News - Haberler
Haftanın ardından neler konuştuk?
Haftanın ardından neler konuştuk? İşte 28 Şubat - 6 Mart'ta yaşanan önemli gelişmeler... TÜRKİYE YASTA: 11 ŞEHİTEngebeli arazilere uygun olmayan helikopterin düşmesi sonucu 11 rütbeli asker şehit oldu. Tatvan kırsalına düşen Cougar tipi helikopterde şehit olan 8. Kolordo Komutanı Korgeneral Osman Erbaş ve 10 asker için Elazığ ve Ankara’da törenler düzenlendi. Acılı aileler, şehitleri asker selamıyla uğurladı. KILIÇDAROĞLU CUMHURİYET’TEGazetemizin Şişli’deki merkezini ziyaret eden CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, “Bu iktidar gidecek” dedi. Cumhuriyet Vakfı Başkanı Alev Coşkun, Genel Yayın Yönetmenimiz Aykut Küçükkaya ve yazarlarımızca ağırlanan Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın bütün çabalarına karşın anayasa ve sözde adalet reformu tuzaklarına düşülmeyeceğini anlattı.HDP TARTIŞMALARIHDP’nin kapatılmasına ilişkin tartışmalar, fezlekelerin Meclis’e ulaşmasıyla ve Yargıtay’ın HDP hakkında inceleme başlatmasıyla alevlendi. CHP lideri Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fezlekelere ilişkin “Eller kalkar iner” açıklamasına “Dokunulmazlıklar siyaseti kendi arzularına göre dizayn etme alanı değildir. ‘Acaba Millet İttifakı’nı nasıl bozabiliriz’ diye yola çıkıyorlar. Bir kişi ortaya çıkıp ‘Dokunulmazlığını kaldıracağım’ diyemez. Talimatla el kaldırıp indiriyorsanız orada milli irade yok demektir” karşılığını verdi. ENFLASYON BOĞDUTÜİK’in güven vermeyen verilerine karşı bile iki aylık enflasyon emekçiyi boğacak seviyeye çıktı. İki aylık enflasyon, emekçinin aldığı zammın önemli bir kısmının eridiğini gösterdi. Gıdadaki artış tedirginlik yarattı.KONTROLLÜ NORMALLEŞMEKoronavirüs salgını kapsamında getirilen kısıtlamalar, kademeli olarak kaldırılmaya başlandı. Türkiye’deki iller, vaka yoğunluğuna göre “düşük”, “orta”, “yüksek” ve “çok yüksek” risk gruplarına ayrılırken lokanta ve kafeler düşük ve orta riskli kategorisindeki illerde 07.00-19.00 saatleri arasında yüzde 50 kapasiteyle hizmete açıldı. AKP 19 YIL SONRA...Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 9 amaç ve 50 hedeften oluşan “İnsan Hakları Eylem Planı”nı açıkladı. Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) bireysel başvurunun kolaylaştırılmasından “sadece ifade vermek için sabaha karşı gözaltına alma uygulamasına son verilmesi” gibi hedeflerin yer aldığı eylem planında siyasi partiler ve seçim yasalarında değişiklik yapmak üzere çalışma başlatılması hedefinin yer alması dikkat çekti. Muhalefet, Erdoğan’a “19 yıl sonra mı insan haklarını hatırladın” diye sordu.ABD’NİN STRATEJİSİABD Başkanı Joe Biden yönetimi, geçici ulusal güvenlik strateji belgesinde, ülkenin en güçlü askeri varlığının Pasifik bölgesi ve Avrupa’da olacağını bildirdi. Ortadoğu’daki askeri varlığın ise belirli ihtiyaçlara cevap verecek kadar bırakılacağına değindi. ABD Başkanı Joe Biden, kendi döneminde ulusal güvenlik stratejisine yön vermesi beklenen belgeyi açıkladı. VELİAHTA SUÇLAMA ABD istihbarat raporunda, Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın öldürülme emrine onay verdiği belirtildi. 2018 yılı sonunda gizliliği kaldırılmadan önce rapor, ABD’de kongre üyeleri ile paylaşılmıştı. ABD YUNANİSTAN’DA Yunanistan ve ABD’nin, Karşılıklı Savunma İşbirliği Anlaşması’nın yenilenmesi için görüşmeler yaptığı belirtildi. Kathimerini’nin haberine göre Atina, Washington ile savunma işbirliğini geliştirerek Doğu Akdeniz ve Balkanlar’da daha büyük bir rol üstlenmek amacını güdüyor.ÜÇ GAZETECİ ÖLDÜRÜLDÜAfganistan’ın doğusundaki Celalabad kentinde 3 kadın gazeteci vurularak öldürüldü. Saldırıyı IŞİD üstlendi. cumhuriyet.com.trMısır’la deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasıanlaşmasıgündemde
Mısır’la deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması gündemde Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, ""Doğu Akdeniz'de en uzun karası ve kıyıları olan iki ülke olarak ilişkilerimizin seyrine göre biz de yarın deniz yetki alanları konusunu Mısır'la müzakere edebiliriz, kendi aramızda da ileride bir anlaşma imzalayabiliriz" açıklamasıyla Mısır ile ilişkiler gündeme geldi. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun, Mısır’la deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması yapılabileceğini söylemesi, Doğu Akdeniz siyasetini yeniden hareketlendirdi. Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, “Mısır’la görüşme yoluna girilmesi, Yunanistan’ın maksimalist pozisyonunu bozar, fakat Mısır’ın Yunanistan ve GKRY ile anlaşmaları hesaba katıldığında o çizgilerin ötesine gitmek çok kolay görünmüyor” dedi.Mısır, 18 Şubat’ta Akdeniz’de petrol ve doğalgaz arama faaliyetleri için ruhsat sahaları ilan etmişti. Batı kesimindeki sahalar geçen yıl Yunanistan ve Mısır anlaşmasıyla Mısır’ın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) ile 2003’te yaptığı anlaşmayla belirlenen deniz sınırına uygun olarak oluşturulmuş, 28 numaralı boylamın doğusunda bulunan bir saha ise Türkiye’nin 2019’da belirlediği kıta sahanlığına uygun olarak çizilmişti. Mısır’ın bu adımı, Yunanistan basını tarafından “Kahire’nin Ankara’yla müzakereye açık kapı bırakması” olarak yorumlanmıştı. Konuyla ilgili Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan uluslararası hukuk uzmanı ve emekli büyükelçi Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı, Mısır’ın Yunanistan’la yaptığı anlaşmada adalara, Yunanistan’ın daha önce savunduğu şekilde anakaralara verildiği şekilde tam yetki verilmediğini ve Yunanistan’ın “Sevilla Haritası” olarak adlandırılan haritadaki sınırlardan bir ölçüde taviz verdiğini anımsattı. Pazarcı, “Türkiye ile Mısır arasında, Mısır’ın bu pozisyonu üzerinden giderek bir görüşme, alan saptama yoluna gidilebilir. Fakat Mısır’ın Yunanistan ve GKRY ile yaptığı anlaşmalarla çizilen sınırlar orada dururken Türkiye’nin tam olarak istediği sınırlarda Mısır’la bir anlaşma yapması zor” dedi.DIŞ POLİTİKADA HATALI YAKLAŞIM SONUCUMısır’la halen üst düzey diplomatik ilişkilerin kurulmadığını belirten Pazarcı, “İktidarın hatalı dış politika yaklaşımları sonucu Mısır’la diplomatik ilişkiler alt seviyeden yürütülüyor. Esasen Mısır’la Yunanistan bu anlaşmayı imzalamadan önce Türkiye ile Mısır arasında bu görüşmeler yapılabilseydi çok daha iyi olurdu. Çünkü Yunanistan’la yapılan anlaşma, burada bir engel olarak karşımızda duruyor” dedi. Pazarcı, mevcut uluslararası siyasi ortamda deniz yetki alanları konusunun uluslararası yargıya taşınmasının Türkiye açısından olumlu sonuç doğurmayacağını da belirterek “Uluslararası Adalet Divanı’na ya da hakemliğe gitmesi Türkiye’nin çıkarına olmayacaktır. Çünkü ister istemez buralardan çıkan sonuç, sadece hukuk değil, siyasetin rol oynadığı bir sonuç olacaktır” değerlendirmesini yaptı. Hüseyin HayatseverAnayasaçalışmalarıiçin Prof. Yavuz Atar başkanlığında‘Anayasa Bilim Kurulu’oluşturuldu
Anayasa çalışmaları için Prof. Yavuz Atar başkanlığında ‘Anayasa Bilim Kurulu’ oluşturuldu İktidar cephesi, yeni anayasada yapılacak düzenleme ile “parti kapatmalarıyla ilgili yargının elini güçlendirmeyi” de hedefliyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “yeni anayasa” çağrısının ardından iktidar kanadı, yeni anayasa yapım aşaması için de kolları sıvadı. Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve anayasa hukukçusu Prof. Yavuz Atar başkanlığında “Anayasa Bilim Kurulu” oluşturuldu. MHP de “yeni anayasada olması gerekenler” konusunda çalışmalarını hızlandırdı. Buna göre oluşturulacak yeni anayasada, “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini güçlendirme adımlarının yanı sıra TBMM’nin de güçlendirilmesi” planlanıyor. İktidarın, muhalefetin fesih yetkisiyle ilgili söylemlerini de dikkate alarak yeni anayasada “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle uyumlu Meclis’in kendisini feshetme yetkisinin güçlendirilmesi, fesih yetkisiyle birlikte seçimlerin Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte yapılmamasını” da tartıştığı konuşuluyor. “Cumhurbaşkanı ile Meclis arasında yetki paylaşımlarının da artırılarak denge ve denetleme açısından daha güçlü bir Meclis yapısının öngörüldüğü” belirtiliyor. Ayrıca mevcut anayasadaki “partilerin kapatılmasına yönelik maddelerin yeniden düzenleneceği” ifade edilirken Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yasalar arasındaki ilişkilerin de “daha belirgin bir şekilde düzenleneceğine” dikkat çekiliyor. İlk 4 madde hassasiyeti korunacak.YARGI GÜÇLENDİRİLECEKİktidarın oluşturduğu “Anayasa Bilim Kurulu”nun başkanlığında yürütülecek çalışmalarda, sivil toplum örgütleri ile siyasi partilerin görüş ve önerileri de alınacak. “Anayasa Bilim Kurulu”, öncelikli olarak Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi ile mevcut anayasada yer alan çelişkiler üzerinde çalışacak. Bunun için de ilk olarak kurul, “yeni darbe ortamlarına olanak sağlamayacak şekilde bir anayasanın yapımını sağlamak” üzerinde yoğunlaşacak. İktidar kanadı, bu nedenle Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin güçlendirilmesi gerektiği görüşünde birleşiyor. Yeni anayasada Cumhurbaşkanlığı kararnameleri ile yasalar arasındaki ayrım net bir çizgiyle birbirinden ayrılacak. İktidar cephesi, yeni anayasada yapılacak düzenleme ile “parti kapatmalarıyla ilgili yargının elini güçlendirmeyi” de hedefliyor. Bu noktada, MHP cephesinden “parti kapatmalarına ilişkin yasaların belirleyici olmasına” yönelik taleplerinin değerlendirildiği belirtiliyor. Anayasa Mahkemesi’nin, gerekse Yargıtay’ın “yetkilerinin genişletilebileceğine” dikkat çekiliyor. MECLİS’E FESİH YETKİSİYeni anayasada TBMM’nin güçlendirilmesine yönelik de adımlar atılması planlanıyor. Bunun için de “Meclis araştırması, soru önergeleri ve önergelere zamanında yanıt verilmesi” zemininin “etkinleştirilmesi” hedefleniyor. Cumhurbaşkanı, “seçimlerin yenilenmesi” kararı aldığında “dolaylı olarak Meclis’i de feshetmiş” oluyor. İktidarın, “fesih yetkisi ile ilgili de yeni anayasada ilgili düzenlemeyi yapacağı” ifade ediliyor. Kulislerde tartışılan düzenleme ile yeni anayasada “yeni sisteme uyumlu Meclis’e kendisini feshetme yetkisi verilmesi, böylelikle seçime gidilmesi ancak seçimlerin Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle birlikte yapılmaması” da konuşuluyor. MHP de “yeni anayasa ile ilgili görüş ve önerilerini akademisyenlerden oluşan bir kurulla” dile getirecek. İktidar, yeni anayasaya son şeklini muhalefetin önerilerini de alarak verecek. Ayrıca Meclis’te yeni anayasa için “5/3 çoğunluk” arayacak. Anayasa değişikliğinin kabulü için 400 milletvekili yeter sayısına ulaşılsa bile iktidar, bu süreci “referanduma götürerek yanına halk desteğini de almayı” hedefleyecek. Selda GüneysuHollanda yalnızca Amsterdam mı?..
Hollanda yalnızca Amsterdam mı?.. Genelde Türkiye’den gelen turistler zamanlarının tamamını Amsterdam’da geçirirler. Kafeler, restoranlar, kanallar, kırmızı lambalı evler, müzeler... Genelde Türkiye’den gelen turistler zamanlarının tamamını Amsterdam’da geçirirler. Kafeler, restoranlar, kanallar, kırmızı lambalı evleri gezerler. Kimileri Van Gogh ya da Rambrand tablolarının olduğu müzeleri de ziyaret eder. Toplamda yıllık 9 milyon turist çeker, bu şehir. Dünya üzerindeki bu minicik kara parçası üzerinde yaşayan 800 bin şehir sakini, turizmden ve turistlerden bunalmış durumda ve belediye yönetimi şehri yeniden gerçek sahiplerine geri verebilmek için bir dizi önlem üzerinde çalışmalar yapmakta. Gerçi, doğal olarak pandemi nedeniyle bu günlerde turist sayısında gözle görülür bir azalma var...Hollanda yalnızca Amsterdam değil şüphesiz. Ülkenin masalsı şehirleri, küçük kasabaları ve köyleri keşfedilmeyi bekliyor. Fazla bilinmeyen, ama Türkiye’nin tarihinde önemli yeri olan Schiedam, Rotterdam’ın 10 kilometre kadar ötesinde deniz kenarında pitoresk minik bir şehir örneğin. 1200’lü yıllarda kurulan Schiedam’da bulunan 7 yel değirmeninden birisi dünyanın en büyüğü olan “Deve” isimli yel değirmeni. Bu değirmenlerin çoğunda hâlâ buğday öğütülmekte.Bu küçük, sevimli şehrin en önemli ürünü Jenever içkisi. Küçük 5cl’lik kadehlerde bir defada kafaya dikilen bu sert içkiler, Schiedam’dan tüm dünyaya satılmakta ve bölgenin en önemli geçim kaynağını oluşturuyor. 80 bin nüfuslu küçük kasabaya gelenlerin Jenever Müzesi’ne uğramasını da hararetle salık veririz...Hollanda’da her bir fert sağlık sigortasına sahip, bağlı olduğu bir aile hekimi, eczane ve diş hekimi var. Aile hekimi, -ki biz burada ev doktoru diyoruz, aldığınız randevu sonrasında sizi muayene eder ve gerekli görürse hastaneye sevk eder. Yani elini kolunu sallayarak hastaneye gidemezsin buralarda. Önce ev doktorunun önünden geçeceksin. Eğer gerekli görmezse bir ilaç yazar ve reçeteni dijital yollardan eczanene ulaştırır. Sen de oradan gidip kimi zaman aynı gün, kimi zaman bir gün sonra ilacını alırsın.Geçenlerde yukarıda anlattığım Schiedam şehrindeki eczaneden ilaçlarımı alıp çıktım. Sokağın başındaki süpermarkete uğrayıp, sonrasında eve kadar on bin adımımı tamamlamaya karar verdim. Bunca zamandır gelip giderim, hiç dikkatimi çekmeyen sokak ismi, bu kez kafamı kaldırır kaldırmaz gözüme ilişti. Sokak tabelasının altına, sokağa ismini veren Cornelius Haga’nın bilgileri de iliştirilmişti.Schiedamlı genç hukukçu Haga, 1612 yılında yedi Hollanda eyaleti adına ilk Avrupalı olarak Osmanlı İmparatorluğu’na elçi olarak atanmış ve İstanbul’a gitmiş. Haftalar süren yolculuktan sonra İstanbul’a varıp Sultan I. Ahmet’in huzuruna alınmış. Aynı yıl ticaret anlaşmaları imzalanmış ve Hollanda ile Osmanlı arasında ilişkiler resmi olarak başlamış. Haga, 1638’e kadar tam 26 yıl İstanbul’da yaşamış. İşte lalenin de ilk kez Türkiye’den Hollanda’ya gelme macerasının yolu böyle açılmış. İlk ilişkilerin başlaması sonrasında pek çok Hollandalı tüccar İstanbul, İzmir, Selanik, Atina, Halep gibi şehirlere akın etmeye başlamış ve lalenin yanı sıra nergis, sümbül, yasemin, karanfil gibi çiçekleri de ülkeye getirmişler. 16. yüzyılın ikinci yarısına, Hollanda bahçeciliğine Anadolu’dan getirilen bitkiler damga vurmuş.GÖÇMENLERİN LALE SEVGİSİGünümüzde dünyadaki süs bitkileri dış satımı 22 milyar dolar düzeyinde ve Hollanda 11 milyar dolar ile bu pastanın yarısını alıyor. Bir sonraki ülke Kolombiya’nın dış satımı yalnızca 1.5 milyar dolar dolayında. Listede ismi olmayan Türkiye ise ne yazık ki 80 milyon dolarlık yıllık çiçek dış satımı ile yetiniyor.2012 yılında iki ülke ilişkilerinin 400. yılı kutlanmış, pek çok etkinlikler yapılmıştı. Özellikle bu yıllardan sonra Türkiye’den Hollanda’ya giden göçmenler, iki ülkenin ortak değeri lale ile başlayan birçok kurum ve kuruluş oluşturdu. Camisinden kültürel derneklere kadar pek çok kurum ve kuruluşun isimleri lale ile başlar. Pandemi nedeniyle iptal edilen ve 7 kez düzenlenen Red Tulip Film Festival/Kırmızı Lale Film Festivali de bunlardan birisi. Kırmızı Lale Kültür ve Sanat Vakfı tarafından düzenlenen bu etkinlik, bugüne kadar Türkiye’den 300 kadar filmi getirerek Hollanda sinemalarında gösterdi. Bu yıl kasım ayına ertelenen festival Rotterdam, Amsterdam, Utrecht gibi şehirlerde yapılacak ve yine iki ülkeden pek çok sinema oyuncusu, yönetmen ve yapımcısını bir araya getirecek. Altın Lale Vakfı da Türkiye’den tanınmış Yeşilçam sanatçılarına Altın Lale ödülleri dağıtıyor. Pandemi sonrasında ülkedeki tüm kültürel çalışmaların askıya alındığını, sinemalar ve tiyatroların geçici olarak kapatıldığını, akşamları sokağa çıkma yasağı getirildiğini belirtmek gerekir.17 Mart’ta yapılacak Hollanda’daki genel seçimle sonrasına kadar yasakların devam etmesi bekleniyor. Sürekli şikâyet ettiğimiz, memnuniyetsizliğimizi dile getirdiğimiz o eski günlerimiz ne güzelmiş... O günlerimize haksızlık ettiğimiz için kendi adıma çok üzgünü[email protected] Mehmet Emin Alkanlar/Hollanda(Schiedam)Brüksel’de yaşlanmak!
Brüksel’de yaşlanmak! Brüksel, Belçika’da Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2010 yılında “Yaşlı Dostu Şehir” unvanına uygun görülen ilk kent oldu. Korona felaketinde yaşlıların başına geleni saymazsak Belçika, yaşlılar için hiç de fena bir ülke değil. Brüksel, Belçika’da Dünya Sağlık Örgütü tarafından 2010 yılında “Yaşlı Dostu Şehir” unvanına uygun görülen ilk kent oldu. Kent yetkilileri, Brüksel’de yaşayan yaşlı yurttaşları dikkate alarak onların da rahatlıkla katılabileceği çeşitli faaliyet programlarına erişim sağlıyor. Farklı yerlerde buluşma mekânları oluşturuyor. Flamanca ya da Fransızca konuşan yaşlıların ayrı ayrı platformları ya da merkezleri var. Hıristiyan, sosyalist, liberal veya laik olmak üzere farklı yaşlı oluşumları bulunuyor. Bunlar, sosyal hizmetler ve evrak işleri vb. pratik yardım sağlıyor ve sosyal, kültürel, spor etkinlikleri, kurslar ve geziler düzenliyor.EN GENÇ KENTBrüksel denince ilk akla gelen Jacques Brel’in 1962 yılında söylediği “C’était au temps où Bruxelles brusselait” şarkısı, “Brüksel’in şen olduğu zamanlardı” diye geçmişine özlemi dile getirse de Brüksel hâlâ aramasını bilene göz kamaştıran parlak bir mücevher. Flamanların oluşturduğu Brüksel Yaşlılar Platformu’nun genellikle yılda bir kez yayımladığı broşürde yaşlılara uygun kent turları yer alıyor. Her gezi önerisi daha önce fark etmedikleri “başka bir Brüksel”le buluşturuyor.Salgınla tekrar dikkatleri üzerine çeken 65 yaş ve üstü yurttaşlar Avrupa Birliği nüfusunun yüzde 20’sini oluşturuyor ve her geçen yıl bu yaş grubunun nüfus içindeki payı artıyor. Nüfusunun yüzde 65’i yabancı kökenlilerden oluşan Brüksel, “Belçika’nın en genç kenti”. Türk belediye başkanı Emir Kır’ın yönettiği Saint Josse Belediyesi ise Brüksel’in en genç belediyesi olarak öne çıkıyor. Türklerin yoğun olarak yaşadığı Brüksel’in ikinci büyük belediyesi Schaerbeek ise en küçük belediyesi Saint Josse’tan sonraki en genç yerleşim birimi. Ancak Brüksel’de yaşlılar arasında Türklerin sayısı artıyor.Ağır işlerde çalışmış olan Türkler erken yaşlanıyorlar. Emekli maaşları düşük. Dil engelleri nedeniyle yaşama tam katılamıyorlar. Son zamanlarda bir kıpırdama olsa bile hâlâ huzurevlerine sıcak bakmıyorlar. Yaşlı, yoksul, yalnız ve yaban ellerde yabancı olmanın zorluklarını düşünürken “Dünyanın tüm yaşlıları yalnızlığa karşı birleşin!” sloganı dökülüyor kâğıda.2007 yılında “Gurbette yaşlanmak!” pazar yazımda gelecek kuşaklar için hazırlık niteliğindeki, öncü oluşumdan, Belçika Göçmen Yaşlılar Derneği’nden (ASEM) bahsetmiştim. Başkan Ali İnce’nin o zaman söylediği “Yabancı kökenliler huzurevinden korkuyor. Ziyaretine gittiğimiz bir huzurevinde yaşlı biri elimden tuttu ve 45 dakika hiç bırakmadı. Orada gözlemlediğimiz yalnızlık bizim insanımızı ürküttü” sözlerini unutmam mümkün değil. ASEM, 2010 yılında çalışmalarını dondurdu. Bu arada Türk yaşlıların sayısı da sorunları da katlanarak arttı. Ta 12 Şubat 2019’da BEL-DOST Belçika Türk Kökenli Kıdemli Vatandaşlar Dostluk Platformu açılış ve tanıtım toplantısına kadar. Henüz dernekleşmemiş olsa da artık yaşlıların sorunlarına çözüm aramayı dert edinen bir oluşum var Brüksel’de. BEL-DOST sosyal medyada sanal bir grup olarak çalışmalarını sürdürüyor. Bilgilendirme toplantılarına Türkiye konsolosluğu salonunu veriyor.Daha önce Belçika’da işadamlarını örgütleyen Yaşar Tümbaş ve Institut Libre Marie Haps Türk Dili ve Uygarlığı Merkezi (ATA CLCT) kurucu başkanı Eser Baysal’ın öncülüğünü yaptığı oluşum 65 yaş ve üstü Türk kökenlilerin kendi deyimleriyle “kıdemli vatandaşların” sorunlarına duyarlılığı ve aralarında dostluk, dayanışmayı artırmak, yasal hak ve sosyal güvencelerle ilgili bilgilendirmek, Türkiye’de kalabilecekleri huzurevleri ve yaşamevlerini tanıtmak gibi amaçlarla kuruldu. En büyük hayalleri ise 60 bin yaşlı Türkün bulunduğunu düşündükleri Belçika’da “Gelecekte, kendi gelenek ve göreneklerimize de uygun bir ‘Yaşam Evi’ projesini hayata geçirmek”.PANDEMİ SORUNLARI KATLADIKurucularından Eser Baysal’a göre en önemli ve acilen el atılması gereken üç sorun, “yalnızlık, dil sorunu ve sağlık sistemi ile sosyal haklar konusunda bilgisizlik”. Pandeminin yalnızlığı ve diğer sorunları katladığını belirten Baysal, “Zaten dünyanın neresinde olursak olalım, ileri yaşlarda sosyal izolasyon sorunları büyümekte. Geri dönmeye istekli birinci nesil Türkleri, gurbette kalmaya zorlayan bir başka sebep, memleketlerinde de yalnız kalmaktan çekinmeleri: Her şey o denli değişmiştir ki gurbetteymişçesine yine dışlanma olasılığı vardır. Çoğunlukla varılan nokta ‘yarı orada yarı burada’ yalnızlığı sürdürmek...” diye düşünüyor.BEL-DOST’un programındaki bir madde ilgimi çekiyor: “Huzurevlerinde ya da kendi evlerinde yalnız yaşayan kıdemli vatandaşlarımızın ya da Belçikalı komşularımızın yalnızlıklarını, az da olsa, paylaşabilmek üzere düzenli ziyaretlerde bulunmak”. Yaşlılık Allah’ın emri/Yalnızlık [email protected] Erdinç Utku/Belçika(Brüksel)Atamalarda fizik, kimya, matematik ve biyolojiöğretmenleri yine hüsrana uğradı
Atamalarda fizik, kimya, matematik ve biyoloji öğretmenleri yine hüsrana uğradı Atanamayan binlerce öğretmenin beklediği Milli Eğitim Bakanlığı’nın 20 bin sözleşmeli öğretmen atamasına ilişkin takvim ve kontenjanlar açıklandı. Ön başvuruların 15-26 Mart’ta, sözlü sınavlar 17 Mayıs-6 Haziran’da yapılacak başvuruların sonuçları ise 8 Temmuz’da açıklanacak. Milli Eğitim Bakanlığı’nın (MEB) tepki çeken 20 bin sözleşmeli öğretmen atamasına ilişkin takvimi ve kontenjanları açıklandı. Buna göre, ön başvurular 15-26 Mart’ta alınacak, sözlü sınavlar 17 Mayıs-6 Haziran’da yapılacak, sonuçlar 8 Temmuz’da açıklanacak. İtirazlar ise 2 Ağustos’ta sonuçlandırılacak. Atama tercihleri 1-6 Eylül’de alınacak, sonuçları ise 8 Eylül’de duyurulacak. En çok atama yapılacak alanları ise 2 bin 883 kontenjanla sınıf öğretmenliği, 2 bin 94 kontenjanla özel eğitim, bin 938 kontenjanla İngilizce, bin 805 kontenjanla din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenliği oluşturdu. Fizik, kimya, matematik ve biyoloji alanlarına ayrılan toplam kontenjanın bin 834 olması da dikkat çekti. Atama takviminin, 7 aylık sürece yayılması da öğretmenler ve eğitimciler tarafından tepkiyle karşılandı. Takvimin yayımlanmasının ardından sosyal medyadan tepki gösteren öğretmen adayları, “Ziya Selçuk istifa” ve “Öğretmenler için artık yoksunuz” gibi etiketlerle paylaşımlarda bulundu. Eğitim-İş Genel Başkanı Orhan Yıldırım, pandemi sürecinde 20 binin üzerinde öğretmenin emekli olduğunu, atanacak öğretmenlerin öğretmen açığını kapatmak bir yana, pandemi sürecinde emekli olan öğretmen sayısını bile karşılamadığını belirterek, “Çok sayıda öğretmen de yaz ayında emekli olacak. Bu atama, bu yılın emeklilerini bile karşılamaz” dedi. “Öğretmenler en ihtiyaç duyulan zamanda atanmayacaksa ne zaman atanacak?” sorusunu yönelten Yıldırım, ataması yapılacak öğretmenlerin en geç nisan başında öğrencilerle buluşması gerektiğine işaret ederek, “Bu durumu, eğitime verilen önemin ve ekonomik krizin yansıması olarak görüyoruz. 20 bin öğretmene maaş vermemek, erken başlatmamak için 7-8 ay sonraya işaret ediyorlar. Muhtemelen ekim ayında başlatmayı düşünüyorlar. MEB, öğretmen olmadan çocukların eğitim eksiğinin giderilemeyeceğinin farkında değil. Ek öğretmen alımı yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.‘İHTİYAÇ VARMIŞ GİBİ GÖSTERİLDİ’Din kültürü ve ahlak bilgisi ile Arapça gibi alanlara ayrılan kontenjanlara dikkat çeken Yıldırım, ders seçimi döneminde “öğrencilerin dini seçmeli derslere yönlendirildiğini” anımsatarak, “seçmeli derslerin asıl dersler gibi belirtildiğini ve bu şekilde dini derslere ilişkin öğretmenlere ihtiyaç varmış gibi gösterildiğini” vurguladı. “Çocuklarımızın ihtiyaç duyduğu dersler, fen bilimleri dersleri. Alınacak fazladan din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleriyle ne yapılacak? İdareci atamalarında din kültürü ve ahlak bilgisi öğretmenleri mi atanmaya çalışılacak?” sorusunu yöneltti. Yıldırım, akademik eğitim almak isteyen öğrencilere, seçmeli dersler aracılığıyla imam hatiplerdeki gibi dini dersler verdirilmeye çalışıldığını söyledi. Sefa UyarBursa TeknikÜniversitesi’nde 3öğretimüyesi intihal iddiasıyla CİMER ve YÖK’e bildirildi
Bursa Teknik Üniversitesi’nde 3 öğretim üyesi intihal iddiasıyla CİMER ve YÖK’e bildirildi Bursa Teknik Üniversitesi’nde (BTÜ) bazı öğretim görevlilerinin, yüksek lisans ve doktora için yazdıkları yayınların, tezlerin, intihal ve dilimleme yöntemleriyle hazırladıkları iddia edildi. BTÜ İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Gökhan Özkan, Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ahmet Zeki Ünal ve Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Ulukütük’ün YÖK ve CİMER’e şikâyet edildiği öğrenildi. Özkan hakkında CİMER’e yapılan şikâyette, akademik etik problemi olan yayınlar taranıp eklenirken tezin Turnitin intihal programında tarandığında intihal oranının yüzde 40 olarak çıktığı ifade edildi. Şikâyette “Üniversitenin öğretim üyeliği atanma yönergesine göre de profesörlük ünvanına yükseltilme kriterlerini de sağlamayan Özkan’ın akademik çalışma dosyasındaki makalelerinin de birbirinin aynısı olduğu görülmektedir” denildi.Eski Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Ahmet Zeki Ünal’ın da doçentliğini aldığı dönemde doktora tezinden türettiği çalışmalarla doçentlik unvanını aldığını belirten akademisyen, “Ünal’ın doktora teziyle ilk basımını 2011’de gerçekleştirdiği ‘Toplumda Tabakalaşma ve Hareketlilik’ başlıklı kitabı birbiriyle aynı eserlerdir. Daha ilginci ise Prof. Ünal’ın Bursa Teknik Üniversitesi Etik Kurul Başkanı olmasıdır” dedi. Ulukü-tük’ün yüksek lisans tezinde de yüzde 45 intihal olduğunun tespit edildiğini aktaran akademisyen, “Ulukütük’ün 2013’te Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde savunmuş olduğu doktora tezinde 2008’deki bir yüksek lisans tezinden 12 sayfa kadar aşırdığı ortaya çıkmıştır. Söz konusu öğretim üyesinin bu durumu Twitter gibi sosyal medya ortamlarında tt olmuştur” ifadelerini kullandı.‘İDDİALAR DOĞRU DEĞİL’Hakkındaki iddiaları sorduğumuz Prof. Dr. Ahmet Zeki Ünal, “Tezden yayın üretmek suç değil. Şartları var, bu şartlar yerine getirilirse suç değildir. Usulüne uygun bir tezden üretilmiş bir yayındır. İddialar doğru değildir. Birilerinin canı sıkıldığında hemen iftirayla gazetelere koşuyorlar” dedi. Özkan ve Ulukütük telefonlarımıza ve konuya ilişkin mesajlarımıza yanıt vermedi. Zehra ÖzdilekMahkeme, bakanlığın Kumburgaz’daki proje için 14 kat izinli ruhsatınıiptal etti
Mahkeme, bakanlığın Kumburgaz’daki proje için 14 kat izinli ruhsatını iptal etti İstanbul 12. İdare Mahkemesi, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Büyükçekmece’de yazlık bölgesi olan ve 2-3 katlı yapılaşmanın olduğu Kumburgaz’da bir inşaat projesine verdiği 14 kat izinli ruhsatı iptal etti. Mahkeme, bakanlığın yetkilerinin sınırsız olmadığına dikkat çekerek yapı ruhsatı düzenlemesi için ilk olarak ilçe belediyesine başvurulması gerektiğinin altını çizdi. Bakanlık aynı projeye daha önce de 35 kat izin vermiş mahkeme ruhsatları iptal edince izni bu kez 13 ve 14 kata indirmişti.Çevre ve Şehircilik Bakanlığı projeye 18 Eylül 2015’te 3 katlı ve 35 katlı olmak üzere 2 blok için yapı ruhsatı vermişti. Büyükçekmece Belediye Başkanlığı projenin çevredeki kentsel dokuyu bozacağı gerekçesiyle İstanbul 5. İdare Mahkemesi’nde dava açmıştı. Mahkeme ruhsatları iptal etmişti ve karar Bölge İdare Mahkemesi tarafından 18 Nisan 2018’de onanmıştı. Bayburtlu Grup İnşaat’ın sahipleri yeniden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na müracaat etmiş ve 25 Aralık 2019’da bu kez 13 ve 14 kattan oluşan 2 blok için yapı ruhsatı almıştı. İlçe belediyesi bu inşaat ruhsatlarının iptali için de mahkemeye başvurdu. İstanbul 12. İdare Mahkemesi kararında proje sahibi şirketin ilçe belediyesine müraacat etmeden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’ndan ruhsat talebinde bulunduğu vurgulandı. Yapı ruhsatı düzenlenebilmesi için öncelikli olarak ilçe belediyesine başvurulması gerektiği ifade edilen kararda bakanlığın ruhsat vermesi hukuka uygun görülmedi. Mahkeme bu nedenlerle bakanlığın verdiği ruhsatı 30 Aralık 2020 tarihinde ipral etti. İlçe belediyesinden yapılan açıklamada “Yatay yapılaşmanın hâkim olduğu bu alanda böylesine yüksek kat uygulamaları ileride çok daha kötü örnekler teşkil edecek ve önü alınmaz bir noktaya gidecektir. İstanbul’un sayfiye alanı olarak bilinen Kumburgaz bölgesi betonlaşma tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır’’ denildi. Hazal OcakBakan Selçuk, Samsun'da eski eşineşiddet uygulayan erkeğin davasına müdahil olacaklarınıaçıkladı
Bakan Selçuk, Samsun'da eski eşine şiddet uygulayan erkeğin davasına müdahil olacaklarını açıkladı Bakan Zehra Zümrüt Selçuk, Samsun'da eski eşine şiddet uygulayan şüpheliye yönelik davaya müdahil olacaklarını açıkladı Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk, Samsun'da eski eşine şiddet uygulayan İbrahim Zarap'ın en ağır cezayı alması için davaya müdahil olacaklarını bildirdi.Selçuk, Twitter hesabından yaptığı açıklamada, "Samsun'da bir kadına, bir anneye uygulanan insanlık dışı şiddet vakasının Bakanlık olarak takipçisiyiz. Failin en ağır cezayı alması için davaya müdahil olacağız. Anneye ve çocuğumuza gereken tüm sosyal hizmet modelleri ve psikososyal destek sağlanacaktır" ifadelerini kullandı./Archive/2021/3/7/020717329-basliksiz-1-kurtarildi.jpg AASamsun'da eşineşiddet uygulayanşahsın gözaltına alındığıaçıklandı
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Samsun'da eşine şiddet uygulayan şahsın gözaltına alındığı açıklandı Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, Samsun'da eşine sokak ortasında şiddet uygulayan şahsın başsavcılık talimatıyla gözaltına alındığını bildirdi. Gül, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, şunları kaydetti: "Samsun'da kadına karşı şiddetin en aşağılık örneklerinden birinin sergilendiği olay hakkında soruşturma başlatıldı. Başsavcılık talimatıyla fail yakalanarak gözaltına alındı. Hukuk gereğini yapacak, failin yaptığı yanına kar kalmayacak."/Archive/2021/3/7/011244094-gul.jpg cumhuriyet.com.trLessing’in cehennemi!
Lessing’in cehennemi! 17 Kasım 2013’de yaşama veda eden, 2007 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Doris Lessing; Cehenneme İniş Talimatnamesi isimli, Delidolu Yayınları tarafından Niran Elçi’nin çevirisiyle sunulan yapıtında, hafızasını kaybeden ve gerçeklikle bağını yitiren bir adamın deliliğin kıyılarında gezinen ''uyanış'' öyküsünü anlatıyor. /Archive/2021/3/6/184029701-doriskapak2.jpgCambridge Üniversitesi'nde Klasik Dönem Çalışmaları profesörü olan elli yaşındaki Charles Watkins, gece yarısı Waterloo Köprüsü yakınlarında sayıklar hâlde bulunur.Geçmişine ve kimliğine dair hiçbir şey hatırlamayan adam, kaldığı akıl hastanesinde ilaçlarla eski hâline getirilmeye çalışılır. Ancak Watkins, ısrarla çağırıldığı dış gerçekliği çoktan terk etmiş, zihninde bambaşka bir yolculuğa çıkmıştır.Atlantik'teki bir sal içinde dolanıp durduktan sonra, acayip geleneklere sahip garip yaratıkların yaşadığı tropik bir adaya ayak basar. Ardından da kendini uzayda, kozmik güçlerle semavi bir toplantıda bulur.17 Kasım 2013’de yaşama veda eden, 2007 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Doris Lessing; Cehenneme İniş Talimatnamesi isimli, Delidolu Yayınları tarafından Niran Elçi’nin çevirisiyle sunulan yapıtında, hafızasını kaybeden ve gerçeklikle bağını yitiren bir adamın deliliğin kıyılarında gezinen ''uyanış'' öyküsünü anlatıyor.Kendine ve çevresine yabancılaşan, düzen içinde ''uyutulan'' modern bireyin, evrenle uyum içindeki ilk benliğini yeniden keşfetme yolculuğuna odaklanıyor.Cehenneme İniş Talimatnamesi / Doris Lessing / Çeviren: Niran Elçi / Delidolu Yayınları / 280 s. Cumhuriyet Kitap Eki