tahsisi ve izin verilmesi (1947) ilahiyat fakültesinin tekrar açılması ve ilkokulların 4. ve 5. sınıflarında seçmeli din dersine izin verilmesi gibi kararlardır. (1949) En önemli adım ise, CHP’nin 1950 seçimlerinden (iktidardan düşmeden) önce 29.4.1950 tarihli 5634 sayılı yeni bir Diyanet TeÅŸkilatı yasası çıkarmış olmasıdır. Bu yasa ile Vakıflar Umum Müdürlüğü’ne devredilmiÅŸ bulunan imam hatip ve kürsü vaizliÄŸi kadroları Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’na baÄŸlanmıştır.ÇOK PARTÄ°LÄ° DÖNEMAtatürk döneminin Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Börekçizade Rıfat Efendi’nin vefatından sonra Milli Åžef Ä°nönü bu göreve sırasıyla M. Åžerefeddin Yaltkaya ve A. Hamdi Akseki’yi getirdi. Her ikisi de tek parti yönetiminin din telakkisi ile uyumlu bir çizgi izlediler. Demokrat Parti’nin baÅŸkanlığa getirdiÄŸi Eyüp Sabri HayırlıoÄŸlu, Halk Fırkası grubunda tam bir cumhuriyetçi portre çizmiÅŸ görünüyor. Her ne kadar, DP dönemi, Ticanilik, Süleymancılık ve Said-i Nursi ile popülist kaygılarla temasın olduÄŸu bir dönem olduysa da tarikatların “Resmi Ä°slamâ€a nüfuz etmelerine izin verilmemiÅŸtir. Bunda DP yöneticilerinin CHP’den “çıkma†olmalarının önemi vardır düşüncesindeyim.27 MAYIS SONRASIMilli Birlik Komitesi, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’na, din kurumu üzerinde kendi anlayışlarına uygun bir simayı getirdi. Bu isim Ä°stanbul müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen’dir. Bilmen 1943’ten beri Ä°stanbul müftüsü ve çok tanınmış bir din alimi idi. Bununla birlikte 27 Mayıs yönetiminin radikal kanadı Ä°nkilap Mahkemeleri, kültür ve eÄŸitim reformu, korporatif nitelikli bazı kurullarla toplumu örgütleme planlarının yanı sıra, tek parti radikalizminin nostaljisi ile ezanın ve ibadetin TürkçeleÅŸtirilmesi, dinde reform gibi söylemleri gündeme getirmek istedi. Bu geliÅŸmeler, siyasi irade karşısında daima “muti olan†Ömer Nasuhi Bilmen Hoca’nın emekliliÄŸini istemesi ile sonuçlandı. Bu talebin gerçekte bir istifa olarak deÄŸerlendirilmesi daha doÄŸru olur.GERÇEKER’İN BAÅžKANLIÄžIÄ°nönü’nün 1964’te göreve getirdiÄŸi Mehmet Tevfik Gerçeker’in babası TBMM’nin birinci döneminde Åžeriye vekili olan Karacabey müftüsü Mustafa Fehmi Efendi’dir. Gerçeker, Yüce Divan ve Danıştay üyeliÄŸi yapmış 1961 Anayasası yürürlüğe girdikten sonra Danıştay Genel Kurulu tarafından Anayasa Mahkemesi üyeliÄŸine seçilmiÅŸtir. AYM’den yaÅŸ haddinden emekli olduktan sonra, Ä°nönü’nün son koalisyon hükümeti devrinde Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı’na getirilmesi, kuruma Ä°nönü bakışını açıklar niteliktedir.AP’NÄ°N DÄ°YANET POLÄ°TÄ°KASIAP’nin 1965 seçimlerini kazanıp tek başına iktidara gelmesinden sonra, göreve gelen bütün Diyanet Ä°ÅŸleri baÅŸkanlarının görev sürelerinin kısalığı, baÅŸkanlığın parti politikalarının etki alanına girdiÄŸini gösterir. Bunlar içinde AP’nin göreve getirdiÄŸi üçüncü Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Lütfi DoÄŸan’ın daha sonra, MSP, RP, AKP gibi Ä°slamcı partilerin seçkinleri içinde yer alması, Ä°slamcılığın AP iktidarı eliyle, Diyanet içinde önce nüfuz alanını sonra, hegemonyayı ele geçirdiÄŸini gösterir niteliktedir.70’LERÄ°N KAOS ORTAMI1977’de Ecevit’in Diyanet’ten Sorumlu Devlet Bakanlığı’na getireceÄŸi Dr. Lütfi DoÄŸan’ın önemli bir özelliÄŸi var. Dr. DoÄŸan, 12 Mart Ara Rejimi döneminde göreve getirilmiÅŸti. Selefi Lütfü DoÄŸan ise 1968’de Adalet Partisi iktidarı tarafından baÅŸkanlığa atanmıştı. Ara rejim hükümetleri kendi anlayışlarını yakın bulmadıkları Lütfi DoÄŸan’ı tebdil etmiÅŸ olmalıdırlar. Dr. Lütfi DoÄŸan ise Demirel baÅŸkanlığında kurulan Milliyetçi Cephe hükümetlerine kadar tutucu-Ä°slamcı çevrelerin dışında bir çizgi ile baÅŸkanlık görevini sürdürdü.