News - Haberler
Bakanlık topu kooperatiflere, kooperatifler de hükümete atıyor:Çiftçiyi duyan yok
Bakanlık topu kooperatiflere, kooperatifler de hükümete atıyor: Çiftçiyi duyan yok Borcunu ödeyemediği için evine, traktörüne, hayvanına haciz gelen çiftçi yapılandırma talep ederken, yetkililer ise bu sorunu topu birbirlerine atmakla geçiştiriyor. BDDK verilerine göre, çiftçinin bankalara olan toplam borcu, 2020 Aralık itibarıyla 130 milyar TL’yi aştı. Takipteki kredi miktarı ise, aynı dönem için 5 milyar TL’yi aşıyor.CHP Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli’nin yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesi ise yetkili birimlerin “kendi aralarında top çevirdiklerini” ortaya koydu. Pakdemirli, topu Tarım Kredi Kooperatiflerine, kooperatifler de iktidara atıyor.TOP ÇEVİRİYORLARKasap’ın soru önergesini yanıtlayan Pakdemirli, uzun uzun çiftçiye verilen destekleri anlatırken, çiftçinin biriken borçlarının ne olacağı konusunda hiçbir şey söylemedi. Pakdemirli, bu konuda Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Genel Müdürlüğü’nden gelen yanıtı paylaşmakla yetindi. Tarım Kredi Koporetifleri ise, borçların yapılandırılması ve ertelenmesi için “yasa veya kararname” gerektiğine dikkat çekiyor. Kooperatiflerin kredi alacaklarının tahsili için yürütülmekte olan icra takiplerinin 31 Mart 2021’e kadar durdurulduğunu belirten genel müdürlük, “Bu tarihe kadar yeni icra işlemi başlatılmayacaktır” dedi. Borçları nedeniyle çiftçilerin traktörleri bile haczedilmişti. Genel Müdürlük bu konuda da, “Hacizli araçların, talep edilmesi halinde yediemin olarak ortaklara teslimi sağlanmaktadır” savunması yaptı. BANKA SIRRIYMIŞ!Pakdemirli, CHP Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın soru önergesine verdiği yanıtta da Tarım Kredi Kooperatifleri’nden gelen bilgileri paylaştı. Tarım Kredi Kooperatifleri Genel Müdürlüğü bu yanıtında da sadece ortaklarına/üyelerine kredi kullandırdığını, uygulanan kredi kullanım şartlarının talep edilen kredi limiti, geçmiş ödeme alışkanlıkları, ödeme gücü, tarımsal faliyet türü, ürün çeşiti gibi birçok kriter gözetilerek belirlendiğini bildirdi. Üyelik dışında kefil zorunluluğu, başka üreticinin arazisinin teminat olarak gösterilmesi gibi genel ve sabit bir kredi kullanım şartları bulunmadığını belirten genel müdürlük, “Herhangi bir maddi teminat ve/veya kefalet şartı olmaksızın kredi türlerimiz de bulunmaktadır” dedi. Ziraat Bankası ise yanıtında, kamuya açıklanan bankanın finansal tabloları, denetim raporları ve faaliyet raporlarında yer alan veriler dışında talep edilen detay bilgilerin Bankacılık Yasası’nın “sırların saklanması” başlıklı maddesi kapsamında banka ve müşteri sırrı olduğuna dikkat çekerek ayrıntılı bilgi vermedi. l ANKARA Mustafa ÇakırClubhouse,Çin'de sansürden kaçanlar için tartışma ortamıyaratıyor
Clubhouse sosyal medya uygulaması, Çin'de Tayvan'ın bağımsızlığı ve Uygur Türkleri gibi normalde yasaklı konuların tartışılabildiği bir ortam yaratıyor.Habere Gitmek için TıklayınSivas'ta deprem
Sivas'ta deprem Sivas'ın Gemerek ilçesinde 4.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Depremi hisseden ve korku içerisinde sokağa çıkan bazı vatandaşlar, soğuk hava nedeniyle yaktıkları ateşin çevresinde ısınmaya çalıştı. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı'ndan (AFAD) edinilen bilgiye göre saat 01.01'de merkez üssü ilçeye bağlı Beştepe köyünde 4.4 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Zeminden 16.68 kilometre derinlikte meydana gelen deprem sonrası ilçe merkezinde sarsıntıyı hisseden bazı vatandaşların sokağa çıktığı görüldü. Soğuk hava nedeniyle evlerinin önünde ateş yakan ilçe sakinleri ısınmaya çalıştı. İlk belirlemelere göre herhangi bir olumsuzluğa rastlanılmadığı öğrenildi. /Archive%5C2021%5C2%5C8%5C024329165-gemerekte-4.4-buyuklugunde-deprem_2.jpg DHAŞentop'tan Boğaziçi yorumu: Burada başka bir tablo var
