Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Thursday, 08.21.2025, 02:55 PM (GMT)

News - Haberler

Nabokov’un yeni dünyaşaşkını; Pnin!

Nabokov’un yeni dünya şaşkını; Pnin! Pnin’in baş kişisi Profesör Pnin, Lolita’nın Humbert Humbert’i gibi, Solgun Ateş’in Kinbote’u gibi, Vladimir Nabokov’un yerinden yurdundan kopmuş kahramanlarından biridir. Pnin bu ‘yeni’ dünyada şaşkındır. Pnin, diretmeleri, tutturmaları, hayatla ilgili ‘miyopluğu’ içinde günü geçmiş ve komik bir karakter gibi görünür. Ama Nabokov bütün benzer karakterleri gibi, bu şaşkın roman kişisi aracılığıyla da okuru kendi şaşalamaları, kendi çıkmazları hakkında düşündürmek ister. Pnin, 20’inci yüzyıl edebiyatının en önemli yazarlarından Nabokov'un yaşanana, okunana ve yazılana ilişkin kimi soruları güçlü olduğu kadar sıcak, komik olduğu kadar buruk bir karakter aracılığıyla tartıştığı benzersiz bir yapıtıdır. /Archive/2021/2/7/002246209-ic1-.jpgPnin’in baş kişisi, yerinden yurdundan kopmuş, Amerikan üniversitelerinden birinde Rus Dili ve Edebiyatı dersleri veren Profesör Pnin, bu ‘yeni’ dünyada şaşkındır.Eski Dünya’dan yenisine taşıdığı anıları arasında sevdiği ama aşkına karşılık vermemiş bir eş ve onun oğlu, yürekten sevdiği anadili, eski tarz bir mizah, eski tür bir zerafet, bazı entelektüel ve dilsel incelikler, kimileri kahkahalara yol açan köklü alışkanlıklar vardır.Pnin, diretmeleri, tutturmaları, hayatla ilgili ‘miyopluğu’ içinde günü geçmiş ve komik bir karakter gibi görünür. Ama Nabokov bütün benzer karakterleri gibi, bu şaşkın roman kişisi aracılığıyla da okuru kendi şaşalamaları, kendi çıkmazları hakkında düşündürmek ister.Pnin, ayrıca Vladimir Nabokov’un yazar ustalığını belgeleyen, temalarını tekrarlayan romanlarından biridir.Nabokov her zamanki gibi sorar: “Yazar, kişisini ne derece nesnel bir sesle anlatabilir? Anlatan’la anlatılan birbirlerinden sandığımız kadar uzak, yoksa tehlikeli biçimde yakın mıdırlar? Yoksa arada bir yerde, tehlikeli bir noktada pusu kurmuş bekleyen bir üçüncü bir ‘ses’ mi vardır?”/Archive/2021/2/7/002303928-ic2-.jpgVLADİMİR NABOKOV: 1899’da St. Petersburg’da doğdu. Varlıklı, liberal bir ailenin en büyük oğluydu. Bolşevikler iktidara geldiğinde aile Rusya’dan ayrılarak önce Londra’ya, sonra Berlin’e gitti.Nabokov, öğrenimini Cambridge, Trinity College’da tamamladı. 1923 ile 1940 arasında anadilinde romanlar, hikâyeler, oyunlar, şiirler yazdı ve kuşağının seçkin Rus göçmen yazarlarından biri olarak ün kazandı.1940 yılında karısı ve oğluyla ABD’ye göç etti, 1941’den 1948’e kadar Wellesley College’da dersler verdi.1955’te yayımlanan Lolita’nın (İletişim, 1999) dünya çapındaki başarısından sonra, 1959’da Cornell Üniversitesi Rus Edebiyatı profesörlüğünden emekli olarak İsviçre’ye yerleşti.Nabokov, İngilizce yazdığı ilk romanı The Real Life of Sebastian Knight’ı (Sebastian Knight’ın Gerçek Yaşamı, İletişim, 2003) 1941’de yayımladı ve ondan sonra bu dili şaşırtıcı bir yaratıcılıkla kullanarak eserlerini İngilizce yazmaya devam etti./Archive/2021/2/7/002320146-ic3-.jpgBir yandan da ömrünü kelebeklere adadı. Nabokov, otobiyografisi Konuş, Hafıza‘da, yedi yaşından sonra, dikdörtgen pencereden giren sabahın ışığıyla bağlantılı hissettiği her şeye yalnızca tek bir arzunun egemen olduğunu itiraf eder: Kelebekler.1945'de Polyommatus blues olarak bilinen kelebek türünün evrimiyle ilgili bir de hipotez ortaya koydu. Polyommatus mavilerinin Asya’dan Yeni Dünya’ya milyonlarca yıl boyunca dalga dalga geldiklerini öngördü. Yıllar içinde DNA dizileri teknolojik olarak geliştikçe, bir grup bilim adamı Nabokov’un Polyommatus mavilerinin evrimi hakkındaki tezini yeniden değerlendirdi ve yazarı yıllar sonra doğruladılar.1977'de ölümüne dek, dünyanın dört bir yanından kelebek örnekleri topladı. Harvard Üniversitesi’nde bulunan Museum of Comparative Zoology’nin dünya faunasını yansıtacak kadar zengin koleksiyonuna hem küratör olarak hem de bağışlarıyla katkı sağladı. Yüzlerce türe ait ayrıntılı açıklamaları içeren makale yayımladı. Vladimir Nabokov 1977’de, İsviçre’nin Montreux kentinde öldü.Lolita dışında, önemli romanları arasında, fantastik bir aile romanı parodisi olan Ada or the Ardor (Ada ya da Arzu, İletişim, 2002) sayılmalıdır.İletişim Yayınları’ndan çıkan diğer kitapları: Karanlıkta Kahkaha (1993), Pnin (1999), Bir Günbatımının Ayrıntıları (1999), Rua, Dam, Vale (2000), Lujin Savunması (2001), Cinnet (2003), Göz (2005), İnfaza Çağrı (2007), Saydam Şeyler (2010), Konuş, Hafıza (2011), Nikolay Gogol (2012), Maşenka (2012), Laura’nın Aslı (2012), Rus Edebiyatı Dersleri (2013), Solgun Ateş (2013), Edebiyat Dersleri (2014), Don Quijote Dersleri (2016) ve Yetenek (2016).Pnin / Vladimir Nabokov / Çeviren: Tomris Uyar / İletişim Yayınları / 172 s. Cumhuriyet Kitap Eki

BüyülüGerçekçilik; parçalanan kristal!