Ä°KÄ° DENGE ADAMITayyar Altıkulaç’ın Ä°slamcı çevrelerden ziyade Adalet Partisi’ne ve Demirel’e yakın olduÄŸunu ifade etmek gerekir. Bir denge adamı olduÄŸunu gösteren en önemli karine, 12 Eylül Ara Rejimi döneminde yerini korumuÅŸ olmasıdır. Aynı yargıyı Mehmet Nuri Yılmaz için de söylemek mümkündür. O da Demirel ve Ahmet Necdet Sezer’in cumhurbaÅŸkanlığı döneminde baÅŸkanlık görevini sürdürmüştür. Devletin kurucu ideolojisiyle çatışmaktan kaçınan bir anlayışa sahipti.Ä°SLAMCILIK ANLAYIÅžIDiyanet TeÅŸkilatı’nın Ä°slamcılığın etki alanına giriÅŸi Turgut Özal’ın baÅŸbakanlığı ve ANAP iktidarı dönemine tekabül eder. Özal, NakÅŸibendi tarikatıyla yakın iliÅŸkileri olan bir siyasi kimlikti. Özal’ın, Tayyar Altıkulaç’ın yerine Prof. Mustafa Said YazıcıoÄŸlu’nu getirmesi Ä°slamcı kadroların Diyanet’i ele geçirme yolundaki ilk hamle sayılmalıdır. YazıcıoÄŸlu, halen aktif olarak AKP’de siyaset yapmaktadır.AKP Ä°KTÄ°DARIAKP’nin ilk iktidar döneminde, her alanda olduÄŸu gibi, Diyanet yönetimi alanında da temkinli baÅŸladığı açıktır. Bu dönemde tam angaje bir Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı atayamamasının iki nedeni vardır: Birincisi Ahmet Necdet Sezer’in CumhurbaÅŸkanı olması, ikincisi de kamuoyunu tedirgin edecek nitelikte atamalardan kaçınma siyaseti. Ali BardakoÄŸlu, AKP’nin göreve getirdiÄŸi ilk baÅŸkandır. AKP dışında olmamakla birlikte, siyasetten sakınma çizgisini görevi boyunca sürdürdü.DEVLETÄ°N DÖNÜŞÜMÃœTürkiye, AKP iktidarının ikinci döneminden itibaren ciddi bir dönüşüm sürecine girmiÅŸ olup bu süreç hâlâ devam etmektedir. 2002’den beri iktidarda bulunan AKP’nin 2007 sonrasındaki hamlelerini bir siyasi partinin olaÄŸan icraatları olarak yorumlamak zordur. Türkiye, bir taraftan gittikçe kapitalistleÅŸip, çarpık da olsa kentlileÅŸirken bununla koÅŸut olarak taÅŸrada Ä°slami sermayenin (özellikle tarım ve ticaret sermayesi) toplumun diÄŸer kesimleriyle (proletarya ve köylüler) din üzerinden bir diyalog kurmakta oldukça baÅŸarılı olduÄŸu gözlemlendi. Ä°slamcı burjuvazi ve onun partisi, ideolojisi “din†olan bir örgütlenme ve kadrolarını devÅŸirme siyaseti yürürlüğe koydu ve burada büyük bir baÅŸarı saÄŸladı. Sonuç itibarıyla, AKP iktidarının meÅŸrulaÅŸtırılması ve siyasal gücün “konsolidasyonu†Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı üzerinden yürütülmektedir. “Eski resmi devlet ideolojisi†laikliÄŸe alternatif ideolojinin üretimi, yaygınlaÅŸtırılması ve pekiÅŸtirilmesi alt, orta ve yüksek bürokratik kadrolarıyla Diyanet örgütü aracılığıyla yürütülmektedir. Laiklik, Cumhuriyet tarihi boyunca elinde tuttuÄŸu resmi üstünlüğünü kaybetmiÅŸ, din fiilende facto henüz de jure deÄŸil yeni hegemonyanın ideolojisi oldu.MEHMET GÖRMEZ VE ALÄ° ERBAÅžSon 10 yılda, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı iktidar partisinin egemenliÄŸinde, “yeni devletin†ideolojik hegemonya aygıtına dönüştürüldü. Sonuç olarak, Diyanet Ä°ÅŸleri örgütünün “yeni devletin†en güçlü ideolojik aygıtı olduÄŸunu söylemek yanlış olmayacaktır.SONUÇLARKURULUÅž AMACINDAN BAÅžKA BÄ°R NOKTADATürk devrimi önderliÄŸinin, dini denetim altında tutma ve Türk ulus devletinin pekiÅŸtirilmesinde iÅŸlevsel bir kurum olarak tasavvur