Şentop'tan Boğaziçi yorumu: Burada başka bir tablo var TBMM Başkanı Şentop, Boğaziçi Üniversitesi'ndeki olaylara ilişkin "Burada başka bir tablo var. Başka bir hazırlığın ipuçları görülüyor, seziliyor. Buna devlet müsaade etmez" ifadelerini kullandı. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Başkanı Mustafa Şentop, "Yeni anayasa bir ütopya, erişilmez bir şey değildir. Bu, gerçekleşebilir bir şeydir, yeter ki iyi niyetle olsun, yapma konusundaki irade olsun." dedi.Şentop, Ülke TV canlı yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu ve soruları yanıtladı.Şentop, Boğaziçi Üniversitesindeki olaylara ilişkin şu ifadeleri kullandı:"Buradaki mesele biraz daha geniş. Bütün dünyada yavaş yavaş özellikle çevremizde gelişen, Rusya'daki olaylarla beraber birlikte baktığımızda sanki bir süre sonra yapılması düşünülen, beklenen muhtemel olaylar için burada bir eylemlilik çekirdeği oluşturmak, bunu sıcak tutmak gibi bir amaç varmış gibi düşünüyorum çünkü bunu başka türlü izah edebilmek, bunu bir rektör ataması bağlamında izah edebilmek mümkün değil, tüm parametreleri bir araya getirdiğimizde. Burada başka bir tablo var. Başka bir hazırlığın ipuçları görülüyor, seziliyor. Buna devlet müsaade etmez."2000 yılında Samsun'daki üniversiteye yapılan rektör atamasını hatırlatan Şentop, bu dönemde öğretim üyelerince belirlenen ve YÖK tarafından Cumhurbaşkanına gönderilen üç isimden birincinin 297, ikincinin 73, üçüncünün de 71 oy aldığını, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in 71 oy alan üçüncü sıradaki kişiyi rektör olarak atadığını dile getirdi.Yüksek oy alan rektör adayını destekleyen öğretim üyelerinin söz konusu atamaya tepki göstermek için Atatürk anıtına çelenk bırakmak ve basın açıklaması yapmak istediklerini ancak polisin buna müdahale ettiğini söyleyen Şentop, şöyle konuştu:"100'ün üzerinde öğretim üyesinin bir kısmı cübbeleri yırtılarak, yerlerde sürüklenerek gözaltına alınmış. Slogan, taşkınlık yok, çelenk koyup açıklama okuyacaklar, buna müsaade edilmemiş. Öğretim üyeleriyle ilgili Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na aykırı davranmaktan dolayı dava açılmış, öğretim üyelerinin tamamı hakkında ayrıca üniversitede soruşturma açılmış. Bu üniversitedeki öğretim üyeleriyle ilgili verilen cezalar var. Yine bazı siyasi partilerin yöneticileri, öğretim üyelerini Samsun'da denize dökeceklerini söylemişler. Öğretim üyelerinin ifadelerini almak için rektörlük makamına verilen yazıda, 'Cumhurbaşkanının Anayasa'nın 130'uncu maddesine göre takdir hakkını kullanarak üniversite rektörlerini atadığı, bu nedenle de protesto edilmesinin suç teşkil ettiği' görüşü savunulmuş. Buna dayanarak ceza verildi öğretim üyelerine."Anayasa Mahkemesinin Enis Berberoğlu kararını da değerlendiren Şentop, şunları dile getirdi:"Anayasa Mahkemesi, iki karar verdi ama kararlar teknik olarak birbirinden farklı. Burada seçme seçilme hakkının, kişi hürriyetinin ihlal edildiğine dairdi ilk karar. 'Milletvekili seçildiği için yeniden dokunulmazlık kazanmıştır, kazandıktan sonra da yargılamanın durdurulması lazımdı, durdurulmamıştır.' diye verdi. Bunu ilk derece mahkemesine gönderdi. Bu konuda hukuki tartışmalar yapılabilir. Şahsi kanaatim, ilk derece mahkemesi karar verdiği zaman ilk derece mahkemesinin karar verdiği sırada Berberoğlu'nun dokunulmazlığı yoktu. İstinafa gitti, orada bir karar verildi, o zaman da dokunulmazlığı henüz yoktu. Yargıtay'a gittiğinde Berberoğlu seçildi ve Meclis'e geldi. Bu karar, Yargıtay aşamasında verildi. Durma kararı verilmesi gerekiyorsa bunu Yargıtay verecek. Bir ihlal söz konusuysa bunun muhatabı ilk derece mahkemesi değil, Yargıtay olması gerekirdi. İkinci karar ise 14. Ağır Ceza Mahkemesi buna uymadığı için, uymaması sebebiyle bir ihlal ortaya çıkıyor. Mevcut ihlal devam ettiriliyor, bundan dolayı verilmiş bir karar.Anayasa Mahkemesi, bu kararında, 145. paragrafında 'Bu, hukuk düzeninin, anayasal düzenin ihlalidir mahkemeninki. TBMM başta olmak üzere, HSK ve diğer kamu kurumları da bu konuda bir şeyler yapmalıdır.' anlamında, 'Gelin, hep beraber çözelim bu konuyu.' gibi bir yaklaşım içinde, bir nevi Meclis'e de tembihte bulunuyor, öğüt veriyor. Bilgi için Meclis ve HSK'ye bunu gönderiyor. Ne gerek varsa? Çünkü Resmi Gazete'de yayımladığınız bir şeyden bilgi sahibi oluyoruz. İçerideki bu ifadelerde sanki Meclisin yapacağı bir şeyler var, onları Meclis yapmıyormuş da hatırlatalım gibi tablo ortaya çıkıyor. Bu, sadece benim anlayışım ya da evhamım falan değil. Birçok kişi böyle anlamış. Kararı baştan sona okudum. Meclis'in yapacağı bir şey görülmüyor. Meclis ne yapacak? Belirtilmemiş." değerlendirmesinde bulundu. AAOrganize suçşebekesi lideri AlaattinÇakıcı’dan Melih Bulu’ya mektuplu destek
Türkçe Haberler En Son Başlıklar Organize suç şebekesi lideri Alaattin Çakıcı’dan Melih Bulu’ya mektuplu destek Organize suç şebekesi lideri Alaattin Çakıcı, Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan AKP'li Melih Bulu'ya destek mektubu yayınladı. Boğaziçi Üniversitesi'ne atanan AKP'li Melih Bulu'ya karşı protestolar devam ederken Bulu'ya destek Organize suç şebekesi liderliğinden hüküm giymiş Alaattin Çakıcı'dan geldi. Sosyal medya hesabından bir yazı yayınlayan Çakıcı, "Sayın rektöre şunu hatırlatmak isterim, sakın istifa etmeyiniz. İstifa ederseniz, bu terörist eylemcilerin önünü açarsınız. Bu kutlu ittifakta gedik açmaya hakkınız yok" ifadeleri ile desteğini gösterdi.İşte Organize suç şebekesi lideri Alaattin Çakıcı'nın paylaşımları:/Archive/2021/2/8/005427430-cak1.jfif/Archive/2021/2/8/005435258-cak2.jfif cumhuriyet.com.trBiden, müzakere masasına dönmesi içinİran'a karşıyaptırımlarıkaldırmayacak
ABD Başkanı Joe Biden, 2015'te imzalanan nükleer anlaşmanın gereklerini yerine getirene kadar İran'a karşı uygulanan ekonomik yaptırımların kaldırılmayacağını söyledi.Habere Gitmek için TıklayınHollanda teneke kutularda satılan içeceklerden depozitoücreti alacak
Hollanda teneke kutularda satılan içeceklerden depozito ücreti alacak Hollanda'da doğaya atılan teneke içecek kutularının ciddi oranda kirliliğe yol açması nedeniyle, kutu başına 15 cent depozito alınması kararlaştırıldı. Getty ImagesHollanda'da doğaya atılan teneke içecek kutularının ciddi oranda kirliliğe yol açması nedeniyle, kutu başına 15 cent depozito alınması kararlaştırıldı.İçecek üreticileri ve süpermarketler, pahalı ve karmaşık olacağı gerekçesiyle, teneke kutulara depozito uygulanmasına karşı çıkıyordu.Ancak Hollanda hükümeti, içecek kutularının yarattığı kirliliği önlemenin en etkili yolunun, depozito alınması olduğu görüşünde. Bayındırlık ve Çevre Bakan Yardımcısı Stientje van Veldhoven, parlamentoya gönderdiği mektupta, 31 Aralık 2022'den itibaren, teneke içecek kutusu başına 15 euro cent depozito alınmasına karar verdiklerini bildirdi.Van Veldhoven, marketler ve içecek sektörünün gerekli hazırlığı yapabilmesi için 31 Aralık 2022'ye kadar yeterli zamanın bulunduğunu vurguladı.Azalmak yerine arttıHollanda hükümeti, doğadaki teneke kutusu sayısının 2017 yılı ortalamasına göre yüzde 70 oranında azaltılması durumunda, depozito uygulamasına geçmemeyi düşünüyordu. Ancak, doğadaki atık kutu sayısı azalmak yerine yüzde 27 daha arttı.Hükümete göre, Hollanda'da her yıl yaklaşık 2 milyar teneke kutu içecek satılıyor. Bunlardan 150 milyonu çevreye atılıyor. Bu da, 25 olimpik yüzme havuzunu tıka basa dolduracak bir miktara karşılık geliyor.Getty ImagesHollandalı bakan yardımcısı, depozito uygulaması ile bu kirliliğin ortadan kalkacağını söyledi. Çünkü, büyük boy plastik içecek şişeleri ile ilgili depozito uygulaması büyük ölçüde başarılı oldu. Hollanda'da satılan plastik şişelerin nerdeyse yüzde 90'ı iade ediliyor. Bu nedenle 1 Temmuz'dan itibaren küçük plastik şişelerden de 15 cent depozito alınacak.Teneke kutu başına da 15 centlik iade nedeniyle, yeni uygulamanın toplumda karşılık bulması bekleniyor.Teneke kutuların nereye ve nasıl iade edileceği konusu henüz net değil. Hükümet, bunun üretici ve süpermarketlerin sorumluluğunda olduğunu belirterek, depozito sisteminin maliyetlerinin üreticiler tarafından karşılanacağını vurguladı. BBC TürkçeSanal, gerçeğin yerine geçerse...
Sanal, gerçeğin yerine geçerse... Onur Okan’ın romanı Altın Balık, suçun gizeme, iyinin kötüye, sanal dünyada varlığın gerçek yaşamın sonuna denk geldiği, felsefi altyapısı kuvvetli bir tekno-roman. Katmanlı, köşeli, dehlizi bol bir hikâye. /Archive/2021/2/8/002622446-ic1.jpgDilek. Metin’le iki yıllık ilişkisi yeni sonlandı, yine de ondan gelecek bir mesaj her şeyi değiştirebilir.Mustafa. Soluk almadan çalışıyor, yolda görse selam bile vermeyeceği bir patronla yıllardır birlikte, sevmediği bir işi yapıyor.Hamza ve İhsan. İskelenin çımacıları, gemiden atılan halatları dubalara düğümlüyorlar.Hepsi sıradan bir sabahın kahramanları.Hikâyeleri bu kadar. Bir daha onları görmeyeceğiz. Az sonra şehrin hafızasına yeni bir kıyametin kurbanları olarak kazınacaklar.“Resmi kayıtlara go¨re saat 8.09’da, bir gu¨ru¨ltu¨ duyuldu o¨nce, bu¨yu¨k bir hu¨znu¨n habercisi olacak bu ses, Kadıköy’den Boğaz’a, Adalara ve kars¸ı kıyılarda yankılandı sonra. Orada olanların birc¸ogˆu ic¸in du¨nyada duydukları son ses, patlamanın gu¨ru¨ltu¨su¨ oldu. S¸anslı olan uzaktakilerse o gu¨nu¨, kulaklarındaki uzun su¨ren c¸ınlamayla hatırlayacaktı. Gu¨ru¨ltu¨nu¨n ardından yer c¸ekimi ortadan kalktı. I·nsanlar, bir anlıgˆına oldukları yerden geriye savruldular. I·skelenin duvarlarından kopan tas¸lar, metal parc¸aları ve cam kırıkları, yere du¨s¸mekte olan vu¨cutlarla havada bulus¸tu. Zaman durmus¸ gibiydi. Bu¨yu¨k bir toz bulutu kapladı o¨lenlerin u¨stu¨nu¨, topraktan o¨nce.”1 Nisan 2018 gu¨nu¨, Kadıko¨y’deki Bes¸iktas¸ iskelesinde patlayan bomba yu¨z yirmi bir kis¸inin o¨lu¨mu¨ne, iki yu¨z on do¨rt kis¸inin agˆır yaralanmasına neden oluyor. I·skelenin fotoğrafı zihinlerde hasta ruhlu bir caninin vahşetle çizdiği bir kıyamet tablosu olarak çakılıp kalıyor.Peki bu korkunç olayın anlamı, mesajı, amacı ne? Ve asıl soru: Saldırının devamı gelecek mi? Altın Balık, odağına korkunç bir saldırıyı alan, siber dünyanın suçlarına, gizli kapılar ardındaki hafıza pazarlıklarına, iyinin kötüye, korkağın cesura meydan okuduğu bir dünyaya dair tempolu bir roman.TİTİZ YAZAR, TİTİZ OKUROnur Okan ismini, Dedektif dergi için hazırladığı röportajlardan ve öykülerinden biliyoruz, polisiye kültürü ve edebiyatını odağına alan “Olay Yeri” adlı podcasti de polisiye severlerden ilgi görüyor.Altın Balık yazarın ilk romanı.Bilgi güvenliği uzmanı olan Okan, romanına alanda edindiği deneyim ve bilgisini cömertçe aktarıyor, sanal dünyanın kurallarıyla gerçek dünyanın nasıl alt üst edileceğinin ipuçlarını, teknoloji yardımıyla şeytani planlarını devreye sokan güçleri, yalnızlığının acısını tüm insanlardan almaya yeminli kaybedenleri anlatıyor.Baştan uyarı: bol karakterli, bol gerilimli, bol entrika ve sırlı bir roman Altın Balık, Okan kurgu ve yazımda gösterdiği titizliği belli ki okurdan da bekliyor. İzleği kaçırmamak, odağı kaybetmemek için bir dedektif titizliğiyle okumak gerekiyor Altın Balık’ı./Archive/2021/2/8/002651055-ic2.jpgİNSAN ZİHNİNİN FETHİRomanın odağında yer alan Fetih adlı bilgisayar oyunu, zamanın fantasy role playing kurgularına, bugünün interaktif oyun denemelerine benzer. İyiler ve kötüler var, haftanın birincisi hangi cephedense öteki cephedekilere zarar verebilme gücüne sahip. İyiler de kötüleri yenmek için uğraşıyor, böylece suç işleme güçlerini ellerinden alabilecekler.Patlayan bombanın oyunla bağlantısı, sanal dünyada palazlanan nefretin gerçek hayatta yüzlerce insanı öldürebilmesi, Fetih’in yaratıcıları ve kullanıcılarıyla yarattığı tehlikeli ekosistem Altın Balık’ın tekno-polisiye atmosferini destekliyor.Altın Balık’ta Onur Okan, iyi ve kötü tarafta olan karakterleri aracılığıyla felsefi sorgulamalar yapıyor, modern zamanın modern alışkanlıklarını, sonuçlarını tartışıyor. Bombanın arkasındaki isim şöyle diyor bir noktada:“Hayatı boyunca elleri topragˆa degˆmemis¸, bir inegˆin memesinden su¨t sagˆmamıs¸, bir agˆaca c¸ıkıp elma