News - Haberler
Rönesans’tan Romantizme…
Rönesans’tan Romantizme… Önde gelen kültür tarihçisi Peter Burke, Rönesans’tan Romantizme Gizli Tarih ve Tarihsel Bilinç adlı yapıtında yenilikçi tutumunu daha da ileriye taşıyor. Kitaba adını veren “gizli tarih” kavramının köklerini 17. yüzyılda bulabileceğimizi ifade eden yazar, bu “yeni” tarih yazıcılığı yöntemi hakkında ayrıntılı ve zaman zaman da eğlenceli bilgiler sunuyor. /Archive/2021/3/6/183636454-kapak.jpgÖnde gelen kültür tarihçisi Peter Burke, Rönesans’tan Romantizme Gizli Tarih ve Tarihsel Bilinç adlı yapıtında yenilikçi tutumunu daha da ileriye taşıyor. Kitaba adını veren “gizli tarih” kavramının köklerini 17. yüzyılda bulabileceğimizi ifade eden yazar, bu “yeni” tarih yazıcılığı yöntemi hakkında ayrıntılı ve zaman zaman da eğlenceli bilgiler sunuyor.Toplam on üç özgün makaleden oluşan Rönesans’tan Romantizme Gizli Tarih ve Tarihsel Bilinç; historiyografi, Rönesans ve entelektüel tarihe dokunan, bilinçle bir araya getirilmiş bir toplam.Günümüzde kasten görmezden gelinen kimi tarih yazıcılığı metotları, Rönesans’ı anlamak için tarih biliminin yanında daima haklı yerini bulan sosyoloji, bu iki kardeş bilimin yardımına yetişerek Rönesans’ı görünür kılan antropoloji ve coğrafya, yazılı ve sözlü kültürle iç içe geçmiş sözlü şiir geleneği, yepyeni metin okuma yöntemleri ve tabii entelektüel tarih yapıtta bulabileceklerinizden bazıları.Rönesans’tan Romantizme Gizli Tarih ve Tarihsel Bilinç / Peter Burke/ Çeviren: Çağla Çakın / Islık Yayınları / 328 s. Cumhuriyet Kitap EkiChristie'nin asırlık Poirot’su!
Christie'nin asırlık Poirot’su! Agatha Christie'nin sevilen karakteri Hercule Poirot'nun kaleme alınmasının 100. yılı şerefine özel ciltli Poirot Seçkisi Seti piyasaya çıkıyor. Poirot Seçkisi Seti, sürükleyici kurgusu ve dikkat çekici konularıyla her döneme hitap eden Ölüm Sessiz Geldi, Nil'de Ölüm, Roger Ackroyd Cinayeti, Acı Kahve, Doğu Ekspresinde Cinayet ve Cinayet Alfabesi romanlarından oluşuyor. /Archive/2021/3/6/183157347-ic9.jpgHercule Poirot karakteri ile tanıştığımız, Agatha Christie’nin ilk romanı olan Ölüm Sessiz Geldi yayımlanalı 100 yıl oldu. Altın Kitaplar Yayınevi, Polisiye kraliçesinin en sevilen roman kahramanlarından Hercule Poirot’nun 100 yıllık macerasına yaraşır bir projeyi okurların beğenisine sunuyor.Poirot Seçkisi Seti, sürükleyici kurgusu ve dikkat çekici konularıyla her döneme hitap eden Ölüm Sessiz Geldi, Nil'de Ölüm, Roger Ackroyd Cinayeti, Acı Kahve, Doğu Ekspresinde Cinayet ve Cinayet Alfabesi romanlarından oluşuyor.Ölüm Sessiz Geldi, Nil'de Ölüm, Roger Ackroyd Cinayeti, Acı Kahve, Doğu Ekspresinde Cinayet ve Cinayet Alfabesi / Agatha Christie / Çev.: Çiğdem Öztekin / Altın Kitaplar / 1576 s,/Archive/2021/3/6/183224331-ic2.jpgAGATHA CHRISTIE (1890-1976): 15 Eylül 1890 tarihinde, Torquay, Devon‘da doğmuştur. Tam adı Agatha Mary Clarissa Miller Christie Mollowan’dır. Mary Clarissa Miller ve Mary Westmacott takma adını da kullanmıştır. Babası Frederick Alvah Miller ve annesi de Clarissa Miller’dır. Kız kardeşi Margaret Frary Miller ve erkek kardeşi Louis Montant Miller’dır.Agatha Christie, evde eğitim görmüştür. Çok küçük yaşta annesi tarafından yazmak için cesaretlendirilen Christie, on altı yaşındayken, Paris‘e, şan ve piyano dersleri alacağı bir okula gönderilmiştir./Archive/2021/3/6/183236441-ic3.jpgCiddi anlamda ilk edebi denemeleri, duygusal konuları ele alan öyküler oldu. 1914'te bir Flying Royal Corps çalışanı olan Archibald Christie ile evlendi ve Fransa’ya gitti. Bu evliliğinden 1919 yılında kızları Rosalind, dünyaya geldi. Dislektik olmasına rağmen öykü, roman okumayı çok seviyordu.Archiebald, Christie’nin, NancyNeele adında, daha genç bir kadına aşık olduğunu açıklaması üzerine, 1926 yılında boşanan Agatha Christie bu üzüntüsünün üzerine aynı yıl annesini de kaybetmiştir.Aynı yıl 11 gün boyunca ortadan kaybolan Christie tüm aramalara rağmen bulunamadı. Arabası ağaçlara çarpmış, bavulları yerlere saçılmış vaziyette göl kenarında bulundu. Christie bir süre sonra ortaya çıksa da bu konu hakkında hiçbir açıklama yapmadı. Agatha Christie'nin geçici hafıza kaybına uğradığı, kocasını ve onun sevgilisini öldürme planları yaptığı gibi çeşitli iddialar ortaya atıldı./Archive/2021/3/6/183244300-ic4.jpg1928 yılında sonuçlanan boşanma sürecinin iki yıl sonrasında, Agatha Christie, 1927’de, Ortadoğu’ya yaptığı ziyaretler sırasında tanıştığı, Arkeolog Max Mallowan’a, Suriye ve Irak’taki kazı alanlarına yaptığı yolculuklarda eşlik etmiştir. Daha sonra Max Mallowan ile evlenen Christie, bir çok yer gezip, görmüştür.Agatha Christie’nin ilk dedektif romanı, The Mysterious Affair at Styles’dır (Styles’daki Esrarengiz Olay). Daha sonra kırkı aşkın romanda karşımıza çıkacak olan ünlü Belçikalı dedektif karakteri, Hercule Poirot’u ilk kez kullandığı kitabıdır. Kitap, çeşitli yayınevinlerinden geri çevrilmiştir. Daha sonra 1920 yılında Bodley Heidi Yayınevi tarafından kabul edilmiştir./Archive/2021/3/6/183252831-ic5.jpgEn çok çalıştığı ve yoğun olduğu dönemi 1920’lerin sonu olan Agatha Christie’nin, 1930’larda, farklı esrarengiz olayları konu alan dört, Dedektif Hercule Poirot’un hikayelerini yazdığı on dört, Miss Marple ve Müfettiş Battle’ın hikayelerini yazdığı dört kitabı basılmıştır. Christie, yine aynı yıllarda Harley Quin ve Mr. Marker Pyne hikayelerinin anlatıldığı, iki kitap yazmıştır. Daha sonra da iki sahne oyunu yazmıştır.Christie'nin, diğer kitabında yazdığı ünlü dedektifi, görevinde amatör olan dedektif Miss Jane Marple, tipik bir İngiliz karakteri olarak kaleme alınmıştır. Poirot karakteri, mantığını, akılcı metotlarını ve “küçük gri hücreler”ini kullanarak esrarengiz olayları çözüme ulaştırmak için görevini yerine getiren bir dedektiftir./Archive/2021/3/6/183301722-ic6.jpgMarple karakteri, kadınlık içgüdülerine ve empati kurma yeteneğine güvenen bir dedektif olarak görevini yerine getirmiştir. Marple’ın adı, içlerinde ilk olarak Agatha Christie’nin 1930’da yazdığı, Murder At The Vicarage (Ölüm Çığlığı) ve son olarak da, 1977’de yazdığı, Sleeping Murder (Uyuyan Ölüm)’ın bulunduğu, on yedi kitabında geçmektedir. Poirot ve Miss Marple karakterlerinin ikisi de sinema ve televizyona uyarlanmıştır.1978 yılında Michael Apted’in yönetmenliğini yaptığı ve Agatha Christie’yi, Vanessa Redgrave’in canlandırdığı, Christie’nin gerçek hayat öyküsünü konu alan Agatha filmi, çekilmiştir. Film, 1926 yılında Christie’nin boşanmasından sonra bir süreliğine ortadan kaybolup Harrowgate Oteli’nde, Mrs. Neele adı altında yaşamasını konu almaktadır./Archive/2021/3/6/183311581-ic7.jpgAgatha Christie’nin, 1936 yılında Mary Westmacott takma adı altında yazdığı, ilk altı psikolojik romantizm romanı basılmıştır.1937 yılında ise Howard Carter’la tanıştığı, Luxor ziyaretinden sonra, 1973 yılına kadar basılmayan, “Akhanaton” adlı sahne oyununu yazmıştır. Bu oyun 1979 yılında New York Londra’da, “Akhanaton” ve “Nefertiti” adıyla sahnelenmiştir.Hayranlarınca her kitabı beğenilmekle birlikte, Agatha Christie’nin edebi kaygılarla yazdığı bazı romanlar eleştirmenlerin de dikkatini çekti. On Küçük Zenci romanı da polis romanının klasikleri arasındadır./Archive/2021/3/6/183323815-ic8.jpgAgatha Christie, ikinci dünya savaşı sırasında, Londra’da Univesity College Hospital dispanserinde görev yapmıştır. Savaş sonrasında, roman çalışmalarına devam etmesinin yanı sıra, sahnede ve sinemada da başarı kazanmıştır.1954 yılında “Witness for the Prosecution (Beklenmeyen Şahit)” oyunu, New York Drama Critics Circle tarafından, sezonun en iyi yabancı sahne oyunu seçilmiştir. Agatha Christie, 1967 yılında, İngiliz Araştırma Klübü’nün başkanı olmuştur. 1971 yılında ise AgathaChristie, İngiltere’nin en yüksek onur ünvanı olan “Britanya İmparatorluğu Kadın Komutanı” nişanını almıştır./Archive/2021/3/6/183334049-ic1.jpgAgatha Christie, 12 Ocak 1976’da, 86 yaşında İngiltere Wallingford'da hayatını kaybetti. Polisiye edebiyatın öncüsü olarak anılan yazar, kısa hikâyeleri ve sahne oyunlarının yanında yüzden fazla roman yazmıştır. Yüz farklı dile çevrilen ve tüm zamanların en çok satan İngiliz roman yazarı olan Christie’nin. yapıtları tüm dünyada yüz milyonlarca, İngiltere’de ise bir milyar kopyanın üzerinde satmıştır. Cumhuriyet Kitap EkiKurucu bir norm; düşmanlık!
Kurucu bir norm; düşmanlık! Eleştirel düşüncenin çağdaş kalemlerinden Achille Mbembe, Düşmanlık Politikaları'nda, tüm gezegeni içine hapseden, gündelik ilişkilere dek sızan ve insanları esir alan bir düşmanlık ilişkisinin çağımızın kuralı ve kurucu normu haline geldiğini ileri sürüyor. Ve soruyor: “Dünyanın her yerini kendi yuvası yapan, köklerini sorgulayan ama aynı zamanda tüm gezegene kök salan, gelip geçiciliğinin bilincinde, yeryüzünü ortak payda yaparak düşmanlık ilişkisinden kurtulabilecek bir insanlık mümkün mü? Hümanizmin de ötesine geçerek bütün canlıları kapsayacak bir politika ve ortak bir soyağacı tesis edilebilir mi? Yoksa treni çoktan kaçırdık mı?” /Archive/2021/3/6/182938551-2-.jpgFrantz Fanon'un izinden giden, Düşmanlık Politikaları'nın yazarı Achille Mmbembe’ye göre savaş, çağımızın kutsadığı değer haline gelmiş durumda. Düşmanlığın, savaşın kutsanan değerler haline gelişiyle toplumlarımız demokrasiden hızla uzaklaşıyor.Kaldı ki, demokrasinin de kökleri karanlık… Kendi suç geçmişlerini hatırlamak istemeyen bu toplumlar, icat ettikleri kötülük nesnelerinin korkusuyla yaşıyor ve bunlardan şiddet yoluyla kurtulmak istiyorlar.Liberal demokrasiler olağanüstü hali olağanlaştırıyor, çitleri yükseltiyor, hem kendi içlerinde hem de dış düşmanlarına karşı diktatörce uygulamaları hayata geçirmekte tereddüt etmiyorlar.İnsan hakları ve eşitlik ilkeleri zaten çoktan harap olmuş, tükenmiş halde. Milliyetçilik en kanlı haliyle yeniden boy gösteriyor. Siyasal düzen ölüme yönelen bir örgütlenme biçimi olarak kendini yeniden oluşturuyor./Archive/2021/3/6/182930020-ic1.jpgToplumsal bünyenin hücrelerine kadar sızan nanoırkçılık, şiddet ve yasa, inanç ve itaat, norm ve istisna, hatta özgürlük ve güvenlik arasındaki ilişkileri bulandırarak meşruiyet kazanmaya çalışıyor.Bu karamsar tabloya bakarak Mbembe soruyor:“Dünyanın her yerini kendi yuvası yapan, köklerini sorgulayan ama aynı zamanda tüm gezegene kök salan, gelip geçiciliğinin bilincinde, yeryüzünü ortak payda yaparak düşmanlık ilişkisinden kurtulabilecek bir insanlıkmümkün mü? Hümanizmin de ötesine geçerek bütün canlıları kapsayacak bir politika ve ortak bir soyağacı tesis edilebilir mi? Yoksa treni çoktan kaçırdık mı?”Düşmanlık Politikaları / Achille Mbembe / Çevrine: Ayşen Gür / İletişim Yayınları / 224 s. Cumhuriyet Kitap EkiManguel’den oyunbaz yorumlar, eğlenceliçizimler!
Manguel’den oyunbaz yorumlar, eğlenceli çizimler! Drakula ile Kırmızı Başlıklı Kız, Şeytan ile Superman, Sinbad ile Kaptan Nemo, Karagöz ve Hacivat ile Quasimodo… Efsanevi Yaratıklar kitabında Alberto Manguel’in oyunbaz yorumları ve eğlenceli çizimleri eşliğinde yan yana geliyor. /Archive/2021/3/6/182648709-icccccc.jpgYapıtlarında okurlarını mitolojiden, dinler tarihinden, edebiyattan ve popüler kültürden karakterlerle dolu bir gezintiye çıkaran Alberto Manguel’in bu kişisel koleksiyonunda; Drakula ile Kırmızı Başlıklı Kız, Şeytan ile Superman, Sinbad ile Kaptan Nemo, Karagöz ve Hacivat ile Quasimodo yan yana geliyor.Efsanevi Yaratıklar kitabı, onlarca efsanevi yaratığın can buldukları kitap ve efsanelerden dışarıya taşıp başka kılıklarda yaşamayı nasıl sürdürdüklerini, dünya hakkında her çağda yeni şeyler söylemeyi nasıl başardıklarını Alberto Manguel’in yaratıcı, oyunbaz yorumları ve eğlenceli çizimleri eşliğinde keşfetmek için iyi bir fırsat.Bir kitap âşığından, unutamadığı karakterlere kelimeler ve resimler yoluyla bir saygı duruşu.Efsanevi Yaratıklar / Alberto Manguel / Çeviren: Lale Akalın / Yapı Kredi Yayınları / 192 s. Cumhuriyet Kitap Ekiİnsanlar komplo teorilerine neden inanır?
İnsanlar komplo teorilerine neden inanır? Geçtiğimiz sene Covid-19 vakalarının yükselişini komplo teorilerinin yükselişi takip etti. Salgının başlarında 5G kulelerinin COVID-19’u yaydığını söyleyen komplo teorileriyle Avrupa’da kuleler ateşe verildi. Ocak ayında Wisconsin'de yaşayan ve aşıların insan DNA’sını değiştireceği ile ilgili bir komplo teorisine inandığı için yüzlerce doz Covid-19 aşısını imha eden bir eczacı ceza aldı. Ve bazı insanlar virüsün bizzat Çin tarafından üretildiğini düşünüyor. Peki, insanlar komplo teorilerine neden inanır? Komplo teorisi nedir? Bunlar etrafta dolaşan komplo teorilerinin sadece bazıları. Eylül ayında Pew Araştırma Merkezi tarafından yayınlanan bir anket sonucu Amerikalıların yarısından fazlasının 4chan forumlarında ortaya çıkmış Trump yanlısı birbiri içine geçmiş komplo teorileri ağı Qanon’u duymuş olduğunu ortaya koydu. Qanon’a desteklerini açıklamış iki aday Kasım ayında Amerikan Kongresi’ne seçildi. Peki böyle komplo teorileri nasıl ortaya çıkıyor ve varlıklarını nasıl sürdürüyor?KOMPLO TEORİSİ NEDİR?Karen Douglas, komplo teorisini kötücül amaçları olan güçlü bir grup tarafından gizlice yürütüldüğü varsayılan senaryolar olarak tanımlıyor. Varsayılana göre bu planları yapanlar, insanların iyiliğini değil kendi iyiliklerini düşünmektedirler.Komplo teorilerinin son senelerde ortaya çıktığı kabulüne karşı Douglas; araştırmasında bu durumun tam böyle olmadığını, komplo teorilerinin çok eski zamanlardan beri varolduğunu fakat elimizde komplo teorilerinin yükselişte olduğuna dair endişe olduğunu, komplo teorilerinin gerçekten yükselişte olup olmadığı ile ilgili elimizde kanıt olmamasına rağmen sosyal medyanın insanların komplo teorilerine karşı tutumlarını paylaşma, etkileşim, tüketme vasıtasıyla kuvvetlendirdiğini belirtmiş.Douglas’a göre bu konuda kanıtlar sınırlı olsa da komplo teorilerinin yükselişte olduğu dönemler olması akla yatkın ve tarihsel olarak bu dönemlerden birisindeyiz.HANGİ PSİKOLOJİK FAKTÖRLER İNSANLARI KOMPLO TEORİLERİNE İNANMAYA YÖNLENDİRİYOR?İnsanları komplo teorilerine inanmaya yönlendiren üç faktörden bahsedilmiş. Bu faktörler epistemik(bilgi ile ilgili), varoluşsal ve sosyal motifler olarak sıralanmış.Epistemik motifler insanların bilme arzusuna, bilgiye ulaşma ve bu bilgilerden emin olma isteğine işaret ediyor. Douglas’a göre önemli bir şey olduğunda insanlar doğal olarak bu konu hakkında bilgilenmek istiyorlar. Bir açıklama arıyorlar ve gerçeği bilmek istiyorlar, aynı zamanda bu gerçekten emin olmak istiyorlar. Epistemik motifler altında sayılabilecek bir diğer unsur eğitim seviyesi. Düşük eğitim düzeyindeki insanlar komplo teorilerine inanmaya daha meyilli oluyorlar. Bunun sebebi o insanların zeki olmaması değil, güvenilir kaynaklar ile güvenilir olmayan kaynak arasında ayrım yapabilecekleri gereçlere erişimlerinin kısıtlı olması. Onlar da bilgi ve kesinlik arıyorlar fakat bunu yanlış yerde yapıyorlar.İkinci kategori varoluşsal motiflerden oluşuyor. Varoluşsal motifler insanların yaşadıkları dünyada güvende ve emniyette hissetme isteklerine işaret ediyor. İnsanlar başlarına gelenler üzerinde güç sahibi olmak ve özerk olmak istiyorlar. Olan biten karşısında güçsüz olmak ve kontrolü kaybetmiş olmak istemiyorlar. Bunlar düşünüldüğünde insanların komplo teorilerine yönelmeleri onlar için en azından neden olan biteni kontrol edemedikleri hakkında bir açıklama sağlıyor. Araştırmalar güçsüz ve sarsılmış hisseden insanların komplo teorilerine daha fazla yöneldiklerini ortaya koyuyor.İnsanların kendileri ve mensubu oldukları grup hakkında iyi hissetme arzuları üçüncü kategori olan sosyal motifleri oluşturmakta. Bu arzuyu gerçekleştirmenin yollarından birisi de diğer insanların erişemediği bilgilere erişiminizin olması.Douglas’a göre komplo teorileri söz konusu olunca sıkça karşılaşılan söylemlerden birisi kendileri dışında kalan herkesin sürüye uyduğu ve sadece kendilerinin gerçeği bildiği. Başkalarının olan bitenden habersiz olduğu ve sizin gerçeği bildiğiniz inancı size üstünlük hissi verebilir. Bu durum gruplar düzeyinde de gerçekleşebiliyor. Böyle inançlara sahip olmak sizin ait olduğunuz grubun iyi olduğu geri kalanlarınsa bütün her şeyi mahvetmeye çalışan şeytani işler yaptıkları fikrini sağlamlaştırıyor.DEMOGRAFİK DEĞİŞKENLER KOMPLO TEORİLERİNE İNANMAK KONUSUNDA FAKTÖR MÜ?Komplo teorilerine inananların, yayanların ve üretenlerin genelde orta yaşlı beyaz erkekler olduğunun düşünüldüğünü belirten Douglas, önde gelen komplo teorisyenleri için belki bu varsayımın gerçek olabileceğini fakat araştırmalarında komplo teorilerine varsayıldığı gibi çoğunluk olarak bu demografik kategori tarafından inanıldığı ile ilgili bir bulguları olmadığını belirtmiş.Komplo teorilerine inanmak bakımından kadınlar ve erkekler arasında bir fark olmadığını söyleyen Douglas, hangi yaştaki insanların komplo teorilerine daha çok inandığı konusunda ise gençlerin yaşlılara kıyasla bu teorilere daha çok inadığını belirtmiş. Douglas’a göre insanların yaşları ne kadar gençse komplo teorilerine inanmaya o kadar meyilli oluyorlar. Dikkat çekilen bir diğer konu da tarih boyunca sistemli bir ayrımcılığa, ırkçılığa ve kötü muameleye maruz kalmış gruplar bu tarihsel sebeplerden dolayı komplo teorilerine inanmaya daha yakın olabiliyorlar.Araştırmada ulaşılan sonuçlardan bir tanesi de bir komplo teorisine inanan insanların başka bir komplo teorisine inanma ihtimallerinin de yüksek olduğu. Hatta birbirleriyle çelişen iki farklı komplo teorisine bile atanabiliyorlar. Örneğin, Prenses Diana’nın ölümünün trafik kazası olmadığına aslında Kraliyet Ailesi tarafından öldürüldüğüne ve Prenses Diana’nın hala hayatta olduğuna insanlar aynı anda inanabiliyor. Douglas’a göre bu iki çelişen teoriye inanmanın altında yatan sebep teorilerin kendisiyle değil birşeylerin ters gittiğine ve yanlış olduğuna olan inanç.KOMPLO TEORİLERİYLE MÜCADELE EDİLEBİLİR Mİ?Komplo teorilerilerinin nasıl mücadele edilebileceği ve çürütülüp çürütülemeyeceği ile ilgili olarak Douglas, yerleşmiş inançları değiştirmenin çok zor olduğunu söylese de bazı yöntemler olduğunu söylüyor. Bunun bir yolu insanlara gerçekleri, doğru bilgiyi sunmak. Bir diğeriyse insanlara komplo teorileri hakkında bağışıklık kazandırmak.İnsanları komplo teorilerine karşı hazırlamak ve komplo teorileriyle karşılaşabileceklerini farkındalığını onlarda yaratmak bağışıklık kazandırmanın bir yöntemi olabilir. Douglas’a göre komplo teorilerinin yayılması muhtemel senaryolarda insanları önceden bilgilendirmek ya da ne gibi komplo teorileriyle karşılaşalabileceğini göstermek faydalı olabilir ancak bu inançların ne kadar kuvvetli olduğu düşünüldüğünde insanlar için doğru bilgiyi ve güvenilir kaynakları erişilebilir kılmak hala en yaygın ve göreceli olarak işe yarayan bir yöntem.*Yukarıdaki metin Amerikan Psikoloji Birliği’nin Sosyal Psikoloji alanında Kent Üniversitesi’nde çalışmalar yapan Karen Douglas ile yaptığı söyleşinin Doğruluk Payı'ndan Barış Güçlü tarafından çevirilmiş halidir. Karen Dogulas Röportajın tamamına buradan ulaşabilirsiniz. cumhuriyet.com.trABD'ninÇin merkezli Xiaomi'yi, kurucusuna verilenödül nedeniyle kara listeye aldığıortayaçıktı
ABD'nin Çin merkezli Xiaomi'yi, kurucusuna verilen ödül nedeniyle kara listeye aldığı ortaya çıktı ABD Savunma Bakanlığının belgeleri, Çin merkezli akıllı telefon üreticisi Xiaomi'nin, kurucusu ve Üst Yöneticisi Lei Jun'a Çin devletine yaptığı hizmetlerden dolayı verilen ödül nedeniyle "ordu bağlantılı şirketler" listesine alındığını ortaya koydu. The Wall Street Journal'da yer alan habere göre, Xiaomi'nin söz konusu listeye alınması üzerine ABD Savunma Bakanlığına karşı Washington Bölge Mahkemesi'nde açtığı davada sunulan belgeler, şirketin listeye eklenme gerekçelerine de ışık tuttu.Bakanlığın mahkemeye sunduğu belgelerde, Jun'a 2019'da Çin Sanayi ve Bilgi Teknolojileri Bakanlığı tarafından verilen ödül ile şirketin 5G ve yapay zeka gibi ileri teknolojilere yönelik yatırım planları, "ordu bağlantılı şirketler" listesine eklenmesinin nedenleri olarak gösterildi.ABD Savunma Bakanlığı, 14 Ocak'ta, aralarında Çin'in en büyük akıllı telefon üreticilerinden Xiaomi'nin de bulunduğu 9 firmayı "ordu bağlantılı şirketler" listesine eklemişti.Söz konusu tanımlama ile ABD vatandaşlarının listedeki şirketlere yatırım yapması engellenirken, Xiaomi listeden çıkarılmak için ABD Savunma Bakanlığından davacı olmuştu. cumhuriyet.com.trAvrupa'da 2021 yaz sezonunu kurtaracak kararlar alınabilecek mi?
Avrupa'da 2021 yaz sezonunu kurtaracak kararlar alınabilecek mi? Avrupa salgın öncesindeki gibi, bir inip bir kalkan uçakların mutlu turistleri sahillere taşıdığı bir yaz mı yaşayacak? Yoksa geçen yaz sezonunun, karanlık bulutlarının yeniden çökme ihtimali var mı? AFPTuristlerin girişlerde test edilmesi yaygın bir uygulama olarak kalabilir.Avrupa salgın öncesindeki gibi, bir inip bir kalkan uçakların mutlu turistleri sahillere taşıdığı bir yaz mı yaşayacak? Yoksa geçen yaz sezonunun, karanlık bulutlarının yeniden çökme ihtimali var mı?Birkaç hafta içinde bunlardan hangisinin olacağını bileceğiz. Bu iki gelecekten birini şekillendirecek politik kararlar hali hazırda büyük tartışma yaratıyor.Önemli sorulardan biri, Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin, kararı Avrupa Komisyonu'na mı bırakacağı, yoksa kararı kendileri mi vereceğinde düğümleniyor. Üstelik, Brüksel, şu ana dek, aşı alım programı söz konusu olduğunda iyi bir yönetim göstermiş değilken.Yunanistan, ipleri kendi eline alan ülkelerden biri. Ülke, İsrail ile yaptığı anlaşmayla, aşı pasaportu olan turistleri ülkeye alacak.Kıbrıs da 1 Mayıs'tan itibaren, Avrupa İlaç Ajansı tarafından onaylanan bir aşının iki dozunu da olan İngiliz turistlerin ülkeye alınmaya başlanacağını duyurdu.BBC'ye konuşan Kıbrıs Otelciler Birliği Başkanın Philokypros Roussonides, gelişmeyi büyük bir mutlulukla karşıladıklarını söyleyerek, "Bu havayollarının uçuşları planlaması noktasında çok etkili olacak' dedi.Turizm bağlantıları işler tehlikedeBu yalnızca, Avrupalı hali vakti yerinde turistlerin sahillerde bira veya dondurma tüketmesi ile ilgili değil.Turizm çok büyük bir sektör ve Avrupa genelinde 27 milyon kişiye iş olacağı sağlıyor. Bağlantılı sektörleri de katarsak, Avrupa ekonomisinin yüzde 10'unu oluşturuyor.Yunanistan, İspanya ve İtalya gibi ülkelerin ekonomileri, olası bir kapalı sezondan yıkıcı şekilde etkilenebilir.Getty ImagesKıbrıs'taki Larnaka sahili 2020 yazını böyle geçirdi.Örneğin İspanya'ya bağlı Majorca adasının gayri safi milli hasılası geçen yıl yüzde 27 azaldı. Benzer şekilde geçecek bir turizm sezonu, ada halkı için büyük yıkım demek.Majorca'daki bir turizm yetkilisi, durumun sürdürülemez olduğunu söyleyerek, turistlerin dönüşüne izin verilmemesi durumunda bazı yerel işletmelerin yok olacağı uyarısını yapıyor.Turizm sezonunun kurtulması Avrupa çapında iki probleme bağlı: insanların aşılanması ve turizm kaynaklı seyahatlerin insanların aşı durumuna bağlanıp bağlanmayacağı…İspanya Bankasının baş ekonomisti Oscar Arce, El Pais gazetesine şu değerlendirmeyi yapıyor: "Eğer aşılama seviyeleri Haziran ayına gelindiğinde yüksek olursa, turizm sezonu kurtulur. Eğer yaz sonuna kalırsa, ekonomi büyük zarar görür."Aşının dağıtımındaki yavaşlıkŞu ana kadarki veriler çok iç açıcı değil.Mart'ın ilk haftası sonlanırken, Belçika vatandaşlarının yalnızca yüzde 4.96'sı, Almanların ise yüzde 5.5'i aşının ilk dozunu oldu.Politico isimli haber organizasyonun yaptığı hesaplara göre, Belçika'da mevcut aşılama oranlarının sürdürülmesi halinde, koruyucu sınır olarak görülen yüzde 70'e ulaşılması 2023 yılını bulacak.Aynı hesaplamaya göre, Almanya ise bu sınıra 2022'nin Eylül ayında ulaşabilecek.Bu senaryoya göre, yalnızca bu turizm sezonunu değil, gelecek yılı hatta ondan sonraki yılı bile sorgulamalıyız.Belçika ve Almanya hükümetleri ve tabii Avrupa Komisyonu, yeni aşılar onaylandıkça, aşılama hızının da katlanacağını savunabilir. Gerçekten böyle de olabilir.Ancak şu ana kadar elde edilen rakamlar, Avrupa Birliği'nin aşı programının bir felaket olduğunu ortaya koyuyor. Şu ana dek Avrupa Birliği nüfusunun yüzde 10'dan azı aşılanabilmiş durumda. İngiltere'de ise bu oran yüzde 31'e ulaştı, İsrail'de ise yüzde 52'ye…Avrupa Birliği Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de, Şubat ayında yaptığı bir açıklama ile "istenilen yerde olunmadığını" kabul etti. Almanya. Maliye Bakanı Olaf Scholz ise çok daha ağır bir ifade kullanarak, Avrupa Birliği'nin aşı dağıtım programını, "tam bir felaket" (felaketten çok hahaha ağır bir ifade kullandı) olarak tanımladı.Getty ImagesAşı dağıtım programında, politik bir utanç yaşayan Avrupa Komisyonu, aşı pasaportları noktasında benzer bir utancı taşıyamayabilir. Ancak bu noktadaki işaretler de cesaret verici değil.Almanya Başbakanı Angela Merkel, bu pasaportların hangi bilgileri taşıyacağı ve saklayacağına ilişkin teknolojik çalışmanın üç ay içinde tamamlanabileceğini öngördü.Ancak aşı pasaportları ile ilgili sıkıntı, teknolojik olmaktan çok siyasi ve ahlaki.Merkel, yalnızca aşı pasaportu olan kişilerin seyahatine olanak sağlamakla ilgili bir çalışma yapmadıklarını, bu noktada "kesinlikle bir siyasi kararın henüz alınmadığını" söyledi.Örneğin, yetişkinlerin yüzde 40'ının aşı olmayabileceğini söylediği Fransa, böyle bir aşı pasaportu uygulaması karşısında ne tavır alabilir?Ekonomisinin önemli bir ayağını turizmin oluşturduğu İspanya, eğer Avrupa Birliği pasaportla ilgili bir karar alamazsa, aşı olmuş kişilerin ülkeye seyahatini kısıtlamayacağını açıkladı.Kuruluş prensipleri arasında seyahat özgürlüğünün olduğu Avrupa Birliği, bu noktada çok büyük siyasi kararlar almak durumunda kalabilir.Eğer bu kararlar yaz sezonunu kurtarabilecek kararlarsa, bu kararları almak için zaman giderek daralıyor. BBC TürkçeTwitter CEO'su, ilk tweet'ini satışaçıkardı: Yüz binlerce dolar teklif ediliyor
Twitter CEO'su, ilk tweet'ini satışa çıkardı: Yüz binlerce dolar teklif ediliyor Twitter CEO'su Jack Dorsey'in 2006 yılında paylaştığı ilk Tweet'ini satışa çıkarmasının ardından, 500 bin dolarlık teklif aldı. Sosyal medya devi platformunda satışa çıkan ve şu anda en değerli Tweet konumunda yer alan son Tweet'se, Twitter CEO'su Jack Dorsey'in ilk Tweet'i oldu.Jack Dorsey, Twitter üzerinden yaptığı paylaşımda Tweet'lerin satın alınabileceği Valuables BY Cent platformunun bağlantısına yer verdi. Bu bağlantı, Jack Dorsey'in 2006 yılında paylaştığı ilk Tweet için oluşturulan satın alma sayfasına yönlendiriyordu. Tweet, Jack Dorsey tarafından NFT haline getirildi ve satışa sunuldu.Şu anda açık artırmada olan ve sürekli yeni teklifler verilen Tweet için güncel durumda verilen en yüksek teklif 500 bin dolar. Bu teklif, kripto para birimi platformu TRON'un kurucusu, Ripple'ın Greater China bölgesinin eski baş temsilcisi ve Rainberry Inc.'in CEO'su olan Justin Sun tarafından verildi.TWEET'İ SATIN ALINCA NE OLUYOR?Jack Dorsey'in ve herhangi bir kişinin Tweet'ini satın aldığınızda elinize somut bir şey geçmeyecek. Satın aldığınız şey, yalnızca Tweet'i oluşturan kişi tarafından imzalanmış ve doğrulanmış olması nedeniyle benzersiz olan dijital bir Tweet sertifikası olacak. Platformda satılan Tweet'lerin sahipleri tarafından satışa çıkarılmış olmaları da gerekmiyor.Platformda bir gün kendi Tweet'inizle bile karşılaşabilirsiniz. Böyle bir durumda karşılaştığınızda, diğer tüm kullanıcılar gibi platformda Tweet'inize gelen teklifleri görebilir ve kabul edebilirsiniz. Yapılan alışverişte ödenen miktarın yüzde 95'i size, yani Tweet sahibine, %5'i ise Valuables by Cent'e gidiyor.Kaynak: webtekno.com cumhuriyet.com.trGoogle, duyma yetisini artıracak cihaz geliştiriyor
Google, duyma yetisini artıracak cihaz geliştiriyor Google'ın üst kuruluşu Alphabet'in insanların duyma yetisini insanüstü seviyelere çıkarmak için gizli bir projeye başladığı ortaya çıktı. Wolverine adı verilen projede geliştirilmiş kulakiçi cihazlarla insanların duyma duyusu artırılacak. Görsel: GoogleAlphabet'in bünyesinde faaliyet gösteren ve giyilebilir ürünler tasarlayan X laboratuvarının sıra dışı bir projesi ortaya çıktı. Wolverine adı verilen projeyle insan duyusunu etkileyecek bir çalışma yapılıyor.NTV'nin aktardığı habere göre, Google'ın da sahibi olan Alphabet'in duyma yetisini güçlendirecek bir cihaz çalışması yaptığı öğrenildi.Insider'a sızan bilgilere göre kulak içine girecek cihazla duyma yeterliliği üst düzeylere çıkacak.Çalışma ekibinin şu anda dış sesleri izole etme aşamasında olduğu belirtildi. Yani Wolverine kulaklıkla, kalabalık içerisinde birinin sesine odaklanmak mümkün olacak.Cihazın birkaç kere tasarlandığı belirtilen haberde ayrıca "Starkey Hearing Technologies" and "Eargo" gibi benzer alanda çalışma yapan şirketlerden çalışanların da Alphabet'e transfer olduğu iddia edildi. cumhuriyet.com.trMeghan Markle'ın, Sarayla ipleri kopma noktasında getiren röportajıİngiltere basınında: 'Rol modeli mi, komplocu mu?'
Meghan Markle'ın, Sarayla ipleri kopma noktasında getiren röportajı İngiltere basınında: 'Rol modeli mi, komplocu mu?' İngiltere'de son yılların en tartışma yaratacak televizyon yayınına doğru geri sayım başladı.Prens Harry'nin eşi Sussex Düşesi Meghan Markle'ın, Amerikalı ünlü televizyon sunucusu Oprah Winfrey'e verdiği röportaj Pazar akşamı Amerika'da hemen ertesi günde İngiltere'de yayınlanacak. BBCİngiltere'de son yılların en tartışma yaratacak televizyon yayınına doğru geri sayım başladı.Prens Harry'nin eşi Sussex Düşesi Meghan Markle'ın, Amerikalı ünlü televizyon sunucusu Oprah Winfrey'e verdiği röportaj Pazar akşamı Amerika'da hemen ertesi günde İngiltere'de yayınlanacak.Ancak iki saatlik o röportaj ekseninde yapılan yorumlar, genç çiftin aldığı tavra ülkenin bakışı farklılık gösteriyor.Ülke basınında Cumartesi günü konu ile ilgili yayınlanan farklı görüşteki yazılar da bu bölünmeyi ortaya koyuyor.The Times gazetesinde röportajı ele alan bir yazı kaleme alan Janice Turner, genç neslin Meghan Markle'ı bir rol modeli ve hatta "şehit" olarak değerledirirken, yaşı ileri olan kesimin onu, daha büyük bir planın peşinde olan entrikacı biri olarak değerlendirdiğini yazdı.Janice Turner'ın yazısından öne çıkan bazı satırlar şu şekilde:"Kraliyet çemberi içinden bir kişinin ifadesine atıfla, Harry ve Meghan'ı Buckingham Sarayı balkonunda yakın bir zamanda görme düşüncesi bile zor. Doğacak çocukları Kraliçe ile tanışacak mı? Kardeşler bir daha neden konuşacak, ya da eşleri? Bir sonraki kraliyet cenazesi bir Brezilya dizisi olacak."Yayınlanan röportaj klibinde, Meghan, "her şeyi kaybetme anlamına gelse de" konuşmaktan bahsediyor. Ama bunlar asla onun kayıpları olmayacak, o ABD'ye dönerek zaten kazandı. Bu kayıplar Harry'nin, onun köprüleri tamamen kül olmuş durumda."Peki bu dağınıklığın suçlusu kim? Kim kime nasıl hata yaptı? Bu soruya vereceğini cevap muhtemelen, yaşınızla alakalı olacak. 40 yaşın üzerindeki çok kişi, Meghan'ı, asla İngiltere'de kalma amacı olmayan, ama kraliyet ailesinin parçası olmakla kazandığı ünü Los Angeles'ta kullanmayı amaçlayan, acımasız bir komplocu olarak görüyor.'Jetimle dolaşıyorum ve oradan dünyayı kurtarıyorum'"Boomer jenerasyonu (1946 ile 1964 arası doğan jenerasyon) Meghan'ı, deepfake bir Diana olarak görüyor. Galler Prensesi, yalnız bir evliliğe sürüklenmiş ve boşandıktan sonra da paparazzilere yem yapılmıştı. Peki Meghan'ın başına gelen en kötü şey neydi? Kafasına taktığı düğün tacı ile ilgili tartışmalar mı? Kraliyet ailesi annesi kucakladı. Kendi değişik babası düğüne katılmazken, Prens Charles, Meghan'a kilise içinde eşlik etti. Düğünü, Afrika ve Amerikan kültürlerinin kutlamasıydı ve İngiltere halkı büyük çoğunlukla bunu sevdi. Irkçılık, temel olarak sosyal medyanın karanlık yarıklarındaydı. Ona karşı olan temel ön yargı, bir Californiayalı olarak taşıdığı, 'jetimle dolaşıyorum ve oradan dünyayı kurtarıyorum' iki yüzlülüğü idi.Getty ImagesKraliyet ailesi bir arada, 2018 yılı."Ama tıpkı 1980'de, Diana'ya aşkta hayal kırıklığına uğramışlar tarafından arka çıkıldığı gibi, genç kadınlar özellikle de siyah kadınlar Meghan'ı bir rol modeli ve hatta şehit olarak görüyor. Bunlar iç içe, ilham verebilmek için önce sıkıntı çekmelisin. Sonuç opsiyonel. Meghan'ın İngiltere'de girmek zorunda bırakılmış olması ve trajik prensi de kurtarmış olması, onların gözünde, İngiltere'de yerleşik düzenin ırkçılığının kanıtı. 11 odalı evinde ayrıcalıklı bir hayatı olan, zilyar poundluk Netflix anlaşmaları yapan Meghan, onların gözünde, sorgulanamaz.Guardian gazetesinden siyah bir yazar olan Afua Hirsh'in konu ile ilgili yazısı ise, "Meghan Markle için İngiltere'den ayrılmış olmak giderek daha iyi bir karar gibi görünüyor olmalı" başlığını taşıyor.Hirsh yazıda, İngiltere medyasında Markle'a karşı 'ırk eksenli' bir saplantı olduğunu ve son tartışmaların da bunu yeniden kanıtladığı görüşünü dile getiriyor:'Aldığı kararın haklılığını ona tekrar tekrar kanıtlıyorlar.'"Yayınlanacak Oprah Winfrey röportajında, Prens Harry'nin tarihin tekerrür ettiğini söylemesi şaşırtıcı değil. Benzer bir saplantı ve düşmanlaştırma stratejisinin annesi üzerinde uygulandığını da görmüştük. O zaman ve şu anda da burada dahiyane olan şey, tabloid gazeteler açısından, bunu başlatan oldukları gibi bundan en fazla nemalanan da onlar. Sonu olmayan haberler, tık sayısını ve gazete satışlarını artırıyor."Ancak, diğer üst düzey kraliyet üyelerinin keyfini sürdüğü kalkan gibi, Meghan'a kalkan olmak noktasında Saray'ın yapabileceği çok şey vardı. Cinsel taciz suçlamaları ile karşı karşıya olan Prens Andrew için, Saray'ın haber yönlendirme uzmanı, prensi suçlayan kişiyi itibarsızlaştırmak için internet trollerine bile başvurmaya çalışmıştı."Meghan'ı cinsel tacizle suçlayan birilerini itibarsızlaştırma düşüncesini kınarım, ancak böyle birileri de yok zaten. Meghan'ı, tıpkı diğer kraliyet ailesi üyelerinin defalarca yaptığı, Suudi Arabistan ziyareti için de kınardım. Ama oraya da hiç ayak basmadı."Tüm bunlar içinde en büyük ironi, elbette Meghan'ın İngiltere'den, Oprah röportajında daha net göreceğimizi düşünüyorum, hakkındaki zehirli ve ırk kökenli medya saplantısından uzaklaşmak için ayrılmış olması. Ama ona en temel insani beklenti olan özel hayat hakkını tanımayan medya, kendilerini yine aşarak, aldığı kararın haklılığını ona tekrar tekrar kanıtlıyorlar."Daily Mail Meghan'ı övdüğü manşetleri hatırlatıyorDaily Mail gazetesnde Sarah Vine imzasıyla yayımlanan makalede de, gazetenin Meghan hakkında attığı olumlu manşetlerden örnekler yer alıyor. Yazıda Prens Harry hedef alınıyor, ve "36 yaşında bir erkek değil, kızgın bir çocuk" ifadesi kullanılıyor.Yazının son cümleleri şu şekilde:"Windsor'lardan uzaklaşmak bir şey, çıkarken arkayı ateşe vermek başka bir şey. Son 70 yılında kendini ülkesine hizmet etmeye adamış Kraliçe'ye 'hizmet etme noktasında' ders vermek sadece saçma değil, onlarınkinin ne kadar kısa sürdüğünü düşünürsen, aynı zamanda aşırı küstahça."Bu üzüntü verici bir durum. Onların ve bu kurban hikayesine kanacağına şüphe olmayan hayranlarının, Oprah'la yapılan röportajı yaşadıkları çilenin, muzaffer intikamı olarak görecekler. Ama bunu gerçekte olduğu gibi görecek çok fazla kişi de bulunuyor: Hayal dünyasında yaşayan, kendi dramalarında sarhoş olmuş bir çiftin tek taraflı, abuk subuk konuşmaları."Getty ImagesMeghan ve Prens Harry'nin Archie ismin verdikleri oğulları 2019 yılında doğdu.Oprah söyleşisinde neler var?Hafta sonunda yayımlanacak olan Oprah Winfrey söyleşisinde Prens Harry ile eşi Meghan Markle'ın, görevlerinden çekilip Kuzey Amerika'ya göçmeden önce Kraliyet Ailesi içerisinde yaşadıklarıyla ilgili bir çok detayın yer alması bekleniyor.CBS televizyonu tarafından yayınlanan 30 saniyelik tanıtım klibinde, Winfrey Düşes'e "Sarayın sizin bugün gerçekleri anlattığınızı duyacak olması konusunda neler hissediyorsunuz?" diye soruyor.Meghan Markle da "Şirket (Konuşma dilinde Saray'ı kastederek) hakkımızda sürekli yalan haber üretilmesinde aktif bir rol oynuyorsa, bunca zaman sonra, bizden hala nasıl sessiz olmamızı bekleyebilirler, bilmiyorum" diye yanıt veriyor.Sussex Dükü ve Düşesi Harry ve Meghan Markle, 2020 yılının Mart ayında Kraliyet'in üst düzey mensuplarının üstlendiği görevlerinden çekildiler ve şu anda ABD'nin California eyaletinde yaşıyorlar.Bir yıl sonra Saray da, Dük ve Düşes'in Kraliyet görevlerinden çekilişinin kesinleştiğini, artık geri dönmeyeceklerini açıklamıştı. BBC TürkçeBerlinale’den 'Okul Tıraşı' filmine FIPRESCIödülü
Berlinale’den 'Okul Tıraşı' filmine FIPRESCI ödülü Almanya’da düzenlenen 71. Berlin Film Festivali’nde, yönetmen Ferit Karahan’ın "Okul Tıraşı" filmi Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu ödülüne layık görüldü. Bu yıl yeni tip koronavirüs (Covid-19) salgını nedeniyle iki bölüm halinde düzenlenen 71. Berlinale'nin sektör temsilcilerine yönelik çevrim içi yapılan bölümü 1-5 Mart’ta gerçekleştirildi.Bu arada Berlinale’nin basın ofisi, "Bağımsız jüri" tarafından verilen ödülleri de açıkladı.Buna göre "Panorama" bölümünde gösterilen filmler arasında yarışan Ferit Karahan’ın "Okul Tıraşı", Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu (FIPRESCI) ödülüne layık görüldü."Yarışma" bölümündeki filmler arasından Gürcü yönetmen Alexandre Koberidze’nin "Ras vkhedavt, rodesac cas vukurebt?", "Forum" bölümündeki filmler arasından Arjantinli Manaque La Blanca’nın "Ski" ve "Encounters" bölümünden İsviçreli yönetmenler Ramon Zürcher ve Silvan Zürcher’in "Das Maedchen und die Spinne" filmleri de FIBRESCI ödülü aldı.Festivalde "Altın Ayı" ve "Gümüş Ayı" ödüllerinin sahipleri daha önce açıklanmıştı.71. Berlinale’nin ikinci bölümü 9-20 Haziran’da yapılacak. Festivalin bu bölümü seyircilere açık olacak ve "Altın Ayı" ile "Gümüş Ayı" ödüllerinin verileceği tören de bu bölümde yer alacak. AA