ettiÄŸi Diyanet Ä°ÅŸler BaÅŸkanlığı, kuruluÅŸ amaçlarından bambaÅŸka bir noktada bulunmaktadır. Kamusal alandaki görüntüsüyle BaÅŸkan, adeta meÅŸrutiyet döneminin ÅŸeyhülislamı rolünü üstlenmiÅŸ görünüyor. Bu durum, anayasa, kuruluÅŸ ve görev yasaları ile bariz bir ÅŸekilde çeliÅŸmektedir. Ayasofya’nın “Cumhuriyet hukukuna†aykırı bir kararla Diyanet’e devredilmesi, BaÅŸkan’ın hutbeye kılıç ile çıkması, minberin hilafet sancaklarıyla donatılması, anayasal düzenle ve devrim kanunlarıyla açıkça çeliÅŸmektedir.BÃœYÃœYEN BÃœROKRASÄ°BilindiÄŸi üzere, AKP iktidarı döneminde, devlet kurumlarının hemen hepsi yürütme lehine güç kaybetmiÅŸ ve gerilemiÅŸtir. Buna karşılık 2002 sonrası, “çıtayı en çok yükselten†kurum Diyanet örgütüdür. Örgüt, 130 bin personeli ile iktidarın en çok kolladığı ve organik iliÅŸki içinde bulunduÄŸu bir kuruma dönüşmüş; BaÅŸkan, devletin deÄŸil, siyasi iktidarın dinsel politikalarından sorumlu bir aktör rolünü oynar hale gelmiÅŸtir. Diyanet, gittikçe büyüyen bürokrasisi ile kamu harcamaları bütçesinden pek çok önemli bakanlıktan daha fazla tahsisat almaktadır. Bu durumu, yurttaÅŸların din hizmeti alma ihtiyaçlarının artması ile ilgili olduÄŸunu ileri sürmek mümkün deÄŸildir.HER ÅžEYE KARÅžI...Diyanet teÅŸkilatı, toplumdaki bütün muhalif siyasal partilere, statüko karşıtı eÄŸilimlere, özellikle sol, sosyalist, feminist, yeÅŸiller hatta liberal her türlü düşünce ve siyasal akıma karşı “pozisyon†almaktadır. Kanımca, Diyanet’in fetvaları da kuruluÅŸ ve görev kanununa aykırıdır. Laik hukuk açısından son derece sakıncalı olan bu durumun, iktidar dışındaki saÄŸ partiler tarafından olaÄŸan karşılanması, muhalif kanat açısından ise kanıksanması endiÅŸe vericidir. Bu haliyle kurum, demokratik siyasal hayatın, çoÄŸulculuÄŸun, serbest düşüncenin önünde ciddi bir engele dönüşmüştür. Daha açık bir ifade ile Diyanet Ä°ÅŸleri, demokratik, çoÄŸulcu siyasal hayatı kısıtlayıcı, teokratik-otoriter bir yapının inÅŸasına hizmet eden bir örgüte dönüşmüştür.AYRICALIKLI OLMAMALITürkiye’nin seküler güçleri, diyanet iÅŸlerine yönelik “alternatif bir politika†ortaya koymak zorundadır. Türkiye, diyanet ve kamusal hayattta dinin yerini çoÄŸulcu demokratik bir platformda tartışıp çözmeden gerçek hürriyetçi rejimi yaÅŸayamaz, güçlendiremez. Bunun en akılcı yolu, Diyanet’in “genel idare†içinde yer alan ayrıcalıklı bir kamu kurumu olmaktan çıkarılmasıdır. Dinin, diÄŸer düşünceler karşısında “özel himaye görmeme†durumu, kurulacak gerçek laikliÄŸin ve saÄŸlam bir demokrasinin, hür düşüncenin, açık toplum ve açık rejimin teminatı olacaktır.
cumhuriyet.com.tr
AKP’nin kurucularından CHP Milletvekili Şener: ‘Elim kırılsaydı da Erdoğan’a oy vermeseydim’ diyenler var
figure >
Halen CHP Konya milletvekili olan Abdüllatif Şener, AKP’nin beş kurucu üyesinden biri. Hükümette devlet bakanı ve ekonomiden sorumlu başbakan yardımcısı olarak görev yaptı. “Özelleştirme bana bağlıydı, akçeli işlerde özelleştirmeyle ilgili bazı yönlendirmeler yapılıyordu ve yolsuzluklar vardı. Aramız açıldı. ‘Alın sizin olsun, bana gelmeyin’ dedim†çıkışıyla partisinden ilk kopuşa imza atan isim oldu. Son olarak Albayrak ile Arınç’ın istifası ve özellikle de kasasında 16.2 milyar TL nakit varlığı bulunan Borsa İstanbul, İstinyePark gibi Katar’a yapılan satışlar büyük tartışmalara yol açtı, bize de Şener’e sormak kaldı..