Büyülü Gerçekçilik; parçalanan kristal! “Büyülü Gerçekçilik… Altmış tane kitabım olduğuna göre hayatımın büyük ve geniş bir anlamı, izdüşümü. İçinde yaşadığım bir değişik dünya. Bu dünyayı ben nasıl yakaladım? Gelin bir ona bakalım…” /Archive/2021/2/7/001850228-kapakic1.jpg15 yaşında sessiz, dünyayı izleyen bir çocuk; ortaokul son sınıfta ve Mösyö Hristo adlı büyülü gerçekçi bir hikâye yazıyor. 1960’lı yıllar… Şişhane yokuşundaki bir kapıcı, bir sabah vakti bir güvercin olarak Kuledibi’ne doğru uçan ve Pera’yı bir kuş olarak on iki saat tepeden dolaşıp hayatının muhasebesini yapan bir yaşlı adam... O yaşta bir gencin yazdığı bu öykü okul çevrelerini sallamış, bana ilk defa yazar olmanın nasıl olduğunu tattırmıştı. Galatasaray Lisesi’nden, İstanbul Üniversitesi’nden hayranlarım oluşmuştu.PRİZMANIN KIRIKLARINDA SÜRÜLEN İZBenim gözüm dünyaya hep öyle bir prizmadan bakıyor. O prizmanın kırıkları ve pırıltıları da Büyülü Gerçekçilik. Kitaplarımda tarzım hep bu. O zamanlar bunun anlaşılması imkânsızdı. Fransa da Sürrrealizm (Gerçeküstücülük) hareketi yeni başlamıştı. Fakat gene de hikâyem büyük bir yankı yaptı ve Büyülü Gerçekçi dünyanın temelini ta o zamandan atmış oldum.1982’de Gabriel Garcia Marquez’in Nobel Edebiyat Ödülünü alması Büyülü Gerçekçilik’in ne olduğunu iyice açığa çıkardı. 1998’de de Portekizli Jose Saramago Nobel Edebiyat Ödülünü aldığında ise Avrupa edebiyatında Büyülü Gerçekçilik’in hakimiyeti çoktan anlaşılmıştı. Bizde de artık “Ahmet Ayşe’yi seviyor” romanlarının zamanı geçmişti./Archive/2021/2/7/001906634-ic2.jpgHEYECAN, ŞAŞKINLIK VE MUTLULUK VEREBİLMEKOkuru yan kapıdan içeriye sokup, kendi dünyanda dolaştırıp ona inanamayacağını inandırıp, sarsıp, ağlatıp ve güldürüp bir başka kapıdan çıkarıyordun. İşte bir ustanın yapabileceği Büyülü Gerçekçilik buydu. Okuruna katılıma hissi, heyecan, şaşkınlık ve mutluluk verebilmek… Bir rüyada yaşar gibi onu yaşatmak ve sonra şu yaşadığımız dünyaya bırakıvermek…O Mösyö Hristo’yu yazdığım yıllara geri dönebilsem, o çürük diş gibi eski apartmanın bir odasında düşüncelere dalsam, penceremden Şişhane Yokuşu gözükse, Tepebaşı’nın oralarda güneş batsa, içerdeki odada annem babam sağ olsa… İşte bu Büyülü Gerçekçilik olurdu.KİTABIN ELEKTRONİK ÇAĞ İLE VALSİDaima süslü defterlere el yazısıyla yazıyorum romanlarımı. Doludizgin, soluk soluğa, kör olurcasına… Tarzım bu. Bir sanrı, bir hezeyan gibi yazarım. Freni tutmayan bir arabada uçar gibiyimdir. Belki romanlarımın çabuk okunmasının sırrı budur.Artık elektronik bir çağda yaşıyoruz. Yavaş bir kitabı okumak güç kitabın yaşadığımız çağa ayak uydurması, ona sımsıkı sarılması gerek. Buna kitabın elektronik çağ ile valsi de diyebilirim. Hiçbir zaman planlı yazmam. Bir çetelem bile yoktur. Kalemimin beni koşturduğu yollardan giderim. Bu tehlikelidir, saplanıp kalabilirsin de ama bana hiç olmadı, şanslıyım./Archive/2021/2/7/001935493-ic3.jpgBÜYÜLÜ BELGESEL GERÇEKÇİLİK!Metinlerimde düzeltme, değiştirme yapılmıyor çünkü o zaman o Büyülü Gerçekçi kahkaha veya ağlayış bozuluyor, düzeltiler yama gibi duruyor. Onun için Büyülü Gerçekçilik yapılan, kurulan, kurgulanan değil, içten gelen bir görüş, bir duygu yelpazesi adeta bir kristal kadehin taş üstünde kırılıp parçalanmasıdır.Yeni bir tarz denedim, daha önce denendi mi bilmiyorum; “Büyülü Belgesel Gerçekçilik”. Dört beş kitabımda bu var. Stalin’i, Eva Peron’u, Kennedy’i yazdım. Yaşamlarını kitaplar dolusu inceledim dolayısıyla bütün bilgiler gerçekti fakat sonra üstlerine büyülü gerçekçi tülümü attım ve öyle tamamladım.TÜRÜN 20’İNCİ YÜZYIL EFENDİLERİ: GOGOL, BUZZATİ, KAFKA!Okuduğum yazarlar arasında; William Shakespeare, Büyülü Gerçekçi olduğu yeni anlaşılan Nikolay Gogol, Portekiz