Turkish News Agency - TNA - THA

Turkish News - Türk Haber Ajansı - Haberler

Thursday, 08.21.2025, 11:18 AM (GMT)

News - Haberler

Bilal Erdoğan’ın arkadaşının talebiyle erişim engeli haberimize de erişim engeli geldi

Bilal Erdoğan’ın arkadaşının talebiyle erişim engeli haberimize de erişim engeli geldi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın oğullarının arkadaşı Başcı’nın, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nden aldığı ihalelere ilişkin haberimize erişim engeli getirildiğini duyuran haber ile ihalenin ayrıntılarını anlatan haberimize de erişim engeli getirildi. Başvuruları Başcı yaptı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğulları Burak ve Bilal Erdoğan’ın arkadaşı Fatih Başcı’nın, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nden aldığı ihalelere ilişkin haberimize erişim engeli getirildiğini duyuran haberimiz ile ihalenin ayrıntılarını anlatan haberimize de erişim engeli getirildi. Başvuruları Başcı yaptı.Milli Saraylar’ın kamera güvenlik sistemi ihalesinin de aralarında olduğu birçok devlet ihalesini kazanan Fatih Başcı’nın sahibi olduğu İstanbul merkezli ERB Yapı Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin Gaziantep Büyükşehir Belediyesi’nden çok sayıda ihale aldığını ortaya çıkaran haberimiz gazetemizin manşetinden 31 Ocak’ta yayımlanmıştı. Başcı’nın belediyeden toplamı 26 milyon 442 bin 247 lirayı bulan 5 ihaleyi anlatan haberimize erişim engeli gelmişti.Bakırköy 5. Sulh Ceza Hâkimliği erişim engeli kararında “Genel ilkeler bağlamında somut olay değerlendirildiğinde, bahse konu yayınların başvuranın kişilik haklarına saldırı niteliği taşıdığı, basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, eleştiri sınırları dışında kaldığı, bu haliyle 5651 Sayılı Kanun’un 9. maddesinde belirtilen yasal şartların oluştuğu sonucuna varılmış olup, talebin kabulü ile karar verilmiştir” ifadelerini kullanmıştı. Ayrıca Başcı’nın aldığı söz konusu ihalenin ayrıntılarını da duyurmuştuk. Belediye aynı ihaleyi 19 Ekim 2020 tarihinde de yapmış ancak Başçı’nın şirketinin bu ihaleye verdiği teklif tutarı sınır değerin altında kalmıştı. İhale iptal edilmişti. İkinci kez yapılan ihaleyi Başcı’nın şirketi kazanmıştı. Başcı’nın başvurusu üzerine Bakırköy 3. Sulh Ceza Hâkimliği tarafından erişim engeli getirildiğini duyuran haberimiz ile ihalenin ayrıntılarını anlatan haberimize de “kişilik haklarına doğrudan saldırı” iddiasıyla erişim engeli getirildi. cumhuriyet.com.tr

Bir haberimize daha erişim engeli getirildi

Bir haberimize daha erişim engeli getirildi 15 Temmuz Hakkaniyet Ocakları Genel Başkanı Ufuk Yegin'in Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İsrafil Kışla ile Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı eleştirirdiği gerekçesiyle ifadeye çağrılması haberimize de erişim engeli getirildi. 15 Temmuz Hakkaniyet Ocakları Genel Başkanı Ufuk Yegin, Türkiye Şehit Yakınları ve Gaziler Dayanışma Vakfı’nın mütevelli heyeti üyeleri arasında yer alan Hazine ve Maliye Bakan Yardımcısı Nurettin Nebati, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı İsrafil Kışla ile Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ı eleştirirdiği gerekçesiyle ifadeye çağrıldı. Gazetemizin buna ilişkin 23 Ocak’taki haberine “kişilik hakları ihlali” gerekçesiyle Artvin Sulh Ceza Hâkimliği’nin 4 Şubat’taki kararı ile erişim engeli getirildi. Ufuk Yegin, erişim yasağının “şaşırtıcı ve ilginç olduğunu” belirterek “Konuşmanın içeriğindeki her şeyi belgeleriyle ispat ettim, savcının önüne koydum. Soruşturmanın ilerleyeceğini düşünmüyorum. Bazı güçler, anladığım kadarıyla ‘Buna yasak koyalım da yayımlanmasın’ diye çözüm düşünmüşler. Üzüntü verici. Bazılarının tövbesi muteber, ‘Tövbe ettim geçmişimi sildim’, ancak bazılarının muteber değil gibi bir anlayış ortaya çıkıyor” dedi. Sefa Uyar

GaziantepŞehitkamil Belediyesi’nden eski AKP’li yöneticiye bir ihale daha

Gaziantep Şehitkamil Belediyesi’nden eski AKP’li yöneticiye bir ihale daha Gaziantep'te kiraladığı milyonlarca liralık araçlarla gündeme gelen AKP’li Şehitkamil Belediyesi, tartışmalı bir ihale daha yaptı. Belediye, daha önce 9 milyon liraya araç kiraladığı AKP’li Turgut Kaygun’un şirketinden bu kez 58 milyon liraya araç satın aldı. Gaziantep’in 760 bin nüfuslu Şehitkamil ilçesinde on milyonlarca liraya kiraladığı araçlarla gündeme gelen AKP’li belediye tartışma yaratacak bir ihaleye daha imza attı. Belediye bu kez araç satın alma ihalesi açtı. İhaleyi 58 milyon 885 bin lira bedelle Güney Atık ve Yeşil Alan Yönetimi şirketi kazandı. Belediye aynı şirketten temizlik ve park hizmetlerinde kullanılmak üzere araç ve iş makinaları kiralamıştı. Şirketin ortakları arasında eski AKP Şehitkamil İlçe Başkan Yardımcısı Turgut Kaygun yer alıyor.Şehitkamil Belediyesi Destek Hizmetler Müdürlüğü 17 Aralık 2019 tarihinde temizlik ve park bakım hizmetlerinde kullanılmak üzere doğal afetler ve salgın hastalıklar durumunda kullanılan 21b maddesine göre 3 ay süreyle araç ve iş makinesi kiralama ihalesi yapmıştı. İhaleye tek teklif veren Güney Atık ve Yeşil Alan Yönetimi İnşaat Ticaret Anonim Limited Şirketi 8 milyon 625 bin bedelle kazanmıştı. Şehitkamil Belediyesi bu kez de 9 Kasım 2020 tarihinde araç alım işi ihalesi açtı. İhalenin yaklaşık maliyeti 60 milyon 21 bin lira olarak belirlendi. 4 şirketin doküman satın aldığı ihaleye 2 şirket teklif verdi. Bu ihaleyi de 58 milyon 885 bin lira bedelle Güney Atık ve Yeşil Alan Yönetimi İnşaat Sanayi Ticaret Limited şirketi kazandı. Şirket ile belediye arasında 7 Aralık 2020 tarihinde sözleşme imzalandı. Araçların 1 Ocak - 15 Ocak arasında teslim edildiği belirtildi. Hazal Ocak