- Birinin varlığı, ErdoÄŸan’ın varlığını tehdit ettiÄŸi zaman bütün kabahatleri onun üzerinde bırakır. Berat Albayrak’ın varlığı nedeniyle böyle bir durum ortaya çıkmış olabilir.- Kemal Unakıtan ne yaptıysa Sayın ErdoÄŸan’ın talimatı üzerine yaptı. Kamuoyunda çok yıprandı. Artık taşıyamayacak gibi olunca, bütün kabahatli oymuÅŸ gibi dışarı bıraktı.- 17-25 Aralık’ta dört bakan yolsuzluklarla anıldı, biri “KendiliÄŸimden bir ÅŸey yapmadım. Ne yaptıysam baÅŸbakan istediÄŸi için yaptım†dedi, o dört bakanı yıpranmışlığıyla bıraktı.- Ä°stifada sadece koltuÄŸunuzu bırakmıyorsunuz.. sosyal çevrenizi bırakıyorsunuz. Yeri geliyor, cenazenize katılacak olmuyor, düğününüze davet edecek kimseyi bulamıyorsunuz.- Sayın ErdoÄŸan hukuk ve ekonomi reformundan bahsedince, Arınç durumdan vazife çıkararak puan alacağını düşündü. Åžunu göremedi: Bir gün baÅŸka, ertesi gün baÅŸka ÅŸey söylüyor!- MHP tabanının çok önemli kesimi sayın ErdoÄŸan’ın siyaset biçiminden hoÅŸlanmıyor. O kadar çok “Elim kırılsaydı da oy vermeseydim†diyen var ki. Yıllarca desteklemiÅŸ, piÅŸman… - MHP’nin ErdoÄŸan’a mecbur olduÄŸunu düşünmüyorum. Ama ErdoÄŸan’ın MHP’ye mecbur olduÄŸunu düşünüyorum, MHP seçmenini gözden çıkararak geliÅŸtirebildiÄŸi hiçbir alternatif yok. - Artık ErdoÄŸan hükümetlerinin, ne ekonomi ne hukuk reformu yapma kabiliyeti kalmıştır. Bu hükümet o kadar çok kanunsuzlukla yoluna devam ediyor ki Türkiye ÅŸeffaf olamaz bir kere./Archive/2020/11/30/024659332-abdullatif-sener-27112020-14.jpg- AK Parti’nin kurucu fotoÄŸrafına bakıyorum: Recep Tayyip ErdoÄŸan, Abdullah Gül, Ali Babacan, Bülent Arınç ve siz… 2007’de bu fotoÄŸrafta “trenden inenâ€lerin başında geliyorsunuz… Kırılma noktanız neydi?Belli bir umutla Adalet ve Kalkınma Partisi’ni kurmuÅŸtuk. O sırada partinin programını hazırlama görevi bendeydi. Program çalışmaları 4-5 ayrı komisyondan geçti. Her seferinde komisyon üyeleri deÄŸiÅŸiyordu ama komisyon baÅŸkanı olarak ben deÄŸiÅŸmez isimdim. ÇaÄŸdaÅŸ, demokratik deÄŸerlere vurgu yapan bir program hazırladık. Ve bu çizgide bir siyaset bekliyorduk. Özellikle “3Y†vurgusu önemliydi. ErdoÄŸan’ın Siirt’ten 2003 Mart seçimlerinde milletvekili seçilip baÅŸbakan olması hem partinin, hem hükümetin başında bulunması sonrasında en azından benim idealize ettiÄŸim siyasetin gerçekleÅŸmeyeceÄŸiyle ilgili kesin kanaatler belirdi. Bunlar derinleÅŸti. Aslında partiyi bırakmayı çok daha erken tarihlerde kararlaÅŸtırmıştım. ErdoÄŸan ile aramızda hiç kırıcı bir ÅŸey geçmedi. Bana hayatım boyunca en nazik davranan insanlardan biri odur. Terslik yaptığım, istediklerini yapmadığım çok oldu. Her seferinde basın “Bakanlar Kurulu’nda kavga edecekler†diye kurulun bitmesini bekledi, fakat benim oluÅŸturduÄŸum gerginliklerde bile o daha alttan, yumuÅŸak cümlelerle hitap etti bana.- Yani?Olay bana karşı iyi davranması deÄŸildi. Bir Türkiye idealim var, bir siyaset anlayışım var; bunu orada bulacağımı umut etmiÅŸim ama iÅŸ farklı gidiyor. Çok önceden bırakma kararı vermeme raÄŸmen tarihini de “bazı etik deÄŸerlere uygun düşsün†diye seçim zamanına getirdim, çünkü size oy veren seçmen, size bir ÅŸey emanet etmiÅŸ. VerdiÄŸi vekâlet dönemini yarıda kesip ben yokum diye ortaya çıktığınızda sorgular diye düşündüm. Ä°nsanlar bırakma iÅŸini kolay zannederler…- DeÄŸil midir?