edebiyatını şahlandırmış deha Fernando Pessoa, 20’inci yüzyılın edebiyat mimarisini şekillendirmiş Franz Kafka, Japon Yasunari Kavabata düşlerimi beslemiş, bende bir kardeşlik hissi uyandırmıştır. Fellini, Antonioni gibi birçok sinemacı da öyle…Nikolay Gogol, Dino Buzzati, Franz Kafka; 20’inci yüzyılın ve Büyülü Gerçekçilik’in efendileri. Ölümsüz William Shakespeare de bence bir Büyülü Gerçekçi. Hamlet’in kurukafayla konuşması, kraliçelerin cinayetleri, Caliban ve peri Ariel, Bir Yaz Gecesi Rüyası benim için Büyülü Gerçekçilik.Ahmet Hamdi Tanpınar da elbette beni çok heyecanlandıran bir yazar. Yer yer Büyülü Gerçekçilik’e kayışları var ama o çok başka türlü, ayrıntılı, değişiktir. Onu çok seviyorum. Yaşadığı zamanlar anlaşılmaması, ona karşı ilgisiz kalınması şaşırtıcı./Archive/2021/2/7/001954430-ic4.jpgMARQGUEZ VE RÜŞDİ İLE TANIŞMAMÖlüm fermanı ile aranırken Salman Rüşdi ile Oxford da buluştum. Rüşdi ile çekilen fotoğrafımı yayınlamamamı sıkı sıkı tembih ettiler ama o yıllarda yayımladım. Bunalım içindeydi, kimseyle konuşamıyordu. ABD’deyken Gabriel Garcia Marquez’i tanıma fırsatı buldum, ABD’ye sığınmıştı. O sıralar Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazıyordu. Büyük patlaması ve Nobel’i alışı bir, iki yıl sonra oldu. Bunlar heyecan verici, değişik deneyimler…FANTASTİK İLE BÜYÜLÜ GERÇEKÇİLİK FARKIÇocuk kitaplarımı da Büyülü Gerçekçi yazıyorum. Fantastik ile Büyülü Gerçekçilik arasında büyük bir fark var. Fantastik deyince Yüzüklerin Efendisi, Harry Potter, Spiderman gibi birtakım kitaplar, filmler akla geliyor. Büyülü Gerçekçilik ise bambaşka edebi bir tür.Fantastik edebiyat ve fantastik sinema daha çok Batıda serpilmiş, ABD de İngiltere de ortaya çıkmış, daha değişik, içinde cadılar, büyücüler, krallar olan bir edebiyat türü. Büyülü Gerçekçilik ise bir ruhun içindeki kristalin güneşte rengârenk parlaması, zekâ oyunları, okurla adeta pinpon oynar gibi karşılıklı alışverişler, okuru o dünyaya katmaktır./Archive/2021/2/7/002013102-ic5.jpgBÜYÜLÜ GERÇEKÇİ YAZDIM, YAŞADIM, KABUL ETTİRDİM!İlk başta bütün editörlerim, Attila İlhan, Yaşar Nabi Nayır bunun çok zor olduğunu söylemişlerdi. Çok şanslıyım büyük bir okur kitlem var. Büyülü Gerçekçi yazdım, yaşadım ve kabul ettirdim.Yeniden o 16 yaşındaki çocuk olabilmeyi isterdim. Bileğinde garip bir bilezikle doğmuş, hayatı hiç bilmeyen, cesur ve kendine güvenen bir kapıcıyı güpegündüz gökyüzüne uçuran… Bugünkü gibi cep telefonu, bilgisayar, böyle filmler gibi hiçbir şey olmadığı bir zamanda böyle bir dünyayı yakalayabilmiş o çocuk pekâlâ hayatında bambaşka şeyler de yapabilirdi. Ama ben ister miyim bunu? Hayır!Yeniden dünyaya gelsem gene yazar olurdum, gene ruhumu ve kalbimi sayfalara akıtarak yazardım. Gene beni şu an çevreleyen 20-25 yıllık okurlarımla - ki bunların çoğu artık ailem gibi oldu, benimle yaşıyorlar -, sürdürdüğüm bu hayatı seçerdim ve dünya kabuğu üzerinde yaptığım seyahatleri hiçbir zaman bırakmazdım.OKUMA LİSTESİWilliam Shakespere: Hamlet, Fırtına, Bir Yaz Gecesi Rüyası, Othello (Türkiye İş Bankası Kültür Yay.)Nikolay Gogol: Bir Delinin Hatıra Defteri (Türkiye İş Bankası Kültür Yay.), Palto (İthaki Yay.)Kafka: Dava, Amerika (Türkiye İş Bankası Kültür Yay.)Fernando Pessoa: Huzursuzluğun Kitabı (Can Yay.), Ophelia’ya Mektuplar (Sel Yayıncılık)Dino Buzzati: Tatar Çölü (İletişim Yay.)Yasunari Kavabata: Uykuda Sevilen Kızlar (Assos Yay.)Jose Saramago: Bütün İsimler, Körlük (Kırmızı Kedi Kitabevi),Ahmet Hamdi Tanpınar: Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Mahur Beste (Dergah Yayınları)Gabriel Garcia Marquez: Yüzyıllık Yalnızlık, Yaprak Fırtınası, Kırmızı Pazartesi (Can Yayınları)Salman Rüşdi: Şeytan Ayetleri Nazlı Eray

Dostoyevski’den“ÜçHikâye”

Dostoyevski’den “Üç Hikâye” VakıfBank Kültür Yayınları, doğumunun 200’üncü yılı kutlanan büyük Rus yazar Dostoyevski’nin öykülerini okurla buluşturuyor. Yazarın gençlik yıllarında kaleme aldığı öyküleri, “Üç Hikâye: Beyaz Geceler, Polzunkov, Yufka Yürek” adıyla yayımlanıyor. Hikâyelerin dramatik yapısı ve karakterleri, St. Petersburg’un gündelik yaşamından esinleniyor. İnce detaylarıyla yazarın yaşamından izler taşıyor. İç dünyasıyla hesaplaşan, pişmanlıklarını dile getiren veya düşünsel çatışma yaşayan, psikolojik gelişimleri sosyal, siyasal ve ekonomik nedenlerden dolayı anbean değişen kentli, sıradan insanları anlatıyor. Yufka Yürek’te mutluluğu kendine fazla gören karakterler düşüncelerinde boğulurken; Polzunkov’da patronu tarafından oyuna getirilen bir karakterin yaşamındaki dramatik kırılmaya odaklanıyor. Bir aşk hikâyesini anlattığı romantik öyküsü Beyaz Geceler’de ise aşkın esareti doğrultusunda hüzün ile kişilik değişimleri yan yana ilerliyor. /Archive/2021/2/7/001146607-ic1.jpg“Üç Hikâye: Beyaz Geceler, Polzunkov, Yufka Yürek” isimli kitapta, doğumunun 200’üncü yılı kutlanan büyük Rus yazar Fyodor Mihayloviç Dostoyevski’nin gençlik yıllarında kaleme aldığı üç hikâyesi yer alıyor. Kitaptaki öyküler, Dostoyevski’nin karakterlerinin canlılığını ortaya koyan ve edebi dehasını gösteren ilk örnekler olarak anılıyor. Dostoyevski’nin kitaptaki hikâyelerinin dramatik yapısı ve karakterleri, St. Petersburg’un gündelik yaşamından esinleniyor. İnce detaylarıyla yazarın yaşamından izler taşıyor.“Üç Hikâye: Beyaz Geceler, Polzunkov, Yufka Yürek”te, yazarın gençlik yıllarında insani duygular üzerine ortaya koyduğu edebi örnekler yer alıyor. Kitaptaki öykülerde Dostoyevski, tıpkı yaşamının ilerleyen yıllarında kaleme alacağı yapıtlarındaki gibi iç dünyasıyla hesaplaşan, pişmanlıklarını dile getiren veya fikirsel çatışma yaşayan karakterleri anlatıyor. Karakterlerin duygu durumları hikâyelerin seyrine yön veriyor./Archive/2021/2/7/001206544-ic2.jpgKentli, sıradan insanların sosyal, siyasal ve ekonomik nedenlerden dolayı anbean değişen psikolojik gelişimlerini öykülerinde aynı potada eriten Dostoyevski’nin karakterleri, psikolojik bir çöküşe uzanabiliyor. Düşüncelerinde boğulan karakterler tıpkı Yufka Yürek hikâyesindeki gibi mutluluğu kendine fazla görebiliyor ve bu da yıkımı beraberinde getiriyor.Dostoyevski, romantik öyküsü Beyaz Geceler’de, bir aşk hikâyesi anlatıyor. Öykünün hayalperest anlatıcısı bir gece vakti yolda yürürken nehir kenarında genç bir kadınla tanışıyor ve kadına karşı dört günlük sürede dostluktan aşka doğru uzanan duygular besliyor. Sevgilisi tarafından terk edilen genç kadın anlattıkça ikilinin arasındaki bağ güçleniyor ve genç kadının da anlatıcıya karşı hisleri ortaya çıkıyor.Hüzün ile kişilik değişimlerinin yan yana ilerlediği bu hikâyeden sonra kitapta, Polzunkov öyküsü geliyor./Archive/2021/2/7/001308325-kapakic3.jpgPatronu tarafından oyuna getirilerek hayatı değişen bir karakterin yaşamının dramatik kırılma noktasını anlatan Dostoyevski, şu satırları kaydediyor:“Eminim ki o an, içinde bulunduğu durumun ne kadar aptalca olduğunu biliyordu ama istisnasız her seferinde içinde doğup büyüyen onurlu isyan, göğsünü yırtıp dışarı çıkamadan oracıkta ölüyordu… Bu adamcağızın kırışıklarla dolu köşeli yüzü gibi böylesine küçük bir alana, aynı anda bunca farklı ifadenin, bunca benzersiz duygunun ve bunca güçlü izlenimin sığabileceğini hayal dahi edemezdim. Yüzünde yok yoktu; utanç, sahte bir küstahlık, yüzünü kıpkırmızı yapan ani bir öfke, sinir, başarısız olma korkusu, zahmet verdiği için affedilme isteği, onur, ne kadar önemsiz olduğu düşüncesi… Bütün bunlar şimşek gibi gelip geçiyordu yüzünden. Tam altı yıldır, bu fani dünyadaki yaşamını böyle sürdürüyordu…” Üç Hikâye: Beyaz Geceler, Polzunkov, Yufka Yürek / Fyodor Mihayloviç Dostoyevski / Çev.: Karsu İlksen Fırat / VBKY / 172 s. Cumhuriyet Kitap Eki

Boğaziçi eylemlerine katılan 4 kişi tutuklandı, bir kişiye ev hapsi verildi!

Boğaziçi eylemlerine katılan 4 kişi tutuklandı, bir kişiye ev hapsi verildi! Boğaziçi Üniversitesi eylemlerine katılan ve bugün gözaltına alınan öğrencilerin Kartal-Anadolu Adliyesi'nde soruları tamamlandı. Öğrencilerden 4'ü tutuklandı. 1 öğrenciye ise ev hapsi verildi. Boğaziçi Üniversitesi eylemlerine katılan ve bugün gözaltına alınan öğrencilerin Kartal - Anadolu Adliyesi'nde sorguları tamamlandı. Öğrencilerden 4'ü tutuklandı. 1 öğrenciye ise ev hapsi verildi.Öğrencilerden Yunus Emre Karaca için ev hapsi, Ömer Şengel, Necmettin Erdem, Akın Karakuş ve Murat Can Demir için tutuklama kararı verildi. cumhuriyet.com.tr

Aşk ve Kapital!

Aşk ve Kapital! Marx ailesi üyelerinin altmış yıldan uzun bir süre boyunca birbirlerine ve dostlarına yazdıkları binlerce sayfadan oluşan mektupları; Mary Gabriel’in kaleme aldığı aile biyografisi Aşk ve Kapital - Karl ile Jenny Marx ve Bir Devrimin Doğuşu’nun belkemiğini oluşturuyor. /Archive/2021/2/7/000736234-ic1.jpgAŞKA VE DEVRİME ADANMIŞ HAYATLARKuşkusuz her biyografi bilgi ve belgeye dayalı olmalı; biyografi yazarı da araştırmacı kimliği taşımalı. Ondan ötesi biyografi yazarlarından, yaşam öyküsünü ele aldıkları kişi ya da kişilere insani bir derinlik kazandırmalarını; bulmacanın parçalarını bakış açımızı genişletecek şekilde bir araya getirmelerini de bekliyoruz.Mary Gabriel’in Aşk ve Kapital - Karl ile Jenny Marx ve Bir Devrimin Doğuşu başlıklı aile biyografisi bu yönüyle çok başarılı bir çalışma.Marx ailesi üyelerinin altmış yıldan uzun bir süre boyunca birbirlerine ve dostlarına yazdıkları binlerce sayfadan oluşan mektupları, araştırmanın belkemiğini oluşturuyor.Aile bireyleri yazışmalarını İngilizce, Fransızca ve Almanca dillerinde, araya İtalyanca, Latince ve Yunanca serpiştirerek yapmışlar. Mary Gabriel, çoğu henüz gün yüzüne çıkmamış olan mektuplara erişebilmek için Moskova arşivlerinden önemli ölçüde yardım aldığını belirtiyor.Buradan edindiği bilgileri, dost ve tanıdıkların yazdığı, Marx’lardan söz eden mektup ve hatıratla desteklemiş. “Bu büyük miktarda belgeyi tarih sırasına göre ve eşzamanlı olarak okudukça, etraflarındaki olaylar geliştikçe, birçok karakterin birbirleriyle olan konuşmalarını duymaya başladım” diye yazmış Önsöz’de…Sonuçta ortaya çıkan yedi yüz sayfalık bu ilginç kitap, yaklaşık sekiz yıllık emeğin ürünü. Üstelik güzel yazılmış; akıcı dili ve sürükleyici kurgusu sayesinde zevkle okunuyor.Hikâyenin sıra dışı kahramanları gizlice nişanlandıklarında Jenny von Westphalen yirmi iki, üniversite öğrencisi Karl Marx ise sadece on sekiz yaşında.“Jenny, taşkın özgüveni ve cesaretiyle karşısında duran, zekâsının gücüne (bu kayda değer gücün ve zekânın kendisini nereye götüreceğinden emin olmasa da) yürekten inanmış, kendinden dört yaş küçük bu genç adamda idolünü buldu” diyor Mary Gabriel.Aşklarının “imkânsız”lığı, hem Karl’ın bir aile geçindirecek koşullara sahip olmamasından hem de iki aile arasındaki toplumsal düzey farkından ileri geliyor. Karl Marx’ın babası, mesleğini icra edebilmek için Luteryen inancına dönmüş Yahudi asıllı bir avukat. Jenny ise varlıklı, aristokrat bir aileden; genç kadının babası sosyalist düşüncelere ilgi duyan bir baron./Archive/2021/2/7/000753234-ic2-.jpgJENNY VE KARL’IN KIZLARI: “ŞİRİN, ÇİÇEK AÇAR, NEŞELİ”Evlenmek için beş yıl beklemeleri gerekse de Karl ile Jenny kavuşuyorlar sonunda. Toplam yedi çocukları dünyaya geliyor. Ne var ki sağlıksız yaşam koşulları, yoksul beslenme, yetersiz tedavi gibi nedenlerle çocuklardan üçü henüz bebekken, Edgar isimli oğulları da sekiz yaşlarında veremden hayatını kaybediyor. Sadece üç kızları kalıyor hayatta: Jenny, Laura ve Eleanor.Marx’lar, 1843 yılı sonlarında Almanya’yı siyasi nedenlerle terk etmek zorunda kalınca, bir süre Paris ve Brüksel’de yaşıyorlar; Prusya hükümetinin baskıları sonucunda buradan da atılarak 1849’da İngiltere’ye iltica ediyorlar.Annesiyle aynı adı taşıdığı için Jennychen diye çağırdıkları en büyük kızları Paris’te doğuyor; Laura Brüksel’de, Eleanor ise Londra’da. Belli ki çocuklar Marx çiftinin hayatındaki bir iki mutluluk kaynağından biri.Bütün o parasal sıkıntılara, taşınma travmasına, siyasal baskılara, soğuk ve açlığa rağmen Jenny kızlarını “şirin, çiçek açan, neşeli ve morali yüksek” olarak tarif ediyor.Marx’ı izlemekle görevlendirilen Prusyalı bir ajan, ailenin Londra’daki yaşamının çok canlı bir tasvirini raporlamış. Rapor, Marx’ın üç çocuğunun da gerçekten güzel olduğunu ve Marx’ın, yabani ve huzursuz karakterine rağmen bir baba ve koca olarak “en nazik ve yumuşak erkeklerden biri” olduğunu söylüyor.Ne var ki Londra’nın en berbat - dolayısıyla en ucuz - semtlerinden birinde yaşıyorlar ve içinde yaşadıkları iki odalı apartman dairesi hercümerç içinde:“Dairenin içinde tek bir temiz ya da sağlam mobilya bulunmuyor. Her şey kırık, eski püskü ve yırtık pırtık. Eşyaların üzerinde bir parmak toz birikmiş ve her yer darmadağın. Oturma odasının ortasında muşambayla kaplı eski model büyük bir masa bulunuyor ve üzerinde el yazmaları, kitapları ve gazeteleri serili. (...) Üç bacaklı bir sandalye var, bir diğerinde çocuklar aşçılık oynuyor ve bunun dört bacağı yerinde. Misafire sunulanı da bu, ancak çocukların oyunu tam temizlenmediğinden, oturmak bir çift pantolona mal olabiliyor.” Öte yandan Marx ve Jenny bunların hiçbirinden mahcup görünmüyorlar: “Bir şekilde, evin kusurlarını örten hoş ve canlı bir sohbet başlıyor, bu da konforsuzluğu katlanılabilir kılıyor. Sonunda karşınızdakilere alışıyor ve onları ilginç ve değişik bulmaya başlıyorsunuz. İşte baş komünist Marx’ın aile yaşamının gerçek resmi böyle.”/Archive/2021/2/7/000833937-ic3.jpg‘MARX AİLESİNDE KADINLAR OLMASAYDI…”Mary Gabriel, Marx ailesini oluşturan bireylerin kişiliklerine, duygu dünyalarına, ev içi yaşamlarına odaklanan bir araştırma yürütmüş. Aslında çalışmayı özgün kılan da bu yaklaşım.Şimdiye dek Karl Marx’ın gölgesinde kalmış olan Jenny Marx ve üç kızı, hem mektupları aracılığıyla hem de biyografi yazarının duygudaşlığı sayesinde kendi seslerine kavuşmuşlar. Özlemleri, tutkuları, sevinç ve kederleri olan bireyler olarak ete kemiğe bürünmüş halleriyle çıkıyorlar karşımıza…Bu kadınlar hiç kuşkusuz Karl Marx’ın ve onun kadim dostu Engels’in yürüttüğü siyasi davanın en büyük destekçileri. El yazmalarını temize çekiyor, çeviri yapıyor, dünyanın dört bir yanından gelen konukları ve yoldaş mültecileri ağırlıyorlar.Anlaşıldığı kadarıyla kişisel ihtiyaçları ve talepleri nadiren öne çıkabilmiş. En önemlisi de işçi sınıfının devrimine tanıklık ederken türlü bedeller ödemişler. Mary Gabriel’in sözleriyle, “Marx ailesinde kadınlar olmasaydı Karl Marx var olmazdı ve Karl Marx olmasaydı, dünya bugün bildiğimiz dünya olmazdı.”/Archive/2021/2/7/000853374-ic4.jpgMARX ÇAĞI: 19’UNCU YÜZYILIN PANOROMASIAşk ve Kapital’in bir aile biyografisi olması, tarihsel arka planın ihmal edildiği anlamına gelmiyor. Tam tersine, Marx ile Engels’in müdahil olduğu ya da dikkatle izlediği tüm siyasi gelişmelere ve birçok tarihsel figüre yer verilmiş kitapta.On dokuzuncu yüzyılın damgasını vuran 1848 devrimleri ve 1871 Paris Komünü de dahil olmak üzere, nerede bir grev, ayaklanma ya da özgürlük hareketi varsa pür dikkat izliyorlar. Yazdıkları mektup ve metinlerin, oturma odasındaki sohbet ve tartışmaların başlıca konusu bunlar.Mary Gabriel, Karl Marx’ın kaleme aldığı kitapların hangi koşullarda ve ne maksatla yazıldığını, tarihsel bağlamını, ilgili kamuoyu tarafından alımlanışını (çoğu zaman göz ardı edilişini) titizlikle aktarmış.Külliyatın kuşkusuz en önemli yapıtı, araya giren sağlık sorunları ve parasal sıkıntılar nedeniyle yazımı on altı yıl süren Kapital. 1867’de Hamburg’da ilk cildi yayımlandığında neredeyse hiç ilgi görmeyince Marx’ın, “Kapital, yazarken içtiğim puroların parasını bile çıkarmayacak” diye yakındığı biliniyor.Bu hikâyeyi çarpıcı kılan şey ise bugün, Kapital’in yazılışından yüz elli yıl sonra, kapitalizmin krizlerini anlamak için “Marx’ın çalkantılı beyninde bir fırtına gibi mayalanan” ve zamanında pek az kişinin anladığı düşüncelerine başvuruyor oluşumuz.Aşk ve Kapital - Karl ile Jenny Marx ve Bir Devrimin Doğuşu / Mary Gabriel / Çeviri: Benan Eres, Deniz Gedizlioğlu, Gülden Kurt / Yordam Kitap / 720 s. Yeşim Dinçer

Türkiye, FIBA 2021 Kadınlar AvrupaŞampiyonası'na katılma hakkıelde etti

Türkiye, FIBA 2021 Kadınlar Avrupa Şampiyonası'na katılma hakkı elde etti Türkiye, FIBA 2021 Kadınlar Avrupa Şampiyonası'na katılma hakkı kazandı. Türkiye, FIBA 2021 Kadınlar Avrupa Şampiyonası'na katılma hakkı kazandı.Türkiye Basketbol Federasyonundan (TBF) yapılan açıklamada, FIBA 2021 Kadınlar Avrupa Şampiyonası Elemeleri'nde E Grubu'nu ikinci sırada tamamlayan ay-yıldızlı ekip, diğer grup maçlarının ardından turnuvada finallere kalmayı garantiledi.Grubunda Litvanya'yı 74-51 ve 67-55'lik skorla mağlup eden, Sırbistan'a ise 59-56 ve 83-76 kaybeden Türkiye, en iyi 5 grup ikincisi arasına kalarak final vizesi aldı.İspanya ve Fransa'nın ev sahipliğini yapacağı FIBA 2021 Kadınlar Avrupa Şampiyonası, 17-27 Haziran tarihlerinde düzenlenecek.Elde edenin başarıya ilişkin değerlendirmelerde bulunan TBF Milli Takımlar Direktörü Haluk Yıldırım, "Oynadığımız maçları değerlendirecek olursak, grubumuzu ilk sırada tamamlayan Sırbistan karşısında her iki müsabakayı da kazanma noktasına geldik. Ancak basit hatalar nedeniyle iki maçtan da mağlubiyetle ayrıldık. Litvanya karşısında ise her iki karşılaşmada oyunda üstün olan taraf bizdik. İki galibiyet alarak grup maçlarımızı tamamladık ve FIBA Kadınlar 2021 Avrupa Şampiyonası'na katılmaya hak kazandık. Böylelikle ilk hedefimize de ulaşmış olduk. Pandemi sürecinde bir kez daha fanusun ülkemizde düzenlenmesini sağlayan TBF Başkanı Hidayet Türkoğlu başta olmak üzere, tüm federasyon yetkililerine bir kez daha teşekkür ediyorum. FIBA 2021 Kadınlar Avrupa Şampiyonası'na kadar olan süreci iyi değerlendireceğimize ve turnuvada da en iyi sonucu elde edeceğimize inanıyorum." ifadelerini kullandı.A Milli Kadın Basketbol Takımı Menajeri Yasemin Horasan ise finallere kaldıkları için mutlu olduklarını belirterek, "Grubumuzda oynadığımız son karşılaşma olan Litvanya müsabakasında iyi bir oyun ortaya koyduk. Hem skor hem de oyun anlamında tatmin edici bir sonuç aldık. Maçı daha farklı bir skorla da kazanabilirdik. Ancak oyun içinde bazı iniş çıkışlar yaşadık. Diğer gruplarda maçların tamamlanmasıyla birlikte FIBA 2021 Kadınlar Avrupa Şampiyonası'na katılma hakkını elde ettik. Pandemi sürecinde bazı sakatlıklar ve şanssızlıklar yaşamamıza rağmen turnuvaya katıldığımız için mutluyuz. Bugünden itibaren önümüzde yeni bir sayfa açılacak. Amacımız, en iyi şekilde FIBA 2021 Kadınlar Avrupa Şampiyonası'na hazırlanmak ve organizasyonda da ülkemizi en iyi şekilde temsil etmek olacak." şeklinde konuştu.Oyuncuları tebrik eden A Milli Kadın Basketbol Takım Başantrenörü Ceyhun Yıldızoğlu ise "İspanya ve Fransa'nın ev sahipliğinde düzenlenecek FIBA 2021 Kadınlar Avrupa Şampiyonası'na katılmanın sevincini yaşıyoruz. Sırbistan ve Litvanya karşılaşmalarında ellerinden gelenin en iyisini yaparak ülkemizin bir kez daha bu organizasyonda yer almasını sağlayan oyuncularımıza, teknik ve idari ekibimizle birlikte TBF'ye sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. FIBA 2021 Kadınlar Avrupa Şampiyonası'nda da ülkemizi onurlandırmak için her şeyimizi ortaya koyacağımıza ve iyi sonuçlar alacağımıza eminim." değerlendirmesinde bulundu. AA

Boğaziçiliöğrencilerin avukatlarından açıklama: Müvekkillerimizi serbest bırakın

Boğaziçili öğrencilerin avukatlarından açıklama: Müvekkillerimizi serbest bırakın Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör olarak atanan AKP'li Melih Bulu'yu karşı eylem yapan ve gözaltına alınan öğrencilerden 5'i tutuklama, 1'i ev hapsi istemiyle sulh ceza hakimliğine sevk edildi. Öğrencilerin avukatları, "Bu öğrenciler eylem sırasında yaklaşık 200 kişinin üzerine hızla sürülen ve yoldaki çöp konteynerini önünde sürükleyen polis aracına zarar verdikleri iddiasıyla gözaltında tutuldu. Tüm süreçte öğrencilerin yanında olan avukatlar olarak hukuksuzlara bizzat şahidiz" açıklamasında bulundu. İstanbul Kadıköy'deki Boğaziçi eylemlerinde gözaltına alınanların avukatları, öğrencilerin serbest bırakılmaları için ortak çağrı yaptılar. Bulu'nun 1 Ocak 2021 tarihinde Boğaziçi Üniversitesi'ne atandığını anımsatan avukatlar, "Bu kararı protesto ettiği için 600 öğrenci gözaltına alındı. Bu süreç içerisinde 4 öğrenci tutuklandı, 21 öğrenciye ev hapsi adli kontrolü verildi. Birçok kişinin evi basıldı, özel eşyalarına el konuldu. Üniversitenin ve adliyenin içerisine çevik kuvvet ekipleri girdi. Yüzlerce öğrenci ve LGBTİ+'lar yürütmenin en üst makamları tarafından hedef gösterildi" dediler.Eylemler sırasında binlerce öğrencinin polisin kötü muamelesine maruz kaldığını ifade eden avukatlar, ortak açıklamalarına şöyle devam ettiler:"Bu öğrenciler eylem sırasında yaklaşık 200 kişinin üzerine hızla sürülen ve yoldaki çöp konteynerini önünde sürükleyen polis aracına zarar verdikleri iddiasıyla gözaltında tutuldu. Tüm süreçte öğrencilerin yanında olan avukatlar olarak hukuksuzlara bizzat şahidiz. Hukuksuzlukların karşısında öğrencilerin yanındayız. Müvekkillerimizi serbest bırakın. Boğaziçi tutuklanamaz." ANKA

Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye logo göndermesi

Galatasaray’dan Fenerbahçe’ye logo göndermesi Galatasaray, Fenerbahçe’nin maç sonu paylaşımına cevap verdi ve, "Doğru logo kullanımı ile maç sonucu görselini sizin için yeniden hazırladık. Rakibe saygı, kendine saygı!" ifadelerini kullandı. Galatasaray, Fenerbahçe’nin maç sonu paylaşımına cevap verdi ve, "Doğru logo kullanımı ile maç sonucu görselini sizin için yeniden hazırladık. Rakibe saygı, kendine saygı!" ifadelerini kullandı.Süper Lig’in 24. haftasında Galatasaray deplasmanda karşı karşıya geldiği Fenerbahçe’yi 1-0 yendi. Maçın ardından sarı-kırmızılılar, sarı-lacivertlilerin mücadele sonrasında sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımı alıntılayarak, "Doğru logo kullanımı ile maç sonucu görselini sizin için yeniden hazırladık. Rakibe saygı, kendine saygı!" dedi. İHA

Galatasaray’dan Kadıköy hatırasıpaylaşımı

Galatasaray’dan Kadıköy hatırası paylaşımı Galatasaray, Fenerbahçe derbisinin ardından sosyal medya hesabından soyunma odasından bir fotoğrafı ’2021 Kadıköy hatırası’ notuyla paylaştı. /Archive/2021/2/6/233301519--galatasaray-geldik-gorduk-yendik_1.jpgGalatasaray, Fenerbahçe derbisinin ardından sosyal medya hesabından soyunma odasından bir fotoğrafı ’2021 Kadıköy hatırası’ notuyla paylaştı.Süper Lig’in 24. haftasında Galatasaray deplasmanda karşılaştığı Fenerbahçe’yi 1-0 mağlup etti. Mücadelenin ardından büyük coşku yaşayan sarı-kırmızılılarda sevinç soyunma odasında da sürdürdü. Galatasaray, sosyal medya hesabından soyunma odasından Teknik Direktör Fatih Terim, futbolcular ve teknik ekibin yer aldığı fotoğrafı ’2021 Kadıköy hatırası’ notuyla paylaştı. İHA

Kömür sobasıbomba gibi patladı: 3 yaralı

Kömür sobası bomba gibi patladı: 3 yaralı Mardin’in Artuklu ilçesinde bir evde bulunan kömür sobasının patlaması sonucu 3 kişi yaralandı. Olay, Artuklu ilçesine bağlı Ortaköy Mahallesi eski Ulu Cami önündeki bir evde meydana geldi. Evde yanan kömür sobası, bir anda bomba gibi patladı. Sesi duyanların haber vermesi üzerine bölgeye 112 Acil Sağlık ve güvenlik güçleri sevk edildi. Patlamada yaralanan Z.A., M.A. ve M.A. olay yerinde yapılan ilk müdahalelerinin ardından ambulanslarla Mardin Devlet Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı.Yaralılar Z.A., M.A. ve M.A.’nın vücutlarının çeşitli yerlerinde yanıklar oluştuğu öğrenilirken, olayla ilgili inceleme başlatıldı. (İHA)

Valiliği'nin yalanlandığıçıplak arama iddialarına avukattan cevap geldi: Valilik yalan söylüyor,çıplak arama yapıldı!

Valiliği'nin yalanlandığı çıplak arama iddialarına avukattan cevap geldi: Valilik yalan söylüyor, çıplak arama yapıldı! İzmir'de Boğaziçi Üniversitesi protestolarına destek eyleminde gözaltına alınan yurttaşlara çıplak arama yapıldığı iddiası gündeme oturmuştu. İzmir Valiliği'nin yalanladığı çıplak arama iddiasına gözaltına alınan yurttaşların avukatı Eylem Zengin'den yanıt geldi. İzmir'de AKP'li Melih Bulu'nun rektör olarak atanmasını protesto eden Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerine destek eylemine polis müdahalesi sonucu 30 kişi gözaltına alınmıştı. Gözaltına alınan kişilerden bazılarının çıplak aramaya maruz kaldığı iddiası sosyal medyayı ayağa kaldırdı.İddiaların ardından İzmir Valiliği, "Sosyal medyada oluşturulan iddialar tümüyle gerçek dışı, emniyet birimlerimizi yıpratmaya yönelik yalanlardan ibaret olup 'Çıplak arama, kanuna aykırı arama ya da mevzuata aykırı bir uygulama' yapılmamıştır" açıklamasını yaptı.Gözaltına alınan kişilerin avukatlarından biri olan Eylem Zengin, Cumhuriyet.com.tr'ye özel açıklamalarda bulundu.Avukat Eylem Zengin, çıplak arama iddialarının doğru olduğunu ve konu ile ilgili dava açtıklarını söyledi.Zengin yaşananları şu sözlerle anlattı:Alsancak'taki gösteride gözaltılar oldu. Müvekkillerimizin bir kısmı Yeşilyurt'a bir kısmı Tepecik'e götürüldü. Sonrasında bir kısım gözaltı emniyete getirildi. Biz de müvekkillerimizin görüşmek için Güvenlik Şube Müdürlüğü'ne gittik. Normalde gözaltılarda yukarıya çıkma konusunda sorun yaşamıyorduk. Fakat dün biz avukatların yukarı çıkmasına izin vermediler. Müvekkillerinizle görüşemezsiniz dediler. Görüşmenin yasal hakkımız olduğunu söyledik ama yine de içeri alınmadık. Bir süre sonra biz tekrar içeri girmeye çalıştık tam o sırada içeriden kadın çığlıkları yükselmeye başladı. Biz çığlıkları duyduktan sonra içeri girmek için direttik. Amirler ile hararetli tartışmalar yaşandı fakat bizi yine de içeri almadılar. Daha sonra İzmir Barosu Başkanı Özkan Yücel başsavcı ile görüşerek biz avukatların içeri girmesini sağladı. Müvekkillerimizle görüştüğümüzde iki kadın müvekkil çıplak aramaya maruz kaldığını aktardı. Valiliğin açıklamaları tamamen yalan. Valiliğin açıklamasında avukatların içeri girmek istemediği söyleniyor bu da yalan. Çıplak arama gerçekleştirildiği sırada avukatları içeri sokmamak için direndiler. Arda Özarda

Fatih Terim: Her yerden ağır küfürler edildi

Fatih Terim: Her yerden ağır küfürler edildi Fatih Terim, “Bugün burada daha takım sahaya çıkarken küfür yiyor. Hocalara hakaret ediliyor. Seyircisiz oynadığımızı zannediyoruz ama öyle değil. Gerekli yerlere söylememize rağmen hiç öyle bir şey söz konusu değil" dedi. /Archive/2021/2/6/193340784-seyirci.jpegGalatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, "Fenerbahçe’yi herhangi bir yerde yenmek Galatasaray için önemlidir. Yendiğinizde lider oluyorsanız bu da önemlidir” dedi.Süper Lig’in 24’üncü haftasındaki derbi maçta Fenerbahçe, Galatasaray’a 1-0 mağlup oldu. Karşılaşmanın ardından düzenlenen basın toplantısında açıklamalarda bulunan Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, düşündükleri senaryonun dışında maç oynanmadığını ifade ederek, “Oyunun hakimi biz olacağız, domine edeceğiz, özellikle 1’inci bölgeden 2’nci bölgeye geçerken kaptıracağımız toplarda sıkıntı yaşayacağız. Bu senaryoya aykırı bir şey olmadı. Oyun anlayışımızla bize ait oyun şeklimizden ödün vermeden oynadık. Rakibimizi de yormak en büyük amacımızdı. Fenerbahçe’yi herhangi bir yerde yenmek Galatasaray için önemlidir. Yendiğinizde lider oluyorsanız bu da önemlidir. Oyuncularımın hepsini kutluyorum. Hepsi maçı yaşadı emeklerini verdiler. Derbiye yakışır bir futbol oynayarak kazandılar. 3 puan yerinde ve bizi lider yaptı. Çok önemli takımlara ve deplasmanlara gittik. Fenerbahçe de öyleydi Başakşehir de. Bunların hepsini geçebilmek bizi mutlu etti. Galatasaraylılara selam olsun, 3 puanı onlara gönderiyoruz” diye konuştu.“KİMSENİN İÇİŞLERİ BENİ İLGİLENDİRMEZ”Fatih Terim, Fenerbahçe’nin sezon başı ve ortasında yaptığı transferlerin sorulması üzerine de, “Tabii kimsenin içişleri beni ilgilendirmez, o konuda bir şey söylemem. Saygı duyulması gerekir ya da biz kendi işimize bakalım demek gerekir. Biz kendi ekonomik durumumuza göre scout grubumuzla oyuncu arkadaşlarımızın genç olmasına dikkat ediyoruz. Mostafa da bugün attığı golle çabuk Galatasaraylı oldu. Daha iyi işler de yapacağına inanıyorum. Yarın ve sonraki gün karantina süresi bitince Gedson da gelecek” şeklinde konuştu. Galip geldikleri için mutlu olduklarını belirten tecrübeli teknik adam, “Yeni aldığınız oyuncular da sizi mahcup etmemişse daha fazla haz duyuyorsunuz tabii. Yeni transferlerimiz doğru diye düşünüyorum, yüksek rakamlar da olmadığı için daha da mutluyum. Yönetimimiz ile birlikte bu direkt atışlar devam edecek. Müthiş çalışan, oyuncu tarayan bir oyuncu ekibimiz var. Her gün 2-3 saatimizi buna ayırıyoruz. Sportif direktör kurumunda da çok güzel bir ekip yaptık. Daha güzel sürprizlerimiz olacak ilerleyen zamanlarda” dedi.“LİGİN ÜST TARAFINI DENGEYE GETİRDİK”Fatih Terim, kaybettikleri puanları topladıklarını dile getirerek, “Lider olduk ama 1 puan farkımız anormal bir derecede değil. Olması ve alınması gereken yerde, alınması gereken önemli bir galibiyet. Ligin üst tarafını dengeye getirdik. Daha çok maç var, durun bakalım ne sürprizlerle karşılaşacağız. İnşallah  da karşılaşmayız ama Türkiye ligi her maçın önceden kestirilemeyeceği bir lig oldu. Büyük küçük takım kalmadı. Seyircinin de olmamasından dolayı her takım eşit. Böyle bir ortamda herkesin dikkatli olması lazım. Bakın bizim kaybettiğimiz puanlara, benim ne kadar haklı olduğumu göreceksiniz. Galibiyet bizim için değerli oluyor” diye konuştu.Karşılaşmaların pandemiden dolayı seyircisiz oynanması gerektiğini ve bugün sahaya çıkarken takımın davetlilerden küfür yediğini vurgulayan Fatih Terim, “Bugün burada daha takım sahaya çıkarken küfür yiyor. Hocalara hakaret ediliyor. Seyircisiz oynadığımızı zannediyoruz ama öyle değil. Gerekli yerlere söylememize rağmen hiç öyle bir şey söz konusu değil. Akredite olacak sayı belli, söylüyorum, ben cezalıyken yardımcılarıma yan locayı vermediler. Burada bütün localar dolu. Oradan herkes küfür ediyor. Emniyet de orada, valiliğin de haberi var. Spor Bakanlığına da yazıldı. Biz elimizden geldiğince tespit ettik, yarın sabah avukatlarım elinden geleni yapacaktır. Oradan geçeceksin, ağzına geleni söyleyeceksin. Bu mu seyircilik? Küfürleriyle, sesleriyle, görüntüleriyle hepsi bizde mevcut. Oradan herkes kabadayı” dedi. DHA




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter