News - Haberler
Manchester City yeni forvetiniİtalya'da buldu
Manchester City yeni forvetini İtalya'da buldu İngiltere Premier Lig ekiplerinden Manchester City Sergio Agüero yerine aradığı forveti İtalya Serie A'da buldu. İngiltere Premier Lig'in lideri Manchester City Sergio Kun Agüero yerine alacağı santraforu buldu. Bu sezon Manchester City formasıyla sadece 9 maça çıkan 32 yaşındaki santrafor Guardiola'nın planları arasında yer almıyor. The Athletic'in haberine göre Guardiola, Inter'in santraforu Romelu Lukaku'ya kanca taktı.PREMİER LİG'E YABANCI DEĞİLAdı Manchester City ile anılan Belçikalı yıldız Romelu Lukaku İngiltere'ye yabancı değil. 27 yaşındaki yıldız futbolcu İnter'e gitmeden önce İngiltere'de West Bromwich, Everton, Chelsea ve Manchester United formalarını terletmişti. İNTER'DE PARLADIRomelu Lukaku Inter'de çıktığı 78 maçta 54 gol 9 asistlik performans verdi. cumhuriyet.com.trMutlu birçocukluk, iyi bir ruh sağlığının garantisi olmayabilir
Mutlu bir çocukluk, iyi bir ruh sağlığının garantisi olmayabilir Avustralya'da yürütülen bir araştırmada, mutlu ve güvenli çocukluk geçirmenin, yetişkinlik döneminde iyi bir ruh sağlığının garantisi olmayabileceği belirtildi. /Archive/2021/2/8/123637142-mutlu-cocukluk.jpgGüney Avustralya ile Canberra Üniversitelerinin ortaklaşa yürüttüğü "Current Psychology" dergisinde yayımlanan araştırmada, erken çocukluk deneyimlerinin farklı gelişimsel yollarla nasıl ilişkili olduğu ve bunların kötü ruh sağlığıyla nasıl ilişkilendirilebileceği incelendi.Zor bir çocukluğun hayatın daha sonraki döneminde akıl hastalığına yakalanma olasılığını artırdığının bilindiğine işaret edilen araştırmada, güvenli ve mutlu ortamda büyüyen çocukların da yetişkinlikte kaygı bozukluğu gibi rahatsızlıklar yaşamasının olasılıklar dahilinde olduğu vurgulandı.Çalışmanın baş yazarı Bianca Kahl, ruh sağlığı koşullarının yalnızca hayatın erken dönemlerinde yaşananlarla belirlenmediğine dikkati çekerek, "Mutlu bir çocukluk, iyi bir ruh sağlığının garantisi değil" dedi.Erken yaşam deneyimleriyle yetişkinlikteki akıl sağlığı arasındaki ilişkiyi anlamada kesinlikle başka faktörlerin de etkisi olduğunun altını çizen Kahl, şunları kaydetti:"Beklentilerimiz karşılanmadığında duruma uyum sağlama kabiliyetimiz, ruh sağlığımızı etkiler. Çocuklar olarak değişime nasıl adapte olacağımızı öğrenirsek ve işler yolunda gitmediğinde, bu durumla nasıl baş edeceğimizi bilirsek, strese ve diğer risk faktörlerine daha iyi yanıt verebiliriz."Avustralya'da, nüfusun neredeyse yüzde 50'si hayatlarının belli döneminde akıl sağlığıyla ilgili rahatsızlık, yaşları 4 ila 11 olan çocukların ise neredeyse yüzde 14'ü ruhsal problemler yaşıyor. AACHP'li Toprak, Anayasa’da yapılmasınıbeklediği değişiklikleri sıraladı
CHP'li Toprak, Anayasa’da yapılmasını beklediği değişiklikleri sıraladı CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Anayasa'da yapılmak istenen değişiklik ile AYM ve TBMM’nin yargı ve yasama denetiminin tümüyle etkisizleştirileceği uyarısı yaptı. Toprak, Anayasa'da yapılmasını beklediği değişiklikleri de madde madde sıraladı. CHP Genel Başkan Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Toprak, AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan'ın yeniden gündeme getirdiği yeni anayasa çalışmalarını, kaleme aldığı Haftalık Değerlendirme Raporu’nda inceledi. Toprak, konuyla ilgili olarak şu değerlendirmeyi yaptı:"Erdoğan üç aydır sürekli yinelediği ekonomik-demokratik reformlar yakında söyleminin içini doldurmadan birdenbire 'Yeni Anayasa’ önerisini ortaya attı. Bu kez anayasa değişikliğinden değil, sayısal yetersizlikleri de ortada iken doğrudan ve tamamıyla yeni bir anayasa yazımından söz ediyor. Üstelik bunu ‘sivil ve demokratik’ sözleriyle makyajlıyor. Öneriyi ortaya attığında tüm taraflarla, partilerle, akademi ve STK’larla ortaklaşa ilk sivil anayasadan söz ediyor. Ertesi gün ittifak ortağı partiden yapılan destek açıklaması ile CB önerisinin sınırları çiziliyor. İttifak ortağı yeni anayasaya destek verirken bunun yeni yönetim sisteminin ‘tahkimi ve takviyesi’ için yapılmasını istiyor."Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "anayasadaki son güvenceleri de temizlemek istediğini" savunan Toprak, "İktidar ittifakının Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemini ‘tahkim ve takviye’ amacıyla hazırlayacağı yeni anayasa metninde yer alması hiç de şaşırtıcı olmaz" diyerek yapılmasını beklediği değişiklikleri şöyle sıraladı:- AYM ve TBMM’nin yargı ve yasama denetiminin tümüyle etkisizleştirilmesi,- AİHM kararlarının bağlayıcılığının anayasadan çıkarılması,- Yerel yönetimlerin, belediyelerin, muhtarların merkezi yönetime bağlanarak seçimle değil atamayla göreve getirilmesi,- Sivil toplum örgütlenmesinin kısıtlanması ya da tümden kaldırılması,- Temel hak ve özgürlüklere anayasal ve hukuki güvence sağlayan maddelerin anayasadan ayıklanması,- Etnik azınlıklara oy ve seçme-seçilme hakkının kaldırılması,- Milletvekili adayı olacakların Cumhurbaşkanı tarafından onaylanması,- Cumhurbaşkanına sınırsız kez aday olma imkânı getirilmesi, yüzde 50+1 ve iki turlu seçim koşulunun kaldırılması,- Partili Cumhurbaşkanı yanında, iktidar partisi il başkanlarının aynı zamanda Vali ve Belediye Başkanı olması,- Bütçenin Cumhurbaşkanınca hazırlanıp, kararnameyle yürürlüğe konulmasıBIDEN ERDOĞAN'A HALEN DÖNMEDİRaporda, Erdoğan'ın ABD'nin yeni Başkanı Joe Biden'e 10 Ocak'ta gönderdiği kutlama mesajına halen ypanıt verilmediği de anımsatılarak şu değerlendirme yapılması dikkat çekti:"Ayrıca, Kuzey Suriye’de Türkiye’nin terör örgütü ve PKK’nın Suriye uzantısı olarak gördüğü, PYD-YPG ağırlıklı Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) desteğin artırılarak sürdürüleceği anlaşılıyor. Pek çok dünya liderine teşekkür telefonları açan Joe Biden’ın CB Erdoğan’ın kutlama mesajına hâlâ dönmemesine karşılık SDG’nin başındaki Mazlum Kobani’ye annesinin vefatı nedeniyle taziye telefonu açarak görüşmesi de yeni yönetimin Suriye politikası ve Suriye Kürtlerine yaklaşımı açısından dikkat çekici bir işaret!"MÜKELLEFİN TAKATİ KALMADIErdoğan Toprak'ın raporunda ekonomi ile ilgili olarak da şu değerlendirmeler yapıldı:"İktidarın 19 yılda 12 kez yasalaştırdığı Vergi-SGK barışı adı altındaki yapılandırma düzenlemesinde başvuru süresinin dolmasıyla açıklanan rakamlar, ekonomideki büyük çöküşü, şirketlerin, esnafın, çiftçinin, milyonlarca mükellefin iki yapılandırma taksitini dahi ödeyecek takatinin kalmadığını apaçık göstermektedir. 500 milyar TL olarak hedeflenen yapılandırma başvuruları 200 milyarda kaldı!ESNAFA MÜJDE DEĞİL İKİ KAT BORÇ!İktidar Haklbank’ın düşük faizle 1 milyon 300 bin esnafa verdiği 13 milyar kredinin taksit ödemelerinin 6 ay ertelendiğini müjdeleyerek, sözde esnafa destek çıktığını ilan etti. Halkbank ise ertelenen kredi taksitlerine faiz işletmeye devam edeceğini, kredisini yapılandırmak isteyenlere de yeni faiz üzerinden kredi verileceğini bildirdi. Bunun adı esnafa müjde değil, iki kat borca batırıp esnafı boğmaktır!" ANKAÇinli araştırmacılar ses dalgalarıyla yağmur yağdırdı
Çinli araştırmacılar ses dalgalarıyla yağmur yağdırdı Çin'in başkenti Pekin'deki Tsinghua Üniversitesi'nden araştırmacılar, düşük frekanslı ses dalgalarıyla "bulutları hareketlendirerek" daha fazla yağış elde edilebileceğini gözlemledi. /Archive/2021/2/8/121644575-ses-dalgasi-yagmur-cin.jpgScientia Sinica Technologica'da yayımlanan çalışmada, insan kulağının epey zor algılayabileceği 50 hertz frekansında ses dalgaları kullanıldı. Fakat gönderilen dalgaların ses seviyesi ise 160 desibel, yani çalışan bir uçak motoruna eşdeğerde.Öte yandan ses dalgaları yaklaşık 1 kilometre yukarıdaki bulutlara ulaştığında azalan basınçtan ötürü gücü 30 desibele düşüyor.Independent Türkçe'nin aktardığına göre, bilim insanları gönderdikleri ses dalgaları sayesinde bulutlarda titreşim yarattıklarını, bulutun içindeki küçük parçacıkların daha büyük olanlarla birleştiğini, böylelikle de çok daha fazla yağmur damlacığı oluştuğunu açıkladı.2020'de Tibet Platosu'nda yapılan deneylerde yağış oranında yüzde 17 artış kaydedildi.Çinli bilim insanları ses enerjisinin bulutların fiziksel özelliklerini değiştirdiğini ve diğer benzer teknolojilere kıyasla kimyasal atık üretmediğini ve hava taşıtı ya da roket gibi araçlara gerek duyulmadığını belirtti.Çalışmanın yazarı Profesör Wang Guangqian, gelecekte bu teknolojinin "çok daha düşük maliyetlerle ve uzaktan kumandalı sistemlerle" kullanılabileceğini söyledi.Geniş çaplı hava değiştirme sistemlerinin çevreye ve ekosisteme olumsuz etkileri de uzun süredir tartışılan bir konu.Teknolojinin kullanımını eleştirenler, başarılı olunsa bile uzun vadede bölge sakinleri ve civarda yaşayan hayvanlar için ses kirliliği oluşabileceğini savunuyor. cumhuriyet.com.trEski atlet AliÖztürk’ün atletizm sevdasıbaşarıyıgetirdi
Eski atlet Ali Öztürk’ün atletizm sevdası başarıyı getirdi Eski bir milli atlet olan Ali Öztürk, sporu bıraktıktan sonra da boş durmayarak bir kulüp kurdu. Kendi adını verdiği kulüpte sporcularına maaş vererek onları müsabakalar hazırladı. İstanbul Ataköy’de 5-7 Şubat 2021 tarihlerinde gerçekleştirilen ve geçen yıl hayatını kaybeden eski Atletizm İstanbul İl Temsilcisi Selahattin Yıldız’ın anısına düzenlenen Turkcell Türkiye Büyükler ve U20 Atletizm Şampiyonası dün akşam yapılan müsabakalarla sona erdi. 1216 atletin yarıştığı müsabakalarda yeni rekorlarla tamamlandı.Uluslararası niteliği de taşıyan şampiyonada Azerbaycan, Özbekistan, Lübnan, Kuveyt, Kırgızistan, İspanya, Irak, İran ve Gürcistan’dan gelen 18 atlet de misafir olarak ter döktüler.Yarışmalar, aynı zamanda 13 Şubat’taki Balkan U20 Salon ve 20 Şubat’taki Balkan Büyükler Salon Şampiyonası için de seçme niteliği taşıyordu.Son yılların en geniş katılımlı şampiyonasında Covid-19 önlemleri uyarınca seyirci alınmayan, müsabakalar kıran kırana geçti. Organizasyon, 2023’te aynı tesiste yapılacak olan Avrupa Salon’un ilk önemli provası anlamına da geliyordu.Yarışmalarda dikkat çekici bir durum vardı. Bir çok büyük kulüplerin sporcularının yarıştığı müsabakalarda Ali Öztürk Spor Kulübü sporcuları iki birincilik alarak dikkatleri üzerine çektiler. Eski bir milli atlet olan Ali Öztürk, sporu bıraktıktan sonra da boş durmayarak bir kulüp kurdu. Kendi adını verdiği kulüpte sporcularına maaş vererek onları müsabakalar hazırladı. Aynı zamanda iş adamı ola Ali Öztürk atletizm takımını ise Kars Bölge Antrenörü Bahattin İnce hazırladı. İstanbul’da yapılan müsabakalarda Büyükler 800 metre yarışlarında Tuğba Toptaş Türkiye Şampiyonu olurken, bir diğer sporcusu Hakan Buğanlı’da U20 1500 metre yarışlarında Türkiye Şampiyonu oldu. Her iki sporcuda Balkan şampiyonasında ülkemizi temsil edecekler. Ali Öztürk iki birincilikte bir çok büyük kulüpleri de geride bırakarak büyük bir başarıya imza attı.Şampiyona sonrası açıklamalarda bulunan Ali Öztürk Spor Kulübü Başkanı Ali Öztürk; “Ben de eski bir milli atletim. Atletizmi bıraktıktan sonra iş hayatına atıldım. Ancak atletizmden hiç kopamadım. Birkaç sporcuya burs desteği sağlarken sonunda kulüp kurmaya karar verdim ve kendi adımı taşıyan kulübümü kurdum. İstanbul, Ağrı, Bingöl ve Kars’ta sporcularım var. İnternet üzerinden her gün düzenli olarak onların çalışmalarını takip ediyorum. Zaman zaman da çalışmaları giderek yenide izliyorum. Şimdilik iki sporcum şampiyon oldu. Ama ilerleyen dönemde bu sayıyı çok daha yukarılara taşıyacağım” diyerek atletizme olan sevdasının dile getirdi. İHAGalatasaray'ın acıkaybı; alt yapıyetim kaldı
Galatasaray'ın acı kaybı; alt yapı yetim kaldı Galatasaray‘da 35 yıl görev yapan, birçok futbolcu ve teknik direktörün yetişmesinde büyük emeği olan, sarı kırmızılı kulübün efsane isimlerinden Ahmet Keskinkılıç tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Galatasaray‘da 35 yıl görev yapan, birçok futbolcu ve teknik direktörün yetişmesinde büyük emeği olan, sarı kırmızılı kulübün efsane isimlerinden Ahmet Keskinkılıç tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti. Galatasaray’ın emektarlarından Ahmet Keskinkılıç 76 yaşında hayatını kaybetti. Sarı kırmızılı takımın alt yapısında 35 yıldır görev yapan, birçok futbolcu ve hocanın yetişmesinde büyük emeği olan, ‘hocaların hocası’ olarak da bilinen Keskinkılıç, bir süredir Silivri Devlet Hastanesi'nde tedavi görüyordu. 76 yaşındaki spor adamı, bu sabaha karşı hayata gözlerini yumdu. GALATASARAY’DAN AÇIKLAMA Galatasaray, Ahmet Keskinkılıç’ın vefatı sonrası bir açıklama yayımladı. Sarı kırmızılı kulüpten yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: ‘Futbol Akademimizin tarihinde iz bırakan, birçok önemli futbolcunun keşfedilmesi ve yetiştirilmesini sağlayarak Türk futboluna birçok isim kazandıran duayen teknik adam Ahmet Keskinkılıç’ın vefat haberini derin bir üzüntüyle öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesi, yakınları ve Türk futbol camiasına başsağlığı dileriz.‘ cumhuriyet.com.trCHP’den BasınÖzgürlüğüRaporu:‘35 günde 30 gazeteciye saldırı’
