Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Sunday, 09.07.2025, 06:09 PM (GMT)

News - Haberler

Serhat Kantaşisimli erkek tarafındanöldürülen Bensu Narlı'nın cenazesi teslim alındı: 'Sarıpapatyamıbenden almayın'

Serhat Kantaş isimli erkek tarafından öldürülen Bensu Narlı'nın cenazesi teslim alındı: 'Sarı papatyamı benden almayın' Muğla'nın Milas ilçesinde tartıştığı eski erkek arkadaşı Serhat Kantaş tarafından vurularak öldürülen Bensu Narlı'nın (23) cenazesi, otopsinin ardından yakınlarınca teslim alındı. Narlı'nın annesi "Sarı papatyamı benden almayın" diyerek feryat etti /Archive/2021/3/13/163238528-bensu-narli.jpgMuğlanın'nın Milas ilçesinde yaşayan 23 yaşındaki Bensu Narlı, eski erkek arkadaşı Serhat Kantaş (25) tarafından av tüfeğiyle vurularak öldürüldü. Genç kadını göğsünden vurduktan sonra kaçan Serhat Kantaş, yakalanarak gözaltına alındı./Archive/2021/3/13/164212351-095033121-serhatkantas.jpgSerhat KantaşBİR ANNENİN FERYADI: 'SARI PAPATYAMI BENDEN ALMAYIN'Cansız bedeni Milas Devlet Hastanesi morguna götürülen Bensu Narlı'nın cenazesi, yakınları tarafından teslim alındı./Archive/2021/3/13/162940342-bensuyu-olduren-eski-erkek-arkadas-cok-pismanmis-2_1.jpgNarlı'nın cenazesi ilk olarak Milas'ın Güllük Mahallesi'ndeki evinin önüne getirildi. Anne Sevilay Narlı (49) ile baba Servet Narlı (51), kızlarının cenazesini gözyaşları içinde karşıladı.Kızının tabuta sarılan anne Sevilay Narlı, "Yavrumu almayın benden. Böyle toprağa mı verecektim? Sarı papatyamı benden almayın, beni de onunla götürün. Bu acıya yürek mi dayanır? Allah'ım bana sabırlar ver, ben nasıl böyle bir acıya dayanırım?' diye feryat etti./Archive%5C2021%5C3%5C13%5C162941733-bensuyu-olduren-eski-erkek-arkadas-cok-pismanmis-2_5.jpgAV TÜFEĞİNİ YANINDA GETİRMİŞDün saat 19.30 sıralarında, ilçeye bağlı Burgaz Mahallesi Tanyeri Sokak'taki evde, Bensu Narlı ve eski erkek arkadaşı Serhat Kantaş arasında kıskançlık nedeniyle tartışma çıktı.Tartışma sırasında Serhat Kantaş isimli erkek, yanında getirdiği av tüfeğiyle Narlı'ya ateş etti. Göğsünden vurulan genç kadın kanlar içinde yere yığılırken, Serkan Kantaş kaçtı.Silah sesini duyanların ihbarı üzerine eve sağlık ve polis ekibi sevk edildi. Gelen sağlık ekipleri, Narlı'nın hayatını kaybettiğini belirledi. Bensu Narlı'nın cansız bedeni, Cumhuriyet savcısının olay yerinde yaptığı incelemenin ardından Milas Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.YAKALANDI Kaçan zanlının peşine düşen polis, Serhat Kantaş isimli erkeği yakalayarak, gözaltına aldı.Emniyetteki işlemleri süren Serhat Kantaş'ın ilk ifadesinde, "Bensu, eski kız arkadaşımdı. Başka biriyle görüştüğünü öğrendim. Konuşmak için oturduğu eve gittim. Zile bastıktan sonra Bensu kapıyı açtı. İçeriye girdim. Onu çok sevdiğimi söyledim. Aramızda kıskançlık yüzünden tartışma çıktı. Ne olduysa o zaman oldu. Çok pişmanım" dediği öğrenildi. cumhuriyet.com.tr

