News - Haberler
Halk TV'de 3 editör iştençıkarıldı
Halk TV'de 3 editör işten çıkarıldı Halk TV'nin web sitesi halktv.com.tr'de çalışan üç gazeteci Fırat Yeşilçınar, Ali Isıyel ve Batuhan Batan işten çıkarıldı. İşten çıkarmaların ardından karşılıklı suçlamalarda bulunulurken, gazeteciler bir süredir haberlerine sansür uygulandığını ve buna karşı çıktıkları için kanalın patronu Cafer Mahiroğlu'nun mobbingine maruz kaldıklarını açıkladı. Kanal ise henüz bir açıklama yapmadı ancak bir yetkili iddiaları yalanladı. Halk TV'nin web sitesi halktv.com.tr'de çalışan üç gazeteci Fırat Yeşilçınar, Ali Isıyel ve Batuhan Batan, mobbing ve sansüre uğramalarının akabinde işten çıkarıldıklarını açıkladı. Halk TV ise konuyla ilgili bir açıklama yayınlanamazken, ulaştığımız bir yetkili iddiaları yalanladı. "İşten çıkarmalar tamamen iş ahlakı kuralları ile ilgili" ifadelerini kullandı. Kanal yönetimi 3 gazetecinin başka bir haber sitesinde daha çalıştığını, çıkarılma gerekçelerinin de bu olduğunu iddia ediyor.İşten çıkarılan gazeteciler ise, haberlerinin sansüre uğradığını, Halk TV'nin patronu Cafer Mahiroğlu’nun aynı zamanda akrabası olan şoförünün kendilerini tehdit ederek, üzerlerine yürüdüğünü belirtti.3 gazeteci, "Uzun zamandır; maaşların ödenmesi konusunda gecikmeler yaşandı, mesai ücretlerimiz ödenmedi, yıllardır maaş zammı alamayan arkadaşlarımız var. Hatta birçok kişi asgari ücretle çalışıyor. Habercilik adına birçok şeyi içimize atarak kamucu bir yayıncılık yapma çabası içinde olduk." ifadelerini kullandı.SANSÜR VE MOBBİNG İDDİASIGazeteciler ortak bir açıklamada bulunarak şunları kaydetti:"Bugün Fırat Yeşilçınar, Batuhan Batan ve benim Halk TV’deki işimize son verildi. Kısaca son süreçte yaşananları aktarmak ve kamuoyunun takdirine sunmak istiyoruz.Bugün büroya gittiğimde ücretsiz izne çıkarıldığımı öğrendim. Gerekçe olarak bir haber tartışması gösterildi. Ancak altında yatan sebep başkaydı…Daha önce birçok haberimize sansür uygulandı ve biz karşı çıktık. Özellikle Olay TV’de belediye başkanları çıktığı bir programda, CHP’li Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer (8.12.21 tarihli haber), pandemi başlangıcından bu yana Mersin’deki ölüm sayılarını açıkladı.Ben de bu yayının ilgili kısmını haberleştirdim. Bunun üzerine kanalın patronu Cafer Mahiroğlu, o dönem internet sitesinin haber koordinatörü olan Fırat Yeşilçınar’ı aradı.Mahiroğlu Fırat’a 'Sanki ülkede kimse ölmüyor' diyerek hem ölümle alay etti, hem bir başka medya kuruluşuna hem bize hem de CHP’li belediye başkanına sansür uygulamış oldu. Fırat, Mahiroğlu’na 'Bunun muhatabı Suat Toktaş’tır, ona da gerekli açıklamayı yaptım' şeklinde yanıt verdi.Haberi baskılar üzerine Twitter’dan sildik ancak web sitesinde hâlâ duruyor.Burada kinlenen Mahiroğlu, bize daha sonra mobbing uygulamaya başladı. Aradaki iki aylık süreçte; başta İBB’yle ve Kadıköy’deki işçi greviyle ilgili olmak üzere birçok haberimize sansür uygulandı.Sansür, Olay TV ile bitmedi… Zaten bir avuç gerçeği anlatmaya çalışan basın kuruluşları da aynı muameleye maruz kaldı. TELE1 ve KRT’nin adının haberlerde ve programlarda bile geçmemesi için baskı uygulandı.TELE1 ile aynı RTÜK cezasını aldığımız gün, web sitesinde yapılan haberde kullanılan görselde TELE1’in logosunun neden bu kadar büyük olduğu dahi sorgulandı.Bugün, ben işten çıkarıldıktan sonra internet ekibinde çalışan birçok arkadaşımız tepki gösterdi.Bunun üzerine Cafer Mahiroğlu hepimizi görüşmeye davet etti. Görüşmeye gittiğimizde bizi genel yayın yönetmeninin kararını sorgulamakla suçladı. Medya sektöründe çalışanlar bilir; her haber sorgulanır.Zaten, bir süredir Cafer Mahiroğlu birçok habere doğrudan müdahalede bulunup kanalın yayın politikası üzerinde baskı oluşturdu.Mahiroğlu’nun bize parmak sallamasının ardından üslubuna dikkat etmesi konusunda kibarca uyardık ve uyarımız üzerine 'Toplantı bitmiştir, çıkın dışarı' dedi. Biz çıkarken arkamızdan 'Terbiyesizler, ahlaksızlar' diye hakaretler savurdu. Biz de aynıyla yanıt verdik.Oradaki gerilimin ardından çalışma alanımıza giderek kurumun verdiği bilgisayarları teslim etmek için muhasebeciyle tutanak hazırladık. Bu esnada Cafer Mahiroğlu’nun aynı zamanda akrabası olan şoförü yanımıza gelerek bizi tehdit etti ve üzerimize yürüdü.Uzun zamandır; maaşların ödenmesi konusunda gecikmeler yaşandı, mesai ücretlerimiz ödenmedi, yıllardır maaş zammı alamayan arkadaşlarımız var. Hatta birçok kişi asgari ücretle çalışıyor. Habercilik adına birçok şeyi içimize atarak kamucu bir yayıncılık yapma çabası içinde olduk.Bugün ‘kol kırılır, yen içinde kalır’ anlayışını gazeteciler de devam ettirdiği için habercilik patronlara teslim…Yaşananlar bunlardan ibaret. Eksiği var, fazlası yok. Zaten birçok mecrada da haberleştirildi bu olaylar. Kamuoyunun takdirine sunarız." cumhuriyet.com.trİstanbul merkezli 3 ilde uyuşturucu operasyonu: 34 gözaltı
Türkçe Haberler En Son Başlıklar İstanbul merkezli 3 ilde uyuşturucu operasyonu: 34 gözaltı İstanbul merkezli 3 ilde "torbacı" diye tabir edilen sokakta uyuşturucu satanlara yönelik operasyon düzenlendi. 65 şüpheliye yönelik yakalama kararı çıkartılan operasyonda 34 kişi gözaltına alınırken, yapılan aramalarda uyuşturucu madde ele geçirildi. Özel harekat polislerinin de destek verdiği operasyonda drone ve narkotik köpeği de kullanıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, bugün sabah 05.00'da Beykoz ve Eyüpsultan ilçeleri merkezli Kocaeli, Balıkesir ve Bursa'da "Torbacı" olarak tabir edilen sokakta uyuşturucu satan kişilere yönelik geniş çaplı operasyon düzenledi. Operasyonda hakkında yakalama kararı çıkarılan 65 şüpheliden 34'ü gözaltına alınırken, diğer şüphelileri yakalamak için çalışmalar sürüyor. /Archive%5C2021%5C2%5C23%5C073114952-istanbul-merkezli-3-ilde-uyusturucu-operasyonu-34-gozalti1_2.jpg DHABalkondan düştüdenilen Sezay'ınölümünde cinayetşüphesi
Balkondan düştü denilen Sezay'ın ölümünde cinayet şüphesi Gaziantep'te, 2 çocuk annesi Sezay Koçak Özahi (42), geçtiğimiz yıl 3 Eylül’de boşanmak istediği eşiyle tartıştıktan sonra balkondan düşerek yaşamını yitirdi. Eşi Ali Özahi'nin intihar ettiğini öne sürdüğü Sezay Koçak Özahi'nin ailesi ise kızlarının öldürüldüğünü savunuyor. Özahi ailesi, soruşturmanın gidişatını değiştirecek düzeyde beyanlarda bulunan, yeni görgü tanıklarının dosyaya eklendiğini belirtti. Olay, geçen yıl 3 Eylül gecesi Güvenevler Mahallesi'nde yaşandı. Özel bir şirkette genel müdür yardımcısı olarak çalışan Sezay Koçak Özahi, iddiaya göre eşi Ali Özahi'ye boşanmak istediğini söyledi. İkili arasında çıkan tartışma sırasında Sezay Koçak Özahi, 3'üncü kattaki evlerinin balkonundan düşerek hayatını kaybetti. Özahi'nin ölümüyle ilgili başlatılan soruşturmada ifadesine başvurulan Ali Özahi, yatak odasında kavga ettiği eşinin hızla balkona yöneldiğini, kendisinin peşinden gittiğini ancak yetişemeden aşağıya atladığını anlattı. Ali Özahi, sevk edildiği adliyede savcılık tarafından ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı.YENİ GÖRGÜ TANIĞI VE TELEFON İNCELENİYORGaziantep Emniyet Müdürlüğü’ne bağlı cinayet büro ekipleri, Sezay'ın ölümüyle ilgili dosyaya eklenen yeni görgü tanıklarının beyanları üzerinden soruşturmayı derinleştirdi. Detaylı otopsi raporuyla Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde Sezay Koçak Özahi'ye ait telefonun incelenmesine devam edilirken, raporun bu ay içinde dosyaya eklenmesi bekleniyor. DHAOsman Nuri Kabaktepe: AKP'ninİstanbulİl Başkanıadayıkimdir, ilörgütündeki değişim ne anlama geliyor?
Osman Nuri Kabaktepe: AKP'nin İstanbul İl Başkanı adayı kimdir, il örgütündeki değişim ne anlama geliyor? Adalet ve Kalkınma Partisi'nin Çarşamba günü yapılacak İstanbul İl Kongresi'nde İl Başkanı adayının Saadet Partisi kökenli Osman Nuri Kabaktepe olduğu açıklandı. Peki Kabaktepe kim ve İstanbul il örgütündeki değişim ne anlama geliyor? Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yetkilileri, partinin Çarşamba günü gerçekleştirilecek İstanbul İl Kongresi'nde İl Başkanı adayının Osman Nuri Kabaktepe olduğunu açıkladı. Mevcut İl Başkanı Bayram Şenocak da kongrede aday olmayacağını kamuoyuna duyurdu.Osman Nuri Kabaktepe, daha önce AKP'de herhangi bir görev almamıştı.Peki Kabaktepe kim ve AKP'nin İstanbul il örgütündeki dönüşüm ne anlama geliyor?SİYASETE REFAH VE MGV İLE GİRDİ1970 yılında Ordu'nun Fatsa ilçesinde doğan ve orta öğrenimini Fatsa İmam Hatip Lisesi'nde tamamlayan Kabaktepe, siyasetle ilk gençlik yıllarında, Refah Partisi'nde aktif olarak yer alarak tanıştı.Kabaktepe, Bursa'daki Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi'nde üniversite eğitim görürken Milli Gençlik Vakfı'nda da (MGV) faaliyet gösterdi.Aynı üniversitenin Sosyal Bilimler Ensitüsü'nde Felsefe bölümünde yüksek lisans yapan Kabaktepe, MGV'de ilerleyen yıllarda da çeşitli kademelerde yöneticilik yaptı.MİLLİ GÖRÜŞÇÜLERİN BÖLÜNMESİNDE SAADET PARTİSİ'NDE KALDIMilli Görüş'teki yenilikçi kanat 2001 yılında AKP'yi kurarken Kabaktepe ise aynı yıl, gelenekçi kanatın kurduğu Saadet Partisi'nde (SP) kaldı.Kabaktepe'nin anlatımıyla "Rahmetli Erbakan Hocamızın emri üzere" Ankara'da dört yıl SP Kurucu Gençlik Kolları Başkanlığı yaptı.Partide ilerleyen yıllarda İstanbul İl Yönetim Kurulu üyeliği ve Genel İdare Kurulu üyeliği gibi görevlerde bulundu.2004 yerel seçimlerinde SP'nin Fatsa Belediye Başkan adayı olarak yarıştı.STK ÇALIŞMALARI VE MAARİF VAKFI'NDA ÜST DÜZEY YÖNETİCİLİKKısa bir dönemde iş nedeniyle Suudi Arabistan'da bulunan Kabaktepe, birçok sivil toplum kuruluşunun çalışmalarında yer aldı.Kendi sitesinde aktardığı üzere Kabaktepe'nin yer aldığı bu kuruluşlar arasında İlim Yayma Cemiyeti, İHH İnsani Yardım Vakfı, Uluslarararası Müslüman Alimler Derneği, YediHilal Derneği, Türkiye Gençlik Vakfı ve Türkiye Maarif Vakfı da bulunuyor.Kabaktepe günümüzde Türkiye Maarif Vakfı'nın Mütevelli Heyeti Başkan Vekili görevini yürütüyor.15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sonrası kurulan ve yurtdışında eğitim alanında faaliyet gösteren vakıf, hem çeşitli ülkelerde eğitim merkezleri açtı hem de daha önce Fethullah Gülen yapılanmasına ait olan birçok okulu bünyesine aldı.AKP İSTANBUL İL ÖRGÜTÜ'NDE TARTIŞMALARKabaktepe ile ilgili tercih AKP'nin İstanbul İl örgütündeki tartışmaların bir süredir devam ettiği bir sürecin sonunda yapıldı.2018 yılında dönemin AKP İstanbul il Başkanı Selim Temurci görevinden istifa etmişti.İlerleyen dönemde Gelecek Partisi içinde yer alacak olan Temurci'nin yerine Bayram Şenocak gelmişti.AKP'nin İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni muhalefete kaybettiği 2019 yerel seçimleri, il örgütünü iç tartışmaların ortasında bıraktı.O dönemde bu yana İstanbul il örgütü içindeki farklı eğilimlere sahip partililer arasında, seçim sonuçlarına dair karşılıklı suçlamalar yapıldığı iddiaları dönem dönem basına da yansıdı.Bu sürecin sonunda eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albeyrak ile yakın ilişkileri olduğu iddia edilen İl Başkanı Bayram Şenocak'ın durumu bu hafta kesinleşti. Şenocak, aday olmayacağını açıkladı ve Kabaktepe'nin ismi duyuruldu.HEDEF '94 RUHU' MU?Kabaktepe'yi bizzat tanıyan ve MGV'de bir dönem birlikte çalışmış olan, MGV'nin eski genel başkan yardımcılarından, Ortadoğu uzmanı Dr. Celalettin Duran, Kabaktepe ile tercihin "94 ruhunun kısmen hareket geçirebilecek bir tercih gibi gözüktüğünü" belirtiyor.BBC Türkçe'ye konuşan Duran, "Kabaktepe'nin camialarında 90'ların gençlik kesimlerinden öncülerinden, sonraki kuşakların örnek ağabeylerinden biri olarak tanındığını" söylüyor."İBB seçimlerinin kaybedildiğini, bunun dışında CHP ve diğer muhalif partilerin İstanbul'da aktif bir teşkilatlanma içinde olduğunu" belirten Duran'a göre iktidar partisi, bu tercihiyle bu durumu tersine çevirmek istiyor olabilir:"AK Parti'nin son yıllarda toplumla arasında bir mesafenin açılması konuşuluyor. Bu mesafeyi tekrar kapatacak bir kitle var. 90'lı yıllarda sayın Cumhurbaşkanının içinde olduğu, o dönemin İstanbul'un Refah Partilileri diyebileceğimiz bir kitle bu. Kendilerinin 94 ruhu ifadeleri var. Bu neslin kadrolarında sağlam bir teşkilatçılık var."Şimdi toplumla tekrar bu iletişimin sağlanabileceği tercihlere doğru bir yöneliş söz konusu. AK Parti'nin ilk dönemki heyecanını tekrar inşa etmek için de bir tercih gibi gözüküyor. Gençliği mobilize edecek, 94 ruhu diye tırnak içerisinde tanımlanan ruhu kısmen tekrar hareket geçirebilecek bir tercih gibi gözüküyor."Bu da gelecekteki hem yerel hem de genel seçimlerde 'İstanbul'da bir daha kaybetmeyi göze almıyoruz' demektir. Kaldı ki Osman Nuri ile ismi geçen diğer bir kişi olan Fazlı Kılıç da benzeri bir tercih. Bu demektir ki bir siyasal tercih söz konusu."PARTİ İÇİNDEKİ 'GERİLİMİ' ÖNLEME ÇABASI MI?Dr. Duran, "teşkilatçılığına" dikkat çekitği Kabaktepe'nin, "Milli Görüş camiasında; hem SP hem de iktidar partisi tabanında, herhangi bir ekibe ait görülmediğini, herkesin ortaklaşa benimsediği bir isim olarak tanındığını ve taraflar arasındaki ilişkilerde bir yumuşamaya sebep olacağı" görüşünde.İslami-muhafazakâr camiayı yakından takip eden bir başka isim olan gazeteci Ramazan Bursa ise AKP'nin Kabaktepe tercihiyle birkaç hedefi birden gerçekleştirmeye çalıştığı kanısında.BBC Türkçe'ye konuşan Bursa öncelikli olarak, "AK Parti tabanının milliyetçileşmesiden Cumhurbaşkanı'nın rahatsız olduğu kanaatindeyim. Dolayısıyla bunu, Milli Görüşçüleri görevlendirmek suretiyle o dönüşüme set çekme çabası olarak değerlendiriyorum" yorumunu yapıyor.Bursa buna farklı nedenlere dair görüşlerini ekliyor:"İkincisi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın fevkalade rahatsız olduğu, parti içindeki gruplar arasındaki kavgaların bitmesine yönelik bir çaba olarak da değerlendiriyorum. Osman Nuri Bey'in seçilmesinin buna katkı sağlayacağı kanaatindeyim."Üçüncüsü, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın hem Cumhurbaşkanı hem de parti genel başkanı olması devlet yönetiminde bir takım tıkanıklıklar oluşturuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu yeni anayasa çalışmaları çerçevesinde bu sorunu tekrar ele alacak. Parti üyesi kalıp, parti genel başkanlığından ayrılmasının çok da zayıf olmayan bir ihtimal olduğunu düşünüyorum. Ben, Numan Kurtulmuş'un en güçlü aday olduğu kanaatindeyim. Osman Nuri Bey de Numan Bey'e yakın bir isim."ReutersSAADET PARTİSİ İLE İLİŞKİLERİ ETKİLER Mİ?AKP'nin SP ile bir ittifak arayışında olduğu biliniyor.Milli Görüş tabanını dikkatli takip eden uzman isimlere göre Kabaktepe tercihi, Saadet Partisi ile ilgili bir ittifakı hedeflememekle birlikte olası bir ittifakı kolaylaştırabilir.BBC Türkçe'ye konuşan, hedefin daha kapsamlı olabileceğini belirten gazeteci Mahmut Muslihani ise hedefin daha kapsamlı olabileceği kanısında: "Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Milli Görüş Lideri Oğuzhan Asiltürk'ü ziyareti mühimdir. İki liderin görüşmesi önümüzdeki dönemde Ak Parti'nin 'öze yönelişi' şeklinde yorumlanabilir mi? Bu durumda bu, ilk meyvelerini vermeye başlamıştır."Muslihani, "AK Parti, Milli Görüş'ü seçim ittifakından daha fazlası olarak görüp, buna göre karar vermektedir. Sıkışmışlığa yapılan bir hamleden öte uzun süreçli bir dönüşümün ilk işaret fişekleri olarak okunabilir süreç" yorumunu yapıyor.Adalet Kalkınma Partisi bu hafta, tüm il kongrelerini tamamlamayı planlıyor.Partinin olağan kongresi ise Mart ayının ikinci yarısında gerçekleştirilecek.Gazeteci Ramazan Bursa, "Son dönemde AK Parti'de Tayyip Bey'in Milli Görüş kökenli isimleri görevlendirme noktasında tercih ettiğini görüyoruz" diyor.Bu çizgideki isimlere partinin merkezi yönetiminde ayrılan yerin ne olacağı, bütün bu tercihlerle asıl olarak neyin hedeflendiği ise partinin olağan kongresinde daha net ortaya çıkacak gibi görünüyor. BBC TürkçeTTB Aile Hekimliği Kolu BaşkanıKırımlısorunlarıanlattı: Yavaşlama var
TTB Aile Hekimliği Kolu Başkanı Kırımlı sorunları anlattı: Yavaşlama var Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Emrah Kırımlı, koronavirüs aşılarının az olmasının aşılama hızını yavaşlattığını belirtti. Türk Tabipleri Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu Başkanı Dr. Emrah Kırımlı, koronavirüs aşılarının az olmasının aşılama hızını yavaşlattığını belirterek “Aşıları hızlı yapmaya başlayınca, aşıların gelmesi de gecikmeye başladı. Geçen hafta Balıkesir, Muğla ve Sivas gibi illerde aşı bitti. Aşılar biten yerlere geliyor ama gelene kadar hastalarımız da biz de bekliyoruz. Geçen hafta perşembe günü hastalarımızla akşam saat 17.00’ye kadar aşı bekledik” dedi. Kırımlı, ASM’lerdeki bekleme yerlerinin yetersiz olmasının da randevuları azalttığını ve bu sorunların aşılama hızını yavaşlatacağını kaydetti.Aile sağlığı merkezlerinde aşı kalabalıklarının sürdüğünü belirten Kırımlı, “Yerlerimiz dar olduğu için bu bir sorun oluyor. Dört aile hekiminden birinin ebe ya da hemşiresi yok. O yüzden bazı yerlerde aşılama yapan arkadaşlarımızdan 1 kişiye 40 kişi düşmesi gibi durumlar oldu” dedi. Hastaların randevu alamadığını da belirten Kırımlı, “Randevu almak için bize geliyorlar. Randevusuz geldiği için de aşı yapamıyoruz. İki gün sonra tekrar gel diyoruz. Bunlar hep sorun oluyor” ifadelerini kullandı.Aşılama hızına ilişkin konuşan Kırımlı, ASM’lerde bekleme alanlarına göre randevu açıldığını belirterek “Bu durumda aşı hızı düşüyor. Bekleme yerlerimiz olsaydı biz aşıları daha hızlı yapabilirdik. Muhtemelen elde aşı da az olduğu için bu hafta aşılama hızı 600 binlerden 400 binlere düşecektir” yorumunu yaptı. Sarp SağkalAksoy Araştırma’nın verilerine göre yurttaşların yüzde 83.8’i, tarikatların kapatılmasıya da sıkıdenetlenmesi görüşünde
Aksoy Araştırma’nın verilerine göre yurttaşların yüzde 83.8’i, tarikatların kapatılması ya da sıkı denetlenmesi görüşünde Aksoy Araştırma’nın verilerini “ezber bozucu” olarak yorumlayan Prof. Dr. Şahin Filiz, Türk toplumunun, din ile tarikatı ve din ile siyaseti birbirinden ayırdığının görüldüğünü vurguladı. Aksoy Araştırma’nın ocak ayına ilişkin açıkladığı araştırmaya göre yurttaşların yüzde 83.8’i, tarikatların tamamen kapatılması ya da çok sıkı denetlenmesi görüşünde. Felsefeci ilahiyatçı Prof. Dr. Şahin Filiz, toplumun, tarikatlardan ve tarikatlara dini teslim eden siyasi yapılardan uzaklaştığını vurgulayarak “Türk toplumu; din ile tarikatı, din ile siyaseti birbirinden ayırıyor. Araştırma, laikliğin Türk toplumunda artık kökleştiğini gösteriyor” dedi.Aksoy Araştırma, her ay düzenli olarak açıkladığı “Türkiye Monitörü” araştırmasının Ocak 2021 sonuçlarını paylaştı. Başkanlık sistemine desteğin azaldığı, parlamenter sisteme dönmek isteyenlerin oranının arttığının ortaya konduğu araştırmada, tarikatlara yönelik dikkat çeken sonuçlar yer aldı. “Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı siz olsaydınız, ülkede faaliyet gösteren tarikatlara yönelik hangisini uygulardınız” sorusuna katılımcıların yüzde 46.6’sı “tamamen kapatırdım”, yüzde 37.2’si “çok sıkı denetim yapardım”, yüzde 11.8’i “rutin denetim yapardım”, yüzde 4.4’ü ise “tamamen serbest bırakırdım” yanıtı verdi.‘DİNİ SÖYLEM OLUMSUZLANIYOR’Tarikatlara yönelik sonuçları Cumhuriyet’e değerlendiren Prof. Dr. Şahin Filiz, sonuçları “ezber bozucu” olarak nitelendirdi. Türk toplumunun, siyasi partilerin tarikatlara prim vermesini onaylamadığını vurgulayan Filiz, “Yüzde 4.4’lük oranla ‘Tamamen serbest bırakırdım’ sonucu, en muhafazakâr görünen partiye bile güçlü bir şekilde ‘Tarikatlarla iş tutmayın’ mesajının somut sonucudur” dedi. “Tamamen serbest bırakırdım” diyenlerin oranının, tarikatlarla doğrudan ya da dolaylı olarak bağı olanları temsil ettiğini söyleyen Filiz, yanıtların oranlarına bakıldığında, Türk toplumunun, din ile tarikatı ve din ile siyaseti birbirinden ayırdığının görüldüğünü vurguladı. Filiz, “Halk, partilerin din söylemiyle tarikatlara çıkar sağlamalarını kesin olarak olumsuzlamaktadır. Araştırmanın başka bir sonucu da ‘Toplum dinden uzaklaşıyor’ feveranının temelsiz olmasıdır. Toplumun esasen dinden ve ahlaktan değil, tarikatlardan ve tarikatlara dini teslim eden siyasi yapılardan uzaklaştığı değerlendirilmeli” diye konuştu.‘İNSANLIK DIŞILIĞA TEPKİ’Filiz, tarikatların kapatılması ya da çık sıkı denetlenmesi yönünde görüş belirtenlerin oranının çok yüksek olmasının nedenlerinden birinin, “tarikatlarda yaşanan insanlık dışı, ahlak dışı olaylara kesin bir tepki koymak” olduğunu kaydederek “Tarikatların her alanda büyük çoğunluğun sırtından geçinerek hak ve adalet duygularını sarstıkları tescil edilmiştir. Bu, aynı zamanda, yüzde 83.8 gibi ezici bir çoğunluğun “ya kapat ya da sıkı denetle” mesajına aldırmayan siyasilerin, bu çoğunluktan aldıkları yetkiyi, yarattıkları yüzde 4.4 ile azınlıkta kalan tarikatçı çıkar çevreleri lehine kullanmalarından kaynaklanıyor. Seçen yüzde 83.8, yararlanan yüzde 4.4 olursa toplumsal denge bozulur. Bu bozulma, siyasal ve ekonomik istikrarsızlığa neden olur” ifadelerini kullandı. Sefa UyarCHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu:‘Yasalarla oynayan iktidar gidicidir’
CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu: ‘Yasalarla oynayan iktidar gidicidir’ CHP MYK’de, iktidarın Seçim Yasası’nda yapmayı planladığı değişiklikler görüşüldü. Kılıçdaroğlu’nun, “Bir iktidar seçim yasalarıyla oynuyorsa gidicidir” yorumunu yaptığı öğrenildi. HDP’lilerin fezlekeleri için de “içeriğini gördükten sonra değerlendirme yapılması” kararı alındı. CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) dün CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında basına kapalı olarak toplandı. Edinilen bilgilere göre MYK’de Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Ailem hedef alınıyor” ifadelerine yönelik “Kimsenin ailesiyle uğraşmıyoruz. Milletin hakkını arıyoruz. Milletin 128 milyar dolarının hakkını ve hukukunu arıyoruz” yorumunu yaptığı öğrenildi. Edinilen bilgilere göre iktidarın Seçim Yasası’nda yapmayı planladığı değişikliklerin görüşüldüğü toplantıda, “barajın yüzde 7’ye indirilmesi”, “ittifaklar için yüzde 14 barajının getirilmesi” yönündeki iddialar değerlendirildi. Özal döneminde de seçim öncesi yasa değişikliklerinin yapıldığına ilişkin görüşlerin gündeme geldiği toplantıda CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “Bir iktidar seçim yasalarıyla oynuyorsa gidicidir” yorumunu yaptığı öğrenildi. HDP’li 9 milletvekili hakkındaki fezlekelerin TBMM’ye geleceği yönündeki iddiaların da gündeme geldiği toplantıda, insan hakları, özgürlükler ve demokrasi çerçevesinde tüm milletvekillerinin hakkı ve hukukunun önemine dikkat çekildiği öğrenildi. Edinilen bilgiye göre toplantıda, “TBMM’ye gelmesi olası fezlekelerin içeriğinin görülmesi, buna göre bir değerlendirme yapılması” kararı alındı. Erdem SevgiAKP’li başkan 'Ardamda Soylu var' diyerek tehdit etti iddiası
AKP’li başkan 'Ardamda Soylu var' diyerek tehdit etti iddiası Emirdağ’da Hülya Dağcı, arazi anlaşmazlığı yaşadığı akrabası AKP’li Süleyman Kocabıçak tarafından tehdit edildiğini söyledi. Dağcı, Kocabıçak’ın “Benim arkamda Süleyman Soylu ve AKP’li milletvekili Ali Özkaya var” dediğini aktardı. Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde yaşayan Hülya Dağcı, arazi anlaşmazlığı sebebiyle husumetli olduğu akrabaları tarafından şiddet gördüğünü ve akrabası olan AKP’li Emirdağ Teşkilat Başkanı Süleyman Kocabıçak tarafından tehdit edildiğini ileri sürdü. Dağcı, “Bana ‘Ya Emirdağ’ı terk edersiniz ya da Keçili Mezarlığı’ndan kendinize yer ayırın’ dedi. Benim arkamda Süleyman Soylu ve AKP’li milletvekili Ali Özkaya var’ diyor. Burada herkes AKP’den çekiniyor. Başımıza bir şey gelmesinden korkuyoruz” dedi.Afyonkarahisar’ın Emirdağ ilçesinde yaşayan Hülya Dağcı ve ailesi, arazi anlaşmazlığı sebebiyle husumetli olduğu akrabaları tarafından darp edilmesinin ardından açılan 5’i şiddet olmak üzere 20 davanın halen sonuçlanmadığını söyledi. 2015’ten beri akrabalarıyla davalık olduklarını ve şiddet gördüklerini anlattı. Dağcı, yalancı tanıklarla kardeşinin saldırgan durumuna düşürüldüğünü, ancak bu durumu yalanlayan kamera kayıtlarının hiçbir şekilde dikkate alınmadığını söyledi.‘SOYLU’NUN ADINI KULLANIYORLAR’AKP’li Emirdağ Teşkilat Başkanı Süleyman Kocabıçak’ın, sürekli tehdide maruz kaldıklarını belirten Dağcı, “Geçtiğimiz aylarda evime giderken Süleyman Kocabıçak ile yolda karşılaştık. Bana ‘Ya Emirdağ’ı terk edersiniz ya da Keçili Mezarlığı’ndan kendinize yer ayırın’ dedi. Diğer akrabalarımız da bizi tehdit ediyor. Süleyman Kocabıçak sürekli olarak İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun ismini kullanıyor” dedi. Dağcı, şikâyetçi olmalarına sonuç alamadıklarını belirterek adalet istedi. İlayda KayaYaşanan kriz, AKPİzmir Kongresi’ne de yansıdı
Yaşanan kriz, AKP İzmir Kongresi’ne de yansıdı AKP İzmir Kongresi'nde bir yurttaş, yarısı yenmiş yiyecekleri topladı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın katılımıyla dün düzenlenen AKP İzmir 7. Olağan İl Kongresi’nde koronavirüs salgını yine unutuldu. Halkapınar Spor Salonu’nda düzenlenen kongrenin girişinde delege, protokol ve basın mensuplarının bir gün önce yaptırdıkları koronavirüs test sonuçları kontrol edildi. Salona girmek için sıra bekleyen yüzlerce yurttaş ise kalabalık gruplar halinde turnikelerden geçti. 4 ayrı polis noktasında aramaların yapıldığı ve üst düzey güvenlik önlemlerinin alındığı kongrede yüzlerce partili, salonu “lebaleb” doldurdu. İçeride sosyal mesafe kurallarına uyulmadı. Kongreye İzmir’in merkeze uzak ilçeleri ve çevre kentlerden çok sayıda partilinin otobüslerle getirildiği görüldü. Aydın, Manisa ve Denizli plakalı çok sayıda otobüsün kongrenin salonunun çevresinde park halinde olduğu gözlendi.Derinleşen ekonomik kriz ve geçim sıkıntısı çeken yurttaşın durumu AKP kongresine yansıdı. Çok sayıda güvenlik gücü ve partilinin beklediği kongre salonunun girişindeki arama noktasında bir yurttaş, bir noktaya atılmış yarısı bir tüketilmiş sandviçler, poğaça ve ekmekleri toplamak için, “Sandviçleri alabilir miyim” diyerek görevli polislerden izin istedi. Daha sonra yerden topladığı yiyecekleri elindeki poşetlere doldurarak alandan ayrıldı. Muhammed ÖzmenGündemi HDP’ye odaklayan iktidar, anayasa değişikliğiyle bir daha açılmamasının peşinde
Gündemi HDP’ye odaklayan iktidar, anayasa değişikliğiyle bir daha açılmamasının peşinde Cumhur İttifakı, Millet İttifakı’nı ayrıştırma planını hızlandırıyor. HDP’nin kapatılmasına yönelik söylemini sertleştiren iktidar bloku, anayasanın siyasi partilere ilişkin maddelerini masaya getiriyor. Anayasadaki “Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz” hükmünün güçlendirilmesine ilişkin değişiklik gündemde. HDP’nin kapatılmasına yönelik söylemini sertleştiren iktidar bloku, şimdi de “partinin kapatılması ve yeni siyasi yasaklar üzerine” çalışıyor. Mevcut anayasanın 14. maddesinde yer alan ‘Temelli kapatılan bir parti bir başka ad altında kurulamaz’ hükmünün güçlendirilmesine ilişkin geçici maddeler eklemeyi” tartışan iktidar, hükmün çok açık olmasına karşın “bugüne kadar kapatılan partilerin başka ad altında yeniden açıldığına” dikkat çekiyor. İktidar kanadı, söz konusu düzenlemeyi masaya getirerek, muhalefete de “Tarafını seç” kozunu gösterecek.Mevcut anayasadaki 14. maddede “Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz” hükmü yer alıyor. İktidar, HDP’nin yürüttüğü siyasetin “başlı başına bu maddeye aykırılık teşkil ettiğini” ve yine anayasada “partilerin kapatılmasına yönelik kriterlerin yer aldığı 68. ve 69. maddelerin de bir partinin başka bir adla yeniden kurulmasının önüne geçemediğini” savunuyor.Bu nedenle iktidar, anayasada yer alan “Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesi’nin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmi Gazete’de gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar” hükmünde değişiklik öngören “geçici bir maddenin anayasaya eklenebileceğini” konuşuyor. Buna göre “söz konusu hüküm üzerinde yapılacak değişiklik, 5 yıl sürenin ‘ömür boyu men’ şeklinde olabileceği” ifade ediliyor. Ayrıca iktidarın, 2016’da olduğu gibi milletvekili dokunulmazlıklarının “anayasaya geçici bir madde eklenmesiyle kaldırılmasının da aynı anayasa değişikliği paketinde gelebileceğini düşündüğüne” işaret ediliyor.‘BATASUNA’ ÖRNEĞİİktidar cephesi, İspanyol parlamentosunun 2002’de Batasuna Partisi’ne yönelik aldığı kararı da anımsatıyor. İspanyol parlamentosunda siyasi partiler ile ilgili yasanın kabul edildiği ve bu yasada “demokrasi ve anayasal değerlere açıkça aykırı düşen eylemlerin odak noktası olan siyasi partilerin tamamen kapatılması yönünde karar alındığına” atıfta bulunularak 2003’te Bask bölgesinde faaliyet gösteren Batasuna Partisi’nin de bu yasa hükümleri gereğince İspanyol Yüksek Mahkemesi’nce kapatıldığına işaret ediliyor. Partinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne yaptığı başvurunun da reddedildiğine dikkat çekiliyor.‘MUHALEFET SIKIŞACAK’İktidarın, böyle bir düzenlemeyi “altyapısını tam anlamıyla oluşturduktan sonra Meclis’e getirmeyi” düşündüğü konuşulurken bu durumun muhalefeti seçmen karşısında sıkıştıracağı hatta Millet İttifakı’nda çatlak yaratabileceği de düşünülüyor. İktidar kaynakları, muhalefetin, “böyle bir düzenleme karşısında takınacağı tavrı, seçmenlere de açıklaması gerektiği” vurguluyor. Selda GüneysuLibya’da kaygan zemin
Libya’da kaygan zemin Libya’da yeni hükümetin açıklanması öncesinde İçişleri Bakanı Başağa’ya yönelik saldırı haberi “normalleşmeye sabotaj” olarak değerlendirildi. Yeni dönem Türkiye’nin konumu için önem taşıyor. Dr. Naim Babüroğlu, Türkiye’ye de sıcak mesajlar veren Başkanlık Konseyi’nden ilk ziyaretin Kahire’ye yapılmasına dikkat çekerek Ankara’ya iki cepheyle ve Mısır’la temas öneriyor.Yeni hükümette yer alması beklenen İçişleri Bakanı Başağa’ya yönelik saldırı iddiasında bir kişi ölmüş, iki kişi ağır yaralanmıştı. Güvenlik ve İstikrarı Destekleme Birimi suikast iddiasını yalanladı, Başağa’nın konvoyundaki güvenlik ekibini suçladı.Libya’yı, yıl sonunda yapılacak seçime götürmesi planlanan hükümetin açıklanması öncesinde UUH İçişleri Bakanı Fethi Başağa’ya saldırı haberi ülkedeki “kaygan zemini” bir kez daha açığa çıkardı. Libya’da Birleşmiş Milletler (BM) arabuluculuğundaki süreç kapsamında ülkeyi aralık ayında yapılması planlanan seçime götürecek geçici hükümetin bu hafta açıklanması bekleniyor. Yeni hükümet, Trablus merkezli Yüksek Konsey ve Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi’nin bir araya gelmesiyle oluşturulacak Meclis tarafından onaylandıktan sonra göreve başlayacak. Hükümete Meclis’ten onay çıkmaması durumunda onay yetkisi, Başkanlık Konseyi’ni belirleyen 74 kişilik foruma geçecek. Ülkede, hükümette hangi isimlerin yer alacağına ilişkin tartışmaların oluşturduğu sıcak bir siyasi atmosfer yaşanıyor. Mevcut hükümette yer alan bazı bakanların yeni kurulacak hükümette de yer alması Türkiye’nin bu ülkedeki konumu açısından önem taşıyor. Özellikle mevcut hükümette Türkiye’ye yakın isimler olarak anılan Savunma Bakanı Selahaddin Nemruş ile İçişleri Bakanı Fethi Başağa bu anlamda öne çıkıyor. Nemruş’un yeni kabinede koltuğunu koruması beklentisi yüksek görülürken son ana kadar pazarlıkların sürmesi bekleniyor. Trablus’ta konvoyla kent içinde hareket eden Başağa’ya önceki gün silahlı saldırı gerçekleştirilmişti. Saldırganlardan biri ölü, ikisi sağ olarak yakalandı. Saldırının geçiş hükümeti üzerinde baskı amacı güttüğü belirtiliyor. Libya’da geçiş hükümetini kuracak Başkanlık Konseyi için BM gözetiminde Cenevre’de 5 Şubat’ta Libya’nın 74 ayrı bölgesinden gelen temsilcilerin yaptığı seçimde Başağa’nın Başbakan, Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih’in de Başkanlık Konseyi Başkanı adayı olduğu liste seçimi kazanamamıştı. Başağa-Salih koalisyonuna karşı 74 temsilcinin 39’unun oyunu alan Tobruklu Muhammed el Menfi ve Misrata bölgesinden gelen Abdulhamid Dibeybe’nin listesi seçimi kazanmıştı. Libya’da yeni hükümetin kurulması sürecini Cumhuriyet’e değerlendiren İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Naim Babüroğlu, yeni Başkanlık Konseyi’nin göreve başlamasının ardından Türkiye’ye yönelik de sıcak mesajlar geldiğini, ancak Başbakan Abdülhamit Dibeybe’nin ilk ziyaretini Kahire’ye yaparak Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yle görüştüğüne dikkat çekti.‘MISIR’LA İŞBİRLİĞİ’Babüroğlu, “Bu da yeni yönetimin bir denge arayışı içinde olduğunu gösteriyor. Yeni hükümet, komşusu Mısır’la işbirliğine önem vereceğinin işaretini verdi. Türkiye’nin, yeni geçici yönetiminin, Sarraj’ın başbakanlığındaki UUH döneminde olduğu gibi devam edeceği ve ilişkilerde bir değişiklik olmayacağı yönünde aşırı iyimser bir beklenti içinde olmaması gerekir. Libya’da şu an çok kaygan bir zemin var” dedi. BM öncülüğünde yürütülen görüşmelerde Libya’daki tarafların, ülkedeki tüm yabancı güçlerin çekilmesi üzerinde sağladığı uzlaşıyı vurgulayan Babüroğlu, BM ve ABD’nin, ülkeyi terk etmesi gereken yabancı güçler arasında Rusya ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin yanında Türkiye’yi de saydıklarını belirtti. Babüroğlu, şöyle konuştu: “Türkiye’nin oradan askeri varlığını çekmesi demek Libya’daki ağırlığını yitirmesi, Libya ile Türkiye arasındaki deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasının sonlandırılması gibi sonuçlara yol açabilir. Türkiye’nin oradaki varlığını devam ettirmesi için Libya’da Mısır ve Rusya’yla işbirliği yapması gerektiğini düşünüyorum. Libya’daki kaygan zeminde Mısır ve Rusya önemli aktörler. Türkiye’nin bu kaygan zeminde kendi çıkarlarını Mısır ve Rusya’yla işbirliğini artırarak ve Libya’daki doğu cephesiyle de ilişki kurarak koruyabileceğini düşünüyorum. Mısır, doğu cephesini destekliyor, ancak Trablus’ta elçilik açacağını açıkladı, yani Libya’daki tüm taraflarla ilişki kuruyor. ABD ve Rusya da Libya’daki tüm taraflarla görüşüyor. Türkiye’nin de iki cepheyle görüşmesi lazım. Sadece Trablus’la ilişki kurup ülkedeki diğer tarafları yok saymak Türkiye’ye fayda getirmez.” Hüseyin Hayatsever