Hasan Erkek: ‘Şiir yazınımın temelinde, harcında!’
Hasan Erkek’in beşinci şiir kitabı Lal Destan; otobiyografi, öykü, roman, destan, fars, taşlama, anı, yazıt gibi türlerle, resim, müzik, sinema gibi sanat biçimlerini kendine dayanak yapan şiirlerinden oluşuyor. Lal Destan isminin aksine susmayan, iç çığlığını yüksek sesle duyuran, duygusal şiddetin etkisini al, kırmızı, kızıl renklerin simgeselliğiyle yansıtan, zıtlıklarla ve gelgitlerle masal tadında sunulmuş, içine tüm bir ömrün sığdırıldığı, bir söz simyası niteliğinde.
GENCER AYTÜRE/Archive/2021/2/18/002342073-ic1.jpgİÇ İÇE ŞİİR VE FELSEFE- Lal Destan'ı okuduğumuzda eski çalışmalarınızdan renkler gördüğümüz gibi daha çok özgün bir sıçrayış ağır basıyor. Lal Destan'ın bitmesi bu nedenle daha uzun mu sürdü?Bu tür sanatsal yaratımlarda süreden çok süreç etkili oluyor. Kitaptaki en eski şiir 2012’de yazılmıştır. Demek ki 9 yıl olmuş. 9+40 demek belki daha doğru olur. Şiirler biriktikçe onları toplayıp bir kitap haline getirmiyorum. Öyle “yığma” kitaplardan pek hoşlanmam, doğru da bulmam. Bence, her şiirin olduğu kadar her kitabın da bir yapısı ve kişiliği olmalı.- Şiirin edebiyat çalışmalarınızdaki yerini nerede görüyorsunuz?Temelinde, temelindeki harcında görüyorum. Ortaokul ikinci sınıftayken, öğretmenlerimin girişimiyle basılan ilk şiir kitabım Biz Çocuk Değildik Çocukluğumuzda adlı kitabımı saymazsak, şiir kitaplarımı öteki kitaplarımdan geç yayımladığımdan yanıltıcı değerlendirmelere neden oluyor. İlk tiyatro oyunumu 1996’da, Beyaz Menekşe, Hayat Yenile Beni adlı şiir kitaplarımı ise 2013’te yayımladım. Arkasından Sevdadan Kanadım (2015) geldi. Gerek radyo oyunlarım, gerek sahne oyunlarım gerekse film senaryolarım incelendiğinde, hepsinin temelinde şiir olduğu görülecektir.- Lal Destan zamanı anlama çabası taşıyan bir felsefi yana da sahip diyebilir miyiz? Çünkü çocukluk, aşk, pişmanlıklar, ölüm ve yeniden başlangıcın imgesel renklerini görebildiğimiz bir anlatım söz konusu.Buna kuşkusuz okur karar verecek. Şiir ve felsefe insana, hayata, nesnelere, olaylara, olgulara farklı yollardan yaklaşmaya çalışırlar. Ama birbirlerinden çokça yararlanırlar. Kimi zaman iç içe geçerler. Birçok filozun metinlerini şiir olarak da okuyabiliriz. Bazı şiirleri de felsefi metinler olarak okumak olanaklı. Felsefe gibi şiir de, dar alana sıkıştırılmamalı, sınırlandırılmamalı, her alana girebilmelidir…/Archive/2021/2/18/002420463-ic2.jpg‘ŞİİR BİR VAROLUŞ SAHNESİ’- Her kelimenin insanın iç dünyasında bir “bedel” ile kaleme alındığını düşünürsek sizce şiir nasıl bir sahne?Kuşkusuz, şiir kurmacadır. Ancak kurmaca olması, onun sahiciliğini ortadan kaldırmaz. Şair her sözünün bedelini mutlaka ödemiştir. Şiirlerini ömründen toplar. O şiirlerin karşılığında ömrünü verir. Hayli acı dolu bir takastır bu. Şair bu takasa razı olandır. Çünkü şiir, bir varoluş sahnesidir.- Şiirlerinizde kelime seçimi ve imgelem disiplininizi iç içe mi inşa ediyorsunuz? Duyguların sizi kelime seçiminde tarafsız ve rahat kalmanıza sebep olduğunu düşünüyor musunuz?Yaratma süreci hayli karmaşık bir süreç. Çoğunlukla bu sürecin nasıl işlediğinin farkında olmayız. Kuşkusuz “bilinçli” üretiyoruz. Bununla birlikte, bilişsel bir sıçramadan, bir çeşit “aşkınlık”tan söz edebiliriz. Özellikle “ilk esin” aşamasında beynimizin nasıl işlediğini henüz bilmiyoruz.- Nurhan Karadağ'a ithaf ettiğiniz Karadağ Ağıdı şiirinizde “Hocamı gömdüm çaresi yoktu” dizesinde kabullenilmiş çaresizlik değil zamanı yeniden inşa etme görülüyor. Ruhunuza bu direnci veren şey çocukken yeni adımlar ve çözümler aramayı öğreten oynadığınız oyunlar olabilir mi?Kuşkusuz içinde yetiştiğim kültürün bu “devr-i daim”i içselleştirmemde payı olabilir. Çocuk oyunlarında da bir döngüsellik vardır. Ama her devr-i daimde bir adım ileri gitmeyi kendim öğrendim. Sanatla ilgilenmek, hayatı sanat yoluyla alımlamak kabullenmişliği, teslimiyeti reddeder. Hayatın döngüselliği kısır bir döngüsellik değil, helezonik bir ilerlemeyi içerir. Şiirdeki çeşitlilik, yenilik de buradan beslenir./Archive/2021/2/18/002439182-kapakic3.jpg‘ŞİİRİN DE TİYATRONUN DA ATASI EPİK ŞİİR’- Fars şiirinizdeki “İsteseydin hatırlardın” dizesi başlı başına bir şiir olacak kadar etkili. Bu şiirde sinesteziyi (birleşik duygu) ve net betimlemeleri görebiliyoruz. Kelimelerinizin rengârenk olduğu yorumu sizi nasıl hissettiriyor?Sanat yenilikçidir, devrimcidir. Kendinde devrim yapmayan bir sanatın, zihinsel ve toplumsal devrimlere katkıda bulunması düşünülemez. Her şiirin istediği sözcükler, beklediği sesler kendine özgüdür.- Masal şiirinizde “Geceden bir giysi nasıl biçilir” dizesinde olduğu gibi devamında da “Hangi sönük yıldızlarla dikilir” dizesinde kelime seçim estetiği şiirinize sizce oyun yazarlığınızdan mı sızıyor yoksa şairliğiniz mi oyun yazarlığınıza derinlik kattı?İkisinin de birbirini etkilediği, beslediği olasıdır. Oyun yazarlığının kökeni dramatik şiirdir. Ama kişileri içtenlikli konuşturduğunuz zaman lirik şiirden de yararlanırsınız. Ayrıca hem şiirin hem tiyatronun atası epik şiirdir.- Şiirinizde hem Ece Ayhan kapalılığı, hem Oruç Aruoba derinliği hem de Shakespeare'i görebiliyorum. Bu görüşüme katılır mısınız?Şiirimin kapalı olması, derin olması ya da tiyatral olması için özel bir çaba içinde değilim. Zaten böyle bir çabanın ürünleri sahicilikten uzak ve gösterişe yakın olur ki gerçek anlamda şiir denemez onlara. Yakından baktığınızda, insanın karikatür yüzeyselliğinde olmadığını, yaşamın melodram sığlığında akmadığını görürsünüz. İnsan derin, hayat örtük, zaman sırlı ve uzam çok katmanlıdır. Şiirle onlara uygun bir estetik dil yaratmaya gayret ederiz.Lal Destan / Hasan Erkek / Kırmızı Yayınları / 140 s. / 2020.
Gencer Aytüre
Mucizenin ta kendisi; Muazzez İlmiye Çığ!
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk kadın üniversite öğrencilerinden, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi’nin ilk kadın mezunlarından olan Muazzez İlmiye Çığ, Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük eğitim ve aydınlanma seferberliğinin ilk evlatlarından. Ve savaşlarda yorgun düşmüş, maddi ve manevi bütün varlığını muharebe meydanlarında tüketmiş bir milletin yeniden doğuş mucizesine tanıklık eden bir kuşağın ilk neferlerinden. Nurdan Arca, Cumhuriyet Mucizesi’nde (Sia Kitap),Cumhuriyet’in kurulduğu günden bu yana yaşananlara tanıklık eden ve hayatını Mustafa Kemal Atatürk’ün hayalini gerçekleştirmeye adayan bir Cumhuriyet çınarının olağanüstü yaşamını gözler önüne seriyor.
/Archive/2021/2/18/001506687-ic1.jpg‘MADEM Kİ BİLİYORSUN, NEDEN ÖĞRETMİYORSUN?’- Muazzez İlmiye Çığ’ın yaşamına ve çalışmalarına ilginiz uzun yıllara dayanıyor. Araştırmalarınız da öyle. Cumhuriyet Mucizesi’nin arka planında da kendisiyle ilgili belgesel çalışmanız ve kendisiyle yaptığınız nehir söyleşilerinizle bütünlenen yıllara varan bir emek yatıyor. İlk olarak bu çığ gibi araştırmalarınızdan bahseder misiniz?Muazzez Ilmiye Çığ ve kitaplarıyla 2007 yılında İzmir-Karaburun’da tanıştım ve gerek oradaki konuşmalarında gerekse kitaplarında “büyük insanlık” serüvenine nasıl gönül verdiğini görünce hayran kaldım. O serüvenin peşindeki her adımını, herkesle paylaşmak için 23 kitap yazmıştı. Kitaplarında demir leblebi sayılabilecek konuları paylaşırken bilgiçlik taslamayan, yumuşak, sevgi dolu üslubundan etkilenmemek mümkün değildi.Bilgisini paylaşmayı çok seviyordu. Sonraki konuşmalarımız sırasında tekrarladığı Sümer Atasözü gibi “Madem ki biliyorsun, neden öğretmiyorsun”, herkese bilgisini paylaşmayı öneriyordu.Muazzez Hanım’la benim kişisel serüvenim, insanların bugün ve gelecekteki her türlü serüvenine meraklı bir insan, bir belgeselci olarak böyle başladı. Muazzez Hanım’la tanışmak merakımı körüklemişti. Ciddi olduğu kadar yalın bir dille yazdığı kitaplarını bir solukta okudum.TV’lerde “Giderayak” adlı bir program yayınlanıyordu. Her ikisi de 90’lı yaşlarını süren Muazzez İlmiye Çığ ve Hayrettin Karaca güncel konular hakkında, adından da belli olduğu gibi, yarı şaka, yarı ciddi bir program yapıyorlardı. Muazzez Hanım’ın ne kadar şakacı, esprili olduğunu orada gördüm. Daha sonra onu bazı belgesellerin içindeki küçük bölümlerde izledim. /Archive/2021/2/18/001539827-ic2-.jpg‘BELGESELCİ GÖZÜYLE YAZDIM’Tarih’in Sümerler’le başladığını kanıtlarıyla birlikte önce onun kitaplarından, sonra birlikte çalıştığı 72 milletten bilim insanlarından öğrendim. Muazzez İlmiye Çığ kitaplarında içinde yaşadığımız coğrafyanın insan uygarlığının en önemli merkezlerinden biri olduğunu vurguluyordu. Günümüzün gelişmiş Batı uygarlığı en eski uygarlıklar olarak Yunan ve Roma uygarlıklarını tanımıştı. Oysa avcı toplayıcı kabileler halinde yaşayan insanların hayatını kökten değiştirerek bir uygarlık yolundaki taşları döşeyen tarım, yazı, tarih, astronomi, matematik, takvim, sözleşmeler, ilk hukuki belgeler ve daha nicele buluşlar bu bölgede, burnumuzun dibindeki Mezopotamya’da yapılmıştı.İnsanlığın ilk aşk şarkısını/şiirini onlar yazmıştı.Gel zaman git zaman Muazzez İlmiye Çığ ile nehir söyleşiler yaparak bir belgeselini ortaya çıkarmak kısmet oldu. Nehir söyleşilerimizde, soluk soluğa anlattığı anılarında ülkemizin badireleri aşarak bugünlere nasıl gelebildiği büyük bir mucizeydi.Muazzez Hanım’ın kendi de Cumhuriyet’imizin en parlak mucizelerinden biriydi.Belgeselim bitmiş, en önce İstanbul ve Ankara Film Festivallerinde, sonra başka mecralarda gösterilmişti. Yine de bende Muazzez İlmiye Çığ’ın öyküsü bitmemişti. Yaşamı, tanıklıkları, tutkusu aklımda çığ gibi büyüyordu. Yeniden anlattıklarının arka planını araştırmaya başladım. Sonra da Muazzez İlmiye Çığ, Cumhuriyet Mucizesi kitabımı belgeselci gözüyle yazdım./Archive/2021/2/18/001614264-ic3.jpg‘CUMHURİYET MUCİZESİNİN EN YAKIN TANIKLARINDAN’- Çalışmanız boyunca yol alırken, yürekten bağlı olduğu Mustafa Kemal Atatürk ve Cumhuriyet Devrimlerinin ışığında, gelecek kuşaklara gençlere özellikle de çocuklara ne gibi öğütlerde bulunuyor Muazzez İlmiye Çığ? Bu bağlamda kitabınız en önce neyin ifadesidir de?Zor bir soru bu. Kitabı yazarken elimden geldiği kadar Muazzez Hanım’ın dünya görüşüne sadık kalmaya ve yansıtmaya çalıştım. Dediğim gibi en çok vurguladığı Sümer Atasözü “Madem ki biliyorsun neden öğretmiyorsun?” idi. Yani bilgiyi paylaşmanın önemine candan inanmış ve ömrü boyunca da uygulamıştı.Çocukluğu ve gençliği hep savaş, çatışma ortamlarında geçmişti. Top, tüfek, barut, kan, gözyaşıyla dolu ülkede, hastalıkların kırıp geçirdiği bir nüfustan Türkiye Cumhuriyet’inin nasıl doğduğunun en yakın tanıklarındandı. Cumhuriyet bir mucizeydi.Kadınların toplumdaki yerinin Cumhuriyetle birlikte büyük bir sıçrama yapması, ikinci sınıf insan sayılmaktan kurtulması onun için çok önemliydi. Günümüzde kadınları aşağılan, onlara şiddet kullananlara öfkeleniyordu.Ayrıca Muazzez İlmiye Çığ eğitimi, çağdaş ve dünyanın geri kalanıyla denk bir eğitimi çok önemsiyordu. Cumhuriyet’ten sonra kurulan üniversitede okuyan, meslek sahibi olan ilk kadınlardandı.Muazzez İlmiye Çığ bir mucizeydi. Atatürk’ün vizyonuyla yapılan Cumhuriyet Devrimlerine büyük bir heyecanla katılmış ve uygulamıştı. Bugün zamanı geriye döndürme gayretlerini gördükçe öfkeleniyordu. Sorumlulara durmadan mektuplar yazıyordu. Bütün gençlerden, özellikle kadınlardan geriye dönüş çabalarını durdurmalarını, ilerlemek için çalışmalarını istiyordu./Archive/2021/2/18/001637701-ic4-.jpg‘GÖÇMEN BİR AİLENİN KIZIDIR’- İzleği belirlerken nasıl bir okuma sunmasını amaçladınız? Cumhuriyet Mucizesi, Çığ’ın yaşamının hangi dönemeçlerine yoğunlaşıyor, yaşamının izini nasıl bir hatta sürüyor?Muazzez Hanım’ın yaşamının dönüm noktalarıyla birlikte ülkemizin yakın tarihinin dönüm noktalarını öne çıkarmaya çalıştım. Çığ, 20’inci yüzyılın başındaki büyük seferberliğin içine doğmuştu. Savaş ortamında ailece durmadan bir yerden başka bir yere göçmek zorunda kalmışlardı.. Cumhuriyet kurulduktan sonra Kırım göçmeni bir ailenin çocuğu olan öğretmen babasının yüreklendirmesiyle keman çalmayı, Fransızca’yı öğrenmişti. Önce öğretmen olmuştu. Ankara’da yeni bir üniversite kurulunca, yine babasının desteğiyle ailesinden ayrılmış ve Dil, Tarih, Coğrafya Fakültesinde o zamana kadar adını bile duymadığı Hitotoloji, Sümeroloji okumaya gitmişti. Belki insanlık serüvenine gönül vermesi böyle başlamıştı.Muazzez İlmiye Çığ’ın deyimiyle Türkiye Cumhuriyeti batı ülkelerinde 400 yıl sürmüş bir rönesansı 15 yılda gerçekleştirmişti. Osmanlı Devleti’nin son 200 yılında fasılalarla sürmüş, bitmez tükenmez savaşlarından kurtulan bir halkın, Türkiye Cumhuriyet’ini kurması ve “muasır medeniyetler” seviyesine yükseltmesi bir mucizeydi.- Sizde bıraktığı etkileri bağlamında da neler öne çıkıyor Muazzez İlmiye Çığ söz konusu olunca?Galiba en çok Muazzez Hanımın kişiliğinden ve değerler sisteminden etkilendim diyebilirim.O kişilik duyarlı, asla pes etmeyen, tutkulu, cesur, çalışkan ve hep paylaşmak isteyen bilge bir kadının kişiliğiydi. Eğitime ve eğitimin doğal bir sonucu olması gereken paylaşmaya çok önem veriyordu. Bilgisini paylaşırken, kolay anlaşılabilmek için yaptığı konuşmaların ve yazdığı kitapların sadeliğinden ve sahiciliğinden etkilendim.En zor zamanlarda, savaşların kötü koşullarında başlayan hayatını en olumlu, en verimli şekilde yaşamıştı. Konfor alanının dışına çıkabilmişti. Bilinmeyenden korksa da korkusunun üstüne yürümüştü. Hayatındaki dönüm noktaları işte bu cesareti sayesindeydi./Archive/2021/2/18/001722498-ic5.jpg‘AİLECE BİR VAROLUŞ MÜCADELESİ VERDİLER’- Tam bir geçiş döneminde, sancılı bir aralıkta dünyaya gözlerini açıyor. Kökenlerinin ve savaş rüzgarlarının sert estiği bu dönemlerde sizin de vurguladığınız gibi göç etmek zorunda kalan, Milli Mücadele’nin en amansız yıllarını Çorum’da geçiren ve Kurtuluş Savaşı’nın zaferle kazanıldığı müjdesini de burada alan ailesinin ve o şartların bugünkü konumuna varmasındaki etkilerini ve “mucizeyi” nasıl paylaştı sizinle?Muazzez İlmiye Çığ göçmen bir ailenin kızıdır. Anne ve babasının aileleri, dedeleri büyük anneleri 18. yüzyılda Kırım’dan Merzifon’a göçmüşlerdi. Kurtuluş Savaşının en şiddetli zamanında Ankara dolup taşınca Çorum’daki halanın evine sığınmışlardı. Çorum savaşlardan en uzak yerdi. Kurtuluş Savaşının Zaferle son bulduğu müjdesini Çorum’da aldıkları zaman top atışlarıyla kutlamışlardı.Muazzez İlmiye Çığ zorluklarla, yokluklarla, kaçarak, göçerek geçen çocukluk yıllarını anlatırken sanki yeniden yaşıyordu. Ailece gerçek bir varoluş mücadelesi vermişlerdi. Öte yandan ülkemiz savaşlarla sarsılıyordu. Ülke de bir varoluş mücadelesi içindeydi. Günümüzün ciddi çalkantılarına rağmen çok şükür artık o zamandaki gibi korkunç bir varoluş mücadelesi vermiyoruz ve inşallah bir daha öyle bir dönem yaşamayız.Öte yandan aslında büyük çapta bir göçmenler ülkesi olan ülkemizin tarihinde geçiş dönemleri hep vardı. Bu coğrafyada tarih boyunca Asya’dan batıya göçerek Anadolu’da yerleşen kavimler olduğunu biliyoruz. Osmanlı Devleti’nin sonunda doğru, özellikle 20’inci yüzyılın başında Osmanlı Rumeli’sindeki Müslüman nüfustan milyonlarca insan savaşlardan kaçarak kağnılarla Edirne’ye, İstanbul’a göçmüşler, okul bahçelerini, cami avlularını, sokakları doldurmuşlardı. Ülkemizin tarihinde göçmeler, kaçmalar hiç bitmiyordu. Göçler bugün de devam ediyor. Bu kez Ortadoğu’daki savaşlardan kaçarak gelen mülteciler ya ülkemizde yerleşiyor ya da daha batıya gitmeye çalışıyor./Archive/2021/2/18/001758216-ic6.jpgGENÇ TÜRKİYE CUMHURİYET’İNİN EĞİTİM SEFERBERLİĞİ- Pek çok önemli figüre de yakın plan yapıyorsunuz Cumhuriyet Mucizesi’nde. Hasan Âli Yücel ve Hayrettin Karaca bunlardan sadece ikisi... Kitabın aslan payında Çığ’ın eğitimi konusuna olağanüstü derecede önem verdiği görülen Çığ’ın yaşamı bu bağlamda kimlerle, ne gibi kesişmeler, izdüşümler içeriyor?Muazzez İlmiye Çığ hiç bıkmadan, usanmadan eğitimin önemini, eğitimle insanların hayatının nasıl iyiye doğru değiştiğini vurguluyordu. O nedenle biraz geriye dönerek Genç Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim seferberliğini araştırdım. Bugün iyi yetişmiş insanlarımızı o derin eğitim seferberliğine borçluyuz. Katkıları asla unutulmayacak olan Eğitim Bakanları Mustafa Necati, Dr. Reşit Galip ve Hasan Ali Yücel eğitim seferberliğin kahramanları arasındaydı.Mustafa Necati harf devriminin yapılmasını sağlayan, Latin alfabesini okullara ve topluma yerleştiren Eğitim Bakanıydı. Dr. Reşit Galip, Hitler’in gazabından kaçarak Türkiye’ye gelen ve üniversitelerimizin gerçek birer üniversite haline gelmesinde büyük katkıları olan Alman profesörlerle anlaşmaları yapan Eğitim Bakanıydı.Hasan Ali Yücel ise Köy Enstitülerinin kurulmasını ve Dünya klasiklerini Türkçe’ye çevrilmesini sağlayan şair ve yazar bir Eğitim Bakanıydı. Köy Enstitülerini İsmail Hakkı Tonguç geliştirmişti.Köy Enstitüleri yoksul köylü çocuklarına hem çağdaş bir eğitim veren, edebiyat, müzik yeteneklerini geliştiren hem de tarım tekniklerinden, hayvancılıktan, sağlığa, inşaattan terziliğe, kırsal hayatta insanlara gerekli tüm becerileri sağlayan eşsiz bir eğitim modeliydi. Mezunları köylerine geri dönüyordu. Oralardaki hayata çeki düzen veriyorlar, köyleri değiştiriyor, geliştiriyorlardı.Ne yazık ki bu müthiş eğitim modeli sürdürülemedi. Ülkemizdeki toprak ağalarının köylüler üzerindeki iktidarını sarstığı için, ayrıca ABD’nin hayatımıza girmesiyle onlara bir tür sosyalizm uygulaması gibi göründüğü için Köy Enstitüleri yok edildi.“Toprak Dede” diye de tanınan Hayrettin Karaca, uzun yıllar boyunca ülkemizdeki toprakların korunması için, erozyonla mücadele etmişti. Güzelim ülkemizin doğasının, topraklarımızın korunması amacıyla Tema Vakfı’nı kurmuştu.Muazzez İlmiye Çığ ile birlikte yaptıkları TV programında sadece topraklarımızın durumunu değil ülkemizin sorunlarını tartışıyorlar, çözüm üretilebilmesi için dikkati çekiyorlardı. Programın adı da formatı gibi şakacıydı; Giderayak!/Archive/2021/2/18/001833919-ic7.jpg‘BÜYÜK İNSANLIK SERÜVENİNİN PEŞİNE DÜŞTÜ’- Uzun yıllara varan çalışmalarıyla büyük bir Sümerolog olarak tüm ülkeyi uygarlıklar tarihiyle neredeyse üç boyutlu buluşturmuş, İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde 33 yıl çalışmış, “Tarih Sümer’de başlar” demiş Muazzez İlmiye Çığ’ı anlatırken Sümer ve Anadolu uygarlıklarını yazmamak mümkün değil kuşkusuz.O çalışmalara siz de önemli bir yer veriyorsunuz kitabınızda. Son olarak uygarlıklar tarihine kitapta nasıl bir izlekte yer verdiğinizi ve Çığ’ın bu konudaki tükenmez heyecanına ilişkin izlenimlerinizi paylaşır mısınız?Muazzez İlmiye Çığ mesleğini, işini çok seviyordu. Genç yaşında, eşsiz şairimiz Nazım Hikmet’in deyimiyle “büyük insanlığın” serüveninin peşine düşmüştü. Meslek hayatını anlatırken o günleri yeniden yaşıyor, heyecanlanıyordu.İstanbul Arkeoloji Müzesi’nde çalıştığı 33 yıl boyunca dünya çapındaki Sümerolog’larla, uzmanlarla, profesörlerle iş birliği yapmıştı. Depolara atılmış duran binlerce yazılı tableti birlikte ortaya çıkarmışlardı. Müzede arşivlemişlerdi. Daha sonra hepsi olmasa da bazılarını Türkçe’ye ve diğer dillere çevirmişlerdi.Dünya çapında bir Sümerolog olan Prof. Samuel Noah Kramer ile çalışırken bir tabletteki yazıyı okurken insanlık tarihindeki ilk aşk şarkısını/şiirini bulmuşlardı; “İnanna’nın Şarkısı”...Kramer’in ünlü “Tarih Sümer’de Başlar” (History Begins at Sumer; thirty nine firsts in men’s recorded history) adlı kitabını Türkçe’ye ilk çeviren Muazzez İlmiye Çığ olmuştu./Archive/2021/2/18/001853200-kapakic8.jpgİnsanlık serüvenleri benim de çok ilgi duyduğum konulardı. Belgesellerim arasında tarih ve arkeoloji önemli bir yer tutuyor. Sualtı arkeolojisi ve batık gemiler hakkında bir belgesel yapmıştım.Sualtı arkeologları Marmaris-Selimiye koylarından birinde, M.S. 900’lü yıllarda battığı düşünülen bir ticaret gemisine kazı yaptılar. Gemiyi ve taşıdığı yükü (zeytinyağı dolu amforaları) 4 yaz boyunca çalışarak, yani dalarak su yüzüne çıkardılar. Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesine taşıdılar..Belgesel ekibimizle dört yaz boyunca sualtı arkeologlarının kazılarını izledik, onlarla birlikte denize daldık, çıktık. Denizaltında, karada, müzede çekimler yaptık. Belgeselimizin adını “Yitik Zamanın İzinde” koyduk.Arkeologlar bu geminin bir “zaman kapsülü” gibi o zamanın bütün bilgilerini saklayıp bugüne ulaştırdığını düşünüyorlardı. Kazıdan çıkardıklarını araştırıp, o objelerden elde ettikleri bilgileri makaleler, kitaplar yazarak günümüzün insanlarıyla paylaşıyorlardı. Onlar da elde ettikleri bilgileri paylaşmak için çalışıyorlardı.Yitik Zamanın İzinde belgeseli 2000 yılında Fransa’da, Bordeaux kentindeki ICRONOS Arkeoloji Belgeselleri yarışmasında en iyi kazı filmi ödülünü kazanmıştı.Daha sonra Şeyh Bedreddin’in ve döneminin insanlarının serüvenini araştırarak “Simavnalı Bedreddin” belgeselini ve Evliya Çelebi’nin İstanbul’un Tılsımları hakkında “Tevatürle Muhakkaktır; İstanbul’un Tılsımları” belgesellerini yaptık. Merak edenler Youtube’da belgesellere ulaşabilirler.Muazzez İlmiye Çığ’ın serüvenini izleyen kitabım hem Cumhuriyet’imizin hem de Muazzez Hanım’ın nasıl birer mucize olduğuna tanıklık etmeye çalıştı ve onun hakkında yazılmış, yazılacak kitaplardan biri daha oldu. Cumhuriyet Kitap’ın düzenli bir okuyucusu olarak kitabıma olan ilginize candan teşekkür ediyorum.Muazzez İlmiye Çığ - Cumhuriyet Mucizesi / Nurdan Arca / Sia Kitap / 192 s. / 2020.
Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap Eki
Çocuklar bu kitapları çok sevecek!
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları; çocukların ilgileri ve algılarına uygun, yaş gruplarına özel hazırlanan yeni kitaplarıyla çocukları heyecan verici bir yolculuğa davet ediyor. Çocuklara sevdikleriyle kaliteli zaman geçirme olanağı sağlamanın da hedeflendiği kitaplar; renkli resimli, akıcı, anlaşılır ve neşeli anlatımlı serilerden oluşuyor.
/Archive/2021/2/18/001118861-ic1.jpgŞAŞKIN LİLİ’NİN MACERALARIÇok sevilen çocuk kitapları serisinden Jedda Robaard’ın yazdığı ve resimlediği Şaşkın Lili’nin Maceraları, okurları birbirinden eğlenceli hikâyelere davet ediyor.Şaşkın Lili ve Anaokulu’nda İlk Gün başlıklı kitapta; akıllı ve korkusuz Lili anaokulunun ilk gününde yeni bir düzene uyum sağlamaya çalışıyor. Bazen başını derde sokuyor, bazen de arkadaşlarının yardımına koşuyor. Lili ne kadar yaramazlık yaparsa yapsın, sonunda doğru olanı yapıyor.Meraklı ve ısrarcı Lili’nin bir diğer macerası ile müzede geçiyor. Şaşkın Lili ve Müzede Bir Gün’de Lili’nin, yakın arkadaşı Tolga ile birlikte ziyaret ettiği müzede en çok merak ettiği şey ise dinazorlar… Müzeyi gezerken başına hiç beklemediği olaylar gelen Lili, biraz yardım alarak sorununu çözmeye çalışıyor.Şefkat dolu ve düzenli Lili, Şaşkın Lili ve Doktor Ziyareti isimli bir diğer macerasında da, bir doktoru muayenehanesinde ziyaret ediyor. Oyun oynarken doktor olmayı ve ayıcığını muayene etmeyi çok seven Lili’ye babası eşlik ediyor.Ebeveynlerin 7 yaşına kadar çocuklarına okuyabilecekleri serinin çevirisi Meltem Aydın’a, editörlüğü ise Aylin Gergin’e ait./Archive/2021/2/18/001133439-ic2.jpgHEP ‘HAYIR’ DİYEN ÇOCUKOkul öncesi dönemde sınır ve kural tanımayan çocukların en sevdikleri kelimeler arasında “hayır” vardır. Berk de bu çocuklardan biridir. Ebeveynlerinin koyduğu kurallardan pek hoşlanmayan Berk, sabahları uyanmayı, kalkıp giyinmeyi, banyo yapmayı ve ailesinin hazırladığı nefis yemekleri yemeyi reddeder. Ancak annesinin aklına gelen harika bir fikir Berk’in bu direnişini ortadan kaldırabilecek midir?Charlie Griffin’in yazdığı, Kathryn Durst’un resimlediği Hep ‘Hayır’ Diyen Çocuk kitabının çevirisi Ahu Ayan’a, editörlüğü Aylin Gergin’e ait. 7 yaşına kadar ebeveynlerinin çocuklarına okuyabileceği kitap çocukların bilişsel gelişimine katkıda bulunan çalışmalardan biri./Archive/2021/2/18/001146032-ic3.jpg1, 2, 3 VE 4 YAŞ İÇİN ÖYKÜLERİş Bankası Kültür Yayınları’nca, 1-4 yaş arası miniklerin ilgilerine ve algılarına uygun olarak hazırlanan kitaplar da; renkli resimli, akıcı, anlaşılır ve neşeli anlatımlı kitaplar minik kitapseverlere hem keyifli hem de eğitici dakikalar sunuyor.İlk dört yaşa özel hazırlanan seride; arkadaşını kurtaran zürafadan, güneşi bekleyen kanguruya, uyumak istemeyen bir flamingodan, postacıyı bekleyen kaplana, Ay’a şarkılar söyleyen köpek yavrusundan sudan korkan ördeğe uzanan pek çok sevimli hikâye yer alıyor.Melanie Joyce’un yazdığı, Mike Garton’un resimlediği kitabın çevirisi Ozan Kızıler’e, editörlüğü ise Aylin Gergin’a ait.Kitaplara Türkiye İş Bankası etiketiyle tüm seçkin kitapçılardan ve www.iskultur.com.tr adresinden ulaşılabilir.
Cumhuriyet Kitap Eki
Edebiyat bir aşk…
Edebiyat, insanın doğum-düğün-ölüm makasına kısılı yaşam dökümünden başka nedir ki? Sınıf, din, devlet, aile, hukuk bu üçgendeki ilişkiyle çıkıyor. Aşk, kıskançlık, hırs, cinayet bu üçgende yaşanıyor… Saatli Maarif Takvimi, Sevgililer Günü olarak alıp Dünya Öykü Günü’nden habersiz görünse de 14 Şubat, bu iki anlamlı günü bir araya getirip edebiyatla aşkın izdivacını sağlıyor bir bakıma. Onun için iki “gün”ü birden kutluyoruz 14 Şubat’ta. Aşk üzerine olup biteni hikâye etmek de edebiyatın işi değil mi zaten? Bu yüzden anılan tarih farklı bir edebiyat buluşması ortaya koyuyor. Aşkla öykünün edebiyattan daha iyi kavuşma yolu olabilir mi? Bakmayın “aşk romanları” ayrımına siz, zaten edebiyat-aşk hep iç içe.
/Archive/2021/2/18/000804113-ic1.jpgCEYLAN’DAN ‘DİRİ AŞK’Tahir Musa Ceylan son romanında, bilimsel-düşünsel bakışla yaklaşıyor aşk olgusuna: Diri Aşk (Doğan, 2019).Kâmil, “Adli Tıp Kurumu Kimya Laboratuvarı”nda “adli tıp”çı mühendistir (42, 32), farklı insanlarla ölüler dünyasına dönük işler için pek çok adli olayın sonuçlarını üretirler. Kâmil’e ilgi gösteren Behiye, onun “aşk” üzerine düşünmesine de yol açar; “teşrih odasında”, “morgda” kala yaşaya bu duygusunu mu yitirmiştir yoksa?“Kimyacı(dır) ama demek kimyası bozuktu(r)…”, çünkü “kadınsız ve dolayısıyla hayatsız bir dünya sürüyordu”r. (27, 37) “Hormonlarını(n) epey bir düşük” olduğunu, “ne yaşama”ya “ne de sevme”ye “enerji”sinin yetmeyeceğini öğrenince, “kendini hayattan mahrum bırakan dünyayla savaş(maya)” karar verir. (40, 41)Bu arada “renksizliğini fark ettikçe Behiye’yi rengârenk görmeye başla(yacaktır).” (62) Ne var ki “bedenin ürettiği kimya yetmiyor, fabrikada üretilmişine ihtiyaç duyuluyor(dur).”, “ölüyü dirilt(mek)” için ne yapmalıdır peki? (107, 69)Roman, “devlet dairesi” çarkında debelenen insanların salkım hikâyeleri eşliğinde ana akstan sapmaksızın sürer böylece. Yazar, şaşırtıcı hünerle bu evrene katılan salkım hikâyeleri ince, karmaşık bir kılcal damar ağıyla örüp, omurgaya oturturken ana aks akışını zedelemiyor kesinlikle.Açık biçimle ip üzerinde kaydırdığı anlatının yer yer meddah havasında komiğini çıkararak eğlenceli bir seyirlik halinde sunuyor bunu. Biçemsel açıdan farklı, kendine özgü bir dille yapılandırmaya çalışıyor aynı zamanda romanı. Bunun kıvrak bir yazarlık başarısı olduğu açık.Márquezvari edayla soğuk anlatımlı ama alaysamaya dayalı bir kara anlatı düzeni kuruyor böylece. “Gibi” sözcüğüyle kurduğu tümcelerle bu kıpırdak dile farklı bir hava da katıyor ayrıca.Kâmil’in kurumdaki çalışması, “aşk” kadar ülkenin toplumsal-siyasal tarihine dayalı farklı bir kent monografisi bağlamında da alınabilir. Diri Aşk, yazınımızda ilgiyi hak eden bir yapıt./Archive/2021/2/18/000819613-ic2.jpgALLENDE’DEN ‘KIŞ ORTASI’NDAIsabel Allende, aşka dönük yumuşak bir girişle okuru karşılıyor Kış Ortasında (Çev.: İnci Kut, Can, 2020) romanında. Önde yine aşk hikâyesi sarmalı görünse de dünyanın en ağır sorunlarına dalıyor ama aynı zamanda.“[Z]iyaretçi okutman olarak altı aylığına New York Üniversitesi’ne gelmiş,” Şilili Lucia, “altmış iki yaşında hâlâ genç kız fantezileri kur(an)” bir kadındır. (18, 20) Üniversitedeki “Şefi” Richard’ın kiracısıdır, daha önceden tanıdığı bu adama ilgi duyar ayrıca.Richard, Nazilerden kaçmayı başarmış, “zulme uğrayan insanlara yardım etmenin vazgeçilmez bir ahlaki görev olduğu düşüncesi(ni) beynine kazı(mış)” (87) Alman Yahudisi bir babanın oğludur.Richard’ın Guatemalalı Evelyn’in otomobiline çarpmasıyla zorunlu ortaya çıkan üçlü ilişkilenişte, Lucia’yla Richard’ın “aşk” üzerine duygu, düşünüş yaklaşımı sürer, ancak önümüze bambaşka bir artalan açılmakta gecikmez. Üçlünün “hayatları geri dönülmez bir biçimde birbirinin içine geçmiş(tir)” çünkü. (47)Roman, bizi ABD’de tutmakla birlikte farklı düzlemde geri dönüşlerle Guatemala, Meksika, Şili, Brezilya, Kanada vb. üzerinden pek çok sorunla birlikte bumerang halinde önümüze gelir.İnsan kaçakçılığından göçmenliğe, uyuşturucudan mafyaya, çetelere, bu arada toplumsal, sınıfsal duruşlara, “arkalarında hiç iz bırakmadan buhar olup giden” (120) iyi insanlara uzanır. Polisiye örgülü kölelik karşıtı bir siyasal-belgesel romandır artık Kış Ortasında.Elöyküsel aktarım, metne bir dizi olayı, durumu, ilişki zincirini art arda yükleme görevi verdiğinden yer yer gazetelerdeki iletişim-bilişim diline benzer hava kuşatabiliyor insanı. Anlatısal yoğunluk, karakter verisi, psikolojik yapıyı açımlıyor. Güncel sorunlarla içlidışlı romanı bir çabuk okuyorsunuz; tam sırası./Archive/2021/2/18/000834144-ic3.jpgPÜRSELİM’DEN ‘SAKARMEKE’Mehmet Fırat Pürselim, Sakarmeke’yle (İthaki, 2020) kitaplı öykücülükte onuncu yılını karşılarken anlatı düzlemine farklı dirsek eklediğini de gösteriyor. Genç kızlığa adım atarken âşık olduğu müezzinin ezanını bekleyip ona kavuşamadığı için de yıllar sonra torununa bu duygularını anlatan Nene’yle tanıştırıyor ilkin bizi.Turna olup uçanlar kadar distopya süzgecinden geçirdiği “[k]üçücük bir aralıktan dünyaya baka(n)” (18) insanların vahim çaresizliğine de yöneliyor yazar.Üstelik bireysel yaşamın açmazlarını alsa da bunları nesnel temele oturtmaktan geri durmuyor, kuşlara da işlev yüklüyor sıcak, kıvrak anlatımlı öykülerinde. Böyle sobeliyor öyküyü o.Aşk, edebiyatın olmazsa olmaz temel izleği. Ama yine de ne kadar sorunu varsa dünyanın, bunları da peşine takıp geliyor; böyle okuyoruz okuyacağız hep.www.sadikaslankara.com, her perşembe öykü-roman, tiyatro, belgesel alanlarında güncellenerek sürüyor.
M. Sadık Aslankara / Cumhuriyet Kitap Eki
Clubhouse uygulaması güvenli mi?
Son dönemde hem dünyada hem de Türkiye'de oldukça popüler hale gelen Clubhouse, bir sosyal ağın temel dinamiği olan insanların birbirini bulması ve etkileşimde bulunması için bir donanıma sahip. Ancak kayıt aşamasının mevcut durumu nedeniyle sahte bir güvenlik, mahremiyet ve yakınlık duygusu yaratabiliyor. Bu, kullanıcılar açısından internette herhangi bir kamusal alanı kullanırken karşılaşılanlara benzer dikkat edilmesi gereken riskler oluşturuyor.
Uygulamanın ortaya çıkarttığı söz konusu risklerden biri gizlilik. Bu genellikle insanların benzer düşünen bireyler ve arkadaşları tarafından çevrelenmiş hissetmeleriyle bağlantılı ve bu, insanların daha doğal davranmalarına neden oluyor. Bu durum, kazara bahsi geçen özel bilgileri mağdurlara karşı kullanmak için her zaman tetikte olan suçlular için bir fırsat yaratabiliyor. Üstelik böyle bir durumda söz konusu ifadenin bağlam dışına çıkarıldığının kanıtlanması da son derece zor. Teorik olarak bu tür vakalarda siber suçlular peşine düştükleri kişiye şantaj yaparak fidye talebinde dahi bulunabilir. Dahası, uygulama içinde konuştuğunuz veya yazdığınız her şeyin yalnızca orada bulunanlar tarafından duyulup görülmediğini, aynı zamanda hizmetin kendisi tarafından toplanıp analiz edildiğini de unutmamak gerekir.Uygulama, bir hesaba kaydolduğunuzda, içerik oluşturduğunuzda, paylaştığınızda, başkalarıyla mesajlaştığınızda ve iletişim kurduğunuzda katılımcıların sağladığı içeriği, iletişimi ve diğer bilgileri toplar. Katılımcının hesap oluşturmak ve yönetmek için katılımcı isim, telefon numarası, fotoğraf, e-posta adresi ve kullanıcı adı gibi kişisel verileri sağlaması gerekir. Uygulama, oda canlıyken bir odadaki sesi geçici olarak kaydeder. Ayrıca katılımcılar hakkında toplanan veriler, geçici kullanım için de olsa üçüncü şahıslara verilebilir. Şu durumda hiç kimse sızıntılara karşı koruma altında değildir. Kaspersky Güvenlik Araştırmacısı Alexey Firsh, şunları ifade ediyor: "Clubhouse'un gizlilik politikası bir bütün olarak nispeten standart görünüyor. Ancak bu tür sosyal ağlarda bir şey paylaştığınızda, paylaşılan verilerinize ne olacağından yüzde 100 emin olamayacağınızı aklınızda tutmak çok önemlidir. Bu nedenle, bir gün bu bilgilerin halka sızabileceği gerçeğine hazırlıklı olun."Kaspersky uzmanları, her kullanıcının internetin, özellikle de tartışma ortamlarının ve sosyal platformların halka açık yerler olduğunu ve buralarda gerçekleştirilen davranışların kamuya uygun olması gerektiğini hatırlaması gerektiği konusunda uyarıyor.
cumhuriyet.com.tr
Trump, "medya sessizliğini" bozdu
Eski ABD Başkanı Donald Trump, yaşamını yitiren muhafazakar radyocu Rush Limbaugh'u anmak için 20 Ocak'tan sonraki "medya sessizliğini" bozdu.
6 Ocak'taki Kongre baskını dolayısıyla suçlanan ve Senatoda aklanan Trump, Limbaugh'u anmak için Fox News kanalına telefonla bağlandı.20 Ocak'tan bu yana ilk kez bir televizyon kanalına çıkan Trump, "Amerikan muhafazakarlığının kalbi" olarak tanımlanan ünlü radyo programcısı Limbaugh'u anmakla yetindi.Geçen yıl akciğer kanseri olduğu açıklanan ve bugün 70 yaşında yaşamını yitiren Limbaugh hakkında, "O gerçek bir efsane. Onun gibi efsaneler pek kalmadı. Pek çok kişi için her gün onu dinlemek adeta dini bir ritüel gibiydi" değerlendirmesini yapan Trump, ünlü sunucunun kendisine her zaman çok destek olduğunu vurguladı.ÖZGÜRLÜK MADALYASI İLE ÖDÜLLENDİRİLMİŞTİ2016 başkanlık seçimlerinden bu yana Trump'ı güçlü şekilde destekleyen Limbaugh, 2020 yılında Trump tarafından Özgürlük Madalyası ile ödüllendirilmişti.SEÇİMLERİ KAZANDIKKonuşmasının bir yerinde 3 Kasım'daki başkanlık seçimlerini kazandıklarını yineleyen Trump, Limbaugh'un da böyle düşündüğünü söyledi."SEÇİM GECESİ YAŞANANLAR UTANÇ VERİCİ"Seçim gecesi yaşananların "ABD için utanç verici" olduğunu savunan Trump, "Bu ülke insanlarının ne kadar kızgın olduğunu bilemezsiniz, 3. dünya ülkeleri gibi seçim gecesi seçim merkezleri kapatıldı" dedi.Kendi başına gelenin bir Demokratın başına gelmesi durumunda Demokratların buna isyan edeceğini ileri süren Trump, Cumhuriyetçi Parti içinde böyle bir durumun olmadığını, ancak tabanın güçlü olduğunu belirtti.AZİL SUÇLAMASINDAN AKLANMIŞTISenato Genel Kurulunda 13 Şubat'ta yapılan oylamada 57 senatör Trump aleyhinde oy kullanırken, 43 senatör ise suçsuz olduğu yönünde oy vermişti.Böylece 100 sandalyeli Senatoda suçlu bulunabilmesi için en az 3'te 2 çoğunluğun oyu (67 senatör) gereken Trump, hakkındaki "halkı isyana teşvik" başlıklı azil suçlamasından aklanmıştı.Trump, Senatodaki azil sürecinde aklanmasının ardından yaptığı ilk açıklamada siyasi hayatına devam edebileceği mesajını vermiş ve "hareketimiz daha yeni başlıyor" yorumunu yapmıştı.
AA
Fed: Ekonomik koşullar hedeflerin uzağında
ABD Merkez Bankasının (Fed) son toplantısına ait tutanaklar, ülkedeki ekonomik koşulların uzun vadeli hedeflerin uzağında olduğunu ve hedeflere ulaşılıncaya kadar destekleyici politika duruşunun devam etmesi gerektiğini ortaya koydu.
Fed, Federal Açık Piyasa Komitesinin (FOMC), 26-27 Ocak'ta düzenlenen toplantısına ilişkin tutanakları yayımladı.Politika faizinin yüzde 0-0,25 aralığında sabit tutulduğu son toplantının tutanaklarında, ekonomik faaliyet ve istihdamdaki toparlanma hızının son aylarda yavaşladığı belirtildi.Tutanaklarda, ekonominin aşılamalar da dahil olmak üzere yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgınının seyrine bağlı olacağı, devam eden halk sağlığı krizinin ekonomik faaliyet, istihdam ve enflasyon üzerinde baskı oluşturmaya devam edeceği ve ekonomik görünüm için önemli riskler oluşturacağı aktarıldı.BİRAZ ZAMAN ALACAKGenel finansal koşulların destekleyici olmaya devam ettiğine işaret edilen tutanaklarda, "Katılımcılar ekonomik koşulların şu anda Komite'nin uzun vadeli hedeflerinden uzak olduğunu ve bu hedeflere ulaşılıncaya kadar politika duruşunun destekleyici kalması gerektiğini belirtti" ifadesi yer aldı.Tutanaklarda, ekonominin hedeflerden uzak olmasıyla önemli ilerlemenin sağlanmasının muhtemelen biraz zaman alacağı kaydedildi.Federal fon oranı ve varlık alımlarına ilişkin yönlendirmenin sürdürülmesinin desteklendiği belirtilen tutanaklarda, varlık alımlarının istihdam ve enflasyon hedeflerinde kayda değer bir ilerleme sağlanana kadar en azından mevcut hızda devam edeceği aktarıldı.Tutanaklarda, Fed'in bilançosundaki genişlemenin finansal koşulları önemli ölçüde rahatlattığına ve ekonomiye destek sağladığına dikkat çekildi.
AA
Fahrettin Koca'dan kritik 'aşı' uyarısı!
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, aşı dolandırıcılığına karşı uyarıda bulundu. Koca, ''Vatandaşlarımıza ulaşarak, aşıda öncelikli hale getireceğini iddia ederek para talep eden dolandırıcılar hakkında adli işlem başlatılacaktır'' ifadelerini kullandı.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, dün Bilim Kurulu'nun ardından yaptığı açıklamada, "Kurulumuzun oluşturduğu öncelikli grupların aşılanmasında 1'inci aşamayı tamamlamak üzereyiz. Şu ana kadar ülkemize yaklaşık 800 bini ikinci doz olmak üzere 5 milyonu aşkın doz aşı yapılmış oldu" ifadelerini kullandı.Sosyal medya üzerinden aşı dolandırıcılığına karşı uyarıda bulunan Koca, ''Ülkemizde aşı sadece Bilim Kurulunca belirlenen öncelik sırasına göre ve herkes için ücretsiz olarak yapılmaktadır. Vatandaşlarımıza ulaşarak, aşıda öncelikli hale getireceğini iddia ederek para talep eden dolandırıcılar hakkında adli işlem başlatılacaktır. ALO 183'e ihbar edin'' dedi./Archive/2021/2/17/232807229-koca-twee-1.png
cumhuriyet.com.tr
Buzlanan yolda 15 araç birbirine girdi!
Samsun'da buzlanma sonucu meydana gelen ve 15 aracın birbirine girdiği zincirleme kazada, 1'i ağır 4 kişi yaralandı.
Kaza, saat 18.00 sıralarında Tekkeköy ilçesi Gelemen mevkisinde meydana geldi. Çarşamba'dan Samsun istikametine seyir halinde bulunan ve henüz sürücüsü öğrenilemeyen TIR, kontrolden çıkarak korkuluklara çarptı. Bu sırada arkasından seyir halinde bulunan bir başka TIR, 4 kamyonet, 1 minibüs ve 8 otomobil de buzlanma sonucu birbirine çarparak durabildi. Kazada, 1'i ağır 4 kişi yaralandı. Yaralılar, ihbar üzerine bölgeye gelen ambulanslarla kentte bulunan çeşitli hastanelere kaldırıldı.'BUZLANMAYA ÖNLEM ALINMADI'Kazanın saniyeler içinde gerçekleştiğini söyleyen bir kazazede, "Buzlanma olacağı hava tahminlerinde günler öncesinden söyleniyor ve uyarılıyor. Buna önlem alınmaması durumu bu hale getirdi. Yazık günah değil mi burada, bu sıkıntının bizlere yaşatılması?" dedi. Kazaya karışan bir başka araç sürücüsü ise, "Araçlar çok süratli değillerdi aslında. Buzlanma var ve en önde bir kilitlenme olunca herkes birbirine girmeye başladı. Ben öndekine vurdum, arkamdaki geldi bana vurdu. Şu an bırak arabayı, yürümekte bile güçlük çekiyoruz. Geçmiş olsun" dedi.ÇALIŞMA BAŞLATILDIKaza sonrası polis ekipleri viyadüğün üzerini trafiğe kapatarak alt yoldan ulaşıma izin verdi. Kazaya karışan araçların kaldırılması için çalışma başlatıldı.
DHA
Markette skandal görüntü! 250 kilo bozulmuş et ele geçirildi
Adana Kasaplar Odası'na gelen bir ihbar üzerine Yüreğir ilçesindeki bir markete baskın düzenlendi. Markette yapılan kontrolde 250 kilo bozulmuş et ele geçirildi.
Zabıtayla birlikte işyerinde yapılan denetimde son kullanma tarihi geçmiş ve bozulduğu belirlenen, satışa hazır vaziyetteki 250 kilo et ve tavuğa el konuldu. Tarihi geçen ve üzerinde etiket bulunmayan et ve tavuklar, Tarım İl Müdürlüğü ekiplerince götürülerek imha edildi. İş yerine ise tarihi geçen ürün satmak ve etiketsiz et sattığı için 7 bin 250 lira para cezası kesildi.TAM 250 KİLO BOZULMUŞ ET ELE GEÇİRİLDİMerkez Yüreğir ilçesine bağlı Dogankent Mahallesi'nde bir marketin son kullanma tarihi geçmiş tavuk eti ve kıyma sattığı ihbarı üzerine harekete geçen Adana Kasaplar Odası, Yüreğir Belediyesi Zabıta Daire Başkanlığı ekipleriyle markete baskın yaptı. Market içerisindeki dondurma dolabını açan ekipler, tarihi geçmiş ve bozulmuş kilolarca tavuk, et ve kıymayla karşılaştı. Tek tek ürünlerin tarihlerini kontrol eden ekipler, tamamının tarihinin geçtiğini ve üzerinde etiket olmayan onlarca kıymanın ise bozuk olduğunu tespit etti. Tarım İl Müdürlüğü ekiplerine haber verilmesi üzerine yaklaşık 250 kilogram ete, imha edilmek üzere el konuldu.TATLI DA SAĞLIKSIZ SATILIYORYabancı uyruklu iş yeri sahibi Abdulaziz Safiye’ye, tarihi geçen ürün satmak ve etiketsiz et sattığı için 7 bin 250 lira para cezası kesildi. Bu sırada hijyen kurallarını hiçe sayan iş yeri sahibinin rahat tavırları ise dikkat çekti.Öte yandan markette bulunan ürünlerin hijyen kurallarına aykırı olduğu ve bir dolabın üzerinde açık vaziyette baklava satışı yapıldığı da gözlendi.
DHA
Antalya'da korkutan yangın!
Antalya'nın Kaş ilçesinde sazlık alanda çıkan yangın, kontrol altına alınmaya çalışılıyor.
Yeşilköy, Ova ve Kınık mahallelerinin kesiştiği Göl mevkisindeki sazlık alanda henüz belirlenemeyen nedenle yangın çıktı. Alevler rüzgarın da etkisiyle kısa sürede geniş bir alana yayıldı. İhbar üzerine bölgeye itfaiye ve Orman İşletme Müdürlüğü ekipleri sevk edildi.Ekiplerin yoğun müdahalesine rağmen alevler yakındaki bir seraya ulaştı. Sıçrayan alevlerin söndürülmesinin ardından zarar gören seranın onarılmasına başlandı. Bölgede etkisini sürdüren kuvvetli rüzgar, ekiplerin müdahalesini güçleştiriyor.
cumhuriyet.com.tr
Hafızlar "kısıtlamadan muaf" tutuldu
İzmir Valiliği'ne bağlı İl Hıfzısıhha Kurulu, Kuran kurslarına gidenler ve hafızların "kısıtlamadan muaf" tutulmasını kararlaştırdı. Bu kişilerin pandemi kısıtlamalarına tabi olmayacağı, toplu ulaşım araçlarını da kullanabileceği bildirildi.
İzmir Valiliği’ne bağlı İl Hıfzıssıhha Kurulu’nun aldığı karara göre, hafızlık eğitimi veren Kuran kurslarında öğrenci/kursiyer/öğretici ve çalışanlar, durumlarını bildirme şartıyla sokağa çıkma yasağından muaf tutulacak. Kuran kurslarına giden öğrenci/kursiyer/öğretici ve çalışanlar, 65 yaş üzeri ile 20 yaş altı kişiler, şehir içi toplu ulaşım araçlarını da kullanabilecek.Kurulun aldığı karar şu şekilde:"İlimiz İl Hıfzıssıhha Kurulu, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 23 üncü maddesinde yazılı üyelerin katılımı ile İzmir Valisi Yavuz Selim KÖŞGER başkanlığında toplanmıştır. Yapılan toplantıda; Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 27 ve 72 nci maddeleri uyarınca aşağıdaki kararlar alınmıştır.Koronavirüs salgınıyla mücadele kapsamında 01.02.2021 tarihinde Sayın Cumhurbaşkanımızın başkanlığında toplanan Cumhurbaşkanlığı Kabinesinde yüz yüze eğitimin kademeli olarak başlatılması kararlaştırılmış olup bu doğrultuda Diyanet İşleri Başkanlığının 10.02.2021 tarihli ve 1039482 sayılı olurları ile hafızlık eğitimi veren Kur’an kurslarında 15.02.2021 tarihinden itibaren yüz yüze eğitime geçileceği belirtilmiştir. Bu çerçevede; İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğünün 12.02.2021 tarihli ve 2554 sayılı Genelgesi doğrultusunda; güzergah ve ilgili saatlerle sınırlı olacak şekilde;1. Hafızlık eğitimi veren Kur'an kurslarında öğrenci/kursiyer/öğretici/çalışanların durumlarını, kurumlarınca verilecek kurum adresi ve çalışma/ders programını ihtiva eden belge ile belgelendirmeleri şartıyla, İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü’nün 30.11.2020 tarihli ve 20076 sayılı Genelgesi ile getirilen sokağa çıkma kısıtlamasından muaf tutulmasına,2. Hafızlık eğitimi veren Kur'an kurslarının öğrenci/kursiyer/öğretici/çalışanlarından 65 yaş ve üzerinde kalanlar ile 20 yaş altında kalanların İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürlüğü’nün 30.11.2020 tarih 20077 sayılı Genelgesi ile getirilen şehir içi toplu ulaşım araçlarını (metro, metrobüs, otobüs, minibüs, dolmuş vb.) kullanma kısıtlamasından muaf tutulmasına oy birliği ile karar verilmiştir."SINAVLAR İÇİN KARARİzmir İl Hıfzıssıhha Kurulu ayrıca, ertelenen ÖSYM sınavlarına katılacak kişilerin ve bir refakatçilerinin sokağa çıkma yasağından muaf olacaklarını bildirdi. Sınava girecek kişiler, yanında sınava giriş belgesini, sınav görevlileri ise sınava ait görevlendirme belgelerini sunmak zorunda olacak.İZMİR ESNAFI BEKLİYORAylardır kepenkleri kapalı bekleyen İzmir'deki kafe ve bar işletmecileri, önceki gün Bornova Küçükpark'ta alkışlı eylem yapmıştı. "Mekancı uyuma, emeğine sahip çık", "Ses ver, nefes al" sloganları atıp, yasakların kaldırılıp mekanlarının bir an önce açılmasını isteyen işletmeciler, pandemide "günah keçisi" ilan edildiklerini savunmuştu.
ANKA