Bu programlar kaldırılmamalı, her yönüyle incelenmelidir

Bu programlar kaldırılmamalı, her yönüyle incelenmelidir Televizyonlardaki gündüz programları evdeki kadınlara yönelik yayınlarıyla dikkat çekiyor. Programlarda genel olarak ‘Kayıp Aranıyor’ temalı konular işleniyor. İtinayla kestirmeden yargı dağıtılırBu programlar kaldırılmamalı, her yönüyle incelenmelidir.Müge Anlı, sabah programında, Esra Erol öğleden sonra yaptığı yayınla izleyicilerini ekrana bağlıyor. Didem Arslan Yılmaz benzer bir programla yayın yapıyor. Serap Paköz de bu tutulan program zincirine katılıyor.Daha önce Esra Erol ve Zuhal Topal ayrı kanallarda ‘Evlilik programları’ yapıyorlardı. Eleştiriler ve kamuoyu tepkisi üzerine bu programlar kaldırıldı. Esra Erol ‘Kayıp Aranıyor’ tarzına döndü, Zuhal Topal ‘Yemek yarışması’ yapıyor.'Kayıp Aranıyor’ programlarının çerçevesi nedir?Bir anne- baba ‘kızlarının bir süredir kayıp olduğunu, hayatından kaygı duyduklarını’ belirterek programa başvuruyor.Bir erkek "Eşinin üç çocuğunu bırakarak evini terkettiğini, kayıp olduğunu" belirterek program yöneticisinin yardımını istiyor.Evinden kaçan kızlar.Evlendirme vadiyle dolandırılanlar.Eşinden başkasına kaçan kadınlar.Uyuşturucu batağına sürüklenenler.Fuhuş ticaretine sürüklenen kızlar- kadınlar.Öldürülme kuşkusu olan kayıplar.Müge Anlı’nın programında işlenen konular, başvuranların katılımıyla, programa eklenen tanıklar ya da bilgisi olanlarla destekleniyor. Ortaya çıkan yaşam öyküleri çoğu kez sürpriz sonuçlarla bir yere ulaşıyor. Olaya karışan kardeşler, çocuklar, akrabalar kadınlı erkekli karışık ilişkilerle sahneye çıkıyor.Müge Anlı, kendine özgü tavırlarıyla olayların üstüne cesaretle gidiyor, sorguluyor, çelişkilere dikkat çekiyor, ara yargılarla olayı ortaya çıkarmayı hedefliyor. Programda babacan bir avukat (Rahmi bey), bir adli tıp uzmanı (Şevki bey) bilirkişi olarak bulunuyor. Psikiyatr Arif Verimli uzun bir hizmetten sonra ayrıldı.Esra Erol daha çok anlayışlı bir dost gibi yaklaşarak olayı sorguluyor, sanıklar ve tanıklar açıklamalar yapıyorlar. Programın düzen bekçiliği görevini avukat Hülya Hanım yapıyor. Evini terkeden kadını eleştiriyor, neden boşanmadığını soruyor, evde kalan çocukların ne olacağını düşündürüyor.Bu programlarda dikkat çeken ortak noktalara gelince:• Evini terkedip başka bir erkekle yaşamaya başlayan kadınlar, evinden kaçan kızlar, onları yana yakıla arayan anneler babalar hemen tümüyle ‘muhafazakar aile- kapalı kadın- egemen baba’ kesiminde. Bu kesimin toplumun geleneksel ahlak kurallarına daha bağlı olduğu sanılır. Daha kontrollü bir yaşam sürdükleri, daha toplumsal kabule yönelik hareket ettikleri varsayılır.Oysa, bu programların ortaya koyduğu gerçekler bu sanıların, bu varsayımların hiç de öyle olmadığını ortaya koyuyor. Resmi nikâhlı bir kadın, evini terkedip çocuklarını bırakarak yine evli bir erkeğin ikinci eşi olmakta hiçbir çekince görmüyor. Geleneklere göre yaşadığı sanılan ailenin kızı telefonuyla ilişki kurduğu birisine kaçarak yeni arayışlara giriyor. Toplumun bu kesiminde büyük bir ahlak çöküşü, artık inkar edilemeyen bir kural tanımazlık görülüyor.• Bu programlarda yaşanan hiçbir olayın gerçek nedenleri dikkate alınmıyor. Evini terkeden kadının ‘evini neden terkettiği?’, bıraktığı evinde nasıl bir hayat yaşandığı sorgulanmıyor?Evinden kaçan bir kızın, bulunduktan sonra söyledikleri ile yaşadıkları arasında neler olduğu programda hiç yer almıyor. Çünkü bu programlar ‘sonuçların eleştirisi’, ‘suçlanacakların bulunması’, ‘görülenlerin yargılanması’, ‘nedenlere hiç dokunulmaması’ üzerine kurgulanmıştır. Bu kurgu toplumun genel beklentisine uygundur ve bu beklentiyi pekiştirmektedir.Toplumun geneli de ‘nedenleri araştırmak’ yerine ‘sonuçları yargılamak’ gibi kolay bir yolu benimsemiştir.Böylece ‘nedenler yerine sonuçlarla uğraşmak’ kimseyi sorumluluk altına sokmadan kolayca suçlu arayıp bulmakla olayı kapatır.Bu programlar bu yolu izleyerek toplumun seçtiği kestirme yolu pekiştirmektedir.• Programların çoğunda ‘suçlanan kadın’ olmaktadır. Evden kaçıp başkasıyla yaşamaya başlayan kadın ‘neden boşanmamıştır?’. ‘Çocuklarını neden düşünmemektedir?’. Hem de terkedilen erkek ısrarla karısını çağırdığı halde kadın neden ‘evine dönmemektedir?’. İşte, ‘ahlak olarak da suçludur’, ‘ yasal olarak da suçludur’.Suçlu bulunmuştur. Yargılanıyor. Teşhir ediliyor ve olay ‘kutsal aile şablonuna’ oturtuluyor.Ailelerin içinde neler olup bittiğine hiç değinilmiyor. Yaşanan şiddet, dayak yiyen kadınlar, dövülen çocuklar bu programlarda yer almıyor. Verilen ibret dersi şu oluyor: Toplum bu olaylardan ders almalıdır. Evli kadın dayak da yese, aldatılsa da ‘çocukları için katlanmalı’, kıçını kırıp evinde oturmalıdır. Evinden kaçan kız da başına gelenlere müstahaktır. Onu kandıran gence kapılarak başını belaya sokmuş, kimbilir ne haltlara bulaşmış, şimdi de pişman olmuştur.Yine de ona kucak açan annesi babası ‘ne yaparsan yap, biz seni evladımız olarak seviyoruz, yuvana dön’ çağrısını gözyaşları içinde yinelemektedirler. Sonuçta toplumun bu geniş kesiminde değişen hiçbir şey olmuyor.Televizyon programları izlenme yarışını sürdürüyor, reklam gelirleri ile programın başarısı ölçülüyor, evdeki kadınlar da ‘başkalarının başına gelenleri’ seyrederek vakit geçiriyorlar./Archive/2021/3/12/225731286-esra.jpgÖrnek Olaylara Bakarsak!Esra Erol’un programında;56 yaşında çocukları da olan bekâr bir kadın internette bir evlilik sitesine giriyor. Bu site adından da belli ki giren kişilere eş bulmayı amaçlıyor.Kadın bu sitede bir erkekle yazışmaya başlıyor. Hiç tanışmadan, hiç buluşmadan bir yıl yazışıyorlar. Erkek, inşaat işi yaptığını yazıyor. Kadın umutla yazışmayı sürdürüyor. Adam, borçları olduğunu, bunları kapatması gerektiğini anlatıyor. Kadın bu borçları kapatmaya yardımcı oluyor, bir kere 35 bin Tl, sonra tekrar 10 bin TL gönderiyor. Bu arada kapısının önünde duran ‘kelebeğim’ dediği, içinin titrediği arabasını satıyor. Ama ne zararı var ki? Bu adam ona daha iyisini alacaktır diye umuyor. Hatta kızı kendisini uyarıyor, ‘anne, tanımadığın adama para gönderiyorsun, bunu geri alamazsın’ diyor. Ama kadın bir yola girmiştir. Sonra paranın ödenmesinden söz edilmeyince dolandırıldığını düşünüp Esra Erol’a başvuruyor. Adamı ilk kez bu programda görüyor, öfkeyle hakaretler ediyor, kendini yerlere atıyor, onu yalancılıkla suçluyor. Adam gayet soğuk, kendisinin hiçbir şey vadetmediğini, aldığı parayı da inkâr etmediğini, ilerde ödeyeceğini söylüyor.Burada, tipik bir dolandırıcılık olayı görülüyor. Kadının evlenme umudu kullanılarak parası çekiliyor. Elbette kadının davranışları da ölçüsüz, kontrolsüz ve dayanaksız. Ama her olay böyle para kaptırmayla bitmiyor.Müge Anlı’nın programında genç bir kız (20 yaş) kayboluyor. Yakınları programa başvuruyor. Olay örgüsü ortaya çıktıkça anlaşılıyor ki, kayıp genç kız biraz aklına eseni yapan, başına buyruk birisidir. Genç bir erkekle yakınlaşıyor. Bu yakınlıkla uyuşturucu almaya başlıyor ve buna alışıyor. Kızı buna alıştıran kişi ya da kişilerle ilişki, kızın tecavüze uğramasıyla sürüyor. Bu arada, olayın içindeki bir kişi, kızı bir odada ağlar durumda gördüğünü, kapı kilitli olduğu için de ikinci kattaki odanın camından atlayıp kaçtığını söylüyor. İfade elbette tutarsız. Bu genç erkek sorgulara hep ‘başka bir şey görmediğini, bilmediğini’ söyleyerek karşılık veriyor.M. adındaki genç kızın öldürüldüğü düşünülüyor ama ortada cinayet kanıtı bulunamadığı için kuşkular sürüyor. Bu arada kızın bir kız arkadaşı, onun bir masaj salonunda çalıştığını, orada masaj yerine başka isteklerin yanıtlandığını anlatıyor.Kendini kontrol edemeyen bir genç kızın başına gelenler dinleyenleri üzüntüye sevkediyor ama olaya karışanlarda bir üzüntü emaresi görülmüyor.Evlenme vadiyle kandırılıp parası alınanlar da trajikomik sahnelere konu oluyor.İnsanların nasıl kandırıldığı hayretlerle karşılanıyor.Ama ben Sülün Osman olayını anımsıyorum.Geçmiş yılların dolandırıcısı Sülün Osman, Eminönü meydanında dolaşırmış. Orada, o zaman bir meydan saati vardı. Birisi gelip saate bakınca Sülün Osman yanaşıyor, ‘Beş lira vereceksin’ diyor. Adam, ‘neden ağam, ne parası?’ deyince Sülün, ‘Bu saat benimdir, her bakan para verir, onun parasıdır’ diyor. Bu arada Sülün’ün iki adamı yaklaşıyor, saate bakıp beşer lira çıkarıp veriyorlar. Adam şaşıp kalıyor, ‘Ağa, sen böyle para kırarsın’ deyince Sülün Osman, ‘İstersen saati sana satayım, ben buralardan gideceğim’ diyor. Adam böyle hazır parayı görünce ‘Alırım Ağam’ diyor. Sülün, bu tipleri iyi biliyor, ‘Hacıağa’ denilen bu tipler, hasadı bitirip toplu parayı cebine koyup İstanbul’a biraz eğlenmeye gelen safdiller. Vur aşağı tut yukarı Sülün Osman saati adama yüklüce bir paraya satıyor. Sülün Osman meydan saatini satıyor, Galata Kulesini satıyor, Kapalıçarşı'ya müşteri arıyor.Soruyorlar, ‘Yahu Sülün, bu işten bıkmadın mı, hapislere girip çıkıyorsun?’. Sülün yanıtlıyor, ‘Ne napayım, işi bırakıyorum ama ortalık öyle enayi kaynıyor ki, duramıyorum’. Aslında durum pek de değişmiyor. KADIN  CİNAYETLERİKadın cinayetleri bu ülkenin utancı.Kadını kendi malı sayan ‘erkek egemen kültür’den kaynaklanan bir uygarlık utancı.En büyük neden ‘kadının boşanmak istemesi’.Bu bir suç. Erkeğin erkekliğine yapılmış bir hakaret sayılıyor. Erkek ne yaparsa yapsın, kadın tahammül edecek.Aldatılsa da, dövülse de ‘o’ erkektir, ‘bu’ da kadın.Sesini çıkarmayacak, evinde oturacak.Boşanmak isteyince erkeğin onu öldürme hakkı doğmuş sayılıyor.Bu ilkel erkek davranışı ile ülkenin siyasal iklimi arasındaki bağlantıyı görmek gerekiyor.Siyasal dinci için kadın, 'erkeğine itaat etmesi gereken, örtünmesi şart olan, evinde işini yapan’ ikinci sınıf insan.Erkekle kadın eşitliği diye bir şey yok. Kadın erkeğe emanet edilmiş. Her şeyde erkeğine karşı sorumlu.Bu kadın ideolojisi, ilkel erkek mülkiyetinde kadını erkeğin malı yapıyor.Kadın iradesinin özgürlüğü, kadının sindirilmesi gereken bir isyanı olarak kabul ediliyor.Kadın cinayetleri de böylece sürüp gidiyor.Bu Programlar Kaldırılmalı mı?Bu programların kaldırılması değil, incelenmesi gerekiyor. Bu ülkenin sosyologları, psikologları, tıp doktorları, eğitimcileri, politikacıları bu programları incelemelidir.Bu çaresiz insanların neden buralarda çare aradıklarını, köyden, kasabadan gelip kentleşemeyen bu insanların evlerinde neler yaşadıklarını, kaçanların neden kaçtığını, kaçamayanların nelerin hayalini kurduklarını incelemelidir bu ülkenin bilim insanları, bu ülkeyi yönetenler.O zaman anlayacaklardır, bu ülkenin neden doğru dürüst yönetilemediğini.İşte bu insanlar oy veriyor, bu insanlar iktidarları ülkenin başına getiriyor.İktidarın gücü bu insanların çaresizliğinden kaynaklanıyor.Bu programlar kaldırılmamalı, her yönüyle incelenmelidir.YAŞANANLARIN SİYASAL İKTİDARLA İLİŞKİSİBu programlarda ortaya çıkan yürek burkucu yaşamlarla siyasal iktidar arasında bağ var mıdır?Kanımca vardır.Bunca kuralsızlık, bunca ahlak erozyonu, bunca yalan, bunca entrika neleri örnek alıyor?‘Siyasal dinci’ denilen ama dinle ilgisi kalmamış iktidar bu topluma hangi örnekleri veriyor?Yolsuzluk, haksızlık, çıkarcılık, yakınları kollama, yandaşları zengin etme, geri kalanlara uygulanan baskılar, yapılan zulüm bu topluma neleri anlatıyor?İşte, onlar gibi olursan, onlar gibi yaparsan sen de zengin olursun, sen de rahat yaşarsın, bu dünyanın keyfini sürersin.Bu programlarda görülenler, bu programda ortaya çıkan olaylar, siyasal iktidarın davranış kodlarıyla özdeştir.Bu özdeşleşmeyi görmemek çok büyük bir yanlış olur.Bu toplumu uygarlaştırmak istiyorsanız, doğru bir siyasal iktidarınız olmalıdır.Doğru bir siyasal iktidar istiyorsanız, uygar bir toplumunuz olmalıdır.Gerçekler her zaman açıktır ama görmek isteyenlere.Bilince giden yol her zaman emek ister.Unutmayalım... Dr. Erdal Atabek