Libya’nın başkenti Trablus’ta,ülkenin batısındaki yerel seçimler kapsamında merkez belediyesi meclisüyeleri için dün sandık başına gidildi

Libya’nın başkenti Trablus’ta, ülkenin batısındaki yerel seçimler kapsamında merkez belediyesi meclis üyeleri için dün sandık başına gidildi Libya Siyasi Diyalog Forumu’nda Başkanlık Konseyi Başkanlığı’na Menfi, başbakanlığa Dilbeye seçildi. Ülkeyi seçime götürecek konseye Türkiye, Mısır ve ABD destek verdi. Ülkede birliğin sağlanması için gözler yeni hükümette. Libya’da, ülkeyi yıl sonunda yapılacak seçime götürecek Başkanlık Konseyi’ne beklentilerin aksine Akile Salih-Fethi Başağa ikilisinin oluşturduğu liste seçilemedi. Ülkede birliğin yeniden sağlanması için ilk kritik aşamayı yeni kurulacak hükümeti Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nin onaylanması aşaması oluşturacak. Libya’da bir süredir Birleşmiş Milletler (BM) arabuluculuğunda sürdürülen geçici hükümet kurma çalışmalarında önceki gün kritik bir aşama geçildi. Libya’daki 74 ayrı bölgeden gelen birer temsilcilerden oluşan Libya Siyasi Diyalog Forumu (LSDF), İsviçre’nin Cenevre kentinde yapılan oylamada, ülkeyi aralık ayında yapılması planlanan seçime götürecek geçici hükümeti oluşturacak 4 kişilik Başkanlık Konseyi üyelerini belirledi.Liste usulüyle yapılan seçimde Hafter’in müttefiki Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’in Başkanlık Konseyi başkanı, Trablus merkezli Ulusal Uzlaşı Hükümeti (UUH) İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın da başbakan adayı olduğu liste 34 oyda kalırken Muhammed Menfi’nin konsey başkanı, Abdülhamit Dilbeybe’nin başbakan adayı olduğu liste 39 oy alarak oylamayı kazandı. Dilbeybe, 3 hafta içinde bakanlar kurulunu belirleyecek ve hükümet, Trablus merkezli yüksek konsey ve Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi tarafından onaylandıktan sonra göreve başlayacak. Bu onayın gerçekleşmemesi durumunda ise onay yetkisi, Başkanlık Konseyi’ni belirleyen LSDF’ye geçecek.HAFTER’İ DESTEKLEYEN AŞİRETTENOylamayı Tobruk merkezli Libya Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih ile UUH İçişleri Bakanı Fethi Başağa’nın listesinin kazanmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Mısır’la yakın diyaloğu bulunan Salih ile Türkiye’ye yakın isimlerden Başağa’nın listesi, siyasi yorumcular tarafından Libya konusunda Türkiye-Mısır uzlaşısının listesi olarak görülüyordu. LSDF’deki seçim, Menfi ve Dilbeybe’nin kazandığı bir oylamadan çok Salih ve Başağa’nın kaybettiği bir seçim olarak yorumlandı. Libya Başkanlık Konseyi Başkanlığı’na seçilen Menfi, Aralık 2018 ile Aralık 2019 arasında Libya’nın Atina Büyükelçiliği’ni yaptı. Libya UUH’nin Türkiye ile yaptığı deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının ardından Yunanistan’ın istenmeyen adam olarak ilan etmesiyle Libya’ya geri dönen Menfi, Tobruk’taki Menf aşiretinden geliyor. Aşiretlerin siyaset üzerinde belirleyici rol oynadığı Libya’da Menfi’nin Trablus merkezli UUH içinde siyaset yapmasına karşın aşiretinin Hafter’i desteklediği belirtiliyor. Dilbeybe ise Misrata doğumlu bir işadamı. Libya’daki en büyük inşaat şirketlerinden birinin sahibi olan Dilbeybe’nin, Libya iç savaşından önce ülkede Türk müteahhitlerle de ortak işleri olduğu ifade ediliyor. Libya’da yeni Başkanlık Konseyi’nin belirlenmesine Türkiye, Mısır ve ABD’nin de aralarında bulunduğu uluslararası aktörlerden destek gelirken Rusya dün de sessizdi.HAFTER KONUSU KİLİT ÖNEMDETürkiye’nin Trablus Büyükelçiliği görevini de yapmış olan emekli büyükelçi Uluç Özülker, Cumhuriyet’e yaptığı açıklamada, Libya’da Türk askeri varlığının geleceği konusunda yeni hükümetin tavrının belirleyici olacağını belirtti. Libya’da seçime giden süreçte taraflar arasında tüm yabancı güçlerin ülkeden ayrılması üzerinde sağlanan uzlaşı doğrultusunda buradaki Türk askeri varlığının da gündeme geleceğine dikkat çeken Özülker, şu değerlendirmeyi yaptı: “Son dönemde Trablus’un ve UUH Başbakanı Fayez Sarraj’ın Libya’daki Türk askerlerinin durumu konusunda sesleri farklı çıkmaya başlamıştı. Türk askerinin kendi talepleriyle orada olduğunu kabul etseler de ülkedeki tüm yabancı güçlerin çıkması konusunda ABD başta olmak üzere uluslararası aktörlerden gelen açıklamalar paralelinde bir tutuma girme havasındaydılar. Türkiye’nin Libya’daki mevcudiyetini yeni hükümetin hangi ölçüde kabul edip etmeyeceğine bakmak gerekiyor. Bunun biraz da Hafter’in vereceği tepkiye bağlı olduğunu düşünüyorum. Esasen bu hükümetin Libya’nın tümünde hâkim olması için Hafter’in statüsünün de belirlenmesi gerekiyor. Sarraj gitti, yeni hükümet kurulacak ama Hafter halen oradadır. Libya’da işleyen süreçte bilinmeyen birçok şey var. İyimser olmakta fayda var ama burada ihtiyatlı bir şekilde iyimser olmak gerekiyor.”FEDERASYON TİPİNE YÖNELİMYeni Başkanlık Konseyi’nin belirlenmesinin ülkedeki birliğin sağlanması açısından önemine dikkat çeken Özülker, “BM öncülüğünde Cenevre’de sürdürülen müzakerelerde federasyon tipi bir Libya’ya yönelinmekte olduğuna dair görünüm var. Fakat bu seçimlerle birliğin sağlanması ihtimali masada tutulabiliyor. O bakımdan bu seçimlerin yapılabilmiş olması olumludur. Fakat seçimdeki bıçaksırtı sonucu da görmek gerekiyor. Bu sonucun istikrarı hangi ölçüde sağlayabileceği tartışmalıdır” ifadelerini kullandı. Hüseyin Hayatsever

Mustafa Kemal’den harp tarihine mirasüçders

Mustafa Kemal’den harp tarihine miras üç ders ABD Kara Kuvvetleri resmi yayın organı Military Review’de çıkan “Gelibolu Kayası. Mustafa Kemal’in liderliği” başlıklı makalenin ikinci bölümünde, Mustafa Kemal’in Gelibolu zaferiyle dünya savaş tarihine armağan ettiği üç ders mercek altına alınıyor: İstihbaratın yokluğunda savaş, askerin azim ve kararlılığını yüksek tutma, önderliğin incelikleri... /Archive/2021/2/7/021418738-canakkale-cikarmasi.pngYAZAN: BİNBAŞI ERIC VENDITTI ÇEVİREN: M. BİROL GÜGERMustafa Kemal, savaşı sürdürebilmek adına bir şeye büyük önem atfetmişti o da tedbirdi. Elindekilere bakıldığında, sahip olduğu pek az şeyle, elinden geldiğince çok şey yaptığı ve bunu da doğru zamanda yaptığı için başarılı olduğu görülüyor. Öyle ki, savaşın ilk aşamalarından itibaren üst kademe komutanlarından hiçbir istihbarat veya rehberlik almamıştı; Sami Bey’in 9. Tümeni’nden elde edilmiş pek az işe yarar istihbarat vardı. İlerleyen Anzak kuvvetlerinin mesafesi ve yönü hakkında bilgi sahibiydi, ancak bundan da önemlisi, araziye son derece hâkimdi. Bölgeye hâkim olan arazinin değerini kavradı ve müttefiklerin eylem planını zihninde canlandırdı; açık istihbaratın yokluğunda manevra planını buna dayandırdı./Archive/2021/2/7/021417645-canakkale-cikarmasi2.pngMustafa Kemal, taburlarını ve alaylarını parça parça görevlendirdi, ancak bu üstlendiği riskliydi. Manevra planını ise daha ziyade ateş desteğine dayandırıyordu. İdeal bir plan değildi, ancak muharebenin o noktasında Türklerin sadece askere ihtiyacı vardı. 57. Alay öncü oldu; yaptıkları savunmanın temel amacı, tümenin geri kalanının savaşa katılımı için zaman yaratmaktı. Mustafa Kemal basit ve doğrudan emirler verdi: Sırt boyunca önden saldırı, müttefikleri denize itme, öngörülemezliği en üst düzeye çıkarma, basitlik ve eylemde şiddet. Verecek hiçbir toprak parçası ve geri çekilecek hiçbir yerleri yoktu. Mustafa Kemal, dağdaki topçu bataryasını Kemalyeri’nde konuşlandırmıştı; bataryanın öncü kuvvetlere dahil edilmesi kritikti. Batarya işgalcilere etkili bir şekilde ateş yağdırdı, Anzak birliklerini bastırdı ve ilerlemelerini durdurdu. O sırada 57. Alay Komutanı, kuvvetlerinin arazide nasıl da dağıldığını fark etmişti, Anzakların istismarına karşı son derece savunmasızlardı. Bataryanın konumu, 57. Alay’a tüm cephe boyunca son derece açık bir ateş alanı sunarken, alay komutanı, 1. Tabur’un karşısında konuşlu Anzak askerlerine karşı topçuları göreve çağırdı. Yoğun ateş, cesur bir karşı saldırı için zamanı yarattı.‘SAVAŞMAYI DEĞİL, ÖLMEYİ EMREDİYORUM’Mustafa Kemal, yedek kuvvetleri, hatlardaki boşlukları doldurmaya, savunmayı güçlendirmeye ve güneydeki 27. Alay ile bağlantı kurmaya ayırdı. Çeşitli manevralar ile alandaki pozisyonunu korudu. Yaptığı tüm hamlelerin amacı, bir konumu pekiştirmek ya da bir hattı güçlendirmekti. Böylelikle 57. Alay’ın 3. Tabur’u da hatlardaki yerini aldı. Ardından 77, 57 ve 27. Alay hatlarını birleştirdi, son olarak da günün geç saatlerinde bölgeye intikal edecek olan 72. Alay’a, 57. Alay’ın yok edilmiş hattını sağlamlaştırmasını emretti; savunmanın tüm kuvvetler için kilit önemde olduğunu iyi biliyordu. Buradaki başarısızlık hatların dağılmasını ve düşmanın güvenle Eceabat’a yönelmesini sağlayabilirdi. Anzaklar, savunmayı yarıya indirebilir ve Türkleri etraflıca yenebilirdi. Albay Joshua Chamberlain, neredeyse yarım yüzyıl önce Amerikan İç Savaşı sırasında, Pensilvanya yakınlarındaki Little Round Top’da benzer bir durumla karşılaşmıştı. Birlik hattının bir kanadını tutan Chamberlain’in başarısız olması durumunda Konfederasyon güçleri kanadı saracak ve General Robert E. Lee de savaşı kazanacaktı. Mustafa Kemal, savunmadaki bütünlüğün Arı Burnu’ndaki duruma bağlı olduğunu biliyordu. Mustafa Kemal iyi bir liderdi. Komutanlarının ondan ne istediğini, askerlerinin ne yapması gerektiğini ve onlara bunu nasıl yaptıracağını iyi biliyordu. Tüm emirlerinde askerlerine net bir yön çiziyor, bir amaç ve harekete geçmeleri için bir ilham aşılıyordu. Hiçbir emri, 57. Alay’a verdiği, “Size savaşmayı değil, ölmeyi emrediyorum” emrinden daha net değildi. 57. Alay’ın askerleri acımasız, göğüs göğüse bir karşı saldırıya atılarak bu emri en uygun şekilde yerine getirdi. Mühimmatsız ve sadece süngülerle donanmış bu askerler, son nefer kalıncaya dek savaştı ve müttefiklerin sahile bakan tepelere yaptıkları saldırıyı büyük bir bedel ödeyerek püskürttü.‘GELİBOLU’NUN MUZAFFER KUMANDANI’Aklını etkileyen başka bir faktör olmadıkça hiçbir insan bilerek ve isteyerek ölüme gitmez. Ancak Osmanlı kültüründe askerler için bir tür şeref kuralı vardı: Bir asker eve ya galip döner ya da görkemli bir şekilde şehit olurdu. İslam’ın merkezi olan Osmanlı İmparatorluğu için herhangi bir savaş kutsal, o savaşlara iştirak eden askerler de kutsal savaşçılar olarak kabul edilirdi. Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı seferlerinden Türkiye Cumhuriyeti mücadelesine kadar çeşitli komutanlıklarında bu tutuma birden fazla kez başvurmuştu. Ancak giriştiği tüm savaşlar arasında, 25 Nisan’da Arıburnu yamaçlarında 57 Alay’a verdiği emir, en kanlı ve en başarılı sonucu getirdi. Mustafa Kemal’in sözleri tüm alayın ortadan kalkmasına yol açmasına karşın işgali durdurdu, savaşı kazandırdı ve böylelikle Mustafa Kemal, Gelibolu’nun muzaffer kumandanı oldu.25 Nisan’daki çatışmalar akşam karanlığının ardından sona erdi. Her iki taraf da tükenene dek savaştı. Anzak komutanı General William Birdwood, birliklerinden geri çekilmelerini talep etti. General Ian Hamilton ise bunu reddetti. Bu durumu dokuz aylık acımasız bir göğüs göğüse siper savaşı izledi. Ocak 1916’da müttefikler yarımadayı boşalttı ve Çanakkale Savaşı sona erdi. Osmanlılar, kendi topraklarında Müttefiklerin olanca gücüne karşı dayandı ve sağlam durdular. Böylelikle Çanakkale, imparatorluğun diğer cephelerdeki yenilgiler dizisini tek başına gölgede bırakan bir zafer oldu. Çanakkale harekâtının baş savunucusu Winston Churchill, fiyasko yüzünden işini kaybetti. Gelibolu kahramanı Mustafa Kemal, Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanmasından sonra Türkiye Cumhuriyeti’nin savunulmasında önderlik etmeye devam etti. Modern Türkiye’nin babası ve cumhuriyetin ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk oldu. ABD ve İngiliz donanmaları, Gelibolu’da öğrendikleri dersleri bir sonraki dünya savaşında, Avrupa ve Pasifik’teki amfibi saldırılarda uyguladılar. Hayatta kalanlara bırakılan dersler bunlardı; savaşan erlerin çoğu Çanakkale Boğazı’na bakan o küçük toprak parçasını bırakmadı. Savaş nihayet sona erdiğinde, Gelibolu’da neredeyse yarım milyon asker şehit olmuştu.İSTİHBARATIN YOKLUĞUNDA SAVAŞMustafa Kemal’in, harekât sürecindeki komutan rolünü kavrayışı, bugünün liderleri için kalıcı bir ders niteliğindedir. Bugünün komutanları dahi onun arazi bilgisi ve bu bilginin olası düşman yaklaşımı üzerindeki etkisini, savaş alanındaki hazırlığın temeli olarak kabul eder. Daha da önemli olan Mustafa Kemal’in bu bilgiyi nasıl kullandığıdır. Mustafa Kemal, bölgesindeki müttefik kuvvetler hakkında ayrıntılı istihbarattan yoksun olduğu için, sahile bakan hâkim tepelere odaklandı. Müttefiklerin ne yaptığını bilmiyor ancak onların başarılı olmasını engellemek için ne yapması gerektiğini iyi biliyordu. Buradaki temel ders, istihbaratın yokluğunda araziye hâkim olmaktır. Araziye hâkim olursak düşmanı bulup üstünlüğü sürdürebiliriz. Bir başka ders de askerleri neyin motive ettiğini bilmektir. Mustafa Kemal, ezici zorluklara rağmen askerlerini imkânsızı yapmaya zorlamak için kahramanlık, onur, zafer ve dine başvurdu. Liderler olarak asli görevimiz, askerlerimize neyin ilham verdiğini anlamaktır. Bunu yaparak, sözlerimiz ve eylemlerimizle askerlerimizin kalplerini harekete geçirebiliriz.NESİLLERDİR AKTARILAN DERSLERBu örnek olay incelemesinden çıkardığımız üçüncü ders de liderler olarak organizasyonun neresinde durduğumuzu anlamaktır. Mustafa Kemal, sahip olduğu toprağın, zamandan veya zeminden vazgeçemeyecek kadar önemli olduğunu erken fark etti. Bir ihtiyat birlik komutanı olarak, üstleri emretmedikçe savaşa giremezdi. Yine de iyi bir sebeple ileri atıldı. Arı Burnu’nu bir ana çıkarma bölgesi ve Conkbayırı’nı da yüksekliği bakımından savaşın kilit noktalarından biri olarak belirlediğinde, sahip olduğu hattın tüm Türk savunmasının temel taşı olacağını biliyordu. Maliyeti ne olursa olsun, sadece tümeni için değil, tüm 5. Ordu için bu bölgeyi elinde tutması gerekiyordu. Albay Chamberlain, bizim de öğrenmemiz gereken bu dersi Gettysburg’da almıştı. O ders, büyük resmin odağını kaybedip dar görevimize yerleşemeyeceğimiz gerçeğidir. Çünkü bizler bir bütünün parçalarıyız. Yaptığımız her şey daha yüksek bir hedefe ulaşmamıza yardımcı olacaktır. Bizler, üstlerimizin görevlerini gerçekleştirmek için kullandıkları araçlarız. Herhangi bir parçanın başarısızlığı, bütün için bir felaket anlamına gelebilir. Eski bir atasözünün de söylediği gibi, “Bir çivi bir nal, bir nal ise bir at kurtarır”. Savaşın değişen yüzü ve değişen araçlarına rağmen, aynı liderlik ilkeleri nesillerdir yaşıyor. Gelibolu’ya yapılan ilk atışlardan bir asır sonra bile, savaş dersleri ve savaşçıların ilkeleri bugün hâlâ uygulanabilir durumda. Onların, önümüzdeki yıllarda da önderliğin yol gösterici ilkeleri olmaya devam edeceğine inancımız tam. M.Birol Güger

Cumhuriyet düşmanınıanan devlet erkânının başındakiÇiftçi,İskilipli’nin izinde

Cumhuriyet düşmanını anan devlet erkânının başındaki Çiftçi, İskilipli’nin izinde TBB Başkan Yardımcısı Özbek, ADD Başkanı Altınışık ve Memleket Hareketi lideri İnce, işgalcilerin işbirlikçisi İskilipli Atıf Hoca’yı anan Çorum Valisi ve yanındakilere “Bu, koltuklarını borçlu oldukları Cumhuriyet’e meydan okumadır” tepkisini gösterdi. Anmayı savunan Vali Çiftçi, İskilipli’nin “ilim ve dava adamı” olduğunu belirtti. Milli Mücadele döneminde İngilizlerin desteği ile gerici isyanlara destek veren ve Kuvayi Milliye’ye düşman Teali İslam Cemiyeti’nin yöneticisi İskilipli Atıf’ın ölümünün 95. yılında düzenlenen anma törenine, devlet erkânının katılması tepki çekti.Cumhuriyet’e açıklamalarda bulunan Türkiye Barolar Birliği Başkan Yardımcısı Hüseyin Özbek, “Türkiye Cumhuriyeti’nin kamu görevlilerinin, bulundukları koltukları borçlu oldukları Milli Mücadele’ye karşı çıkan, milli bir devlet kuruluşuna itirazı olan ve bu tavrı çok somut delillerle sabit olan bir kişi için anma töreni düzenlemeleri son derece düşündürücüdür. Cumhuriyet sayesinde elde ettikleri makamların hakkını vermeyen bu kişilerin tavırlarının sorgulanması gerekmektedir. Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil eden kamu görevlilerinin cumhuriyetin kuruluş felsefesine uygun bir davranış içinde olmaları zorunludur. Bu makam sahiplerinin; Atatürk, Milli Mücadele ve cumhuriyet konusundaki gerçek düşüncelerini bilmek vatandaşlarımızın hakkıdır. Milli Mücadelede TBMM ve Atatürk mü haklıydı yoksa Damat Ferit ve Vahdettin mi haklıydı sorusuna cevap vermek, İskilipli Atıf’ta ne bulduklarını da açıklamak durumundadırlar” diye konuştu.‘YAPILANIN FARKINDAYIZ’Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanı Hüseyin Altınışık da “İskilipli Atıf ile ilgili anma programı gelinen nokta açısından oldukça düşündürücüdür. Tarihi gerçekleri tarihi belgeleri yok sayarak bir yeni tarih oluşturma çabasına tanıklık etmekteyiz. Yeni tarih yazma çabaları, milli kurtuluş savaşının bile yapılmadığı noktasına kadar uzanmaktadır. Milli devlet olarak yaşamak istiyorsak, başta ülkeyi yönetenler ve yetkili makamlarda yer alanlar, milli tarihi objektif olarak bilmek zorundadır. Bu program da Sayın Alev Coşkun’un deyişiyle tam anlamıyla bir meydan okuma söz konusudur. Milli Mücadele’ye ve cumhuriyet devrimine karşıtlık vardır. Tarihi, siyasete alet etmemek zorunludur. Bizler, yapılmak istenenlerin farkındayız” ifadelerini kullandı. Memleket Hareketi lideri Muharrem İnce, Twitter hesabından açıklama yaparak “Çorum Valisi derhal görevinden alınmalıdır. Burası Türkiye Cumhuriyeti, herkes haddini bilecek” dedi.VALİ İSKİLİPLİ’NİN İZİNDEÇorum Valisi Mustafa Çiftçi, “İlim, aksiyon ve dava adamı” olarak nitelediği İskilipli Atıf Hoca’yı anmalarını savundu. Çiftçi “Düşünce dünyamızın yıldızlarından merhum Nurettin Topçu’nun ifadesiyle, M. Atıf Efendi gibi Esad Erbili ve Müftü Ali Rıza Efendi de millete gözdağı vermek ve sindirmek için zulmen idam edilmişlerdir. Bu manada İskilipli Atıf Efendi yine merhum Necip Fazıl Kısakürek üstadımızın ifadesiyle “son devrin din mazlumlarından” biridir ve bu sıfatla rahmetle anılmayı hak etmektedir. Ben İskilip’te yaptığımız anmanın doğru olduğunu, haklı olduğunu, yapılması gerektiğini düşünüyor, maşeri vicdanda makes bulacağına canı gönülden inanıyorum” açıklamasını yaptı. İlayda Kaya

CumhurbaşkanlığıFinans Ofisi’nin içerisinde ayrıbir başkanlık oluşturuldu

Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi’nin içerisinde ayrı bir başkanlık oluşturuldu Faiz yerine kâr payı esasına dayalı katılım finansın geliştirilmesi için kararname ile kurulan başkanlık yeni finansal araçları sisteme kazandıracak. Cumhurbaşkanlığı, faiz yerine kâr payı esasına dayalı “katılım finansın” geliştirilmesi için Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi içerisinde ayrı bir başkanlık kurdu. Başkanlık, katılım finans alanında yeni finansal araçların sisteme kazandırılması için çalışma yapacak. Kararname değişikliği ile ayrıca inşaatı devam eden İstanbul Finans Merkezi, cumhurbaşkanının belirlediği hedefler doğrultusunda geliştirilecek. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan faize karşı olduğunu birçok kez dile getirdi. Erdoğan, Merkez Bankası tarafından yapılan faiz artışlarına da karşı çıkıyor. Resmi Gazete’de dün yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile daha önce yayımlanmış olan kararnamede dikkat çeken değişiklikler yapıldı. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi’nin hizmet birimleri ve görevleri yeniden düzenlendi.STRATEJİ BELİRLEYECEKOfis içerisindeki, “Finansal Strateji ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı”, “Katılım Finans Dairesi Başkanlığı” olarak değiştirildi. Bu başkanlık cumhurbaşkanı tarafından belirlenen politikalar doğrultusunda, katılım finans alanında stratejiler geliştirecek, bu stratejiler kapsamında alınan kararların ilgili kamu kurum ve kuruluşları nezdinde uygulanmasını izleyecek ve sonuçlarını cumhurbaşkanına raporlayacak. Katılım finansın geliştirilmesi amacıyla kamu kurum ve kuruluşları, özel sektör, üniversiteler ve sivil toplum örgütleri arasında işbirliğini artıracak, koordinasyonu sağlayacak. Katılım finansın geliştirilmesi ve katılım finansa yönelik farkındalığın artırılması amacıyla ulusal ve uluslararası faaliyetler gerçekleştirecek. Katılım finans alanında yeni finansal araçların sisteme kazandırılması, finansal ürün geliştirilmesi ve çeşitliliğin artırılmasına yönelik çalışma yapacak.FİNANS MERKEZİ İÇİN GÖREVKararname ile İstanbul Finans Merkezi Dairesi Başkanlığı’nın görevleri de yeniden düzenlendi. Başkanlık, İstanbul’un küresel bir finans merkezi olmasını sağlayacak strateji ve politikalar geliştirmenin yanı sıra bu kapsamla ilgili kamu kurum ve kuruluşlarını koordine ederek strateji ve politikaların uygulanmasını da sağlayacak. Mustafa Çakır

KOBİ'lerin nakdi kredi borcu yüzde 38 arttı

KOBİ'lerin nakdi kredi borcu yüzde 38 arttı KOBİ türü işletmelerin nakdi kredi borcu, 2020 yılında 2019'a göre yüzde 38 artarak 849 milyar 187 milyon liraya ulaştı. KOBİ'lerin gayrinakdi kredi borcu da 257 milyar kirayı aştı. Türkiye’de ekonominin itici gücü olan, istihdamın önemli bir bölümünü sağlayan KOBİ’ler, 2021 yılına önemli bir kredi borcuyla girdi. BDDK’nin “Aralık 2020” aylık bültenine göre, bankalardan kredi kullanan KOBİ türü müşteri sayısı, 2019’a kıyasla yüzde 23.3 artarak 4 milyon 855 bin 16’ye yükselirken, bunların nakdi kredi borcu yüzde 38 artarak 849.2 milyar TL’ye ulaştı. Ayrıca KOBİ’lerin yüzde 26.8 artışla 257.6 milyar lira da gayri nakdi kredi borcu var.KOBİ niteliğindeki işletmelerin 4 milyon 63 bin 822’si mikro işletme. Bunların sayısı yüzde 26.4 artarken, toplam nakdi kredilerdeki payları 30.8 oldu. Kredi borçlusu küçük ölçekli KOBİ’lerin sayısı yüzde 10.8 artışla 608 bin 598 yükselirken payları yüzde 32.1, orta ölçekli KOBİ’lerin sayısı da yüzde 5.7 artışla 182 bin 596’ya çıkarken payları yüzde 37.8 oldu. cumhuriyet.com.tr

Hazine’nin net borçlanmasıile bütçe açığıarasında 69 milyar TL fark var

Hazine’nin net borçlanması ile bütçe açığı arasında 69 milyar TL fark var Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nden Prof. Dr. Aziz Konukman, 2020 yılı “Kamu Borç Yönetimi Raporu” ile bütçe sonuçları arasındaki çelişkilere dikkati çekti. Bu rapora göre, net borçlanmanın 241.8 milyar TL olduğunu, bunun sonradan yükseltilen 309 milyar TL’lik limitin altında kaldığını belirten Konukman, “241.8 milyar liralık net borçlanma, 172.7 milyar liralık 2020 fiili bütçe açığını 69.1 milyar TL aşıyor. Oysa bütçe açığının finansmanı dışında borçlanma yapılmaması gerekiyor. 2018 dışında 2017’den bu yana her seferinde bütçe açığının üzerinde net borçlanma yapılmış. O zaman aradaki fark nasıl finanse edilmiş? İşin içinde bir katakulli var ama nasıl” diye sordu.MUHALEFET SORMALIBütçe açığının finansmanı dışında net borçlanmaya gidilmesinin yasal olarak mümkün olmadığını belirten Konukman, şunları söyledi: “Benzer durum 2017 ve 2019 yılları için de söz konusu oldu. 2017’de açığı aşan net borçlanma 5.7 milyar TL idi. Bu rakam 2019’da ise 32.4 milyardı. 2018’de ise net borçlanma tutarı bütçe açığının 12.6 milyar altında kaldı. O zaman bütçe açığı net borçlanmanın dışında hangi araçla finanse edildi? Muhalefet bu ciddi sorunu Meclis’e taşıyarak meclis araştırması için çaba sarf etmelidir.” 69.1 milyar TL’nin “2020 net borçlanma-fiili bütçe açığı farkı” olduğuna dikkati çeken ve Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan’ın revize edilen rakama atıfla “2020 bütçe açığımız, hedeflenen 239.2 milyar liranın altında 172.7 milyar lira olarak gerçekleşti ve 66.5 milyar lira tasarruf sağladık” iddiasını hatırlatan Konukman, bu konuda da şu değerlendirmeyi yaptı:KİMLERE AKTARILDI?“2020’de 66.5 milyar TL tasarruf yapıldığıyla övünülürken, gerçekleşen açığın üzerinde 69.1 milyarlık bir net borçlanmaya niye gidildi? Bu sorunun yanıtı mutlaka verilmelidir. Bu 69.1 milyar TL kimlere aktarıldı sorusuna mutlaka yanıt verilmelidir. Madem tasarruf yapıldı, o zaman ihtiyaç yok iken niye ekstra net borçlanmaya gidildi? 2020 bütçe açığı gerçekleşme tahmini 239.2 milyar iken borçlanma limitinin 309 milyara çıkartılması ayrıca düşündürücü.” Mustafa Çakır

Salgın, ABD-Çin eşitlenmesini iki yılöneçekecek

Salgın, ABD-Çin eşitlenmesini iki yıl öne çekecek Euler Hermes ekonomistleri, dünyanın ekonomik ağırlık merkezini (DEAM) hesapladı ve Covid-19 salgının etkilerine dikkati çekti. Buna göre, DEAM’ın doğuya doğru kayması 2020-2024 arasında, Covid-19 krizinden önce aynı dönem için öngörülen uzun vadeli büyüme ortalamalarına kıyasla 1.4 kat hızlanacak. Hatırlanacağı gibi, gelişmiş ekonomiler 2000’de küresel GSYH’nin yüzde 80’ini temsil ederken, bu oran 2019’da yüzde 60’a geriledi. 20 puanlık düşüşün 8’ini Asya-Pasifik kaptı. Yine rapora göre Çin, salgın sürecinde dünyada göreceli olarak kazanan durumunda. Çin’in GSYH’si, gelişmiş ekonomilere göre ve kriz öncesi izlediği uzun vadeli büyüme eğrisine kıyasla iki yıl önde gidiyor. Çin ve ABD’nin GSYH’lerinin 2030 yılında eşitlenmesi bekleniyor. Covid-19 krizinden önce bu eşitlenmenin 2032’de gerçekleşeceği öngörülüyordu.‘PAYDAŞ KAPİTALİZMİ’ UZUN VADELİMcKinsey’in “Paydaş Kapitalizmi” raporuna göre, liderlerin, yalnızca hissedarlara değil aynı zamanda müşterilerine, tedarikçilerine, çalışanlarına ve topluma hizmeti misyon edinmesi gerekiyor. Bunun uygulanması da iki nedenden dolayı şart.Birincisi; şirketlerin bu konudaki taahhütleri, kamuoyu tarafından takip edilip ölçülebiliyor. Sözlerin yerine getirilmemesi, olumsuzluklara yol açabiliyor. İkincisi paydaş kapitalizmini uygulayan şirketlerin uzun vadede daha iyi performans gösterdiğine dair her geçen gün sayıları artan kanıtlar bulunuyor. cumhuriyet.com.tr

Mustafa Yazıcıoğlu, Türkiye’de de bir stüdyo kurmaya hazırlanıyor

Mustafa Yazıcıoğlu, Türkiye’de de bir stüdyo kurmaya hazırlanıyor ABD’de iki stüdyosu bulunan film müziği bestecisi Mustafa Yazıcıoğlu, Türkiye’de de bir stüdyo kurmaya hazırlanıyor. Sanatçı, stüdyo için “diğer sanatçıların ve eğitim almak isteyen öğrencilerin de katılım gösterip ayrıcalıklı hissedebileceği bir yapı olacak” diyor. ABD’de, Hollywood’da 15 yıldır film ve dizilere müzik besteleyen Mustafa Yazıcıoğlu, bu deneyimini artık Türkiye’ye de taşıyarak kariyerine devam etme kararı aldı. Film müziği çalışmalarına Amerika’da başlayan ve kariyerini Los Angeles’ta sürdüren Yazıcıoğlu, ilk deneyimini 2005 yılında yönetmenliğini “Yüzüklerin Efendisi” üçlemesinin yönetmeni Peter Jackson’un yaptığı “King Kong” filmindeki asistanlığı ile yaşadı. Türkiye’deki ilk uzun metraj film çalışmasını ise 2010 yılında yönetmenliğini Ahmet Faik Akıncı’nın “Kubilay” filmi ile yaptı. Konuştuğumuz Yazıcıoğlu, müzik eğitimine 6 yaşında piyano dersleriyle başladığını dile getirerek etkileyici eğitim dönemini şu sözlerle anlattı: “15 yaşıma kadar klasik piyano repertuvarı çaldım. Daha sonra bestelenmiş müzikleri çalmanın beni tatmin etmediğine karar verdim. 15 yaşımda Prof. Dr. Elsner Barteleo ile bestecilik, kompozisyon ve orkestrasyon çalışmaya başladım. İlk bestelerimi solo piyano için bestelemeye başladım. Lise dönemimde Feyza Sönmezöz ile piyano çalışmaya devam ederken Prof. Dr. Server Acim ile kompozisyon, armoni ve orkestrasyon çalışmaya devam ettim. Prof. Dr. Server Acim ile çalışırken kendisinin ilk tiyatro müziği çalışmalarına da tanıklık ettim.” Sonrasında ise bir “film müziği bestecisi” olmaya karar verişini “Görüntü ve müziğin büyülü dünyası beni içine almıştı” sözleriyle ifade eden sanatçı, “Çocukluğumun kült filmi ‘Geleceğe Dönüş’ üçlemesindeki Alan Sylvestri imzalı film müziklerini dinledikten sonra film müziği besteleme isteğimin asıl oluşmaya başladığı ve tutkuya dönüştüğü dönemdir” dedi. Yazıcıoğlu’nun aklını çelen film müziği besteleme düşüncesi üniversite boyunca peşini bırakmamış. Kısa süren İstanbul Teknik Üniversitesi eğitiminden sonra Yıldız Teknik Üniversitesi’ne geçmiş. Bu sırada Türkiye’de devamlı film müziği besteciliğiyle ilgili eğitim programlarını araştırmış ancak istediği sonucu alamamış. Sektörden tanınmış film müziği bestecilerinin çevrimiçi seminerlerine katıldıktan sonra ise hayatının asıl serüveninin başladığını dile getiren Yazıcıoğlu, Berklee Collage Of Music Film Scoring bölümüne kabul edilmiş.‘MUTANT’ DİZİSİYLE TANINDISonrasında ise kariyer basamaklarını tırmanma sırası geliyor. “2014 yılında Mutant dizi müziklerini yaptığım dönem, yaptığım ürünün en rahat ve fazla duyulduğu dönemdi” diyen Yazıcıoğlu şöyle anlatıyor: “Dizi kadar dizinin müzikleri de fenomen oldu. Günümüzde bile YouTube ve diğer dijital platformlarda en fazla dinlenen müziklerim arasında zirvede yer alıyor. Bence asıl mesele duyurabilmek. Bu güne kadar çok ilgilenmedim bu konuyla ama 10 yıl önce yaptığım ve kimsenin duymadığı bir çalışmam bile tesadüfen de olsa duyulduğunda çok olumlu tepkiler alıyor. Bunu bir artı olarak görüyorum.”RAP’ÇİLERE ALTYAPI...Kendisini “Film Müziği Bestecisi” olarak tanımlayan Yazıcıoğlu, diğer aktif bir şekilde çalıştığı alanları, “Bir film, dizi, belgesel vb. projelere müzik yazma dışında bir sanatçıya şarkı besteleyip vermek, sanatçının kendi şarkısına aranje yapmak da diğer faaliyet alanlarım. En büyük tutkularımdan biri de özellikle Amerika’daki West Coast Rap ve Hiphop sektöründe yer alan sanatçılara beat denilen altyapıları çok yaptım ve hâlâ en büyük tutkumdur beat yapmak. Yeni dönemde başta piyano olmak üzere çaldığım diğer enstrümanlarla da performans videoları çekip bunları hem albüm hem de video konser konsepti ile yayımlamayı düşünüyoruz” sözleriyle dile getiriyor. Sanatçı, projelerden bağımsız olarak albüm ve şarkı çalışmalarına da imza attığını belirtiyor.‘AMACIM ROL MODEL OLMAK’Mustafa Yazıcıoğlu’nun “Film Müziği Teknikleri” isimli bir de kitabı var. Bu alanı daha bilinir ve ulaşılabilir bir hale getirmek için çabaladığını söyleyen sanatçı, “Bireysel amacım genç kuşak için rol model olmak ve sektörde bir ilk olmasıydı, bunu gerçekleştirdim. Şu an ise hedefim bunu olabildiği kadar çok insana ulaştırmak. Şöyle bir gerçek var ki artık herkes bir iş yapmanın yanında o işin nasıl bir hayatın kapısını açacağını merak etmeye başladı. En kaba tabirle güzel yaşam gördükleri zaman geri planında ne olduğunu pek sorgulamadan ben de yaparsam böyle yaşarım fikri ağır basıyor. Tamam kabul hadi öyle yapalım. Ama arka planını çok dolu tutarak. Bireysel yaşantımı göz önünde tutmaktan hiç hoşlanmam normalde. Ama bu başkalarının yanlışa düşmesine mani olacaksa bir miktar fedakârlık yapabilirim. Bunu mu yaşamak istiyorsun? Yaşarsın tabii. Ama önce benim geçtiğim yollardan geç, gel yanıma yaşayalım demeyi daha doğru bulmaya başladım” diyor. Orhun Atmış

Toprak’a müjde bu kez Toscana’dan!

Toprak’a müjde bu kez Toscana’dan! “Toprak” filminin ABD’de başlayan ödül kazanma yolculuğu İtalya’dan gelen bir haberle devam etti. Toscana bölgesinde 7’ncisi düzenlenen Montelupo Fiorentino Uluslararası Film Festivali kapsamında “Toprak”ın yönetmeni Sevgi, tam otuz ikinci ödülünü kazandı. Çok büyük bir başarı, ama biraz da buruk, pandemi nedeniyle Sevgi, orada olamadı, ödülünü şimdilik kucaklayamadı. Canlı canlı değil, sanal gerçeklik dünyasında duydu alkışları. Festivalde “Toprak” filminin gösterimi 28 Ocak’ta yapılmıştı. Sonuçlar da 3 Şubat’ta açıklandı ve “Toprak” filminin yapımcı, yönetmen ve senaristi Sevgi Hirschhöuser’in bağımsız film festivali kapsamında en iyi film ödülünü kazandığı belirtildi. Eşi görüntü yönetmeni Chris Hirschhöuser ile Almanya’da çalışmalarını sürdüren Sevgi Hirschhöuser’le yaptığımız görüşmede, yeni filminin hazırlıkları içinde olduğunu öğrendik. Sevgi, uzun metraj çekeceği yeni filmi için yine memleketi Antalya’yı düşündüğünü ama mekân arayışı içinde olduğunu ifade etti. Yönetmen Sevgi Hirschhöuser, pandemi nedeniyle gecikmeli ve açıklandıkça gelen ödüllerden mutluluk duyduğunu ancak artık yeni filmine odaklandığını da vurguladı. Genç yönetmen, yeni filminin senaryosunu da yine kendisi yazdığını ve bu hazırlıkların heyecanı içinde olduğunu da paylaştı. Emel Seçen




Gallery

İnternet Nasıl Çalışır

Newsletter