Çok zor bir ÅŸeydir. Sadece koltuÄŸunuzu, unvanlarınızı bırakmıyorsunuz. Bütün sosyal çevrenizi bırakıyorsunuz. Yeri geliyor, cenazenize katılacak insan olmuyor. Yeri geliyor, düğününüze davet edecek kimseyi bulamıyorsunuz. Ömrünüzü o sosyal çevreye harcamışsınız ve ben burada yokum dediÄŸinizden itibaren, hele ki eleÅŸtirmeye de baÅŸlamışsanız bütün dostlarınız sizden uzaklaşıyorlar. - Size de öyle mi oldu?Evet, elbette. Bütün bu riskleri göğüsleyerek hayır diyorsunuz. - Bugün ‘hayır’ diyemeyenler bundan mı korkuyor?Hayır deÄŸil. Benim gördüğüm kadarıyla insanlar çıkarlarına çok düşkünler. Sizden etik davranış bekleyenler bile incir çekirdeÄŸini doldurmayan çıkarlarını karşılamadığınız zaman aleyhinize dönüyorlar. Bazı ÅŸeyleri 60 yaşına geldikten sonra öğrendim. Bir yandan iyi mücadele ettiÄŸim için beni takdir ediyorlar, sonra da “Senin orada tanıdıkların vardır, bizim ÅŸu iÅŸi bakanlıktan halleder misin†diyorlar. Ä°nsanlar böyle, politikacılar da böyle… Çıkarlarından vazgeçmiyorlar. Ben eskiden insanların dini olur, inancı olur, çizgisini ona göre belirler veya ideolojisi olur, hayatını ona göre belirler diye düşünürdüm. MeÄŸer büyük oranda insanların çıkarları varmış, o çıkarlarına hizmet ettiÄŸin zaman dini ya da ideolojisi bir anlam ifade edermiÅŸ. Dolayısıyla diÄŸer AKP’den kopan arkadaÅŸlarla ilgili bir deÄŸerlendirme yapmak istemiyorum ama benim kopuÅŸum, hiçbirinin kopuÅŸuyla benzemiyor. /Archive/2020/11/30/024536911-abdullah-gul-ali-babacan-ve-abdullatif-sener-erdoganin-kurtlar-sofrasi-fotografi-sosyal-medyada-gundem-oldu-ejj9.jpg- Ne fark var?Ben ilkesel olarak baktım ve yanlış gittiÄŸine karar verdim…- Onlar da öyle diyor efendim…Kimseyi sorgulamak istemiyorum. Ben milletvekiliydim, baÅŸbakan yardımcısıydım, siyasi protokolde üçüncü sıradaydım. O konumdayken bıraktım… Bırakacağım dediÄŸim zaman ErdoÄŸan’a baÅŸ baÅŸa söyledim. Bir akÅŸam BaÅŸbakanlık’taki bir toplantıdan sonra Abdullah Gül’ü de çağırdı ve beni ikna etmek için uÄŸraÅŸtı adaylık için. ErdoÄŸan beni kapıya kadar kendisi yolcu etti. Hem devlet, hem parti unvanları üzerimdeyken, aniden bir kızgınlık göstermeden, önceden haber vererek ve partinin en önemli toplantısına katılıp istifa ettim. Yani partinin içine girecek konumda deÄŸilken, bütün sıfatlar üzerinizden düştükten sonra bırakmış olmak baÅŸka, benim konumum ayrı. Ãœstelik ben yanlış bulduklarımı baÅŸbakan yardımcısıyken de söyledim. ÖzelleÅŸtirme nedeniyle BaÅŸbakan ErdoÄŸan bana iki ay küstü. Telekom’un özelleÅŸtirmesine karşı çıktım, Galataport projesi ihalesini doÄŸru bulmadığım için iÅŸlemi iptal ettim.- Kısa bir süre önce Berat Albayrak, bir anda görevinden istifa etti, hem de sosyal medya üzerinden… Bu istifayı bekliyor muydunuz?Hayır, beklemiyordum. - Sizi ÅŸaşırttı yani…Siyasette hiçbir ÅŸey beni ÅŸaşırtmaz, yine de beklemiyordum. ErdoÄŸan’ın hiçbir zaman Berat Albayrak’tan vazgeçemeyeceÄŸi gibi bir kanaatim vardı, çünkü ülkenin tüm parasını aile olarak yönetiyorlardı. Aile ekonomisi gibi bir hal almıştı. Kendisi hükümetin başında, birtakım bakanlara havale ettiÄŸi iÅŸlerin tepesinde zaten. Ama Maliye’yi, Hazine’yi, Türkiye Varlık Fonu’nu tüm hükümetin parayla baÄŸlantılı iÅŸlerini damadına vermiÅŸti ve bu yapıyı deÄŸiÅŸtirmesini beklemiyordum fakat ErdoÄŸan’ın şöyle bir özelliÄŸi vardır. Birinin varlığı, kendi varlığını tehdit ettiÄŸi zaman bütün kabahatleri onun üzerinde bırakır. Bunu vaktiyle Kemal Unakıtan’da gördük. Kemal Unakıtan ne yaptıysa Sayın ErdoÄŸan’ın talimatı üzerine yaptı, ama kamuoyunda özelleÅŸtirmeler nedeniyle çok yıprandı. Artık onu taşıyamayacak gibi olunca, bütün kabahatli oymuÅŸ gibi dışarı bıraktı. 17-25 Aralık’ta dört bakan yolsuzluklarla anıldı, bakanın biri “Ben kendiliÄŸimden hiçbir ÅŸey yapmadım. Ne yaptıysam baÅŸbakan istediÄŸi için yaptım†dedi, buna raÄŸmen o dört bakanı yıpranmışlığıyla dışarıda bıraktı. Muhtemeldir ki Berat Albayrak’ın varlığı nedeniyle de kendi varlığını tehdit eden bir durum ortaya çıktı ve ona “seni görevden alacağız ya da görev deÄŸiÅŸikliÄŸi yapacağız†demiÅŸ olabilir. Bu bir politikacı için çok kırıcı bir ÅŸeydir. Birini alıp, minarenin tepesine çıkarıyorsunuz, sonra oradan aÅŸağı atıyorsunuz. Her tarafı kırık, yara bere içindedir. O da buna itiraz etmiÅŸ ve sert tartışmalar çıkmış, istifa etmiÅŸ olabilir. Hiç görünmemesi aklıma baÅŸka ÅŸeyler getiriyor ancak bunları nezaketen söyleyemeyeceÄŸim. - Özel konular olduÄŸu için girmek istemiyorsunuz, doÄŸru mu anlıyorum?Hayır, özel konular deÄŸil de, niye hiç görüntü vermiyor? Berat Albayrak damadıdır, torunlarının babasıdır, kızının kocasıdır, buna raÄŸmen bu kadar kopuk bir istifa bir birikimin deÄŸil, ani bir olayın ortaya çıktığını düşündürtüyor bana. - Merkez Bankası’nın başına Naci AÄŸbal’ın getirilmesinde anlaÅŸamadıkları söylendi…Bu tip ÅŸeyler hükümet içinde her zaman olabilir. Hatta sayın ErdoÄŸan’ın şöyle bir huyu vardır: Kime yetki verirse, onu aÅŸağılardan birine bazen tokatlattırır ki, gücün kendisinde olduÄŸunu hissetsinler diye. Onun bir yönetim biçimidir bu. Etrafındaki insanların buna alışmış olması lazım. Bu tip bir ÅŸey vuku bulduysa bile istifa sebebi deÄŸildir. Sebep, çözemediÄŸimiz baÅŸka konulardır ve ucunda mutlaka ErdoÄŸan’ın varlığını tehdit eden bir ÅŸeyler olmalı. - Kemal Unakıtan ile ilgili bir örnek verdiniz. Bülent Arınç’ın sözlerini bu anlamda deÄŸerlendirir misiniz?CumhurbaÅŸkanı’ndan bağımsız söyleyip söylemediÄŸi çok tartışıldı…Sayın ErdoÄŸan’ın ikinci bir özelliÄŸini söyleyeyim: Partideki isimleri sürekli deÄŸiÅŸtiriyor. Yani partinin ve iktidar döneminin hafızasında kendisinden baÅŸka kalıcı kimsenin olmasını istemiyor, çünkü bu, kendi varlığına risk oluÅŸturabilir. Hatta bırakacak olsa bile bıraktıktan sonra partiyi dizayn etmek ister. Popüler olan isimleri kenara alıyor, ama bunun Berat Albayrak için söylemiyorum. Bülent Arınç’ın iÅŸi zaten daha önceden bitmiÅŸti. VerdiÄŸi görev önemli bir görev sayılmaz. Sayın ErdoÄŸan hem partiden uzaklaÅŸtırır, kenara atar, hem de attıklarından çok az bir kısmını, diyelim yüzde beÅŸini bir süre sonra tekrar önemli yerlere getirir. Partide daha önce önemli yerlerde bulunmuÅŸ, dışarıda kalmış yüzde 95, “Bir gün bana da bu ÅŸans döner†diye umut eder. Onlar da iktidarda kalmanın isteÄŸi ve iÅŸtahıyla partiden kopamazlar ama Bülent Arınç, bu konuda da bence ErdoÄŸan açısından iÅŸi bitmiÅŸ bir siyasi figürdü. Arınç, bana kalırsa ErdoÄŸan’ın görevlendirmesiyle böyle bir açıklama yapmadı. - Ne oldu peki?Sayın ErdoÄŸan hukuk ve ekonomi reformundan bahsedince, Arınç durumdan vazife çıkararak atak geliÅŸtirdiÄŸini ve puan alacağını düşündü. Halbuki ÅŸunu göremedi: Sayın ErdoÄŸan her ÅŸeyi söylüyor, bir gün baÅŸka, ertesi gün baÅŸka bir ÅŸey söylüyor. Çok iddialı kavramlar kullanıyor, hiçbir zaman altını da doldurmuyor. ErdoÄŸan, kendisine yönelik kiÅŸiliÄŸini incitecek açıklamalar yaptı ve Arınç istifa etmek durumunda kaldı, ama dikkat ediyor musunuz hâlâ partiden istifa edemiyor. - Bunu neye baÄŸlıyorsunuz?DediÄŸim gibi insanlar her ÅŸeye raÄŸmen iktidarın içinde olmayı dünya çıkarları için gerekli görüyorlar. KATAR SERMAYESÄ°NÄ°N GÄ°ZLÄ° ORTAKLARI MI VAR?- Borsa Ä°stanbul’un yüzde 10 hissesinin Katar’a satılmasını nasıl karşılıyorsunuz? Türkiye için ne anlama geliyor?Artık hesap vermeyen bir hükümet var. Åžeffaf deÄŸil. Bu dönemde nelerin yapıldığını kimse hayal bile edemez. Öyle bir çark var ki, bu çarkın dönüşünü kurgulamaya çalışanlar bile sadece küçük bir kısmını yakalayabiliyor. Yeterli açıklama yapılmadığı için inceleyemiyoruz fakat Katar sermayesi dediÄŸiniz zaman ben biraz ihtiyatla bakıyorum. Bu neyin nesidir, Türkiye’ye Katar baÄŸlantılı giren sermayenin, paraların, kaynakların gizli ortakları mı var, kimler olabilir? Bunları bilmiyoruz. Bakıyorsunuz Borsa Ä°stanbul, Ä°stinyePark’ın önemli bir hissesi, Antalya Limanı… Pakette birçok ÅŸey var…- Bir Alman, Ä°ngiliz sermayesi geldiÄŸinde neden bunu düşünmüyoruz. Yani Katar sermayesine ihtiyatlı yaklaÅŸmanızın sebebi olmalı?..Bakın, eÄŸer bu ülkenin cumhurbaÅŸkanı “500 milyon dolarlık bir uçağı Katar bana hediye etti†diyorsa, Katar sermayesine soru iÅŸareti koyacaksınız. Savunma sanayiine giriyor, uçak hediye ediyor, bunun adı hediye midir, o ayrı konu… Birçok ÅŸey Katar sermayesine satılıyor. Alınan paranın 300 milyon dolar olduÄŸu gibi bir rivayet var. Hediye edilen uçağın deÄŸerinden daha az bir parayla bu kadar çok ÅŸey nasıl verilmiÅŸ, bunu bilmiyorum. Ä°ncelenmesi lazım. - Çok stratejik bir kuruluÅŸ olan Türkiye Varlık Fonu’nda Albayrak’ın yerine yine Kartal Ä°mam Hatip Lisesi’nden bir ismin, CumhurbaÅŸkanlığı Yatırım Ofisi BaÅŸkanı Ahmet Burak DaÄŸlıoÄŸlu’nun atanması da tartışma yarattı…Kartal Ä°mam Hatip, biliyorsunuz çocuklarının okuduÄŸu yer. Oradan bir çevre edinmiÅŸler. O çevreyi de dediÄŸim gibi kendilerine baÄŸlı, güvenilir hissediyorlar. Kadro seçileceÄŸi zaman ErdoÄŸan’ın kafasında liyakat diye bir kavram olmadığı için, talimatlarını yerine getireceÄŸi kiÅŸilere bakıyor. Ona baktığı zaman bu çevredeki baÄŸlılık göstergelerini atama için yeterli ÅŸart olarak görüyor. Bir ara THY’de oradan mezun ne kadar kiÅŸi var diye bir liste dolaşıyordu, ben korktum. Türkiye’de baÅŸka okul mu yok… ERDOÄžAN HÃœKÃœMETÄ°NÄ°N REFORM KABÄ°LÄ°YETÄ° KALMADI- Reform çıkışlarının ABD’de baÅŸkan deÄŸiÅŸikliÄŸiyle ya da AB’nin yaptırım hazırlığıyla bir ilgisi var mı?Artık ErdoÄŸan hükümetlerinin ne ekonomi ne hukuk reformu yapma kabiliyeti kalmıştır. Türkiye’nin ekonomi ve hukuk reformuna ihtiyacı vardır, bu ihtiyacın karşılanması ancak ve ancak ErdoÄŸan hükümetleri döneminin bitmesiyle mümkündür. Bir kere bu hükümet o kadar çok kanunsuzluk, hukuk dışılıkla yoluna devam ediyor ki, Türkiye ÅŸeffaf olamaz bir kere. Hesap verebilirliÄŸi kabul edemez. Nasıl reform yapacaksınız? Ä°kincisi sayın ErdoÄŸan’ın bundan sonra daha çok seçime odaklı olacağını düşünüyorum. Önümüzdeki seçimler önemli. Ekonominin gidiÅŸatı kendi oyuyla seçim almasını mümkün kılmıyor. Böyle bir ortamda ister istemez ortağını yanında tutma ihtiyacı var. Bu nedenle de oradan gelen taleplerle çeliÅŸmemeye çalışıyor. Bu sürecin ABD seçimleriyle ilgisi olabilir mi; elbette dış dünyada meydana gelen deÄŸiÅŸiklikler, iç dinamiklerle birlikte hükümet edenlerin pozisyonlarında etkiler meydana getirir. Biliyorsunuz ABD’de ailenin mal varlığı ve Halkbank davasıyla baÄŸlantılı dosyalar vardı. Trump ile kurduÄŸu özel iliÅŸki yoluyla bu dosyaların askıda kalmasını saÄŸlamıştı. Hangi tavizleri verdi, bu noktaya nasıl geldi, bilmiyoruz. Her tarafa yüksek perdeden konuÅŸan ErdoÄŸan, Trump’ın hakaretlerini duymazdan geldi. Åžimdi bir iktidar deÄŸiÅŸiyor. DurdurduÄŸu dosyalar var ErdoÄŸan’ın. Tekrar mesai harcayacak. Ne taviz verecek, hangi atakları geliÅŸtirecek, bunu bilmiyoruz ama önünde