Halil Babür: Süreklişikâyet edenin keyfi yerindedir

Halil Babür: Sürekli şikâyet edenin keyfi yerindedir Son Yaz dizisinde mafya babasının pek sevilmeyen oğlu Soner’i canlandıran Halil Babür, oyunculuğun aklına nasıl düştüğünü anlattı: Sevilmek istiyordum küçükken... Halil Babür'ün işi insana insanı anlatmak. Bunun yan etkisi de düşünmek ve düşündürmek. Bugünlerde aklınızdan neler geçiyor diye sorduk. Daha da düşündürecek yanıtlar aldık. Son Yaz dizisinde mafya babasının pek sevilmeyen oğlu Soner’i canlandıran Halil Babür, oyunculuğun aklına nasıl düştüğünü anlattı: Sevilmek istiyordum küçükken...- Bitlis'te doğuyorsunuz. Havasını ne kadar soludunuz, size neler kattı? Hayatınızda iz bırakan köşeleri var mı?Evet, Bitlis doğumluyum. Tek bildiğim bu. Başka bir fikrim yok. - İstanbul'a gelme öykünüz nasıl, kaç yaşında geliyorsunuz? İstanbul'a geldiğinizde neler hissettiniz, büyüklüğüyle, karmaşasıyla, kimsesizliğiyle beni çok ürkütmüştü. Sizi de korkuttu mu? 3 yaşında İstanbul’a gelmişim. Hiçbir yerli hissetmiyorum kendimi. İstanbul’lu da, Berlin’li de değilim. Bulamadım onu. Köksüzüm. Canım sıkkın. Ama keyfim de yerinde. Artısı eksisi bir. İstanbul’dan değil ama dünyadan çekiniyorum.- Oyunculuk ne zaman aklınıza düşüyor, başlama öykünüz nasıl, çocukluktan mı geliyor? Var mı sizi yönlendiren insanlar? Belki bir öğretmen, belki aileden biri... Kimler onlar?Sevilmek istiyordum küçükken. Şiir okurdum okulda, atletizm takımındaydım, şarkı söylüyordum, mahallede arabaların plakalarını okuduğum bi TV programım vardı. Büyüyünce yayından kaldırıldı. Akli dengem yerinde değildi bence. Bunu şimdi fark ediyorum. O kadar cesur kalsaymışım iyiymiş. Sonra lisede edebiyat öğretmenim sayesinde Beckett ve İonesco’yla tanıştım. Onları yanlış anladım, böyle oldu.  - Yanılıyor muyum bilmem ama çok sakin bir havanız var. Canlandırdığınız tiplere baktığımda ise öfkeliler. Zebercet, Trafo, Soner... Yeraltı adamlarını canlandırmayı seviyorsunuz sanki. Sessizim ama sakin değilim. Maskem var. Yalan söylüyorum. Medeni ve normal biriymişim gibi davranıyorum. Çoğu insan öyle. Ama bu yalanda bir sulh var. Kimse de şikâyetçi değil. Oynadığım karakterlerin hepsi öyle değil aslında. Zebercet yer altı karakteridir doğru. Yer altı karakteri tam olarak odur. Bu karakterleri oynamak özellikle tercihim değil.- Öfke size neler ifade ediyor. Nelere sinirlenirsiniz? Öfkelenince ne yaparsınız?Öfke insanın temeline atılmışsa sorun. Yani doğduğun için öfkeliysen, yumurtanın sarısına da öfkelisin. Ben öfkelendiğim için öfkeleniyorum. O aşamaya geldim. Şimdi sıra her şey çok güzelmiş gibi davranmakta. Az kaldı.- Tiyatro sahnesine taşıdığınız Zebercet'ten bahsedelim biraz. Tek kişilik bir oyundu. Onu nasıl hatırlıyorsunuz, sizde nasıl izler bıraktı?Zebercet benim. Daha doğrusu benim gibiler. Özel bir şeyden bahsetmiyorum. Onun eylemlerinden bahsetmiyorum. Varlığından bahsediyorum. Dürüstlük insanın erdemlerinden biridir öyle değil mi? Ama ileri seviyede bir dürüstlük suçtur da. Zebercet aklındaki neyse o olmuş, başka seçeneği yokmuş. Benim var. - Yusuf Atılgan Anayurt Oteli'nde diyor ki “Yeryüzünde canlı kalmanın bir bakıma suç işlemeden olamayacağını bilmeyen, kendilerini suçsuz sayan insanlardan çekiniyor, utanıyordu.” Ne düşündürdü bu cümle size?Kendini günahsız saymanın günah olması tamam da, bir de böyle düşünenler adına utanmak hatta onlardan çekinmek incelikli bir ruhun işi. İnce bir ruh zarif biri olmak anlamına gelmez her zaman. En kötüsü de yapabilir insanı.- Son Yaz'da canlandırdığınız Soner karakteri hayata ve babasına olan öfkesini başkalarından çıkarıyor. Neden hep böyle olur? Sizin böyle dönemleriniz var mıydı? Nasıl farkına vardınız, üstesinden gelmek için neler yaptınız?Hayat çocukluk travmaları üzerine kurulu. Freud açıklamış zaten, benim ne düşündüğümün bi önemi yok. ‘Geçen babama 9 yaşındaki bi olay için çok kızgın olduğumu fark ettim’ diyor biri mesela. Kardeşim sana bravo. Yani fark ettiğin şeye bakılırsa, fark edecek ne çok şeyin var. Köksüzlük burada işe yarıyor. Belki sıcak bir yuvan yok ama özgürsün de. Soner bunlar üzerine düşünecek biri değil. O bir dizi karakteri. Dizi karakterlerinin rutini olmaz. Onları, sabah içtiği portakal suyunu beğenmediği için canları sıkılırken görmeyiz. Eğer öyle görüyorsak bunun ana hikâyeyle mutlaka bir bağlantısı vardır. O yüzden Soner’in eylemi var. Bunlarla uğraşmıyor. Şanslı.  - Son bölümlerde Soner ve Akgün yakınlaştı. Bu ilişkinin sonu nereye varır? Aslında çok benzer yollardan geçmiş, benzer şeylerden yaralanmış karakterler. Gerçek hayatta da öyle değil mi? Benzerlikler bizi hem yakınlaştırıyor, hem uzaklaştırıyor bana kalırsa. Siz ne dersiniz?İki kardeş gibi. Farklılar ama baba figürü birleştiriyor bir yerde. İkisi de baba mağduru. Ama Akgün sevilmiş, hiç değilse önemsenmiş. Soner öyle değil. Onun yöntemi de kendini hatırlatmak, problem çıkartmak. Daha haksız değil o anlamda. Adil bence./Archive/2021/3/12/230553656-cmt26-halil4-y28.jpg- Bir tarafta yakışıklılığıyla ön plana çıkan jönler, bir tarafta karakter oyuncuları... Oyunculukta yakışıklılık nereye kadar? Nereye kadar götürür?Bayağı götürür. "Neden tiyatrocular ekranda değil?" diyorlar. Tiyatrodalar çünkü. Bu da onun gibi. Neden yakışıklı diye oynuyor? Çünkü yakışıklı diye. Bu kadar. Süreç bu soru sorulana kadar eksiksiz bir şekilde ilerlemiş. O zaman sorun yok. - Jönlük kavramına bakışınız ne? Hâlâ var mı sizce?Ben bu jön tanımından o kadar uzağım ki, tartışamayacak kadar.- Nasıl insanlara hayran olursunuz? Gerçekten bildiğin, tanıdığın birine hayran olmazsın. Bir illüzyon hayranlık. Pek aram yok. Özdeşlik kurduğum insanlar var ama. Sıkıntıda olanları, sıkıntısıyla tanışmış olanları, sıkıntısını yanına almış olanları seviyorum. Sıkıntısını güzelleyenler ise sahtedir. Sürekli şikâyet edenin keyfi yerindedir.- Aynı zamanda oyun yazarısınız. He-Go adlı oyunuzdan bahsedelim mi?He-go Türk bir oyuncunun Hz. İsa rolüne hazırlanırken altından kalkamadığı kimlik ve sınıf bunalımını anlatıyor. 3 karakter var oyunda. 3 karakter de belirli bir dönemime denk geliyor. Yazdığım oyunlar da genel olarak kendimle, kendime bakışımla ilgili. Utanır insan biraz ama yok. Maalesef böyle. - İçimdeki Yangın oyununuz sahnelendi mi, ne zaman sahnelenecek, konusu ne anlatır mısınız?Sahnelendi ama bildiğimiz şekliyle değil. Emre Erdoğdu’yla teatral bir süreci, sinema disipliniyle birleştirdik. Oyun 5 partta, farklı gerçekliklerde tek bir hikâye anlatıyor gibi davranıyor. 5 bölümde de farklı başlıklarda ‘yabancılık’ kavramını izliyoruz. Yani izleyeceğiz bir gün umarım. Biz izledik Emre’yle, ilginç. - Bir söyleşinizde "Yazmak biraz yaralı ruhların ya da daha sessiz faziletlerin işi gibi algılanıyor" demişsiniz. Bu sizce yanlış bir algı mı? Edebiyat romantizme, arabeske gömülmüş durumda. Sanki edebiyat sadece kaybedenlerin ya da tutunamayanların işiymiş gibi. Öyle değil. Nerdeyse bir bilimdir de. İnsan zihninin ve davranışının evrimine ışık tutar. Hatta insan davranışından da öncedir. Önce bir karakter aya çıkar, sonra insan aya gitmeye çalışır. Bir de şiir okurken dikkat etmeliyiz. Çok dikkat etmeliyiz. Ben pek anlamıyorum ya da. Olabilir. Ben anlamıyorum da olabilir. - Yaralar insana gerekli mi? Bir yandan da yara almaktan ölesiye korkuyoruz. İnsanın bitmez tükenmez çelişkilerinden biri öyle değil mi? Gothe’ye "Mutlu oldunuz mu, hiç?" diye sormuşlar. "Tabii ki" demiş. ‘Ama hiçbiri bir hafta sürmedi." Acı gereklidir. Çok acı çektiğim bir dönem, battaniyeye sarılmış oturuyordum mesela. Battaniyeyle halletmeye çalıştığınız bir şey o kadar fena değildir. - Felsefeye bulaşmış olduğunuzu hissediyorum. Doğru mu? Aklınızdan, fikrinizden neler geçiyor su sıralar? Ben felsefeye bulaşmamış olmayı saçma buluyorum. Mesela günlük bir konuşmada, dinden, dilden, felsefeden, inançtan laf arasında bile olsa, bir benzetmeyle bile olsa bahsedilmeyince şaşırıyorum. Yani nasıl olmaz? Her sabah uyanırsın, neden diye sorarsın, elini yüzünü yıkarsın, sonra içersin kahveni, tamam. Ben anlamıyorum. Bu ara aklımdan tam da bu geçiyor. Herkes ne kadar gerçek, ne kadar normal. Gündemden başka hiçbir şeyleri yok. Müthiş bi yetenek bu, müthiş.TİYATRODA YENİYİ ARAYACAĞIZ - Tiyatro yeni dönemde nasıl sürecek? Pandemiyi bilemem. Ama daha teknolojik olacak. Muhafazakârlığı bırakıp tiyatroda yeniyi arayacağız. Önce olmaz denilen şeyleri deneyeceğiz. Karşı çıkıp tiyatro böyle olmaz diyen yobazlar olacak. Sonra ne olacaksa olacak. Tiyatro en olmayacak şey gibi olacak. Değişecek, dönüşecek.  Ya da hiçbir şey yapmama hakkımızı kullanacağız. Duracağız öyle. O da olur. Göreceğiz. Elif Tokbay

Bebekler artıkçok teknolojik

Bebekler artık çok teknolojik El bileğinin içine süt dökerek sıcaklığı ayarlamalar, bebeğin alnını öperek ateş ölçmeler artık tarih oldu. Bebekler için de artık devir dijital devir. Dijital ateş ölçerler, bebek izleme cihazları, sterilizasyon makineleri, dijital mama ısıtıcıları ve mama hazırlama robotları, anne karnındaki gürültüyü veren cihazlar... Bebek elektroniği sektörü son yıllarda hızlı bir gelişim içinde.Bebek Araç Gereçleri Üretici, İthalatçı ve Perakendecileri Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Tunç Karaaslan, bebek elektroniği sektörünün 2020’de yüzde 30 büyüdüğünü söyledi. Bu hafta hem bebeklerin hem annelerin hayatını kolaylaştıran son teknoloji bebek cihazlarını derledik.NEREDE OLURSA OLSUN İZLEYİN/Archive/2021/3/12/224144654-kodak1.png* Kodak Cherish C225 akıllı video bebek kamerasıyla nerede olursanız olun bebeğinizin gelişiminin tüm anlarını yaşayabilirsiniz. Cihaz, 2.8 inç HD ekran ve mobil uygulama, kablosuz yüksek çözünürlüklü kamera, uzaktan zoom, iki yönlü ses, kızılötesi gece görüşü ve WiFi’ye bağlanma gibi özellikleri barındırıyor. Kodak Cherish C225’in fiyatı 1.690 TL.* Motorola EASE34 dijital bebek kamerası ise 4.3 inç büyüklüğündeki ekranıyla öne çıkıyor. Sıcaklık göstergesiyle bebeğinizin odasının ısısını takip edebilirsiniz. 300 metre kapsama alanı olan cihazın fiyatı 980 TL./Archive/2021/3/12/224110467-braun-ates-olcer.jpgATEŞİ ANINDA ÖLÇÜNBraun Thermoscan IRT-6520, kulaktan ateş ölçecek şekilde geliştirildi. Patentli Age Precision teknolojisi ile çocuğunuzun vücut sıcaklığını yaşına göre yorumlayabilirsiniz. Cihaz, son dokuz ölçümü bellekte saklıyor, birkaç saniyede ölçüm yapıyor. Braun IRT-6520’nin satış fiyatı ise 630 TL.EĞLENCELİ TUVALET EĞİTİMİFisher Price ile çocuklar için tuvalet eğitimi daha eğlenceli hale geliyor.Fisher-Price Eğitici Eğlenceli Tuvalet gerçek bir tuvaletin tüm özelliklerine sahip. 3 adet AA pil ile çalışan tuvaletin fiyatı 230 TL.MIŞIL MIŞIL UYUSUNBudizzz Beyaz Gürültü Sağlayan Sensörlü Bebek Uyku Arkadaşı, özellikle yenidoğan bebekler için geliştirildi. Uyku arkadaşı bebek ağladığı anda devreye giriyor. Akıllı ağlama sensörüne sahip Budizzz uyku arkadaşı bebeğin uykuya dalmasını sağlayan anne rahmindeki kalp atışı, kalp atışı ile oluşan beyaz gürültüler, elektrikli süpürge sesi gibi sesler var. Cihazın satış fiyatı 250 TL.MAMAYI HIZLICA HAZIRLABeaba Milkeo Otomatik Mama Hazırlayıcı ile tek bir harekette ölçüm yapıyor, suyu ve mama tozunu karıştırıyor. Cihaz şişeleri 10 ila 20 saniyede hazırlıyor. Kendi kendini temizleyen karıştırma sistemi olan cihazın, satış fiyatı 1.999 TL.SÜTLER HEMEN SAĞILIRAmeda Çiftli Elektrikli Pilli Göğüs Pompası ile anne sütünü sağmak artık daha kolay.Her iki memenin de aynı anda sağılabilmesine imkan veren cihazın sessiz çalışma özelliği de var. Purely Yours Ultra’nın fiyatı ise 2 bin 379 TL./Archive/2021/3/12/224238560-chicco-termal-biberon-ve-mama-termosu-285748.jpgMAMA İÇİN İDEAL ISIChicco termal biberon ve mama termosu ile evden uzaktayken biberonları veya bebek mamalarını taşımak için ideal bir ürün. İçeriği 5 saate kadar ılık ya da soğuk tutar. Kırılmaz ve paslanmaz çelikten üretilen cihazın fiyatı 199 TL.BURUN TEMİZLİĞİ İÇİN UĞRAŞMAYINBraun BNA100EU Burun Aspiratörü Temizleyici, iki farklı vakum özelliğiyle bebeklerin tıkalı burnunu hızlıca temizleyebiliyor. Cihazın fiyatı ise 349 TL.HAFTANIN YENİSİ/Archive/2021/3/12/224303247-seetalk.jpgSEETALK PİYASAYA ÇIKTISunny, topluluk önünde yapılan konuşmaları kolaylaştırmak amacıyla mikrofon ve prompter teknolojisini bir araya getiren ‘SeeTalk’ı piyasaya sundu. Cihazda 5 inç dokunmatik yüksek çözünürlüklü LED ekran var. SeeTalk, sesi 1 metre çapındaki mesafesinden alabiliyor ve Wi-Fi ile bluetooth bağlantı özelliklerine de sahip. Cihaz, ibadet yerlerinde vaaz ve kürsü konuşmaları, konferans gibi etkinlik konuşmaları, performans sanatları için kullanılabilir. SeeTalk’ın fiyatı ise 3 bin 499 TL. Şehriban Kıraç

Mısır'dan "Türkiye ile ilişkilerde egemenliğe saygı" vurgusu

Türkçe Haberler En Son Başlıklar Mısır'dan "Türkiye ile ilişkilerde egemenliğe saygı" vurgusu Mısırlı bir yetkili, ülkesiyle Türkiye arasındaki ilişkilerin iyileştirilmesi için egemenlik ilkesine ve Arap ulusal güvenliğine saygı gösterilmesi gerektiğini belirtti. Söz konusu yetkili, ayrıca iki ülke halkları arasında güçlü bağların olduğuna işaret etti. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, "Mısır ile hem istihbarat düzeyinde hem de dışişleri bakanlıkları düzeyinde temaslarımız var. Diplomatik düzeyde temaslarımız başladı." yönündeki açıklamalarına Mısır'dan yanıt geldi.Mısır haber ajansı MENA'nın, ismini açıklamadığı resmi bir kaynağa dayandırdığı haberde, Mısır'ın, kendisiyle normal ilişkiler kurmak isteyen herhangi bir ülkeden, uluslararası hukuk kurallarına, iyi komşuluk ve egemenlik ilkelerine uymasını ve bölgedeki Arap ülkelerinin içişlerine müdahale girişimlerini durdurmasını beklediği vurgulandı."İKİ ÜLKE ARASINDA GÜÇLÜ BAĞLAR VAR"Mısırlı yetkili, Türk ve Mısır diplomatik misyonlarının maslahatgüzarlık düzeyinde çalışmalarını sürdürdüğü göz önüne alındığında Türkiye ile diplomatik temasların "yeniden" başlaması diye bir tanımlamanın yapılamayacağını aktardı.Söz konusu yetkili, ayrıca iki ülke halkları arasında güçlü bağların olduğuna işaret etti.DIŞİŞLERİ BAKANI ÇAVUŞOĞLU'NUN AÇIKLAMALARIDışişleri Bakanı Çavuşoğlu, 12 Mart'ta dış politikaya ilişkin yaptığı değerlendirmede, Türkiye-Mısır ilişkilerinin normalleştirilmesinde iki ülkenin de herhangi bir ön koşul öne sürüp sürmediğinin sorulması üzerine, şu yanıtı vermişti:"Herhangi bir ön koşul Mısırlılardan gelmedi. Bizden de herhangi bir ön koşul şu anda gitmedi. Ama yıllarca bağlar kopuk olunca bir günde hiçbir şey olmamış gibi hareket etmek de o kadar kolay olmuyor. Yavaş yavaş görüşerek, bir yol haritası belirleyerek ve o konularda adım atarak oluşuyor. Yıllardır ister istemez bu kadar kopukluk olunca bir güven eksikliği de oluyor. Bu normal, iki tarafta da olabilir. O nedenle belli bir strateji, yol haritası çerçevesinde görüşmeler oluyor, devam ediyor. Mısır ile hem istihbarat düzeyinde hem de dışişleri bakanlıkları düzeyinde temaslarımız var. Diplomatik düzeyde temaslarımız başladı."AA'nın haberine göre; Mısırlı bir istihbarat yetkilisi de 12 Mart'ta, Türk istihbaratından, Kahire'de toplantı yapılması yününde talep aldıklarını ve bunu memnuniyetle karşıladıklarını söylemişti. AA

Hem rektör hem de 4 fakültenin dekan vekili olarak atanmıştı... Nihat Hatipoğlu kendisini böyle savundu

Hem rektör hem de 4 fakültenin dekan vekili olarak atanmıştı... Nihat Hatipoğlu kendisini böyle savundu Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, ayrıca 4 fakültenin dekanlığını üstlenmesiyle ilgili yorumları, "Ramazan geliyor, algı lazım" sözleriyle eleştirdi. Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, Tıp, Güzel Sanatlar ve Mimarlık, İktisadi İdari ve Sosyal Bilimler ile İslami İlimler fakültelerinin dekanlıklarını da vekaleten yürüttüğüne dair haber sonrası, Twitter'daki hesabı üzerinden bir açıklama yaptı.Hakkında çıkan haberin ön yargılı olduğunu öne süren Hatipoğlu, haberle ilgili olarak "Haketmediğimiz bir şekilde çirkin algı oluşturucu şekilde dizayn edilmiştir" ifadelerini kullandı."BİZE MAHSUS BİR İŞ DEĞİL"Gaziantep İslam Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nin yeni bir üniversite olduğunu belirten Hatipoğlu, "Bu fakültelere öğrenci almak ve resmi işlemleri yürütmek için dekan atamak zorundayız. Dekanlık için de profesör şartı gerekiyor. Üniversitemizde şu anda ben dahil üç profesörüz.Yeni profesörler alacağız" dedi, "Her fakülteye profesör atanıncaya kadar mevcut profesörleri dekanlıklara vekaleten atadık ki; senato bu tür işlemleri yapabilsin" ifadelerini kullandı. Bu durumun yeni kurulan tüm üniversiteler için geçerli olduğunu öne süren Hatipoğlu, "Bize mahsus bir iş değil. Geçici olan bu görevlendirme hocalar alındıkça sona erecek ve her fakülteye ilgili branştan profesörler, dekan olarak atanacaklardır. Bütün üniversitelerde bu metodla akademik kadro oluşturulmuştur bugüne kadar. Bu nedenle ben ve iki profesör hocamız geçici olarak vekaleten dekanlıklara bakacağız" dedi."MAAŞ, ÜCRET, ÖDEME ALMADIK"Söz konusu görevlendirmeler nedeniyle herhangi bir maaş, ücret ya da başka bir ödeme yapılmadığını söyleyen Hatipoğlu, "Bütün akademi dünyası bunu bilir. Bütün bunlar biliniyor olmasına rağmen koca koca insanların sanki gayri kanuni bir şey varmış gibi sabahtan bu yana saygısızca yazılarla tepinip durmalarının sebebini anlamakta zorlanıyorum" ifadelerini kullandı.Varmış gibi sabahtan bu yana saygısızca yazılarla tepinip durmalarının sebebini anlamakta zorlanıyorum. Bu vekaletler bize ekstra yük ve sorumluluk getirmiştir. Bir kuruş ücret veya maaş ödenmemiştir! Anlamadığınız bu işin neresinde.Tabi Ramazan geliyor. İllaki algı lazım??— Prof. Dr. NİHAT HATİPOĞLU (@nihatipoglu) March 12, 2021"RAMAZAN GELİYOR, ALGI LAZIM"Bu vekaletlerin kendilerine ekstra yük ve sorumluluk yüklediğini anlatan Hatipoğlu, "Tabii Ramazan geliyor. İllaki algı lazım" dedi. cumhuriyet.com.tr

GazeteciÇapa, "Bizim 127 milyar dolarımızıfaiz lobisine mi verdiniz?" diye sordu.

Gazeteci Çapa, "Bizim 127 milyar dolarımızı faiz lobisine mi verdiniz?" diye sordu. Gazeteci Emin Çapa'nın Merkez Bankası rezervleriyle ilgili açıklaması sosyal medyanın gündemine oturdu. "İki yıl içerisinde 127.4 milyar dolarlık Merkez Bankası rezervinden örtülü döviz satışı yapıldı'' diyen Emin Çapa, "Bizim 127 milyar dolarımızı faiz lobisine mi verdiniz?" diye sordu. Türkiye’de siyasetin gündeminde Merkez Bankası’nın döviz rezervleri var. Muhalefetin sıklıkla gündeme getirdiği “kayıp 128 milyar dolar” açıklamalarına yanıt veren AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan “Tutturmuşlar ‘Şu kadar para nerede?’ O kadar para hepsi bu milletin hazinesinde ve Merkez Bankası’nda. Kaybolan bir şey yok. Eğer kayıp varsa, bunlar sizdedir” ifadelerini kullandı. ÇAPA: BİZİM 127 MİLYAR DOLARIMIZI FAİZ LOBİSİNE Mİ VERDİNİZErdoğan’ın açıklamalarının ardından gazeteci Emin Çapa, Halk TV’deki programında Merkez Bankası'nın rezervlerine değindi. Çapa’nın konuşması sosyal medyanın gündemine oturdu. Tartışılan “kayıp 128 milyar” dolar rezervi ile ilgili "İki yıl içerisinde 127.4 milyar dolarlık Merkez Bankası rezervinden örtülü döviz satışı yapıldı'' diyen Emin Çapa, ''Bizim 127 milyar dolarımızı faiz lobisine mi verdiniz?" diye sordu. “SİZİN BABANIZIN BANKASI DEĞİL”Çapa konuşmasını şöyle sürdürdü:''Merkez Bankası şeffaf bire kurumdur. Sizin babanızın bankası değil. Hepimizin bankası. O bir işlem yaptığı zaman bizim görmemiz lazım. Merkez Bankası yıllardır döviz satışı yapmıyor. Yapsa göreceğiz. Peki 2 yıl içinde 127.4 milyar dolar satmış bu parayı kim aldı, laf kalabalığı yapmayın, gürültü yapmayın şu soruya cevap verin. Gelin stüdyoya söyleyin bu para nerede, kimse sattınız, neden bu parayı Merkez Bankası'nın döviz satış ihalelerinde görmüyoruz.''Dövizin uzun süre 6.80 civarında kaldığını hatırlatan Çapa bunun nedenini dövizin yabancılara ucuzdan satılmasıyla açıkladı. Çapa ''Bizim 127 milyar dolarımızı faiz lobisine mi verdiniz?'' diye sordu.  cumhuriyet.com.tr

Usta gazeteci Müfit Bekiroğlu yaşamınıyitirdi

Usta gazeteci Müfit Bekiroğlu yaşamını yitirdi Mersin’de uzun yıllar muhabirlik yapan, çevresinde ve medya sektöründe 'Müfit Baba' olarak tanınan 83 yaşındaki Müfit Bekiroğlu, hayatını kaybetti. Bekiroğlu, bugün ikindide Toroslar ilçesinde toprağa verilecek. Özel bir hastanede şubat ayından beri yaşlılığa bağlı çoklu organ yetmezliği nedeniyle tedavi gören Müfit Bekiroğlu, gece geç saatlerde hayatını kaybetti.2 çocuk babası olan Müfit Bekiroğlu, uzun yıllar yaptığı Hürriyet Gazetesi muhabirliği döneminde birçok başarılı habere imza attı. Çevresinde ve medya sektöründe 'Müfit Baba' olarak tanınan Müfit Bekiroğlu, bugün ikindi namazından sonra merkez Toroslar ilçesindeki Akbelen Mezarlığı'nda toprağa verilecek. DHA

Karşıt görüşe sahip iki eğitimci, görüşlerini bildirdi: Okullar açılmalımı, açılmamalımı?

Karşıt görüşe sahip iki eğitimci, görüşlerini bildirdi: Okullar açılmalı mı, açılmamalı mı? Armağan Çağlayan'ın "196Sekiz" isimli YouTube kanalına konuk olan karşıt görüşe sahip iki eğitimci, "okullar açılmalı mı, açılmamalı?" sorusunu yanıtladı. Eğitimci Damla İrküren yeterli önlemler alınmadığı için okulların açılmaması gerektiğini, Eğitim Sen Başkanı Feray Aytekin ise önlemlerin sağlanarak yüz yüze eğitimin başlaması gerektiğini belirtti. /Archive/2021/3/13/131953165-okullar-acilmali-mi.jpgMilli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, 1 Mart'ta "Eğitim Kurumlarının Açılma ve Uygulama Kriterleri"ni paylaşarak, tüm okul öncesi eğitim kurumlarında, ilkokullarda, 8 ve 12. sınıflarda ülke genelinde yüz yüze eğitim başladığını duyurdu.Okullarda haftalık olarak 2 gün yüz yüze eğitim yapılırken 3 gün ise uzaktan eğitim devam ediyor. Okullara dönüşün duyurulmasıyla birlikte başlayan tartışmalar ise sürüyor.Eğitimci Damla İrküren ve Eğitim Sen Başkanı Feray Aytekin, TV prodüktörü ve avukat Armağan Çağlayan'ın "196Sekiz" isimli YouTube kanalına konuk oldu.Yüz yüze eğitime dönülmesiyle ilgili karşıt görüşe sahip eğitimciler "Okullar açılmalı mı, açılmamalı mı?" sorusunu tartıştı.Eğitimciler ilk olarak, "Lise ve üniversitelere yüz yüze eğitim başlamalı mı, başlamamalı mı?" sorusuna yanıt verdi./Archive/2021/3/13/132008102-irkure.jpgDamla İrküren'SINIF MEVCUTLARI 40 KİŞİ'"Kesinlikle başlamamalı" diyen İrküren, okulların fiziki koşullarının basında yansıtıldığı kadar iyi olmadığını söyledi.Okullardaki meslektaşları ve öğrencilerle kamuoyu araştırması yaptığını ifade eden İrküren, şu ifadeleri kullandı:"8 Mart'ta başlanan eğitim, yüz yüze gelinen sınavlar, sınıf mevcutları 40 kişi. O kadar süre içerisinde onca öğretmenin öğrencinin bir arada bulunma riski.. Bunlar zannedersem çok göz ardı edilerek yapılan uygulamalar. Ben kesinlikle taraftar değilim."/Archive/2021/3/13/132052509-kayip-nesil-yuz-yuze-egitim.jpgFeray Aytekin'KAYIP NESİL TEHLİKESİYLE KARŞI KARŞIYAYIZ'Aytekin ise, "Tüm okul kademelerinde yeterli ve gerekli önlemler alınması koşuluyla yüz yüze eğitimin başlaması gerekiyordu" dedi.11 Mart itibarıyla pandeminin ilanının üzerinden bir yıl geçtiğini hatırlatan Aytekin şunları söyledi:"Dünya genelinde de salgın, doğal afet, savaş ve benzeri koşullarda uzun süre okulların kapalı kalması durumunda, olağan dışı dönem geçtiğinde öğrencilerin okula dönüş hızı korkunç boyutta düşüyor. Aslında salgının başından beri eğitim emekçileri ve öğretmenler olarak şu cümleyi ifade ediyoruz: 'Eğitimden konuşurken aynı zamanda ortak geleceğimizden konuşuyoruz.' Okul öncesi ve yüksek öğretimle birlikte 30 milyonu aşkın bir kesimden bahsediyoruz. Hepimizin ortak geleceğinden bahsediyoruz. Çok ciddi bir kayıp nesil tehlikesiyle karşı karşıyayız."Aytekin, gerekli önlemler alınmaz ve yüz yüze eğitim sürdürülebilir olmazsa yaşanabilecek senaryoyu şöyle anlattı:"Başta yoksul ailelerin çocukları olmak üzere dezavantajlı tüm kesimler, kız çocukları, kırsal kesimde yaşayan öğrenciler, özel eğitim gereksinimi olan öğrenciler, mevsimlik tarım işçisi veya başka işlerde çalıştırılan öğrencilerin eğitimden kopuş süreci her geçen gün artıyor."Tartışmanın tamamını izlemek için şuraya bakılabilir. cumhuriyet.com.tr

Usta oyuncu ve yönetmen Levent Nişyaşamınıyitirdi

Usta oyuncu ve yönetmen Levent Niş yaşamını yitirdi Türk tiyatrosunun usta isimlerinden oyuncu ve yönetmen Levent Niş 64 yaşında yaşamını yitirdi. Türk tiyatrosunun usta isimlerinden, sinema ve televizyon dizilerinde de rol alan oyuncu ve yönetmen Levent Niş yaşamını yitirdi.Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın sosyal medya hesabından yapılan açıklamada "Türk tiyatrosunun kıymetli oyuncularından Levent Niş'in vefatını üzüntüyle öğrendik. Devlet Tiyatrolarımızın emektar sanatçısına Allah’tan rahmet; ailesine, sevenlerine ve tüm sanat camiamıza başsağlığı diliyoruz' ifadeleri kullanıldı. Türk tiyatrosunun kıymetli oyuncularından Levent Niş'in vefatını üzüntüyle öğrendik. Devlet Tiyatrolarımızın emektar sanatçısına Allah’tan rahmet; ailesine, sevenlerine ve tüm sanat camiamıza başsağlığı diliyoruz. pic.twitter.com/Gcvd7rqKPn— T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı (@TCKulturTurizm) March 13, 2021 cumhuriyet.com.tr

Başakşehir–Beşiktaşmaçında yeni lig rekoru

Başakşehir – Beşiktaş maçında yeni lig rekoru Süper Lig’de haftanın açılışında karşı karşıya gelen Başakşehir ve Beşiktaş arasındaki maçta top, oyunda 68 dakika 16 saniye kalırken bu süre ligde topun en çok sahada kaldığı maç oldu. /Archive%5C2021%5C3%5C13%5C124114696-lider-besiktas-dolu-dizgin-ilerliyor-%C2%A0-%C2%A0_2.jpgSüper Lig’in 30. haftasında Beşiktaş deplasmanda Başakşehir’i 3-2 mağlup ederek liderliğini sürdürdü. Büyük bir çekişmeye sahne olan maç 5 gole sahne olurken iki takımda ofsayta yakalanmadan maç tamamladı. Ancak ofsayt istatistiği kadar başka bir istatistik daha maça damga vurdu. Pandemi döneminde takımlara tanınan ekstra oyuncu değişiklik haklarıyla maçlardaki değişiklik sayısı 10’a yükselirken bu artış oyunun durma süresini yükseltmiş ve topun oyunda kaldığı süreyi düşürmüştü. Buna ek olarak VAR kontrolleri sırasında geçen sürenin de eklenmesiyle Süper Lig, oyunun en çok durduğu liglerden biri haline geldi. OPTA verilerine göre ligin ilk 26 haftasında top oyunda sadece 54 dakika 32 saniye kaldı.AVRUPA’NIN ÇOK ALTINDAOPTA’nın bu verisine göre Süper Lig, Avrupa’da topun en az oyunda kaldığı lig olurken dünkü maçta tam tersi bir durum yaşandı. Yine OPTA tarafından hazırlanan verilere göre Başakşehir-Beşiktaş maçında topun oyunda kalma süresi 68 dakika 16 saniye olarak belirlenirken bu süre bu sezon ligde oynanan herhangi bir maçta elde edilen en uzun süre oldu. cumhuriyet.com.tr

Bursa’da 4 kişininöldüğüTIR faciasındaşoför:Çarpmaya engel olamadım

Bursa’da 4 kişinin öldüğü TIR faciasında şoför: Çarpmaya engel olamadım Bursa'da 4 kişinin öldüğü, 8'i ağır, 20 kişinin yaralandığı kazanın ardından gözaltına alınan TIR’ın şoförü Faruk E. (51) emniyetteki ifadesinde, "TIR’ın frenlerinin boşaldığını fark ettim. Önümdeki araç sürücülerinin fark etmesi için selektör yakarak, kornaya bastım. O anda kırmızı ışık yandığı için araçlar yolda duruyordu. TIR’ın kontrolünü kaybettiğim için araçlara çarpmaya engel olamadım" dedi. Kaza, dün akşam saatlerinde Kestel ilçesi Barakfakih mevkisinde meydana geldi. Faruk E. yönetimindeki 18 AAJ 361 plakalı TIR, iddiaya göre freninin boşalması sonucu kontrolden çıktı. Hızla ilerleyen TIR, kırmızı ışıkta bekleyen 22 araca çarpıp, altına alarak sürükledi. Ortalığın savaş alanına döndüğü kazada, birçok araç demir yığınına döndü.İhbar üzerine kaza yerine çok sayıda sağlık, itfaiye ve polis ekibi sevk edildi. Kazada Basri Gümüş, Ahmet Ömeroğlu, Semih Ural ve Recep Göler yaşamını yitirdi, 20 kişi ise yaralandı Yaralılar, ambulanslarla çevredeki hastanelere kaldırıldı. Tedaviye alınan yaralılardan 8'inin durumunun ağır olduğu belirtildi./Archive/2021/3/13/134045480-bursa-tir-kazasi.jpgKAZANIN GÖRÜNTÜLERİ DEHŞETE DÜŞÜRDÜKaza anı ise bir iş yerinin güvenlik kamerasına yansıdı. Dehşete düşüren görüntülerde, hızla ilerleyen TIR'ın önündeki araçlara çarparak, ilerlediği görüldü. 'ÇARPMAYA ENGEL OLAMADIM'Kazanın ardından TIR şoförü Faruk E. gözaltına alındı. Kedi kumlu taşıyan sürücü Faruk E.'nin emniyetteki ifadesinde, "TIR’ın frenlerinin boşaldığını fark ettim. Önümdeki araç sürücülerinin fark etmesi için selektör yakarak, kornaya bastım. O anda kırmızı ışık yandığı için araçlar yolda duruyordu. TIR’ın kontrolünü kaybettiğim için araçlara çarpmaya engel olamadım. Pişmanım” dediği belirtildi.Faruk E.’nin emniyetteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından bugün adliyeye sevk edilmesi bekleniyor.DOĞUM GÜNÜNDE TOPRAĞA VERİLECEKKazada yaşamını yitiren 4 kişiden Semih Ural, doğum günü olan bugün öğlen namazına müteakip kılınacak cenaze namazıyla Hamitler Mezarlığı’nda toprağa verilecek.Basri Gümüş’ün cenazesi memleketi Ordu'ya gönderilirken, Recep Göler ise Bursa’nın Harmancık ilçesinde defnedilecek. DHA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter