News - Haberler
Tarım ve hayvancılığıdesteklemek içinçalışıyoruz
Tarım ve hayvancılığı desteklemek için çalışıyoruz Ödemiş Belediye Başkanı Mehmet Eriş, kent ekonomisinin lokomotifi olan tarım ve hayvancılığın desteklenmesi için yatırımların sürdüğünü, üreticiyi desteklerken iklim krizi ve kuraklık için çözümler ürettiklerini söyledi. Suyun önemli olduğunu ifade eden Başkan Eriş, belediye tarafından işletilen Bademli Barajı’nda uygulanan kartlı ve sayaçlı sistem ile 6 ay boyunca 10 bin 480 dekar verimli tarım alanı sulandığını ve tasarruf yapıldığını ifade açıkladı. Gölcük Gölü’nün suyunu Mursal-lı’ya ulaştırdıklarını, su sıkıntısı yaşanan Orhangazi’ye Çaylı’dan sulama hattıyla çözüm sağladıklarını belirten Eriş, 20 aylık süreçte yılda 9 adet yeni sondaj kuyusu ve 12 bin 400 metre yeni sulama hattı ile tarımsal üretime can suyu sağlandığını belirtti. Eriş, Küçükören, Kerpiçlik ve Çamlıca’daki sondaj kuyularında enerji ihtiyacını güneş enerjisi ile karşılayıp tasarruf sağladıklarını söyledi. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in “Başka bir tarım mümkün” diyerek yeni tarım hamlesini Ödemiş’ten başlattığını ifade eden Başkan Eriş, “Tunç Soyer, tarımın baş efesi olarak Ödemiş’te açıkladığı yeni tarım vizyonu ile biz de kentimizde adımlar atıyoruz. Mendegüme bölgesine bir gölet kazandırmak üzere etüt çalışmaları sürüyor. Kooperatiflerimizle el ele bölgemizde üreticinin ürettiği topraklarda mutlu olması için çalışmalarımıza devam edeceğiz” dedi.Başkan Eriş, Kemer-Bozdağ yolu gibi asırlık hayal olan yolları, dağları ve kayaları aşarak açmaya devam ettiklerini de belirtti. cumhuriyet.com.trTarım arazileriniüretime açtık
Tarım arazilerini üretime açtık Kentin tarım ürünlerine katma değer kazandırmak ve üreticilerin ekonomik kazanç sağlaması için çaba harcayan Efeler Belediye Başkanı Mehmet Fatih Atay, belediye bünyesinde üretilen tarım ürünlerini, yapımı devam eden Tarımsal Ürün Fabrikası’nda işlemeye hazırlanıyor. Belediyeye ait atıl durumdaki tarım arazilerini değerlendiren Atay, yetiştirdiği tarım ürünlerini, sadece kadınların istihdam edileceği fabrikada işleyerek hem Avrupa’ya ihraç etmeye hem de kısa zamanda açılması planlanan Efe Bakkallarda vatandaşların tüketimine sunmaya hazırlanıyor. SADECE KADINLARÜreticilerin ekonomik kazanç sağlaması için çaba harcayan Başkan Atay, belediye bünyesinde üretilen tarım ürünlerini yapımı devam eden Tarımsal Ürün Fabrikası’nda işleyerek, Efe Bakkallarda vatandaşın tüketimine sunacak. Başkan Atay’ın, ilçedeki kadınlara söz verdiği, kentin yöresel ürünlerinin Efelerli kadın çalışanların ellerinde şekilleneceği fabrika projesinin yapımı başladı. Tepecik Mahallesi’nde inşası devam eden fabrikada sadece kadınlar çalışacak ve enginar, kekik, kestane, incir gibi kentin yöresel ürünleri, kadın çalışanların ellerinde işlenerek konserve haline getirilecek.Efeler Belediye Başkanı Mehmet Fatih Atay’ın “En büyük hedefim” dediği ve değer kazanması için projeler gerçekleştirdiği kentin yöresel ürünlerinden biri olan enginar, belediye tarafından üretilmeye başlandı. Baltaköy Mahallesi’nde 5 dönüm arazide enginar yetiştiren Efeler Belediyesi, ürettikleri enginarları halkın tüketimine sunacak. Belediye yine, kendisine ait 10 dönüm arazide kekik yetiştirmeye devam ederken yetişen kekik suyu, kekikyağı ve kuru kekik yine halka dağıtılıyor.EJDER MEYVESİŞevketiye Mahallesi’nde bulunan belediyeye ait arazi üzerine kurulu serada ejder meyvesi yetiştirmeye başladı. Efeler Belediye Başkanı Fatih Atay, tropik iklimi seven bu meyveyi ilçede yetiştirerek Efeler’in ikliminin tropik meyveler için elverişli olduğunu göstermek ve ejder meyvesini Efeler halkı ile buluşturmak istediğini belirtti. Yine aynı arazi üzerine kurulu çiçek serası da üretim faaliyetlerine başladı. Kent süslemesinde kullanılan çiçeklerin maliyetini en aza indirmeyi hedeflediklerini belirten Başkan Atay, “Seramızda 6 farklı çeşit, toplamda 115 bin adet çiçeğimiz bulunmaktadır” dedi. cumhuriyet.com.trİthal tohuma inat her zaman yerel tohum
İthal tohuma inat her zaman yerel tohum Karakılçık buğdayının kaybolmaya yüz tutmuş olan tohumunu bulup çoğaltan ve taş değirmende öğüterek adına “Ata Ekmeği” denen ekmeği üreten Seferihisar Belediyesi, Karakılçık buğdayının ekimine başladı. Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin, “Tunç Soyer’in Seferihisar’da 2009 yılında başlatmış oluğu Yerel ve Kırsal Kalkınma çalışmalarının bir sonucu olarak başlayan, “Başka Bir Tarım Mümkün” projesi için çalışmalarımıza devam ediyoruz. Her projede olduğu gibi, tarımda da sürdürülebilirlik ilkesinin temellerinin atıldığı ilçemizde yerel tohumları korumak ve küçük üreticiyi desteklemek adına bu yıl da karakılçık buğdayımızı “Kurda Kuşa Aşa” diyerek serpiyoruz” dedi. Seferihisar’da 9 yıldır 300 dönümlük alanda üretilen Karakılçık buğdayının 1000 dönümlük alanda üretilmesi hedefleniyor. cumhuriyet.com.trSoyer:Öncelikli meselemiz tarım
Soyer: Öncelikli meselemiz tarım Dikili ve Bergama’da incelemelerde bulunan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, “En öncelikli meselemiz tarımdır. Tarıma sahip çıkacağız. Yerli ırklara, tohumlara sahip çıkacağız” dedi. Bakırçay Havzası turunu sürdüren Soyer, Dikili’de üretici, esnaf, muhtar ve yurttaşlarla buluştu. İlçenin içme suyu kapasitesini artıracak ve evsel atık su sorununu çözecek yeni yatırımların müjdesini veren Başkan Soyer, Küçük Menderes Havzası’ndaki üreticilere yönelik verdikleri alım garantisinin Bakırçay Havzası için de geçerli olduğunu dile getirdi. Soyer, şunları söyledi: “İzmir Tarımı vizyonu doğrultusunda küçükbaş hayvancılığı artırıp suyu az tüketen üreticilere teşvik vereceğiz. Sizden alabildiğimizden daha fazlasının satışının garantisini vereceğiz. Ne üretiyorsanız bedeli karşılığında satın istiyoruz. Kimse sizin emeğiniz üzerinden para kazanmasını istiyoruz” dedi. ‘GENÇLER KÖYLERİNDE DOYACAK’Kuraklıkla ve yoksullukla mücadele edeceklerini aktaran Soyer, “Gençler köylerde durmuyor deniyor. Halbuki toprağından kazandığıyla hayatını geçirebileceğini bilse o çocuklar bu köyden ayrılmaz. En öncelikli meselemiz tarımdır. Tarıma sahip çıkacağız. Yerli ırklara, tohumlara sahip çıkacağız. Çocuklarınız oturdukları yerde, çalıştıkları toprakta ekmeklerini kazanmaya devam etsinler istiyoruz. Atamız ‘Köylü milletin efendisidir’ demiş. Biz de köylüyü milletin efendisi yapana kadar bu mücadeleye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. ‘BERGAMA’YI DÜNYA TANIYACAK’Daha sonra Bergama’yı ziyaret eden Soyer, tarih boyunca farklı medeniyetlere ev sahipliği yapmış ve 2014 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne girerek dünyanın 999’uncu mirası olan Bergama’nın, turizm potansiyelini açığa çıkarmak için çalışmak gerektiğini vurguladı. Soyer, “ Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın 2019 yılı turizm istatistiklerine göre İzmir ilçelerinde konaklama yapan turist dağılımında Bergama yabancı turistlerin konaklamasında, sadece yüzde 0.27’lik bir paya, yerli turistlerin konaklamasında ise sadece yüzde 1.62’lik bir orana sahip. Bergama’ nın bu kadar az turisti ağırlaması, ilçemiz için büyük bir kayıp. Biz, turist sayısını artırmak ve Bergama’nın bu köklü mirasına uygun şekilde bir turist hareketliliğine kavuşması için elimizden geleni yapıyoruz, yapacağız” dedi. Soyer, Kozak Yaylası’nı, İzmir’in agroturizm merkezlerinden biri haline getireceklerini söyledi. l İZMİR / Cumhuriyet cumhuriyet.com.trAydın’da tarım Büyükşehir’le gelişiyor
Aydın’da tarım Büyükşehir’le gelişiyor Aydın Büyükşehir Belediyesi, gerek Aydın çiftçisine verdiği doğrudan desteklerle gerek zirai üretimde ve hayvancılıkta üreticileri rahatlatan, aynı zamanda Türkiye’ye örnek olan projeleriyle yerelden kalkınmada öncü rol oynuyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Cumhuriyet’in ilk yıllarında hayata geçirdiği tarım projelerinden ilham alan büyükşehir belediyesi, her daim çiftçinin yanında yer alıyor. Özlem Çerçioğlu önderliğinde tarımsal üretimde ve hayvancılıkta uzun yıllardır bir dönüşüm yaşanırken bundan en fazla faydalanan da üretime yönelen Aydınlılar ve tüketiciler oluyor. Yakın zamanda Aydın’da Türkiye’ye öncü bir projeye daha imza atılıp İncirliova’nın Hacıaliobası Mahallesi’nde kurulan “Aydın Çiftçi Merkezi’nde yeni tarım ürünlerinin deneme üretimleri yapılmaya başlandı. Çiftçilerin aşı kalemi, aşı gözü ve çelik ihtiyacının da karşılanacağı merkezde, zirai ve hayvansal kalkınmasında bayraktar işletme olma hedefiyle üretimlere başlandı. Aydınlı çiftçilere hizmet verecek olan merkezde çiftçilere bitkilerin üretim teknikleri, deneme üretimi yapılan hayvanların ve bitkilerin üretimine dair eğitimler verilecek. MİLYONLARCA FİDE DAĞITILDIAydın Çiftçi Merkezi’nde kökleri Köy Enstitülerine kadar giden yerinde ve uygulamalı eğitim modeli benimsendi. Merkez de birçok kültüre alınmış yabani meyve türü, tıbbi ve aromatik bitkiler üretim ve deneme alanları, 200 çeşit yerel ata tohumu üretim ve deneme alanı ile 20 çeşit üzüm asması çeşidi deneme bağı yer alacak.Aydın’da bu yeni projenin yanı sıra eski projeler de her yıl büyüyerek ve güçlenerek devam ediyor. Yaklaşık 6 yıldır yerel ata tohumlarından üretilen milyonlarca fide ve tohumu Türkiye’nin dört bir tarafından vatandaşlarla buluşturan Aydın Büyükşehir Belediyesi, bu yıl da tohum göndermeye başladı. Tarımsal üretimde bunlar yapılırken Büyükşehir Belediyesi Aydın’da hayvancılığın da özellikle pandemi süreciyle birlikte kendisini iyice hissettiren ekonomik zorluklarına karşı küçük üreticiye destek vermeye devam ediyor. Küçükbaş sayısını artırmak için geçen yıllarda olduğu gibi bir taraftan koyunculuğa başlamak isteyen kadınlara ücretsiz iki dişi bir erkek sakız koyunu verilirken, sürüsünü verimi yüksek sakız koyununa çevirmek isteyen 25 baş ve üzeri koyunu olan sürü sahiplerine de sakız koçu hibesine devam ediliyor. AİLE İŞLETMELERİNE DESTEKBüyükşehir belediyesi gittikçe zorlaşan ekonomik şartlar altında oldukça zor durumda kalan küçük aile işletmelerine de destek vermeye devam ediyor. En son üç ilçede uygulanan pilot projeyle, 5 baş ve altında büyükbaş hayvanı olan 787 küçük aile işletmesindeki 3 bin 50 büyükbaş hayvan için yem desteklemesi yapıldı. Şimdiye kadar hiçbir yerden böylesi bir destekleme almadıklarını ifade eden vatandaşlar, verilen yem desteğiyle bir süre de olsa rahat nefes aldıklarını söyleyip Başkan Çerçioğlu’na teşekkür etti. Başkan Çerçioğlu yıllardır devam eden bütün bu projelerin yanında kadınların kendi ayakları üzerinde durabildikleri kooperatifleşmeye de özel önem verdiklerinin altını çizerken “Kadınlarımızın dayanışma içerisinde kazanç elde edebildikleri kooperatifleşme modelini önemsiyoruz ve kadınlarımızı bir araya gelebilmeleri için destekliyoruz. Aydın Büyükşehir Belediyesi uzun yıllardır edindiği deneyimle üretime yönelmek isteyen kadınları bu konuda yardımcı olmaya devam ediyor” dedi. Başkan Çerçioğlu, kadın kooperatiflerine sadece kurulum aşamasında değil, sonraki süreçte gerek makine teçhizatı hibesi gerekse de Büyükşehir Belediyesi’nin bir iştiraki olan Halk Ege Et’te reyon vererek destek verdiklerini ifade etti. Açılan bu yeni pazarla kadınların ürünlerini Halk Ege Et şubeleri üzerinden hem Aydın’da hem de İzmir’de tüketicilerle buluşturabildiklerini söylerken Aydın’da üretime yönelmek isteyen herkese destek çıkmaya devam edeceklerini belirtti. Başkan Çerçioğlu, uyguladıkları projelerden edindikleri deneyimi bütün kurum ve kuruluşlarla paylaşmaya da hazır olduklarını ekledi. cumhuriyet.com.trDışpolitika uzmanları, Yunanistan’ın tacizlerine karşıyapılmasıgerekenleri anlattı:İhlaller duyurulmalı
Dış politika uzmanları, Yunanistan’ın tacizlerine karşı yapılması gerekenleri anlattı: İhlaller duyurulmalı Limni Adası’nın batısındaki uluslararası sularda hidrografik araştırma yapan TCG Çeşme gemisine Yunan savaş uçaklarının tacizde bulunmasıyla Ege’de yükselen gerilimle ilgili konuşan emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, “Yunanistan’ın taciz ve ihlalleri, başta Birleşmiş Milletler (BM) ve NATO olmak üzere ilgili tüm uluslararası kuruluşlar nezdinde gündeme getirilmelidir, bu konu sadece kamuoyuna yapılan açıklamalarla geçiştirilmemeli” dedi. Mersin Üniversitesi’nden Dr. Kaan Kutlu Ataç ise Yunanistan’ın askeri eylemleriyle Türkiye’nin dış politikadaki siyasi dengesini bozmayı amaçladığını söyledi. Milli Savunma Bakanlığı, Ege Denizi’nin kuzeyindeki uluslararası sularda hidrografik araştırmalar yapan Türk Deniz Kuvvetleri’ne bağlı TCG Çeşme gemisinin 22 Şubat’ta Yunan F-16 savaş uçakları tarafından taciz edildiğini açıklamış, Bakan Hulusi Akar, Yunan uçaklarına “gerekli karşılığın verildiğini” söylemişti. Yunanistan ise TCG Çeşme gemisinin kendilerine ait F-16’lar tarafından taciz edildiği açıklamasının doğru olmadığını savunmuş, uçakların geminin uzağından geçtiğini ileri sürmüştü.Cumhuriyet’e değerlendirmelerde bulunan emekli Büyükelçi Uluçevik, Türkiye’nin konuyla ilgili uluslararası kuruluşlar nezdinde girişimde bulunması gerektiğini söyledi. Uluçevik, “Yunanistan’ın yaptığı taciz eylemine ilişkin sadece kamuoyuna yapılan açıklamayla yetinilmemelidir. Yunan uçaklarının bu taciziyle ilgili Türkiye’nin elindeki tüm kanıt ve kayıtlar başta BM ve NATO olmak üzere ilgili tüm uluslararası kuruluşlar nezdinde gündeme getirilmelidir. Bunların çeşitli prosedürleri var, dün yapılan basın açıklaması gibi bir mektup hazırlanarak BM’de Genel Kurul belgesi olarak yayımlatılabilir. NATO nezdinde de bu davranışların müttefikliğe uygun olmadığını belirten çıkışlar yapılmalıdır” dedi.Uluçevik, Lozan Barış Anlaşması uyarınca Yunanistan’a ait gayriaskeri statüde olan adaların silahlandırılmasıyla ilgili de benzer girişimlerde bulunulabileceğini belirterek, “Sadece TCG Çeşme gemisinin taciz edilmesiyle ilgili değil, Ege’deki adaların askersizleştirilmiş statüsünün ihlali konusunda da belgelenerek gerekli protestolar yapılmalıdır. Buradaki maksat, dosya oluşturmaktır” diye konuştu.Uluçevik, ABD’nin Yunanistan’la Dedeağaç’ta “Avrupa’ya yönelik Rus tehdidi” senaryosuyla yapacağı ve Bakan Akar’ın Türkiye’nin de katılacağını açıkladığı tatbikatla ilgili de “Rus tehdidi senaryosuyla yapılan bu tatbikat, esasında Türkiye-Rusya ilişkilerine yönelik de mesajlar içermektedir. Öte taraftan Yunanistan’ın, bu tatbikatı Türkiye’ye yönelik olarak da kullanmak istediğini anlıyoruz” değerlendirmesini yaptı.‘ASKERİ DENKLEM’Mersin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Kaan Kutlu Ataç da Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada Türkiye ve Yunanistan arasında bir yandan diplomatik görüşmeler sürerken iki ülkenin de askeri tatbikatlarına devam ettiğine dikkat çekti. Yunanistan’ın tatbikat takviminde mart sonundan başlayarak nisan ayına dek Ege’de tatbikatlar bulunduğunu, Türkiye’nin de Ege ve Akdeniz’de ‘Mavi Vatan’ tatbikatı yapacağını belirten Ataç, “İki ülke, bir yandan diplomatik görüşmeler sürerken birbirlerini askeri bir denklem üzerinde tutmaya çalışıyor. İki ülkenin Doğu Akdeniz ve Ege gibi coğrafi olarak dar bir alanda bu kadar yoğun bir tatbikat içinde olması önemli bir süreç.”Türkiye ile Yunanistan arasında geçen yıl yaşanan gerilim sonrasında Amerikan Deniz Kuvvetleri’nin her iki ülkeyle de ortak tatbikatlar yaparak ‘araya girdiğini’ söyleyen Ataç, “Son dönemde bu dengenin değiştiğini görüyoruz. Yunanistan ve ABD Deniz Kuvvetleri, Girit’in güneyinde deniz tatbikatı yaptı. Dedeağaç’ta da Defender Europe 21 tatbikatı yapılacak. Washington’ın son dönemde Türkiye’nin etkinliğini azaltmak için Yunanistan’la beraber hareket ettiğini görüyoruz. Yunanistan’ın ulusal tatbikatları ve ABD’yle ikili tatbikatlarının yanında Mısır, İsrail, Kıbrıs Rum Kesimi ve BAE ile yaptığı tatbikatlar da var. Bunları üst üste koyduğumuzda Defender Europe 2021’e Türkiye’nin de katılıyor olması çok da bir anlam ifade etmiyor” dedi.‘DENGEYİ BOZMAK İSTİYORLAR’TCG Çeşme gemisine Yunan uçaklarının yaptığı taciz gibi askeri adımların, “Türk diplomasisinin siyasi dengesini bozmayı amaçlayan bir tavır olduğunu söyleyen Ataç, Yunanistan’ın izlediği politikanın, “ABD’nin Türkiye’yi baskılama siyasetinin bir unsuru” olduğunu belirtti. cumhuriyet.com.trBakmak yetmiyor, düşünmek gerekiyor
Bakmak yetmiyor, düşünmek gerekiyor Fazilet Kendirci’nin 6GEN Bellek Sergisi’ndeki altıgen tuvallerin içinde sergilenen eserler ve arkasındaki haberler anlaşılmak için insanın gücünü, nereden gelip nereye gittiğini ve gücünü yitirip yitirmediğini Covid’le de bağlantılandırarak sorguluyor . Fazilet Kendirci’nin Piramid Sanat’taki 6GEN Bellek Sergisi, sizi insanın dünya ve evrendeki yerini sorgulamaya davet ediyor. 365 altıgen tuvalin birleşmesiyle meydana gelen eserin önyüzü, sanatçının anlatımıyla “insanın bir damla sudan meydana gelmesi, gelişimi, başarılarının en doruk noktasına ulaşması ve zaman içinde tekrar gücünü yitirmesiyle birlikte tekrar bir damla ile bitişini” temsil ederken dokümanter niteliği de olan arka yüzünde ise 2007 ve 2013 yılları arasında basında yer alan haberlerden bir kesit sunuyor. Dünyanın pek çok ülkesinden sanat, siyaset, sosyoloji, teknoloji, ekonomi ve ekoloji konularında yayımlanmış, büyük çoğunluğu Cumhuriyet gazetesinden haberler içeren arka yüz, birbiriyle bağlantısız görünen ancak aralarında “göbek bağı” olan bu konuları yan yana getiriyor. Yaratım sürecinde Fazilet Kendirci, yapıtın kalbindeki ve son bölümdeki altıgen tuvalleri boş bırakmış, sergi süresince güncel haberlerle besleyerek, izleyicisiyle interaktif bir şekilde geliştiriyor. Kullanılan tuvallerin 24 cm kenarları bir güne, 365 adet olması bir yıla, altıgen olması ise hücreye ve doğanın en kuvvetli bağına referans verirken, ana kompozisyonu ise DNA sarmalına işaret ediyor. Covid nasıl dünyayı parçalara ayırdıysa her ülke kapısını nasıl kapattıysa, birleştiğinde 390x1110cm olan eser, tıpkı dünyanın şu anda parçalandığı gibi, 13 parça halinde sergileniyor. Dolayısıyla insanın insana mesafe koyduğu, insanların diğer insanları tehlike olarak gördüğü bu ortamda eser de her yönlü zengin okumayı insana hatırlatıyor. Bu referanslarıyla 6gen Bellek, izleyicisini arşiv, akıl, tarih, kayıt, zaman, iktidar ve insana dair çapraz okumalar yapmaya teşvik ediyor. Kendirci, eserin yaratım ve sergilenme süreci hakkında “Esere 2007 yılında başladım. 2013’ün şubat ayında kısmen bitirdiğimi varsayarak eserin gün yüzüne çıkacağı günü sabırla bekledim. Dünyanın Covid-19 sınavı verdiği tarihlerde yani 2021’ın şubat ayında Piramid Sanat’ta gün yüzüne çıkarak insanlığa sözünü söylemesinin tam da şimdi zamanı” diyor ve ekliyor “Çünkü ne daha önce çıktığı zaman diliminde ne de bu sıkıntılı süreci atlattıktan sonra yapılsaydı bu sergi, benim için bu kadar önemli olmayacaktı. İnsanın kolay unutan bir varlık olduğu gerçeğini hatırlarsak eğer, hazır Covid-19 sıkıntısıyla yüzleşiyorken, eserin önyüzüne bakarak kendi özbenliğimiz ve yaşam sürecimizle, arka yüzündeki haberlere bakarak yakın tarihimizin hareketlerini hatırlıyoruz ve sanattan siyasete, ekonomiden ekolojiye, teknolojiden eğitime her alanda yüzleşme olanağını eser üzerinden okuyabiliyoruz ve bugün insanlığın tam da bu yüzleşmeye ihtiyacı var. En azından gelecek kuşaklara bu yüzleşmeyi borçluyuz. Biz kimiz? Gücümüz ne kadar? Gerçekten bu dünyanın efendisi miyiz? Efendisi isek küçücük kumaş parçalarıyla neden tüm insanlık ağzını burnunu kapatmak zorunda kaldı?.” Sanatçının esere eşlik etmesi için özel olarak tasarladığı kostümünde Aristoteles, Kant, Hypatia, Foucault gibi düşünürlere verdiği referanslarla, eserde işaret etmeye çalıştığı sonlu olan yaşam hikayesine karşılık, fikirleriyle ve yaşam biçimleriyle sonsuzluğa imza atabilmiş isimlere yer vererek, insanın aslında “hiç” olduğu kadar “her şey” olabilme erdemine işaret etmek istiyor. “İnsanlığa hâlâ fikirleriyle hizmet eden bu kişiler, aslında ölümsüzlüğü yaşıyorlar. İnsan, sonluluğunun gerçekliğiyle, yaşam hikâyesini nasıl sürdüreceğine kendisi karar verebilir. Sadece tüketerek mi yaşamımızı sürdüreceğiz yoksa iyiliğin, fikrin, erdemliliğin üretimine katkı sunabilecek miyiz?” sözleriyle sanatçı, çok yönlü okuması yapılabilen eserini böyle özetliyor. Fazilet Kendirci’nin 6GEN Bellek enstalasyonu 26 Şubat’a kadar İstanbul Taksim’de yer alan Piramid Sanat’ta izlenebilir. cumhuriyet.com.tr‘Deşifre edilemeyen katılandan fazla’
‘Deşifre edilemeyen katılandan fazla’ İzmir merkezli FETÖ operasyonunda 130 şüpheli gözaltına alındı. İzmir merkezli 47 ilde, 1’i albay, 3’ü binbaşı, 8’i yüzbaşı, 31’i üsteğmen, 66’sı astsubay, 25’i uzman çavuş, 14’ü askeri okullardan atılan 148 şüpheliye yönelik operasyon düzenlendi. Deniz, Kara ve Hava kuvvetleri komutanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı’nda görevli 103 muvazzaf askerin de aralarında bulunduğu şüphelilerden 130’u gözaltına alındı.İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı değerlendirmesinde “FETÖ'nün TSK içerisine sızmış ve halen deşifre edilemeyen mensuplarının sayıca darbe girişimine katılanlara oranla daha fazla olduğu, menfur darbe girişmişinde kullanılmayan hücrelerin mevcudiyetinin ve bu yönüyle terör örgütünün devletimizin anayasal düzeni ve bekası açısından halen en büyük tehlikeyi ihtiva eden terör örgütü konumunda bulunduğu” denildi.YENİ YÖNTEMİzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın terör örgütünün TSK’ye sızdırdığı mensuplarının deşifre edilmesi amacıyla kuvvet komutanlıkları ile “Ortak Veri Paylaşımı”na dayalı yeni bir yöntemle çalıştığı belirtildi. Savcılığın yeni yöntem ile 13 Ekim 2020-19 Ocak 2021 aralığında 3 ayrı operasyon gerçekleştirdiği, Kara ve Hava Kuvvetleri ile Sahil Güvenlik Komutanlığı’na mensup 618’i muvazzaf 652 asker hakkında işlem yapıldığı öğrenildi. Hava Kuvvetleri’ne gönderilen 2432 delil dosyasının incelenmesiyle 623 personelin ihraç edildiği belirtildi. Başsavcılık değerlendirmesinde ülke genelinde 22 bin 154 asker hakkında işlem yapıldığı, 7 bin 665 kişinin itirafçı olduğu belirtildi. cumhuriyet.com.trJohnson & Johnson'ın koronavirüs aşısının güvenli ve etkili olduğu açıklandı
ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Johnson & Johnson’ın geliştirdiği tek dozluk koronavirüs aşısının güvenli ve etkili olduğunu açıkladı. Bu aşının ABD'de yapılmakta olan Moderna ve Pfizer aşılarına göre önemli iki avantajı var: Tek doz ile koruma sağlaması ve -20 ile -70 dereceler arasındaki özel derin dondurucular yerine buzdolabı sıcaklığında nakledilebilmesi.Habere Gitmek için Tıklayınİnsanlıkta değişen birşey yok!
Türkçe Haberler En Son Başlıklar İnsanlıkta değişen bir şey yok! Francis Bacon’un Batıda çok iyi bilinen ve önemsenen fakat klasikler arasında yer almasına karşın bizde bugüne kadar basılmamış kitabı Antik Bilgelik (1984 Yayınevi); daha çok döneminde, devlet idarecilerine yön vermek için hazırlanmış bir düşünce klavuzu gibi. Yazarın, antikiteden miras efsane, destan, masal, mit ve kıssalar üzerinden giderek hazırladığı bir bilgelik betiği niteliğinde. /Archive/2021/2/25/013941090-ic3.jpgİngiliz düşün dünyasının öncel ve önde gelen temsilcilerinden Francis Bacon’u daha çok ünlü ütopyası Yeni Atlantis ile tanıyoruz. “Edebiyatta Mimarlık” kitabımız için “Yeni Atlantis” ütopyası hakkında bir yorum kaleme alan felsefeci Ayça Akarsu şöyle anlatıyor yazarın önemini:“Francis Bacon, I. Elizabeth’in adalet bakanı Nicholas Bacon’ın oğlu olarak dünyaya geldi. 1561 yılıydı; ünlü şair ve oyun yazarı William Shakespeare’in, modern fiziğin ve astronominin kurucularından Galileo Galilei’nin, fizikçi ve matematikçi Johannes Kepler’in ünlü müzik adamı Claudio Monteverdi’nin dünyaya geldiği o on yıllık muhteşem sürecin başlarıydı.FELSEFE, BİLİM VE DEVLET!Bacon, on iki yaşında Cambridge’e girdi, hukuk eğitimini sürdürdüğü üniversitenin daha ilk yıllarında Aristo felsefesiyle (Skolastik felsefeyle) tanıştı ve ardından bu felsefeye karşıt fikirler geliştirdi. Aristo felsefesini yararsız buluyordu. Henüz Orta Çağ’ın yetiştirdiği en önemli filozoflardan biri olacağı bilinmiyordu, fakat Bacon, felsefesinin temeline bilimi oturtmuştu bile.Hukuk kariyeri boyunca aynı zamanda siyasi kariyerini de ilerletmek çabasındaydı. Onun kafasında, geliştirdiği düşünce disiplini doğrultusunda yeni bir devlet modeli oluşmaya başlamıştı; ideal olan devlet, doğayı deneyle kavrayıp insanların yararına kullanacak olandı.Francis Bacon, bilimlerin düzenlemesini yapmak, insanlığın şiddetle gerek duyduğuna inandığı yeni bir tutum ve yöntembilimi geliştirmek amacıyla dev bir çalışmaya başlamak istedi. Ne var ki bu çalışmanın yalnızca birkaç taslağını ve birkaç parçasını yayımlayabildi:Bilimin İlerlemesi (The Advancement of Learning), Yeni Organon (Novum Organum) ve kafasındaki ideal devlet düzenini anlattığı yapıtı: Yeni Atlantis (Nova Atlantis).” (Edebiyatta Mimarlık / Hikmet Temel Akarsu, Nevnihal Erdoğan / s. 362-363)./Archive/2021/2/25/013929793-ic2.jpgBİR DÜŞÜNCE KILAVUZU1984 Yayınevi, Francis Bacon’un Batıda çok iyi bilinen ve önemsenen fakat klasikler arasında yer almasına karşın bizde bugüne kadar basılmamış bir kitabını yayınladı: Antik Bilgelik.Antik Bilgelik, günümüz kitap anlayışının dışında, farklı bir biçemde hazırlanmış bir yapıt. Daha çok döneminde, devlet idarecilerine yön vermek için hazırlanmış bir düşünce klavuzu gibi. Yazar, antikiteden miras efsane, destan, masal, mit ve kıssalar üzerinden giderek bir bilgelik betiği hazırlamış.Açımlayıcı bir önsözün ardından Antik dönem sözlü edebiyat, masal, efsane, destan, söylence ve anlatılarından bazı kıssaları ele alarak önce kısaca özetlemekte, ardından bunların alegorik olarak ne ifade ettiğini inceleyerek bilgeliğe ilişkin bir hisse çıkarmakta.Her biri çok yakından tanıdığımız, bildiğimiz pagan çağı kahramanları olan düşsel karakterlerin sergüzeştinden yola çıkarak insan davranışlarına ve bunların sonuçlarına ilişkin çıkarsamalarda bulunmakta.KYKLOPLAR’DAN PROMETHEUS’ABu masal ve anlatılar arasında neler yok ki: Kassandra ya da Kehanet, Typhon ya da Asi, Kykloplar ya da Dehşet Vekilleri, Narkissos ya da Kendini Sevme, Styx Nehri ya da İttifaklar, Pan ya da Doğa, Perseus ya da Savaş, Endymion ya da Gözde, Orpheus ya da Felsefe, Erikthonios ya da Sahtekârlık, Nemesis ya da Şeylerin Değişmesi, Akhilleus ya da Savaş, Diyonysos ya da Bacchus, Prometheus ya da İnsanlığın Durumu, Metis ya da Nasihat, Sirenler ya da Hazlar ve daha niceleri… (Orijinal baskıda da var mıydı bilemiyoruz ama 1984 Yayınevi basımında söz konusu söylence ve masallar, antikiteye ilişkin ünlü ve harika tablolar eşliğinde görselleştirilmiş.)Yazar, yaşam sırasında doğru tercihlerde bulunabilmek için antik bilgelikten çıkarsamalar yapmak dışında, bir anlamda her dönemin idareci sınıfına diskur niteliğinde meseller sunmakta. Bunu yaparken de saygı duyulacak bir yöntem izleyerek bir alegoriden çıkarılacak herhangi bir sonucun kesin olmadığını en başta mütevazı bir şekilde belirtmekte, edebiyatın zengin tasavvur dünyasını, yaratıcı subjektivizmini sınırlamaya çalışmaktan sakınmakta. Adeta bir küçük sözlük gibi hazırlanmış yapıtları yorumlarken özetin hemen ardından “sanırım” diyerek analizini dile getirmekte./Archive/2021/2/25/013913168-ic1.jpgYÖNETİCİ SINIFLAR!Kitap, her yaştan, her çağdan insana bilgeliğe dair paha biçilmez gözlem ve yorumlar sunsa da daha çarpıcı olan insanlıkta idare yöntemleri açısından hiçbir şeyin değişmediğini, o çağda da yönetici sınıfların, bugünkü dünyanın dört bir yanında yapılan yanlışları ısrarla yaptığını hazin bir şekilde sergilemekte.Bakınız “Typhon ya da Asi” bölümünde yazarın meseli analiz edişine…“… uzun süre hüküm sürmekten dolayı hükümdarlar yozlaşır ve tiranlaşır, her şeyi kendi tekellerine alır ve senatörler ile soylulardan gelen tavsiyeleri hiçe sayar, kendi başlarına düşünüp taşınırlar; yani kendi istek ve arzularına göre yönetim gösterirler. Bu durum insanları kışkırtır ve insanların kendi seçtikleri bir lideri yaratma ve öne çıkarma konusunda çaba göstermelerine neden olur. Böylesi tasarılar genellikle suç ortaklığı yaptıkları durumda halkın ayaklanmaya hazır olduğu esnada, soylular ve asilzadelerin gizli hareketleri ve kışkırtmaları tarafından başlatılır; bundan dolayı da devlette bir taşma başlar ki bunu da Typhon’un doğumu uygun bir şekilde simgelemektedir.” (s.18)Bugünün dünyasındaki birçok ülkeye baktığımızda görüyoruz ki; aradan geçen 500 yıla karşın insanlıkta değişen bir şey yok gibi…Antik Bilgelik / Francis Bacon / Çev.: Murat Can Mutlu / 1984 Yayınevi / 128 s. / 2020. Hikmet Temel AkarsuHaluk Uygur:‘Fotoğrafik düşünme binlerce yıldır var!’
Haluk Uygur: ‘Fotoğrafik düşünme binlerce yıldır var!’ Önemli kitapları arasında Sanatın Aktuel Tarihi, Çukurova Tıp Tarihi, Ben ve Kendim; Etem Çalışkan veya Abidin Dino Evine Dönüyor gibi çalışmaların yer aldığı Haluk Uygur; Fotografik Düşünme Tarihi isimli kitabında fotoğraf kavramına alışılmadık, farklı bir yerden bakıyor. Adana’da bulunan Mehmet Baltacı Fotoğraf Müzesi, Sinema Müzesi ve Yeşiloba Şehitlik Müzesi’nin kurucusu, fotoğraf alanında Puduhepa Bilim ve Sanat Onur Ödülü ve Çukurova Ödülü’nün de aralarında bulunduğu çok sayıda ödüle sahip Uygur, konusunu tarihi bir süreç içerisinde inceliyor. “Fotoğrafik Düşünme” diye isimlendirdiği bir kavramı ortaya atıyor. Fotoğraf makinesinin tarihini değil, bir düşünme sisteminin zamana uzanan öyküsünü, sanatın diğer alanlarında da etkileşim yaratacak bir çok düşünme faaliyetinin öyküsüyle birlikte anlatıyor. /Archive/2021/2/25/013634123-ic1.jpg ‘FOTO’ VE ‘GRAFİ’NİN KADİM TARİHİ- Fotoğrafik düşünme ne demek?“Foto” ışık demek... “Grafi” de çizgi... Yani “fotoğraf” karanlığın üzerine ışıkla çizilen görüntüler anlamına geliyor. İnsanoğlu kendisinde sanat potansiyelini fark ettiği ilk günlerden itibaren, ışık ile gölgeyi buluşturarak görüntüler elde etti.İnsanlık tarihinin en eski görsellerinin bulunduğu Altamira, Lascaux, Chouvet gibi karanlık mağaralarda, meşalelerden yayılan ışıkla duvara gölgeler düşürülerek görseller oluşturulduğu, ışıkla gösteriler yapıldığı biliniyor artık. Dolayısıyla ışığa dayalı görseller, yani fotoğrafik görüntüler elde etme düşüncesinin oluşması çok eskilere gidiyor.Ancak hakim olan görüş, fotoğrafın 1826’da Nicephore Niepce tarafından icat edildiği, bu anlamda da 200 yıllık genç bir sanat olduğu şeklindedir. Bence bu eksik hatta yanlış bir bilgidir, üstelik bu bilgiye dayanarak fotoğraf kavramını düşünmek “fotoğraf”a yapılmış bir haksızlıktır.IŞIKLA DÜŞÜNCEYİ ANLATMAK- Yani fotoğrafı Niepce icat etmedi mi?Fotoğraf; onu yapan kişinin duygu ve düşüncesinin, bir karanlık kutu - ki biz buna fotoğraf makinesi diyoruz - kullanılarak izleyiciye aktarılmasıdır. Yani “Fotoğraf” denilince iki şey akla gelir. Birincisi; “ışık ve gölgeyi buluşturarak, ben hangi duygumu, hangi düşüncemi başkalarına aktarabilirim” şeklindeki düşünme faaliyeti... İkincisi ise; “zihnimde oluşturduğum bu görüntüyü başkalarıyla nasıl paylaşırım” sorusuna verilecek yanıt.Yukarıda da bahsettiğim gibi insanoğlu birinci soruya, sanat yeteneğini kazandığı günlerden beri cevap aramaya başlamış olmalı. İkinci sorunun cevabını ise; karanlık mağaralarda meşalelerle aydınlık yaratma bilgisinin izinden giderek, karanlık bir odanın ön duvarına ufak bir delik açmak suretiyle, karşı duvarda görüntü oluşturmakta bulmuş.İlk fotoğraf makinesi sayılan bu düzeneğin M.Ö 500 yıllarında Çinli bir filozof olan Mo-Ti tarafından kullanıldığını biliyoruz. Ve o zamandan beri bu düzenek gittikçe geliştirilerek, ışıkla düşünceyi anlatmak için kullanıldı.Daha sonraki yıllarda, deliğin önüne merceklerden oluşan bir düzenek konuldu, içeriye aynalar yerleştirilmek suretiyle boyutu küçültülüp taşınabilir bir kutu haline getirildi. İç içe kutular planlanarak, günümüzde zoom yapma özelliği diye bilinen şey keşfedildi. Bunlar yapılırken Niepce’nin annesinin 5. kuşaktan annesi henüz doğmamıştı./Archive/2021/2/25/013550654-kapakic2.jpgKARANLIK ODA!- Peki Niepce’nin icat ettiği nedir?O karanlık kutunun yani fotoğraf makinesinin arka duvarına düşen görüntünün, bir levha üzerine tespit edilmesini icat etti sadece. Böylece fotoğrafik düşünmenin oluşturduğu görüntüyü, başka birine gösterebilmenin yeni bir yöntemi ortaya konulmuş oldu.Halbuki dediğim gibi, fotoğraf kavramının temeli olan iki şey de, yani fotoğrafik düşünme de, fotoğraf makinesinin kendisi de binlerce yıldır bilinen bir şeydi ve kullanılıyordu.Da Vinci’nin perspektif çalışmaları, Brunelleschi’nin çalışmalarını izleyen Papa Gregorius’un Santa Maria del Fiore Kilisesi’ni bir karanlık oda haline getirerek günümüzde kullandığımız Gregoryen Takvimi icat etmesi, Kepler’in matematik problemlerini çözmesi gibi bir çok önemli değişimleri bu kullanımlar arasında sayabiliriz.‘KOPYA, SANAT OLAMAZ AMA...’- Fotoğrafın icadının Niepce’ye mal edilmesine, bu binlerce yıllık faaliyetin görmezden gelinmesi sonucunu doğuracağı nedeniyle mi karşı çıkıyorsunuz?Tabi ki bu büyük bir tehlike... Ama daha büyük tehlike, ışıkla gölgenin buluşmasına dayalı bir düşünme faaliyetini - ki ben buna fotoğraf diyorum - yok sayıp, fotoğrafı sadece bir tekniğe indirgemesidir. Sanat düşüncenin içindedir halbuki... Ve fotoğrafik düşünme binlerce yıldır vardır. Dolayısıyla fotoğrafa 200 yıllık genç sanat demek haksızlıktır.- Fotoğraf doğadaki bir görüntüyü, fotoğraf makinesi içinde kopyalamak değil mi zaten Kopyalanmış bir görüntü nasıl sanat olur?Evet, fotoğraf; teknolojisinin özelliğine bağlı olarak göstereceği şeyin doğadaki bir nesneden kopya edilmesine mahkûmdur. Bir çok fotoğrafçeker sizin dediğiniz gibi yapıyor ve deklanşör dokunuşuyla doğadan bir kopya çıkarıyor. Bazen bu kopya ustaca da çıkarılsa nihayetinde sizin de dediğiniz gibi, sadece bir kopya... Ve bir kopya sanat olamaz.Ama fotoğrafı duygu ve düşüncesini aktarmak için bir teknik araç olarak gören bazı fotoğrafçılar, bunun için özel yöntemler, düşünülmüş aydınlatmalar, çekim öncesi ve çekim sonrası müdahaleler yaparak, nesnel görüntüyü duygu ve düşüncelerini anlatabilecek başka bir biçime sokuyorlar./Archive/2021/2/25/013459811-ic3-.jpg‘FOTOGRAFİK YENİDEN YARATIM’İş duygu ve düşünceyi anlatma şekline dönünce sanat başlıyor. Artık fotoğraftaki o nesnel görüntü, doğadaki nesnenin kendisi değil, fotoğrafik düşünmeyi ortaya koyan bir araç haline gelmiştir.Ben buna “fotografik yeniden yaratım” diyorum. Fotoğraf bir yeniden yaratım sanatıdır bu anlamda. İşte fotografik düşünmenin tarihi aynı zamanda bu yeniden yaratımı yapan zihinlerin de tarihidir. Kitabımda bununla ilgili bir çok sanatçıdan örnek veriyorum zaten.- Evet bu çok dikkat çekici... Kitabınızda hem fotoğraf hem de diğer sanat tekniklerinin ustalarından bahsedip, onların düşünme faaliyetlerini örnekleriyle ortaya çıkarmaya çalışıyorsunuz. Örneğin Man Ray gibi hem fotoğrafçı, hem ressam, hem de sinemacı ustalardan bahsedip, fotoğrafın diğer sanatlarla iç içe geçmişliğini anlatıyorsunuz.Bence sanat multidisipliner (çok alanlı) bir düşünme faaliyetidir. Yani duvara astığımız bir resim veya ortaya konan bir roman değildir sanat olan. Onlar “sanat ürünü”dür. Sanat olan onları yaratan beyinin düşünme sistematiğidir. Ve bu düşünme faaliyeti sadece, sanatın bir disiplininin teknolojik sınırına mahkum edilirse yarım bir dil olarak kalır. Bu mahkûmiyet her şeyi anlatmamıza engeldir.Bunu fark eden sanatçılar farklı disiplinleri birlikte kullanmışlar. Örneğin Picasso hem resim yapmış, hem heykel. Işıkla boyama tekniğini kullanarak fotoğrafa bile bulaşmış. Nazım Hikmet şair olduğu kadar da ressam. Onun şiirlerini okurken, sanki bir resmi seyrediyormuş gibi hissedersiniz. Sanat tarihi içerisinde buna benzer bir çok örnek görüyoruz.Man Ray de böyle bir fotoğrafçı. Örneğin; arkadan görünen çıplak bir kadın fotoğrafının üzerine, kurşun kalemle kemanın deliklerini ifade edecek bir şekilde “f” harfine benzeyen şekiller çizerek, kadın vücudunu kemana benzetip, çıplaklığa yeni bir anlam üretmiştir.Yapıtına “Ingres’in Kemanı” ismini vererek, fotoğrafıyla önemli ressam Jean Auguste Dominique Ingres’in “Odalık” adlı eseriyle ilişki kurmuş, böylece anlamı daha da derinlere taşımıştır. Yani yapıtta fotoğraf ve resim birlikte kullanılmıştır. Kitabımda bunun gibi bir çok öyküyü daha derinden inceliyorum.Fotografik Düşünme Tarihi / Haluk Uygur / Karahan Kitabevi / 152 s. / 2020. Mehmet Emin Arıcı