zor bir süreç var. - Ortağı MHP ile birlikte Batı söylemini tutturması mümkün mü? Bir kere MHP’den öte ErdoÄŸan, yapbozlarla yürüyen bir siyasetçi. Bir ÅŸeyi önceden planlayıp, stratejisini ona göre belirleyip, satrancın taÅŸlarını ona göre oynayan bir insan deÄŸil. Bunu beceremiyor da… Onun yönetim biçimi şöyledir: Bilyeleri saçar, sonra dizip tasnif etmeye baÅŸlar. Yapbozlar her zaman ülkeye bedel yüklüyor. Bakın bir Merkez Bankası baÅŸkanını faizleri yükseltti diye düşürdü, ondan sonra geleni faizi düşüreceksin diye görevlendirdi, en son atadığı Merkez Bankası BaÅŸkanı’na da faizleri yükselt diye görev verdi. Ne oldu? Hem faizler, hem dolar kuru arttı. Dış politikada da bu iÅŸler böyle… Hollanda’yla niye kavga ettiydin diye sorsan, belki kendi bile hatırlamaz. Yapbozların tekrar düzelteceÄŸiniz zaman size ve ülkenize maliyetleriniz vardır. İLK ONLAR TERK EDECEK- Gelinen noktada, “AK Partililerin çoÄŸunluÄŸu kendilerini, müttefikleri olan Bahçeli’ye daha yakın hissediyor†tespitine katılır mısınız? Bir de tabanların birleÅŸtiÄŸini düşünenler var. İlk milletvekili olduÄŸum andan itibaren, seçim bölgemin kırsal alanı geniÅŸti, köylerde, kasabalarda dolaşıyorum. Bakıyorum iÅŸte o zaman Refah var, MHP, DYP, ANAP var. Ä°nsanların hepsinin siyasete bakışı aynı. Ama hepsi baÅŸka partiden. Bunu yaÅŸamış biri olarak, ÅŸimdi seçmenlerin birbirine yakınlığı dediÄŸiniz zaman, zaten hiçbir seçmenin o partinin tapulu malı olmadığını bilmek lazım. Ä°nsanların siyasetten beklentileri var, duygusal baÄŸlar var. Yer deÄŸiÅŸtirebilir. Uzun süredir aynı ittifak çatısı altında olmak da bazı yakınlaÅŸmaları saÄŸlamış olmakla birlikte, ben biliyorum ki MHP tabanının çok önemli bir kesimi sayın ErdoÄŸan’ın siyaset biçiminden hoÅŸlanmıyor. O kadar çok insana rastlıyorum ki, “Elim kırılsaydı da ErdoÄŸan’a oy vermeseydim†diyen. Yıllarca peÅŸinden gitmiÅŸ, desteklemiÅŸ ama ÅŸimdi piÅŸman… - ErdoÄŸan bunun farkında mı?Bence farkında. Çok anket yaptırır, piyasaya çıkmayan, deneyimiyle toplumdan doÄŸru verilerin gelmesini saÄŸlayan anketler yaptırır. Sadece kime oy vereceksiniz diye deÄŸil, söylediÄŸi bir cümlenin beÄŸeni kazanıp kazanmadığını bile sorar. Bunu görüyor, gördüğü için de çözüm arıyor. Seçimi kaybedeceÄŸini görüyor. - Sonuçta “AKP ve MHP birbirine mecbur iki parti†diyebiliriz miyiz?Ben MHP’nin Tayyip ErdoÄŸan ve AKP’ye mecbur olduÄŸunu düşünmüyorum. Ama Tayyip ErdoÄŸan’ın MHP’ye mecbur olduÄŸunu düşünüyorum, çünkü kendi oyları yeterli deÄŸil. Tamamen MHP seçmenini gözden çıkararak geliÅŸtirebildiÄŸi hiçbir alternatif yoktur. - Ekonomik krize, partinin içinden Gelecek ve DEVA diye iki parti çıkmasına raÄŸmen, hâlâ anketlerde Cumhur Ä°ttifakı’nın yüzde 45-48 bandında kalmasının sırrı ne?Böyle olduÄŸunu düşünmüyorum. Çok daha düşük olduÄŸunu düşünüyorum oyunun… - Seçim arifesinde sertleÅŸen bir ayrışma söz konusu olabilir mi?Åžunu bekliyorum: ErdoÄŸan’ın etrafındaki kimsenin onun varlığından mutlu olduÄŸunu düşünmüyorum. GideceÄŸini anladıkları zaman, ÅŸu anda belki kendisine muhalefet edenlere, eleÅŸtirenlere kızıyor olabilir. GüvendiÄŸi kiÅŸiler sürekli yanlışlarına alkış tutuyor ancak bu davranışlarının arkasında sadece ErdoÄŸan’ın gücü sayesinde ulaÅŸabileceÄŸi menfaatlar vardır. ErdoÄŸan’ın gidecek olduÄŸunu hissettikleri an, o baÄŸlılık göstergelerinin bir anlamı kalmayacak. Ä°lk onlar terk edecektir… VAKTÄ° GELMEDÄ°- CumhurbaÅŸkanı adayı olacağınız doÄŸru mu?Vakti gelmeyen konularda konuÅŸmam…
İpek Özbey