toplamamıs¸ olanlar, sanal c¸iftliklerde hayali tarlalarını ekip bitcoin bic¸erek zengin olma hayali kurdular. Peki, ya ay sonunu zar zor getirip kirasını bile o¨demekte zorlananların, son model akıllı telefon sahibi olma c¸abalarına ne demeli? Yanı bas¸ınızda binlerce insan ac¸lıktan o¨lu¨rken sırf fotogˆraf c¸ekmek ic¸in yedigˆiniz yemekler, havalı go¨ru¨nmek ic¸in ic¸tigˆiniz o su¨slu¨ kahveler bogˆazınızdan nasıl gec¸iyor?”Sosyal medyanın, yeni dünya için yeni kahramanlar ihtiyacının geldiği nokta da işleniyor romanda:“Bugu¨ne kadar hangi caniligˆin hesabı soruldu, so¨yleyin bana. O¨rnegˆin, du¨nya u¨zerinde, hadi du¨nyayı da gec¸tim, kendi ailesinde, c¸evresinde hic¸ ac¸ ya da maddi durumu iyi olmayan insan yokmus¸ gibi yemek yemeleri, bir de bu umarsızlıklarını kare kare paylas¸maları canilikten sayılmaz mı?”ŞANSIN VE LANETİN EN BÜYÜĞÜ: BENZERSİZLİKAltın Balık’ta her karakter iyi çalışılmış, dolgu kahraman yok. Saldırının sırlarını çözmeye çalışan Samet psikometri hastalığına sahip, hırslarını dengelemekte zorlanan Leyla iyi bir gazeteci, her biri farklı bir polisiye yaklaşımını temsil eden emniyetten isimler Murat, Ender, Sinan bombanın sırrını çözme peşinde... Bir de romana gizem duygusunu kazandıran Antikacılar ve Hurdacılar var.“Ailenin erkekleri bundan yıllar o¨nce hurdacı olmayı sec¸ti. Deden ve onun erkek kardes¸i. Sonra baban bizimle c¸alıs¸tı ve s¸imdi sen de bizimlesin. Hepsi is¸ini c¸ok iyi yaptı. Aradıgˆımız ve ihtiyac¸ duydugˆumuz her s¸eyi bulup bize getirdiler. Biz de satın aldık. Bu o¨rgu¨t yıllardır bo¨yle is¸liyor. Sizler ihtiyac¸ olanı arıyor, buluyor, koruyor ve bize getiriyorsunuz, bizler de sizden alıyor parlatıyor ve ilgilisine ya da gerc¸ek sahibine satıyoruz. Bu yo¨ntem hem size hem de bize, mevki makam, para ve pahası o¨lc¸u¨lemeyen birc¸ok s¸ey kazandırdı.”Son yıllarda polisiye edebiyatta alt türlerin, yaklaşımların yükselişine tanıklık ediyoruz. Fantastik polisiyede, alternatif tarihi içine alan gizem hikâyelerinde, yeni arayışlarla ortaya çıkan tekno-suç romanlarında da artış var.Sadece son birkaç aya bakalım: Saygın Ersin, Koray Sarıdoğan ve Altın Balık’la Onur Okan heyecan verici öyküler, kurgular fısıldıyor Türkçe okuruna. Okan’ın romanı türün meraklıları için bir altın balık, farklı ve yeni bir arayışın ürünü.Altın Balık temposu yüksek bir polisiye, dahası romanı bitirdiğinizde ilk iş oynadığınız oyunlara ara vermenize, şifrelerinizi de tekrar gözden geçirmenize neden olacak, şimdiden söyleyebilirim.Altın Balık / Onur Okan / Portakal Kitap / 256 s. Nazlı Berivan AkEkolleri ve kitaplarıyla BatıKanonu!
Ekolleri ve kitaplarıyla Batı Kanonu! ABD’li usta eleştirmen Harold Bloom imzalı Batı Kanonu - Çağın Ekolleri ve Kitapları adlı geniş incelemesi okunduğunda ilk akılda tutulması gereken bilgi; Batı Kanonu’nun ne olursa olsun toplumsal kurtuluş için bir program olmadığı olmalı. Zira kökeni dini bir kelime olan “Kanon”un tarihsel olarak anlamı, eğitim kurumlarında okutulmak üzere “seçilen” kitaplar. /Archive/2021/2/8/002009278-kapakic1.jpg ZAMANA DİRENENLER KULÜBÜKökeni dini bir kelime olan “Kanon”un tarihsel olarak anlamı, eğitim kurumlarında okutulmak üzere “seçilen” kitaplar.ABD’li usta eleştirmen Harold Bloom imzalı Batı Kanonu - Çağın Ekolleri ve Kitapları adlı incelemede de Kanon kavramına, “okunması zorunlu kitaplar listesi” değil de “tek bir okurun ya da yazarın, daha önce yazılmış olan kitapların korunabilmiş bölümüyle ilişkisi” olarak yaklaşılırsa; Kanonun dini anlamını kaybedeceğine ve edebi “bellek sanatı” ile özdeş görüleceğine atıfta bulunuluyor.Ve kabul görmüş yazarların bir kataloğu ve dinden ayrıştırılmış anlamıyla “seküler kanon”un 18. yüzyılın ortalarında başladığı anımsatılıyor.Metinde referans kılınan sağduyu perdesinden bakılırsa, Batı Kanonu’nu eğer “toplumsal, politik ve kişisel ahlaki değerlerimizi oluşturmak için” okursak, bencilliğin ve sömürünün canavarlarına dönüşebiliriz./Archive/2021/2/8/002023434-ic2.jpgMERKEZ FİGÜR SHAKESPEAREÇünkü Batı Kanonu bir bütünden ya da sabit yapıdan başka her şeydir. Özünü, büyük karmaşıklıklar ve çelişkiler oluşturur. Varlık nedeni politik ya da ahlaki bir ölçü standardı belirlemek değildir. Kanonu derinlemesine okumak bir kişinin daha iyi ya da kötü bir insan olmasını, daha yararlı ya da zararlı bir yurttaş olmasını sağlamaz.Batı Kanonu’nun bir kişiye verebileceği tek şey kişinin “tek başınalığını”, son kertede “kendi ölümlülüğüyle karşılaştığı yalnızlığını” doğru şekilde kullanmasıdır. Kanon bireysel düşüncenin imgesidir.Belleğin gerçek sanatı, kültürel düşüncenin özgün temelidir. Ve tarihinin en önemli erken dönemi yazarı Publius Vergilius Maro olan Batı Kanonu, merkez haliyle ise William Shakespeare ve Dante Alighieri’dir./Archive/2021/2/8/002034559-ic3.jpgİncelemesinde Batı Kanonu içindeki belli başlı yazarları ele alıyor Harold Bloom, Teokratik Çağ’ın edebiyatını dışarıda bırakarak.Tarihsel seyri Dante ile başlatıp Samuel Beckett ile sona erdiriyor. Aristokratik Çağ’ı ise, Batı Kanonu’nun merkezi figürü olarak nitelediği Shakespeare ile başlatıyor ve diğer tüm yazarları onunla ilişkilendirerek değerlendiriyor.Yazarların seçiliş nedenleri temsil güçleri. Dante’den bu yana başlıca yazarlar, Miguel de Cervantes, William Wordsworth, Charles Dickens, Jane Austen, Virginia Woolf, George Elliot, Marcel Proust, Samuel Johnson; William Shakespeare’i etkilemiş olan Geoffry Chaucer ile Michel de Montaigne; John Milton, Samuel Johnson, Johann Wolfgang von Goethe, Henrik Ibsen, James Joyce, Beckett başta ondan etkilenmiş ve Lev Tolstoy ile Sigmund Freud gibi onu reddetmeye “çalışmış” pek çok yazar dağarda.Ulusal kanonlar önemli figürleri ile temsil ediliyor: İngiltere için Chaucer, Shakespeare, Milton, Wordsworth, Dickens; Fransa için Montaigne ve Molière; İtalya için Dante; İspanya için Cervantes; Rusya için Tolstoy; Almanya için Goethe; Güney Amerika için Jorge Luis Borges ve Pablo Neruda; ABD için Walt Whitman ve Emily Dickinson./Archive/2021/2/8/002218480-ic8.jpgTUHAF VE TEKİNSİZ!“Bir yazarı ya da eseri kanonsal yapan şey nedir?” sorusunu soran Bloom, “Bu özgün bir tuhaflıktır” yanıtına ulaşıyor. Metinde, edebi bir esere kanonsal statü kazandırabilecek özgünlüğün bir işaretinin ya asla tamamen özümseyemediğimiz ya da artık kendine özgülüğünü göremediğimiz türden bir tuhaflık olduğu niteleniyor.Birinci olasılık Dante, ikinci olasılık Shakespeare’de somutlanırken, Walt Whitman ise paradoksun iki tarafına da örnek gösteriliyor.Sonra ilk kez okunduklarında İlahi Komedya, Kayıp Cennet, Faust II. Bölüm, Hacı Murat, Peer Gynt, Ulysses ve Canto General’in ortak noktasının “tekinsizlikleri” ve “okuru evinde yabancı hissettirmeleri” olduğuna dikkat çekilirken, Shakespeare’in farkı, çoğunlukla tersi bir izlenim yaratarak “okuru uzaklarda evinde hissettirmesi” olarak ortaya konuluyor./Archive/2021/2/8/002106949-ic5.jpgHAYATTA KALMANIN KOŞULU TEKRAR OKUNMAKBatı Kanonu için temel görünen ve bir çeşit “hayatta kalanlar listesi olarak nitelenen” az sayıdaki eserler baştacı metinde: Shakespeare’in başlıca trajedileri, Milton’ın Kayıp Cennet’i, Chaucer’in Cantebury Hikâyeleri, Dante’nin İlahi Komedya’sı, Tevrat, İncili Şerif (Gospels), Cervantes’in Don Quijote’si, Homeros’un destanları.Öte yandan Kanonsallık için harika üsluplar gerektir şarttır zira onlar etkileme gücü taşırlar.Bu koşutta Kanonsal olanı belirlemek için başlıca ölçüt de bellidir; eğer bir eser tekrar okunmayı talep etmiyorsa, o eser sınavı geçmemiş olur.Kaldı ki Kanona estetik güçle girilir ki formülü de elzem bir karışımdır; imgesel dile hakim olma, özgünlük, bilişsel güç, bilgi ve dil coşkusu.Eğitim kurumlarında, tarihi adaletsizlikleri yok etme ve sosyal uyum adına bütün entelektüel ölçütlerin terk edildiğine ilişkin haklı agresif yaklaşım doğrultusunda bakıldığında pragmatik olarak “Kanon’un genişlemesi” “Kanon’un mahvolması” anlamına gelmiştir.Çünkü öğretiler içinde kadın, Afrikalı, Hispanik ya da Asyalı yazarların en iyileri yoktur, olanlar da yarım ağızlıdır./Archive/2021/2/8/002118605-ic6.jpgKIRGINLAR EKOLÜ!Onun yerine geliştirdikleri kırgınlıktan fazla verebilecek bir şeyi olmayan yazarlar vardır - Bloom bu yazarları altı dala ayrılan bir Kırgınlar Ekolü (Feministler, Marksistler, Lacancılar, Yeni Tarihselciler, Yapıbozumcular, Göstergebilimciler) olarak niteliyor -. Ve bu kırgınlıkta ne tuhaflık ne de özgünlük vardır.Kitabın düzleminin, “anlaşılması güç ve sıkıntılı bir edebi etkilenme süreci olmadan güçlü, kanonsal bir edebiyat olamayacağı”; “geleneğin geçmişteki deha ile şimdiki yönelimler arasında bir çatışma olduğu gerçeği” ve “kazananın ödülünün de hayatta kalmak ya da kanona dahil edilmek” bağlamlarına da hayli odaklı olduğunu belirtmemek kuşkusuz yazıyı eksik bırakmak olur.Shakespeare’in ondan önce geleni cüceleştiren nadir bir örnek olduğunu vurgulayan Bloom’un bu noktadaki düşüncesi, hassaten bilişsel özgünlüğünü de kutsadığı Shakespeare’den sonra, etkilenme endişesiyle nispeten özgür olarak mücadele veren sadece birkaç figür (Milton, Molière, Goethe, Tolstoy, Ibsen, Freud, Joyce) olduğu yönünde./Archive/2021/2/8/002130496-ic7.jpgÜÇ DEHA; HEMINGWAY, FITZGERALD, FAULKNER...Etkilenme endişesinin yazının elbet hayrına olmak üzere “harekete geçirdiği” kanonsal dehalar Kaos Çağı’nın en canlı üç ismiyle anılıyor Batı Kanonu - Çağların Ekolleri ve Kitapları”nda: Ernest Hemingway, F. Scott Fitzgerald ve William Faulkner.Üçünün de Joseph Conrad’ın etkisiyle ortaya çıktıkları fakat bu etkiyi kendilerine Amerikalı birer öncü de seçerek kurnazca dengeye oturttuklarını da gündeme getiriyor inceleme; Hemingway için Mark Twain, Fitzgerald için Henry James, Faulkner için de Herman Melville.Bu bağlamı Milton’ın, kendisinden önce Chaucer, Edmund Spenser ve Shakespeare’in ve kendisinden sonra Wordsworth’ün yaptığı gibi geleneği alt ettiği ve içine aldığı yargısıyla, Kanonlaşmanın en güçlü sınavının bu olduğunu belirterek pekiştiriyor Harold Bloom.Ve soruyor; “Çok az sayıda ikişi geleneği alt etmiş ve içine almıştır. Bugün için soru şu; ’Geleneği dışardan zorlamak yerine çokkültürcülerin yapmak istedikleri gibi içerden kendinize yer açmak için dirsekleyebilir misiniz?’”Batı Kanonu - Çağların Ekolleri ve Kitapları / Harold Bloom / Çeviren: Çiğdem Pala Mull / İthaki Yayınları / 517 s. Gamze Akdemir / Cumhuriyet Kitap EkiBu hayatınasıl yaşamalıyız?
Bu hayatı nasıl yaşamalıyız? Ölü Dilde Bir Hayalperest, Grace Paley’den, sıradan insanların sıradan yaşamlarına ayna tutan sıra dışı öyküler. 1995’te Pulitzer Ödülü’nde finale kalan Toplu Öyküler seçkisinden derlenerek Delidolu Yayınları tarafından Türkçede ilk kez yayımlanan bu öyküler; insan ilişkilerine, yalnızlığa, varoluşun getirdiği kaçınılmaz korku ve arzulara dair çarpıcı tespitlerle dolu. New York’un alt sınıf insanlarının, göçmenlerin, bekâr annelerin, aldatılan karı kocaların yaşamlarına tüm doğallığı içinde tanık ediyor. Kadınlar hakkında yazmanın başlı başına “politik bir eylem” olduğunu vurgulayan yazar; kadın-erkek ilişkilerini, anneliği, evlilik ve cinselliği ele alırken eleştirel olduğu kadar mizahi bir anlatım benimsiyor. /Archive/2021/2/8/001606281-ic1.jpg“Çok az sayıda yazar, onun karakteristik konuşma diliyle anlattığı etkileyici ve komik öykülerindeki o doğaçlama sesle boy ölçüşebilir. Bu mükemmel seçki, Paley’nin cömert ruhunun bu yüzyılın geri kalanına armağanıdır.”Ursula K. Le GuinÖlü Dilde Bir Hayalperest, Grace Paley’den, sıradan insanların sıradan yaşamlarına ayna tutan sıra dışı öyküler.Grace Paley, sıradan insanların sıradan yaşamlarına ayna tuttuğu Ölü Dilde Bir Hayalperest’te; kendi deyişiyle, yaşadığı ülkenin ve şehrin sakladıklarını gün yüzüne çıkarmaya, anlatılmayanı anlatmaya çalışırken, hayatın iç acıtan keskin yönlerini kendine özgü iyimserliğiyle yumuşatıyor./Archive/2021/2/8/001624374-ic2.jpg1995’te Pulitzer Ödülü’nde finale kalan Toplu Öyküler seçkisinden derlenerek Delidolu Yayınları tarafından Türkçede ilk kez yayımlanan bu öyküler; insan ilişkilerine, yalnızlığa, varoluşun getirdiği kaçınılmaz korku ve arzulara dair çarpıcı tespitlerle dolu.Gerçekçi ve kimi zaman taşıdıkları dramatik içerikle zıtlaşan eğlenceli diyaloglara dayalı öykülerde, New York’un alt sınıf insanlarının, göçmenlerin, bekâr annelerin, aldatılan karı kocaların yaşamlarına bütün doğallığı içinde tanık ediyor.Kadınlar hakkında yazmanın başlı başına “politik bir eylem” olduğunu vurgulayan yazar; kadın-erkek ilişkilerini, anneliği, evlilik ve cinselliği ele alırken eleştirel olduğu kadar mizahi bir anlatım benimsiyor./Archive/2021/2/8/001637030-ic3.jpgGRACE PALLEY (1922 - 2007): 1922 yılında Bronx’da doğdu. Kültürünü ve dillerinin ritmini hikayelerinde seslendireceği Rusça ve Yidişçe konuşulan bir evde büyüdü. 1905 yılında Çarlık Rusya’sından Amerika’ya göçen Ukraynalı sosyalist Yahudi bir aileye mensup, Amerikalı feminist öykücü ve şair Grace Paley aynı zamanda ömrü boyunca muhalif olmayı sürdürmüş bir politik aktivistti. 1950’lerdeki nükleer karşıtı harekete, 1960’larda ise Vietnam Savaşı’na karşı düzenlenen protestolara katıldı. Yaratıcı yazarlık dersleri de veren Paley’nin, İnsana Hiç Rahat Yok Kendinden (1959), Son Dakikada Büyük Değişimler (1974), Aynı Gün Daha Sonra (1985) adlı kitaplarının yer aldığı, 1994 yılında yayımlanan The Collected Stories (Toplu Öyküler) seçkisi çeşitli ödüllere aday gösterildi.Ölü Dilde Bir Hayalperest / Grace Paley / Çeviren: Püren Özgören / Delidolu Yayınları / 208 s. Cumhuriyet Kitap EkiKüçülme!
Küçülme! Küçülme - Yeni Bir Çağ İçin Kavram Dağarcığı; büyümenin aşırı masraflı, ekolojik açıdan sürdürülemez ve özünde adaletsiz bir hal aldığını, “büyüme”yi temel alan mitik inançların terk edilmesi gerektiğini savunuyor. /Archive/2021/2/8/001253439-ic3.jpgToplumların esenliği ve gelişmişliği çoğu iktisatçı ve siyasetçi tarafından “büyüme” kavramıyla açıklanıyor. Farklı siyasi ve iktisadi görüşlerin “büyüme” konusunda anlaştığını görüyoruz.Günümüzdeki hızlı yoksullaşma, artan eşitsizlikler ve toplumsal-ekolojik felaketler de egemen söyleme göre büyüme eksikliğinin ya da azgelişmişliğin sonuçlarıdır: “Büyümeyen, yerinde sayan, ölür”.Küçülme - Yeni Bir Çağ İçin Kavram Dağarcığı adlı kitap ise bu sorunların nedeninin tam da büyüme olduğunu, büyümenin aşırı masraflı, ekolojik açıdan sürdürülemez ve özünde adaletsiz bir hal aldığını, “büyüme”yi temel alan mitik inançların terk edilmesi gerektiğini savunuyor.Bunun için büyüme tahayyülünü ayakta tutan ve ekonomiyi bilim olmaktan çıkaran terimlerle düşünmekten vazgeçmek gerekiyor. Kullanımdaki iktisadi dil, ifade edilmesi gerekeni ifade etmekte yetersiz kaldığı içindir ki yeni bir söz dağarcığına ihtiyacımız var./Archive/2021/2/8/001235471-kapakic2.jpgBir grup aktivist ve entelektüelin ilk olarak Fransa’da başlattığı ve ardından tüm dünyaya yayılan küçülme hareketi, toplumsal bir hedef olarak ekonomik büyümenin terk edilmesi çağrısında bulunuyor. “Küçülme” kavramı, daha az doğal kaynak tüketen ve tamamen farklı ilkeler çerçevesinde örgütlenen toplumlara giden yolu temsil ediyor. Sadelik, şenliklilik, otonomi, bakım, müşterekler gibi kelimeler de küçülme toplumlarının neye benzeyebileceği konusuna ışık tutuyor.Bu derlemenin, sadece başka bir dünyanın mümkün olduğunu düşünmekle kalmayıp aynı zamanda onu şimdi inşa etmek adına mücadele eden herkes için değerli bir bilgi ve ilham kaynağı olacağını umuyoruz.Küçülme - Yeni Bir Çağ İçin Kavram Dağarcığı / Hazırlayanlar: Giacomo D’Alisa, Federico Demaria, Giorgos Kallis / Metis Yayınları / 320 s. Cumhuriyet Kitap Eki