CHP’den Basın Özgürlüğü Raporu: ‘35 günde 30 gazeteciye saldırı’ Basın özgürlüğüne yönelik hak ihlalleri yeni yılın 2021'in ilk ayında da kaldığı yerden devam etti. Yeni yılın ilk 35 gününde gazetecilere yönelik saldırılar, yargılamalar, haberlere getirilen erişim engelleri ile RTÜK ve BİK'in yağdırdığı cezalar, konuya ilişkin CHP'li Utku Çakırözer tarafından hazırlanan Basın Özgürlüğü Raporu'nda ortaya konuldu. CHP Eskişehir Milletvekili Utku Çakırözer’in 2021’in ilk 35 gününe ilişkin hazırladığı Basın Özgürlüğü Raporu’na göre, ilk 35 günde toplam 30 gazeteci fiili saldırıya uğradı.Boğaziçi gösterilerinde haber takibi yapan gazeteciler polisin plastik mermilerinin hedefi olurken, 29 gazeteci ise hakim karşısına çıktı. 5 gazeteci gözaltına alınırken, bir gazeteci tutuklandı. Çakırözer, “Cezasızlık saldırıları daha da artırıyor” tepkisini gösterdi.SALDIRILAR, CEZALAR, ERİŞİM ENGELLERİ...CHP’li Çakırözer’in 2021’in ilk 35 gününe ilişkin hazırladığı Basın Özgürlüğü Raporu’nda öne çıkan başlıklar şöyle:Saldırıya maruz kaldılar: KRT TV programcıları Afşin Hatipoğlu ve Osman Güdü, Yeniçağ Gazetesi Ankara Temsilcisi Orhan Uğuroğlu, sokak ortasında saldırıya uğradı. Aksaray’da Anadolu’nun Sesi Gazetesi Haber Koordinatörü İzzet Tınmaz, Aydın’da gazeteciler Murat Uçkaç ve Kıymet Sarıyıldız, Uşak’ta Egem TV kameramanı Feyzi Tokat ile muhabir Umuhan Şahin, Rize Nabız Gazetesi Fındıklı muhabiri Ali Osman Ertaş, Ankara’da Mezopotamya Ajansı muhabiri Mehmet Günhan haber takibi sırasında darp edildi. Plastik mermi hedefi oldular: Boğaziçi Üniversitesi’ne atanan rektöre yönelik protestoları takip eden gazetemiz muhabiri Nagihan Yılkın, Halk TV’den Erdinç Yılmaz, Murat Erkmen, Artı TV’den Bilal Meyveci, Sendika.org’dan Murat Bay, Dokuz8’den Fatoş Erdoğan ile gazeteciler Elif Akgül ve Kazım Kızıl’ın da aralarında bulunduğu 20’ye yakın gazeteci polisin plastik mermilerinin hedefi oldu, tartaklandı.Hakim karşısına çıktılar: 5 gazeteci gözaltına alınırken, biri tutuklandı. Başta gazetemiz muhabiri Hazal Ocak olmak üzere gazeteciler Müyesser Yıldız, İsmail Dükel ile birlikte 29 gazeteci hakim karşısına çıktı. 4 gazeteci 4 yıl 10 ay 10 gün hapis cezasına çarptırıldı. 4 gazeteci hakkında yeni davalar açıldı. 2 gazeteci hakkında soruşturma açıldı. Siyasetçiler, gazetecileri hedef göstermeyi sürdürdü.BİK ve RTÜK ceza yağdırdı: Basın İlan Kurumu (BİK) ve RTÜK’ün basın kuruluşlarına yönelik baskı ve sansür uygulamaları devam etti. BİK toplam 500 gündür zaten ilan vermediği Evrensel gazetesine ocak ayında da ilan cezası kesti. Gerekçesi ise Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un kaçak inşaat haberi nedeniyle gazetemiz muhabirlerinin ifadeye çağrılmasını haberleştirmek. TELE 1’de yayınlanan reklamı nedeniyle de Evrensel’e Ticaret Bakanlığı’nca 20 bin 953 TL idari para cezası verildi. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin ile ilgili haberler nedeniyle de BİK, Birgün gazetesine toplam 5 gün ilan kesme cezası verdi. Sözcü gazetesinin bir manşeti hakkında adli soruşturma başlatıldı. 2020’de en çok ceza alan Halk TV ve TELE 1’e ocak ayında da idari para cezaları kesildi. 11 habere erişim engeli: “Engelli web” verilerine göre, ocak ayında ağırlıklı olarak yolsuzluk, rüşvet ve taciz konulu 11 habere erişim engellendi. Cumhurbaşkanı’nın avukatı hakkındaki rüşvet iddiaları, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin AKP dönemine ilişkin suç duyurusu haberlerine erişim engeli gelirken, bunların engellendiğini duyuran haberler de erişime engellendi. CEZASIZLIK VAHİMÇakırözer, gazetecilerin sokak ortasında darp edildiğini, plastik mermilerin hedefi olduğunu, gözaltına alındığını vurgulayarak, “Halkın haber alma hakkı için mücadele veren gazetecilerin can güvenliğinden devlet kurumları sorumludur. Gazetecileri hedef alan bu saldırıların faillerinin cezasız kalması vahimdir. Cezasızlık saldırıları daha da artırıyor” dedi. RTÜK ve BİK’in cezalarına da tepki gösteren Çakırözer, “BİK’in, hiçbir mahkeme kararı olmadan gazetelere resmi ilan vermeme cezası keyfidir, kabul edilemez. RTÜK ve BİK’in görevi özgür basını susturmak, cezalandırmak değildir. İlan ambargolarından, cezalardan vazgeçmeli, basın ve ifade özgürlüğüne saygılı olmalıdır” ifadelerini kullandı. cumhuriyet.com.trToksik elektronik atıklarıtemizlemek içinçare: Mikroplar
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Toksik elektronik atıkları temizlemek için çare: Mikroplar Dünya genelinde her yıl ortaya çıkan tüm elektronik atıkları (e-atık) istifleyecek olursak şimdiye kadar üretilen tüm ticari uçaklar veya 5 bin Eyfel Kulesi kadar devasa bir yığınla karşılaşırdık. BM, bu durumu, büyüyen bir tsunamiye benzetiyor. Haksız da sayılmazlar. Zira her gün çöpe atılan telefon, tablet ve diğer elektronik cihaz miktarı, bu tsunamiyi kar topu etkisiyle büyütüyor. Sonra veri yılı olan 2017 itibarıyla tüm dünyada üretilen 44.7 milyon metrik ton e-atığın yüzde 90’ı çöp sahalarına gönderildi. Bunun neredeyse yarısını Avrupa ve ABD oluşturuyor. Öyle ki AB’nin yalnızca 2020’de 12 milyon ton e-atık ürettiği tahmin ediliyor. Bu sorunla mücadele etmek için hiçbir şey yapılmazsa dünyanın 2050 yılına kadar yılda 120 milyon tondan fazla e-atık “üretimi” yapması bekleniyor.Avrupa ve Kuzey Amerika’daki zengin ülkeler, e-atıklarının çoğunu Afrika ve Asya’daki gelişmekte olan ülkelere ihraç ediyor. Bunların çoğu, toksik metallerin süzülüp yeraltı sularına ve dolayısıyla besin zincirlerine girerek insan sağlığını ve çevreyi tehdit ettiği çöp sahalarında birikiyor. Bu korkunç bir sorun olmakla birlikte bir çözüm üzerinde çalışan bilim insanları, bu metalleri, “biyolojik temizleme” adı verilen bir işlem kullanarak toksik olmayan bakteriler sayesinde e-atık olmaktan çıkarıp geri dönüştürüyor.ATIKLARDAKİ HAZİNEPirometalurji ve hidrometalurji, e-atıktan metalleri çıkarmak ve geri dönüştürmek için kullanılan mevcut teknolojilere verilen isim olmakla birlikte yüksek sıcaklıklar ve toksik kimyasallar içeriyorlar. Bu nedenle de çevreye zararları son derece büyük. Çok fazla enerjiye ihtiyaç duyuluyor ve büyük miktarlarda zehirli gaz üretiyorlar. Bu da daha fazla kirlilik yaratıyor ve büyük bir karbon ayak izi bırakıyorlar.ÇARE DOĞAL SÜREÇLERİ KULLANMAKAncak biyolojik yöntemler, Roma İmparatorluğu dönemine kadar bu sorunlara bir çözüm olarak var olageliyor. Modern madencilik endüstrisi, cevherlerden metal çıkarmak için mikropları (başta bakteriler olmak üzere bazı mantarları) kullanarak onlarca yıldır bu süreçlere güveniyor.Mikroorganizmalar, metali kimyasal olarak değiştirerek onu çevreleyen katılardan kurtarıyor ve metalin izole edilip saflaştırılabildiği bir mikrobiyal sıvıda çözünmesine izin veriyor. Bu bioleaching süreci, çok az enerji gerektiriyor ve bu nedenle küçük bir karbon ayak izine sahip olmasıyla avantaj sağlıyor; hiçbir toksik kimyasala gerek kalmıyor ve bu da onu çevre dostu ve güvenli kılıyor.Coventry Üniversitesi Bio-inovasyon ve Girişimleri Bölümü’nden Prof. Sebastien Farnaud’nun öncülük ettiği bir araştırma grubu, bu konuda ilk endüstriyel çabaya liderlik ediyor. Yaptıkları bir çalışmada, bu yöntemi kullanarak atılmış bilgisayar ana devre kartlarından bakır elde etmeyi ve onu da yüksek kaliteli folyoya geri dönüştürmeyi başardılar.Ancak farklı metallerin farklı özellikleri var ve bu nedenle de sürekli olarak yeni yöntemler geliştirilmesi gerekiyor. Bununla beraber metalleri biyolojik olarak özütleme yoluyla çıkarmak, kirlilik içermese de geleneksel yöntemlerden daha yavaş. Neyse ki genetik mühendisliği, bu süreçte kullanılan mikropların yeşil geri dönüşümdeki ne verimliliğini kullanılabileceğini iyileştirebileceğimizi göstermiş durumda. ([email protected]) Batuhan SarıcanGösteri sanatları
Gösteri sanatları Ağaçlarda yaşayan primat atalarımız daldan dala sıçrayışlarıyla ölüme meydan okuduklarını çevrelerine duyurmak isterlerken “ön müzik” örneklerini vermiş olabilirler. İnsanların neden müzik yaptıkları ve müzikten hoşlandıkları evrimin gizemlerinden biri. Washington Eyalet Üniversitesi’nden Edward Hagen, “Müzik, yaşamımızın çok önemli bir parçasıdır ve müzik yapmak çoğu zaman yoğun bir duygusallığı gerektirir” diyor. Ancak müziğin insanlar üzerinde neden öylesine yoğun bir etki yarattığı konusu henüz tam anlamıyla açıklığa kavuşturulabilmiş değil. Washington Üniversitesi’nden David Schruth ve ekibine göre insanlarda müziğin kökenleri, primat atalarımızın ilk ortaya çıktıkları 50 milyon öncesine uzanıyor. Mekân ise ağaç dalları... DUYURMA ÇABASIFosillerden elde edilen bulgular ormanlarda yaşayan bu ilk primatların daldan dala sıçrayarak bir yerden bir yere gittiklerine işaret ediyor. Uzmanlar, bunun ciddi bir eşgüdümü ve kas denetimini gerektiren son derece tehlikeli bir yolculuk yöntemi olduğunu belirtiyorlar. Schruth ve arkadaşlarına göre, ilk primatlarda müziğe benzer çıkarılan sesler; topluluk üyelerinin birbirlerinin akrobatik becerileri konusunda bilgi edinmeleri; uygun eşlerin belirlenmesi ya da düşmanlarla meydana gelebilecek çatışmalardan kaçınılması açısından bir yarar sağlamış olabilir. Kısaca belirtmek gerekirse, karmaşık bir müzikle çığırmakta olan bir primat ses tellerini çok iyi denetleyebildiğini çevresine duyurmaya çalışmaktadır. Schruth ve arkadaşları bu davranış biçiminin öteki primatlarda çığıranın aynı zamanda bacaklarına ve gözlerine son derece egemen olduğu izlenimini de doğurmuş olabileceğine inanıyorlar. KARMAŞIK ÇIĞLIKLARSchruth ve ekibi, bu görüşlerinin doğru olup olmadığını anlamak amacıyla günümüzde yaşamakta olan 50’yi aşkın primat türüne özgü 830 akustik sesin müzikalitesini -sözgelimi, iki nota arasındaki ses farkını (ton) ve ritmini- değerlendirdiler. Öte yandan, belli bir primat türünün ne sıklıkla daldan dala sallanıp sıçradığıyla ilgili verileri de incelediler. Sonuçta, daldan dala en çok sıçrayıp salınan türün genelde çok daha karmaşık çığlıklar atma eğiliminde olduğu görüldü ve bu akustik seslere ön müzik anlamına gelen “protomüzik” adı verildi. Schruth, müziğin açık seçik tek bir tanımlamaya pek de elverişli olmayan bir kavram olduğunu belirtiyor. Bu da bilim insanlarının müziğin kökenlerini nasıl araştırdıklarını çok ciddi bir biçimde etkiliyor” diyor.Araştırmaya katılmayan Hagen, bu çalışmanın müziğin kökenleriyle ilgili anlayışımıza bir katkısı olup olmadığının müziği nasıl tanımladığımıza bağlı olduğunu belirterek “Kimileri bizim primatlarda ve ötücü kuşlarda müzik olarak değerlendirdiğimiz olguyu kendi müzik tanımlarının dışında tutacaklardır. Benim de aralarında yer aldığım bir kesim de insan müziğiyle primatların çıkardıkları sesler arasında bir bağlantı olduğunu öne sürecektir” diyor. GÖZDAĞI YA DA DAYANIŞMAHagen ve arkadaşları geçen yıl yaptıkları bir araştırma sonucunda insan atalarımızın ilk önceleri müziği andıran seslerden iki biçimde yararlandıklarını öne sürdüler. Buna göre, topluluklar ya kendilerinden olmayanlara gözdağı vermek amacıyla birbirlerine güç ve dayanışmayı simgeleyen sinyaller gönderiyorlardı ya da anneler yavrularıyla iletişim kurmak için tekli seslendirmelerden yararlanıyorlardı. Geçen yıl yayımlanan bir başka araştırma da, insanların iyi ilişkiler geliştirmek ve toplumsal bağlarını sürdürmek amacıyla müzikten yararlandıkları yönünde farklı bir görüşü gözler önüne sermekteydi. Hagen, tüm bu görüşlerin birbirleriyle bağlantılı olabileceklerini, ilk müzik örneklerinin primatlarda hem eşleri çekmek, hem de düşmanları uzaklaştırmak amacıyla evrilmiş olabileceğini belirtiyor. Daha sonraları, ilk insanların sayıca daha büyük topluluklar olarak işbirliğine gitmeye başlamalarıyla birlikte, müziğin de yabancıları korkutmak yerine onları çekmek gibi farklı bir amaç gütmeye başladığına ve aynı zamanda toplumsal bağları güçlendirme işlevini de sürdürdüğüne dikkat çekiyor. Hagen’in bu sözleri müziğimizin bizlerde neden öylesine farklı duyguları uyandırdığını ve ezgilerimizin öteki canlı türlerine kıyasla neden çok daha incelikli ve karmaşık bir yapıya sahip olduğunu açıklamamıza da yardımcı olabilir. Rita Urgan‘En büyük sorun adalet’
‘En büyük sorun adalet’ Garanti Bankası’nın efsanevi genel müdürlerinden Akın Öngör ile yeni çıkan kitabı vesilesiyle söyleştik. Türkiye’de bugün en önemli meselenin “adalet” olduğunu vurgulayan Öngör, “Gençler daha çok siyasete girmeli” diyor. Hayatının önemli bir bölümünü iş dünyasında geçiren ve burada kariyerinin zirvesine çıkan Akın Öngör, Garanti Bankası’nın efsaneleşmiş genel müdürlerinden. Birçoklarına göre erken bir yaşta kendi isteğiyle emekliliğe ayrılan ve “güç”ten vazgeçen Akın Öngör hayatının bu döneminin anlattığı yeni kitabı “Güç”ten Sonra Devam ile okurların karşısına çıktı. Mundi etiketiyle basılan kitap vesilesile Akın Öngör ile bir söyleşi yaptık. MAKAS DEĞİŞİMİ- “Güç”ten Sonra Devam kitabınızı okurken aklıma gelen ilk sorulardan biri şuydu açıkçası: Hangisi daha zor, “Güç”le yaşamak mı, ondan sonrası mı?Her dönemin kendine özgü zorlukları olduğuna inanıyorum. “Güç” yaşamda başarmak ve yükselmek için yaptığım zorlu mücadelenin sonunda ulaştığım görevim nedeni ile bana geldi. Bu başarı öyküsünü yaşamımda mutlaka ulaşmam gereken bir seviye olarak belirlemiştim. Onun için güç ile beraber gelen zorluklara ve yüklere de hazırlıklıydım, göğüs germeye kararlıydım. Sırf güç nedeni ile zorluklar ile karşılaşıyorum diye mesleki yükselmem ve dünyada ses getirecek bir dönüşüm başarısını ihmal etmek olmazdı. Bu dönemde karşılaştığım zorluklar için bilenmiştim.. savaşacaktım.. başarıyı yakalayacaktım.. nitekim öyle oldu. Başarının doruğuna ulaştığımda benim için bu aşama tamamlanmıştı.“Güç”ü bıraktıktan sonra yaşamımda makas değiştirerek yeni alanlara açılmam, özel yaşamımı ona uyumlu düzenlemem.. ve önemlisi psikolojik olarak bu yeni dönemde yeni başarılara koşmam zorlukları olan bir uğraşı olmakla beraber zevkli idi. Özel yaşamıma ve sevdiklerime yaşamımda artık geniş zaman ve alan ayırıyordum. Bununla beraber Genel Müdür olmanın verdiği çevremdekilerin yaşamımı kolaylaştırdığı destekler artık kalkmıştı. Buna uymam, adapte olmam kısa bir süre aldı. Özet olarak her iki konumun da zorlukları vardı, ama yaşam her şıkta zaten bu gibi mücadeleleri vermeyi gerekli kılıyordu.BAĞCILIK HEDEFLERİ- Bağcılık ve şarapçılık hayatınızın bu döneminde önemli bir yer tutuyor... Bu konuya hep bir ilginiz var mıydı ve bununla ilgili merakınızı nasıl beslediniz? Ve tabii, hedefinize ulaştığınızı düşünüyor musunuz?Bağcılık ve şarapçılık konularına hep ilgim vardı. Değişik üzüm çeşitleri ve bunlardan dünyanın değişik yerlerinde yapılmış şarapları tatmayı, öğrenmeyi hep istedim. Kaliteli, ve çok üstün şarapların nasıl yapıldığını, bağlarını hep merak ederdim. Fırsat oldukça giderek yerinde görerek öğrenmeye ve anlamaya çalıştım. Örneğin Arjantin’de Mendoza, 1000 metre yükseklikte Uco Valley bağları. Şili’de, Yeni Zelanda’da. Amerika’da Napa Valley, Sonoma’da ve tabii ki Avrupa’da şarap bölgelerini görüp tadımlar yaptım. Selendi Şarapları istediğim gibi çok iyi gelişiyor. Uluslararası ödüller alıyoruz, sadece kendi bağlarımızda organik ürettiğimiz üzümlerimizden üstün kalitede şarap yapıyoruz. Ben sadece ülkemizde en iyi şarapları üretmekle kalmayıp dünyada kalitesi ile ses getiren ve istikrarlı olarak üretilen şarap yapmak istiyorum. Yıllar geçip bağlarımızın çocukluk dönemi tamamlanıp yaşlandıkça, olgunlaştıkça bu hedeflere varacağız./Archive/2021/2/8/040102384-akin-y12-ark.jpgEĞİTİMİN TEMELİ BİLİM- Bugün sizce yaşadığımız en büyük sorun, çözüm bekleyen en acil mesele nedir?Bugün yaşadığımız en büyük sorun, çözüm bekleyen acil mesele “adalet”tir. Ülkemizin içinde bulunduğu hukuki ortamda sosyal kontratın temeli olan adaleti sağlamak zorunluluğundayız. Maalesef ülkemizde bu konuda büyük eksiklik olduğu kanısındayım. Adalet sadece kanunları yapmak değildir... Adaletin gerçekleşeceğine güven maalesef kalmamıştır. Bu konu ülkemizin sosyal, siyasal ve ekonomik olarak çağdaş uygarlık seviyesine çıkması önündeki en belirgin sorundur.Diğer bir büyük sorun doğanın korunamaması ve iklim değişikliği felaketidir. Küresel ısınmanın ülkemize etkileri büyük kuraklıklar olarak kendini gösterecek, suyun azalmasına yol açacak ve bu da gıda güvenliği başta olmak üzere çok büyük sorunları beraberinde getirecektir.- Kız çocuklarının eğitimine de özel bir önem atfediyorsunuz. Eğitimde çağdaşlığı yakalayabildik mi sizce?Bu alanda çağdaşlığı yakalamaktan uzak olduğumuz kanısındayım. Eğitim sistemimiz öğrencilerin analitik zekâlarını en ileri seviyede geliştirmekten uzaktır. Uluslararası değerlendirmelerde geride kaldığımız daha iyi ortaya çıkmaktadır. Eğitimin temeli bilimdir... Özellikle kız çocuklarının eğitimine destek olmamın nedeni, kadının toplumdaki yerine inancım ve iyi eğitim görmüş bir annenin yetiştireceği evlatların ülkemize daha yararlı ve hayırlı olacağına dair kanaatimdir. Emrah KolukısaGalata Kulesi UNESCO Dünya Mirasıyolunda
Galata Kulesi UNESCO Dünya Mirası yolunda İBB’nin tarihi Galata Ceneviz Surları’nın restorasyonuna başladığı günlerde, Galata Kulesi’nin de dahil olduğu Türkiye’deki Ceneviz mimari mirasının UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil olmasına yönelik girişimler hız kazandı. İBB’nin tarihi Galata Ceneviz Surları’nın restorasyonuna başladığı günlerde, Galata Kulesi’nin de dahil olduğu Türkiye’deki Ceneviz mimari mirasının UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil olmasına yönelik girişimler hız kazandı.Aslında, İstanbul’un en sevilen simgelerinden biri olan Galata Kulesi’nin UNESCO serüveni 2013 yılında başladı.2013 yılında UNESCO’ya başvurusu yapılan “Ceneviz Ticaret Yolu’nda Akdeniz’den Karadeniz’e Kadar Kale ve Surlu Yerleşimler” dosyası Dünya Miras Geçici Listesi’ne dahil edildi.Ceneviz mimari mirası deyip geçmeyelim.Çünkü İstanbul’dan, Karadeniz, Ege’ye, iyi bildiğimiz sur, kale 11. ve 15. yüzyıllar arası Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de geniş bir ticaret ağı kuran Cenevizlilerden günümüze gelmiş.Türkiye’nin UNESCO’ya, iyi durumdaki Ceneviz mirasıyla ilgili başvurusunda yer alan eserler şöyle:Karadeniz çıkışında Anadolukavağı’ndaki Yoros Kalesi, Cenevizliler döneminde ticari canlılığın merkezi Amasra Kalesi, Sinop Kalesi, günümüzde Ceneviz Kalesi olarak anılmakta olan Akçakoca Kalesi, Ege’de önemli bir ticaret limanı olan ve şehrin savunmasında önem taşıyan Foça Kalesi, sağlam ve görkemli bir yapısı olan Çandarlı Kalesi./Archive/2021/2/8/035233579-kul-manset-isimsiz-kule-rnk.jpgÇeşme Kalesi, Güvercinada Kalesi ve Kuşadası Şehir Surları dosyaya 2020 yılında dahil edilmiş.Galata Kulesi bir kale olmamasına rağmen şehrin savunma sistemindeki önemi nedeniyle en başından beri dosyada.İtalya’nın simgesi Pisa Kulesi 1987 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde iken Galata Kulesi hâlâ beklemede.T-ONE DÜNYA KAMUOYUNUN DİKKATİNİ ÇEKECEKAncak şimdi Demet Sabancı’nın kurucusu olduğu, Türkiye Ortak Nesiller Entegrasyonu (T-One) Derneği Ceneviz mirasıyla ilgili UNESCO başvurusuna dünya kamuoyunun dikkatini çekmek üzere yola çıktı./Archive/2021/2/8/035330234-sabo.jpgTürkiye’nin kültürel mirasını, tarihi ve doğal zenginliklerini uluslararası platformda tanıtma hedefiyle 2014 yılında kurulan T-One Derneği Göbeklitepe’nin ilk tanıtımını üstlenmişti.Ayrıca Gaziantep Zeugma, Şanlıurfa, Kahramanmaraş, Hatay mozaiklerinin tanıtımı için “Mozaik Yolu” projesini geliştiren dernek, uluslararası platformda bir türlü hak ettiği yere gelemeyen mutfağımızın ve yemek kültürümüzün tanıtımı için kayda değer çalışmalar yapıyor.T-One UNESCO, Dünya Mirası Geçici Listesi’nde yer alan Ceneviz kaleleriyle ilgili çalışmaları için Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Prof. Dr. Savaş Arslan, mimari koruma uzmanı Dr. Sercan Sağlam ve arkeolog-araştırmacı Nezih Başgelen’den destek alıyor.GALATA KULESİ’YLE İLGİLİ GERÇEKLER Türkiye’nin tarihi ve kültürel mirasının uluslararası platformda tanıtımını yapan T-One Derneği şimdi Galata Kulesi’nin de dahil olduğu Ceneviz mirası için çalışmaya başladı.Bu arada bildiğiniz gibi, UNESCO Dünya Mirası listesi yolculuğuna çıkan Galata Kulesi’yle ilgili rivayetler muhtelif. Dr. Sercan Sağlam’ın Galata Kulesi’yle ilgili en yeni bilimsel verileri içeren makalesi, geçen aralık ayında İstanbul Araştırmaları Enstitüsü’nün YILLIK adlı uluslararası bilimsel araştırma dergisinde yayımlanmış.Meraklıların https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1461392 adresinde ulaşabileceği makaleye göre, Cenevizliler resmi olarak Pera diye adlandırdıkları ticari koloniyi 1267 yılında Galata’da kurmuşlar.Dr. Sağlam, Galata Kulesi’nin son 300 yılda sayısız yanlış bilgi aktarımına maruz kaldığının altını çizerek şu noktalara dikkat çekiyor:- Galata Kulesi’nin Bizans dönemine yönelik ortada somut hiçbir veri yoktur. Mevcut iddialar asılsızdır.- Galata Kulesi’ni Cenevizliler 1348 yılının sonlarında inşa etmişlerdir. Kulenin bundan daha önce bir inşası kesinlikle yoktur. - Galata Kulesi’nin Ceneviz dönemindeki ismi yalnızca “Turris Sancte Crucis” (Kutsal Haç Kulesi) şeklindedir. - “Büyük Kule” ifadesi, 1453 tarihli ve kuşatmadaki bir hadiseye istinaden söylenmiş anonim bir Bizans betimlemesidir, özel bir isim değildir. Dr. Sağlam, İBB’nin restorasyonuna başladığı Galata Surları’nın, batıda Haliç Tersaneleri, kuzeyde Galata Kulesi, doğuda Tophane olmak üzere, Haliç ve Boğaz kıyısı boyunca uzandığını belirtiyor.Galata’dan Bankalar Caddesi’ne doğru inince rastlayacağınız Galata Kulesi’nin minik kopyası kule, aynı bölgedeki Bereket Han, Arap Camii diye bilenen San Domenico Kilisesi Ceneviz mimari mirasından birkaçı sadece.Özetle farkında olmasak da İstanbul’daki Ceneviz mirası günlük yaşamımızda sıklıkla karşımıza çıkıyor. Gila Benmayor