Türkçe Haberler En Son Başlıklar
Toksik elektronik atıkları temizlemek için çare: Mikroplar
Dünya genelinde her yıl ortaya çıkan tüm elektronik atıkları (e-atık) istifleyecek olursak şimdiye kadar üretilen tüm ticari uçaklar veya 5 bin Eyfel Kulesi kadar devasa bir yığınla karşılaşırdık. BM, bu durumu, büyüyen bir tsunamiye benzetiyor. Haksız da sayılmazlar. Zira her gün çöpe atılan telefon, tablet ve diğer elektronik cihaz miktarı, bu tsunamiyi kar topu etkisiyle büyütüyor.
Sonra veri yılı olan 2017 itibarıyla tüm dünyada üretilen 44.7 milyon metrik ton e-atığın yüzde 90’ı çöp sahalarına gönderildi. Bunun neredeyse yarısını Avrupa ve ABD oluşturuyor. Öyle ki AB’nin yalnızca 2020’de 12 milyon ton e-atık ürettiği tahmin ediliyor. Bu sorunla mücadele etmek için hiçbir şey yapılmazsa dünyanın 2050 yılına kadar yılda 120 milyon tondan fazla e-atık “üretimi†yapması bekleniyor.Avrupa ve Kuzey Amerika’daki zengin ülkeler, e-atıklarının çoğunu Afrika ve Asya’daki gelişmekte olan ülkelere ihraç ediyor. Bunların çoğu, toksik metallerin süzülüp yeraltı sularına ve dolayısıyla besin zincirlerine girerek insan sağlığını ve çevreyi tehdit ettiği çöp sahalarında birikiyor. Bu korkunç bir sorun olmakla birlikte bir çözüm üzerinde çalışan bilim insanları, bu metalleri, “biyolojik temizleme†adı verilen bir işlem kullanarak toksik olmayan bakteriler sayesinde e-atık olmaktan çıkarıp geri dönüştürüyor.ATIKLARDAKİ HAZİNEPirometalurji ve hidrometalurji, e-atıktan metalleri çıkarmak ve geri dönüştürmek için kullanılan mevcut teknolojilere verilen isim olmakla birlikte yüksek sıcaklıklar ve toksik kimyasallar içeriyorlar. Bu nedenle de çevreye zararları son derece büyük. Çok fazla enerjiye ihtiyaç duyuluyor ve büyük miktarlarda zehirli gaz üretiyorlar. Bu da daha fazla kirlilik yaratıyor ve büyük bir karbon ayak izi bırakıyorlar.ÇARE DOĞAL SÜREÇLERİ KULLANMAKAncak biyolojik yöntemler, Roma İmparatorluğu dönemine kadar bu sorunlara bir çözüm olarak var olageliyor. Modern madencilik endüstrisi, cevherlerden metal çıkarmak için mikropları (başta bakteriler olmak üzere bazı mantarları) kullanarak onlarca yıldır bu süreçlere güveniyor.Mikroorganizmalar, metali kimyasal olarak değiştirerek onu çevreleyen katılardan kurtarıyor ve metalin izole edilip saflaştırılabildiği bir mikrobiyal sıvıda çözünmesine izin veriyor. Bu bioleaching süreci, çok az enerji gerektiriyor ve bu nedenle küçük bir karbon ayak izine sahip olmasıyla avantaj sağlıyor; hiçbir toksik kimyasala gerek kalmıyor ve bu da onu çevre dostu ve güvenli kılıyor.Coventry Üniversitesi Bio-inovasyon ve Girişimleri Bölümü’nden Prof. Sebastien Farnaud’nun öncülük ettiği bir araştırma grubu, bu konuda ilk endüstriyel çabaya liderlik ediyor. Yaptıkları bir çalışmada, bu yöntemi kullanarak atılmış bilgisayar ana devre kartlarından bakır elde etmeyi ve onu da yüksek kaliteli folyoya geri dönüştürmeyi başardılar.Ancak farklı metallerin farklı özellikleri var ve bu nedenle de sürekli olarak yeni yöntemler geliştirilmesi gerekiyor. Bununla beraber metalleri biyolojik olarak özütleme yoluyla çıkarmak, kirlilik içermese de geleneksel yöntemlerden daha yavaş. Neyse ki genetik mühendisliği, bu süreçte kullanılan mikropların yeşil geri dönüşümdeki ne verimliliğini kullanılabileceğini iyileştirebileceğimizi göstermiş durumda. ([email protected])
Batuhan Sarıcan
Gösteri sanatları
Ağaçlarda yaşayan primat atalarımız daldan dala sıçrayışlarıyla ölüme meydan okuduklarını çevrelerine duyurmak isterlerken “ön müzik†örneklerini vermiş olabilirler.
Ä°nsanların neden müzik yaptıkları ve müzikten hoÅŸlandıkları evrimin gizemlerinden biri. Washington Eyalet Ãœniversitesi’nden Edward Hagen, “Müzik, yaÅŸamımızın çok önemli bir parçasıdır ve müzik yapmak çoÄŸu zaman yoÄŸun bir duygusallığı gerektirir†diyor. Ancak müziÄŸin insanlar üzerinde neden öylesine yoÄŸun bir etki yarattığı konusu henüz tam anlamıyla açıklığa kavuÅŸturulabilmiÅŸ deÄŸil. Washington Ãœniversitesi’nden David Schruth ve ekibine göre insanlarda müziÄŸin kökenleri, primat atalarımızın ilk ortaya çıktıkları 50 milyon öncesine uzanıyor. Mekân ise aÄŸaç dalları... DUYURMA ÇABASIFosillerden elde edilen bulgular ormanlarda yaÅŸayan bu ilk primatların daldan dala sıçrayarak bir yerden bir yere gittiklerine iÅŸaret ediyor. Uzmanlar, bunun ciddi bir eÅŸgüdümü ve kas denetimini gerektiren son derece tehlikeli bir yolculuk yöntemi olduÄŸunu belirtiyorlar. Schruth ve arkadaÅŸlarına göre, ilk primatlarda müziÄŸe benzer çıkarılan sesler; topluluk üyelerinin birbirlerinin akrobatik becerileri konusunda bilgi edinmeleri; uygun eÅŸlerin belirlenmesi ya da düşmanlarla meydana gelebilecek çatışmalardan kaçınılması açısından bir yarar saÄŸlamış olabilir. Kısaca belirtmek gerekirse, karmaşık bir müzikle çığırmakta olan bir primat ses tellerini çok iyi denetleyebildiÄŸini çevresine duyurmaya çalışmaktadır. Schruth ve arkadaÅŸları bu davranış biçiminin öteki primatlarda çığıranın aynı zamanda bacaklarına ve gözlerine son derece egemen olduÄŸu izlenimini de doÄŸurmuÅŸ olabileceÄŸine inanıyorlar. KARMAÅžIK ÇIÄžLIKLARSchruth ve ekibi, bu görüşlerinin doÄŸru olup olmadığını anlamak amacıyla günümüzde yaÅŸamakta olan 50’yi aÅŸkın primat türüne özgü 830 akustik sesin müzikalitesini -sözgelimi, iki nota arasındaki ses farkını (ton) ve ritmini- deÄŸerlendirdiler. Öte yandan, belli bir primat türünün ne sıklıkla daldan dala sallanıp sıçradığıyla ilgili verileri de incelediler. Sonuçta, daldan dala en çok sıçrayıp salınan türün genelde çok daha karmaşık çığlıklar atma eÄŸiliminde olduÄŸu görüldü ve bu akustik seslere ön müzik anlamına gelen “protomüzik†adı verildi. Schruth, müziÄŸin açık seçik tek bir tanımlamaya pek de elveriÅŸli olmayan bir kavram olduÄŸunu belirtiyor. Bu da bilim insanlarının müziÄŸin kökenlerini nasıl araÅŸtırdıklarını çok ciddi bir biçimde etkiliyor†diyor.AraÅŸtırmaya katılmayan Hagen, bu çalışmanın müziÄŸin kökenleriyle ilgili anlayışımıza bir katkısı olup olmadığının müziÄŸi nasıl tanımladığımıza baÄŸlı olduÄŸunu belirterek “Kimileri bizim primatlarda ve ötücü kuÅŸlarda müzik olarak deÄŸerlendirdiÄŸimiz olguyu kendi müzik tanımlarının dışında tutacaklardır. Benim de aralarında yer aldığım bir kesim de insan müziÄŸiyle primatların çıkardıkları sesler arasında bir baÄŸlantı olduÄŸunu öne sürecektir†diyor. GÖZDAÄžI YA DA DAYANIÅžMAHagen ve arkadaÅŸları geçen yıl yaptıkları bir araÅŸtırma sonucunda insan atalarımızın ilk önceleri müziÄŸi andıran seslerden iki biçimde yararlandıklarını öne sürdüler. Buna göre, topluluklar ya kendilerinden olmayanlara gözdağı vermek amacıyla birbirlerine güç ve dayanışmayı simgeleyen sinyaller gönderiyorlardı ya da anneler yavrularıyla iletiÅŸim kurmak için tekli seslendirmelerden yararlanıyorlardı. Geçen yıl yayımlanan bir baÅŸka araÅŸtırma da, insanların iyi iliÅŸkiler geliÅŸtirmek ve toplumsal baÄŸlarını sürdürmek amacıyla müzikten yararlandıkları yönünde farklı bir görüşü gözler önüne sermekteydi. Hagen, tüm bu görüşlerin birbirleriyle baÄŸlantılı olabileceklerini, ilk müzik örneklerinin primatlarda hem eÅŸleri çekmek, hem de düşmanları uzaklaÅŸtırmak amacıyla evrilmiÅŸ olabileceÄŸini belirtiyor. Daha sonraları, ilk insanların sayıca daha büyük topluluklar olarak iÅŸbirliÄŸine gitmeye baÅŸlamalarıyla birlikte, müziÄŸin de yabancıları korkutmak yerine onları çekmek gibi farklı bir amaç gütmeye baÅŸladığına ve aynı zamanda toplumsal baÄŸları güçlendirme iÅŸlevini de sürdürdüğüne dikkat çekiyor. Hagen’in bu sözleri müziÄŸimizin bizlerde neden öylesine farklı duyguları uyandırdığını ve ezgilerimizin öteki canlı türlerine kıyasla neden çok daha incelikli ve karmaşık bir yapıya sahip olduÄŸunu açıklamamıza da yardımcı olabilir.Â
Rita Urgan
‘En büyük sorun adalet’
Garanti Bankası’nın efsanevi genel müdürlerinden Akın Öngör ile yeni çıkan kitabı vesilesiyle söyleştik. Türkiye’de bugün en önemli meselenin “adalet†olduğunu vurgulayan Öngör, “Gençler daha çok siyasete girmeli†diyor.
Hayatının önemli bir bölümünü iÅŸ dünyasında geçiren ve burada kariyerinin zirvesine çıkan Akın Öngör, Garanti Bankası’nın efsaneleÅŸmiÅŸ genel müdürlerinden. Birçoklarına göre erken bir yaÅŸta kendi isteÄŸiyle emekliliÄŸe ayrılan ve “güçâ€ten vazgeçen Akın Öngör hayatının bu döneminin anlattığı yeni kitabı “Güçâ€ten Sonra Devam ile okurların karşısına çıktı. Mundi etiketiyle basılan kitap vesilesile Akın Öngör ile bir söyleÅŸi yaptık. MAKAS DEĞİŞİMÄ°- “Güçâ€ten Sonra Devam kitabınızı okurken aklıma gelen ilk sorulardan biri ÅŸuydu açıkçası: Hangisi daha zor, “Güçâ€le yaÅŸamak mı, ondan sonrası mı?Her dönemin kendine özgü zorlukları olduÄŸuna inanıyorum. “Güç†yaÅŸamda baÅŸarmak ve yükselmek için yaptığım zorlu mücadelenin sonunda ulaÅŸtığım görevim nedeni ile bana geldi. Bu baÅŸarı öyküsünü yaÅŸamımda mutlaka ulaÅŸmam gereken bir seviye olarak belirlemiÅŸtim. Onun için güç ile beraber gelen zorluklara ve yüklere de hazırlıklıydım, göğüs germeye kararlıydım. Sırf güç nedeni ile zorluklar ile karşılaşıyorum diye mesleki yükselmem ve dünyada ses getirecek bir dönüşüm baÅŸarısını ihmal etmek olmazdı. Bu dönemde karşılaÅŸtığım zorluklar için bilenmiÅŸtim.. savaÅŸacaktım.. baÅŸarıyı yakalayacaktım.. nitekim öyle oldu. BaÅŸarının doruÄŸuna ulaÅŸtığımda benim için bu aÅŸama tamamlanmıştı.“Güçâ€Ã¼ bıraktıktan sonra yaÅŸamımda makas deÄŸiÅŸtirerek yeni alanlara açılmam, özel yaÅŸamımı ona uyumlu düzenlemem.. ve önemlisi psikolojik olarak bu yeni dönemde yeni baÅŸarılara koÅŸmam zorlukları olan bir uÄŸraşı olmakla beraber zevkli idi. Özel yaÅŸamıma ve sevdiklerime yaÅŸamımda artık geniÅŸ zaman ve alan ayırıyordum. Bununla beraber Genel Müdür olmanın verdiÄŸi çevremdekilerin yaÅŸamımı kolaylaÅŸtırdığı destekler artık kalkmıştı. Buna uymam, adapte olmam kısa bir süre aldı. Özet olarak her iki konumun da zorlukları vardı, ama yaÅŸam her şıkta zaten bu gibi mücadeleleri vermeyi gerekli kılıyordu.BAÄžCILIK HEDEFLERÄ°- BaÄŸcılık ve ÅŸarapçılık hayatınızın bu döneminde önemli bir yer tutuyor... Bu konuya hep bir ilginiz var mıydı ve bununla ilgili merakınızı nasıl beslediniz? Ve tabii, hedefinize ulaÅŸtığınızı düşünüyor musunuz?BaÄŸcılık ve ÅŸarapçılık konularına hep ilgim vardı. DeÄŸiÅŸik üzüm çeÅŸitleri ve bunlardan dünyanın deÄŸiÅŸik yerlerinde yapılmış ÅŸarapları tatmayı, öğrenmeyi hep istedim. Kaliteli, ve çok üstün ÅŸarapların nasıl yapıldığını, baÄŸlarını hep merak ederdim. Fırsat oldukça giderek yerinde görerek öğrenmeye ve anlamaya çalıştım. ÖrneÄŸin Arjantin’de Mendoza, 1000 metre yükseklikte Uco Valley baÄŸları. Åžili’de, Yeni Zelanda’da. Amerika’da Napa Valley, Sonoma’da ve tabii ki Avrupa’da ÅŸarap bölgelerini görüp tadımlar yaptım. Selendi Åžarapları istediÄŸim gibi çok iyi geliÅŸiyor. Uluslararası ödüller alıyoruz, sadece kendi baÄŸlarımızda organik ürettiÄŸimiz üzümlerimizden üstün kalitede ÅŸarap yapıyoruz. Ben sadece ülkemizde en iyi ÅŸarapları üretmekle kalmayıp dünyada kalitesi ile ses getiren ve istikrarlı olarak üretilen ÅŸarap yapmak istiyorum. Yıllar geçip baÄŸlarımızın çocukluk dönemi tamamlanıp yaÅŸlandıkça, olgunlaÅŸtıkça bu hedeflere varacağız./Archive/2021/2/8/040102384-akin-y12-ark.jpgEĞİTÄ°MÄ°N TEMELÄ° BÄ°LÄ°M- Bugün sizce yaÅŸadığımız en büyük sorun, çözüm bekleyen en acil mesele nedir?Bugün yaÅŸadığımız en büyük sorun, çözüm bekleyen acil mesele “adaletâ€tir. Ãœlkemizin içinde bulunduÄŸu hukuki ortamda sosyal kontratın temeli olan adaleti saÄŸlamak zorunluluÄŸundayız. Maalesef ülkemizde bu konuda büyük eksiklik olduÄŸu kanısındayım. Adalet sadece kanunları yapmak deÄŸildir... Adaletin gerçekleÅŸeceÄŸine güven maalesef kalmamıştır. Bu konu ülkemizin sosyal, siyasal ve ekonomik olarak çaÄŸdaÅŸ uygarlık seviyesine çıkması önündeki en belirgin sorundur.DiÄŸer bir büyük sorun doÄŸanın korunamaması ve iklim deÄŸiÅŸikliÄŸi felaketidir. Küresel ısınmanın ülkemize etkileri büyük kuraklıklar olarak kendini gösterecek, suyun azalmasına yol açacak ve bu da gıda güvenliÄŸi baÅŸta olmak üzere çok büyük sorunları beraberinde getirecektir.- Kız çocuklarının eÄŸitimine de özel bir önem atfediyorsunuz. EÄŸitimde çaÄŸdaÅŸlığı yakalayabildik mi sizce?Bu alanda çaÄŸdaÅŸlığı yakalamaktan uzak olduÄŸumuz kanısındayım. EÄŸitim sistemimiz öğrencilerin analitik zekâlarını en ileri seviyede geliÅŸtirmekten uzaktır. Uluslararası deÄŸerlendirmelerde geride kaldığımız daha iyi ortaya çıkmaktadır. EÄŸitimin temeli bilimdir... Özellikle kız çocuklarının eÄŸitimine destek olmamın nedeni, kadının toplumdaki yerine inancım ve iyi eÄŸitim görmüş bir annenin yetiÅŸtireceÄŸi evlatların ülkemize daha yararlı ve hayırlı olacağına dair kanaatimdir.
Emrah Kolukısa
Galata Kulesi UNESCO Dünya Mirası yolunda
İBB’nin tarihi Galata Ceneviz Surları’nın restorasyonuna başladığı günlerde, Galata Kulesi’nin de dahil olduğu Türkiye’deki Ceneviz mimari mirasının UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil olmasına yönelik girişimler hız kazandı.
İBB’nin tarihi Galata Ceneviz Surları’nın restorasyonuna başladığı günlerde, Galata Kulesi’nin de dahil olduğu Türkiye’deki Ceneviz mimari mirasının UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil olmasına yönelik girişimler hız kazandı.Aslında, İstanbul’un en sevilen simgelerinden biri olan Galata Kulesi’nin UNESCO serüveni 2013 yılında başladı.2013 yılında UNESCO’ya başvurusu yapılan “Ceneviz Ticaret Yolu’nda Akdeniz’den Karadeniz’e Kadar Kale ve Surlu Yerleşimler†dosyası Dünya Miras Geçici Listesi’ne dahil edildi.Ceneviz mimari mirası deyip geçmeyelim.Çünkü İstanbul’dan, Karadeniz, Ege’ye, iyi bildiğimiz sur, kale 11. ve 15. yüzyıllar arası Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de geniş bir ticaret ağı kuran Cenevizlilerden günümüze gelmiş.Türkiye’nin UNESCO’ya, iyi durumdaki Ceneviz mirasıyla ilgili başvurusunda yer alan eserler şöyle:Karadeniz çıkışında Anadolukavağı’ndaki Yoros Kalesi, Cenevizliler döneminde ticari canlılığın merkezi Amasra Kalesi, Sinop Kalesi, günümüzde Ceneviz Kalesi olarak anılmakta olan Akçakoca Kalesi, Ege’de önemli bir ticaret limanı olan ve şehrin savunmasında önem taşıyan Foça Kalesi, sağlam ve görkemli bir yapısı olan Çandarlı Kalesi./Archive/2021/2/8/035233579-kul-manset-isimsiz-kule-rnk.jpgÇeşme Kalesi, Güvercinada Kalesi ve Kuşadası Şehir Surları dosyaya 2020 yılında dahil edilmiş.Galata Kulesi bir kale olmamasına rağmen şehrin savunma sistemindeki önemi nedeniyle en başından beri dosyada.İtalya’nın simgesi Pisa Kulesi 1987 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde iken Galata Kulesi hâlâ beklemede.T-ONE DÜNYA KAMUOYUNUN DİKKATİNİ ÇEKECEKAncak şimdi Demet Sabancı’nın kurucusu olduğu, Türkiye Ortak Nesiller Entegrasyonu (T-One) Derneği Ceneviz mirasıyla ilgili UNESCO başvurusuna dünya kamuoyunun dikkatini çekmek üzere yola çıktı./Archive/2021/2/8/035330234-sabo.jpgTürkiye’nin kültürel mirasını, tarihi ve doğal zenginliklerini uluslararası platformda tanıtma hedefiyle 2014 yılında kurulan T-One Derneği Göbeklitepe’nin ilk tanıtımını üstlenmişti.Ayrıca Gaziantep Zeugma, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Hatay mozaiklerinin tanıtımı için “Mozaik Yolu†projesini geliştiren dernek, uluslararası platformda bir türlü hak ettiği yere gelemeyen mutfağımızın ve yemek kültürümüzün tanıtımı için kayda değer çalışmalar yapıyor.T-One UNESCO, Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Ceneviz kaleleriyle ilgili çalışmaları için Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Savaş Arslan, mimari koruma uzmanı Dr. Sercan Sağlam ve arkeolog-araştırmacı Nezih Başgelen’den destek alıyor.GALATA KULESİ’YLE İLGİLİ GERÇEKLER Türkiye’nin tarihi ve kültürel mirasının uluslararası platformda tanıtımını yapan T-One Derneği şimdi Galata Kulesi’nin de dahil olduğu Ceneviz mirası için çalışmaya başladı.Bu arada bildiğiniz gibi, UNESCO Dünya Mirası listesi yolculuğuna çıkan Galata Kulesi’yle ilgili rivayetler muhtelif. Dr. Sercan Sağlam’ın Galata Kulesi’yle ilgili en yeni bilimsel verileri içeren makalesi, geçen aralık ayında İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün YILLIK adlı uluslararası bilimsel araştırma dergisinde yayımlanmış.Meraklıların https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1461392 adresinde ulaşabileceği makaleye göre, Cenevizliler resmi olarak Pera diye adlandırdıkları ticari koloniyi 1267 yılında Galata’da kurmuşlar.Dr. Sağlam, Galata Kulesi’nin son 300 yılda sayısız yanlış bilgi aktarımına maruz kaldığının altını çizerek şu noktalara dikkat çekiyor:- Galata Kulesi’nin Bizans dönemine yönelik ortada somut hiçbir veri yoktur. Mevcut iddialar asılsızdır.- Galata Kulesi’ni Cenevizliler 1348 yılının sonlarında inşa etmişlerdir. Kulenin bundan daha önce bir inşası kesinlikle yoktur. - Galata Kulesi’nin Ceneviz dönemindeki ismi yalnızca “Turris Sancte Crucis†(Kutsal Haç Kulesi) şeklindedir. - “Büyük Kule†ifadesi, 1453 tarihli ve kuşatmadaki bir hadiseye istinaden söylenmiş anonim bir Bizans betimlemesidir, özel bir isim değildir. Dr. Sağlam, İBB’nin restorasyonuna başladığı Galata Surları’nın, batıda Haliç Tersaneleri, kuzeyde Galata Kulesi, doğuda Tophane olmak üzere, Haliç ve Boğaz kıyısı boyunca uzandığını belirtiyor.Galata’dan Bankalar Caddesi’ne doğru inince rastlayacağınız Galata Kulesi’nin minik kopyası kule, aynı bölgedeki Bereket Han, Arap Camii diye bilenen San Domenico Kilisesi Ceneviz mimari mirasından birkaçı sadece.Özetle farkında olmasak da İstanbul’daki Ceneviz mirası günlük yaşamımızda sıklıkla karşımıza çıkıyor.
Gila Benmayor
Bursa’da üretilen ve 5 yılda 200 binden fazla satan Megane Sedan yenilendi: Yeni teknolojiyle donatıldı
2016’daki lansmanından bu yana büyük beğeni toplayıp 200 binden fazla satış adetine ulaşan Renault’nun amiral gemisi modellerinden Megane Sedan yenilendi.
Bursa’daki OYAK Renault Otomobil Fabrikaları’nda üretilip 30’a yakın ülkeye ihraç edilen ve 2020 sonu itibarıyla Türkiye’nin en çok satan ilk 3 otomobilinden biri olan Megane Sedan, daha şık tarzıyla görücüye çıkıyor. En yeni teknolojilerle donatılan Yeni Megane Sedan’da konfor ve güvenlik artırıldı. 10.2 inç gösterge paneli ve Renault Easy Link multimedya sistemine sahip 9.3 dikey ekran ile iç mekân modernize edildi. Yeni sürüş destek sistemlerinin yanında 1.0 TCe benzinli motor ise verimli ve konforlu bir sürüş sağlıyor.ŞIK BİR TASARIMÖn tarafta yeni tampon ve krom bileşenleri olan yeni bir ızgarayla gelen modelde, yeni çamurluk ve kapı kolu aydınlatması bulunuyor. Ön taraftaki hava deflektörleri ise araç aerodinamiğini üst seviyelere taşıyor. Yenilenen ergonomik ve konforlu iç mekân Yeni Megane Sedan 10.2 inçe kadar dijital gösterge paneli ile geliyor. Gösterge paneline ek olarak 9.3 inç multimedya ekranı dikkat çekiyor. Yeni Renault Easy Link multimedya sistemi ile tüm navigasyon ve bilgi özelliklerinin yanı sıra Multi-Sense ayarları da sunuluyor. Stop &Go özellikli Adaptif Cruise Control, öndeki araç ile aradaki mesafeyi koruyarak hızlanma ve frenlemeyi düzenliyor.Aktif Acil Fren Destek Sistemi, tehlike anında sürücüyü uyarırken, sürücü tepki vermekte geciktiği takdirde frenleri devreye sokuyor. Arka Çapraz Trafik Uyarı Sistemi ise aracın arkasındaki engelleri algılayarak sürücüyü uyarıyor.Tüm bunlara ek olarak ayak frenden çekildiğinde aracın sabit kalmasını sağlayan Auto-Hold özelliği, özellikle şehir içindeki sürüş konforunu artırmak için iyileştirildi. Ayrıca Şerit Takip Sistemi, Kör Nokta Uyarı Sistemi gibi sistemler, yeni Megane Sedan’da da varlığını sürdürüyor.Yakıt tüketimini ve CO2 emisyonlarını azaltmak için optimize edilmiş, tamamen yenilenen 1.0 TCe direkt enjeksiyonlu benzinli motor, 115 beygir ve manuel şanzımanla birlikte sunuluyor. 1.3 TCe benzinli motor ise 140 beygir 6 vitesli manuel şanzıman ya da 7 vitesli EDC çift kavramalı otomatik şanzımanla tüketiciyle buluşuyor. Yeni Megane Sedan ayrıca 1.5 Blue dCi motor, 115 beygire sahip 6 vitesli manuel şanzıman ve 7 vitesli EDC çift kavramalı otomatik şanzıman ile sunuluyor.2016 yılının ekim ayında tanıtımını yaptıkları Megane Sedan’ın Türk tüketicisi tarafından büyük bir beğeniyle karşılandığını ifade eden Renault MAİS Genel Müdürü Berk Çağdaş, “Otomotiv Gazetecileri Derneği tarafından Türkiye’de Yılın Otomobili Ödülü’ne layık görülmesi ve lanse edildiği günden bu yana ulaştığı 142 bini aşkın satış adedi, otomobilin başarısını ortaya koyuyor. Türkiye, C-Sedan segmentinin ağırlıkta olduğu bir pazar. Öyle ki C-Sedan segmenti, ülkemiz binek otomobil pazarından yüzde 33 pay alıyor. Böylesine önemli bir segmentte satılan her 5 araçtan biri olma özelliğini taşıyan Megane Sedan, yenilenen yüzüyle birlikte 21 yıldır aralıksız devam eden binek otomobil pazarı liderliğimizi geleceğe taşımak için önemli kozlarımızdan olacak†dedi.
Hakan Akarsu
Fırtına Deresi imara açıldı!
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rize Çamlıhemşin Fırtına Deresi kenarında bulunan alana toplu konut, turizm, ticaret ve cami alanı yapımı için acele kamulaştırma kararı aldı.
6 Åžubat 2021 tarihli Resmi Gazetede yayınlanan CumhurbaÅŸkanlığı kararında şöyle denildi: “Rize ili, ÇamlıhemÅŸin ilçesi, Merkez Mahallesinde bulunan ve ekli listede ada ve parsel numaraları belirtilen taşınmazların, bölgedeki toplu konut, turizm, ticaret ve cami alanı ihtiyacının karşılanması amacıyla ÇamlıhemÅŸin Belediye BaÅŸkanlığı tarafından acele kamulaÅŸtırılmasına, 2942 sayılı KamulaÅŸtırma Kanunu’nun 27’nci maddesi gereÄŸince karar verilmiÅŸtir.â€Â
Cemil CiÄŸerim
Dünya Sigara Bırakma Günü’nde Covid-19 uyarısı: Sigarayı bırak
Ülkemizde her 10 kişiden 3’ü sigara içiyor. Toplam 17 milyon sigara içen insan var ama tütün kontrolünün sürekli ve güncel bir şekilde sürdürüldüğü ülkelerde bu oranlar yüzde 10’un altına düşüyor; yani 10 kişiden 1’i sigara içiyor. Bu nedenle, ülkemizde de tütün kontrolünde hedeflenen noktaya gelinmesi için sürekliliği olan ve etkili uygulamaların kararlılıkla devam ettirilmesi gerekiyor.
9 Åžubat Dünya Sigara Bırakma Günü nedeniyle gazetemize açıklama yapan Dokuz Eylül Ãœniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Ãœyesi ve Türk Toraks DerneÄŸi Tütün Kontrolü Çalışma Grubu Ãœyesi Prof. Dr. OÄŸuz Kılınç “Sigara bağımlılığını artık bir hastalık olarak kabul ediyoruz. Sigara bağımlılığı, istendiÄŸi zaman terk edilen bir durum, basit bir alışkanlık ya da sosyal bir davranış deÄŸildir. Yüksek tansiyon, ÅŸeker hastalığı, verem gibi tedavisi mümkün olan bir hastalıktır. Sigara bağımlılığı saÄŸlık çalışanları tarafından müdahale edilirse, bilimselliÄŸi kanıtlanmış etkili ilaçların yardımıyla kolayca tedavi edilebiliyor†diye konuÅŸtu. Tüm tütün mamulleri, elektronik sigara ve diÄŸer ısıtılmış tütün ürünlerinin güçlü bir bağımlılığa yol açan nikotin içerdiÄŸini anımsatan Kılınç “Maalesef nikotin bağımlılığı, diÄŸer eroin, kokain gibi madde bağımlılıkları ile eÅŸdeÄŸer bir bağımlılıktır†dedi. Kılınç, şöyle devam etti: “10 sigara içene sorduÄŸunuzda 7’si sigarayı bırakmak istiyorum diyor. Ancak bu 7 kiÅŸiden sadece 3’ü sigara bırakmak için herhangi bir giriÅŸimde bulunuyor. Tütün ürünlerini kullanmayı bırakmak isteyenler, Alo 171’i arayarak en yakın sigara bırakma polikliniÄŸinden randevu alabiliyor. Bu polikliniklerde yapılan tedavi ücretsiz ve Türkiye’nin birçok ilinde birden fazla sigara bırakma polikliniÄŸi var.â€SÄ°GARA VE COVÄ°D-19“Covid-19 ile sigara iliÅŸkisi netleÅŸti, artık sigara içenlerin koronavirüse daha fazla yakalandığını biliyoruz†vurgusu yapan Kılınç , özetle ÅŸunları kaydetti: “Sigara içenler Covid-19 hastalığına yakalanırlarsa, daha ağır bir hastalık süreci geçiriyorlar. Bu nedenle ülkemizde sigara içenlerin bu konuda dikkatli olması ve nikotin bağımlılığından kurtulma süreçlerini kararlılıkla öne çekmeleri gerekiyor. Sigaradan kurtulduktan 20 dakika sonra hücre hasarları iyileÅŸmeye baÅŸlıyor. Günler, haftalar, aylar ve yıllar geçtikçe de hiç sigara içmemiÅŸ gibi olma ÅŸansı giderek yükseliyor. Mesela, ilk bir yıl içinde kalp krizi geçirme riski on kat fazlayken, bu oran ikinci yılda yarı yarıya azalıyor ve beÅŸ kata iniyor. Yıllar ilerledikçe de bu risk giderek azalmaya devam ediyor.â€Â
Sibel Bahçetepe
İstanbul’daki hastanelere ‘hazırlık yapın’ mesajı gittiği iddia ediliyor: Mart-nisan uyarısı
Türkiye’de aralık ayında 30 binin üzerinde seyreden vaka sayısı alınan önlemler sayesinde 25 Ocak’ta 6 binin altına düştü. Ancak mutant virüsün ortaya çıkması ve sömestir tatiliyle yeniden yükselişe geçti.
Ä°stanbul’da ise pandemi için ayrılmış saÄŸlık kuruluÅŸlarından mart-nisan arası yeni plan yapmalarının istendiÄŸi iddialarının da gündeme gelmesi endiÅŸeleri beraberinde getirdi. Önlem alınmadığı takdirde vaka sayılarında ciddi artışlar olacağı öngörüsünde bulunan hekimler, “Sıkı bir kapanma yapılmalı, iller arası toplumsal hareketlilik azaltılmalı, aşının dağıtımı eÅŸit olmalı ve aşı uygulamaları hızlandırılmalı. Bunları yapmadığımız zaman öngöreceÄŸimiz bir artış var. Åžu anda bir adım atarsak o artışın önüne geçebiliriz†uyarısı yaptılar. MUTANT YAYILIYORVaka sayılarında yukarı yönlü bir hareket olduÄŸunu hatırlatan Göğüs Hastalıkları Uzmanı ve SaÄŸlığa Evet DerneÄŸi BaÅŸkanı Prof. Dr. Elif DaÄŸlı, şöyle konuÅŸtu: “Mart- nisan aylarında gerçekten tekrardan hasta sayılarının yükselmesi ve yoÄŸun bakımların dolmasına neden olabileceÄŸinden kaygı duyuyoruz. Mutant virüsün Türkiye’de olması ve sayıca giderek artıyor olması endiÅŸemiz var. Ä°kincisi de karantina kurallarına uyumsuzluk var. Okulların açılması ile hareketliliÄŸin artmasıyla bu risklerin tekrar yükselmesi söz konusu olacaktır. Aşılamada istediÄŸimiz hızda gidemiyoruz. Ä°ller bazında baktığımız zaman GüneydoÄŸu ve DoÄŸu Anadolu’da aÅŸağı yukarı neredeyse hiç aşı yapılmıyor gibi görünüyor. Aşının dağıtımı ile ilgili bir sorun mudur yoksa halk arasında aşı reddi mi vardır bunun çözülmesi lazım. Hasta sayılarının Ä°stanbul’da mart ve nisan ayında artacağı konusunda SaÄŸlık Bakanlığı’nın da bir kaygısı olduÄŸunu duymaktayız ve buna göre de tedbirler alınması istenmektedir.â€â€˜YENÄ°DEN YÃœKSELÄ°ÅžTE’İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Ãœyesi Dr. Osman Öztürk ise özetle ÅŸunları kaydetti: “Son bir iki haftadır bir yükselme var. Bunun mutasyonla iliÅŸkili olup olmadığını da bilmiyoruz. Tehlike halen devam ediyor. Koronavirüs pandemisi çok etkenli bir ÅŸey olduÄŸu için her türlü nüfus hareketi, mutasyon, aşı (baÅŸlangıçta hızlı uygulandı sonra yavaÅŸladı) gibi faktörlere baktığımızda halen kırılgan bir zeminde gittiÄŸini söyleyebilirim. Hastaneler geçen aylara göre çok yoÄŸun deÄŸil ama bir endiÅŸe var. Vaka sayılarındaki artış nedeniyle endiÅŸe var. Bu hastalık yeryüzünden silinmediÄŸi sürece her zaman risk var. Ä°lk turda olduÄŸu gibi normalleÅŸme dedikleri yeniden açılma sürecinde ÅŸimdilik aceleci davranmıyorlar. Ama önlemler yeterli deÄŸil, umut aşıya baÄŸlanmış durumda ÅŸu an. SaÄŸlıkçılar saÄŸlık kurumunda olan grup ve aşılanmaları biraz daha kolay. DiÄŸer gruplara, saÄŸlıkçılara vurulduÄŸu gibi kolay olmayacak gibi aşılanma. Bize de mart-nisan gibi iddialar geldi ama ne kadar saÄŸlıklı bilemiyoruz, vaka sayılarında son birkaç haftadır artış gözlendiÄŸi için böyle bir ÅŸey olabilir.â€
Sibel Bahçetepe
ABB Başkanı Yavaş’ı eleştirmek için kamu bütçesinden 58 bin lira harcamışlar: Belediye bütçesinden ilan vermiş!
AKP’li Mamak Belediye Başkanı Murat Köse’nin, Ankara Büyükşehir Belediye (ABB) Başkanı Mansur Yavaş’a karşı “Milletim adına soruyorum, 10 milyarlık bütçeyi nereye harcadınız†başlığı ile verdiği reklamın, belediye bütçesinden karşıladığı ortaya çıktı. Söz konusu reklam için 58 bin lira ödendi.
CHP grubunun, reklama yönelik verdiği önergeyi yanıtlayan Köse’nin Özel Kalem Müdürü Mehmet Duran, reklamın “Mamak Belediye Başkanlığı’nca da yapılan hizmetler konusunda tüm halkı aydınlatmak amacıyla†verildiğini savundu./Archive/2021/2/8/013130348-8mansur1-rnk-syf4.jpg“Gazetelere Basın İlan Kurumu aracılığı ile 58 bin 839 lira 52 kuruş bedelle çalışma yapıldığını†belirten Duran, çalışmanın “resmi prosedürlere uygun olduğunu†ileri sürdü. Mamak Belediyesi CHP Grup Başkanvekili Ferat Tokmak ise kamu yararı olan işlerde belediyenin reklam verebileceğine dikkat çekerek, “Burada kamu faydası yok, kamu zararı var. Bu konunun da aslı yalan. Şahsi ve yalan haberlerin, belediye bütçesiyle haber yapılması ahlaksızlıktır. Belediye başkanı, bu tarz konularda reklam verecekse cebinden karşılasın. Yanlış haberler ile yurttaşları yanlış yönlendirmeye, Sayın Mansur Yavaş’a karşı kışkırtmaya çalışıyorlar. Siyaset yapıyorlar†diye konuştu. /Archive/2021/2/8/013144238-8mansur-rnk-syf4.jpg
Sefa Uyar
Muhalefet kanadı, Erdoğan’ın yeni anayasa çıkışıyla ilgili stratejisini belirledi: Özgürlükçü anayasa
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “yeni anayasa†çıkışı ile birlikte muhalefet de stratejisini belirledi. İktidarın, yeni anayasayı referanduma götürmek için 360 milletvekiline ihtiyaç duymasını temel alan muhalefet, yeni anayasa çalışmalarında iktidar blokunu “demokrasi ve özgürlükler alanında köşeye sıkıştırmayı†hedefliyor.
Bunun için 1961 Anayasası’nın baz alınması ve “temel hak ve özgürlüklerin yeniden genişletilmesini†isteyen muhalefet bloku, iktidara “kuvvetler ayrılığı†için de baskı yapacak. TBMM’nin yeniden “denge ve denetlemede etkin rol oynaması gerektiğinin†altı çizilerek, “basın özgürlüğünün tam olarak sağlanması, sivil toplum kuruluşları (STK) ve sendikal özgürlükler başta olmak üzere Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) yapısının yeniden belirlenmesi gerektiği†gibi konularda iktidarla karşı karşıya gelecek. İktidarın yeni anayasayı referanduma götürmek için 360 milletvekiline ihtiyaç duymasından hareketle muhalefet, Cumhur İttifakı’nın karşısına şu tezlerle gidecek:Laiklik ilkesine vurgu yapılsın: Anayasanın ilk 4 maddesinde devletin kurucu felsefesi tanımlanmış ve bu maddeler içinde “laiklik†de yerini almıştır. Ancak gelinen süreçte ilk 4 madde konusunda iktidarla uzlaşma sağlansa da “yeni anayasanın bel kemiğini laiklik ilkesi oluşturmalı, din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasının sınırları kesin olarak çizilmeli ve Türkiye, son zamanlarda yaratılmaya çalışılan “din devleti†algısından kurtulmalı. Atamalarda liyakat esas alınmalı. Temel hak ve özgürlükler güçlendirilmeli: Türkiye’nin bugün yaşadığı “ekonomik sorunların altında yatan en önemli nedenlerden biri temel hak ve özgürlükler alanında yaşanan sıkıntılar.†Bu nedenle Türkiye’de 1961 Anayasası’nda çerçevesi çizilen temel hak ve özgürlükler yeni anayasa çalışmalarında da referans alınmalı. Tutukluluk sürelerinden sendikal hak ve örgütlenmelere de 1961 Anayasası’ndaki hükümler örnek gösteriliyor.Basın özgürlüğü: Muhalefet, yeni anayasa çalışmalarında iktidarı “basın özgürlükleri†konusunda da köşeye sıkıştırmayı hedefliyor. “Kamuoyunun haber alma özgürlüğüne†atıfta bulunarak, iktidarın “reklamlar eliyle muhalif basına yaptırım yapacak bir yetkisinin olmaması gerektiğini, gazetecilerin yaptıkları haberler nedeniyle cezaevine gönderilemeyeceğini†vurguluyor. Bununla birlikte muhalefet, yeni anayasada “Basın hürdür, sansür edilemez†ilkesinin de güçlendirilmesini istiyor. TBMM’de denge - denetleme: Muhalefet, cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile birlikte “Meclis’in denge ve denetleme işlevini kaybettiğine†dikkat çekerek, Meclis’te “yazılı ve sözlü soru, gensoru gibi†denetleme mekanizmalarının geri getirilmesini istiyor. İktidarın, “sistemden güç alarak, yazılı soru önergelerine yanıt vermeme hakkını kendinde göremeyeceğine†atıfta bulunuyor. Cumhurbaşkanının da “başta kararname yetkileri olmak üzere yetkilerinin sınırlandırılması, bu yetkilerin yeniden TBMM’ye verilmesi gerektiğini†belirtiyor. İktidar eğer muhalefetin bu koşullarını kabul etmezse, muhalefetin de yeni anayasa konusunda iktidar cephesine destek vermeyeceğinin altı çiziliyor.
Selda Güneysu
YHT projesinin Çerkezköy-Halkalı bölümünde 3.1 milyar TL’lik maliyet, 7.7 milyar TL oldu: İhale olmadan ek maliyet
CHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Akın, YHT’deki maliyet artışıyla birlikte projeye iktidara yakın firmaların yoğun ilgi göstereceğini dile getirdi.
CHP Genel BaÅŸkan Yardımcısı Ahmet Akın, Türkiye’nin Avrupa ile demiryolu baÄŸlantısını saÄŸlayacak Halkalı-Kapıkule Yüksek Hızlı Tren (YHT) Projesi’nin Çerkezköy-Halkalı kesimindeki maliyetinin, Kanal Ä°stanbul güzergâhıyla kesiÅŸtiÄŸi için 2,5 katına çıktığını belirledi. Projenin 3,1 milyar TL olarak açıklanan maliyetinin revize edilerek 7,7 milyar TL’ye çıkarıldığına dikkat çeken Akın, “Bir rant projesi olan, bilim insanlarının karşı çıktığı Kanal Ä°stanbul, henüz bir çivi çakılmadan kamuya en az 4,6 milyar TL tutarında ek yük getirmeye baÅŸladı†dedi.Akın, 2020 yılında TCDD’nin yatırım programında Çerkezköy-Halkalı bölümünün toplam maliyeti 3,1 milyar TL olarak yer alırken; CumhurbaÅŸkanlığı tarafından yayımlanan 2021 Yılı Yatırım Programı’nda ise söz konusu bölümle ilgili maliyet artışı yapıldığını, TCDD’den alınarak UlaÅŸtırma ve Altyapı Bakanlığı’na devredildiÄŸini belirtti. Akın, projenin maliyetinin iki katından fazla artmasının nedeninin ise Kanal Ä°stanbul ile kesiÅŸmesinden kaynaklandığına dikkat çekti. Akın, “Toplam 76 kilometre uzunluÄŸundaki proje kapsamında Kanal Ä°stanbul nedeniyle etüt çalışmaları revize edildi. Yaklaşık 10 kilometre uzunluÄŸunda tünelin yapılacak olması ve Kanal Ä°stanbul ile uyumlu hale getirilmesi nedeniyle maliyet 2,5 kat artacak†dedi.‘İHALE EDÄ°LMEDEN EK YÃœK’Projenin UlaÅŸtırma ve Altyapı Bakanlığı Altyapı Yatırımları Genel Müdürlüğü bünyesinde bu yıl içinde ihale sürecinin tamamlanmasının beklendiÄŸine iÅŸaret eden akın, projeye iktidara yakın firmaların yoÄŸun ilgi göstereceÄŸini dile getirdi. Akın; “Projenin ilk bölümü olan Kapıkule-Çerkezköy bölümü ÅŸu anda Kolin Ä°nÅŸaat tarafından yapılıyor. YHT projesinin ikinci bölümünün henüz nasıl yapılacağı belli olmayan ve tartışmalara neden olan Kanal Ä°stanbul projesine uyumlu hale getirilmesi de iktidarın bu konudaki inadını gözler önüne seriyor†deÄŸerlendirmesinde bulundu.CHP’li Akın, binlerce dönüm tarım arazisinin yok olmasına da neden olacağına iÅŸaret ederek, “YHT projesinin geçtiÄŸi güzergâh boyunca en az 10 bin dönüm tarım arazisinin yok olacağını†söyledi. Akın; Trakya bölgesinde yoÄŸun olarak ayçiçek ekiminin gerçekleÅŸtiÄŸi arazilerin yok olmasının yükseliÅŸteki yaÄŸ fiyatlarını daha da artmasına neden olacağını aktardı.Â
Erdem Sevgi
Marmaris’teki çam balıyla ünlü yöre 20 yıllığına kiraya verilecek: Bal ormanı peşkeş mi çekiliyor?
Muğla Marmaris’te çam ve pirenlerle kaplı 30 hektarlık ormanlık alan mesire yeri olarak 20 yıllığına kiraya verilmek üzere ihaleye çıkarıldı.
Bölgede kovanları bulunan arıcılar da köylüler de ihaleye tepkili. Ä°haleden belediye baÅŸkanın da muhtarın da köylünün de haberi olmadığına dikkat çeken CHP MuÄŸla Milletvekili Süleyman Girgin, “5 kilometre ötede Okluk Koyu var. Yoksa bu mesire yeri koydaki CumhurbaÅŸkanlığı yazlık sarayı için mi yapılıyor? Niye kimseye haber verilmedi? Ne gizleniyor?†diye sordu. Marmaris ilçesi Karaca Mahallesi’nde yer alan Karaca Orman Ä°ÅŸletme ÅžefliÄŸi sorumluluk bölgesinde bulunan ormanlık alan ilana çıkarıldı. Marmaris Orman Ä°ÅŸletme Müdürlüğü’nün ilanında alanın niteliÄŸi “orman†olarak belirtiliyor. “Karaca B Tipi Mesire Yeri iÅŸletme hakkının kiraya verilmesi iÅŸi†kapalı teklif (artırma) usulü ile ihale edilecek. Ä°ÅŸletme hakkı 20 yıl süreyle kiraya verilecek. Ä°lana göre tahmin edilen ilk yıl iÅŸletme hakkı kira bedeli 106.7 bin TL. Geçici teminat miktarının 3.2 bin lira olduÄŸu ihale Marmaris Orman Ä°ÅŸletme Müdürlüğü Ä°dare Binası’nda bugün saat 10.30’da gerçekleÅŸtirilecek. Bölge çam ve piren balı ile ünlü. Arıcılıkla geçenin köylü ihaleye tepkili. TBMM GÃœNDEMÄ°NDEKöylülerle görüşen CHP’li Süleyman Girgin, çam balı üretiminin yapıldığı bölgede yaklaşık 700 arıcıdan 100’ünün Karaca Mahallesi’nde faaliyet gösterdiÄŸini anlattı. Ä°haleden Marmaris Belediye BaÅŸkanı’nın, Karaca Mahallesi Muhtarı’nın ve köylülerin haberinin olmadığını vurgulayan Girgin, “EÄŸer bu mesire yeri vatandaÅŸ için oluÅŸturuluyorsa niye oradaki vatandaşın, muhtarın ve belediye baÅŸkanının bu ihaleden haberi yok? Ne kaçırılıyor? Birilerine peÅŸkeÅŸ mi çekilecek?†dedi. Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yanıtlaması istemiyle soru önergesi veren Girgin, mesire yeri için ihale öncesinde bölge halkından, yerel yönetimlerden, sivil toplum örgütlerinden görüş alınması gerektiÄŸini vurguladı. Girgin, Bakan Pakdemirli’den ÅŸu soruların yanıtını istedi: “Bölge halkından, yerel yönetimlerden, demokratik kitle örgütlerinden görüş alınmış mıdır? Bölgedeki arı yetiÅŸtiricilerinin itirazları dikkate alınmış mıdır? Ä°halede basra çamları, arı yatakları ve piren ormanlarının korunmasına yönelik ayrıntılı bir plan var mıdır?â€Â Â
Mustafa Çakır